Yazarlar Milli Takım için ne yazdı?
Milliler, 2010 yolunda Estonya'yı farklı geçti... Ay-yıldızlı ekibin güzel futbol ve bol gollü galibiyeti için spor yorumcuları köşelerinde şunları yazdı...
RIDVAN DİLMEN- Bütün dünya üzülmeli! -MİLLİYET
Çarşamba gecesi Bosna Hersek bizden en fazla bir puan alabilir.
Ama ben kazanacağımızı düşünüyorum. Dünya Kupası’na gidemezsek
sadece bu ülke değil, bütün Dünya üzülmeli
Çok kolay gözüken bir maçtı. Evet bu doğru. Çünkü Estonya’dan daha iyi bir takımız. Vasat oynasak bile yeneriz diye düşünüyorduk. Futbolda her skor var tabii. Hem Dünya futboluna, hem de ülke futboluna baktığımızda ilginç sonuçlar hep olmuştur ve biz de almışızdır.
Ancak olayın psikolojik yönü çok zordu. Bunu gözardı etmemek lazım. Akşam 8’de başta kaleci Volkan olmak üzere ısınmaya çıkıyorsunuz, Bosna Hersek ile aradaki puan farkı 7’ye çıkmış. Kimle oynarsanız oynayın hafif bir tedirginlik olması o kadar doğal ki.
Milli Takım heyecanlı bir futbol oynadı, ki buna alışığız. Daha maçın başında yediğimiz gol bile (başlangıcı lehimize fauldü) hızımızı engellemedi. Engellemediği gibi hızlı oynarken de yetenekli oyuncularımız panik yapmadı. Estonya’yı hataya zorladılar. Şutlarla, ikiye birlerle, bireysel becerilerle, kanat bindirmeleriyle üst üste iki gol bulup, ilk yarıyı bitirdik.
İkinci yarı Estonya abuk subuk bir vuruşla, top defansa da çarparak eşitliği sağladı. Çocuklar yine tempoyu yüksek tutup “geliyorum” diye bas bas bağıran golleri ardı ardına sıraladılar. Bana göre iyi top oynadık. Belki iki bekimiz, stoperlerimiz kalitelerinin altındaydı ama yine de oyundaki arzuları, çabuk oynama isteği benim için önemli artılardı.
Maça 4-4-2 başladık (Oyun içinde hücumda 4-1-5 oldu). Tam Arda’nın golünden önce Fatih Terim, Halil’i alarak 4-3-3’e dönmeye hazırlanıyordu. Golden sonra buna devam etti. Tuncay, Sercan ve Arda; üçüde hareketliydi. Arda, Emre ve Tuncay inanılmaz iyi oynadılar. Bu maçta yine gördük ki Fatih Terim’in oynatmak istediği oyun çabuk oyun. Ve önde baskı. Bizim takım buna alışıyor. Zaten biz rölanti oyunu becerebilen bir takım değiliz. Dün 2-1 öndeyken, Emre’nin de sakatlığı sırasında 7-8 dakika rölanti oynayalım dedik golü yedik. İnanın Dünya futbolunda santra ile öne oynamak isteyen tek takım biziz. Tabii ki bizden iyileri vardır ama mantalitemiz iyi. Dediğim gibi oyun içinde zaman zaman tempoyu düşürmek bile kesinlikle bize yaramıyor. Avrupa Şampiyonası’nda da buna şahit olduk, şu anki grup elemelerinde de.
Çarşamba gecesi Bosna Hersek bizden en fazla bir puan alabilir.
Ama ben kazanacağımızı düşünüyorum. Dünya Kupası’na
gidemezsek sadece bu ülke değil, bütün Dünya üzülmeli.
AHMET ÇAKIR'IN ANALİZİ DİĞER SAYFADA [page_end]
AHMET ÇAKIR- Arda olmazsa ne yapacağız -ZAMAN
Şunu en az 20 yıldır biliyorum: Bizim oyuncularımızı maçtan önce falakaya da yatırsanız, zayıf rakipler karşısında sahaya 'nasıl olsa kazanırız' havasında çıkmalarını önleyemiyorsunuz. Gerekli iş ciddiyetine ancak pabucun pahalı olduğunu gördüklerinde erişebiliyorlar.
Dün gece bunun bedeli daha ilk dakikalarda kalemizde gördüğümüz gol oldu. O kadarla da kalmadı, aynı durumu ikinci yarının başında bir kez daha yaşadık ve yine gol yedik! Doğrusu bu kadarı karşısında söylenecek söz kalmıyor. Belli bölümlerde oyundan kopma sorununu bir türlü aşamıyoruz.
Oysa aynı sürede golü biz bulup rakibin direncini kırmayı planlıyorduk. Çünkü oynadığı futbolun dünya piyasasında bir geçerliliği olmayan rakibin en büyük becerisi, kalesini çok iyi savunmasıydı. Ancak yeterli düzeyde futbol oynamayı bilmeyişlerini iyi değerlendirdiğiniz zaman iş çok değişebiliyordu. Örnek: Bosna Hersek maçında delik deşik olup tam 7 gol yemişlerdi.
Muhteşem Kadir Has Stadı'nın zemininin aynı özelliği taşımayışı bizim için sorun oldu, Milli Takım pas yapmakta zorlandı. Ayrıca savunmamızın dağınıklığı ve şu ana kadar sezonun en iyi adamı olarak gösterilen Gökhan Gönül'ün kötü oyunu ciddi bir sorun oldu. Fenerbahçe'de de birlikteler ama Kazım'la oynamak da kolay değil! Bu ve sakatlık kalıntısı da Gökhan Gönül'ün haklı mazeretiydi.
Çok koşan ve alanları kapatan rakip karşısında ne yapıp da sonuca gideceğimizi kara kara düşünmeye başlarken maça damgasını vuran adam Arda oldu. Önce yediğimiz golde onun kendine aşırı güveninin payı vardı. Attığımız ilk golde Emre'nin Tuncay'a giden pasına dokunmayıp rakibi şaşırtması görmezden gelinebilecek bir durum değildi. İkinci golümüzü ise adeta tek başına yarattı. O kadarla da kalmayıp ikinci yarıda 'Artık biz bu maçı alamayız ve 2010 rüyası biter dediğimiz dakikalarda bir kez daha sahneye çıkıp karşılaşmaya her yönüyle damga vuran adam oldu.
İlk yarıda Gökhan Zan'ın sakatlanıp çıkması Terim'den çok Rijkaard'ı endişelendirecek bir durumdu. Ancak ikinci yarının başında Emre'nin geçirdiği sakatlık bir anda Milli Takım'ın adeta çökmesine yol açtı. O dağınıklık içinde inanılması güç bir gol yedik ve her şeye yeniden başlamak zorunda kaldık.
Aurelio'nun yokluğunda Ayhan'ın da sakatlığı ortaalanda sorun çıkardı. Hamit iyi olmayınca bütün yük Emre'ye bindi. O da yorulunca top yapamaz olduk ve bunaldık.
Daha önemlisi, galiba Terim, Kazım'ı fazla ciddiye alıyor. Bu oyuncunun herhangi bir sonuç vermeyen birtakım çılgın hareketleri açık farklı önde olduğumuz maçlarda hoşa gidebilir ama bu kadar hayati ortamlarda durumun ciddiyetini daha iyi kavrayabilen adamlara ihtiyaç var. Nitekim Halil'in girmesiyle Milli Takım kendine geldi ve maç kazanıldı. Kendi hatalarımız yüzünden soluk soluğa bir maç oldu. Bir yığın gereksiz sıkıntı çektik ama öte yandan da müthiş işler yapabilme becerimizi de ortaya koyduk. Arda ile birlikte kaptan Tuncay da maçın kazanılmasında ikinci en büyük payın sahibiydi. Emre Belözoğlu'nun müthiş çabası da elbette ki görmezden gelinemezdi.
Maç öncesindeki yazımızda 'Estonya zor değil ama ya sonrası?..'
değerlendirmesini yapmıştık. Hiç de kolay olmadı ama sonuçta
kazandık. Şimdi o soru bütün haşmetiyle önümüzde: Ya sonrası?..
Neyse, gamlı baykuşluk etmeyip kazanmış olmanın keyfini yaşayalım,
sonrası için de hayırlısı diyelim...
ERMAN TOROĞLU'NUN ANALİZİ DİĞER SAYFADA [page_end]
ERMAN TOROĞLU- Para ve eziyet -HÜRRİYET
ESTONYA maçını televizyondan seyretmek istedim. “Bu maçı kolay geçeriz, güle oynaya geçeriz, bizim için önemli olan Bosna Hersek maçı; oraya giderim” diye düşünmüştüm. Programımı da öyle ayarladım. Televizyonun başına oturdum, maçın 15’inci dakikasından sonra Kayseri’ye maça gitmediğime lanet okudum...
Para herkes için önemli. Para olmadan hiçbir şey olmuyor. Hepsi tamam. Peki, bizim milli duygularımız, bizim heyecanımız, o da mı parayla satın alınıyor? Ama alınmış. Bunun sorumlusu kim? Çok net olarak Futbol Federasyonu. Neden? Bu maçı ihaleye çıkarıyorsunuz, belki de açık artırmaya... En fazla parayı verene maçın yayın hakkını veriyorsunuz. Peki, en fazla parayı veren adam, aralarda porno film oynatmak isterse razı olacak mısınız? Sadece parayı düşünüp, en fazla parayı basana maçı verirseniz, yarın bir gün size porno parçalar da oynatırlar.
90 dakikada 62 reklam
Neden mi, bunları yazıyorum? Bakınız, 90 dakikalık maçta tam 62
kere (yanlış okumadınız) ekrana reklam girdi. Tabii ki yayıncı
kuruluş reklam alacak, bu en tabii hakkı; ona bir şey demiyorum.
Peki, nasıl alacak? Reklam ekrana girdi mi, ekranı küçültecek. Dün
akşamki yayıncı kuruluş ne yaptı? Ekranın üzerine reklamı girdi,
ben 62 defa maçın oynandığı topu ve alanı göremedim. İnanamazsınız,
reklam seyretmekten maçı seyredemedim. Maçı televizyondan
izleyenlerin hepsi herhalde sinir sistemi bozukluğundan hap
almışlardır, mübarek Ramazan’da. Böyle bir rezilliğe Futbol
Federasyonu sırf para için nasıl müsaade eder, onu da anlamak
mümkün değil. Ama federasyon yöneticilerinin hepsi maçta olduğu
için, yalnızca aldıkları parayı biliyorlar, halkın çektiği eziyeti
değil. Ama bu mübarek Ramazan’da edilen küfürler nerelere gitti,
onu bilemem. Benim kulaklarım çınlamadı, bizzat seyrettiğim yerde
duyarak rahatsız oldum.
Bu futbol yetmez
Şimdi gelelim maça... “Çok kolay geçer” dediğimiz maç zor geçti.
Sebebi; psikolojik olarak maça iyi hazırlanmamamız. 3-4 gündür
basında bu maçla ilgili, “Erken gol bulamazsak rakibin direnci
artar” yorumları yapılıyordu. O gol gelmezse biz de paniklermişiz!
Bütün bunları düşünürken, erken golü karşıda değil kendi kalemizde
gördük. Sanki dünya başımıza yıkıldı. Olabilir, futbolda gol atmak
da var, yemek de var. İşte bu ayrıntıda sahneye Tuncay çıktı.
Tuncay demişken, bir şeye dikkat ettiniz mi, bilemiyorum. Bu oyuncu
Türkiye’de oynarken oyun anlayışı nasıldı, şimdi nasıl? İki sene
İngiltere’de oynadıktan sonra nereden nereye geldi... Net biçimde
görüyorsunuz. Önce Hamit, sonra da Arda ile Emre, Tuncay’a yardım
edince işin rengi değişti.
Peki, bu futbol ilerideki maçlar için yeterli mi? Hayır. Çünkü
Bosna Hersek, Estonya değil. Çarşamba günü öyle bir maça çıkacağız
ki, geri dönüşü yok. Bize orada beraberlik de yetmeyecek. İşte en
büyük tehlike orada. Neden? Çünkü çok kolay gol yiyoruz. Aynen dün
akşam olduğu gibi.
ÖMER ÜRÜNDÜL'ÜN ANALİZİ DİĞER SAYFADA [page_end]
ÖMER ÜRÜNDÜL- Kısa süreli şoklar -SABAH
Estonya sert takım savunması yapan, zor pozisyon veren, fiziki direnci yüksek bir takım. İddiaları da olmadığı için her karşılaşmaya rahat çıkıp, en iyisini yapmaya çalışıyorlar.
Bizim ise dört gün sonra Bosna Hersek ile final niteliğinde çok kritik bir maçımız var. Bu stres içinde Estonya engelini geçebilmek için ve de fizik açıdan yıpranmamamız için erken bir gole ihtiyacımız var.
Ancak bu erken golü sürpriz şekilde atan Estonya olunca bu karşılaşmanın zorluk derecesi çok fazlalaştı. Kısa bir süreyle resmen şok yaşadık. Ardından takım halinde rakibimizin üstüne gittik. Estonya önce önde baskı yapıyor, ardından ataklarımızın olgunlaşma döneminde takım halinde 18'e gömülüyordu. Bu savunmayı aşmak için orta saha çeşitlemelerini iyi yaptık. Sol kulvarı zaman zaman iyi kullandık. Ancak sağ kulvarı çalıştıramadık. Çünkü Kazım Kazım'ın arkasında oynamak kadar zor bir durum yok. Gökhan Gönül de bu sıkıntıyı yaşadı.
TUNCAY'IN GÜZEL GOLÜ
Milli Takımımız için işlerin iyice zora girdiği anlarda Tuncay
Şanlı ile hazırlanışı ve yapılışı güzel bir beraberlik golü attık.
Ardından da Arda Turan birden kanat değiştirdi ve yoktan var ettiği
pozisyon sonrası milli takımda ilk resmi maçına çıkan Sercan ile
öne geçtik.
İkinci devreye biraz temposuz başladık. Ve aynı ilk yarıda
olduğu gibi erken bir beraberlik golü yedik. Bu tekrar kısa süreli
moral bozukluğuna neden oldu.
Ondan sonra tekrar tempoyu yükselttik ve gecenin yıldızı Arda
Hamit'in kornerinde tekrar takımımızı öne geçirdi. Ardından da
Tuncay'ın attığı nefis golle farkı ikiye çıkardık ve bu maç için
işi bitirdik.
TERİM'DEN ÖNEMLİ HAMLE
Fatih Terim'in Kazım-Halil değişikliği çok önemliydi. Ayrıca Emre
ve Tuncay sahanın en iyi isimlerindendi. Bugüne kadar sağlam
savunma yapan bu tip takımlara karşı oynadığımız en iyi ofansif
futbol dün geceydi.
Böyle savunmanın yerleşme düzenini bozacak birçok varyasyon
denendi. Ancak dün geceki aşırı yüklenme fizik açıdan Bosna Hersek
maçı öncesi Milli Takımımızı yıprattı.
ERDOĞAN ŞENAY'IN ANALİZİ DİĞER SAYFADA [page_end]
ERDOĞAN ŞENAY- Müthiş mücadele -MİLLİYET
Estonya’nın erken golü maçı seyredenleri şoke etmiş olabilir. Ancak Milli Takım’ın aynı anda silkinip kendine geldiğini ve ay-yıldızlı formaya layık bir gece yaratmaya soyunduğunu da kabullenmeliyiz.
Yenilen gol sonrasında tek top anlayışı ve olağanüstü bir
fiziksel kavgayı göze alan millilerimiz, Estonya’yı kendi oyun
alanına adeta itti ve de kilitledi...
İşte o zaman Kayseri’de işler yoluna girdi ve takım halinde ortaya
çıkan direnç, kazanma azmi hem tribünlerin hem de ekran başındaki
on milyonları sakinleştirdi ve huzura taşıdı...
Dün gecenin kahramanları Arda ve Tuncay’dı. Arda’nın top çalma sihirbazlığı ve kendi attığı goldeki arka direk maharetleriyle, Tuncay’ın bitmez tükenmez emekleri maçtaki çok önemli puan kazanımlarının işaret fişeklerini ateşliyordu.
Yeminliydiler adeta
İkinci yarıda Estonya’nın yeni bir karambol golü yakalaması milli
ekibimizi kısa bir şaşkınlığa taşımaktaydı. Ancak Terim’in
çocukları oyunu kazanmaya yeminliydiler adeta.
Hele ikinci 45’te Kazım’ın oyundan alınması sağ koridorumuza büyük bir rahatlık sağlıyor dünkü müthiş mücadelenin garanti golleri işte bu değişiklikten sonra sağ kulvarda parıltılar halinde gelişiyor ve Estonya filelelerine sayı olarak işleniyordu...
Böyle devam etmeli
Evet Milli Takımımız dün Kayseri’de belki de 2010 Dünya Kupası
finallerine gitmemin hayalini kovalamaktaydı. Ama olsun, günü
kurtarmak adına alın terlerini öylesine zor emeklerle döktüler ki
çimene, bu yaratıcı ekibin tamamını eksikleri olan, fakat amaç
adına tertemizlik taşıyan uğraşları adına kutlamak
gerekmektedir.
Dileriz başta Bosna Hersek olmak üzere önümüzdeki kilit maçları da
böylesine iyi niyet ve çalışkanlıkla kazanırlar.
AHMET ÇAKAR'IN ANALİZİ DİĞER SAYFADA [page_end]
AHMET ÇAKAR- NBA takımı gibi -SABAH
Kim ne derse desin, son yılların en iyi maçını oynadık. Rakip zayıf olabilir ve maçta da iki gol yemiş olabiliriz ama top bizdeyken bir NBA takımı gibi topu çevirdik. Hücum organizasyonu yönünden fevkalade olduğumuzu görmek bizi çok mutlu etti. Özellikle iki oyuncunun alınlarından öpmek gerek Arda ve Tuncay. Estonya'lı oyuncularla kedi fare oynar gibi oynadılar.
Diğerleri kötü mü oynadı? Hayır. Emre de çok iyiydi, Sercan da.
Özellikle Sercan Türk futbolunun geleceği olabilecek özelliklere
sahip. Deplasmanlarda çok iş yapar.
Yukarıda hep güzel şeyler söyledik. Hiç mi hatamız yoktu? Tabii ki
vardı. Mesela, kolay ve komik goller yiyiyoruz, sağ kanadı iyi
kullanamıyoruz. Bunda da en büyük hata Kazım'ın disiplinsiz oluşu.
Çok önemli meziyetleri var ama ne zaman içeri katedeceğini, bekine
nasıl yardım edeceğini tam kestiremiyor.
Bir de tabii defansımızın Estonya'lı forvetlerle zaman zaman karşıya kalmasından bahsedelim. Emre ve Hamit ofansif organizasyonlarda iyi ama aynı şekilde defanslarına da yardım etmeleri gerekiyor.
ÜRKÜYORUM ÇÜNKÜ...
Maça şok bir golle başladık. Ama bozulmadık, üstelik rakip teknik
olarak vasat olsa da çok koşan ve ikili mücadele üstünlüğü fazla
olan oyunculardan kurulu. Buna rağmen maçın genelinde, yani ilk 15
dakika dışında tüm insiyatif milli takımımızda oldu. Fakat dün
geceden sonra ürküyorum. Zira çok yorulduk, maçta sürekli tempo
yaptık ve futbolcularımızın pestili çıktı.
Asıl final çarşamba gecesi Bosna'da. Kazanamazsak büyük bir
ihtimalle Dünya Kupası'na veda edeceğiz. Kazansak bile işimiz zor.
Ama dedik ya dün gece çok yorulduk. Üstelik Bosna bir Estonya da
değil. Ama biz iki Bosna ederiz. Dün geceki anlayışımızın büyük bir
kısmını sahaya yansıtırsak Bosna'dan da galip döneriz. Yeter ki
komik ve hatalı goller yemeyelim. Ayrıca Gökhan Zan'ın çarşambaya
iyileşip iyileşmeyeceğini de bilmiyoruz. Bu da Bosna finali için
önemli bir handikap.
Ama ne olursa olsun dün gece önce Milli Takımımızı böylesine bir
futbol ortaya koydukları için tebrik ediyor ayrıca Kayseri şehrinin
de milli maçların bundan böyle klasik şehirlerinden biri olacağını
ve olması gerektiğini belirtiyoruz.
MEHMET DEMİRKOL'UN ANALİZİ DİĞER SAYFADA [page_end]
MEHMET DEMİRKOL- Arda, Tuncay ve Emre... -MİLLİYET
Arda’nın gelişim hızı belki de hiçbir oyuncuda görülmemiş seviyede. Geçen yıl 60. dakikalarda yorgunluktan bayılan adam bu yıl Milli Takım’ın kalbi oldu bile
Sonuna kadar övgüler yağdırabileceğimiz ve ağır eleştirilerde bulunabileceğimiz bir maç seyrettik. Böylesi az bulunur.
Arda, Tuncay, Emre gibi maksimumlarını veren, sonuna kadar çabalayan oyunculardan bahsedebiliriz. Gökhan Gönül, Hakan Balta gibi çok çabalamalarına rağmen takımlarına katkıda bulunamayan hatta soruna yol açan oyuncuları da anlatabiliriz.
Şimdi iyi tarafına bakalım. Üç ayda futbolunu, zekasını, her şeyini birkaç gömlek üste çıkaran Arda’dan... Üçüncü golü 1.76’lık boyuyla daha doğrusu aklıyla kornerden kafayla buldu. İkinci golde topu rakibinden sökerek alıp golü yarattı. Ama en önemlisi ilk golde topa dokunmadan asist yaptı.
Arda’nın gelişim hızı daha önce belki de hiçbir oyuncuda görülmemiş seviyede. Geçen yıl 60. dakikalarda yorgunluktan bayılan adam bu yıl Milli Takım’ın kalbi oldu bile. Her daim hazır Tuncay’ı ve nihayet bir hazırlık kampı geçirip, hazır olabilen Emre’yi unutmayalım.
Kişisel eksiklik ve noksanları saymadan takım olarak neyi yanlış yaptığımıza gelince... Estonya karşısında dahi iki farklı öndeyken oyunu tutamamak, rölantiye alamamak Avrupa Şampiyonası yarı finalistine yakışmıyor. Bunun temel sebebi savunmada verdiğimiz açıklarla ve kanat savunmacılarımızın oyuna girememe sebepleriyle aynı. Orta saha göbeğimiz Hamit ve Emre’den oluşunca iki yönlü oynamakta zorluk çekiyor. Başımız sıkışınca hücumda iyi işler yapıyorlar, ama savunma yönünde birbirlerini tamamlayamıyorlar. Umuyorum Bosna Hersek karşısında övülecek yönlerimiz daha fazla, yerilecek taraflarımız ise çok az olur.
Bütün bunların dışında futbolun ve hayatın ne kadar acayip
olduğunu dün bir kez daha yaşadık. Bosna’ya karşı 70 milyon,
Ermenistan’ı destekledik. Ulusal çıkarlarımız öyle
gerektiriyordu.
ALTAN TANRIKULU'NUN ANALİZİ DİĞER SAFYADA [page_end]
ALTAN TANRIKULU- Yardımlaşma -HÜRRİYET
İKİ İspanya maçının ardından grup elemelerine nasıl döneceğimiz merak konusuydu.. Kiev’de zor maçı farklı kazanarak moral bulmuştuk ama Dünya Kupası’na gitme yolu dikenlerle doluydu..
Erken yenen gole karşın Milli Takım oyundan düşmedi.. Özellikle Emre, Arda, Tuncay üçlüsünün çabuk oyunu Milli Takım’ı kendine getirdi.. Tuncay’ın zor açıdan güzel vuruşu sonrası sakin Kayseri seyircisi de galibiyete inanmaya başladı.. Sercan’ın doğru zamanda doğru yerde bulunarak yaptığı vuruşla gelen gol takımı rahatlattı.. İkinci yarı ilk yarının tekrarıydı sanki.. Yine erken bir gol yedik, yine toparlandık ve yine iki gol bulduk..
Maçın en çok öne çıkan iki ismi Tuncay ve Arda’ydı kuşkusuz..
Hem skora etki ettiler hem de rakibi oyundan düşüren paslaşmaların
altına imza attılar..
Tuncay’ın, iki golü dışında maçın son anına kadar savaşması
seyirciyi de ateşledi..
Bu maçı kazanmak hem de geri düştükten sonra kazanmak önemli..
Çünkü Bosna maçında rakibimiz, Estonya’dan daha gergin olacak..
Grupta bizden önde olmanın verdiği sıkıntıyla sahaya çıkacaklar..
Ama bizim silahımız bir kez daha görüldü ki, savunma değil hücum..
Hücumdaki etkili oyuncularımızı kullanabildiğimiz sürece gol
pozisyonuna giriyor ve sonuca gidiyoruz..
Gizli kahraman Emre
Oyunun bir de gizli kahramanı vardı; Emre Belözoğlu. Maçın ilk
yarım saatlik bölümünde özellikle orta alanda aldığı toplarla rakip
eksiltip, şut atıp, arkadaşlarının çöküntü yaşamasına engel oldu..
Emre o kadar ikili mücadeleye girdi, o kadar tekme yedi, kafa
kafaya çarpıştı, sakatlanıp çıktı.. Neden kimseyle kavga etmedi,
neden sinirlenmedi? Bunun altındaki soru iyi irdelenmeli.. Terim’in
ve arkadaşlarının mutlaka etkisi vardır.. Ama ligdeki hakemlerin
tutumunun da etkisi var bence..
Çarşambaya daha sakin ama daha hızlı hücum eden, savunmada daha
dikkatli bir Milli Takım bekliyorum.. Umarım yenen gollerden ders
çıkarır, attığımız gollerdeki beceriyi ve yardımlaşmayı yine
tekrarlarız..
İSKENDER GÜNEN'İN ANALİZİ DİĞER SAFYADA [page_end]
İSKENDER GÜNEN- Arda Turan farkı -SABAH
Dün zorlu bir geceden sonra Estonya'yı geçtik. Bir kez daha gördük: Kolay görünen karşılaşmalarda sıkıntılarımız var. Tuncay'ın attığı ilk gole kadarki bölüm tam bir korku filmi gibiydi. Nasıl olmasın?
Maçın hemen başlarında kalemizde öyle gol bir gördük ki, akıl alır gibi değil. 2-3 kez topu uzaklaştırma şansımız olmasına rağmen bunu bir türlü gerçekleştiremedik! Golden sonra ise böylesi kötü bir zeminde pozisyonlar bulmak için ısrarcı bir biçimde kalabalık Estonya savunmasının göbeğinden hücum girişimlerinde bulunma yanlışı içerisindeydik. Halbuki daha sakin olabilsek, kenarda topla buluştuğunda çok etkili olan Arda'yı daha fazla buluşturabilsek daha önce golü bulma şansımız vardı. Attığımız gol kenardan Arda ile başladı ve Tuncay ile sonuca ulaştı. İkinci gol ise Arda'nın tek başına kişisel çabasıyla gerçekleşti.
ÇALIŞKAN TUNCAY
Karşılaşmanın ikinci yarısında oyunda daha etkin gözükmemiz
gerekirken yine kalemizde beklenmedik bir gol gördük. Sonrasında
ise Arda ve Tuncay ile sonuca gitmesini bildik. Savunma bloğu bütün
bir maç süresince çok önemli hatalar yaptı. Gökhan Gönül
sakatlığından olacak ilk yarıda hemen hemen hiç hücum girişiminde
bulunmadı. Orta sahada Emre ve Hamit tempoyu yükselten oyuncular
olarak öne çıkarlarken, Tuncay her zamanki çalışkanlığı, dinamizmi
ve attığı iki golle skorda büyük pay sahibi oldu.
Ancak bu karşılaşmada anlatılması gereken bir oyuncu vardı ki, onu en sona sakladım. Son yıllarda hiçbir oyuncunun ulusal bir maçta böylesi etkin ve sonucu değiştiren isim olduğunu görmedik. Bir Arda seyrettim ki, gerçekten tek başına bir takım. Oyunun keyiflendiği anlarda, topu ayağına aldığında kilidi çözen, gol atan, attıran, gol pozisyonları yaratan bir oyuncu kimliği ile sahada yer aldı. Arda, grupta kalan maçlarımızda da aynı performansı sahaya yansıtabilirse bizi bekleyen ve zor görünen karşılaşmaları kolaya çevirebilme şansımız çok fazla.
Artık tüm gözler Bosna maçına çevrildi. Umudum o ki, sorumluluk bilinci içerisinde, takım birlikteliğini sahaya yansıtırlarsa bu maçtan da istenilen 3 puanı çıkartabilirler.
UĞUR MELEKE'NİN ANALİZİ DİĞER SAYFADA [page_end]
UĞUR MELEKE- Servet Balta Barcelona -MİLLİYET
Rakip bu denli yumuşakken, biz neden 65 dakika acı çektik, 20 dakika mağlup/35 dakika berabere oynadık; onun cevabını bulmamız lazım 4 gün içinde
90 dakika öncesinde ne düşündüyseniz maç içinde sizi bütünüyle yanıltan bir oyun izledik Kayseri’de... Elemelerin genelinde ofansif olarak çok kısırdık, 10’uncu dakikada Voskoboinikov boş filelerimizi havalandırdığında Estonya’nın da toplam 6 golü vardı bizim de! Neyse ki Estonya hiç öyle ezberimizde tuttuğumuz gibi kapalı ya da sert savunma yapmadı. Ciddi ciddi hücum etmeye çalıştılar, önde oldukları anlarda bile pozisyon ürettiler/gol aradılar. Bu da çok yetenekli oyuncuları olan, 11 adamının 10’u Şampiyonlar Ligi, Avrupa Ligi veya İngiltere Ligi’nde oynayan Türkiye’nin son derece işine geldi.
Öyle rahat oynadık ki ön tarafta, o bölgedeki 6 oyuncumuzun 5’i evlerine çok mutlu gitmişlerdir, çünkü hepsi skora katkı yaptılar! İki santrforumuz (Tuncay ve Sercan) toplamda 3 gol attı, iki merkez oyuncumuz (Hamit ve Emre) toplamda 3 asistle oynadı, sol açığımız Arda 1 gol 1 asist yazdı hanesine.
Acı çektik
Peki rakip bu denli yumuşakken, biz neden 65 dakika acı çektik, 20
dakika mağlup/35 dakika berabere oynadık; onun cevabını bulmamız
lazım 4 gün içinde... Onun yanıtı da sanki hafta sonundaki
Manisa-F.Bahçe maçında saklıydı. Milli Takım’ın savunma hattı
(sonradan giren Önder’le beraber) 3 Galatasaraylı 3 Fenerbahçeliden
oluşuyor. Bu 6 oyuncunun da kulüplerindeki öğretileri, savunmadan
uzun vurmadan, paslaşarak ileriye çıkma üzerine kurulu. Oysa 6
oyuncumuzun (G.Gönül hariç) 5 tanesi bunu başarabilecek teknik
kapasiteye sahip değiller! Rijkaard, Marquez-Alves gibi adamlarla
topla çıkan Barcelona’yı yapıyordu da, Önder-Servet-Balta ile
Barcelona olmuyor işte... Olmayınca da rakip ne kadar kısıtlı
imkanlarla savaşırsa savaşsın, Manisa veya Estonya gibi biraz cesur
davranınca, önde basınca Fener’i, Galatasaray’ı veya Milli Takımı
çok rahatlıkla hataya zorluyor. O zaman da çağ dışı olduğunu iddia
ettiğimiz Estonya bile 2 tane atıp, 3 tane de kaçırıyor bize
karşı...
Şu 4 günde bir şeyleri düzeltemezsek, Dzeko-Misimovic gibi
adamların önde basmamaları için dua edeceğiz sadece galiba...
ERSUN YANAL'IN ANALİZİ DİĞER SAYFADA [page_end]
ERSUN YANAL- Teşekkürler Arda -VATAN
BİZ çok yetenekli bir kadroya sahibiz... Yani kaliteli oyunculardan kurulu bir kadroyuz. Estonya, Türk Milli Takımı’nın ayarında veya bizle mücadele edebilecek ve bizi yenecek bir takım değil. Yaptıkları tek şey var. Top rakipteyken oynatmayıp, oradan doğacak fırsatı değerlendirmek isteyen bir takım...
SONUÇ olarak böyle şansı da oyunun hemen başında buldular.. A Milli Takımımız’ın oyununu engellemek için, güçlü bir koşulu saha içinde uygulatmaya zorlamaya başladılar. Bize alan bırakmadılar, çok sert oynadılar, oyun bozdular...
BU arada Türk Milli Takımı’nın en etkili oyuncusu Arda hem temposu, hem arzusu hem de teknik özellikleri ve piskolojisi ile öne çıktı. Yine Tuncay da öyle. Bunlara ofansif olarak takımın ihtiyacı olan Hamit ve Emre de katıldı.
RAKİBİN direncini bu oyuncuların temposu, arzusu, çoşkusu belirledi. Ve sonucu alan bu oyuncular oldu. Gökhan Gönül ve Hakan Balta ofansif olarak beklentilerin aksine bu temponun içinde olmadılar.
EN KÖTÜSÜ KAZIM’DI
KAZIM çıktığı dakikaya kadar takımın en kötüsüydü. Ofsansif olarak diğer oyuncuların temposunun ve coşkusunu üzerine çıkamadı. Dolayısıyla yük Arda’ya, Hamit’e Tuncay’a ve Emre’ye kaldı. Bu oyuncuların ofansif coşkusu, yaratıcılıkları ile birleşince oyunu bize getirdi.
RAKİP takımın topa ayağına geçtiğinde çok etkili bir takım olmadığı kesindi. Ama bir ara berabere ve mağlubiyetle götürdüğümüz dakikalarda takımımız top rakibe geçtiğinde defansif anlamda çok bozuktu. Sonucu bu şekilde alamayabilirdik.
BİZ takım olarak ofansif anlamda iyi oynadığımızda her takımı yenebilecek güçteyiz.
FİNAL ÇARŞAMBA
BOSNA maçı final olacak. Bu maçta defansif konsantrasyonumuz bu şekilde olmayacaktır. Bir kere bu kadar tempolu ve hızlı oyun oynanmaz. Yine de Bosna’da Arda, Tuncay ve Emre’ye G.Gönül’ün katılmasını bekliyoruz. Ne olursa olsun Türk Milli Takımı Bosna’da istediğimiz sonucu alacaktır. Diğer sonuçları bekleyip Dünya Kupası’na gitmeyi arzu ediyoruz.
DÜNKÜ maç için söylenebilecek son söz; çok büyük bir isteği
takımına yansıtan ve Türk Milli Takımı’na coşkulu bir şekilde
galibiyeti getiren Arda, Tuncay, Hamit ve Emre’ye teşekkürü
yollamak gerekiyor. İnanılmaz arzulu oynadılar.. Maçı asla
bırakmadılar ve tempoyu hep yükseltip takımımızı koşturdular. Bizi
de galibiyete koşturdular..
KORKUT GÖZE'NİN ANAZİLİ DİĞER SAYFADA [page_end]
KORKUT GÖZE- Zeki çocuklar -HÜRRİYET
FATİH Terim’in maç öncesi söylemlerini aklımdan hiç çıkarmadım. Basın toplantısındaki her kelimesinin karşılığını sahadaki Milli Takımım’da aradım.
Futbolcuları için, “Duygulu, zeki ve coşkulu” diyordu Terim...
Erken yediğimiz gol sonrası oyunu Estonya yarı alanına yıkarken,
kazanma duygularının nasıl köpürdüğünü dakika dakika izledim.
Ve zaman zaman doruğa ulaşan duygu selinde akıl ve zeka dolu iki
golün atılışına tanık oldum...
İkisi de zeka ürünüydü. Ve ender görülen güzelliklerle
donatılmıştı. Beraberlik golümüzde Hakan Balta-Emre-Arda-Tuncay
dörtlüsünün yarattığı nefis bir kanat kombinasyonu...
Ve ikinci golümüzde Arda’nın yoktan yarattığı bir pozisyonda
Sercan’ın, boşta kalan topu bir tilki kurnazlığı ile
kovalaması...
Her biri zeki çocukların becereceği işlerdi. Aferin sizlere!
Yine dönüyorum Terim’in basın toplantısındaki sözlerine...
“Presle başlayacağız. Baskılı oynayacağız. Rakibe şans
tanımıyacağız...” diyordu. Erken yediğimiz golün dışında,
söylenenin herbirini gerçekleştirdi milliler.
Gol sonrası prese başladık. Baskı yaparak oyunu rakip kaleye yıktık
ve ilk yarı sonuna dek hiç pozisyon şansı vermedik
Estonya’ya...
Soyunma odasına doğru yönelen millilere şöyle bir baktım... Emre akıllı ve etkili bir oyun sergilemişti. Arda şahaneydi, Tuncay hırs küpüydü.
ŞU kolay ve beklenmedik anlarda yediğimiz goller hesaplarımızı hep alt üst ediyor. Yediğimiz ilk gol tamamen bir savunma hatasıydı.
İkinci yarının hemen başında gelen beraberlik golü ise, şansın
Estonya’ya göz kırptığı bir andı. O topun Servet’e çarpıp
kaleye yuvarlanacağı kimin aklına gelirdi?
Benim aklım ise, yine Terim’in sözlerine takılmıştı... Ne
diyordu..?
“Sırtımız yere gelmeden pes etmek yok!”
Ve golden sonra geçen dakikalar ilk yarıdaki görüntülerin bir
benzeriydi. Hatta bir kopyası...
Yine oyunu rakip yarı alana yıktık. Arda’nın müthiş performansı hep sürüp gitti. Emre yine iyiydi. Tuncay’ın hırsı gittikçe arttı. Ve devreye Hamit de girince, pozisyon sayımız ikiye katladı.
Ben, dönüp dolaşıp lafı Arda’ya getireceğim... Ve hiç çekinmeden
bu performansı ile dünyanın en sayılı futbolcuları arasında
göstereceğim Arda’yı...
Hatta bırakın biraz şımarayım; onun ismini listenin ilk 10’u
arasına sokacağım.
ŞİMDİ gelin işi toparlayıp, bir soruya birlikte yanıt arayalım.
Bu takım Bosna’da ne yapar?
Ben yine Terim’in bir sözünden yola çıkacağım. Diyor ki; “Türk
insanı uçurumun kenarında yürümeye alışkındır. Biz ne uçurumların
kenarından döndük!”
Doğru, ne uçurumların kenarından döndük. Son dakika golleriyle ne
maçlar aldık... Ve ne sevinçler yaşadık. Aynı sevinci Bosna’da da
yaşamak için ne yapmamız gerekiyorsa hepsini yapacağız. Orta
sahadaki bazı arızaları gidererek ve orta saha-savunma
bütünleşmesindeki yardımlaşma noksanlığını düzelterek bu işin
üstesinden geleceğiz.
Yani, inadımızdan hiç vazgeçmiyeceğiz. Kafaya koyduk, Afrika’ya
kadar koşacağız!
SELÇUK YULA'NIN ANALİZİ DİĞER SAYFADA [page_end]
SELÇUK YULA- Kaldı 3 maç -TAKVİM
Önümüzde kalan 4 maçın hepsinin de final olduğunu iyi biliyorduk. Bütün maçları kazanıp Bosna'nın İspanya maçında puan kaybetmesini bekliyorduk. Bir ümit belki Ermenistan'da da puan kaybederler dedik. Ama olmadı. Oradan gelen 2-0'lık Ermenistan galibiyeti haberi moralleri biraz bozdu. Biz de kendi işimize döndük. Estonya karşısında hemen baskı kurmayı tercih ettik.
Karşımızda birebir mücadeleyi iyi yapan bir rakip vardı. Bizden kaptıkları toplarla birşeyler yapmaya çalıştılar. 7. dakikada da aradıkları golü buldular. Golün soğuk duş etkisi yaptığını söyleyemem. Sahadaki futbol her an atacağımız gol ve golleri beklememiz gerektiğinin sinyallerini verdi. O goller de gecikmeden geldi. İlk 45 dakikada zorlanmamızın en büyük etkeni kanatlarımızın iyi çalışmamasıydı. Bu görevi tek başına hem sağda hem solda Arda üstlendi. Sercan'ın attığı golde pozisyonu yoktan var etmesi alkışlanacak bir olaydı. 1-0'lık mağlubiyeti kabullenmeden rakibe üstünlük sağlamaya çalışan isimler Arda, Emre, Tuncay, Sercan biraz da Gökhan Gönül'dü.
Yediğimiz golden sonra her ne kadar maçı alacağımızı düşünsek de futbolda her şeyin var olacağını hesaplayarak sıkıntılı geçirdiğimiz ilk 45 dakikayı 2-1 üstün kapatıp soyunma odasına gitmek bizim için güzel oldu.
İkinci devreye de aynı ilk devredeki gibi gol yiyerek başladık.
Bir ara bocalar gibi olsak da sahanın kuşkusuz yıldızı Arda
millilerimizi toparlayan adam oldu. Attığı gol de bu güzel oyununun
imzasıydı. Ardından Tuncay'ın golü de bizi iyice rahatlattı. Fatih
Terim, elindeki en iyi 11'i çıkardı. Gökhan Zan'ın sakatlanması
talihsizlikti. Sahada yokları oynayan Kazım-Halil değişikliği de
yerindeydi. Terim'in yorulan Emre'yi dışarı alıp çarşambaya
saklaması da doğruydu. Kazanmasına kazandık ama bu maçtan
çıkarmamız gereken dersler var. Bosna ile kazanmamız gereken bir
maça çıkacağız. Özellikle savunmadaki aksaklıklar giderilmeli.
Milli Takımımız böylesine zayif bir rakibe karşı bu kadar pozisyon
vermemeli ve böyle goller yememeliydi. Çarşamba ofansta olduğu
kadar defansta da hatasız oynamalıyız. Çünkü yiyeceğimiz gollerin
dünkü gibi telafisi olmayabilir. 4 maçın ilk ayağını geçtik. Geriye
kaldı 3... Haydi hayırlısı...
ZİYA ŞENGÜL'ÜN ANALİZİ DİĞER SAYFADA [page_end]
ZİYA ŞENGÜL- Mucize beklentisi -STAR
Kader işte... Ne yaparsan yap, kazansan da, yoluna yeşil
ışıkları yakıp, mutlu sona ulaştırmak Tanrı’nın lütfuna kalmış. Biz
Kayseri’de Estonya karşısında ne yaptık? Kazandık. Hücum ağırlıklı
futbolumuz parmak ısırtacak güzellikteydi. Mükemmele yakın hücum
futbolu sergileyen olduk. 2 Tuncay, 1 Arda ve 1 de Sercan’la
golleri bulduk. Daha ne olsun ki, üst üste goller sıralamışsın, iyi
de futbol oynamışsın ama savunma anlayışın o hücum ağırlıklı güzel
futbola gölge düşürmüş. Hiçbir milli takım bu kadar basit, bu kadar
akıl dışı gollere izin vermez.
Kalende 2 gol göreceksin, maça yenik başlayacaksın, moral
motivasyonun yerlerde sürünecek. Sonra toparlanacaksın. Emre
Belözoğlu, Tuncay ve Arda ile maçı kazanma adına oyuna damganı
vuracaksın. Bugün Emre’ye de, Tuncay’a da avuçlarım patlarcasına
alkış tuttum. Arda’ya ayrı bir paragraf açmak istiyorum. İyi ki
varsın Arda. Ne zaman sıkıntıya girdik, maçı kazanma adına sen ve
Tuncay vardı. Ama sen benim için daha farklı bir görüntüdeydin.
Özellikle durumun 2-2 berabere geldiği zaman diliminde kafa ile atmış olduğun gol, Milli Takımımız’ın kazanma adına kırılma anıydı. Ayakların ve kafan dert görmesin. Tanrı seni her türlü nazarlardan korusun.
Savunmamızın bir an önce derlenip toparlanması lazım Fatih Terim kardeşim. Böyle basit gollere davetiye çıkaran bir savunma ve kalecilik anlaşına ters bakıyorum. İyi futbolculara sahip olduğumuzu bütün dünya alem biliyor. Bir takım bu kadar farklı hücum anlayışı olumlu görüntülere vitrin yapıyorsa, bu kadar basit goller yememeliydi. Bu maça stresli zamanlar içinde olsalar bile kazanma adına çıkan tüm futbolculara şapka çıkartıyorum.
Kısacası Fatih Terim, iyi bir kadroya sahip. Keşke bu günlerde
bu sıkıntıları yaşamayıp, rakip Bosna’nın kaybedeceği puanların
hesabına göre değil de daha rahat çıksaydık. Tek şansımız kaldı.
Çarşamba günü Bosna’yı deplasmanda devirmek.
BÜLENT TULUN'UN ANALİZİ DİĞER SAYFADA [page_end]
BÜLENT TULUN: Tam konsantrasyon (FOTOMAÇ)
Bosna'nın Ermenistan galibiyetinden sonra Milli Takım
oldukça tutuk ve tedirgin başladı. Estonya karşısında ilk 15
dakikada geriden oyun kurmaya çalışan Servet ve Gökhan, art arda
hatalar yapınca pozisyon yaratmadan pozisyona giren Estonya, bir de
gol buldu ve endişeler arttı.
Ancak ön liberoda savunmaya yardım etmekten çok hücum düşünme
önceliği herhalde Bosna maçında tekrarlanmayacak. Sakin ve
kontrollü bir oyunla Bosna'yı geçersek, Belçika bir onur mücadelesi
olacak. Bu maçta bir sarı kart gösterildiği düşünülürse gayet
centilmence ve oynamak isteyen bir rakibe karşı mücadele edildiği
söylenebilir. Bugünden sonrası çarşambaya kadar öz eleştiri yapıp,
konsantrasyonumuzu üst düzeyde tutmaktan başka çare yok.
İSMET TONGO'NUN ANALİZİ DİĞER SAYFADA [page_end]
İSMET TONGO: Biri tamam, ya üçü? (FOTOMAÇ)
Sadece Arda değil, bir de Tuncay var. İki gol attı, sahada basmadık
yer bırakmadı. Bir de defanstan tek başına top çıkarttı. Böyle
futbolcuya söylenecek şey "Sağol kardeş" tir. Bunlardan sonra iyi
olan Emre var. O da öyle. Halil de öyle. Bir milli takım için bu
isimler çok önemli. Hiç kimse kalkıp "Kötü oynadık" diye bir şey
söylemesin. Hatalı iki gol yedik. Kimse moralleri bozmasın. Ama
sayın Terim de bizleri 2-2'deki gibi umutsuz bir duruma düşürmesin.
Kayseri'de her şey mükemmeldi. Stad harika, tribünlerdeki atmosfer
ilginç.
Ancak Arda kafayla muhteşem bir gol atıverdi. Durum 3-2 oldu.
Ardından Tuncay skoru 4-2'ye getirerek herkesin sinirlerini
rahatlattı. Maçın yıldızı tarşmasız Arda idi. Ancak Tuncay' ı da
unutmamak lazım. En çok çalışanlar ise Emre ve Halil idi.