Yazarlar nefes kesen haftayı yazdı
Süper Lig'de zirve yarışında görülmemiş bir rekabet yaşanıyor. Spor yazarları nefes kesen maçları köşelerinde yorumladı... İşte çarpıcı yazılar...
Rıdvan Dilmen- -Milliyet
Tek kelimeyle şahane bir maç oldu. Ankaraspor hiçbir iddiası
bulunmamasına rağmen her zamanki klasik çizgisinde top oynadı.
Tamamen kazanma adına mücadele ettiler. Yine arzulu, hırslı ve
sürekli öne doğru oynamaya çalışan bir Ankaraspor izledik.
Beşiktaş’ın ise kaybedeceği çok şey vardı. Geçtiğimiz hafta
kaybedilen Fenerbahçe derbisini telafi ederek, Sivasspor’un puan
kaybetmesini bekleyeceklerdi. Bu nedenle karşılıklı ataklarla geçen
ve şahane gollerin atıldığı müthiş bir karşılaşma oynandı.
Açıkçası Beşiktaş için zor bir maçtı. Sivas’tan üst üste gelen
Belediye gollerinin haberleri oyuncuları daha da strese soktu. Öne
geçmelerine rağmen bu stres oyunun kontrolünü Ankaraspor’a verdi ve
beraberlik geldi. Ankaraspor tam şahlanmışken, işler kötüye
giderken tecrübe faktörü ortaya çıktı. Üst üste attığı üç kornerden
sonuç gelmeyince, dördüncüsünde Tello bu kez akıllıca pas yaparak
atışı kullandı ve sonunda sahanın en iyi isimlerinden İbrahim
Toraman avantajın tekrar Beşiktaş’a geçmesini sağladı.
Böyle maçları oynamak hakikaten kolay değildir. Mutlaka iki farkı
yakalamanız lazım. Çünkü rakibinin sürekli sonucu değiştirme şansı
vardır. Bu yüzden Ankaraspor şuursuzca oynamaya başladığı son
bölüme kadar oyun ortada geçti. Mustafa Denizli’nin 2-1’den sonra
yaptığı Uğur değişikliği doğru bir tercihti. Son bölümde rakibinin
bıraktığı geniş alanları iyi değerlendiren Beşiktaş önce Bobo ile
rahatladı, ardından Tello’nun takipçiliği sayesinde dördüncü gol
geldi.
Sonuçta çok keyifli bir maç izledik. Beşiktaş son üç haftaya
girilirken büyük bir avantaj yakaladı.
Sergen Yalçın'ın Beşiktaş analizi diğer
sayfada.... [page_end]
Sergen Yalçın- -Vatan
BU tip maçlar bir futbolcu için hiç de kolay değil.. Hele Beşiktaş
gibi ‘winner’ özelliği olmayan takımlar için bu stres sahadakilere
bildiğini unutturabiliyor.. Özellikle Ankaraspor 1-1’i yakaladıktan
sonra maç dönmeyecekmiş gibi gözüküyordu.. Ama Beşiktaş, rakibinden
büyük takım olduğu için zoru başarıp skoru lehine çevirdi ve
şampiyonluk yolunda çok önemli bir virajı aldı.. Şu andan ‘Beşiktaş
artık şampiyon’ diyemiyorum, çünkü böyle bir ligde son 3 haftada
kimin ne yapacağı belli olmaz.. Yine de eski tabirle ‘şampi...’
diyebiliriz herhalde..
DENİZLİ karşılaşmaya büyük bir risk alarak başladı.. Yusuf ile
Delgado’yu beraber oynatmak olacak iş değil bana kalırsa..
Beşiktaş, 2 tane yumuşak adamın ağırlığını kaldıramıyor işte..
Delgado’yu gördünüz mü? Holosko’ya verdiği asist dışında, hiçbir
şey yapmadı yine.. Maçı alıp koparamıyor, kilitlenen oyunu
çözemiyor, ne geriye koşuyor ne doğru dürüst ileriye.. Yusuf da
fena değildi.. İlk yarım saatte Üzülmez’e yardım edeceğim diye çok
geri gelip rakip kaleye uzak kaldığında etkisizdi. Sonuçta Yusuf
gibi yetenekler kendi kalesine ne kadar yakın oynarsa o kadar
verimsizleşir.. Sonradan açıldı, bir yarım asisti, bir de direkten
dönen topu var ama maçı alıp koparamadı..
BU ikilinin varlığı ön liberodaki Ernst ile Cisse’yi de şaşkına
çevirdi.. Adamlar nereye koşacaklarını bilemediler.. Çünkü
Ankaraspor iyi pas yapan (en azından çalışan), orta sahayı da her
zaman kalabalık tutan bir takım.. Maçla ilgili tespitlerim
şöyle:
1. KIRILMA anı Bobo’nun durum 1-0 iken kaçırdığı goldü.. Bobo,
Yusuf’un pasıyla kale sahasında Senecky’yle başbaşa kaldı.. E, bu
topları gol atamayacaksan sen nasıl golcüsün arkadaş? Bobo orada
kolayı başarsa, maç kopup gidecekti.. 2. yarıda Ankara daha çok
saldırmaya, Beşiktaş da psikolojik olarak geri çekilmeye başladı..
Özellikle Özer Hurmacı girdikten sonra tedirgin anlar yaşıyorlardı
ki, çocuk tekrar sakatlandı.. İnşallah önemli bir sakatlığı
yoktur.. Ama Özer sahada kalsa, Beşiktaş için işler çok
zorlaşırdı..
2. MAÇI tutan, bırakmayan adam İbrahim Toraman’dı.. Her yere
yetişti, çok yürekten ve kahramanca oynadı.. Onun performansının
bütün arkadaşlarına örnek olması lazım.. Oysa yanında oynayan Sivok
da, Gökhan Zan da canlı bomba gibiler.. Allah’ı var, Ediz’in
golünde kafasından seken topu saymazsak Üzülmez de çok mücadele
etti, deli danalar gibi koştu.. Zaten İbolar’dan başka koşan
yoktu.. Biraz da Holosko..
3. RÜŞTÜ’YÜ sezon başından beri eleştiriyorum.. Dün ilk kez Rüştü
gibi oynadı. Çok can alıcı anlarda müthiş kurtarışlar yaptı, onun
sayesinde Beşiktaş geriye düşmedi..
4. SİVOK’TA büyük düşüş var.. Gereksiz kart görüp cezalı duruma
düştü.. O kadar tehlikeli işlerle uğraştı ki, Denizli çok yerinde
bir kararla devre arasında kenara almak zorunda kaldı.. Geçen hafta
Zan, bu hafta Sivok.. Zapo’yu zaten biliyoruz.. Özellikle 2
dengesiz yabancıya ödenen 9 milyon Euro bonservis aklıma geldikçe
saçımı başımı yolmak istiyorum..
5. SKORA bakıp aldanmayın, Beşiktaş 4-1’lik futbol sergilemedi..
2-1’den sonra son 5 dakikada Ankaraspor maçı bıraktığı için 4’ü
buldular.. Şu aralar kimse iyi futbol aramasın zaten. Gereken 3
puandı, Beşiktaş da bunu başardı. Hepsini tebrik ediyorum..
6. EN başta belirttim, yine tekrarlıyorum.. Sivas’ın bu travmayı
atlatması kolay değil.. Üst üste 2 haftadır yeniliyorlar, hem de
olmayacak şekillerde.. Trabzon’un kalan 3 maçı kolay.. Beşiktaş
fazla eveleyip geveler ve şu futbol kalitesini yukarıya çekmezse
başı ağrır.. Son pişmanlık fayda etmez, herkesi ciddiyete davet
ediyorum.. Böyle fırsat ele geçmez bir daha..
Vedat Okyar'ın Beşiktaş analizi diğer safyada....
[page_end]
Vedat Okyar- -Vatan
BEN 50 senedir bu işin içindeyim. Böyle bir lig yaşamadım.
Bundan sonra da yaşanmaz zaten. Hangi maçın öncesi olursa olsun
‘Favori budur’ diyemiyorsun. Şampiyonluk için 3 tane aday var,
hangisi olur belli değil. En azından ben şu günden sonra bir takımı
işaret etmeyeceğim. Edersem Kuran çarpsın. Maçlar geliyor, gidiyor.
Bu oyun içinde de oluyor, oyunun tamamında da. Sivas’la Beşiktaş bu
ligin iki bonkörü. Biri istemiyor, öbürü elinin tersiyle
itiyor.
DÜNKÜ oyuna gelelim: Beşiktaş golü bulduktan sonra rahatladı,
oynamak istediğini rakibe kabul ettirdi. O ara da Bobo’nun
laubaliliğinden kaçırdığı gol maçı zora soktu. 2. yarı yenilen bir
gol var, beraberlik geldi. Yahu İbrahim kardeş; 50 senedir top
oynuyorsun. Senin yerin sol taraf. Kalkıyorsun sağ tarafa
geliyorsun, oradan da kafayla rakibe asist yapıyorsun. Pes be
kardeş. Bunu amatör çerçevedeki oyuncular yapmaz.
YUSUF FARKI
DELGADO’NUN Holosko’ya attırdığı gole şapka çıkarılır. Muhteşem bir
zamanlama. Topu düzeltme mecburiyeti yok. Yalnızca vuracaksın.
Holosko da onu yaptı, iyi vurdu. Veremediği bir top var, 2. gol
olurdu. Veremedi mi, vermedi mi çözemedim. Ama bu 2 hareketinin
dışında maça eli ayağı değmedi.
YUSUF ise çok enteresan oyuncu. 3 tane hareketi var, üçü de gol
olur. Böyle bir adamı kenarda tutmak pek akılcı değil. Kısa metraj
da olsa Mustafa kullanıyor, iyi ediyor. Bir şutu direkten döndü.
Slalomlarla getirdiği bir top var, ancak o topu Yusuf getirir.
Bobo’nun laubaliliğinden kaçan bir gol var. Holosko ile
birleştirdiği gol topu da var. Bir adamın ayağından 3 tane gollük
top çıkıyorsa o ayağı öpüp başına koyacaksın.
ANKARASPOR iyi top dolaştıran bir takım. Ama dün akşam bunu pek
sahanın içine süremedi. Hakem Özkahya, öyle bir pozisyon yakaladı
ki, bütün hakemlere ders olsun. Holosko herkesten kurtuldu,
ayakları birbirine çarptı, düştü. Takip eden Baki’nin en ufak bir
teması yok. Ne Baki’ye kırmızı kart var, ne aldatmadan dolayı
Holosko’ya. Bu çalmadığı düdük, göstermediği kartlar bence maçın
bile önüne geçti. Tebrik ederim.
Atilla Gökçe'nin Beşiktaş analizi diğer sayfada...
[page_end]
Atilla Gökçe- !
-Milliyet
Futbolda “eşzamanlı” maçlar başladı ya, herkeste yürek Selanik!
Önündeki topa ve rakibe konsantre olamayan, alan mesafe, hız, vuruş
ve zamanlama hesaplarını yapmakta zorlanan futbolcuların, bir de
rakiplerinin maçındaki gelişmelere kulak kabartması,
taşıyamayacakları ölçüde mental yükler yaratıyor anlaşılan.
Ankaraspor karşısında Beşiktaş, zaman zaman bu yükün ağırlığıyla
baş edemedi. O nedenle Ankaraspor’a her zamanki gibi pozisyon
verdiler, savunmada kademe hatalarına düştüler. Orta alanda
istedikleri gibi pas trafiği oluşturamadılar. Bu genel aksamanın
yanı sıra Beşiktaş’ta bu maça özel soru işaretleri de vardı.
Tello’suz on birde Yusuf, ileri üçlünün soluna yerleşmişti...
Delgado ve Yusuf’un bu maçta on birde oyuna başlamaları Denizli
için göze alınabilir bir riskti. Ne var ki özellikle Delgado’nun
top kayıpları dikkate alındığında Beşiktaş zaman zaman kaygılandı,
zor durumlara düştü.
Sivas, kendi evinde peşpeşe iki gol yemiş ama, bu durum Beşiktaşlı
futbolcularda beklenen dinamik etkinliği sağlayamamıştı. Aksine üst
üste kaybedilen hücum topları ortamı daha da geriyordu.
Beşiktaş’ın golü en azından benim hiç beklemediğim biçimde
Delgado’nun sakin ve akıllı asistiyle geldi... Attığı top, gole
herkesten daha hazır ve sıcak adama geldi. Holosko çok kolay attı,
herkesi rahatlattı.
Sonrasında bir pozisyon var ki evlere şenlik!
Yusuf’un ince çalımlarla ceza yayının üzerinde rakiplerini saf dışı
bırakarak ofsayt pozisyonunda da olmayan Bobo’ya attığı bir pas
var, ayakta alkışlanır... Bobo rakibin baskısı altında değil. İyi
bir vuruş için yeterince zaman da var alan da. İstediği her türlü
vuruşu deneyebilir.
Ama Bobo bu! Takımının kovaladığı hedeften bihaber... Takımın
ortağı gibi hissediyor mu kendini ? Bilemiyoruz. Öyle özensiz ve
tembel bir vuruş yapıyor ki, Ankaraspor kalecisi rahatlıkla uzanıp
çeliyor. Bu kadar baştansavma, özensiz ve ihtirastan yoksun...
Bunun adı saygısızlık. En azından Yusuf’un yaratıcı emeğine
karşı.
Beşiktaş’ın top kayıpları ve bir türlü önleyemediği dağınıklık
Ankaraspor’a beklediğinin ötesinde rahatlık ve pozisyon sağladı...
Ediz’in attığı gol, buna en iyi örnek. O beraberlik golünün
öncesinde de pozisyonlar, fırsatlar ve Rüştü var. Ama açık
söyleyelim, takım yok!
Toraman’ın korner sonrası gelişen pozisyonda attığı gol, Beşiktaş
için bir anlamda kalk borusuydu. Tello ve İnceman’ın katılmasıyla
enerjisi bir ölçüde tazelenen Beşiktaş, sonunda Bobo’ya bile gol
attırarak, Tello ile noktaladı ve zirveye kondu.
Ahmet Çakar'ın Beşiktaş analizi diğer sayfada...
[page_end]
Ahmet Çakar- -Sabah
Beşiktaş için çok kritik bir maçtı. Geçen haftaki travmadan sonra
oyuncuların ve teknik ekibin nasıl bir ruh halinde olacağı çok
merak ediliyordu. Maçın hemen başında Sivas'ın mağlup olduğu haberi
gelince yine tuhaf bir şekilde Beşiktaş'ı kısa bir süre paniklerken
gördük. Tecrübe ve soğuk kanlılık çok önemli.
İlk yarıda Holosko'nun attığı gol fevkalade güzel. Derinlemesine
pası iyi takip eden Holosko vuruş zamanlaması ve tekniği ile dört
dörtlük bir iş yaptı. İlk yarıda özellikle Yusuf'a ayak uydursalar
skor çok farklı olurdu. Bu yarıda da Beşiktaş defansif olarak
hatasız oynadı. Hatasız oynadı derken de şunu belirtelim,
Ankaraspor az adamla geliyor, fazla mücadele etmiyor adeta tatile
çıkmış gibiydiler.
İkinci yarı Beşiktaş 'kontratağa döneyim, oyunu kendi sahamda kabul
edeyim' dedi. Bu da o ana kadar fazla bir iş yapmak istemeyen ya da
yapmayı düşünmeyen Ankaraspor'u oyuna ortak etti. Bir yan topta
Ankaraspor'un beraberlik golü gelince herhalde herkes 'yine mi'
diye düşünmüştür. Çünkü geriye sadece 30 dakika kalmıştı.
Atamasalar son haftalarda yaşanan üzüntüyü tekrar yaşacaklardı.
İşte bu çok kritik dakikalarda sahneye İbrahim Toraman çıktı. Belki
de onun golü Beşiktaş'ın sezon sonu yaşayacağı şampiyonluğun ilk
sinyaliydi. Son dakikalarda Bobo ve Tello'nun golleri de Beşiktaş'ı
iyice rahatlattı.
Beşiktaş sonunda lider olmayı başardı. Tabii bunda da Sivas'ın son
haftalardaki çöküşüne bir yenisinin eklenmiş olması başrol oynadı.
Şu bir gerçek ki, ligimizde fikstür avantajı denen bir şey artık
yok. Her hafta her şey sil baştan değişebiliyor. Şu anda lider
Beşiktaş. Bu tablo sezon sonu için de büyük avantaj ama daha her
şey bitmedi. Beşiktaş'ın ikinci golünde ofsayt itirazları vardı ama
karar doğru. İbrahim Toraman geriden gelip vuruyor. Ayrıca Baki
Mercimek Holosko olayında da hakem devam kararında haklıydı.
Mehmet Demirkol'un Galatasaray analizi diğer
sayfada... [page_end]
Mehmet Demirkol- - Milliyet
Bülent Korkmaz takımını tek santrforla sahaya sürdü. Galatasaray da
cezası nedeniyle sahasında değil Kayseri’deydi.
Bu iki mutlak ve negatif gerçeğin sonucu ne oldu peki?
Sarı-kırmızılılar 20 bin taraftarının önünde sezon başından bu yana
en iyi maç girişlerinden birini yaptı. Gözü, kulağı şampiyonluk
yarışı oyunlarında ama beyni görev gereği bu maçta olan beni sarıp
oyuna bağlayan parlak bir oyunla.
Lincoln ve Arda’nın pas uyumu, Barış’ın ve Baros’un onlara uyumu,
Topal ve Ayhan’ın hatta savunma beklerinin de katılımıyla rakibi
şaşırtan bir hücum zenginliği ortaya koydular. Burada daha
şaşırtıcı olan büyük bir beceriyle kale önüne kadar getirdikleri
toplardan bunca becerili ayağa rağmen iyi bir gol vuruşu
çıkartamayışları oldu. Ancak bir penaltıyla istedikleri ve mecbur
oldukları gole ulaşabildiler. Galatasaraylılar açısından
sevindirici, düşmeme mücadelesi veren Ankaragücü açısından acıklı
olan ise Emre’lerin önünde Topal ve Ayhan’la kurdukları barajın
uzun süre geçilememesiydi.
Burada Hikmet Karaman’nın bir tercihini sanırım sorgulamak
gerekiyor. Bu tip bir oyunda etkili olması rakip savunmayı meşgul
etmesi muhtemel olan De Nigris’i bu kadar uzun süre yedekte tutmak
çok akıllıca olmadı sanırım. Tabii hakkını yemeyelim belki de
Karaman, Meksikalı’yı Jaba’yla birlikte, Galatasaray’ın fizik
olarak düştüğü dakikalara saklamak istemiş ama Bouzid’in erken
kırmızı kartı planları bozmuş olabilir. Eğer böyleyse söylenecek
bir şey yok.
Galatasaray’ın gerçekten yorulup ilk yarıdan çok farklı oldukça
kopuk oynamaya başladığı dakikalarda oyunda olan ikilinin çok fazla
etkili olmayışı da sanırım bundan. Yani 40 dakika 10 kişi oynayan
takımlarının da fazlasıyla yorulmuş olmasından.
Levent Tüzemen'in Galatasaray analizi diğer
safyada... [page_end]
Levent Tüzemen- -Sabah
Atalarımız boşuna "İş bilenin kılıç kuşananın" dememişler.
Öncelikle Kayseri'de bu modern stadı Türk futboluna kazandıran
Büyükşehir Başkanı Mehmet Özhaseki'yi kutluyorum. Ve bu güzelliğin
diğer şehirlere örnek olmasını diliyorum. Galatasaray'ın,
Anadolu'da ne kadar güçlü bir taraftara sahip olduğu Kayseri'de
kanıtlandı.
Düşünün Galatasaray Avrupa defterini kapatmış, ligde şampiyonluk
yarışından kopmuş ve Digitürk'te 6 maç aynı anda yayınlanıyor. Ama
Kayseri ve çevre illerdeki Galatasaraylılar evde oturmak yerine
takımlarını desteklemeye koşmuşlar. Anadolu'nun en modern stadının
33 bin kişilik tribünleri dopdoluydu.. UEFA Kupası'na katılmak
tehlikeye girince Galatasaraylı futbolcular hemen ciddiyete
büründü. Çünkü kaybettiklerinde pabucun ne kadar pahalı olacağını
biliyordu.
Arda'nın dönüşü Galatasaray'ın oyun düzenine katkı sağlarken,
Lincoln'ü de hayata döndürdü. İstekliydi, topuk paslarıyla
tribünlere keyif verdi. Hafta içinde bir açıklama yapan Arda,
"Bütün suç bizf utbolcularda" demişti. Arda öncelikle
kendisiyle hesaplaşacak. Çünkü Arda'nın Galatasaray için "Olmazsa
olmaz" bir oyuncu olduğu Ankaragücü maçında yine ortaya çıktı. Eğer
Arda 3 maç ceza almasaydı Galatasaray bugün şampiyonluk yarışının
içinde olurdu.
Gökmen Özdemir'in Galatasaray analizi diğer
safyada... [page_end]
Gökmen Özdemir- -Vatan
G.SARAY, A.Gücü’nü tek golle geçti ama siz skora bakmayın...
Sezonun en iyi futbollarından birini oynadı sarı-kırmızılılar...
İlk yarım saatte 3 hatta 4 olurdu maç. Veya şöyle de başlayabilirdi
yazı... 90+3’te Jaba’nın frikiği ağlara giderken G.Saray üstün
oynadığı bir maçı daha puan kaybıyla tamamladı. Aslında bu kadar
basit G.Saray’ı anlatmak galiba... Ya varsın ya da yoksun.. G.Saray
bu sezon yok ama inanın bu dış etkenlerden değil, iç
problemlerden.
BU kadar çok gol kaçar mı? Kaçıyormuş... Lincoln, Arda ve Baros bu
kadar iyi oynamalarına rağmen nasıl oluyor da skor daha farklı
olmuyor. Bunu tahmin ediyorum Türkiye’nin en parlak, en pahalı
forvet hattına sormak lazım. Kalkıp bu durumu da Bülent Korkmaz’a
fatura edemezsiniz! Ederseniz haksızlık olur. Çünkü Ankaraspor
maçında da, Hacettepe karşısında da aynı şey oldu. En az 5 tane
yüzde 99 pozisyonu harcadı G.Saray forvetleri. Sonuçta G.Saray
puanlar kaybetti. Tribünler Ankara’da ‘Korkmaz istifa’ diye
inliyordu. Sonuç tâbi çok önemli. Hem de lig biterken. Ama biraz
daha gerçekçi bakmak lazım tabloya... Şimdi Lincoln, Baros, Nonda,
Serkan, Yaser kaçırdıklarını atsalardı G.Saray’ın 5 puanı daha
vardı.
BU SEFER TUTMADI
A.GÜCÜ eksik kalmasına rağmen G.Saray kalesini çok yokladı dün...
Eğer şansları aynı şehrin diğer takımları kadar olsaydı puanı
kopartırlardı G.Saray’dan. Dün G.Saray şanslı, rakibi şanssızdı.
Topun çizgiyi geçtiği her dakika kahramanlar yaratıyoruz.
Geçmeyince suçlu arıyoruz. Peki dün suçlu kimdi? Eğer Korkmaz 75’te
Baros’u oyundan alsaydı ve maç berabere bitseydi yine fatura
Korkmaz’a mı çıkacaktı? Onca golü kaçırıp maçı penaltıyla kazanmak
garip! Hem de çok garip...
SEZONUN en agresif performanslarından birini sergileyen G.Saray’da
hafta içinde oyuncularla yapılan birebir görüşmelerin de payı
vardı. Özellikle Ayhan, Arda, Topal ve Aşık oyuna sonuna kadar
asıldılar. Lincoln ve Baros’a rahat oynama imkânı sağladılar. İlk
kez takım performansına yakın bir görüntü çizdiler. Dönüp geriye
baktıklarında pişmanlardır bugün. Ama son pişmanlık fayda etmiyor.
Giden kimi zaman bir maç, kimi zaman bir puan, kimi zaman da
şampiyonluk oluyor...
Turgay Şeren'in Galatasaray analizi diğer
sayfada... [page_end]
Turgay Şeren- -Akşam
Ankaragücü için hayat memat meselesiydi dünkü maç. Bir puan bile
onlar için çok önemliydi.
Ama Hikmet hoca Galatasaray'ı o kadar kestirmiş ki gözüne, 'Ben
nasıl olsa bu maçı kazanırım' demiş. Ama dün çok farklı olarak bu
maçı kaybedebilirdi. Eğer Baros biraz futbolcu gibi olsaydı,
kaçırdığı yüzde yüz dört tane golün bir-iki tanesini atabilseydi,
Ankaragücü için hezimet olurdu.
Hikmet hoca, Ceyhun ve Mehmet Yılmaz'ı çift santrfora koymuş,
arkasına da Iglesias'ı tampon yapmış.
Sanki Galatasaray'ın defansında ve kalesinde hiçbir futbolcu yokmuş
gibi.
Ve bunun da cezasını gördü.
Bir futbol maçını bir teknik adam çok dikkatli okumalı. Galatasaray
bundan önceki maçlarında çok kötüydü, doğru. Bu maçta da kötü
oynayacağını kim söyledi. Kaldı ki, Ankaragücü dün hiçbir şey
yapmadı.
Hele o Ceyhun. Birden bire nereden çıktı anlayamadım. Eğer sahada
hakikaten bir Suat Aslanboğa olsaydı, Ceyhun'u oyunun başında
kırmızı kartla atmıştı zaten. Ama yüreksizmiş. Zor hakem olur.
Galatasaray'da Baros'un berbat oyununun yanı sıra orta sahada
Ayhan, Mehmet Topal ve Barış takımı ayakta tutan futbolculardı.
Sanctis'e pek iş düşmedi.
Karşıda üç forvet vardı ama ismi forvetti, cismi değil.
Hakan Balta, sol kulvarı çok iyi kontrol etti. Serkan Kurtuluş yeni
yeni Galatasaray'da oynuyor. Dün akşam da iyiydi. Daha çok
genç.
Lincoln'ü dikkatle izledim. En ufak bir ikili mücadeleye girmedi.
Ona yapılan penaltı da tartışılır.
Kendini şöyle uzatıverdi. Penaltı yapmış gibi gözüken Bouzid de
zaten daha sonra kırmızı kartla Ankaragücü'nü 10 kişi bıraktı.
Arda, iyi futbolcu. Aksini söyleyen yok. Ama kendini toparlamalı.
Ondan sadece Galatasaraylılar değil, futbolu seven herkes güzel
şeyler bekliyor. Daha onun önünde uzun yıllar var. İstediği her
şeyi yapabilir. Ama futbolu canı istediği zaman oynayamaz. Puan
cetvelinde değişen bir şey olmadı. Bir tek Beşiktaş öne geçti o
kadar. Büyükşehir Belediye'nin gösterdiği başarıyı da alkışlamak
lazım. Sivas'a gideceksin ve Sivasspor'u yeneceksin.
Cemal Ersan'ın Sivasspor analizi diğer safyada...
[page_end]
Cemal Ersan- -Milliyet
Mehmet Yıldız, Kamanan ve Tum... Eğer maça Büyükşehir Belediyespor
gibi ani atağa yatkın bir takım karşısına üç hücumcu ile
çıkıyorsanız, büyük risk alıyorsunuz demek.
Sivasspor Teknik Direktörü Bülent Uygun dün bir kez daha aynı
hataya düştü. Orta alanda inanılmaz boşluklar oluştu. Murat Erdoğan
ve İbrahim çaresiz kaldı. Rakip kaleden boş dönen her top hiçbir
dirençle karşılaşmadan Serhat, Efe, Zeki gibi çabuk oyuncularla
buluştu. İşbirlikçileri ise Gökhan Kaba oldu. Öyle pozisyonlar
buldu ki, fırsatçı oyuncunun geri çevirmesi imkansızdı.
9. dakikada ne oluyoruz derken, 17. dakikada buz gibi bir hava
esti, Sivas 4 Eylül Stadı’nda. İki şok gol!
Seyirci şaşkın, futbolcular şaşkın, Bülent Uygun hepten
şaşkındı!
Açık söyleyeyim Belediyespor da!
Sivasspor’un ilk yarıda yakaladığı tek ciddi pozisyonun 41.
dakikada Bilica’nın frikiğinden geldiğini söylersek, neler
yaptığını değil, neler yapamadığını daha iyi anlatmış oluruz.
Brezilyalının füzesinde top önce çataldan döndü, Tum vurdu, ikinci
kez direk engeli çıktı Sivasspor’un karşısına.
İkinci yarıya kırmızı-beyazlı ekip tam bir intihar saldırısı ile
başladı. Balili ve Sezer’i sahaya süren Uygun, elindeki iki yedili
ile rest çekti adeta. Ne oyun düzeni kaldı, ne taktik.
Onur stopere geçti, İbrahim sağ beke. Bilica ilerleyen dakikalarda
forveti dörtledi. Sedat da hücumcuların arasına katıldı. Neredeyse
tüm takım rakip kaledeydi. Bu bölümde gelecek bir gol her şeyi
değiştirebilirdi.
Ancak şans ve beceri faktörü yanında değildi Sivasspor’un. Tum
ikinci kez direğe takıldı. Mehmet altı pastan topu kaleciye teslim
etti.
Umutları yeşerten vuruş çok gecikti. Ev sahibi liderliği
teslim etmemek için çabaladı, uğraştı, ancak ikincisi gelmedi.
Gaziantepspor yenilgisinden sonra bu üç puan kaybı kuşkusuz hiç
hesapta yoktu.
Haftalardır zirvede kalmanın, orada tutunmanın yükünü kaldıramadı
Sivasspor takımı. Şampiyonluğun olmazsa olmaz şartlarından birini
yerine getiremedi. Yani hem beyin olarak, hem fizik olarak diri
kalmayı başaramadı.
Üç maç dokuz puan. Bu noktadan sonra onların tümünü toplamak da
yetmeyecek Sivasspor’a. Çünkü şampiyonluk artık Sivasspor’un elinde
değil. Dün akşam çok şey yitirdi Uygun ve talebeleri!..
Ömer Üründül'ün Sivasspor analizi diğer safyada...
[page_end]
Ömer Üründül- - Sabah
İkinci devresi nefes kesen maçta İstanbul Belediye'ye yenilen
Sivasspor şampiyonluk yarışında büyük yara aldı. Bülent Uygun'un
hatalı 11'i ve takımın alışılmış oyun anlayışı dışında maça
başlaması her şeyi alt üst etti. Belediye, büyük takımlara karşı
bugüne kadar hep iyi futbol oynadı.
Rakibin risk aldığı, orta sahada da etkili pres yapamayıp alan
daraltmadığı anlarda ayağa paslarla ileriye çıkıp üretkenlik
sağladıkları biliniyordu. Sivas 11'inde "Üç forvet+Musa" vardı. İki
presçisinden Sylla sakattı ama orta sahada en çok ihtiyaç duyulan
isim Sezer kulübedeydi. Ayrıca son haftalarda başarıyla görev yapan
Diallo'nun yerine de Sedat tercih edilmişti.
Bir de bunların üstüne kontrollu oyun ve alan daraltan savunma
kurgusuna alışmış Sivasspor, maça beklenmedik şekilde riskli bir
hücum anlayışı ile başlayınca can derdindeki Belediye'nin tam
istediği ortam oluştu. Üst üste yenen iki gol Sivasspor'u tam bir
paniğe soktu. Oyun disiplini iyice koptu. İbrahim Dağaşan ön
liberoyu bıraktı, başka yerlerde oynamaya başladı. Sedat yerini
bıraktı. Devre sonuna kadar Bilica'nın direkten dönen frikik vuruşu
ve devamında yine direğe takılan Tum'un vuruşu dışında pozisyon
yoktu.
Bülent Uygun , ikinci devrede Balili'yi de sahaya sürdü. Artık tüm
riskler alınacaktı. Gidişat tamamen Belediye lehine dönmüştü. Daha
ilk anlarda üçüncü gol kaçtı. Fakat İbrahim Akın'ın sakatlanıp
çıkması Sivasspor için bir umut oldu. Yüklendikçe yüklendiler ancak
futbolcular üzerinde öyle bir baskı oluştu ki inanılmayacak üç tane
gol pozisyonu harcandı. Sonuçta da bir golden fazlasını bulamayıp,
çok çok önemli üç puanı kaybettiler. Can derdindeki Belediye zor
şatlar altında büyük bir mücadele örneği ile kendilerine hayat
veren üç puanı kazandı. Rakibin ilk yarıdaki taktik ve takım
tertibi hatalarını iyi değerlendirerek iki gol buldular. Sonra da
pozisyonlara girdiler. İkinci yarıda ise yoğun baskıda sadece
kalelerini savunmak durumunda kaldılar. Şans faktörü de yanlarında
olunca zoru başardılar. Bir hakem için zorluk derecesi en üst
düzeyde bir maç oldu. Bülent Yıldırım çok az hata ve müthiş bir
konsantrasyon ile bu zor maçın üstesinden gelmeyi bildi.
Levent Tüzemen'in Sivasspor analizi diğer
sayfada... [page_end]
Levent Tüzemen- -Sabah
Son haftaların sürprize açık sonuçlar taşıdığını herkes
hissediyordu. Antep'te üç puanı bırakırken, Sivassporlu oyuncular
da bunun farkındaydılar.
Bir silkiniş peşine düşmüşler ve karşılarında 'can pazarına' çıkan
İstanbul Büyükşehir Belediye takımına karşı işi fazla uzatmadan
bitirmek istediler.
Ama istemek ile yapmak arasındaki farkı Belediye oyuncuları bir
ders gibi, dakika dakika Sivas'taki meslektaşlarına öğretiyorlardı.
Çizgi defansının, hemen her maçta verdiği gediklerden iki kez
yararlanan Gökhan Kaba skoru 2-0'a getirdiğinde, bir 'rüyayı'
kabusa çeviriyordu.
Oyun ve oyuncu düzenleri neredeyse birbirinin aynısı, fakat
performansları değişik iki takımın, böyle bir skorun altından
kalkacak çözümleri yoktu. Ne kulübede, ne akılda, ne de sahada.
Üstünlüğü bu kez Belediye yakalamıştı, iki şık golün ardından bir
de tartışılacak kırmızı kart pozisyonu vardı. (Bilica, Gökhan'ı
düşürdü) İlk yarıdaki, ilk tehlikeyi 41'de bir duran topta Bilica
ile yakaladı Sivas. İkinci yarıda da golü buluncaya kadar ancak bir
kez 'ah' dedirtebildi, tribünlerine.
Abdullah Avcı'nın takımı müthiş bir direnç ve istekle kapanarak, az
faul yaparak, rakip forvetleri ofsayt ile avlayarak skoru elinde
tutmayı beceriyordu. Geçen her saniye Sivassporlu oyuncuları baskı
altına aldı, panikle oynamalarını sağladı, sağlıklı kararlardan
uzaklaştırdı.
Uygun'un ikinci yarı başlarken, üçlü defansa dönerek, orta sahayı
Sezer ile güçlendirmesi çok doğru bir teknik adam hamlesiydi. Maçı
tek kaleye çevirmeyi başardı ama takımı istediği pozisyonları
yakalamaktan çok uzak, beceriden yoksun oynuyordu.
Bahri Havadır'ın Sivasspor yorumu diğer sayfada...
[page_end]
Bahri Havadır- -Akşam
Sivasspor resmen ateşle oynadı. Bunun adına şaşkınlık deyin, panik
deyin, erken havaya girme deyin, ne derseniz deyin. Ama bence geçen
sezon olduğu gibi şampiyonluk stresini kaldıracak tecrübeye sahip
değil Sivasspor. Bu benim görüşüm.
Gökhan Kaba gibi bir futbolcu '0' diye tabir ettiğimiz yerden iki
gol yaratabiliyorsa, Musa'yla Mehmet Yıldız yine 0'dan yüzde bir
milyon iki gollük pozisyonu harcıyorsa bunun adı tecrübesizlikten
başka bir şey değil. Sivas takımı öyle ki 2-0 gerideyken uzun boylu
konuk ekibi hiçe sayıp sürekli havadan oynadı. Bülent Uygun sürekli
kenardan 'Yerden oynayın' diye ikaz etti ama sesini duyuramadı.
Maçtan önce Başkan Mecnun Otyakmaz'la konuşuyorum, sesi bir tuhaf,
'Gerginim bu maç kolay olmayacak' diyor. Sanki başkanın içine
doğmuş. Maçtan önce futbolcularla konuşuyorum, hepsi pür neşe,
keyifli. Ama gerginliklerini saklayıp bu psikolojiyle
savaşıyorlar.
Yiğidolar böylesine gergin bir ortamda ayakta kalma mücadelesi
veren rakibi önünde hiçbir varlık gösteremedi. Oyuna da ağırlığını
koyamadı. Bülent Uygun tüm riskleri göze aldı ama Mehmet Yıldız,
Tum ve Musa gibi oyuncularının bu kadar gol kaçıracağını hesaba
katmadı. Ama işin özü şu; Sivasspor şampiyonluk istiyor ama
üzerindeki gerginliği asla atamıyor. Geçen yıl da böyleydi. Bu yıl
da böyle oldu. İyi futbol oynamadı. Buna rağmen Abdullah Avcı'nın
öğrencileri aklıyla, mantığıyla hareket edip sonuca gitmesini
bildi. Sivas'ın uzun ince bir yolda, omuz omuza destan yazacağı bir
gün belki bir başka bahara kaldı. Futbol bu her şey olabilir ama
şampiyonluk konusunda ben karamsarım.
Çünkü Bülent Uygun ve öğrencileri bu skorla resmen intihar
etti!
Uğur Meleke'nin Trabzonspor analizi diğer
sayfada... [page_end]
Uğur Meleke- -Milliyet
Bordo-mavililerde ciddi bir rahatlama olduğu ortada... 8 ay boyunca
Ankaraspor ve İBB hariç hiçbir takıma birin üstünde fark atamayan
Trabzon, son bir ayda 4 ayrı ekibi 2 ve daha fazla farkla yendi.
Ama bu ilerlemenin nedenini sadece Özen’in göreve gelişine bağlamak
da zor. Zira bu 4 maçlık periyodun arasında Sivas’la oynanmasa idi,
Yanal hâlâ görevde olacak ve belki de üç aşağı beş yukarı yine aynı
sonuçlar alınacaktı.
Son iki haftada Trabzon’un karşılaştığı rakiplere bakıyorum:
Kayseri’ye atılan ilk golde atağı savuşturmaya çalışan Eren, topu
penaltı itirazıyla meşgul olan Yattara’nın gövdesine çarptırmayı
başarmış! Yine Ali Turan’ın 30’larda kornere atmaya çalıştığı bir
topu Gökhan’ın ayaklarına teslim etmişliği var ki, pozisyon ofsayt
olmasa müsabakanın gollerinin Youtube’da olacağı kesindi. Bu
haftaki rakip Kocaeli’nin sporcuları Kayseri’ye oranla daha fazla
oyunun içindeler, ama şehir, takımından önce düşmüş gibi. Gerek
maça sadece 5 dakika kalana kadar çimlerin üstünde yüzlerce başıboş
vatandaşın dolaşması; gerek 60’larda çatıya çıkan bir tanesi
yüzünden oyunun dakikalarca durması ve yeşil-siyahlıların hızının
kesilmesi, Süper Lig’de kalmayı hak eden görüntüler değildi. İlk
yarı boyunca kendi oyuncuları Hasan Uğur aleyhine yaptıkları çirkin
şike tezahüratının da takımlarına faydası olduğunu
zannetmiyoruz!
Rakipleri tarafından işi kolaylaştırılan Ahmet Özen’in Trabzon’a
kattığı şeyse “daha fazla mutluluk”... Stoperde daha mutlu olduğunu
söyleyen Tayfun stoperde... Belçika’da orta sahanın ortasında
oynayan Colman, Türkiye’de de göbekte. Üçlü hücumda koordineli
çalışamayan Gökhan ve Umut, alışkın oldukları gibi klasik ikili
santrfor oynuyor. Belki de bu sayede bu sene ilk kez ikisi bir
arada iki maç üst üste skor buluyorlar.
Evet, Hüseyin maç öncesi yapılan ortada sıçan idmanı dahil bir tane
ileriye olumlu pas atamıyor. Evet, Serkan sola, Ferhat ilk 11’e
alışamadı. Evet Yattara hâlâ arşiv görüntüleri nedeniyle sahada
kalıyor. Ama daha fazla mutlu adam, 2 maçta 6 puana yetti. Bakalım
kalan 9 puana yetebilecek mi?
İskender Günen'in Trabzonspor analizi diğer
safyada... [page_end]
İskender Günen- -Sabah
Enteresan bir lig yaşıyoruz. Şampiyonluğu herkes birbirine ikram
ediyor.
Kalan üç haftada neyin nasıl olacağı belli değil. Ancak Trabzonspor
için Sivasspor yenilgisi yok olan umutlar dünkü Kocaelispor
galibiyetiyle yeniden yeşerdi.
Maçın ilk yarısı Trabzonspor açısından çok kolay geçti. Çünkü
Kocaelispor savunma oyuncularının bireysel hataları o kadar üst
düzeydeydi ki, Umut ve Gökhan Ünal ile atılan iki golün dışında
önemli gol pozisyonları yakaladılar.
Gökhan Ünal dünkü maçta Trabzonspor'a geldiğinden bu yana en
verimli oyununu ortaya koydu. Gökhan Ünal rakip savunmanın arkasına
çok değişken koşular yapıyor, ama Trabzonspor orta sahasında bu
oyuncuyu topla buluşturabilecek oyuncu eksikliği yüzünden bu sezon
gerekli etkinliği gösteremediğini düşünüyorum.
İkinci yarıda Trabzonspor nedense savunmayı kendi kalesine yakın
kurdu.
Hüseyin de, savunmanın arasına girince Kocaelispor ilk yarıya göre
daha baskılı göründü. Kocaelispor'un attığı gol ise Trabzonspor
savunmasının yerleşme hatasından kaynaklandı. Kocaelispor golünden
sonra Trabzonspor akıl almaz bir biçimde gereksiz bir telaş
içerisinde görüldü.
Orta sahada bir türlü üstünlük sağlayamadı. Bir de, Kocaelispor
bütün riskleri eline aldığı ve savunmasında art arda yakalandığı
anlarda bile Yattara, Gökhan Ünal ve Umut gibi oyuncular daha etkin
olabilir ve maçın daha da farklı bitmesini sağlayabilirlerdi.
Erdoğan Şenay'ın Fenerbahçe analizi diğer
sayfada... [page_end]
Erdoğan Şenay- -Milliyet
Fenerbahçe, Denizli önünde sıradan bir yarışma havası içinde
oynamaktaydı. Zirvedeki kıyasıya hesaplaşmanın bu kadar puan
açığına düşmüş bir sarı-lacivertli ekipten daha fazla ne beklenirdi
ki?
Evet, Gökhan’ın göbekteki görev anlayışı Beşiktaş oyunundan sonra
dün de başarı ile devam etmekteydi. Bu gelişme sarı-lacivertli
kadronun gelecek yılları adına bir kazanç olarak düşünülebilirdi.
Ayrıca Ali Bilgin’in de yeni yerindeki gösterdiği tempo defansif ve
ofansif titizlik aynı Gökhan Gönül’ün görüntü fotoğraflarına çok da
uymaktaydı. Orta alanda Emre-Selçuk-Deivid-Uğur gibi isimlerin
bütün sezon devamınca izlediğimiz vasat çizgilerinden çıkıp da dün
geceye acilen getirecekleri yenilikler neler olabilirdi ki? Bu
oyuncuların bilinen özelliklerinden çıkıp kendilerini aşmaları için
yaratıcı paslar üretebilmeleri adına çok çabuk düşünüp, aynı hızla
top kullanmaları gerekir. Ama nerede?
Dün yine Semih ve Güiza’ya özellikle maçın ilk perdesinde iş
bitirici ara pasları veya pozisyon üretmelerini boşuna
beklemekteydi sarı-lacivertli tribünler...
Ehhh, ligde düşme hattı etrafında dolaşıp duran ve “görevimiz
tehlike” korkularıyla koşuşan Denizlispor’a karşı mükemmellik
yaratamayan sarı-lacivertli beyin ve ayaklara nasıl olur da
methiyeli cümleler kurulabilir ki?
İkinci yarı başlarında Semih’i oyundan alıp, yerine Alex’i sahaya
süren Aragones sanırız dünkü maçın sonucunu kurtarmaktan çok
yaklaşan kupa finali adına Alex’in durum vaziyetini ölçüp biçmek
istiyordu herhalde... Neyse gol üretmekten uzak olsa da dün bir
hayli top çevirerek en azından iyi bir saha içi çalışması yapan
sarı-lacivertli kadro Güiza’nın ayağından bir sayı yakaladı da
sonuç olarak üç puanı kapabildi.
Bu sezon böyle işte... Son yılların en berbat puan kayıplarıyla her
hafta yüzleşmek zorunda kalan sarı-lacivertli takımın tek umudu
çeyrek asırdır hasret kaldığı kupayı sahiplenmek. Bakalım
İzmir’deki finalde sevinen taraf hangisi olacak. Fenerbahçe mi
Beşiktaş?
Selim Soydan'ın Fenerbahçe analizi diğer
sayfada... [page_end]
Selim Soydan- -Vatan
BİR kere şunu kestirmeden söyleyeyim: Beşiktaş maçındaki F.Bahçe’yi
mumla aradım! Hatta 90 dakika bekledim, aradım taradım ama yine de
o takımı bulamadım... Daha maçın başında istekli bir F.Bahçe
seyredeceğimi sanıyordum. Oyun ilerledikçe farklı, beklentilerimin
çok uzağında bir maç izledim..
BU tabloyu görünce aklımdan olumsuz çok düşünce geçti. Ama ilk
gelen şey, futbolcuların maç seçtikleriydi. Şu da gerçek ki,
F.Bahçe gibi çok büyük bir takım hedefsiz kaldığı zaman
toparlanamıyor. Bu da futbolunu direkt etkiliyor.
EN başta oyuncular başkalaşıyor. Tamam, her maçın ayrı havası
vardır, Denizli’den 3 puan almak çok şeyi değiştirmez ama çarşamba
günkü Beşiktaş finali F.Bahçe açısından çok önemli. İzmir’de,
İnönü’deki futbolu bekliyorum. Yoksa kupayı almaları zor olur. Bunu
F.Bahçeli oyuncular kulaklarına küpe yapsınlar!
SAHAYA derin bir bakış attığımda ise ilk gözüme çarpan Alex...
Sonradan (dk. 57) oyuna girdi ama çok istekliydi, etkili bir dönüş
yaptı. Belli ki, oynamak istiyor. Bakın, futbolda bir gerçek
vardır. Oynamayan futbolcu rahatsız olur. Hele hele geçen haftaki
derbiyi dışardan izlemek Alex tipi yıldızları rahatsız eder.
GÜİZA GÖZ BOYUYOR
MEDYANIN bir türlü ısınamadığı Emre’yi de çok verimli buldum.
Performansı yükseliyor ama sezon bitiyor! Gökhan Gönül stoperde tek
kelimeyle döktürdü. Göbekte oynamasına karşı çıkanlar olabilir ama
takıma kattığı bir artı gözden kaçmasın. Top, Gökhan’a geldiğinde
F.Bahçe’de kalıyor. Teknik direktörün bütün taktiği de topa sahip
çıkıp pas yapmak üzerine olunca bu özellik daha da önem kazanıyor..
Ayrıca aldığı topu iyi kullanıyor, böylece F.Bahçe defanstan oyun
kuruyor.
GÜİZA’NIN golü enteresandı, rakibe çarpıp girdi. Son haftalardaki
golleri beni ilgilendirmiyor, çünkü iş işten geçti.. Bu sezon
faydalı olamadı.. Umarım gelecek sezon bu yılın tam aksi bir
görüntü çizer..
MAÇTA dikkatimi çeken bir durum daha vardı. Beşiktaş derbisinde
sahanın ortasında kavga eden Deivid ile Emre 2. yarı öncesinde koyu
bir sohbete dalmışlardı. Sanki kahve içer gibi, birlikte tatlı
tatlı yapmaları gerekeni konuştular. Demek ki, başkandan
Aziz-silin’i almışlar.
İŞTE özlenen tablo bu.. Futbolcular arkadaş olsun. Yerli-yabancı
ayrımı yaşanmasın. Yoksa fırtınaya yakalanırlar. Son bir
hatırlatma: Lig treni kaçtı. Kupa çok ama çok önemli. Bu sezonki
başarısızlığı ancak böyle affettirirler.. Ama kupa da giderse, bir
Beşiktaş galibiyetiyle bu ayıbı unutturamazlar, haberleri
olsun..
Alaattin Metin'in Fenerbahçe analizi diğer safyada...
[page_end]
Alaattin Metin- - Akşam
Bir hafta önce oynanan Beşiktaş maçına bak, bir de dünkü
Denizlispor maçına..
İki maçın da kadrosu aynı..
Ama o futbolla bu futbol arasında dağlar kadar fark var.
Beşiktaş maçında sahada koşan, pres yapan, topu ayağa çabuk oynayan
bir Fenerbahçe vardı. Denizlispor maçında ise koşmayan, uyumsuz,
pas hataları ile dolu vurdumduymaz bir görünümdeydiler..
O maçta Uğur Boral, Semih, Emre takımı ateşleyen üç silahşorlardı.
Denizlispor maçında ise birbirlerinden kopuktular.
Peki neden!
Kupayı mı düşünüyorlar, sakatlanmaktan mı korkuyorlar..
Maç seçiyorlar, maç..
Canları isterse oynuyorlar, istemezse kılını bile
kıpardatmıyorlar..
Deivid Denizli maçında bu sezon onuncu kötü maçını oynadı. Alex
oyuna girinceye kadar Roberto Carlos dahil herkes Güiza ile
Deivid'e çalıştı. Topu ayağına alan, kısa, uzun her pası iki
oyuncuya attı.. Gole kadar Güiza'ya verilen toplar koşu yoluna
değil, yanlış bölgelereydi. Alex önüne bir topu attı, onu da gol
yaptı..
Şunu demek istiyorum.
Güiza koşuyor, defansın dengesini bozuyor. Yan hakemler ofsayt
pozisyonlarında birden çabuklaşan Güiza'nın hareketini iyi
süzemiyorlar. Aynı şekilde faul kararlarının çoğunda da
değerlendirmeleri yanlış. Tekme yiyor, itiliyor, hor görülüyor,
kimse ağzını açmıyor..
Türkiye'de Güiza'yı ne hakemler, ne de takım arkadaşları iyi
anlayabiliyor..
Deivid'e gösterilen hoşgörüyü kimse Güiza'ya göstermiyor..
Oysa bugün yarın düzelir diye beklenen Deivid'in futbolu her hafta
biraz daha dibe vuruyor.
Uğur bir hafta oynuyor. Üç hafta yatıyor.. Semih bir var, bir
yok..
İstikrarsız Fenerbahçe'de sahadaki futbolcuda da, tribündeki
seyircide de hava kalmamış.. Herkes kupa maçını bekliyor..
Oynansın, bitsin de tatile gidelim havasındalar..
Denizlispor maçında oynanan kötü futbola, biraz Alex oyuna girince
heyecan getirdi.. O da buzun üzerine yazı yazma gibi iki dakika da
kaybolup gitti.. Akılda bir tek Güiza'nın attığı gol ve skor
kaldı..