Yazarlardan dev derbinin analizi..
Spor yazarları dün oynanan ve Fenerbahçe'nin galibiyeti ile sonlanan derbi maçı ile ilgili birbiirinden ilginç yorumlarda bulundular.
Rıdvan Dilmen (Milliyet): Şaibe!
Beşiktaş ile Fenerbahçe maç içinde birbirlerine son derece saygılı müthiş bir derbi izledik. Fenerbahçe sezon başından bu yana belki de en iyi maçını oynadı. Yürekli oynadı, hücum yaptı. Sürekli pozitifti. Taa ki Emre'nin Deivid ile tartışmasından doğan oyuncu değişikliğine kadar. O tartışma Aragones'in disiplin adına Emre'yi çıkarmasıyla oyun hakimiyetinin Beşiktaş'a geçmesine yol açtı.
Maç öncesi Gökhan Gönül ile ilgili soru işaretleri vardı. İlk kez stoperde oynadığı için Aragones'e eleştiriler de oldu. Ama Aragones'e bir özür borcum var. Gökhan - Yasin ikilisi mükemmele yakın oynadılar. Savunma yönü zayıf Ali Bilgin de kendi bölgesinde iyiydi. Hatta hücum oyuncusu olduğu için ikinci golün hazırlayıcısı da oldu. Roberto Carlos tecrübesiyle yarı sahayı geçmedi.
Beşiktaş savunması antrenörü kim olursa olsun Fenerbahçe'ye karşı çizgi halinde hep yakalanıyor. İnönü'de iki sezon önce Kezman, ligin ilk yarısında Güiza, dün gece yine Güiza'yı kaçırarak büyük fatura ödediler.
Beşiktaş son dönemlerde Fenerbahçe ile oynadığı final niteliğindeki maçları hep kaybetti. Bu maçları kaldıramadı. Dün gece de aynısı oldu. Üstelik bu kez rakibinin bir iddiası yoktu. Böyle bir ortamda bile yine panik halindeydiler.
Hakem müthiş bir maç yönetti.
SELÇUK YULA'NIN YORUMU BİR SONRAKİ SAYFADA[page_end]
Selçuk Yula (Takvim): Herkes kendi işine!
Sivasspor'un G.Antep mağlubiyetinden sonra Beşiktaş için bu maç çok daha önemli hale geldi. Hem liderliği yakalamak, hem de şampiyonluk yolunda büyük bir adım atmak için Mustafa Denzli'nin bu maça daha çok asılacağını umduk. Ama sahaya çıkan kadroyu gördüğüm zaman Mustafa Denizli mi Fenerbahçe'den korkuyor yoksa Aragones mi Beşiktaş'tan çekiniyor onu anlayamadım.
Güiza attığı golle sanki "Ben bu ligin değil, İspanya liginin adamıyım" dedi. R.Carlos çok iyiydi. Gökhan Gönül ilk kez stoperde görev almasına rağmen Yasin'in önderliğinde hiç bir hata yapmadı. Ilk 45 dakikada oyun ve skor üstünlüğü tamamiyle Fenerbahçe'deydi. Bu şartlar altında ilk 45 dakikayı hak eden taraf Sarı-Lacivertliler'di. Ve 1-0'lık skorla da soyunma odasının yolunu tutu.
Bu sene F.Bahçe'yi bu hale getiren Aragones'tir. Son sözüm de komplo teorisyenlerine... Ne oldu kardeşler kalemler elinizde mi kaldı. Hadi yazın kupa senin, lig benim. Siz hala anlamadınız mı Fener kimseyle ittifak yapmaz. Fenerbahçe, Kadıköy'de tek başına bir kulüptür. Bu da böyle biline. Siz ittifaklarınızı kendi içinizde yapın. Kadıköy'ü bu işe karıştırmayın. Bundan böyle herkes kendi işine!..
ERMAN TOROĞLU'NUN YORUMU BİR SONRAKİ SAYFADA[page_end]
Erman Toroğlu: Psikolojik savaş (Hürriyet)
Psikolojik bir maç. Fizik-teknik her şey tamam ama bu tip maçlarda çelik gibi sinirin olacak. Burada gerilen takım Beşiktaş. Zaten 90 dakikanın içinde Beşiktaş’ın ne kadar gerildiğini gördük. Fenerbahçe akıllı oynadı. Arkada kalabalıklaştı, alanı daralttı. Orta alanda özellikle çok iyi top yaparak Beşiktaş’ın tabiri caizse gazını aldı.
Deivid maça fena başlamadı ama sonra Emre ile dalaşması ve Aragones’in Emre’yi alması, F.Bahçe’de dengeleri bozdu. Diyeceksiniz ki: "Emre iyi mi top oynuyordu?" Hayır. Ama ayağına aldığı topu hiç olmazsa rakibe atmıyordu. Deivid, 20-25 dakika oynadıktan sonra güç olarak düşünce çok top kaybına başladı. Aragones’in burada yaptığı en doğru hareket, Gökhan Gönül’ü arka ortada oynatması. Çünkü, bu oyuncu çok zeki, ne yapacağını iyi biliyor. Boşa top kullanmıyor ve rakibin nereden tehlike yaratacağını çok iyi kestiriyor.
Peki Fenerbahçe böyleyken Beşiktaş ne yaptı? Çok net bir şekilde Delgado hiç yok. Tello yok, Bobo yok. Bunlar çok net olarak olmayınca otomatik olarak Beşiktaş 8 kişiye düştü.
Fenerbahçe’de Selçuk mükemmel oynadı. Tabiri caizse bir elektronik beyin gibi sarı lacivertlileri idare etti. Çok sakindi, telaş etmedi. Aldığı bütün topları iyi kullandı. Bir tek hatası, Holosko’nun o kadar uzun mesafe top sürmesine izin vermesi. Sarı kartı da yoktu. En kötü o pozisyonda kullanabilirdi ama belki de çok yorgundu, yapamadı.
Penaltıyı vermeliydi
Uğur iyi mücadele etti. Roberto Carlos iyi mücadele etti. Volkan bir-iki ufak hata yaptı. Yasin rahat oynadı. Ali Bilgin daha verimli olabilirdi. Semih oynadığı sürece faydalıydı. En azından ayağına verilen topları kaptırmadı. Bastı, arkadaşlarına perdeleme yaptı. Güiza belki de geldiği günden beri en faydalı maçlarından birini oynadı. Attığı gol mükemmeldi. Ama şu bir gerçek ki, Güiza’ya zamanlaması iyi top atılsa, çok daha avantajlı bir şekilde pozisyonlara girebilirdi.
Bu tip oyuncunun önüne ilk hareketlendiği anda açık alanda topu bırakacaksın ki, ofsayt tuzağına düşmesin, rakibi yakalasın. Şimdi psikolojik savaş Trabzonspor’un da devreye girmesiyle daha bir keyifli olacak. Aslında bu Fenerbahçeli futbolculara okkalı bir ceza vermek lazım. Küçük takımlarla oynarken niye konsantre olamıyorlar, bu mücadeleyi vermiyorlar diye. İnsan düşünüyor, bir Alex’le bir Nobre olsaydı, karşılıklı olarak kim bilir neler yaparlardı? Ama olmayanı düşünmeyeceksin.
Yunus Yıldırım bence Selçuk’un Ernst’e kontrolsüz yaptığı harekete net penaltıyı vermeliydi. Onun haricinde bir-iki ikili pozisyonda yanlış karar verdi ama bu penaltı pozisyonu affedilir gibi değil.
Bu maçın net özeti şu: 90 dakika boyunca maçın direksiyonu, oyun planı Fenerli futbolcuların elindeydi. İkinci yarı Beşiktaş’ın hücum eder gözüktüğü dakikalarda bile bu değişmedi. Yani Fenerbahçe dün gece galibiyeti hak etti.
SERGEN YALÇIN'IN YORUMU BİR SONRAKİ SAYFADA[page_end]
Sergen Yalçın: Bu takımda Beşiktaşlılık ruhu yok! (Vatan)
Ben futbolculuk hayatımda bu kadar zayıf bu kadar eksik ve hedefsiz bir F.Bahçe görmemiştim. Muhtemelen Beşiktaşlı oyuncular da bir daha göremezler. Ama bir çuval inciri berbat ettiler. Hepsine yazıklar olsun. Maçın ciddiyetini anlamamış, hayatlarında hiç derbi oynamamış, sanki şampiyonluğu istemiyor bir haldeydiler. Kendileri adına değil Beşiktaş adına çok üzüldüm. Bir takım nasıl bu kadar kötü oynayabilir, inanılır gibi değil
Beşiktaş maçı kazanmak için hiçbirşey yapmadı. Holosko haricinde çabalayan, maçı isteyen, şampiyon olabileceğine inanan Beşiktaşlı futbolcu yoktu sahada. Bir maç bu kadar geniş alanda oynanır mı? Bu kadar mı bir takım birbirine yardım etmez? İşte herkesin gözlerinde büyüttüğü gerçek Beşiktaş aslında bu. Vasat oyunculardan kurulmuş, vasat bir takım! Geçen haftadan sonra bana herkes “Neden Yusuf’u övmüyorsun?” dedi. Ben Eskişehir maçının 85. dakikasında şov yapan adamı ne yapayım? Bana F.Bahçe maçı, derbi kazanacak adam lazım. Yusuf o adam değil ki öveyim. Gelsin F.Bahçe’yi yensin omuzlarımda taşıyayım. Ama yok... Suç aslında başkanda, Yıldırım Demirören’de...
Başkana buradan şunları söylüyorum: “Evde oturarak transfer yapılmaz. Hala Nobre ile Delgado ile sözleşme yeniliyorlar. ’Delgado’yu gönderemezseniz o sizi gönderir’dedim... Dinletemedim. Delgado mu büyük futbolcu? Nobre nerede? Takım şampiyonluğa oynuyor Nobre yok. Böyle adamla sözleşleşma yapılır mı? Sanki bulunmaz Hint kumaşı. Yazık çok yazık.”
Böyle rezalet olmaz. Delgado ancak halı sahada oynar. Gitsin orada oynasın. Biraz sorumluluk alır insan. Allah’tan F.Bahçe maçı ağırdan aldı. Yoksa Beşiktaş için facia olurdu. Güiza’nın golü muhteşemdi. Daha da atardı aslında. Ama hızlı çıkamadılar sahalarından. Tebrik etmek lazım onları. Keşke bütün sezon böyle oynasalardı. Demek ki onlar da maç seçiyorlar.
HOCA NE YAPSIN?
Mustafa Denizli ile ilgili söyleyecek birşey yok aslında. Çünkü hoca takıma bir yere kadar müdahale edebilir. Kağıt üzerinde en iyi 11’i sürmüştü sahaya... Ama o ne yapsın oyuncular mücadele etmeyince, şampiyonluğu istemeyince. Nerede 9 milyon Euro ödenen Sivok, Zapo? Yusuf sahada geziniyor. Tello korner olsun da orta yapayım diye bekliyor. Ya gerçekten bu Tello ne iş yapar? İnsan bir kez ceza sahasına girer, dripling yapar, adam geçer. Ama o sahada saklanmaktan başka iş yapmıyor. 33 bin kişi önünde bu F.Bahçe’yi yenemiyorsan, hadi onu da geçtim 3-4 pas yapamıyorsan yazıklar olsun.
Herkes ‘Ernst’ diyordu. Ben de yanına pas atamıyor diyordum. Hani nerede Ernst? İnsanlara gerçekleri söylemek lazım. Yoksa beklentiler büyüyor. Sen forvetlerine top getiremiyorsun. Bobo-Holosko yalnızları oynuyor. Holosko tüm F.Bahçe defansını tek başına geçmek zorunda kalıyor. Dünkü maç, dünkü derbi Beşiktaş adına komedidir. Hem de ağlatan komedi cinsinden... Bu Beşiktaş şampiyonluğu haketmiyor.
Şimdiden söylüyorum: “Bu kafayla gelecek yıl da birşey olmaz bu takımdan! Hazırlıklı olun.”
ZİYA ŞENGÜL'ÜN YORUMU BİR SONRAKİ SAYFADA[page_end]
Ziya Şengül (Star): Favoriler kaybeder
İlk yarıdaki oyunuyla Selçuk'u beğendim; hem de çok. İyi toplar attı, şut denemelerinde bulundu. İleriye dikine oynadı. Emre ile birlikte.. Emre oyunda kaldığı süre içinde orta sahada kontrolü ellerinde tuttular. Emre-Deivid saha içi tartışması, Aragones'in Emre'ye kementiyle son buldu. Gökhan Gönül'ün oynatıldığı yer hepimizi şaşırttı. Ama gördük ki futbol zekası ve çabukluğuyla Beşiktaş akınlarını engelleyen, oyunu savunmadan iyi başlatandı; dan-dun, rastgele topları ileriye şişirmedi.
Delgado ikinci yarı Yusuf'la yer değiştirirken, Beşiktaş, Fener'den daha fazla pas hatası yapandı. O geçmiş maçlardaki agresif, rakibe baskı kuran ve futbolunu kabul ettiren Beşiktaş, bu maçta bunların hiçbirini yapamayan ve strese girmiş, şampiyonluk yolunda titreyen bir görüntü sergileyendi.
Güiza'yı çok eleştirdim. Hele Selçuk'u neredeyse yerden yere vuran oldum. Ama bu maçtaki oyunlarıyla kalemime tekzip çıkartan adamlar olduklarını da belirtmek isterim. Fenerbahçe 2-0'lık skoru yakaladıktan sonra Holosko'nun santradan aldığı topla tüm Fenerbahçe savunmasını arkasına takıp, attığı Beşiktaş golüne de şapka çıkartmak isterim.
KEMAL BELGİN'İN YORUMU BİR SONRAKİ SAYFADA[page_end]
Kemal Belgin (Türkiye): Fener yapacağını yaptı
İnönü'deki ezeli rekabet oyununda, kağıt üzerinde ve son maçların ışığında ev sahibi Beşiktaş favori sayılırken, özellikle kadro sıkıntısı yüzünden F.Bahçe yemlik olarak gösteriliyordu. Öyle ya, F.Bahçe'nin savunması Carlos‘un dışında yepyeni bir kurgu, hatta stoper Gökhan Gönül‘lü saatli bomba idi sanki. F.Bahçe'nin geri kalan oyuncu timinde öyle pek negatif oluşum görünmüyordu.
Dün akşam ilk yarıda vuruyordu bile. Savunmasından taşıdığı topları Fener ceza sahasının yakınlarına kadar getiren Beşiktaş, orada tutacak oyuncusu olmadığından, nerede ise soluklanamadan tekrar kendi bölgesinde buluyordu. Bu da Beşiktaş'ın hatlarını birbirinden koparıyor, ileri ucuyla orta alanda iyi bütünleşen F.Bahçe'yi maçın patronu yapıyordu.
Denizli, avare avare dolaşan Delgado ile Semih karşısında bozulan Gökhan‘ı içeride bırakıp, Yusuf ve Cisse ile sahaya dönmüştü. Değişiklik hemen kendini gösterdi ama ceza alanı dolaylarındaki arsa tipi beş adet pas alış verişine, Beşiktaş ne vücudunu ne de ayaklarını sokamayınca, Semih‘in füzesi filelerle kucaklaşıverdi.
Oyuncu değişikliklerinden sonra tuhaf bir oyuncu profiline bürünen F.Bahçe, sadece karşılayıcı olacak, Beşiktaş maçı kurtarmak için yırtınacak ama Denizli, Ernst‘i kenara çekip, baskının dozunu kısacaktı. İşte bu son oyuncu değişikliği Beşiktaş'ı havanda su döven bir kimliğe sokuyordu.
Holosko‘nun santradan taşıyıp ceza alanı üzerinden Volkan‘ın kalesinin tavanına astığı gol alkışlanırdı da, gerisinin gelmeyişi Denizli‘nin yanlışlar defterine yazılırdı.
Sonuçta Tello yüzünden adeta 10 kişiyle oynayan Beşiktaş, bir kere daha Sivas'ın liderlik ikramını elinin tersiyle itecekti. F.Bahçe cephesinde ise bu galibiyet bir teselli ikramiyesi olacaktı.
HAKAN YAŞAR'IN YORUMU BİR SONRAKİ SAYFADA[page_end]
Hakan Yaşar (Vatan): Baltaya sap olamamışların verdiği ders!
Beşiktaş, bir derbi ne kadar yanlış oynanırsa 90 dakikayı öyle oynadı.. Maksimum hatayla! Gökhan Zan'ın ıskası mesela. Tesadüf mü? Değil... Bu oyuncunun temiz bir derbisi yok ki! İlk yarıdaki maçta Güiza'yı kaçıran yine oydu.
Capello olsa, Bobo-Holosko-Delgado-Tello dörtlüsüne önde baskı yaptırabilir mi? Sanmam.. Mustafa Denizli gibi ‘asker' ruhlu bir adam söz geçiremiyorsa, mevzu tartışılmaz. Gökhan Gönül-Yasin kendi arasında 50 pas yapıyor ama bu dörtlüden bir hamle yok! Ki sürekli Yasin'e top şişirdiler. Oysa ona bassan, 3 gol atarsın...
Oyunun ilk yarım saatinde topla oynama oranı %61'e 39 F.Bahçe lehineydi... Hangisi şampiyonluğa oynuyor, hangi takım ev sahibi anlayamadım açıkçası... Aslında F.Bahçe öyle güzel topu soğuttu ki, Barcelona kıskanmıştır!
Beşiktaş'ın izin vermesi ise önemli detay. Dünyada hiçbir takım rakibinin bu denli pas yapmasını izlemez. Polis kesilir, topu alır. Yapmıyorsa, antrenör sahaya girer, sopayla oyuncularını kovalar.
Parlak oyun, Güiza'nın patlaması F.Bahçe'nin bir derbi takımı olduğunun belgesi.. Üstelik F.Bahçe bunu Alex'siz yapıyor. Bu bile Alex'ten kurtulmak için bir mesaj! Ya da şunu söylemek lazım. Aziz Yıldırım ‘bıçak sırtı' maçlara takımı iyi motive ediyor! Haftayı nasıl geçirdiğini tekrarlamaya gerek yok.
Dümene geçen, primleri arttıran o. Napolyon gibi savaş taktikleri yapıyor. Bir yemek bile buna basit örnek! Kritik maçları sanal oynuyor ve kazanıyor. Belki Anadolu maçlarına da iyi ders çalışmalı.. Eğer lig 5 takım arasında oynansa F.Bahçe (14 puan aldı) rakiplerine fark atacak! Bu bize 2 şeyi daha ispatlıyor:
1. F.Bahçe'nin kadro yapısı ehli-keyf... Rakibine göre maç oynuyor. Bu resmen bir kimliksizliktir!
2. Kurulan kadro kontratak takımı... Güiza'nın şov yapması da bundan! Ki Okçu, Kezman rolüne üstlendi, onun gibi sürekli derbi golleri (BJK'ye 2) atıyor. Bu yeni sezon için veri olmalı. Transferde dikkat!
SELİM SOYDAN'IN YORUMU BİR SONRAKİ SAYFADA[page_end]
Selim Soydan (Vatan): Neredeydiniz
Dün öğleden sonraki maçta Sivas'ın G.Antep'e yenilmesiyle, Beşiktaş-F.Bahçe maçı bir kat daha önemli hale gelmişti. Maça F.Bahçe hem çok istekli hem çok rahat bir şekilde başladı. Rakibi Beşiktaş'ın ise baskı altında olduğu her haliyle belli oluyordu. Öylesine ki, Beşiktaş takımı 3-4 pas dahi yapamıyordu. Ve ayaklarına gelen topları da acemiler gibi kaybediyorlardı.
Beşiktaş'ta Nobre'nin olmayışı, F.Bahçe defansınında çok rahat oynamasını sağladı. İlk yarının golüne gelirsek; Güiza çok ustaca bir gol attı. F.Bahçe'nin dünkü oyununu seyrederken 'Acaba bu takım bugüne kadar neden böyle oynamadı?' diye düşündüm. Süratli, tempolu, ayağa oynayabilen bir takım sezon başından beri nerelerdeydi?
F.Bahçeli Emre ile Deivid'in kavgasını anlamakta zorlandım. Ben burada kimin haklı, kimin haksız olduğunu tartışmıyorum. Bir takımın 2 oyuncusu eğer sahanın ortasında böyle kavga ederse orada teknik direktörün zaafı ortaya çıkar. Nitekim sahanın en iyi oyuncularından birisi olan Emre'yi çıkartmakla Aragones büyük bir yanlışa imza attı. Allah'tan hemen arkasından Semih'le gelen gol F.Bahçe'nin maçı kazandığının işaretiydi.
GÜRCAN BİLGİÇ'İN YORUMU BİR SONRAKİ SAYFADA[page_end]
Gürcan Bilgiç (Sabah): Mühür kimdeyse, Süleyman O'dur
Performans rezilliği taşıyan koca sezon bitmek üzereyken, Aragones bir 'ucube' kararın daha sahibi olarak, kendisi seçenlerin 'hakkını' verdi. G.Gönül'ü tandemin 'ikincisi' yaparak 70 yıllık birikiminin 'boşuna' olmadığını hepimize gösteriyordu. Aslında tribünlerden sallanan 'beyaz mendillere' karşılık dilekçe verir gibiydi.
Selçuk'un orta sahadaki organizasyonu, Emre'nin hırsı ve Carlos'un soğukkanlılığı ile Ernst&Sivok orta sahası bir anda 'pas manyağı' oldu. En iyi bildiklerini yapmaya başladılar, topu ayaklarında tutarak, maçı beklemeye değil, 'almaya' karar verdiler.
F.Bahçe kadrosu ufak bir 'tekzip' mesajı sıkıştırır gibiydi. Ne yazık ki, sadece büyük maçlarda geri gelen hafızaları, bir yemek sonrasında yaratılan şaibe düşüncelerini de yok ediyordu. Sahada F.Bahçe vardı ve Beşiktaş'ı yeniyordu.
Belki şampiyon değiller ama nasıl 'büyük' olunacağını iyi biliyorlar...
Böylesi bir hocayla, bu kadar eksikle, neredeyse 'sıfır' moralle sahaya çıkan F.Bahçe'yi, izlemeyi tercih eden Beşiktaş'ın ise, sahadaki resimde yer alan beş yanlışı bulması gerekiyor. Öncelikle de; büyük maç kazanmadan, şampiyon da olunmuyor.
GÜVEN TANER'İN YORUMU BİR SONRAKİ SAYFADA[page_end]
Güven Taner (Star): Zamansız hasar
Maç öncelerindeki verilerle yapılan yorumlar o veriler ancak maçta da aynen geçerliğini sürdürürse yerine oturuyor, yoksa sanallıktan kurtulamıyor. Maç favori gösterilen Beşiktaş'ın yönlendirmesiyle oynanmadı, Aragones'in öngörüleri doğrultusunda oynandı. Dede, cezalı ve sakat olan Lugano, Önder ve Edu'dan doğan savunma açığını Gökhan Gönül'ü stoper yaparak kapamayı denedi. Topa çok sahip olmayı ilke edindi. Kazanmak zorunda olan Beşiktaş'ın üzerine gelmesini bekledi ve çabuk atakla, gol kısırlığı çeken iki gol kralına top gönderdi.
Mustafa Denizli Beşiktaş'ın böyle oynadığı ilk yarılardan sonra takımı ayağa kaldırabilmişti. İkinci yarıya Delgado ve G.Zan'ın yerine Yusuf ve Cisse'yi alarak başladı.
Bu değişiklik Beşiktaş'ı oyununa hiçbir olumlu katkı yapmadı ve Fenerbahçe aynı rahatlıkla, alan daraltarak savunmayı geniş alanlar kullanarak hücumu sürdürdü. Savunma direnci ile karşılaşmadan ikinci golünü buldu.
Beşiktaş Sivas'ın yenilmesi ile bir hafta önceki gibi şampiyonluk şansını elinde tutuyor. Ne var ki ‘olabilirlik oranı' düşüyor. Önümüzdeki haftada iki lig maçının arasında bir de kupa finaline çıkacak. Bu futbolu ile Kupa da gider, şampiyonluk da... Hatta lig ikinciliği bile tehlikeye girer.
ATIF KEÇECİ'NİN YORUMU BİR SONRAKİ SAYFADA[page_end]
Atıf Keçeci (Zaman): Böyle mi olmalıydı?
Beşiktaş İnönü Stadı, gündüz maçında Sivasspor'un Gaziantepspor'a mağlup olmasıyla şampiyonluk kutlaması yapılacak kıvama gelmişti. Taraftar görüldü ki karşılaşmaya takımdan daha iyi konsantre olmuş.
Mustafa Denizli'nin tek eksiği Nobre'ydi. Luis Aragones ise özellikle defans bloğunun göbeğindeki önemli oyuncularından mahrum bir kadroya sahipti. Beşiktaş geri dörtlüsü yerli iken diğer bölgelerde yabancılar görev yaptı. Başlama düdüğünden sonra anlaşıldı ki lider Sivasspor'un puan kaybetmesi Beşiktaşlı futbolcuları strese sokmuş.
İlk 45 dakikada Beşiktaş her şeyi halletmiş, formalite maçı oynar gibiydi. Rüştü tecrübe ve yeteneğini ortaya koymasa ilk yarı sonucu daha farklı olabilirdi. Sarı-Lacivertliler 33'te sıkça yaptıkları kontratakların birini gerçekleştirdi. İkili mücadelede faul kararını hakem yerine Gökhan Zan verince ve de Güiza düdük sesi duymayınca Rüştü'nün üzerinden takımını öne geçiren sayıyı skorborda yazdırdı.
Beklentileri doğrular anlamda ikinci devrede daha hareketli bir Beşiktaş seyredildi. Ancak 54'te, kenarda 2-3 dakika topla oyalanan Ali Bilgin'e müdahale edilmedi. Onun kestiği topla kafasını buluşturan Semih takımını iki farka taşıyan golü atmakta zorlanmadı.
Mustafa Denizli için söylenen 'şans' ve onun sarfettiği 'hayatlarında bir baltaya sap olmayanlar' hikayeleri ve de dedikodular havada kaldı.
SANLI SARIALİOĞLU'NUN YORUMU BİR SONRAKİ SAYFADA[page_end]
Sanlı Sarıalioğlu (Yeni Şafak): Kartal harakiri Yaptı
Öyle bir ilk yarı ki, Beşiktaş'ı araki bulasın. Bir takım bundan daha kötü oynayamaz. Sanki narkoz alıp sahaya çıkmışlar. Üzerlerine ölü toprağı serilmiş. Peş peşe iki pas yapan yok. İnanılmaz top kaybı. Boş alana kaçan yok. Boş alan yaratan yok.
Defans kendi ceza alanı önüne demir atmış duruyor. İlerideki oyuncularla arasında en az 60 metre var. 5 kişi geride, 5 kişi ileride. Ortada kimse yok. O bölgeye yerleşen Fenerbahçe. Onlar pas yapıyor, Beşiktaş sessizce izliyor. Hiçbir tepki yok. Sanki rüya aleminde. Maç elden kayıp gidiyor, kimse farkında değil. O kadar sakinler ki, sanki jübile maçına çıkmışlar. Şöyle ufacık bir tepki gösterseniz acaba ne olur? Yok hayır. Kımıldamaya niyetli değiller. Takımda o kadar çok kötü oynayan oyuncu var ki...
İkinci yarıda Denizli, Gökhan ve Delgado'yu kenara aldı. Oyuncu değiştirmek serbest olsayda herhalde yeni bir on bir çıkartırdı. Bu yarının Beşiktaş'taki kahramanı Holosko. Tek isyan eden oyuncu oydu. Attığı gol müthişti. Aldı, götürdü ve güzel bir şutla işi bitirdi. "Bu gol Beşiktaş'ı toparlar" diye düşünenler yanıldı.
Fenerbahçe, ligden kopmuş gitmiş. En önemli oyuncuları yok ve Beşiktaş böyle bir rakip karşısında dahi dişini gösteremedi. Ayağına kadar gelen liderlik şansını yine elinin tersiyle itti. Sivas'ın mağlup olduğu bir haftada Beşiktaş harakiri yaptı. Derbiyi yüzüne gözüne bulaştırdı. Tribündeki o coşkulu taraftarını bile pasifize etti. Fenerbahçe'yi yürekten kutluyorum. "İki başkan yemek yedi. Fenerbahçe ligi bırakacak, Beşiktaş da kupayı" diyenler acaba şimdi ne yumurtlayacaklar doğrusu çok merak ediyorum.
VEDAT OKYAR'IN YORUMU BİR SONRAKİ SAYFADA[page_end]
Vedat Okyar (Vatan): Borcunu ödeyemedin
Sevgili Mustafa'nın sezonun ilk yarısı oynanan F.Bahçe maçında Beşiktaş'a, Beşiktaşlı'ya borcu vardı. O maç için kullanılacak en kötü kadroyu kullanmıştı. Hatta ben tribünde yakın dostlara "Kaybetmek için bir kadro yapmış, bu kadro ile buradan sağ çıkmaz" demiştim,. Hem 11 yanlıştı, hem oyun oynama mantalitesi. Senin elinde Tello, Holosko, Bobo varsa bunlarla büyük maçları kazanırsın. Dışında olmaz. Dün akşamki oyuna bakıyorum kadro seçimi de en akıllı seçim, mantalite kötü, futbolcular daha da kötü. Bir final maçını oynayan Beşiktaşlı futbolcu böyle mi oynar, böyle mi oynamalı?
Beşiktaş bu kayıptan sonra ne yapar. Sonuna bağlayayım. Bu kayıp bir yerde ayıp. Ama ciddi şekilde büyük bir hasar var. Rakibin Sivasspor yenilmiş, senin 3. defa liderlik büyük bir şans olarak ayağına geliyor. Bundan sonra olacakları işaret etmek kehanet. Bence mümkün değil. Şimdi bu takım birinci de olabilir, ikinci de, üçüncü de. Tabii ki bu yenilgi hangi takımın olursa olsun ruh halini bozar. Zaman yalan söylemez, bekleyip göreceğiz.
SİNAN VARDAR'IN YORUMU YORUMU BİR SONRAKİ SAYFADA[page_end]
Sinan Vardar (Takvim): Hesaplar alt üst
Zorlu derbi öncesi Sivasspor'un Gaziantep deplasmanında 3 puan bırakması Beşiktaş için şampiyonluk şansını daha da artırdı. Tribünlerin de olağanüstü desteğini arkasına alan Beşiktaş maça istekli, Fenerbahçe ise temkinli başladı. Sarı-Lacivertliler'in teknik direktörü Aragones, tecrübesini konuşturup ağır Yasin'in yanına çabuk Gökhan'ı monte ederek doğru bir tercih yaptığını gösterdi. Rüştü, Güiza ve Selçuk'un sert şutlarını mükemmel iki refleksle kurtarırken 30. dakikada Güiza müthiş bir verkaçtan sonra topu aşırınca Fenerbahçe golü buldu.
İlk yarı bittiğinde Mustafa Denizli'nin ikinci yarı hangi kozları kullanacağını da merak etmedik değil. Karşılaşmanın ikinci yarısına Cisse ve Yusuf'la başlayan Beşiktaş tempolu bir görüntü sergiledi. Bobo, topu Holosko'ya vermeyip bencillik yapmasa Siyah-Beyazlılar'ın beraberliği yakalaması işten bile değildi.
İlerleyen dakikalarda Fenerbahçe sağ kanadında rahat hareketlerle üçgenler kurarken golcü Semih düzgün bir vuruşla skoru 2-0'a taşıdı. Slovak oyuncu Holosko sahalarda ender görülen bir golle skoru 2-1 yaparken en azından beraberlik umutlarını serpiştirdi. Ernst'in oyundan alınması ise son derece anlamsızdı. Sonuçta Beşiktaş, hiç beklenmeyen bir puan kaybı yaşayarak şampiyonluk hesaplarını bu hafta da alt üst etti.
BASRİ BAYKOÇ'UN YORUMU BİR SONRAKİ SAYFADA[page_end]
Basri Baykoç (Fanatik): Hangisi şampiyon adayı?
Konum rahatlığı, eksik kadro zaafını örtmüştü Fenerbahçe'nin. Maçın 5 dakikası geride kaldıktan sonra, oyunun rengi de belli oldu. Selçuk'un liderliğinde son derece koordine bir orta saha yönetimi vardı Sarı-Lacivertliler'in. Semih'in pivot santrfordaki yüksek görev bilinci, Güiza'ya alabildiğince geniş alanlar açıyor ve kontrollü Fenerbahçe orta sahası ile forveti, son derece uyum içinde çalışıyordu.
Delgado, Tello ile beraber top rakipteyken yine seyirci kimliğine büründüğü için, ilk yarım saatte balansı bozulan Beşiktaş, maç boyu bunu bir daha toparlayamadı. İlk yarıda sadece Ekrem'in iki yönlü performansı, Beşiktaş adına söz edebileceğimiz tek yeterlilikti. Orta sahada basamayan, rakip alana topu getiremeyen Beşiktaş orta sahası, Holosko ve Bobo'ya da ulaşamadı zaten. Fenerbahçe'nin iyi oyunu tamamdı da yenilen gollerde Beşiktaş savunmasının da zaafları büyüktü.
İşte; bir tarafta hemen hemen şampiyonluk ümidi hiç kalmamış, üstelik de kadrosunun yarısı budanmış Fenerbahçe disiplini vardı, diğer yanda ise, en zinde ve planlı olması gereken yerde, alabildiğine savruk şampiyonluğun büyük adayı. İşte o disiplin, bu kimliği sahada yerle bir etti. Dedikoduların tümü de yapanların yanına kâr kaldı.
İLKER ATEŞ'İN YORUMU BİR SONRAKİ SAYFADA[page_end]
İlker Ateş (Fotomaç): İflas gecesi
Dakika 64... Ernst sahadan çıkıyor, Serdar Özkan oyuna giriyor. Herkes birbirine soruyor: Çıkması gereken Ernst, girmesi gereken Serdar mı? Cevap: Hayır... Mustafa Denizli, bu değişikliğe neden gitti kimse anlayamadı ama bilinen bir şey var. Eğer Beşiktaş, bir mucize dışında şampiyon olamazsa, bu dakika kayıtlara Beşiktaş'ın iflas ettiği dakika olarak geçecek.
Bu sezon Beşiktaş'ın şans kapısını iki kez çaldı. Bursaspor maçını kazansa zirveye çıkacaktı. Aradan haftalar geçti. Aynı günün öğleden sonrasında Sivasspor, kaybetti ve Beşiktaş liderlik koltuğuna oturmanın altın fırsatını yakaladı. Ama gelin görün ki en iyi oynamasını gereken maçı Beşiktaş, en kötü 90 dakika olarak tamamladı.
Fenerbahçe eksik kadrosuyla ilk yarı dört gol atabilir, ikinci yarı bunlara iki tane daha ekleyebilirdi. Önceki haftalarda Beşiktaş'ı izleyenler, şampiyonluğuna onay veriyorlardı. Dün gece Beşiktaş'ı izleyenler bu görüşlerinden bütünüyle vazgeçtiler. Çünkü bu futbolla şampiyonluk yan yana gelemezdi. Gelmesi durumunda ise futbola ihanet olurdu.