Yazarlardan Fenerbahçe'ye sitem!

Şampiyonluk yolunda kazanılması şart olan Sivasspor maçındaki futboluyla seyir zevki veren Fenerbahçe yazarları isyan ettirdi.

Şampiyonluk yolunda bir nevi ‘ya tamam, ya devam' maçı anlamına gelen lider Sivasspor'la oynanan karşılaşmada 4-2'lik skorla gülen taraf Fenerbahçe oldu. Sahaya koyduğu futbol taraflı tarafsız herkesten beğeni toplarken spor yazarları bu takımın maç seçtiğini yazdı.

Selçuk Yula (Fotomaç): Uğur'un Gecesi

Kadıköy'de dün akşam herhalde herkesin hatırında kalacak bir maç yaşandı. Daha 10 dakika bitmeden skor 1-1'di. İlk devre sonunda sahada 5 gol vardı.

Emre Belözoğlu mükemmeldi. Aragones'in siteminde en fazla eleştirdiğimiz bu futbolcu, tek bir pas hatası yapmadan oynadı. Alex'i söylemeye gerek yok. Zaten komuta ondaydı. Atılan gollerin başlangıcında hep onun payı vardı. Kaptan, dün görevini en iyi şekilde yaptı. Alex görevini yaptığı zaman, ülkemizde en iyi anlaştığı futbolcu olan Semih ne yapacaktı? O da ona ayak uydurdu ve Fenerbahçe'nin, bizim beklediğimiz galibiyeti geldi.

Bu sonuç kime yarar bilemem. Beni de ilgilendirmez. Lider olan takımı 4 golle yenmişse o zaman Fenerbahçe'nin de şampiyonlukta iddiası var demektir. Ama deplasmanlarda Aragones'in sisteminde Fenerbahçe'nin başarısız olduğunu düşünürsek, bu nereye kadar doğru olur bilemem. Umarım haftaya Kayserispor deplasmanında da aynı hırsı, aynı futbol güzelliğini ve aynı golleri görürüz.

Rıdvan Dilmen'in maç ile ilgili yorumu bir sonraki sayfada[page_end]

Rıdvan Dilmen (Milliyet): Fenerbahçe Kanser Eder

"Fenerbahçe adamı kanser eder" lafı benim çocukluğumdan beri vardır. Hatta bu Fenerbahçe'nin atasözüdür. Kazanırken de kanser eder, kaybederken de. Kaybederken "Ya böyle takım olur mu? Bu kadar ruhsuz mu oynanır?" derler. Kazanırken de "Beş gün önce neredeydiniz?" derler. Çok değil 13 günde üç maç oynadılar. Bir maçta yedi gol, arada sıfır pozisyon. Ve sonra ligin liderine dört gol. O atasözü hakikaten doğru.

Taraftar bu maçın son şans olduğunu biliyordu. O yüzden coşkuyla stada geldiler. Ve öylesine başladı ki maç bir tarafta beraberliğin bile kendisine yetmeyeceği Fenerbahçe, diğer tarafta kendine güveni gelen Sivasspor. Bildiğimiz Sivas değil, hücumu düşünen bir Sivas.

Uğur çabuk, yetenekli bir oyuncu. En büyük eksiği 4-2-3-1'de sol önde oynamasına rağmen verimli olamaması. Normalde dün attığı iki gol gibi, yılda 12-13 gol atmalı. Aynı Tuncay gibi. O zaman eksiğini gidermiş olur. Alex ilk yarıda çok etkili ve çok boş oynadı. İkinci yarıda Bülent hoca, Onur ile kapatmak istedi. Etkisi azalsa da, kalitesi ile iyi bir maç bitirdi.

Maçın oyuncusu kimdi diye sorarsanız, tartışmasız Emre idi. Bir oyuncu oyunun iki yönünü ancak bu kadar mükemmel oynar. Son 1.5 aydır iyi bir çıkış içindeydi. Artık en üst seviyeye geldi.

Mustafa Denizli, Bülent Korkmaz ve Ersun Yanal en az Aragones kadar bu galibiyete sevinmiştir. Fenerbahçe bulduğu gollerle morallendiği için fizik gücü yüksek Sivasspor karşısında oyunun devamında daha ayakta kalan taraf oldu. Hüseyin Göçek müthiş bir maç yönetti.

Gürcan Bilgiç'in yazısı bir sonraki sayfada...[page_end]

Gürcan Bilgiç (Sabah): Sahne Sırası Gelenler

Her maçın hikayesi ayrıdır. Her 90 dakika öncesi ve saha üstündeki mücadele ile kendine özel satırlar taşır. Fenerbahçeli futbolcular, bölüm bölüm korku romanına dönmeye başlayan kendi öykülerinde, artık sıranın kendilerine geldiğini anladılar. Bunu Hacettepe maçı öncesinde yönetimin genç isimleri bizzat suratlarına karşı söylediler. "Artık hocaya söz söylemiyoruz. Taraftarın da umurunda değil. Yanlışların içinden kendi doğrularınızı, mücadelenizi, hırsınızı çıkarmazsanız, yeni romanda hiç biriniz olmayacak" dediler.

Ankara'dan başlar eğik dönerken, hepsi Sivasspor'u yenmekten başka çarelerinin olmadığının farkındaydılar. Zaten geçen senenin de bu sezonun da esas sorunu olan 'aymazlık' virüsünün tedavisi de başka türlü bulunamazdı.

İki teknik adamın da maçın taktiğini iyi yaşadıklarını, oyuncularını doğru yönlendirdiklerini de söylemeliyiz. Uğur Boral'ın iki golünün de Abdurrahman Dereli'nin bölgesinden olması ya da Sivas'ın Fenerbahçe beklerinin kademe hatalarını iyi keşfedip, sürekli uzak direğe orta atmaya çalışması boşuna değil.

Bu yüzden Alex, Semih ve Gökhan Fenerbahçe'nin skor gücünde ne kadar etkili olduklarını, bu derecede 'etkili' gösterdiler.

Aslında tüm Fenerbahçeliler'in bu isteği görüp, "Daha önce neredeydiler" diye düşündüklerini de biliyorum. Şunu düşünsünler, daha önce ileriye çıkmakta zorlanan, pozisyon bulamayan ve rakibe teslim olan bu takım, dün bıkmadan koşmasıyla bilinen rakibini nasıl 'çaresiz' kıldı. Sorunun cevabı Hacettepe maçıyla başlayan değişim ile ilgili...

Alex neden kaldı? Semih nasıl oynuyor? Sahada kavgalar neden ediliyor? Fenerbahçeli futbolcular dostadüşmana kalitelerini gösterdiler. Saracoğlu'nda başka olduklarını da kanıtladılar.

Kemal Belgin'in yazısı bir sonraki sayfada [page_end]

Kemal Belgin (Türkiye): Aragones'in Dersi

Bizim futbolda nedense bazılarını çok çabuk fenomen adam ilan ederiz. Bazılarını da kariyerlerine bakmadan gömmeye çalışırız. Spor medyamızın ana işlevi sanki budur.

Ligin lideri Sivas, "İyi takım" etiketini oyunun iki yönünü de iyi oynayabildiği, topluca hareket edebildiği için kazanmıştı. F.Bahçe ise oyunun kalbi dediğimiz orta alan bölgesindeki, özellikle rakibi karşılamadaki etkisizliği sebebiyle rakibine yapılan yakıştırmaya bir türlü ulaşamıyordu.

Sivasspor, o en iyi dörtlü orta alanıyla oyuna çıkarken, F.Bahçe karşısında ilerideki ikilisinden buraya hiç destek görmediği için attığı iki gole bakmayın, aslında, "Bugün benim işim sakat" mesajını veriyordu.

Her F.Bahçe golünde düne kadar öne çıkması da problem olan F.Bahçe orta sahası, elini kolunu sallaya sallaya gelmiş, organizasyona katılmış ve de Uğur‘a en şık kafa gollerini attırıyordu. F.Bahçe'nin öne geçişinden sonra Sivasspor'un toparlanıp oyuna ağırlığını koyacağını bekleyenler, Bülent Uygun‘un fahiş hatalarıyla hayal kırıklığına uğramış olmalılar.

ele hele Sezer‘in de 69. dakikada yerini Balili‘ye bırakışı, tam anlamıyla Sivas takımını bir filenin iki tarafına yerleşmiş voleybol ekibi haline getirmekti.

İşte F.Bahçe, Deniz, Emre ve koşmadan da olsa tekniğini rahatça kullanabileceği arsalar bulan Alex‘le, Sivas takımının geri dörtlüsüyle orta alan arasındaki bölgeyi hallaç pamuğu gibi attı.

Özetle Aragones daha kendisi kadar olmak için bir fırın ekmek yemesi gereken Bülent Uygun ve kendisine "Sulanan büyük otoritelere" yeni bir ders daha verdi. Demek ki, iş Aragones‘te değil başkalarındaymış!..

Hüseyin Göçek hocaya bir soru sorarak yazıyı noktalayayım. Attığı tabandan sonra görüp de cezalandırdığına göre Alex'i ikinci sarı karttan neden atamadı? Acaba maçlara kırmızı kartsız mı çıkıyor?

Hakan Yaşar'ın yazısı bir sonraki sayfada [page_end]

Hakan Yaşar (Vatan): Emre de Souza

Basit bir hesapla başlayalım. F.Bahçe'nin ilk 6'daki 5 rakibiyle 6 maç oynamış. Kaybı 5 puan. Kazandığı ise 13... Yani F.Bahçe bir derbi takımı. Ya da istediğinde, ciddi oynadığında, konsantre olduğunda onu tutabilene aşkolsun. İşte Sivas... Geçen sezon da en iyi döneminde Fener'den 4 yedi. Dün de 2 kez öne geçtiği halde 4 yedi! İkisi de tesadüf olamaz ki! Yani ‘Sivas balonu'nu hep Fener söndürüyor...

Bu takımın kriz anındaki mücadele gücüne şapka çıkartılır. Harika paslarına, yeni nesil çağdaş gollerine de! Fakat 2 anafikir çıkar bu dengesizlikten.

1.BU takım maç seçiyor. Bıçak kemiğe dayanınca oynuyor. 2.BU kadro istikrar bakımında defolu ama kalitesinin Türkiye Ligi düzeyindeki kapasitesi 40 puan değil...

Sivas için söylenecek tek söz var... Yukardaki sert rüzgârlara dayanmaları imkansız. Oysa F.Bahçe ‘fırtına'yı çok seviyor. Hep kaos zamanı iyi oynuyor.

Çapraz pas ve Bilica'nın savunmasını yerden avlamak akıllıca bir taktikti. Sivas'ı görüntüde doğrayan 2 adam Alex ve Uğur. Oysa detaylar farklı. İlk golde topu 18 içine sokan Emre... 2.'de Alex'e şık pası veren Semih. Pivot santrfor farkı! 3. de Deivid'in Alex'i arkaya kaçırdığı 50 metrelik pası bir Gerrard sanatçılığı. 4.'nün ortası Emre'den.

Yani Emre'nin ve Deivid'in Alex'i kahraman yaptığı bir maç. Hep söylüyorum. Top 18'e geldiğinde Alex futbolcu.. Gelmediğinde sıfır adam. Gerçi, dün onun asistlerini görenler kulübün tapusunu vermeye kalkarlar ya, neyse...

Uğur Boral'ın Dani Alves'i perişan ettiği günden sonraki en iyi maçına saygı duymak lazım. Özellikle de Alex'i Alex gibi oynatan Emre'nin hakkını vermek gerekir. Yıllarca Marco'ya sırtını yaslamış Alex, nihayet Marco'sunu buldu. Dün bunu gösterdi. Şu da kesin: F.Bahçe takımı şampiyon olmak istiyorsa, deplasmanda ‘Yemekteyiz', Kadıköy'de ‘Oscar Töreni' programında gibi oynamamalı. Ya da Mahmut Özgener'e başvursun, tüm maçlarını Saracoğlu'na aldırsın!

Selim Soydan'ın yazısı bir sonraki sayfada [page_end]

Selim Soydan (Vatan): Neredeydiniz

DÜN akşamki 90 dakikayı "Nefes almadan izledim" dersem, sanırım Saraçoğlu'nda nasıl bir tempo olduğunu anlatmış olurum. Sivasspor karşılaşması F.Bahçe'nin bu sezonki en iyi maçıydı. Olağanüstü mücadele ettiler. Oyunu hiç bırakmadılar, geriye düştüklerinde çok çabuk toparlanmayı başardılar, tüm bu pozitif görüntüler içinde rakibe saygı duymayı da ihmal etmediler...Ve seyrine doyamadığım dünkü Fener'i izledikçe kendime "Bu takım daha önce nerelerdeydi?" diye sordum durdum.

Emre F.Bahçe'ye geldiğinden beri en iyi futbolunu oynadı. O özlediğimiz oyuna ağırlığını koyan, etkili paslar dağıtan ve savunmasına yardım eden Emre sahadaydı. Hem oynadı hem de oynattı. Ve kaptan Alex... Emre yükünü hafifletince o da istediği yerde ve şekilde oynama şansı buldu. İki golde de vardı. Uğur Boral'a attırdığı goldeki pası inanılır gibi değildi.

Deivid ve Deniz çok fazla top kaybıyla oynadılar. Özellikle Deivid hücüma beklenen katkıyı yapabilse, tarihi fark olabilirdi. F.Bahçe açısından işin özeti şu; Sarı-lacivertliler kazanmak için dün rakibinden daha istekliydi ve iyi mücadele etti. F.Bahçe maçlarında rakipleri kadar mücadele etse hep kazanır. Çünkü bu kadro mücadeleyi seviyor.

Sivasspor'a gelince...Onları yürekten kutluyorum. Hiç bir şekilde maçı çirkinleştirmediler. Gol attıktan sonra savunmaya çekilmeyip yeni goller aradılar. Üst düzey bir mücadele verdiler. Zaten iki takım da pozitif futbolu düşündükleri için ortaya seyredilmesi doyumsuz bir oyun çıktı.

Mehmet Demirkol'un yorumu bir sonraki sayfada[page_end]

Mehmet Demirkol: Halı saha gibi (Milliyet)

Halı saha maçı gibiydi. Saha hariç... Özellikle maç 3-2’ye gelene dek orta sahasız bir oyundu. Fenerbahçe’nin bu oyunu tercih etmesini belki biraz olsun anlamak mümkün olabilir. Zira genel olarak ofansif yönü güçlü orta saha oyuncularına sahiptiler. Sivas’ın ise daha sert bir orta sahası vardı. Bu zemin ve rakiple bir orta saha mücadelesine girmek mantıklı değildi. Sivas’ın bu oyuna gelişini ise anlamak mümkün değil. Korakor bir orta saha kavgası onların işine gelirdi. Oyun dünkü gibi bir Rus ruletine döndüğünde ise oyunu tek hamlede değiştirecek oyuncuları fazla olan avantajlı duruma geçti.
Dün Sivas 2 kez öne geçmiş olabilir ama uzun süredir bu statta Fenerbahçe’nin karşısına çıkmış direnci en düşük takım onlardı. Bu genel oyun stratejisi onlara lig boyunca yedikleri gol sayısının 3’te birini yemek gibi ağır bir faturaya mal oldu.

Aragones’in öğrencilerinin muhtemelen Aragones’ten bağımsız olarak ortaya koymuş oldukları tercihleri oyunun Fenerbahçe’ye bu kadar dönmesine yol açtı. Öncelikle Gökhan ve Uğur’un neredeyse Alex ve Semih kadar hücumun parçası oluşları önemli. Ortaya bir karakter koydular. Ve bu karakter Fenerbahçe’yi şekillendirdi. Belki Tuncay ve Ümit Özat’tan bu yana ilk kez Türk oyuncular fark yaratan bir tavırla sahadaydılar. Bu Alex için ideal bir oyun ortaya çıkardı. Ne bir orta saha kavgası vardı oyunda, ne de ileri de yalnızlık. Uzun süredir ilk kez bu kadar keyifle oynadığını gördük.
Fenerbahçe açısından en çok sevinmeleri gereken durum herhalde bu. Ancak öte yandan son derece şizoid bir halin varlığı da ortada. Bu kadar farklı, her hafta siyahla beyaz kadar uzak bir oyun, ruh hali, motivasyon, adanmışlık vs. Bunun standardını bulmak lazım gibi.  

Son olarak iki oyuncu için de özel bir paragraf açalım:

Artık şu bir gerçek ki, Vederson’un tek özelliği cebinde Türk pasaportu oluşu. Biz Türkler, çoğumuz başka bir pasaport peşinde koşsak da futbolda durum farklı. Bu sektörde en değerlisi bir yabancının sahip olduğu Türk pasaportu. Vederson Türk pasaportuna sahip olmasa, ya da Brezilyalı olmasa Fenerbahçe’de oynayabilir mi, sormak lazım...

Ve Lugano. Savunma yönü belki tartışılır ama büyük golcülere özgü bir sezgi gücü var.

Günün Önemli Haberleri