Yazarların Galatasaray analizi

Cimbom Dinamo Bükreş'i deplasmanda dağıtarak turu kaptı... Spor yazarları Cimbom için köşelerinde şu değerlendirmeleri yazdılar...

Mehmet Demirkol -Nihayet kontrol oyunu- Milliyet

Keita, Galatasaray’ın yarısı Sabri de onun her şeyi demiştim ilk maçtan sonra. Dün ilk 11’de Keita yoktu. Sabri’yse mükemmele yakın oyununu büyüterek sürdürdü. Bir teknik adamdan takım gelişimi beklersiniz. Ancak takımın her anlamda en problemli adamı 4 ayda bambaşka bir oyuncuya, takım en iyilerinden biri olmaya evriliyorsa bu bambaşka bir beceridir. Rijkaard’ın en önemli eserlerinden bir Sabri. Sadece bu yüzden bile fazlasıyla övülmeyi hak ediyor.

Dün Dinamo ilk maçın kötü ruh haliyle yarım sahada oynayarak maça başladı. Fazlasıyla değil, sadece defansiftiler. İlk yarıda sadece bir kez oyuncularını rakip ceza sahasında topla buluşturabildiler. Ve çerçeveyi çeken şutu maç boyunca atamadılar.

Bu hallerinde Galatasaray’ın ilk maçın sonlarına doğru oyundan düşüp rakibin maçı kurtaracak kadar şans bulmasının da etkisi olabilir. Muhtemelen önce bir durduralım ikinci yarı maçı çeviririz diye düşündüler.  Ancak savunma yapmayı da beceremedikleri ortaya çıktı. Ya yumuşaktılar, ya da sertleştiklerinde  kartlık. Yani korkunç bir ayarsızlık. Galatasaray girdiği pozisyonlardan yüzde yüz verimlilikle 2-0 öne geçince de işi çok erken bitti.

Burada Galatasaray’ın en övülesi yönü, nihayet kontrol oyununu becerebiliyor oluşlarıydı. Gereksiz risk almadılar. Geride boşluk bırakmadılar. Her topu final pası olarak kullanmadılar.

Barış’ın çok iyi olmamasına rağmen iki yönlü oynayabilmesi, fizik oyuna yatkınlığı Galatasaray’ın önde oynayanlarını da arkada riski sürekli yaşayanları da rahatlattı.
Kontrol oyununu da becerebilen Galatasaray bu sene görmediğimiz bir takım, bir başka boyuttu.
İşte bu Sabri’den de büyük bir kazanç!

Ahmet Çakır -Bu bir idman bile değil- Zaman

[page_end] Ahmet Çakır -Bu bir idman bile değil
Hiç tartışmasız denilebilir ki Galatasaray Avrupa kupaları tarihindeki en rahat maçlarından birini oynadı ve istediği sonucu hemen hiçbir şey yapmaya gerek duymadan elde etti!

Sarı Kırmızılı ekip 90 dakika boyunca oyunu mutlak denetimi altında tutup istediği anlarda golleri attı ve kalesinde değil gol görmek, tehlike bile yaşamadan maçı tamamladı.

Evet, şaka filan değil, Sarı Kırmızılı takımın idmanları çok daha zorlu geçiyor çünkü o çalışmada Galatasaray'la maç yapıyor! Dinamo Bükreş ise İstanbul'daki maçta Süper Lig'de düşmeme mücadelesi verecek bir ekip görünümündeydi, burada ise Bank Asya 1. Ligi'nin orta sıralarında zor yer alır bir perişanlıktaydı.

Açıkçası Rumen takımının bu kadar teslim olacağını kimse kestiremezdi. Evet, D.Bükreş'in Cim Bom'a rakip olabilecek gücü yoktu ama sonuçta hiç yabana atılmayacak bir futbol ülkesinin temsilcisiydi. Üstelik, ilk maçtaki ağır yenilginin hırsıyla G.Saray'ın bu kez canını yakabilmek için elinden gelenin fazlasını yapacaktı.

Beklenti buydu ama gerçek bunun çok uzağındaydı. Aslında, Avrupa kupalarında herhangi bir rakibi deplasmanda bu kadar kolay teslim alabilmeyi futbolumuz adına gurur verici bir durum olarak görebiliriz ama bu ileride başımıza çok iş açacak türden aldanış olur. Rakibin bu kadar çabuk yere serilmesinin önemli bir nedeni de Rijkaard'ın gerçekçi tertibiydi. Ortaalanı iki adama bırakıp ileride 4 oyuncunun sadece top geldikçe oynamaları şeklindeki bir sistemle en zayıf rakip karşısında bile sıkıntı çekildiği görülmüştü. Hele Fenerbahçe maçında bu anlayış tümüyle iflas etmişti.

Sivasspor maçındaki gerçekçi yaklaşım bu karşılaşmada da Galatasaray'ın çok rahat etmesini sağladı. Ortaalanda üç savaşçı olunca rakip burayı kolay kolay geçemedi. Böylece gerideki adımlar diri kaldı ve önemli bir hata yapmadı. M.Topal, M.Sarp ve Barış Özbek bu alanı denetlerken Arda da istediği gibi oynadı. Kewell ve Nonda da sonuca gitmekte zorlanmadı.

Sabri son dönemdeki olağanüstü formuyla forveti yine dörtleyen adam gibiydi. Hem müthiş mücadelesi hem de verimliliğiyle maça damgasını vurdu. Arkadaşlarından bir adım öne çıkan öteki adamlar M.Topal ve Kewell oldu. Avustralyalı, attığı goller ve oynadığı futbolla ikinci baharını yaşıyor Cim Bom'da. Seyircisizlik avantajını da iyi kullanan Galatasaray, farkı çok çabuk ikiye çıkardıktan sonra aktif dinlenmeye geçti ki bunun yadırganacak bir tarafı yoktu.

İkinci yarının adına futbol denilebilecek tek hareketi Mehmet Topal'ın nefis golü oldu. Cezaalanı köşesinden sol ayağıyla müthiş vuruşu karşısında kaleci neye uğradığını şaşırdı ve ancak ağlara giderken topa dokunabildi! Son yarım saat rakibin 10 kişi kalmasıyla konuşmaya değer hiçbirşey kalmadı. Bu bölümde Rijkaard, Keita ile Elano'yu daha önce oyuna alabilirdi. İkisi de maça ısınma imkanı bile bulamadı.

G.Saray'ın bu bölümde farkı artırması işten bile değildi ama iki maçta da kendisini hiç üzmeyen rakibini o da fazla hırpalamaktan kaçınır gibiydi. Doğrusunu isterseniz, gol atmaya çalışmak yerine sakatlanmadan maçı tamamlamak çok daha önemliydi. Keita'nın iki pozisyonunda göbekli yardımcının hatalı bayrakları bu golleri engelleyen ikinci etken oldu ama bunlar ancak şaka kabilinden söz edilebilecek işlerdi. G.Saray'ın Avrupa kupalarındaki ilk maçını bu rakiple yapıp Bükreş'te 3-1 yenilmiş olduğunu hatırladığımızda, o günden bu yana epeyce yol aldığımızı da kabul etmek gerekiyordu.
 
Ömer Üründül -Rijkaard'ın 'Barış' açılımı- Sabah
 
[page_end] Ömer Üründül -Rijkaard'ın 'Barış' açılımı
Galatasaray dün gece Avrupa kulvarındaki bugüne kadar en rahat deplasmanını oynadı. Mutlaka daha önce çok farklı galibiyetler oldu. Örneğin 4-1 Sion deplasmanı gibi... Ama Dinamo Bükreş'in sahaya ne yapmak için çıktığını anlamak mümkün değildi.

Galatasaray ilk dakikadan itibaren oyunu istediği gibi kontrolü altına aldı. Rakip, takım halinde kendi alanında bekliyor, hiç pres yapmıyor, kazandığı toplarda mesafe kat edemiyordu.

Bu yüzden Galatasaray hafta arası bir idman maçı yapıyormuş gibi hem pas yaptı hem de 2 gol üst üste buldu. İkinci yarıda fark 3'e çıktı. Galatasaray tempoyu doğal olarak iyice düşürdü. Ve hiç zorlanmadan güle oynaya 90 dakikayı bitirdi ve bir üst tura çıkmayı garantiledi.

Dünkü maçta tek aklımda kalan şey Mehmet Topal'ın attığı Hagi benzeri muhteşem goldü. 2-0 kazanılan Sivas maçından sonra Rijkaard yine 2 ön liberoya dirençli Barış'ı ilave edince, rakip ne kadar kötü olursa olsun takım savunmasının çok daha rahatlayacağına dair bir örnek daha izledik.

POZİSYON VERMEZ!
Rijkaard'ı eleştireceğim tek nokta; Baros'un uzun süreli eksikliğinden sonra her an sakatlanma tehlikesi olan Nonda'yı maçların gidişatına göre daha ekonomik kullanması yönünde.

Rijkaard'ın bir sistem oturtmak ve bunu uygulama isteğine saygı duyuyorum ama sistemler eldeki malzemeye endekslidir.

Orta sahaya bir Barış ilavesi, sezon başından beri devam eden ciddi arızaları azalttı.
Galatasaray'ın defans bloğu Mili Takım'ın defansı, kalecisi iyi, öndeki 4'lü de şunlardan olsa: Mustafa Sarp, Mehmet Topal, Barış, Ayhan... İleriye ikili de kimi isterseniz koyun, Galatasaray bu kadroyla hiçbir rakibe pozisyon zenginliği vermez...

Aziz Üstel Yolun açık olsun Galatasaray- Star

[page_end] Aziz Üstel Yolun açık olsun Galatasaray
Galatasaray, eski günlerini mumla arayan Rumen futbolunun sıradan bir temsilcisi olan Bükreş’i iki maçta da sürklase etti. Karşısında Bucaspor’dan bile daha az dirençli bir takım bulan Aslan, güle-oynaya bir maç kazandı dün gece...

Ancak; Galatasaray için maçı kolaylaştıran faktörlerin başında, orta sahadaki organizasyonun oturmuş olmasını söylemek zor değil. Rijkaard’ın sezon başından beri rotasyon yapmasına alışmıştık. Her 3 günde bir maç periyodunda Hollandalı hoca kadroyu sürekli değiştiriyordu. Defansta da, orta sahada da, hücumda da... Özellikle ortada oynayan isimlerin performansı , takıma da doğal olarak etki ediyordu. Sivas maçında ideal orta sahasını buldu Rijkaard; ve kadroyu bozmadı. Ön liberoda Türkiye’nin en iyisi olan Mehmet Topal’ın form tutmaya başlaması, Mustafa’nın da istikrarlı oyununa Barış Özbek faktörü eklenince, Galatasaray rahatladı. Hücum gücü zaten iyi olan Sarı-Kırmızılılar, savunmada da eskisine oranla daha az açık vermeye başladı.

Bu üçlü, savunmaya iyi yardım ediyor. Mehmet ve Barış, hücum anlamında da etkili oynayınca, Aslan daha rahat oynuyor.

Galatasaray’ın bu sezonki en önemli silahları, Kewell ve Nonda... Bu ikili, son vuruşlarda öyle etkili ki, girdikleri pozisyonları gole çevirme oranlarına başka hiçbir futbolcu sahip değil...

Baros yok... Elano da var ama yok!... Kewell ve Nonda’ya nazar değmesin...

Adnan Polat’ın “Hamburg’a giden yol, Bükreş’ten başlasın” temennisinin ilk adımı atıldı. Galatasaray; vizyonu, futbol anlayışı ve kadro yapısıyla Avrupa Ligi’nin favorilerinden biridir. Yolu açık olsun...     

Hakan Ünsal- Gözden düşenler göze girenler!- Star

[page_end] Hakan Ünsal- Gözden düşenler göze girenler!
Dinamo ilk maçın etkisinde o kadar kalmış ki, gol yiyene kadan, hatta golü yedikten sonra bile kendi alanından çıkmadı. Maçın daha 25. dakikada bittiğini söylemek doğru olur.

Rijkaard’ı anlamak zor. Ya anormal derecede rotasyon yapan bir hoca oluyor ya da iyi oynadı diye hiç değiştirmeden aynı kadroyu sahaya sürüyor. Bu geçen haftalarda olduğu gibi tesadüf, sakatlık ve cezalılar sonucu oluşuyor. Barış eğer kırmızı kart olmasa, oynar mıydı? Ama Rijkaard, Barış’ın olduğu orta alandan çok memnun. Çünkü Barış’la beraber orta alanda bir tane daha mücadele eden oyuncu var.

Zeka ve yeteneğin en iyi karışımı Kewell mağlubiyetler olmasa şu anda bir İngiliz takımıyla anlaşmış ve veda maçlarına çıkıyor olmaz mıydı?

Şimdi Baros dönünce ne olacak? Şu andaki orta saha Galatasaray’ı daha dengeli ve daha diri gösteren oyunculardan kurulu. Bu orta sahaya Ayhan monte olursa, Galatasaray’ı 1 vites daha büyütür. Ayhan, Barış ve Mehmet Topal üçlüsü mücadele ve kaliteyi bir arada verebilecek en uygun karışım. Ama bunu görmesi için Mustafa Sarp’ın ya ceza alması ya da (umarım olmaz) sakatlanması lazım. Galatasaray’da taşlar başka şekilde oturmuyor.

Galatasaray, önde 4 ekstra oyuncusu iyiyse kazanan, yoksa kötü oynayan ve kaybeden bir takım görüntüsü veriyor. Sistem takımları kötü oynasa bile Galatasaray gibi son 10 dakikada 3 gol yemez. Kısaca Rijkaard biraz çaba ile Galatasaray’da ve Türkiye’de efsane olabilir. Maçın ilk yarısı Galatasaray’ın son dönemde oynadığı en rahat deplasman, hatta tüm maçlar içerisinde de en kolay maçlarından biri oldu. Antrenmanda bile bu kadar kolay oynatmazlar ve kontrolü vermezler.

Galatasaray Avrupa Ligi’ne başlarken grubun favorisiydi. Sonuçta beklenen oldu.

Hakan Şükür -Yürüyerek kazandılar...- Fanatik

[page_end] Hakan Şükür -Yürüyerek kazandılar...
Bu durumun Galatasaray'ı aldatmamasını ümit ediyorum.  Grup liderliği, rakibin zayıflığı, seyircisiz ortam ve kaliteli kadro, maç öncesi Galatasaray’ın favori olması için yeterli sebeplerdi. Karşılaşmanın başından itibaren risksiz ve kontrollü oyun anlayışı, çok erken bulunan gollerle de birleşince, mücadele bir antrenman havası haline dönüştü. Oyunun genelinde yavaş oynayarak, kendi sahasında kapanan rakibi karşısında yetenekli ayaklarını konuşturan Cim Bom, Kewell’ın attığı ilk gol, Nonda’nın bitiriciliği ve Sivasspor maçında da görev yapan üçlü orta sahası Barış, Mustafa Sarp ve Mehmet Topal’ın temkinli oyunuyla ilk yarıyı 2-0 önde tamamlayıp işi erken bitirdi. Topal’ın attığı gole de değinmek istiyorum. Bu golün Avrupa arenasında atılmış olması Mehmet Topal için çok sevindirici bir durum. Jeneriklik bir goldü. Topal’ın bu şutları daha fazla denemesi lazım. Sivasspor ve Dinamo Bükreş gibi hiç hücum yapmak istemeyen iki takıma karşı oynadı Sarı-Kırmızılılar. Bu durumun Galatasaray’ı aldatmamasını ümit ediyorum. Her şeye rağmen Avrupa’da elde edilen 3 gollü galibiyet, gruptan çıkma garantisi, üç kulvarda devam edecek olan zorlu periyot öncesi camianın ve futbol kadrosunun yeniden güven kazanmasını sağladı.

Rijkaard artık bir karar vermeli
İyi biten bir maçın arkasından, birkaç hassas noktaya değinmek istiyorum. Forvet dışında defansın arkasına koşu yapacak oyuncu eksikliği, topu devamlı ayağına isteyen oyuncu fazlalığı, önlem alınan hallerde Galatasaray’ı sıkıntıya sokuyor. Genelde Galatasaray’ın kalitesini tartışmanın bir anlamı yok. Ancak, Sivasspor ve Bükreş maçlarından sonra Galatasaray’da şuna karar verilmeli; Keita’lı, Elano’lu, Arda’lı, Kewell’lı, ofansif anlamda üretkenlik sağlayan bir takım mı, yoksa bu iki karşılaşmada görüldüğü gibi daha realist, daha kontrollü oynayan, daha az pozisyon bulan ama kalesinde pozisyon vermeyen bir takım mı? Bunun kararını Rijkaard verecek. Eğer ikinci seçenek tercih edilirse, çok büyük paralara transfer edilen Elano, Keita gibi starlar kenarda oturmak zorunda kalacak. Bu da transfer politikasındaki yanlışlığı ortaya koyuyor. Neler olacağını çok yakın zamanda göreceğiz.

Diyarbakırspor’a teşekkürler...
Şüphesiz ki, yorulmadan kazanılan bu güven ve moral, Diyarbakır gibi zor bir deplasman öncesi büyük bir avantaj. Çok sevdiğim, değerli dostlarımın olduğu Diyarbakır’ın futbola dönüşü, sevincimi kat kat arttırdı. Diyarbakır seyircisinin, oraya her gittiğimde gördüğüm gibi, takımlarını ve Türk sporunun temel taşlarından biri olan Galatasaray’ı müthiş bir sevgi gösterisiyle karşılayacaklarını biliyorum. Türk futbolu için önemli bir renk olduklarını da hatırlatmak isterim. Her şeyden önce bir sporsever olarak teşekkür ediyorum bu karara.

Levent Tüzemen -Rijkaard'ın sistemi- Sabah

[page_end] Levent Tüzemen -Rijkaard'ın sistemi
Rijkaard, Barış-Topal-Sarp üçlüsünün G.Saray'ın Sivas önündeki dirençli futbolunda etkili olduğunu görünce Dinamo Bükreş onbirini kurarken "Kazanan takım bozulmaz" felsefesiyle hareket etti. Savunma ile forvet arasında "Salıncak" gibi gidip gelen bu üçlü için Terim döneminde "Piranalar" olarak adlandırılan Emre- Okan-Suat üçlüsünden sonra G.Saray'ın yakaladığı en dirençli orta saha denebilir.

Rijkaard, G.Saray'ın fazlasıyla yaptığı isabet oranı yüksek ayağa pas organizasyondan büyük keyif almış olacak ki; skor 55. dakikada 3-0 olmasına rağmen oyuncu değişikliğine gitmedi. G.Saraylı futbolcular, D.Bükreş önünde ilk 25 dakikada skoru 2-0'a getirmelerine rağmen oyunu rölantiye almadı. Her oyuncu takım savunması adına disiplin içinde oynadı. Arda ve Kewell kanat bindirmelerinde etkili olurken savunmaya sık sık yardıma geldi. G.Saray'ın takım savunmasını yakalamasında Barış-Topal-Sarp üçlüsünün dirençli, mücadele gücü yüksek oyunlarının etkisi olduğunu düşünüyorum. Bu üçlünün enerjisi arkadaşlarını da yardımlaşma konusunda pozitif etkiliyor.

4-3-3 HOVARDA BİR SİSTEM
Geldiği ilk gün "Galatasaray 4-3-3 oynayacak" diyen Rijkaard, kadro oluşumunda isimlere göre hareket ettiği için sistemi oturtamamış ve 4-3-2-1 düzenine zorunlu çark etmişti. Barış-Topal-Sarp üçlüsünün bloklar arasını kapatan dirençli oyunları Rijkaard'a oynatmak istediği 4- 3-3 sistemini kazandırdı. Savunmanın önünde "Sibop" görevini yapan Mehmet Topal, Gökhan-Servet ikilisini rahatlattı.
Rijkaard sürekli, "Stoperlerimizin açılması ve top istemesi lazım" diyordu. Dirençli orta sahanın sağladığı konfor sayesinde Gökhan ve Servet rakiplerle sıcak temas etmemeye ve arkalarına oyuncu kaçırmamaya hem de açılarak rahat top kullanmaya başladı. Rijkaard'ın artık sistem değişikliğine gitmeyeceğini düşünüyorum. Ancak 4-3-3 sistemi zor ve hovarda bir sistemdir. Bu sistem bazı önemli isimlerin kulübede oturmasına neden olacaktır. Rijkaard, Galatasaray'da rekabeti üst düzeyde tutmak istiyorsa İtalyan Milli Takım hocası Lippi'nin, "Her oyuncuya hem yararlı olduğunu hem de vazgeçilmez olduğunu hissettireceksin" sözünü unutmamalı.

NOT: UEFA, Şampiyonlar Ligi'ndeki stat standardını Avrupa Ligi'nde de aramalı. Dinamo Bükreş'in stadında maç izlemek Çavuşesku dönemindeki zulme benziyor. Her tarafı açık statta, tüm medya üşümedi, dondu.

Can Çobanoğlu -Onun adı Cim Bom- Fanatik

[page_end] Can Çobanoğlu -Onun adı Cim Bom
Grubun mutlak favorisi Galatasaray, son haftanın kazanan kadrosuyla değişkenlik gösterir oyun yapısıyla sahadaydı Romanya'da.

Seyircisiz denilen maçta, 200 VİP Türk seyircisi, ‘Cim Bom’ sesleriyle herhalde hayatlarının en kolay, skor açısından da keyifli maçlarından birini seyretmişlerdir. İki takım arasında o kadar büyük kalite farkı vardı ki, az sayıdaki Türk seyirci, sahadaki futbolu bırakıp, 59.dakikadan itibaren eğlenmeye başladılar. Ve gecenin en renkli anını ‘Hagi gol, gol, gol’ tezahüratıyla yaşattılar. Grubun mutlak favorisi Galatasaray, son haftanın kazanan kadrosuyla değişkenlik gösterir oyun yapısıyla sahadaydı Romanya’da. Barış, zaman zaman ortada üçlüyü tamamladı. Çoğunlukla da sağda Arda’ya destek verdi. Rakip, neredeyse Galatasaray yarı alanını 90 dakika boyunca geçmedi, geçemedi. Böyle olunca da Cim Bom, Florya’da piknik yapar havada, elini kolunu sallayarak antrenman kıvamında bir 90 dakika oynadı. Sanki haftasonu Diyarbakır’a hazırlanmak için maç yaptı Sarı-Kırmızılılar. Aslan adına güzel görüntüler; takım olarak hücuma çıkıp, savunmaya da hep birlikte doğru zamanlama ile dönmeleriydi. 4-3-3’ü, 4-2-3-1’i, 4-2-4’dü de çevirebileceğini, oyun içinde bunları deneyebileceğini sahadaki futbolcular, kulübedeki teknik heyete gösterdiler. Arda’nın geriye gelip, top aldığı anlarda önde yapacağı final işlerinde yorulduğunu ona birisi ikaz etmeli. O işi yapacak arkadaşları var. Tatsız-tuzsuz maçın 2.yarısında çaresiz Rumenler başa çıkamadıkları Galatasaraylılar’ı yaka-paça indirmeye de çalışınca, maçın zevki de kaçtı, futbolun anlamı da yok oldu. Kısır gece, Cim Bom’un grubun tepesinde yer almasıyla onlara yakışan şekilde sona erdi. Ne de olsa onun adı Cim Bom.

Kanat Atkaya -GS: Plan A Versiyon:2.0 - Hürriyet

[page_end] Kanat Atkaya -GS: Plan A Versiyon:2.0
GALATASARAY takım olarak iyi bir maç çıkardı ve Avrupa macerasında bir üst kademeye çıkmayı garanti altına aldı.

Rakip Dinamo Bükreş için, dost acı söyler mantığı ile hareket edersek “Ah’ı gitmiş, vah’ı kalmış” demek gerek. Galatasaray’ın topla oynama yüzdesinin, isabetli pas oranının bu kadar yüksek olmasında rakibin “yufka” olmasının etkisi çok büyüktü.

Eskiden Rapid veya Dinamo Bükreş’le eşleşildiğinde en azından bir Slavia Prag, Rapid Wien tedirginliği yaşanırdı.

Galatasaray Romanya topraklarında ilk galibiyetini aldıysa bunda “rakipsizlik” faktörünü de göz önünde tutmak gerekir.

Bunlar işin acı ama gerşek kısmıydı; peki ya güzellikler.

İlk sıraya Mehmet Topal’ı koymak gerek.

Sakatlık dönüşü form tutması gecikince “Bir mevsimlik aşkımız” şarkısı yükselmeye başlamıştı tribünden.

Ancak Mehmet Topal toparlandı.

Rijkaard’ın “GS Plan A/Versiyon 2.0” modeli daha da parlamasına yol açtı.

Rakip de biraz “kavruk” döneminde olunca Mehmet Topal coştu. Uzun süredir cepheden dövmeye çalıştığı kaleyi bu kez biraz da “Tribündeki Hagi Usta’ya selam olsun” diyerek sol çarprazdan vurdu... Ve yıktı!

Topal’ın golü üçüncüydü.

Madem öyle başladık, geri geri gidelim.

Sabri’nin göz ve ayak koordinasyonundan yüzde yüz verim sağlayamıyoruz, malum.

Ama sağlanan verim de yeterli olabiliyor.

Bakınız Sabri’nin atacağı yeri görerek kestiği top ve Nonda’nın kafa golü. Bu da maçı 0-2’ye getiren goldü!

Peki ya ilk gol?

O da Oz Büyücüsü’nün marifeti.

Bir jonglör, bir top cambazı gibi aldı topu önüne, çaktı ve maçı tez elden kolaylaştırmış oldu.

Orta sahadaki küçük dokunuş Galatasaray’ın akıcılığına zarar vermemiş gibi duruyor.

Fakat zayıf Sivas ve bitmiş Dinamo bu kararı vermek için yeterli veri sağlamayabilir.

Gol yemeden, 3 farklı isimle 3 gol bularak, daha önce hiç galibiyet elde edilememiş bir coğrafyadan, bu sezon taşıdığın “namağlup apoleti”ni de söktürmeden dönüyorsan eğer...

Bir alkışı hak etmişsin demektir.

O yüzden, alkışlar aslana.

Haydi, başını dik tut artık.

Turgay Şeren -Daha farklı olabilirdi- Akşam

[page_end] Turgay Şeren -Daha farklı olabilirdi
Galatasaray, çok iyi oynadı diyemem. Ama defansı olsun, orta sahası olsun hele hele forveti, karşılarında hiç futbol oynamayan bir takım olsa da maçı kazanmak için ellerinden geleni yaptılar. Zaten maç Galatasaray forveti ve orta sahası ile Rumen takımının kaleci ve defansı arasında geçti. Dinamo Bükreş takımı parlayarak da olsa ara sıra Galatasaray kalesine gelmek istediyse de hep yarı yolda kaldı ve eli boş olarak kendi yarı sahasına döndü.

İşin gerçeği şu, Romanya’da futbol ölmüş.. Eskiden Romanya’da çok iyi bir futbol ekolü vardı. Futbolu, futbol olarak oynarlardı ve onlarla mücadele etmek çok zordu. Ama şimdi basit bir üçüncü lig takımı olmuş Dinamo Bükreş.

Galatasaray, bu takımı farklı yendi ama aradaki fark daha da çok olabilirdi. Arda, Kewell ve çok güzel bir gol atmasına rağmen Mehmet Topal, yürüyerek futbol oynamayı tercih ettiler. Çünkü üstlerine gelen yoktu, Dinamo Bükreş dörtlüsü yerlerine çakılı vaziyette hücuma kalkan Galatasaraylı oyuncuları beklediler. Beklediler de ne oldu? Hiç.. Biraz insan futbolcuysa rakibini rahatsız eder, pres yapar, futbol oynamasına mani olur ama maalesef onlarda böyle özellikler kalmamış. Daha ziyade bu takımda değil, Rumen futbolunda kalmamış.

Galatasaray’ı ve bizleri Rumen futbolu ilgilendirmiyor. Biz kendi takımımıza bakıyoruz. Galatasaray gruptan çıktı. Başlangıçta pek kolay gözükmüyordu ama Panathinaikos’u rakip sahada yenince gruptan çıkma yolu açılmış oldu. Bükreş’te de bu yol devam etti ve Galatasaray gruptan büyük ihtimalle lider olacak çıkacak.

Liderlik için şimdi tek rakip Panathinaikos. Ama Sarı-Kırmızılı takım için bu da büyük bir başarı. Rijkaard, sahaya Sivas kadrosunun aynısını çıkarmış.. Hani İngilizlerin bir lafı vardır; “galip takım değiştirilmez” diye.. Ama her şeye rağmen Rijkaard maçın son on dakikasında Keita’yı ve Elano’yu da oyuna sokarak bu galibiyette onların da payı olsun istedi..

Galatasaray, Rumen futbolu ne olursa olsun deplasmanda kazandı ve İstanbul’a mutlu bir şekilde dönüyor. Gözler şimdi 3 Aralık’ta Ali Sami Yen’de Yunan takımıyla oynanacak liderlik savaşında. Rumen futbolu ölmüş ama Yunan futbolu hala sağ. Her takım Dinamo Bükreş gibi olmasa da Galatasaray bu maçın da üstesinden gelecektir.

Sergen Yalçın -Orta sahaya bravo...- Vatan

[page_end] Sergen Yalçın -Orta sahaya bravo...
ÖNCELİKLE G.Saray’ın hem teknik kadrosunu hem de oyuncularını yürekten kutlamak gerek. Seyircisiz oynanan karşılaşmalarda motivasyonu yüksek tutmak, kazanma arzusunu üst seviyeye çekebilmek çok zordur. Hele bir de deplasmanda uluslararası maç oynuyorsanız, bu zorluk kat be kat artar. Dün gördük ki, G.Saray işi soyunma odasından itibaren sıkı tutmuş. Maça olağanüstü bir disiplinle başladılar ve bitinceye kadar da o müthiş disiplinden hiç dışarıya çıkmadılar. Sarı-kırmızılı ekip bu sayede de, maçı çabucak antrenman havasına çevirip işi bitirdi.

DINAMO kesinlikle G.Saray’ın rakibi olacak bir takım değil. İki ekip arasında üç-dört gömlek fark var. G.Saray’ın yüksek temposu karşısında çok erken çözüldüler. Tek bir atakları bile neredeyse olmadı. Erken havlu atmaları G.Saray’ın da rahat oynamasına neden oldu. Sarı-kırmızılı ekibin kolay kazanmasının bir başka önemli nedeni de Mehmet Topal, Mustafa Sarp ve Barış Özbek’ten kurulu orta sahanın mükemmel işlemesiydi. Bu üçlü orta alanın hakimiyetini bir an olsun rakibe bırakmadı. Çok iyi anlaştılar. Hem forvete destek verdiler hem de savunmaya yardım getirdiler. Bu durumda oyunun genelinde kontrolün hep G.Saray’da kalmasını sağladı.

KEWELL dün üst düzey bir gösteri sundu. Attığı gol mükemmeldi. Ne yazık ki çok az seyirci bu enfes golü canlı olarak stattan izleyebildi. Arda eski güzel günlerine dönmekte olduğunun mesajını verdi. Tam kapasiteyle oynamasa da sahanın iyilerindendi. Onca sıkıntılı günden sonra bu noktaya gelmesi çok sevindirici. Arda daha da iyi olacak. Ve Nonda...Çok önemli bir golcü. Nerede ne zaman olacağını iyi biliyor. Attığı golde belki kalecinin hatası büyük ama o pozisyonda olmak ve öylesine etkili vuruş yapabilmek de beceri ister. Keita’nın 11’de olmaması çok şey değiştirmezdi. Bu Rijkaard’ın tercihi. Ve bence de doğru bir tercihti.

LİGE OLUMLU YANSIR

BU galibiyet G.Saray’a büyük moral sağladı. F.Bahçe yenilgisinden sonra ciddi sıkıntılar yaşayan sarı-kırmızılı ekip Sivas maçı ardından da Dinamo galibiyetiyle o sıkıntılı dönemeden iyice sıyrılmış göründü. Ve bu görüntü Türkiye’de G.Saray’a çok olumlu yansıyacaktır. Gelelim yeni sisteme. Hollandalı teknik adam Sivas maçında olduğu gibi dün de orta sahasını üç koşan ve mücadele eden oyuncuya bıraktı. Her iki karşılaşmada da bu tercih olumlu sonuç doğurdu. Belki çok gol atan forvet hattı zayıflamış görünüyor ancak güçlü orta saha aksayan savunmanın açıklarını kapatıyor. Bu çok önemli. Ancak şunu unutmamak lazım. Rijkaard’ın takımı bu sistemi iki kolay rakibe karşı kolayca uyguladı.

O nedenledir ki yeni uygulamayı tam olarak analiz etmek zor. G.Saray bu uygulamasını güçlü bir rakibe karşı sergiledikten sonra daha doğru değerlendirme yapabilirim.

Osman Tanburacı -Nihavent makamında- Yenişafak

[page_end] Osman Tanburacı -Nihavent makamında
Dinamo Bükreş'i 3-0 yenen Galatasaray Avrupa'dan yine lider dönüyor. Ancak belli ki Dinamo'nun da fişini çekmişler alet şarj etmemiş!... Bu Bükreş yemin ederim Bank Asya Ligi'ndeki takımlardan çok daha kötü. Böyle bir rakip karşısında Rijkaard'ın takımı da tabir yerindeyse 'nihavent makamında' dans ederek kazandı!

Maçı seyredilir kılan şey atılan birbirinden güzel gollerdi.. Kewell klasın da klası. Sol topukla önüne indirdi, sağ voleyle golün rotasını ip gibi çizerek topu köşeye bıraktı, Galatasaray ferahladı. Sonrasında sahaya iyi yayılan Galatasaray rakibini ezdi geçti hem de Bükreş'te. Maçı kazanacağı daha 23'te belli olan takım akabinde Sabri'nin nasılsa(!) düzgün ortasında Nonda'nın müthiş kafasıyla golleri ikiledi. Galatasaray maçı 24. dakikada bitirdi. Bu arada Bükreş kalecisi de evlere şenlikti!

Orta sahada yine üçlü direniş vardı. Mustafa Sarp, Barış ve Mehmet Topal güçsüz rakip karşısında oyuna ağırlık koydu ama şuna dikkat; Galatasaray gevşek takımlar karşısında gücünü rakibe kolay kabul ettiriyor. Sıkı takım olursa da zorlanıyor. Avrupa Ligi'nde bu güne kadarki rakipler pandispanyaydı! Bunlar Galatasaray'a asla rakip olamazlar. Ancak bu turdan sonra Rijkaard'ın işi zor. Galatasaray Avrupa'da finale yürümek istiyorsa ara transferde en az iki 'seçkin' oyuncu transfer etmeli!

MEHMET MEĞER TOPAL DEĞİLMİŞ!

Öyle bir gol seyrettik ki maçı sildi süpürdü. Kimsenin emeğini yok saymak istemiyorum ama Mehmet Topal'ın golü her şeyin üstündeydi, mükemmeldi. İşte vuruş tekniği bu! Topun gittiği yer golün yıldızlı köşesi… İşte şimdi isyanlardayım; meğer böyle vurabiliyormuş da neden Mehmet lig maçlarında hep; 'at geri-ver yana' oynuyor. Sokulup sokulup rakip kaleye bunlardan üçer beşer yollasa ya!...

Rijkaard üç farkı bulana kadar değişime gitmedi. Ne zamanki 68'de N'Doya kırmızı gördü Rijkaard; Keita ve Elano'yu oyuna soktu. Galatasaray maçı güle oynaya kazandı. Ancak bu maçın taktik çözümü olamaz. Rakip öylesine zayıf ki karşısında kim olsa tarih yazar! Galatasaray'ın üçlü orta sahası akılcı gibi gelebilir ama bir başka tartışma gündeme gelir;

Orta saha üçlenirse kim kenarda kalır?

Nonda, Kewell, Arda, Keita, Elano'dan hangisi?

Baroş'u da sakat olarak kabul ediyorum. Bu deneme bence Rijkaard'ın oynatmak istediği zengin futbola terstir. Gelecek günlerde göreceğiz.

Yine de Galatasaray aralıkta Panathinaikos'u Ali Sami Yen'de yenerse grup lideri olarak Avrupa'ya koşar. Bu da şereftir.

Bülent Tulun -Lider rahat- Fotomaç

[page_end] Bülent Tulun -Lider rahat
Gayet soğuk bir havada, futbola oldukça uygun bir sahada Dinamo Bükreş'in cezalı olması dolayısıyla seyircisiz oynanan maça Galatasaray son derece temkinli başladı. Ancak ilk 10 dakika sonunda bu temkine gerek olmadığının farkına vardı. Çünkü rakip takım bırakın pres yapmayı veya önde basmayı, santra yuvarlağına bile zor geliyordu. Dinamo Bükreş, adeta saatini doldurup evine dönmek için dakika sayan maaşlı memurlar görünümündeydi. Galatasaray ise maçın başından itibaren bütün oyunu domine eden, istediği gibi alıp veren taraftı. Son Sivasspor maçındaki kadrosuyla maça çıkan Galatasaray karşısında Sivasspor'dan da daha düzensiz ve etkisiz bir takım buldu. Yalnız Barış Özbek'in takıma monte edilmesi sadece kaptığı toplarla değil dinamizmiyle de Galatasaray'ı yeniden dirilten bir görünümdeydi. Kewell'ın yoktan var ederek attığı jeneriklik "klasik Kewell" golünün hemen ardından sağ kanatta bitmek tükenmek bilmeyen ataklarıyla Sabri'nin nefis ortasıyla gelen Nonda'nın ikinci golü de maçı o dakikada bitirdi.

Travma atlatıldı
İkinci yarı değişen hiçbir şey yoktu. Yine oyunu istediği gibi yönlendiren Galatasaray, üçüncü golü bulmakta gecikmedi. Türkiye'nin her iki ayağı ile en iyi topa vuran oyuncularından biri olan Mehmet Topal müthiş bir gol attı. Pozisyonu yakaladığı zaman topa vurmaktan korkmayan bir Topal'ın ileride de Galatasaray seyircisine müthiş goller seyrettireceği inancındayım. 3-0'dan sonra Riijkard'ın özellikle Arda, Kewell ve kalan tüm maçlardaki tek santrfor alternatifi olan Nonda'yı riske etmeden değiştirmesi lazımdı. Ancak bu hamlelerde geç kalınca, Nonda'nın herkesin yüreğini ağzına getiren sakatlığı Galatasaray için bir handikap oluşturabilir. 10 puanla grubunda zirvedeki yerini koruyan Galatasaray, üç maç üst üste kazanarak travmayı atlatmış görünüyor.

Bahri Havadır -Futbol kimin umurunda, ajan kim!- Akşam

[page_end] Bahri Havadır -Futbol kimin umurunda, ajan kim!
Maçın 22. dakikasına kadar oflayıp, pufladım.                                             
Seyretmek istemedim.
Çünkü ortada futbol adına hiçbir şey yoktu. Zaten seyircisizlik ‘en önemli’ renksizlikti. Bu işkence bir an önce bitsin istiyordum ki...
Önce Harry Kewell, iki dakika sonra da Nonda sahneye çıktı.
Yani göz açıp kapayıncaya kadar 2-0 olmuştu.
Galatasaray da, Dinamo Bükreş de iyice rahatlamıştı.
Al gülüm ver gülümlerle maç akıp gidiyordu. Karşılaşmayı izlerken Robin Sharma’nın ‘Ferrari’sini Satan Bilge’ kitabının ana fikrini oluşturan sözünü hatırladım. Rijkaard’ın Galatasaray üzerinde yaratmaya çalıştığı etkiyi ifade ediyordu adeta. 
“Bir düşünce ekersin, bir eylem biçersin. Bir eylem ekersin, alışkanlık biçersin. Bir alışkanlık ekersin, karekter biçersin. Bir karekter ekersin, kaderini biçersin.”
Ne olursa olsun Rijkaard’ın takım üzerinde oluşturmaya çalıştığı düşünce tamamen eyleme dönüşmüştü.
Bu karşılaşma çok temposuz, heyecansız bile olsa skorboardaki skor önemliydi.
Yani Rijkaard haklıydı.
Çünkü kazanmak önemliydi. Çünkü Galatasaray, geçtiğimiz yıllarda UEFA’da Tromsö facialarını yaşamış bir ekipdi. Ve bu kez işi sıkı tutuyordu.
Mehmet Topal’ın attığı gol, Arda’nın ceza alanı içinde yarattığı heyecan Sarı-Kırmızlı takımın artılarıydı..
Aslında bu maç; 3 gündür futbol dünyasında devam eden ‘tehditler, küfürler, bende senin’ muhabbetlerinin çok gerisinde kaldı.
Şimdi ne olur bilmem... Köstebekler açıklanır mı? Ajan kim? Üstünel bombayı patlatır mı? Bu domuz gribi virüsü futbol dünyasında daha mı çabuk yayılıyor ne..
Offff.. Offfff..
Ortada olan bir gerçek var: ‘Futbolu, güzellikleri unutup’ iğrenç işlerle uğraşmaya bayılıyoruz. Galatasaray Avrupa’da 10 maç üst üste kazanmış kimsenin umrunda değil.
Bir zamanlar Bükreş takımları çıktığı zaman içimize bir başka türlü sıkıntı düşerdi, bu kez kaç yiyeceğiz diye.
Şimdi iki maçta Dinamo Bükreş ağlarında tam 7 golü var Galatasaray’ın...
Ben, Rijkaard ve futbolcuları kutluyorum..

Günün Önemli Haberleri