Yazarların Galatasaray yorumu

Galatasaray'ın dün rakibi Bordeaux karşısında oynadığı oyunu değerlendiren spor yazarları maçın golsüz bitmesine hayıflandılar.

Rıdvan Dilmen: Galatasaray daha iyi (Milliyet)

Galatasaray, Hakan Balta dışında ideal kadroyla sahaya çıktı. Sonucu değiştirebilecek oyuncular da vardı. Baskıyı pasla durdurabilecek oyuncular da... Duran top tehlikesi için Servet, Meira, Emre ve Mehmet Topal gibi uzunlar da vardı.

Dün gece Galatasaray takımı 3-4-3 diyebileceğimiz bir sistemle mücadele etti. Geride Emre, Servet, Meira. Önlerinde sağda Barış, yanında Mehmet Topal, Ayhan, solda Arda. Onların önünde Lincoln, Kewell ve uçta da Baros. Aslında 3-4-2-1 de diyebiliriz. Arda topu tutabilir, hücuma taşıyabilir. Kewell ve Lincoln de aynı şekilde. Ve bunu maç boyunca iyi yaptı Galatasaray takımı...

Aslında karşılıklı birer tane pozisyon vardı. Dengeli bir maç oldu. Oyunun temposunu zaten Galatasaray belirledi. Bordeaux takımı 5. dakika ile 15. dakika arası tempo yaptı, bastırdı. Bir de 75 ile 90. dakikalar arası Galatasaray yarı alanına geldi. Bunun dışında rakibi rölanti oynamaya itti Galatasaray.

Bu skor iyidir

Lig ile Avrupa arasındaki konsantrasyon farkı hemen ortaya çıkıyor. Aslında Galatasaray’ın performansı beklenen bir performanstı. Maçın ilk 15 dakikasında Emre, Servet ve Meira üçlüsünün sağ ve solundan rakip birkaç kez sızdı. Ama bu üçlü de çabuk organize olunca o tehlike de gitti.
0-0 çok iyi bir sonuç. Tabii ki iş bitmedi. Ama büyük avantaj yakaladı Galatasaray. Ben açıkcası Galatasaray’ın Bordeaux’dan biraz daha iyi olduğunu düşünüyorum.

Mehmet Demirkol'un yorumu bir sonraki sayfada [page_end]

Mehmet Demirkol: Daha iyisi mümkündü (Milliyet)

Skibbe’nin 3-6-1’i, ilk 15 dakikadaki yerleşim hatalarının ardından, De Sanctis’in ayakta kalması, Topal ve Ayhan’ın da savunmaya verdiği destekle toparlandı. Maç öncesinde öngörüldüğü gibi orta sahada aşırı bir pres yemeyince oyunu ileri taşımak da çok zor olmadı. Ve böylece savunma baskıdan kurtuldu.

Ayhan’ı sol kanatta Arda’nın dışından hücum silahı olarak sık sık sokma planı Galatasaray’ın ilk yarıda bulduğu pozisyonların temelini oluşturdu. Tecrübeli oyuncunun ortasını Kewell’ın gol yapamayışı Rame’nin şansı ve temel kalecilik mükemmeliyetinin bir sonucu olarak değerlendirilebilir. Ayhan’ın, Arda’ya verdiği desteği Barış’ın, Kewell’a hücum anlamında veremeyişi sakatlıktan yeni çıkmış Kewell’ı zor durumda bıraktı. Fizik olarak hazır olmadığı belli olan yıldızın 3’lü savunmadan doğan defansif yükümlülüklerle sahaya sürülüşü ilginç ve riskli bir tercihti.

Galatasaray orta sahası Baros’u kaçıracak derin pasları da attı. Ama Çek oyuncu genelde savunmaya, geri kalanlarda da hakemin faul düdüklerine takılınca, Lincoln/Baros ikilisinin sihrini görmek mümkün olmadı. Her ne olursa olsun Bordeaux savunması için rahatsız edici bir devamlılığı vardı. İkinci yarıda oyundan alınması sadece keyfi bir tercihse çok doğru karar olduğu söylenemez. Bordeaux’nun risk aldığı dakikalarda sahada olması çok yararlı olabilirdi. Yani tam tersini yapmak, Nonda ile başlayıp Baros’a dönmek daha beklenir bir plandı. Kewell’a tercih edilip, o pozisyonda da kullanılabilirdi. Lizbon’da olduğu gibi.

Baros sonrası Sabri’nin enerjisi de çok fazla işe yaramayınca ne topu tutabilmek mümkün oldu ne de hızlı çıkışlar. Ancak yine Galatasaray’ın oyunun özellikle Servet, Barış Ayhan ama hepsinden fazla Mehmet Topal’ın performansıyla asla belli bir standardın altına inmediğini söylemek lazım. Tehlikeli bir pozisyon dahi vermeden maçı tamamlamayı bildiler.  
Sonuç olarak bu skora kötü demek mümkün değil, ama Galatasaray’ın bundan daha iyi bir skor alacağını umuyordum. Futbolun karşılığı da bundan daha iyiydi. Ancak içerideki maçın farklı bir karakterde olmasını da beklemek lazım.

Sergen Yalçın'ın yorumu bir sonraki sayfada.. [page_end]

Sergen Yalçın: Uyarıyorum, tur çantada keklik değil (Vatan)

SKIBBE maça defansif bir taktikle başladı.. Bordeaux’nun Zidane’ı olarak bilinen Gourcuff’u durdurmak için kendi sistemini değiştirdi.. Geride 3 stoper, Meira-Emre-Servet’i bir arada oynattı, onların önündeki üçlüde ise savaşan Topal-Ayhan-Barış vardı.. Bu 2 savunma bloğunun önünde ise Kewell-Lincoln-Arda yer aldı.. Baros ise tek forvet olarak görev yaptı.. Kağıt üstünde hücum 11’i gibi gözükmesine rağmen, hücumcu ağırlıklı bir savunma 11’iydi bu.. Çünkü rakibi durdurmakla görevli adamların hiçbiri santrayı bile geçmedi..

İLK 10 dakikada Gourcuff’un taşıdığı toplarla gelen 2 tehlikeli atak direk ve de Sanctis sayesinde ağlarla buluşmadı.. Barış ve hemen yanındaki Ayhan-Topal ikilisi Bordeaux’nun Gourcoff’u etkisiz hale getirmeyi başardılar.. Bu sıkıntılı dakikaların ardından G.Saray çok iyi toparlandı.. Hatta Kewell ile yüzde 100 gollük bir pozisyon bile yakaladı..

BORDEAUX’YU durduran bu sistemin en büyük sıkıntısı kanatlardaki Kewell ile Arda’nın yalnız kalmalarıydı.. Gerideki 6’lı blok tamamen savunma konsantrasyonu taşıdığı için, öndeki 4’lünün ekmeğini taştan çıkarması gerekiyordu.. Ama öyle olmadı.. Bunun en büyük sebebi sakatlıktan çıkan Kewell’ın fiziksel açıdan henüz hazır olmamasıydı.. Lincoln de öyle.. 1 maç oynayıp 2 maç dinlendiği için o da Fransızlar’ın temposuna ayak uyduramadı.. G.Saray’ı karşı kaleye taşıyacak 2 oyuncunun bu ‘narin’ hali, maçı bir ara tek kaleye çevirdi.. Bordeaux sürekli atak yapıyor gibi görünmesine karşın, 6’lı blok öyle cansiperane mücadele etti ki, direkten dönen top dışında tek pozisyon vermediler.. Fransızlar bir ara doldur-boşaltı da denedi ama havadan da tek bir açık bulamadılar..

***

ÖZELLİKLE Bordeaux’nun çok şey beklediği Cavenaghi ile Chamakh, kademeli kalabalıkta kayboldu.

G.SARAY’IN UEFA Kupası’nda daha etkili bir futbol sergilemesini bekliyordum aslında.. Sonuçta istedikleri 1 puanı aldılar ama sanıyorum ligde üst üste kaybedilen puanlar nedeniyle Skibbe cesur davranamadı.. Hele Fransızlar’ın gol için öne çıktığı 2. yarıda tam Baros’luk bir maç oldu.. Ama geniş alanları hızıyla daha verimli kullanabilecek Baros’un çıkarılıp yerine ağır Nonda’nın girmesi mantıklı bir seçim değildi..

ASLINDA dünkü maç Bordeaux açısından sıkıntılı bir döneme denk geldi.. Çok iyi hücum eden ve Fransa Ligi’nin her zamanki şampiyonu Lyon’u tehdit eden bir takım kimliği taşırken, son 2 haftada kaybettikleri 5 puanla moral bozukluğu yaşadıkları her hallerinde belli oluyordu.. Maça da yüksek tempolu başladılar ama kısa süre sonra G.Saray’ın uyutan temposuzluğuna ayak uydurmak durumunda kaldılar..

***

G.SARAY’I uyarmak istiyorum. Temposuz, seyir zevki yüksek olmayan maça rağmen beraberlik avantaj ama 4. tur için yetmez. Çünkü Bordeaux dünkü görüntüsünden daha kaliteli ve özellikle deplasmanlarda hızlı adamlarıyla kolay gol bulabilen, kontratak özelliği yüksek bir takım.. Ali Sami Yen’deki rövanşı kazanmak pek de kolay değil.. G.Saray’ın 1 hafta sonra daha istekli ve mutlaka daha tempolu oynaması gerekiyor..

TÜRKİYE’DEKİ hakemlerden sürekli şikayet eden G.Saraylı futbolcular, Bordeaux’da da reaksiyonel tavırlarını devam ettirdi.. Baros’un sarı kartı yine itirazdan geldi.. Yöneticiler, ortamı gerecek açıklamalar yapmadan önce takımın psikolojisini düşünsünler.. Onlar gergin olunca, futbolcular da kendilerini kurtarmak için hakemlere saldırıyorlar.. Dünkü hakem G.Saray’ı sarsacak bir yönetim göstermedi, hatta bir deplasman için ‘şeker’ gibiydi.. Ona bile bu kadar itiraz ediliyorsa, hatayı biraz da içerde aramak gerekiyor..


Levent Tüzemen'in yorumu bir sonraki sayfada..[page_end]

Levent Tüzemen (Sabah): Şanssızlığını Yendi

Skibbe'nin dünkü sürprizleri sistem, Emre Aşık ve aylardır oynamayan Kewell idi. G.Saray'ın 3-5-1-1 düzeninde yayılışının amacı orta alanı çok adamla kontrol edip kanatları iyi kullanan, topu kullanma becerisi yüksek hücumculara sahip Bordeaux'ya geniş alan vermemekti.

Galatasaray rakibi orta alanda akıllı karşılıyor, hücuma çıkarken isabetli pas oynamaya özen gösteriyordu. Kewell kendini unutturuyor, sağa sola çapraz koşular yapan Baros savunmayla boğuşuyordu.

G.Saray kazanamasa da Bordeaux'daki şansızlığını kırdı; kaybetmedi ve turu İstanbul'a bıraktı. Bordeaux'ya karşı içerde de akıllı oynamak gerekir. Yalnız Skibbe, çok top kaybeden Mehmet Güven sevdasından vazgeçmeli.

Turgay Şeren'in yorumu bir sonraki sayfada.. [page_end]

Turgay Şeren (Akşam): Şimdilik Her Şey Güzel

İkili maçlarda rakip sahada alınan iyi sonuç her zaman o takım için bir avantajdır. Dün akşam Bordeaux karşısında Galatasaray, rakibine net gol pozisyonu vermedi. Ama ilk on beş dakika ve maçın son yirmi dakikasında sarı-kırmızılı takım bunaldı. Bordeaux takımının gol atması beklenebilirdi. Ama olmadı. Olmamasının nedeni de; Galatasaray defansında oynayan Meira, Servet ve Emre'nin iyi gününde olmalarıydı.

Galatasaray'da eksik olan orta sahaydı. Barış, sahada yoktu. Doksan dakika aradım ben bulamadım. Oysa üstün fiziğe sahip genç Barış'tan ben çok şey bekliyordum.

Orta sahanın en yüreklisi, en çalışkanı Ayhan'dı. Lincoln, koşar gibi yaptı ama koştu mu, koşmadı mı, pas verdi mi, vermedi mi, oyuna katkısı oldu mu, olmadı mı tartışılır.. Bana sorarsanız Lincoln, hiç ama hiç bir şey yapmadı.

Kaleci Sanctis'e top mu geldi; hayır.. Ben Bordeaux'u biraz daha kendi sahasında gol arayacak diye düşündüm ama Bordeaux öylesine güçlü bir takım olarak gözükmedi. Biz İstanbul'da Galatasaray gibi oynarsak bu takımı yener ve Hamburg'un rakibi oluruz..

Ali Sami Yen'i de şarkılarla boşaltırız... Maçın hakemi süperdi. Maça etki edecek hiç bir pozisyona müsaade etmedi.

Osman Tanburacı'nın yorumu bir sonraki sayfada.. [page_end]

Osman Tanburacı (Yeni Şafak): İnanılmaz Bir Maç

Kewell bir gol kaçırdı ki inanılmaz. Galatasaray yine soldan şiir gibi aktı. Arda, Ayhan'ı kaçırdı. Ayhan mükemmel ortaladı, Kewell kabak gibi kalede kaleciyle karşı karşıya kaldı, top inanılmaz bir şekilde yan direkte patladı, öbür direğin dibinden dışarı çıktı.

Kaçan bu gol inanılmaz...

Arkasından hakemin çaldığı! bir penaltımız var inanılmaz...

Hakemin göstermediği kartlar var inanılmaz. Jurietti ikinci sarıdan atılmalıydı.

Yan hakemlerin çektiği bayraklar var onlar da inanılmaz...

Ardından Mehmet Topal, Ayhan ve Barış'ın baskısı inanılmaz...

Defansın başarısı inanılmaz...

Galatasaray gol bulamadan devreyi, iki tane sallamadan maçı bitirdiyse inanılmaz...

Başta De Sanctis mükemmel oyun çıkardı. Kendinden emin, takımına güven veren. Zaman zaman dörtlü çoğu zaman üçlü defans yaptık. Barış, Emre, Meria, Servet dörtlüsü gökte yıldız bırakmadı.

Bravo Skibbe... Baros'u alıp Nonda'yı koyman iyi bir hareketti. Zira Baros karta dik gidiyordu. Kewell da çıktı, Sabri girdi; sağdan su gibi aktık. Kornerle kestiler, kornerden gol kaçırdık. Bu Galatasaray'ı ne kadar alkışlasak azdır. Bırakın içerideki kısır çekişmeyi... Galatasaray Türk'ün gururu. Fransa'da bir keyif akşamı yaşadık. Tek üzüntümüz gol bulamamaktı.

Ahmet Çakır'ın yorumu bir sonraki sayfada [page_end]

Ahmet Çakır (Zaman): Bu Maç Nasıl Golsüz Bitti!

Skibbe'nin şaşırtıcı bir hamle yapacağını düşünüyorduk. Örneğin, Volkan'ın dışarıda kalması doğaldı ama Sabri'nin olmadığı bir 3'lü savunma kurgusu biraz endişe vericiydi. Meira ve Servet'in bulunduğu takıma Emre Aşık gerekli mi, aylardır oynamayan Kewell'ın rakip yorulduktan sonra oyuna alınması daha akıllıca olmaz mıydı gibi soruları duymazdan gelmek mümkün değildi.

Hele karşılaşma öncesi "UEFA Kupası bizim için birinci öncelik değil." diyen Blanc'ın sahaya tam kadro denilebilecek bir 11 sürmesi bu endişeyi büyüttü. Nitekim daha ilk 10 dakika içinde kalemizi bulan 3 şut vardı ve bunların biri de direkten dönmüştü.

Rakibin sakin ve dengeli ama aynı zamanda etkili dalışlarla korkutucu hale gelen oyununa Cim Bom belki biraz tutuk ama zaman zaman çılgınca işlerle karşılık vermeye çalıştı. Sabri'nin bulunması gereken bölgeden gelen atakları yüreğimiz ağzımızda izlerken ilk yarının en güzel yanı topu ağlarımızda görmeyişimiz oldu.

Sarı-Kırmızılı takımın hücumda kaybolması, orta alanda top tutamayışı yetmiyormuş gibi savunmada Emre Aşık'ın yok yere gördüğü sarı kart hep yaklaşan felaketin habercileri gibiydi. Skibbe de bu berbat durumu bizlerle birlikte seyrediyordu! Kewell-Sabri değişikliğini akıl edebildiğinde 'çok şükür' dedik. Onun girişiyle oyun biraz dengelendi ve Cim Bom soluk aldı.

Rakibin göz korkutucu fizik üstünlüğü karşısında gol atabilmekten zaten umudu kesmiştik; yapılabilecek en güzel iş karşılaşmayı gol yemeden bitirebilmekti.

Açıkçası, deplasmanda yenilmemek gibi hiç yabana atılmayacak bir avantajın ardından bile çeyrek final konusunda biraz tereddütlü olduğumu söylemek zorundayım. Son zamanlarda Sarı-Kırmızılı takımı herhangi bir rakibi karşısında hiç bu kadar mahkum bir halde izlememiştim de ondan.

Ebru Kılıçoğlu'nun yorumu bir sonraki sayfada..

[page_end]

Ebru Kılıçoğlu (Sabah): Gel Bakalım Sami Yen'e

Dönüyorlar... Gerçi üçlü savunma ve önlerindeki beşli orta saha önce birbirlerini, sonra da "Bismillah" der demez akın akın gelen Bordeaux'luları ciddi şekilde yabancılıyor, hatta sarıkırmızı forma giyen herkesin suratında 'Kardeşim, hani bunlar UEFA Kupası'nı önemsemiyordu?' ifadesi beliriyor. Dahası ilk 10'da, bir tanesi de direkten dönen Wendel ve Gourcuff imzalı ciddi tehlikeler de atlatıyorlar. Ama sonuçta dönüyorlar! Öyle 'hah işte' dedirten cinsten değil

16'da Ayhan'ın kestiği nefis ortaya gelen Kewell'ın vuruşu Ramayaklarına takılmasa gol bile atacaklar. Rakip de boş durmuyor ama! Forvetinden defansına 'atak' yazılı kodlarında. Üstelik bir de hızlılar. Bu nedenle geldiler mi pir geliyorlar. Özellikle 2.yarının başında sık sık De Sanctis'in karşısına dikiliyorlar.

İkinci yarısında kantarın topuzu hafif Bordeaux'dan yana yatıyor baskı kurma yarışında. Ama kimse skordaki dengeyi bozamıyor. Galatasaray Fransa'dan dönerken cebine, Ali Sami Yen'de görülecek bir hesap koyarken, Skibbe de ciğerlerine bir yarım nefes çekmeyi başarıyor...

Cüneyt Tanman'ın yazısı bir sonraki sayfada.. [page_end]

Cüneyt Tanman (Takvim): Avrupa'da Aslan

Bordeaux'nun oynadığı son 4 maçta tüm 90 dakikaları izledim. Yenildikleri maçta bile bu kadar kötü oynamadılar. İlk 20 dakikada direkten dönen bir topları ve sol taraftan etkili atakları var ama hepsi o kadar. Bunun 2 nedeni olabilir. Birincisi Blanc'ın dediği gibi Bordeaux'nun UEFA'yı 2. planda görmesi ligi daha önemsemesi ve bu beyanatın oyuncuları olumsuz etkilemesi.

Bordeaux'nun en etkili taraflarından biri duran toplardı. Ama G.Saraylı oyuncular iyi mücadelerinin yanında akıllıydılar. Gereksiz faul ve kornerlere sebep olmadılar.

Hakan Balta'nın yokluğunda üçlü defans doğruydu. Meira, Servet ve Emre üçlüsü tecrübeleriyle son derece başarılı oynadılar. Orta saha, dün akşamki oyunun en dinamik bölgesiydi, hem rakibe top yaptırmadı hem de zaman zaman çok pas alışverişi yaptılar.

Orta alanın sağında Kewell, uzun zaman oynamadığı için riskli seçimdi. Yine de çıkana kadar beklentilerin üstünde bir performans sergiledi. 17. dakikada golünü de atıyordu, kaçırdı diyemem biraz da kaleci Rame'nin şansıydı.

G.Saray, dün Bordeaux'da kendini yabancı hissetmedi. İyi bir seyirci desteği de buldu. Ayrıca hakemin de deplasmanda bulunabilecek çok iyi bir hakem olduğunu söyleyebiliriz.

Sonuçta, deplasmanda atılacak 1 gol ikinci maç için çok daha iyi olabilirdi... Ama 0-0'lık skor ve zorlu Bordeaux deplasmanında ortaya konan oyun da bence Galatasaray adına çok olumlu.[page_end]

Yalçın Dümer (Fanatik): Sıra Sizde...

Son zamanlarda frene bassa da son 20 senenin en formda Bordeaux takımı. Ve her ne kadar iç hatlarda türbülansa da girse Avrupa patentli Galatasaray. ‘Edirne ötesi' havası suyu farklı olmuştur futbol kitabında temsilcimiz için, tarih böyle diyor en azından.

İlk dakikalarda hafif artçı şoklarla sarsılsa da yavaş yavaş inisiyatifi eline geçiren temsilcimizdi. Özellikle mevkisi adeta tüm saha olan Mehmet Topal tam bir toparlayıcı rolündeydi. Ayhan'ın merkezi kimseyi bırakmayıp oyunu yönlendirmesi ve servislerinin lezzeti tadındaydı.

Evet Galatasaray'da görevini yapmayan yoktu. Biraz şans olsa galibiyetle dönebilirdik. Buna rağmen göreceksiniz bugün eleştirilecek isim Skibbe olacaktır. Oyuncu değişiklikleri falan filan. Buldular bir oyuncağı oynayın bakalım. Ama Floryalı arkadaşlar Boğaz Köprüsü'nden geçmeye başladılar bile. Bir gün özür dileyeceksiniz ben sıramı savdım sıra sizde...

Günün Önemli Haberleri