SPOR MEDYASI

Direkten dönen transferler

Türk futboluna hizmet edecek dünyaca ünlü teknik adamlar ve futbolcularla görüşmeler çok küçük sorunlar yüzünden gerçekleşmemişti. İşte Bir peri masalına dönüşmek üzereyken yatan transferler.

Direkten dönen transferler

Türk futbolundan çok fazla yıldız geçti. Kimisi iyi hatıralarla buradan ayrıldı, kimisi bir daha adımını atmadı. Kimilerinin adı unutuldu, kimileri de efsane oldu.

Ancak bazı yıldızların bize adı bile yetti. Sadece futbolcular değil teknik adamlar için de durum aynı. Türk futbolunun bir parçası olması için bazen tesadüfen bazen de büyük uğraşlarla ülkemize gelen futbol adamları çok küçük farklarla elimizden kaçtılar.

Fitbol dergisinden Kaan Kavuşan ülkemize gelmekten son anda vazgeçen yıldızlar ve teknik adamlar için bir derleme yaptı.

Galatasaray'da bir devir kapanıyor

İşte "Direkten dönenler" başlıklı o yazı:

İsimleri takımlarımızla anılan ünlü futbolcu sayısı çok. Ne de olsa “Rivaldo bitti, Ronaldo sırada” basınının hala gündem belirlemede sözü var. Ama bu kadar “sulu” olmayan transfer dedikoduları da vardı. Bazı yıldızlar adeta direkten döndüler.

Jose Mourinho daha genç!

Portekizli teknik adam da 2012'de verdiği bir röportajda "2003 yılında Fenerbahçe'den teklif almıştım. O zaman gençtim, Porto'yu çalıştırıyordum, Fenerbahçe teklif getiren ilk yabancı kulüp oldu” deyince hepimizi bir merak sarmıştı.

Bu hayret edilecek hikâyede rolü olanlar Menajer Bayram Tutumlu ve Engin Verel’di. Tutumlu, “Evet, Mourinho ile İstanbul’a geldik. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ile konuştuk fakat Sayın Yıldırım kabul etmedi. Nedenini bilmiyorum. O günlerde Mourinho ile beraber Etiler’de kebap yedik, çay içtik” diyordu.

Kanseri yendi golünü attı

Tutumlu’nun yanında bu genç hocayı karşılamaya giden Engin Verel’se Aziz Yıldırım’a bilgi verdiklerini, Yıldırım’ın “Kaç yaşında bu adam?” diye sorduktan sonra, “Ondan bir şey olmaz. Daha çok genç” dediğini anlatıyordu ve belki de son yılların en önemli “direkten dönmesi” gerçekleşiyordu Fenerbahçe adına.

Carlo Ancelotti son anda Juve’ye gidiyor

Yine Fenerbahçe ama bu sefer Aziz Yıldırım’ın kabahati yok!

1998 yılında Otto Bariç’in ayrılmasının ardından Fenerbahçe Başkanı Yıldırım sürpriz bir hamle yapmıştı. Parma’yla Serie A’yı ikinci sırada bitirip Şampiyonlar Ligi’ne katılan, Carlo Ancelotti istifasını vermişti… Fenerbahçe’ye geliyordu. İtalyan basınındaki iddialara göre Fenerbahçe ona “reddemeyeceği bir teklif” yapmıştı. 3,5 milyon euro diyordu La Gazzetta della Sport.

1 Haziran 1998 günü İstanbul Atatürk Havaalanı’na iniş yapan Ancelotti’ye hemen bir atkı, bir de “Bir gün herkes Fenerbahçeli olacak” şapkası giydirilmişti bile. İtalyan hoca “Buraya anlaşmak için geldim” diyordu gazetecilere. O geceyi Çırağan’da geçirirken, tüm gazetelerin bir hafta boyunca Fenerbahçe’nin yeni hocası diye bahsettikleri Ancelotti ise “Uche, Högh, Okocha ve Mosheau’yu tanıyorum. Baliç ve Boliç’i de duydum. Gelince çocukların adını bile sayacağım” diyordu.

Galatasaray'a Sneijder'den kötü haber

7 Haziran günü çıkan habere göreyse Ancelotti, Aziz Yıldırım’a Juventus’la anlaştığını ve gelmeyeceğini bildirdi… Fenerbahçe’nin Ancelotti rüyası böyle direkten döndü. O sezon takımın başına geçen isimse Joachim Löw’dü. 

Roberto Baggio’yu arkadaşları vazgeçiriyor

FIFA’nın “Yüzyılın Futbolcusu” anketinde dördüncü sırada yer alacak kadar büyük bir futbolcu olan Roberto Baggio, kadife bilekleri ve büyük yüreğiyle birçok zafere imza attığı gibi, pek çok da kırılma anı da yaşadı kariyerinde.

Bunlardan biri de 2000 yılına denk geliyor. Biyografisinde anlattığına göre, Inter Teknik Direktörü Marcelo Lippi ile sorun yaşayan Baggio, lacivert-siyahlılarla yol ayrımına gelmişti. Bu sırada da Galatasaray ona iyi bir teklif yapmış, “İlahi Atkuyruğu”nun cevabı da “Evet” olmuştu. Ertesi gün İstanbul uçağına atlayacaktı ama son bir yemek düzenledi arkadaşlarıyla vedalaşmadan önce. “Bu yemekte arkadaşlarım beni İtalya’da kalmaya ikna ettiler” diyordu Baggio.

Trabzonspor'un transferde ilk hedefi belli!

Sonuç olarak o sezon Baggio, Brescia’ya imza attı ve küçük mucizeler gerçekleştirmeye devam etti. Galatasaray ise o sene Hagi’nin saha içi liderliğinde UEFA Kupası’na ulaştı. Ve bir not: Baggio böylece, 94 finalinde alt edemediği Taffarel ile beraber oynama şansını da kaçırdı...

İmzayı attığında o başkan değildi Lotthar!

Eskinin büyük futbolcusu Lothar Matthaeus’un artık hoca olup da Macaristan’ı çalıştırdığı dönemlerden birinde telefonu çalar. Arayan kişi onu Beşiktaş’a transfer etmek istediklerini söyleyen Beşiktaş’ın o dönem başkan adayı olan Yıldırım Demirören’dir.

Görüşmeler öyle uzun sürmez, Matthaeus ile prensipte anlaşılır. Kısa zamanda büyük ilerleme kaydedilmiştir. Hatta Alman Hoca milli takımdaki yetkililerle papaz olmuştur bu yüzden. Biyografisinden aktarabileceğimiz kadarıyla Matthaeus önüne her sayfası imzalanmış sözleşmeyi görünce, kendisi de imzayı atıverir.

Beşiktaş'ta sakatlık şoku!

Lakin, Beşiktaş’a gelmek üzere hazırlık yaptığı esnada Nürnberg’den Türk arkadaşı Ertan ona kötü haberi verir; Beşiktaş Vicente Del Bosque ile anlaşmıştır. Bu olayın üzerine, Alman hoca davaya yeltense de avukatı onu uyarır; bu imzanın hiçbir değeri yoktur çünkü o bu imzayı attığında Yıldırım Demirören kulüp başkanı değildir. Yani elindeki sadece bir kağıttır!

Cruyff şehirden ayrılmaya kıyamıyor

Dört sene önce Cruyff, Twitter üzerinden taraftarların sorularını cevaplardı.

Ben de gazetelerde sıkça duyduğumuz bir olayın doğru olup olmadığını sordum. Soru 140 karakterle sınırlı olduğundan eksikti: “Fenerbahçe transferiniz neden gerçekleşmedi?” Aslında 1982 yılında, o daha futbolcuyken Ali Şen’in Cruyff’la anlaştık deyişini sormuştum ama sonunda onun imzasını taşıyan başka cevap geldi: “O zamanlar görüşmüştük ama Barselona’yı çok seviyorduk, ailem ve eşim burada çok mutluydu”

Robin van Persie'ye kritik soru!

Bu cevap beni Cruyff’un ikinci direkten dönüşüne götürdü araştırınca. Gürcan Bilgiç’in haberinde, bir kahvaltıda buluşan Ali Şen ve Cruyff gazetecilerin karşısına geçmişlerdi. Cruyff, “Şu an Barcelona’nın antrenörüyüm ama Ali Şen başkan olursa gelebilirim” diyordu. Olay İspanya’da da yankılanmıştı. Doğru mudur bilinmez, Deportivo’ya göre Cruyff kendilerine “Böyle bir teklif için 1 yıl bile yatabilirim” demişti. Ama Cruyff’un Barcelona’ya ve Barselona şehrine sevgisi ağır bastı sonuçta. Görüşmelere rağmen teklifi kabul etmedi. İki sene sonraysa illallah ederek, genç sayılabilecek bir yaşta teknik direktörlüğü bıraktı bu kararı yüzünden.

“Ronglish” Atkinson federasyona kızgın

Türkiye’de Milne rüzgarının estiği yıllar. Ama o zamanlar revaçta olan başka bir İngiliz daha var tabii. O da Ron Atkinson. Manchester United'ın Ferguson öncesi dönemdeki ünlü hocası "Rongiliz (Ronglish)" ve "Büyük Ron" diye anılıyor. 12 yıllık Manchester United kariyerinde şampiyonluk yok büyük hocanın ama o zamanlar Manchester bugünkü gibi değil, en son şampiyonluğunu 60’lı yıllarda elde etmiş. O takımı hep üst sıralarda tutuyor kurt hoca.

Atiba'dan davul şov!

O dönemlerde önce Milli Takım yetkililerinin dikkatini çekiyor. "Prensipte" evet de diyor. Düşünülen bir başka isim ise Brian Clough bu arada gazetelerimize göre! Ama bizimkiler Atkinson'a yoğunlaşıyor. Yıl 1986. Milli takım şartlarını sunuyor. Atkinson uzun süreli bir yapılanmadan yana. Defalarca konuşuluyor ama beklentiler uyuşmuyor bir türlü. İş yatıyor. Yerine Mustafa Denizli geliyor. 9 ay sonra da Tınaz Tırpan… O da 10 ay takımın başında kalabiliyor. 2 sene böyle heba oluyor Piontek gelene kadar...

Rekdal’ın transferi yatıyor: Ah şu eşler!

1998 yılında Norveç Dünya Kupası gruplarında şaşırtıcı bir şekilde Brezilya’yı yenerken takımın kaptanı Kjetil Rekdal’dı.

Ülkesinin milli takımının formasını tam 83 kere giyen orta saha oyuncusu Borussia Mönchengladbach, Lierse ve Rennes takımlarında da oynadı. Başkan Mehmet Ali Yılmaz, 1997 yılında futbolcuya göz koymuş ve ön protokol imzalatmayı başarmıştı. Hatta Rekdal’ın Trabzon’u gezerken çekilen fotoğrafları gazetelerimizde boy boy yayınlanıyordu.

Sabri Sarıoğlu'na sürpriz talip

Takımın başında Yılmaz Vural vardı. Yardımcısı Muhsin Ertuğral, “Rekdal iyi oyun kuruyor, ikili mücadelelerde ayakta kalıyor ve hava toplarında da çok etkili” diyordu. İki gün sonrasının gazetesindeyse “Rekdal imzayı atıyor” deniliyordu ve resimde yan yana oturan Mehmet Ali Yılmaz ve Norveçli futbolcunun ta kendisinden başkası değildi.

Tabii bir klasik bahane devreye girdi. İki gün sonranın gazetesinde Rekdal’ın eşinin sıkıntı çıkardığı söyleniyordu. Rekdal, Hertha Berlin’e imza attı sonunda.

Zola’nın kafası karışık…

Fenerbahçeli yöneticilerin büyük yıldız uğraşlarında getirmek istediği oyunculardan biri de “Marazola” lakaplı Gianfranco Zola’ydı.

Fenerbahçeli yönetici Hamdi Akın, Milliyet’e “Transfer tam anlamıyla sonuçlanmadı ama bitmek üzere. Zola gelmek istiyor, Chelsea de olumlu bakıyor” diyordu. The Guardian’a göre Fenerbahçe Zola’ya senelik 3 milyon pound verecekti.

Mustafa Denizli ise verdiği bir röportajda Zola’yı soran gazeteciye, “Evet, listemde var. Alternatiflerimizden biridir. Kendi konumu içinde bir numara, olma olasılığı da fazla” diyordu. Fakat dedikoduların çıkmasının üstünden bir ay geçmişti ve hala görüşmeler sürüyordu. Aziz Yıldırım ise bu durumdan basını sorumlu tutuyor, “Gazeteciler Zola’ya bizden önce ulaşmak istediler. Bu duruma Zola ve avukatı isyan etti. (…) Zola işinin olup olmayacağını artık Allah bilir” diyordu.

Michael Schumacher iyileşiyor mu?

Zola sonuçta üç kere düşünme süresi istemiş ama sözleşmesi devam ettiği için Chelsea’de kalmıştı. Yönetici Hamdi Akın şöyle diyordu: “Bu futbolcudan vazgeçmemiz söz konusu değildi. Ancak İngiliz kulübü verdiği yanıtta, iki sene daha sözleşmesi bulunan Zola’yı bu yıl da oynatacaklarını söylediler” Anlaşılan Chelsea bonservisleri değerlendirmiş ve satmamaya karar vermişti İtalyan yıldızı…

Prensler devrede, Morientes Galatasaray’a gelmiyor

Yeni Galacticos projesi yürürlüğe girince Real Madrid kadrosunda istenmeyen oyunculardan biri de Fernando Morientes olmuştu. Lakin Morientes o kadar çok gol atmıştı ki Real Madrid yönetimi tamamen elden çıkarmak istemiyordu Morientes’i. Neme lazım, yeni santraforlardan biri kötü performans gösterirse Morientes’e her zaman güvenebilirlerdi. Sonunda kiralık teklifiyle Galatasaray devreye girdi. Hem Real Madrid hem de Morientes Galatasaray’ın teklifini kabul etmişti. Ama Monaco devreye girdi. Özellikle de Prens Albert’in baskıları ve prestiji sayesinde Morientes, Galatasaray’ın kapısından döndü.

Transfer makinesi Ali Şen: Bakero, Kaltz, Amaros, Stoichkov…

Hakkında yöneticilerden gıdım gıdım duyduğumuz transfer çalışmaları da var tabii.

Barcelona’nın kaptanı Jose Mari Bakero (1997), Fransa Milli Takımı’nın kaptanı (1993) Amaros ve Almanların ünlü futbolcusu Kaltz’ın (1987) Fenerbahçe’nin Türkiye’ye getirip imza attıramadığı oyunculardan. Ali Şen’in meşhur iddialarından biri de “3+1 yabancı kuralı olmasaydı Stoichkov’la anlaşmıştım, kural yüzünden alamadık” lafında gizlidir…

Bunca yıllık “Transfer Haberi Çöplüğü”nde ciddi görünen direkten dönen transferler işte bunlardı…

TREND HABERLER
Yorumlar
TREND HABERLER