Elmander'den ilginç açıklamalar
Galatasaray'ın İsveçli golcüsü Johan Elmander, Galatasaray Dergisi'ne birçok konuda çarpıcı açıklamalar yaptı..
Sarı-kırmızılı takımın İsveçli golcüsü Johan Elmander, Galatasaray Dergisi'nin Aralık ayı sayısına çok özel açıklamalar yaptı.
Golcü oyuncu, geçen sene sakatlanarak sahayı terk etmek zorunda kaldığı Fenerbahçe maçıyla ilgili olarak "Üzgündüm, çok üzgündüm. Soyunma odasında ağlıyordum. Kendimi tutamıyordum" dedi.
İŞTE ELMANDER RÖPORTAJI
Galatasaray ile 2011-2012 sezonunda kazandığın lig şampiyonluğunu futbolu bıraktığın gün kariyerinin tam olarak neresine koyacaksın?
Her zaman kalbimde ayrı bir yeri olacak. Belki bizim şampiyon olmamızı beklemeyenler vardı. Ama biz iyi bir iş çıkardık. Özellikle şampiyonluğun geliş şekli harikaydı. Son maçta, Fenerbahçe deplasmanında… Bu şampiyonluk, hep aklımda olacak. Her zaman kalbimde taşıyacağım. Oynadığımız oyun, taraftarlarımızın bize verdikleri destek, hepsi unutulmazdı. Taraftarlarımız bu sezon da muhteşemler. Ama kulüpteki ilk sezonumdu. Ve onların tutkusuna inanamamıştım. Bazı maçlar öncesinde bizi kapılarda, tesis duvarlarının üzerinde bekleyen yüzlerce insan vardı. Araçlarıyla bizi takip ederek bizimle birlikte stada kadar geliyorlardı. Gerçekten inanılmazdı, böyle bir duyguyu daha önce yaşamamıştım.
Fenerbahçe maçına ilk 11’de başlamıştın. Daha sonra bir şanssızlık yaşayarak kenara geldin. Bir süre devam etmene rağmen olmadı. Oyundan çıktığın an neler hissediyordun?
Üzgündüm, çok üzgündüm. Soyunma odasında ağlıyordum. Kendimi tutamıyordum. Düşünsenize, bütün bir sezon bunun için yaşamışsınız. Tüm çalışmalarınızı orada olmak için yapmışsınız. Ve önünüzde tek bir 90 dakika kalmış. Sezonun kararının verileceği bir maça çıkıyorsunuz. Ya şampiyon olacaksınız ya da olamayacaksınız! Tabii ki orada yer almak, takımınıza yardım edebilmek istiyorsunuz. Kenara gelmek zorunda kaldığımda, takımımı yalnız bıraktığımı düşündüm. Çok üzgündüm, elimden bir şey gelmiyordu; çünkü ayağımda kırık bir kemik vardı! Kolay değildi. Yine de denedim; ama çok zordu. Sonunda, şampiyonluğu kazandığımız an çok karmaşık duygular yaşıyordum. Şampiyon olduğumuz için çok mutluydum; fakat diğer yandan ayağımı iyi hissetmiyordum.
Soyunma odasında o maçta oynayamayan takım arkadaşların da vardı, onlarla karşılaştığın anda neler yaşandı?
Herkes üzgündü; çünkü ağlayarak soyunma odasına girmiştim. Dediğim gibi, ağlıyordum ve çok karmaşık duygular içindeydim. Önümüzde bir Avrupa Şampiyonası vardı. Orada da oynamak istiyordum. Duygusal bir ortamdı benim için. Ama oradaki arkadaşlarım bana çok destek oldu. Tabii bir yerden sonra maça dönmek zorundaydık. Soyunma odasında küçük ekranlı bir televizyon vardı. Maçı o televizyondan izlemeye çalıştık. Orada oldukça iyi bir destek aldım. Sadece takım arkadaşlarımdan değil, sağlık ekibimizden de.
Maç sonunda tünele doğru giderken “tüm sezon” hakkında bir söz söyledin. Taraftarlar, o sözü kullanarak tişörtler hazırladı, şarkılar söyledi. O an aklından neler geçiyordu?
Dürüst davrandım. Öyle hissediyordum. Ve bunu söylerken oldukça dürüsttüm. Sezon boyunca oynadığımız oyunla şampiyon olmayı hak etmiştik. Tabii ki bunu burada bir kez daha söylemeyeceğim [gülüyor]. Geçtiğimiz sezonun en iyi takımı, en iyi futbol oynayan takımı bizdik. Sezonun son bölümü için her şeyi söyleyebilirsiniz; ama benim için oldukça garipti. Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor ile ikişer kez daha oynadık. Bu en azından olması gereken yol değildi. Bütün sezonu oynadıktan sonra bunun pek önemi kalmıyor. Bu uygulamanın yeni sezonda olmaması çok doğru bir karar.
Peki, maçtan bir gün öncesi?
Ve maçtan önce otelin önünde sizi bekleyen topluluk… Daha önce böyle bir şey görmüş müydün? Asla! Asla, kesinlikle! Daha önce böyle bir tecrübe edinmemiştim. Öylesine duygusal bir ortam vardı ki… Otobüste cam kenarında oturuyordum. Dolayısıyla dışarıda olup biteni rahatlıkla görebilme imkânım vardı. Oturdum. Ve otobüsün etrafındaki kalabalıktan birine gözüm takıldı. Hıçkırarak ağlıyor, dualar ediyordu. Onu görünce bu maçın, şampiyonluğun o insanlar için ne kadar büyük bir anlam taşıdığını daha iyi anladım. Evet, tabii ki bizim için de çok önemliydi. Ama taraftarların gözünden bunu daha net şekilde görebilmiştim. O resim hâlâ aklımdan çıkmıyor. Belki benim yaşlarımda, 30’larında bir adam… Ağlıyordu, kazanabilmemiz için Tanrı’ya adeta yalvarıyordu. Hafızamda hep yer edecek bir andı.
Önünde Avrupa Şampiyonası vardı. Ve belki senin jenerasyonun için son büyük turnuva olabilirdi. Oyundan çıkarken, “Avrupa şampiyonasını kaçıracağım” diye düşündün mü? [page_end]
Kenara geldiğimde düşünmüyordum, açıkçası aklımdan dahi geçmemişti. Ama soyunma odasına geldikten belki bir 20 dakika sonra, oturuyor ve biraz düşünmeye başlıyorsunuz. Ben de bir anda farkına vardım, ‘ah’ dedim, ‘belki Euro 2012’yi de kaçıracağım.’ Duygusal anlardı. Ama [elini tahtaya vuruyor] artık bunların hepsi geçti. Şu an sağlıklıyım. Taraftarlarımıza, takım arkadaşlarıma ve kulübüme daha fazlasını verebilmek adına çok çalışacağım.
Uzun süreli bir sakatlıktan döndüğün zaman psikolojin nasıl oluyor?
“Bu topa da müdahale etmeyeyim” diye düşünmüyor, oyun tarzından asla vazgeçmiyorsun… Burada [eliyle kafasını işaret ediyor] hiç problem yok, her şey mükemmel. Bir sakatlık yaşadığınızda tabii ki üzülüyorsunuz. Ben geçtiğimiz sezon başında da dizardı kirişimden ufak bir problem yaşamıştım. Dönüşte sürekli daha iyi olarak performansımın üzerine koydum. Ayağımdaki sakatlıkta ise durum farklı oldu. Moral bozucu; fakat ben bunları düşünerek stilimi değiştiremem. Her zaman mücadele ederim. Beni ben yapan özellikler bunlardır çünkü. Eğer kazanabileceğim bir topa müdahale etmezsem, o ben olmam.
Sana göre geçtiğimiz sezonun kırılma anı hangisiydi?
Sezona iyi başlamamıştık. İstanbul BŞB ile Gaziantepspor maçlarını kaybettik. Ama daha sonra üst üste galibiyetler aldık. Ayrıca sistemi değiştirerek, çift santrfora döndük. Sanırım sezonun bizim adımıza kırılma anı oldu. Ankara’daki Gençlerbirliği maçından sonra Fenerbahçe’yi yenerek lider olduk…
Türkiye Ligi’nde şampiyonluk yaşayan tüm takımlara en az bir gol atmayı başardın. Senin için en özeli hangisiydi?
Tabii ki Fenerbahçe’ye karşı attığım ilk gol! Herkes biliyor, iki kulüp arasında büyük bir rekabet var. Onlara evimizde bir gol atmak çok güzel bir histi. Fenerbahçe’ye saygı duyuyorum, Türkiye’nin en büyük kulüplerinden birine gol attığım için de çok şanslıydım. Beşiktaş’a attığım, topun direğe çarptıktan sonra yere düştüğü gol de güzeldi. Ama son dakikadaki golü de her zaman hatırlayacağım. Harika bir andı.
Bu sezon hücum hattında yeni partnelerin var. Umut Bulut ile beraber yarattığınız baskı rakip savunmacıların işini zorlaştırıyor. Burak Yılmaz ise sezona çok iyi başladı. Onlar hakkında neler söylemek istersin?
Evet, Umut ile ikimiz hücumda baskı yapmayı seviyoruz. Sürekli koşuyoruz. Sezona çok iyi başladı. Neredeyse yakaladığı tüm gol pozisyonlarını değerlendirmeyi başardı. Maç / gol ortalaması saygı uyandırıcı. Sanıyorum, maç başına ortalama bir gol buluyor. Çok iyi bir insan. Ayrıca saha dışında da harika bir profesyonel. Vücuduna, fiziksel gelişimine çok dikkat ediyor. Kendisine iyi bakıyor. O takımımız için bir elmas. Sahada olduğu zaman %100’ünü vermek için elinden geleni yapıyor. Bizim de onun bu özelliğine çok ihtiyacımız olacak; çünkü sezon çok uzun. Burak Yılmaz? Çok iyi! Galatasaray’daki her oyuncu gibi o da çok iyi bir insan. Ceza sahasında sıradışı bir bitirici. Bu sezon bizim için oldukça önemli goller attı, Şampiyonlar Ligi’ndeki beş golü de o attı! Takım sistemine alıştıkça daha da iyi oynuyor. Ben iki arkadaşımından da daha fazla sayıda gol göreceğimizi düşünüyorum.
Türkiye’de ikinci yılını yaşıyorsun. Günlük hayatta kullanabildiğin Türkçe sözcükler öğnebildin mi?
Türkçe öğrenemedim. Bu konuda ben biraz tembelim sanırım. Ellerimi kullanıyorum, bazen işe yarıyor! [Gülüyor] Zorluklar yaşadığım da oluyor. Ama büyük bir problemle karşılaşmıyorum genel olarak. Çok fazla Türkçe kelime de bilmiyorum; fakat bir tane favorim var. Biri bana, ‘nasıl gidiyor’ diye sorduğunda, bazen [ellerini kullanarak Türkçe konuşuyor] ‘şöyle böyle’ diyorum. Türkçe’de en iyi yaptığım şey bu [Gülüyor].
Türkiye’deki geleceğin hakkında bir planın var mı?
Burada yaşamayı seviyorum. Ailem burada olmaktan çok memnun. İstanbul’da birçok arkadaşımız var. Daha önce defalarca söyledim gibi; İstanbul, harika bir şehir. Güzel yemekler, hoş insanlar var. Bu sezondan sonra Galatasaray ile bir yıllık daha sözleşmem var. Umarım burada daha uzun seneler kalabilirim. Bu benim göstereceğim performansa bağlı. İyi oynayarak kendimi yeniden kanıtlamayı umut ediyorum. Kulübümüz beni tutmak isterse ben de burada kalmayı çok isterim.
Üzerinde, “CimBomBom” yazan yeni sarı-kırmızı kramponların çok büyük ilgi gördü. Bunun kararını nasıl verdin?
Taraftarlarımız bizi karşılık beklemeden destekliyor. Ben de onlar için bir şeyler yapmak istedim. Kendi dekorasyonum. İlk düşündüğüm mutlaka formamızın renklerinde, yani sarı ve kırmızı olması gerektiğiydi. Taraftarlarımız bizim 12. adamımız gibi. Bize her zaman yardımcı oluyorlar. Ben de bu kramponlarla birkaç maç daha oynadıktan sonra onları Manchester United maçında giydiğim formayla birlikte satışa çıkaracağım. En yüksek teklifi veren kişi kramponların ve formanın sahibi olacak. Ben de oradan elde edilecek geliri bir hayır kuruluşuna bağışlayacağım.”
Sözlerini bildiğin, sevdiğin bir Galatasaray tezahüratı var mı?
En iyisi benim ismimi söyledikleri! [Kahkahalar] Dürüst olmam gerekirse, maç esnasında kulaklarımı kapatıyorum. Tamamen oyuna konsantre oluyorum. O yüzden çok fazla bir şey duymuyorum. Ancak maçların başında herkesin sessizliğe büründükten sonra üçe kadar sayarak bir anda zıplamaya ve seslendirmeye başladığı tezahüratı çok seviyorum. Arena’daki Liverpool maçında, ilk kez Galatasaray taraftarının önüne çıkıyordum, şu an yanımda kim oturuyordu, tam hatırlayamıyorum; ama biri bana dedi ki, ‘Johan, bak şimdi, bir anda hepsi susacak ve birden biri zıplayarak şarkılar söyleyecek.’ Gerçekten tüylerim diken diken olmuştu. Daha önce böyle bir şey görmemiştim, inanılmazdı.
Galatasaray taraftarları seni çok seviyor. Onlara neler söylemek istersin?
Ben de onları seviyorum. Onların bizlere her maçta gösterdikleri destek ve sevgin için minnettarım. Bazen dışarıda karşılaştığımız zamanlarda bana ve eşime de oldukça saygılı yaklaşıyorlar. Manchester United maçında ise inanılmazlardı. Bazı günlerde Youtube’de dolaşıyorum ve tribünlerde neler yaptıklarına bakıyorum. Dünyanın her yerinde destek veriyorlar bize. Bu da bizim ihtiyacımız olan şey. Onların bize verdikleri sevgiye karşılık ligde şampiyon olmak ve Şampiyonlar Ligi’nde turlar geçebilmek için elimizden geleni yapacağız.
Golcü oyuncu, geçen sene sakatlanarak sahayı terk etmek zorunda kaldığı Fenerbahçe maçıyla ilgili olarak "Üzgündüm, çok üzgündüm. Soyunma odasında ağlıyordum. Kendimi tutamıyordum" dedi.
İŞTE ELMANDER RÖPORTAJI
Galatasaray ile 2011-2012 sezonunda kazandığın lig şampiyonluğunu futbolu bıraktığın gün kariyerinin tam olarak neresine koyacaksın?
Her zaman kalbimde ayrı bir yeri olacak. Belki bizim şampiyon olmamızı beklemeyenler vardı. Ama biz iyi bir iş çıkardık. Özellikle şampiyonluğun geliş şekli harikaydı. Son maçta, Fenerbahçe deplasmanında… Bu şampiyonluk, hep aklımda olacak. Her zaman kalbimde taşıyacağım. Oynadığımız oyun, taraftarlarımızın bize verdikleri destek, hepsi unutulmazdı. Taraftarlarımız bu sezon da muhteşemler. Ama kulüpteki ilk sezonumdu. Ve onların tutkusuna inanamamıştım. Bazı maçlar öncesinde bizi kapılarda, tesis duvarlarının üzerinde bekleyen yüzlerce insan vardı. Araçlarıyla bizi takip ederek bizimle birlikte stada kadar geliyorlardı. Gerçekten inanılmazdı, böyle bir duyguyu daha önce yaşamamıştım.
Fenerbahçe maçına ilk 11’de başlamıştın. Daha sonra bir şanssızlık yaşayarak kenara geldin. Bir süre devam etmene rağmen olmadı. Oyundan çıktığın an neler hissediyordun?
Üzgündüm, çok üzgündüm. Soyunma odasında ağlıyordum. Kendimi tutamıyordum. Düşünsenize, bütün bir sezon bunun için yaşamışsınız. Tüm çalışmalarınızı orada olmak için yapmışsınız. Ve önünüzde tek bir 90 dakika kalmış. Sezonun kararının verileceği bir maça çıkıyorsunuz. Ya şampiyon olacaksınız ya da olamayacaksınız! Tabii ki orada yer almak, takımınıza yardım edebilmek istiyorsunuz. Kenara gelmek zorunda kaldığımda, takımımı yalnız bıraktığımı düşündüm. Çok üzgündüm, elimden bir şey gelmiyordu; çünkü ayağımda kırık bir kemik vardı! Kolay değildi. Yine de denedim; ama çok zordu. Sonunda, şampiyonluğu kazandığımız an çok karmaşık duygular yaşıyordum. Şampiyon olduğumuz için çok mutluydum; fakat diğer yandan ayağımı iyi hissetmiyordum.
Soyunma odasında o maçta oynayamayan takım arkadaşların da vardı, onlarla karşılaştığın anda neler yaşandı?
Herkes üzgündü; çünkü ağlayarak soyunma odasına girmiştim. Dediğim gibi, ağlıyordum ve çok karmaşık duygular içindeydim. Önümüzde bir Avrupa Şampiyonası vardı. Orada da oynamak istiyordum. Duygusal bir ortamdı benim için. Ama oradaki arkadaşlarım bana çok destek oldu. Tabii bir yerden sonra maça dönmek zorundaydık. Soyunma odasında küçük ekranlı bir televizyon vardı. Maçı o televizyondan izlemeye çalıştık. Orada oldukça iyi bir destek aldım. Sadece takım arkadaşlarımdan değil, sağlık ekibimizden de.
Maç sonunda tünele doğru giderken “tüm sezon” hakkında bir söz söyledin. Taraftarlar, o sözü kullanarak tişörtler hazırladı, şarkılar söyledi. O an aklından neler geçiyordu?
Dürüst davrandım. Öyle hissediyordum. Ve bunu söylerken oldukça dürüsttüm. Sezon boyunca oynadığımız oyunla şampiyon olmayı hak etmiştik. Tabii ki bunu burada bir kez daha söylemeyeceğim [gülüyor]. Geçtiğimiz sezonun en iyi takımı, en iyi futbol oynayan takımı bizdik. Sezonun son bölümü için her şeyi söyleyebilirsiniz; ama benim için oldukça garipti. Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor ile ikişer kez daha oynadık. Bu en azından olması gereken yol değildi. Bütün sezonu oynadıktan sonra bunun pek önemi kalmıyor. Bu uygulamanın yeni sezonda olmaması çok doğru bir karar.
Peki, maçtan bir gün öncesi?
Ve maçtan önce otelin önünde sizi bekleyen topluluk… Daha önce böyle bir şey görmüş müydün? Asla! Asla, kesinlikle! Daha önce böyle bir tecrübe edinmemiştim. Öylesine duygusal bir ortam vardı ki… Otobüste cam kenarında oturuyordum. Dolayısıyla dışarıda olup biteni rahatlıkla görebilme imkânım vardı. Oturdum. Ve otobüsün etrafındaki kalabalıktan birine gözüm takıldı. Hıçkırarak ağlıyor, dualar ediyordu. Onu görünce bu maçın, şampiyonluğun o insanlar için ne kadar büyük bir anlam taşıdığını daha iyi anladım. Evet, tabii ki bizim için de çok önemliydi. Ama taraftarların gözünden bunu daha net şekilde görebilmiştim. O resim hâlâ aklımdan çıkmıyor. Belki benim yaşlarımda, 30’larında bir adam… Ağlıyordu, kazanabilmemiz için Tanrı’ya adeta yalvarıyordu. Hafızamda hep yer edecek bir andı.
Önünde Avrupa Şampiyonası vardı. Ve belki senin jenerasyonun için son büyük turnuva olabilirdi. Oyundan çıkarken, “Avrupa şampiyonasını kaçıracağım” diye düşündün mü? [page_end]
Kenara geldiğimde düşünmüyordum, açıkçası aklımdan dahi geçmemişti. Ama soyunma odasına geldikten belki bir 20 dakika sonra, oturuyor ve biraz düşünmeye başlıyorsunuz. Ben de bir anda farkına vardım, ‘ah’ dedim, ‘belki Euro 2012’yi de kaçıracağım.’ Duygusal anlardı. Ama [elini tahtaya vuruyor] artık bunların hepsi geçti. Şu an sağlıklıyım. Taraftarlarımıza, takım arkadaşlarıma ve kulübüme daha fazlasını verebilmek adına çok çalışacağım.
Uzun süreli bir sakatlıktan döndüğün zaman psikolojin nasıl oluyor?
“Bu topa da müdahale etmeyeyim” diye düşünmüyor, oyun tarzından asla vazgeçmiyorsun… Burada [eliyle kafasını işaret ediyor] hiç problem yok, her şey mükemmel. Bir sakatlık yaşadığınızda tabii ki üzülüyorsunuz. Ben geçtiğimiz sezon başında da dizardı kirişimden ufak bir problem yaşamıştım. Dönüşte sürekli daha iyi olarak performansımın üzerine koydum. Ayağımdaki sakatlıkta ise durum farklı oldu. Moral bozucu; fakat ben bunları düşünerek stilimi değiştiremem. Her zaman mücadele ederim. Beni ben yapan özellikler bunlardır çünkü. Eğer kazanabileceğim bir topa müdahale etmezsem, o ben olmam.
Sana göre geçtiğimiz sezonun kırılma anı hangisiydi?
Sezona iyi başlamamıştık. İstanbul BŞB ile Gaziantepspor maçlarını kaybettik. Ama daha sonra üst üste galibiyetler aldık. Ayrıca sistemi değiştirerek, çift santrfora döndük. Sanırım sezonun bizim adımıza kırılma anı oldu. Ankara’daki Gençlerbirliği maçından sonra Fenerbahçe’yi yenerek lider olduk…
Türkiye Ligi’nde şampiyonluk yaşayan tüm takımlara en az bir gol atmayı başardın. Senin için en özeli hangisiydi?
Tabii ki Fenerbahçe’ye karşı attığım ilk gol! Herkes biliyor, iki kulüp arasında büyük bir rekabet var. Onlara evimizde bir gol atmak çok güzel bir histi. Fenerbahçe’ye saygı duyuyorum, Türkiye’nin en büyük kulüplerinden birine gol attığım için de çok şanslıydım. Beşiktaş’a attığım, topun direğe çarptıktan sonra yere düştüğü gol de güzeldi. Ama son dakikadaki golü de her zaman hatırlayacağım. Harika bir andı.
Bu sezon hücum hattında yeni partnelerin var. Umut Bulut ile beraber yarattığınız baskı rakip savunmacıların işini zorlaştırıyor. Burak Yılmaz ise sezona çok iyi başladı. Onlar hakkında neler söylemek istersin?
Evet, Umut ile ikimiz hücumda baskı yapmayı seviyoruz. Sürekli koşuyoruz. Sezona çok iyi başladı. Neredeyse yakaladığı tüm gol pozisyonlarını değerlendirmeyi başardı. Maç / gol ortalaması saygı uyandırıcı. Sanıyorum, maç başına ortalama bir gol buluyor. Çok iyi bir insan. Ayrıca saha dışında da harika bir profesyonel. Vücuduna, fiziksel gelişimine çok dikkat ediyor. Kendisine iyi bakıyor. O takımımız için bir elmas. Sahada olduğu zaman %100’ünü vermek için elinden geleni yapıyor. Bizim de onun bu özelliğine çok ihtiyacımız olacak; çünkü sezon çok uzun. Burak Yılmaz? Çok iyi! Galatasaray’daki her oyuncu gibi o da çok iyi bir insan. Ceza sahasında sıradışı bir bitirici. Bu sezon bizim için oldukça önemli goller attı, Şampiyonlar Ligi’ndeki beş golü de o attı! Takım sistemine alıştıkça daha da iyi oynuyor. Ben iki arkadaşımından da daha fazla sayıda gol göreceğimizi düşünüyorum.
Türkiye’de ikinci yılını yaşıyorsun. Günlük hayatta kullanabildiğin Türkçe sözcükler öğnebildin mi?
Türkçe öğrenemedim. Bu konuda ben biraz tembelim sanırım. Ellerimi kullanıyorum, bazen işe yarıyor! [Gülüyor] Zorluklar yaşadığım da oluyor. Ama büyük bir problemle karşılaşmıyorum genel olarak. Çok fazla Türkçe kelime de bilmiyorum; fakat bir tane favorim var. Biri bana, ‘nasıl gidiyor’ diye sorduğunda, bazen [ellerini kullanarak Türkçe konuşuyor] ‘şöyle böyle’ diyorum. Türkçe’de en iyi yaptığım şey bu [Gülüyor].
Türkiye’deki geleceğin hakkında bir planın var mı?
Burada yaşamayı seviyorum. Ailem burada olmaktan çok memnun. İstanbul’da birçok arkadaşımız var. Daha önce defalarca söyledim gibi; İstanbul, harika bir şehir. Güzel yemekler, hoş insanlar var. Bu sezondan sonra Galatasaray ile bir yıllık daha sözleşmem var. Umarım burada daha uzun seneler kalabilirim. Bu benim göstereceğim performansa bağlı. İyi oynayarak kendimi yeniden kanıtlamayı umut ediyorum. Kulübümüz beni tutmak isterse ben de burada kalmayı çok isterim.
Üzerinde, “CimBomBom” yazan yeni sarı-kırmızı kramponların çok büyük ilgi gördü. Bunun kararını nasıl verdin?
Taraftarlarımız bizi karşılık beklemeden destekliyor. Ben de onlar için bir şeyler yapmak istedim. Kendi dekorasyonum. İlk düşündüğüm mutlaka formamızın renklerinde, yani sarı ve kırmızı olması gerektiğiydi. Taraftarlarımız bizim 12. adamımız gibi. Bize her zaman yardımcı oluyorlar. Ben de bu kramponlarla birkaç maç daha oynadıktan sonra onları Manchester United maçında giydiğim formayla birlikte satışa çıkaracağım. En yüksek teklifi veren kişi kramponların ve formanın sahibi olacak. Ben de oradan elde edilecek geliri bir hayır kuruluşuna bağışlayacağım.”
Sözlerini bildiğin, sevdiğin bir Galatasaray tezahüratı var mı?
En iyisi benim ismimi söyledikleri! [Kahkahalar] Dürüst olmam gerekirse, maç esnasında kulaklarımı kapatıyorum. Tamamen oyuna konsantre oluyorum. O yüzden çok fazla bir şey duymuyorum. Ancak maçların başında herkesin sessizliğe büründükten sonra üçe kadar sayarak bir anda zıplamaya ve seslendirmeye başladığı tezahüratı çok seviyorum. Arena’daki Liverpool maçında, ilk kez Galatasaray taraftarının önüne çıkıyordum, şu an yanımda kim oturuyordu, tam hatırlayamıyorum; ama biri bana dedi ki, ‘Johan, bak şimdi, bir anda hepsi susacak ve birden biri zıplayarak şarkılar söyleyecek.’ Gerçekten tüylerim diken diken olmuştu. Daha önce böyle bir şey görmemiştim, inanılmazdı.
Galatasaray taraftarları seni çok seviyor. Onlara neler söylemek istersin?
Ben de onları seviyorum. Onların bizlere her maçta gösterdikleri destek ve sevgin için minnettarım. Bazen dışarıda karşılaştığımız zamanlarda bana ve eşime de oldukça saygılı yaklaşıyorlar. Manchester United maçında ise inanılmazlardı. Bazı günlerde Youtube’de dolaşıyorum ve tribünlerde neler yaptıklarına bakıyorum. Dünyanın her yerinde destek veriyorlar bize. Bu da bizim ihtiyacımız olan şey. Onların bize verdikleri sevgiye karşılık ligde şampiyon olmak ve Şampiyonlar Ligi’nde turlar geçebilmek için elimizden geleni yapacağız.