Elvan'ın kaşifinin yeni keşfi
Geçen hafta sonu İstanbul'daki Dünya Atletizm Şampiyonası'nda ilk madalyalarını kazandı Türkiye. İşte o şampiyonada bizi gururlandıran isimlerle yapılan ropörtaj...
"20 gün boyunca Kenya'nın şampiyon fabrikası denilen bölgesi Rift Vadisi'nde dolaştık. Sonunda önceden edindiğim bilgilerin ışığında gelecek vaat eden üç genç atleti Türkiye'ye gelmeye ikna ettik. Aralarından ilk başarıyı İlham yakaladı. Polat ve Tarık'ın sırası da gelecek." Önder Özbilen (44) böyle anlatıyor geçen hafta sonu Dünya Salon Atletizm Şampiyonası'nda gümüş madalya kazanan İlham Tanui Özbilen'in Türkiye'ye gelişinin perde arkasını.
Özbilen, perakende ve dağıtım sektöründe çalışmış bir üst düzey yönetici. Ama asıl övündüğü özelliği gençliğinde üç adım atlamada yarışmış bir atletizm sevdalısı olması. 1996-1998 arasında iki yıl Türkiye Atletizm Federasyonu yönetim kurulu üyeliği de yapmış. Amacı Türk atletizmine uluslararası alanda kalıcı başarılar sağlamak.
Bu uğurda 1990'ların sonunda nasıl Etiyopya'da Elvan Abeylgesse'yi bulduysa şimdi de yeni cevherler katmak istiyor Türk atletizmine. Geçen yıl Kenya'da keşfedip Türk vatandaşlığına geçmelerine ön ayak olduğu üç genç atlet de yeni projesinin temel taşı. "2010'un aralık ayında karımı da alıp Kenya'ya gittim. Amacım orta ve uzun mesafede yetenekli birkaç atleti bulup Türkiye'ye getirmekti. Yaklaşık üç hafta şampiyon atletlerin de yetiştiği Rift Vadisi bölgesinde dolaştım. Önceden aldığım istihbaratlar doğrultusunda bazı atletleri izledim."
Özbilen'in dikkatini çeken atletlerden biri de Eldoret'teki William Tanui'ydi. Onu izledi, sonra ailesini ziyaret etti. Fransa'da bir yol yarışını kazanmıştı ama ülkesinde 5000 metrede ancak 34. sıradaydı. Sonunda üç atleti Türkiye'ye gelmeye ikna etti: Tanui'nin yanı sıra Patrick Kipkirui Langat (23) ve Paul Kemboi (21). "Geçen yıl şubatayında, oturma izni almaları için Türkiye'ye getirdik üçünü de. 8 Haziran'da Türk vatandaşı oldular. Ama işimiz bitmedi. Çünkü asıl izni Uluslararası Atletizm Federasyonu IAAF'ten almamız lazımdı. Milli olmadıkları için Kenya'nın izni gerekli değildi. Ama IAAF süreci uzatabilirdi. Usta Fransız avukatla çalıştık. Sonunda IAAF, bu yılki Dünya Salon Atletizm Şampiyonası'na iki hafta kala Türkiye adına yarışma iznini verdi."
SOYADIMI VERMEK İÇİN BABAMDAN İZİN ALDIM
Bu süreçte Türk vatandaşlığına geçen Kenya kökenli atletlere birer de isim bulmak gerekiyordu. Burada da Özbilen'in çevresi devreye girdi. Yıllardır atletizmle uğraşan arkadaş grubuna başvurdu. "Üç atlete, atletizm sevdalısı üç arkadaş olarak soyadlarımızı verdik. Boğaziçi yıllarından beri tanışan Tayfun Arıkan, Murat Akdağ ve ben. Tabii bunun için kendi babama bile danıştım. 'Tabii oğlum. Faydası dokunacaksa, hiç sorun değil' yanıtını verdi."
Sadece isimle kalmadı Önder Özbilen. Bu üç gencin yeni ülkelerine uyumunu sağlamak için adeta ailesinin bir parçası yaptı. Onları evine davet etti, ailesiyle tanıştırdı. İstanbul'da, Maslak semtindeki ENKA tesislerinde kalan atletleri hiç yalnız bırakmadılar Türkiye'de. "Buraya entegre olmaları çok önemli. Türk kültürünü, Türkçe'yi öğrenmeleri lazım. Bunu sağlamak için mümkün olduğunca beraber geziyoruz. Hele son şampiyonada İlham'ın doping kontrolünden sonrasını görmeliydiniz. Bütün aile oradaydık."
Peki basında zaman zaman çıkan devşirme atletlere karşı itirazlara ne diyor Özbilen? "Şu itiraz oluyor hep: Yabancı kökenli atletler Türk gençlerinin önünü tıkıyor. Ama bu dallarda Doğu Afrikalılarla baş etmek mümkün değil. Türk atletler zaten orta ve uzun mesafelerde barajı geçemiyor. B barajını geçenler de ilk turda eleniyor. Bence Milli Takım turistik gezi yeri değil. Sadece katılmak için gidilmez. Ayrıca Türk atletler yurtdışı yarışlara katılmak istemiyorlar."
DÖRT AŞAMALI PROJEM VAR
Geçen yıl işlerimi tasfiye edip kendimi tamamen atletizme bu alana vakfetmeye karar verdim. Atletizmde tek madalyalık başarıları kabul etmiyorum. Gördüğüm kadarıyla Türk atletizminde iyi sporcu yok, başarı az. Yetenekli gençleri bu spora çekemiyoruz. Atletizmde başarı için dört kademeli bir plan yaptım: 1)İyi sporcu bulmak 2)İyi yarışma 3) Entegre olmuş yabancılar 4)Voleybol ve basketbola yönelmiş uzun gençleri atletizme çekmek
Okul yıllarında kaleciydim
İLHAM ÖZBİLEN (22)
Kenya'da herkesin koşucu olduğunu zannediyoruz bazen. Hakikaten siz de çocukluğunuzdan beri koşuyor musunuz?
- Aslında tam da böyle değil. Okul yıllarında kaleciydim. Hatta takım kaptanıydım. 2006'daki bir maçta kafamı direğe çarpınca futbolu bıraktım. 2007'de ilk yarışımı koştum. 800 metreydi yanılmıyorsam. 6. veya 7. olmuştum.
Ailenizin bir etkisi oldu mu sizi atletizme yönlendirmekte?
- Babam da zamanında 100 metre koşmuş. Yani atletizmden anlar. Ama mısır yetiştiren bir çiftçi ailesiyiz sonuçta. Dört kız, üç erkek kardeşim var. Onların arasında sporcu yok. Ama şimdi bana özenerek koşmak istiyorlar.
İlk önemli çıkışınızı ne zaman yaptınız?
- 2008'de kros yarışlarına katılıp, 10 kilometre koşuyordum. Sonra pistte bir süre 800 metre koştum. En sonunda 2008'in sonlarında 1500 metrenin benim için ideal olduğunu gördüm. Çünkü daha uzun mesafeler için dayanıklılığım yetersiz. 800 metredeyse ayrı bir sürat var. 2009'da Kenya adına dünya şampiyonası seçmesine katıldım ama başarılı olamadım. 2009'da Selanik'teki Dünya Atletizm Finali'ndeki birinciliğim herhalde ilk çıkışımdı.
Gençken örnek aldığınız bir atlet var mıydı?
- Bir Kenyalı olarak biraz tezat ama Etiyopyalı Haile Gebrselassie. Çocukken onun kazandığı zorlu yarışları izlerdik. İşin ilginci, arkadaşlarım da koşu stilimi ona benzetirdi.
Yeni ülkeniz olarak Türkiye'yi tercih etmenizin özel bir sebebi var mı?
- Buraya gelirken başka teklifler vardı, özellikle Körfez ülkelerinden. Ama bunlar sadece başarıya endeksliydi. Halbuki yeni ülkemde desteğin sakatlık halinde de sürmesi lazım. Körfez ülkelerine giden ve vatandaşlığa geçen bazı arkadaşlarımızın halini biliyoruz. Burada ENKA kulübünden maaş ve kamp desteği alıyorum. Aynı zamanda olimpik sporcu programı kapsamında Türkiye Atletizm Federasyonu'ndan da belli bir miktar alıyorum.
Önder Özbilen burada sizi ailesinden biri gibi kabul etmiş. Nasıl buldunuz Türkiye'yi?
- Önder sayesinde Kenya ve Türk kültürlerinin nasıl yakın olduğunu gördüm. Bizde de aile çok önemli. Birbirimize çok bağlıyız. İstanbul'a gelmeden büyük bir şehir olduğunu biliyordum. Ama bu kadar çok yüksek bina göreceğimi tahmin etmezdim. Burada şaşırdığım bir şey var: Hava çok soğuk. Kenya'da sıcaklık 22 derecenin altına pek düşmez. Bir de hava kirliliği bazen rahatsız ediyor beni. Buna karşılık insanlar çok sıcak. Hem çok yardımseverler hem iletişime açıklar. Önder bazı Türkçe kelimeleri bana öğretti ama biraz daha uzun zaman geçirirsem Türkçe dersi alacağım.
Türkiye'de futbolun ne kadar ağır bastığını da görmüşsünüzdür mutlaka...
- Evet, televizyonda sürekli futbol maçı var. Türkiye'ye gelince Önder'in sayesinde Galatasaraylı oldum. Ama henüz maça gidemedim. 2002 Dünya Kupası'nda Türkiye'nin yarı final oynadığını da çok iyi hatırlıyorum. Oyunculardan Hasan Şaş'ı biliyorum. Bir de topu kafasının üstünden aşırarak çalım atan bir oyuncu vardı. Kimdi o? (İlhan Mansız'ı kastediyor)
Yıllık takviminizi nasıl planladınız? Türkiye'de ne kadar kalacaksınız?
- Şöyle bir programım var: Ekimden şubata kadar yani Türkiye'deki kış sırasında, Kenya'daydım. Sonra salon sezonu için şubatta Türkiye'ye geldim. Marttan mayısa kadar yine Kenya'da olacağım. Haziran ve temmuz aylarını Türkiye ile Avrupa arasında yarışlara katılarak geçireceğim.
Olimpiyatlar öncesi dönemde nerede olacaksınız?
- Olimpiyatlar için İngiltere yerine Kuzey Fransa'da kamp yapacağız. Zaten pek çok atlet Olimpiyat Köyü'ndeki karambole yakalanmamak için orada kalmıyor. Yarışa iki gün kala Londra'ya geçeceğiz.
"Kültürlerimiz çok yakın. Türkçe öğrenmek için ders alacağım"
Düşmemek için dua ederim
* En sevdiğim yiyecek Kenya mutfağından ugali. En sevdiğim içecek sütlü çay. Türkiye'de pideyi ve döneri çok sevdim.
* Kenya'nın üç büyük kabilesinden Kalenjinler'denim. Hıristiyanım.
* Yarışlardan önce bir alışkanlığım var: Yarış sırasında düşmemek için dua ederim mutlaka.
* Evliyim, iki buçum yaşındaki oğlumla karım Kenya'da.
Benim de sıram gelecek
POLAT KEMBOİ ARIKAN (21)
Ben de 10 bin metre koşarak başladım. İki yıl önce mesafeyi kısalttım. Ailemde hiç sporcu yok. Ben de gençken Kenyalı uzun mesafeci Paul Tergat'ı örnek alırdım. Maalesef bir türlü olimpiyat şampiyonu olamadı. Hep Gebrselassie'ye geçildi. Bu Dünya Salon Atletizm Şampiyonası'nda tecrübesizliğe kurban gittim. 3000 metre yarı finalindeki itiş kakış yüzünden finale kalamadım. Yoksa Balkan Şampiyonası'nda buradakinden 20 saniye daha hızlı koşmuştum. Yakında benim de sıram gelecek.
Bana 'Abla' diyorlar
GÜLCAN ÖZBİLEN
Ben de Önder'le Kenya'ya gittim. Oradaki üç haftada iki ülkenin adetlerinin nasıl benzediğini gördüm. Hepsi babalarının karşısında sus pus. Aile kavramı çok önemli. Bizi geleneksel köy evlerinde ağırladılar. Orada birkaç gece geçirdik. Ama müthiş bir ülke olduğunu söyleyebilirim. Biz de üç atleti kendi evlatlarımız gibi benimsedik. Bana 'Gülcan Abla' diyorlar. Türkiye'ye uyum sağlamalarına yardım etmeye çalışıyoruz.
Hürriyet-Alp ULAGAY