Erman Toroğlu hazırlıklı yakalandı
Lig TV'den ayrılan futbol yorumcusu Erman Toroğlu: "Her şeyin sonu var, bugünlere hazırdım"
Super Lig ihalesinin sonrasında, ne ihaledeki rekor fiyat, ne de Mehmet Emin Karamehmet'in soğukkanlılığı bu kadar konuşuldu.
İhaleden bir gün sonra, "Futbolda küfür bitecek, yoksa bu para çıkmaz" diyen Digiturk Genel Müdürü Ertan Özerdem'in açıklamasında da herkes sözün nereye gittiğini biliyordu. Pazar akşamları futbol tutkunlarını ekrana kilitleyen Maraton'un iki koşucusundan (!) biri Erman Toroğlu, ihale sonrasının tartışılan en önemli ismi olarak 14 yıllık koşusunda mola aldı.
Bütün bunlar yaşanırken Londra'da olan Toroğlu'nun telefonu kilitlendi. Dostları, gazeteciler, herkes "Hocam ne oluyor?" diye aradı. Erman Hoca Londra uçağından cuma öğle saatlerinde indi, ardından Digiturk Genel Müdürü Ertan Özerdem ile buluştu. Sonra da soluğu, dostlarıyla hoş beş ettiği Beyoğlu Balıkpazarı'ndaki mekânı Merih'te aldı... Vişneli cin'ini sipariş etti, rendelenmiş turp salatası, turşu tabağı masaya geldi. Muhabbet koyulaştı... Toroğlu, Gazete Habertürk'Ten Esen Evran'a olan biteni anlattı.
'Salatalık Antalya'dan kamyona konuyor, gelene kadar uzuyor' dediniz, fiyatlar düştü, 'Hormonlu tavuk yemem' dediniz tavuk tüketimi düştü. Digiturk'ten ayrıldınız şimdi ne olacak?
Ekonomi konuşacaktık, şimdi bu soruya cevap vermem. Çarşambadan sonra... Aslında bilmiyorum, şu aşamada hiçbir şey bilmiyorum. Resmi bir şey yok hâlâ daha.
Gönlünüzde ne var?
Şu aşamada hiçbir yorum yapma şansım yok. Çarşamba günü yazacağım olan biteni.
Bir köşe yetecek mi yaşadıklarınızı anlatmaya?
Ben uzatmam, kısacık yer yeter.
Başka bir kanaldan yorumculuk teklifi geldi mi?
Geldi.
Diyelim ki kabul ettiniz. Hemen başlar mısınız? Yoksa biraz ara vermek, dinlenmek mi istersiniz?
Ligin ortasında başlamam. Yarım başlamak yarım bırakmaktır bir işi.
Bu hayatta içinizde kalan bir şey var mı?
Futbol oynadım, milli takım forması giydim. Hakemlik yaptım, hayalim dünya kupalarında görev almaktı. Ben girdim, iki sene sonra yaş 48'e, bir sene sonra 45'e indi. Olmadı. Lisede okurken kafamda, Avustralya, ABD, ya da Kanada'ya gidip okumak vardı. Bu üç ülkeydi hayalim, şimdi düşünüyorum üçü de doğru seçimmiş. Ama olmadı.
Bundan sonra içinizde kalan şeyleri yapmak gibi bir projeniz olabilir mi?
Her şeyi yapabilirim, dedim ya mikrop almaya hazır yara gibiyim.
Mersin'de limon bahçeniz vardı, ilgileniyor musunuz hâlâ?
Babadan kalma bir bahçem var Mersin'de. Ama limon bahçesini bozdum. Şeftali, mandalina ektim. Para için değil, babamın hatırası için yapıyorum o işi ben. Çünkü tarım Türkiye'de ölmüş, üreticilik iş değil. İşin kötü tarafı tohumlarımızı kaybettik. Domatesi kesiyorum, domates işiyor. Biz 'işemek' deriz. Kesersin su akar. Halbuki elini attığın zaman insan teni gibi basıp çıkmalı. İçi akmamalı. Bizi tohuma bağlı bir ülke haline getirdiler.
Organik tarım yapılıyor evet. Ama organiğin yüzde 25'i hakikidir. Gerisi sahte organik.
Tavuk yemiyor musunuz gerçekten?
Ben hormonlu tavuk yemem dedim. Ama mutlaka doğru üreten şirketler var. Ben genelden bahsediyorum. Mesela Türkiye'de futbol denince Alex'in, Fatih Terim'in, Erman Toroğlu'nun aldığı paradan bahsediliyor. Ama genele bakmak lazım. Bu ülkede evine et götüremeyen futbolcu var. Birinci ligden bahsetmiyorum. Ama genelin yüzde 70'i evine et götüremez. Ben bunu çok gündeme getirdim, getirdiğim için de başımı ağrıtıyorlar. İstemiyorlar, bu konuların yansıtılmasını... Futbolcular arasında ekonomik düzen son derece çarpık. Uçurum var.
Sayın Özerdem, ihalede verilen tutarın yüksekliğinden bahsederken, “Kulüpler bu parayı yüksek transfer ücretleriyle çar çur etmesin” demişti...
Şimdi o topa girmem. Daha sonra girerim.
Hal Yasası'nı değiştiriyorlar. İncelediniz mi taslağı?
İnceledim biraz. Orada enteresan işler var. Bakıyorsunuz hep bir yerde sakatlık var. Yaş-sebze meyvede şu anda satışın yüzde 70'i kaçak. Devlet bir taraftan düzeltiyor bir taraftan çanak tutuyor. Şimdi hallerle büyük marketler kavgası başladı. Eskiden pazarlarla haller çarpışıyordu. Çünkü pazarlar parsellenmişti. Pazar falan kalmadı şimdi.
Sever misiniz pazar gezmeyi?
Pazara çıkmaya bayılırım, maldan anlarım çünkü. Geçen yıl Bodrum'da pazarda geziyoruz. Domates alacağız. Yanımdaki arkadaşım, “Ya alalım şuradan çıkalım” dedi. İstediğim gibi bulamıyorum ki... Maldan anlamak da
kötü. Sonunda buldum istediğim gibi.
Ekonomide her ürünün, hizmetin bir ömrü vardır. Ürün ya da hizmet kendini yenilemezse yok olur. Siz kendinizi yenilediniz mi?
Kendinizi değiştiremezsiniz. Ama ben insanla iç içe yaşamayı seviyorum. Mesela Şansal diyor ki, 'Beyoğlu'nda hadiseler oluyormuş, niçin gidiyorsun.' Şansal burada gezmez, ama ben oğluyla geziyorum. Burası benim ülkem, 'İti var kopuğu var' diyor Şansal, burası benim ülkem, ben mücadeleyi severim. Ha Şansal sevmez mi, o da sever. O da sokak adamıdır. Açık hava sinemasında gazoz satan bir adamdır. Ama gelmiyor işte.
Kazandığınızı neye yatırdınız?
Para yatıracaksanız arsaya ve gayrimenkule yatıracaksınız ve belediyelere yakın olup planları bileceksiniz. Ben yapamadım. Çünkü yaptığım iş öyle bir iş ki, açığın olmayacak. Bundan sonra bir şey kazanmasam da yaşarım, onun için de rahatım. Topluma bir şey verir miyim diye uğraşan bir adamım, doğru yaptığım da gözüküyor. Hatalarım olabilir. Ama az olduğuna inanıyorum.
Marka olarak değerlendirseniz kendinizi?
Ben halk markasıyım. Geçen hafta Londra'daydım. Bir mağazaya girdim, alışveriş yapmak önemli değil, alışverişten sonra parayı ödemek mesele. 20 kasa var, her birinde kuyruk 50 metre. Sordum bu ne iş? Mağazanın konsepti şu, hani yollarda tezgâh kurup mal satanlar var ya işte o malları alıp mağazaya taşımışlar. Bir şeyler değişiyor. Ama değişimi kontrollü yapmak lazım.
Tutumlu musunuz?
Alırken kazanacaksın, ticarette bu çok önemlidir, satarken değil. Alırken kazanamazsan satarken kazanamazsın.
Herhalde bugüne kadar iyi paralar kazandınız...
Yoo, futboldan ve hakemlikten iyi para kazanmadım. Yorumculuktan -Allah razı olsun- iyi para kazandım. Ama para her zaman gelmez. Ayağını yorganına göre uzatacaksın. Her şeyin sonu var. Bugünlere kesinlikle hazırdım.