‘Eski’yi arayan şehir!
Her şey güzel fakat Eskişehirspor için işler iyi gitmiyor. 'Eski'yi mumla arıyor ve durum oldukça üzücü. Çünkü Eskişehirspor sıradan bir şehir takımı değil.
Uzun zamandır gitmeyi planladığım ama bir türlü fırsat bulamadığım bir yerdi Eskişehir. Şehrin ne kadar düzenli, tertipli ve huzurlu olduğunu, Türkiye'nin en yaşanılır şehirlerinden biri haline geldiğini zaten uzun zamandır duyuyor ve bu kazanımları sağlayan, gerçek bir sanatçı olduğunu kanıtlayan bilim insanı, siyasetçi, hoca Yılmaz Büyükerşen'e hayranlık besliyorduk.
Porsuk Çayı'nı, üzerindeki gondollarla Venedik'e çeviren, kendi elleriyle yaptığı balmumu heykellerinin müzesini açan, korkusuz gazeteci Uğur Mumcu'yu korkakça katledenlerin bomba koydukları arabasını alıp onun anısına oluşturduğu parka yerleştiren, Türkiye'nin ilk ve tek yerli otomobili Devrim'i sergileyen, 'eski'ye saygı, geleceğe yatırım yapan bir şehir oldu Eskişehir.
Her şey güzel fakat Eskişehirspor için işler iyi gitmiyor. 'Eski'yi mumla arıyor ve durum oldukça üzücü. Çünkü Eskişehirspor sıradan bir şehir takımı değil. 1965 yılı gibi geç bir tarihte gönüllülerin kurduğu, hiç şampiyon olmamış ama ikincilikler üçüncülükler elde etmiş, federasyon kupasını kazanmış, bir İspanyol takımını eleyen ilk Türk takımı olmuş, dördüncü yılında Süper Ligi 2. bitirme başarısını gösteren, 18 bin kişiyle 3. lig maçı oynayan, 15-20 bin kişiyle deplasmana giden, İstanbul hegemonyasına başkaldıran ilk Anadolu kulübü. Bu durum coşkulu bir taraftar kitlesi oluşmasını sağlamış, Eskişehir en çekinilen ekiplerden olmayı başarmıştır.
Şimdilerde, takım maalesef tarihinin en kötü dönemini yaşıyor. Bir alt lig olan 1. Lig'de, 8. hafta itibariyle, 5 mağlubiyet ve kalesinde gördüğü 21 golle son üç takım arasında yer alan Eskişehir'i taraftarları yine de terk etmiş değil. Futbol tarihimizin ilk amigosu olarak gösterilen “Amigo Orhan” gibi bir efsane yetiştirmiş, kolay mı? Taraftarı öylesine coştururdu ki birçok maçta seyircinin takımın önüne geçtiği görülürdü. İstanbul kulüpleri kendisini kiralamak, transfer etmek bile istemişlerdi. Hakkında, dünyanın en büyük orkestra şefi denilen Amigo Orhan, yalnızca bir tribün lideri değil, aynı zamanda kulübün faaliyetlerini takip eden, yanlış gördüğü yere itiraz eden, kulüp başkanı için, “O başbakan, ben Cumhurbaşkanıyım!” diyecek kadar gönülden bağlıydı.
Zamanında ulaşım zorluklarına rağmen 15-20 bin kişi deplasmana giden, tamamen küfürsüz ve centilmen tezahüratla örnek olan, bugün modern bando takımıyla adeta bir görsel ve işitsel şölen sunan Şimşekler, takımlarını hak ettiği yerlerde görmek istiyor. Son Hatayspor maçının 3-0 kaybedilmesi büyük hayal kırıklığı yaratmasına rağmen, taraftar maç sonunda oyuncuları tribünlere çağırıp alkışladı. Çünkü sahada arzulu, hırslı ve mücadeleci gençler vardı. Fakat maddi sıkıntıların bir türlü çözülememesi, beklenen desteklerin gelmemesi durumu iyice çözülmez hale getirdi.
Sezon başında oyuncularına lisans çıkarma problemi yaşayan kulüp, 20 yaş ortalamasındaki genç ve tecrübesiz gençlerin canla başla mücadeleleriyle ayakta durmaya çalışıyor. Ocak ayına kadar da bu kadro dışında bir alternatif söz konusu değil ve transfer yasağının kalkmaması da ihtimaller dahilinde.
Eskişehirspor Teknik Direktörü Fuat Çapa, kariyer açısından, maddi açıdan her türlü fedakârlığı yaptıklarını, ancak bir yere kadar direnebildiklerini söylüyor:
“Biz hiçbir zaman gemiyi terk eden kişi olmayacağız. Delikleri kapatmak için mücadele ederiz. Ama bizi aşan şeyler olacaksa da yapacak bir şey yok. O zaman duygusallığı, benimsemeyi bir kenara bırakıp geleceği düşünmek zorundayız."
Kulüp Başkanı Halil Ünal'ın, genel kurula gideceği ve herhangi bir aday çıkarsa yönetimin yenilenmesi için aday olmayı düşünmediği gelen bilgiler arasında.
Taraftarı, yöneticisi, antrenörü, hepsi Eskişehir'in kötü bir duruma düşeceğinden endişe ettiklerini ifade ediyorlar. Herkes üzerine düşeni, elinden geleni yapmaya çalışıyor ama anlaşılan mesele sportif başarısızlıktan biraz daha ötede.
Zira bu ortamda, bir taraftan da "Yeni Eskişehirspor" gibi bir oluşumun gündemde olduğu konuşuluyor. Efsane Eskişehirspor'un da kapanması! Bu şekliyle daha fazla gidemeyeceği, kapanmaktan başka çaresinin kalmadığı...
Zaten zor durumdaki kulüp için şimdi de bu tarz yok etme operasyonlarına girişildiği söyleniyor. Ne diyelim? Umarız dedikodudur. Hoş, bu ülke stadın bulunduğu arsayı değerlendirmek dahili türlü hesaplar için küme düşürülen, kapatılan spor kulübü az mı gördü?
Mesela, Eskişehir'de oynanacağı haftalar öncesinden duyurulan 17 Kasım'daki Türkiye-İsveç maçı neden Konya'ya alındı? Kim bu kararı aldı veya aldırdı? Eskişehir'den daha mı kötü ağırlayacaktı? Daha az mı ateşleyecekti takımı? Önceki milli maçlarda alnının akıyla örnek bir organizasyon, parmak ısırtan bir destek ortaya koyan Eskişehir neden cezalandırılmak isteniyor? Aslında yaptıkları o armaya, futbola gönül verenleri, mevcut sporcuları ve geleceğini orada gören gençleri, umutlarını azimlerini öldürmekten başka bir şey değil.
Umut verici bir iki kelam da edelim madem. Eskişehir böylesi zor durumda iken U15 takımı tam aksi halde. Ligde liderliğe yükselen U15 takımı, tamamı Eskişehirli futbolculardan oluşuyor. Anadolu’dan çıkıp, İstanbul'a kök söktüren “dördüncü büyük” Trabzonspor da şampiyonluklarını ve en başarılı dönemlerini hep kendi toprağından yetiştirdiği oyuncularla almıştı. Demek ki sonuç yine aynı yere varıyor. Bir iki sezonu kurtarmak için milyonlar harcayarak yıldız getirmek değil. Bıkmadan usanmadan, yıllarca ince ince işleyerek altyapı, altyapı, altyapı… Eskişehir’in geleceği umut veriyor, Eskişehirspor için de aynı temennilerle…