MİLLİ TAKIM

Fatih Terim'in 5 büyük günahı

Fatih Terim, 2010 Dünya Kupası Elemeleri boyunca aynı hataları yaparak acı sonu hazırladı. İşte Terim in 5 büyük suçu...

Fatih Terim'in 5 büyük günahı

Habertürk Gazetesi'nin haberine göre Fatih Terim, 2010 Dünya Kupası Elemeleri boyunca aynı hataları yaparak acı sonu hazırladı. İşte Terim in 5 büyük suçu...

1- OYUNCULARA SIRTINI DÖNDÜ

Milli Takım patronunun yanlışlarının başında, kişisel sorunlar yaşadığı oyuncuları kolay silmesi gösteriliyor. Özellikle gol yollarında yaşanan kuraklığı son dönemdeki formuyla çözebilecek Fatih Tekke’nin uzun süredir çağrılmaması, Terim’in en büyük yanlışı olarak değerlendiriliyor. Tecrübeli çalıştırıcı her ne kadar bu konunun kişisel bir sorundan kaynaklanmadığını ima etse de bu sezon Rusya’da harikalar yaratan Fatih’in Bosna maçı kadrosunda olmaması sonumuzu hazırladı. Aynı şekilde elemeler boyunca diğer yasaklılar İbrahim Toraman, Gökdeniz, Mehmet Topuz’a da ihtiyaç duyduk. Ayrıca Anadolu kulüplerindeki istikrarlı performansları hiçbir zaman umursamadı, takıma girişin tek yolu 4 büyüklere transfer olmaktan geçti.

2- AHENK KAYBOLDU

Fatih Terim her ne kadar oyuncularının her zaman büyük saygı duyduğu bir isim olarak ün yapmış olsa da çıkmaz sokakta son bulan Güney Afrika yolculuğu sırasında bu saygınlık da sekteye uğradı. Üst üste gelen başarısız sonuçların ardından öğrencilerine soyunma odasında sert ifadeler kullanınca, futbolcularla arasına kara kedi girdi. Manevi evladı durumunda olan, en zor gününde destek verip bütün eleştirileri göğüslemek uğruna kadroya çağırdığı Emre Belözoğlu ile bile Ali Sami Yen’deki İspanya karşılaşması sonrası kötü oldu. Bu krizin Milli Takım’da kaptanlığın el değiştirmesine kadar gitmesi, olayın boyutunu ortaya koyuyordu.

3- B PLANI İŞE YARAMADI

Euro 2008’de elde edilen galibiyetleri kendisini eleştiren basınla hesaplaşma fırsatı olarak gören Fatih Terim, tarihe geçecek bir performans sonrası kazandığımız Çek Cumhuriyeti karşılaşmasının ardından bile “Yazılarınızı değiştirtmek zorunda kaldığımız için özür dileriz” şeklinde alaycı ifadeler kullanmıştı. Turnuva boyunca ve sonrasında, maç içinde yaptığı hamlelerin önemine vurgu yaptı ama çıkardığı 11’lerdeki yanlışlıkları hep görmezlikten geldi. Ama 2010 macerasında o kadar şanslı değildi. Yine birçok maçta kenardan yapılan hamleler sonrası kendimize geldik. Yani hep B planı ile çıkış kapısına ulaşmaya çalıştık. Fakat bu kez Avrupa Şampiyonası’ndaki ‘kendine geliş’ formülünün sırrını kaybetmiş görünüyorduk. Terim “Nasıl olsa çeviririz” mantığıyla ilginç 11’leri seçmeyip de istikrarın peşinden gitseydi, Bosna’yı geçebilirdik.

4- HEP FANTEZİYE KAÇTI

Evet, sakatlıklar belimizi büktü. Ama bu sorun hocamızın her maçta fanteziye kaçan kadrolar tercih etmesini geçerli kılmıyor. Belçika maçına sol bek pozisyonunda bugünlerde kimsenin adını hatırlamadığı Denizlisporlu Çağlar Birinci’yle başlayan, Bosna Hersek karşılaşmasında sahaya kulübünde hiç şans bulamayan Batuhan Karadeniz’i süren, İbrahim Kaş konusunda kimsenin anlamadığı bir ısrar sergileyen, Belçika mücadelesinde 1996’da Galatasaray’a gelir gelmez oyun tarzını beğenmediği için kapının önüne koyduğu, o günden beri bir kez bile A Milli Takım forması giymemiş 32’lik seyyah Ceyhun Eriş’e forma veren, en kritik Bosna maçında oyunun kalbi olan ön libero pozisyonuna sadece savunma özellikleriyle dikkat çeken Trabzonsporlu Ceyhun Gülselam’ı
koyarak maçın kontrolünü rakibin ele geçirmesine neden olan Fatih Terim’in kararları hep sorgulandı. Zaten güvendiği futbolcuların kulüplerinde oynayıp oynamadığını kafaya hiç takmayan Terim’in, bir de kimsenin aklına getirmediği oyuncularla kazanarak ders verme hırsı evde kalmamıza neden oldu.

5- ÖFKESİNİ KONTROL EDEMEDİ

1996’da Türkiye’yi tarihinde ilk kez Avrupa Şampiyonası’na taşıyan Fatih Terim’in ikinci Milli Takım döneminde ana gündem maddesi, sonuçlar değil hiç bitmeyen kavgalarıydı. Her konuşmasında kendisini eleştiren gazetecilere mesaj kaygılı demeçler veren teknik adam, bu psikolojiyi 90 dakikaların içine de taşıyınca büyük sorunlar baş gösterdi. İlk puan kaybımızı yaşadığımız Belçika mücadelesinde rakip takımın hocası Vandereycken ile kenarda ikinci bir maç yapan Terim, enerjisini bu olaya yönlendirirken, kaçan 2 puanın nelere mâl olacağını kestiremiyordu. Bosna deplasmanında golün oluştuğu pozisyonda hakemin verdiği faul kararına tepkisini aşırı biçimde gösterip tribünü boylaması da komutanın ordusunu savaşta yalnız bırakması anlamına geliyordu. Bu tavırlar ülkenin, takımın arkasında tek yumruk olmasını da engelledi.

Yorumlar