Fenerli futbolcuların önemli eksiği
F.Bahçe Beşiktaş maçını Sabah'a değerlendiren Erdoğan Aktaş, Fenerbahçeli futbolcuların en büyük eksiğini tespit etti...
Zeki... Çevik... Ya ahlak?
Futbolun en acımasız kuralı, herhalde sonuçtan gidilerek değerlendirilmesidir. Çünkü sonuç iyiyse, her şey iyidir. Değilse, yandınız. Tıpkı dün Şükrü Saraçoğlu'nda olduğu gibi. Fenerbahçe kazandığına göre, ondan iyisi yok. Durum bu. Yani herkes öyle düşünüyor, ama ben değil.
Söz konusu futbol olunca o çirkinliklere takılıp kalıyorum. Emre gibi bir futbolcunun bu denli çirkef hareketler yapmasına dayanamıyorum. Sadece bu maç da değil; o yetenekli Emre, hemen her maçta aynı. Sadece zeki ve çevik, ama üçüncü madde yok onda. Maalesef öyle bir yetenek, futbol hayatını da bu eksiklikle tamamlayacak. İbrahim Kaş'a ne demeli? Zeki de değil, çevik de. Futbol ahlakından ise zerre nasibini almamış gibi oynadı.
Bilica'nın penaltı pozisyonundan sonra yaptıkları... Yaptığı hareket, sadece faul değil, neredeyse adam öldürmeye tam teşebbüs. Olur böyle şeyler desek de, penaltı noktasını kazımasına ne demeli? Rakibe vururken çevik olan Bilica, sonra yaptıklarıyla hangi zeka seviyesine sahip olduğunu da göstermedi mi? Peki ya ahlak? Söylenecek söz yok. Söz konusu futbol olunca, zeki ve çevik oyuncular ne kadar keyif veriyorsa, yapılan ahlaksızlıklar da o kadar can sıkıyor.
Bu kadar ahlaksızlıkla sonuca gitmeye çalışan zihniyet, Türk futbolundaki kaliteyi yükseltemez. Futbolda ahlak olmayınca, zeka da çeviklik de önemini kaybediyor. Hal böyle olunca kendi ligimizde oynar, kendi ligimizde eğleniriz biz. Bu kadar.
BEŞİKTAŞ RUHUNU KAYBETTİ
Aslında futbol bir bütün. Öncesi, sonrası, oyun sırasında olup bitenler ve seyir keyfi. Bitmedi. Yöneticisi, hakemi, taraftarı, televizyon yorumcusu. Bitmedi. Vizyonu, öngörüsü, yerellikten kurtulup küreselleşme çabası...
Fakat tüm bunlar Beşiktaş'ta olmuyor, olamıyor. Çünkü Beşiktaş ruhunu kaybetti. Ruhunu kaybeden bir takım, ne kadar takım olabiliyorsa, Beşiktaş da ancak o kadar oluyor işte. Takım dediğimiz, bir bütünlüğün ortak ritmi, ortak enerjisi ve o enerjinin yönetimi değil midir? İşte Beşiktaş tüm bunları kaybetti. Üstelik o kadar kaybetti ki, aynı ruhsuzlukla Kadıköy'e gitti ve sadece o ruhsuz hal yansıdı sahadan dışarıya.
Beşiktaş, ruhunu öyle bir kaybetti ki, artık nedenleri, bile tartışılmıyor. Bırakın nedenleri tartışmayı, sonuçlarını da tartışan yok. Ona buna saldırmakla, başarısızlığın nedenlerini başkalarına yüklemekle olmaz bu iş. "Biz şampiyon olamazsak falanca olsun" demekle de olmaz.
O ruh kayboldu mu geriye bir şey kalmıyor. Üstelik bunu göremeyenler, nedenlerini ve sonuçlarını da tartışmayınca, aklını da kaybetmiş oluyor. Boş verin şampiyonluğu falan, önemli olan bu ruhtur. Yüzyıllık onurun, muhteşem gururunu yaşamam ruhu.
Başkasını bilmem, ama Beşiktaş'ın ruhunu kaybettiğini görünce, ben de aklımı kaybediyorum.
ERDOĞAN AKTAŞ / SABAH
Futbolun en acımasız kuralı, herhalde sonuçtan gidilerek değerlendirilmesidir. Çünkü sonuç iyiyse, her şey iyidir. Değilse, yandınız. Tıpkı dün Şükrü Saraçoğlu'nda olduğu gibi. Fenerbahçe kazandığına göre, ondan iyisi yok. Durum bu. Yani herkes öyle düşünüyor, ama ben değil.
Söz konusu futbol olunca o çirkinliklere takılıp kalıyorum. Emre gibi bir futbolcunun bu denli çirkef hareketler yapmasına dayanamıyorum. Sadece bu maç da değil; o yetenekli Emre, hemen her maçta aynı. Sadece zeki ve çevik, ama üçüncü madde yok onda. Maalesef öyle bir yetenek, futbol hayatını da bu eksiklikle tamamlayacak. İbrahim Kaş'a ne demeli? Zeki de değil, çevik de. Futbol ahlakından ise zerre nasibini almamış gibi oynadı.
Bilica'nın penaltı pozisyonundan sonra yaptıkları... Yaptığı hareket, sadece faul değil, neredeyse adam öldürmeye tam teşebbüs. Olur böyle şeyler desek de, penaltı noktasını kazımasına ne demeli? Rakibe vururken çevik olan Bilica, sonra yaptıklarıyla hangi zeka seviyesine sahip olduğunu da göstermedi mi? Peki ya ahlak? Söylenecek söz yok. Söz konusu futbol olunca, zeki ve çevik oyuncular ne kadar keyif veriyorsa, yapılan ahlaksızlıklar da o kadar can sıkıyor.
Bu kadar ahlaksızlıkla sonuca gitmeye çalışan zihniyet, Türk futbolundaki kaliteyi yükseltemez. Futbolda ahlak olmayınca, zeka da çeviklik de önemini kaybediyor. Hal böyle olunca kendi ligimizde oynar, kendi ligimizde eğleniriz biz. Bu kadar.
BEŞİKTAŞ RUHUNU KAYBETTİ
Aslında futbol bir bütün. Öncesi, sonrası, oyun sırasında olup bitenler ve seyir keyfi. Bitmedi. Yöneticisi, hakemi, taraftarı, televizyon yorumcusu. Bitmedi. Vizyonu, öngörüsü, yerellikten kurtulup küreselleşme çabası...
Fakat tüm bunlar Beşiktaş'ta olmuyor, olamıyor. Çünkü Beşiktaş ruhunu kaybetti. Ruhunu kaybeden bir takım, ne kadar takım olabiliyorsa, Beşiktaş da ancak o kadar oluyor işte. Takım dediğimiz, bir bütünlüğün ortak ritmi, ortak enerjisi ve o enerjinin yönetimi değil midir? İşte Beşiktaş tüm bunları kaybetti. Üstelik o kadar kaybetti ki, aynı ruhsuzlukla Kadıköy'e gitti ve sadece o ruhsuz hal yansıdı sahadan dışarıya.
Beşiktaş, ruhunu öyle bir kaybetti ki, artık nedenleri, bile tartışılmıyor. Bırakın nedenleri tartışmayı, sonuçlarını da tartışan yok. Ona buna saldırmakla, başarısızlığın nedenlerini başkalarına yüklemekle olmaz bu iş. "Biz şampiyon olamazsak falanca olsun" demekle de olmaz.
O ruh kayboldu mu geriye bir şey kalmıyor. Üstelik bunu göremeyenler, nedenlerini ve sonuçlarını da tartışmayınca, aklını da kaybetmiş oluyor. Boş verin şampiyonluğu falan, önemli olan bu ruhtur. Yüzyıllık onurun, muhteşem gururunu yaşamam ruhu.
Başkasını bilmem, ama Beşiktaş'ın ruhunu kaybettiğini görünce, ben de aklımı kaybediyorum.
ERDOĞAN AKTAŞ / SABAH