Kılıçdaroğlu Belediyespor'u kapatsın!
2-1'lik skorla İstanbul BB karşısında 3 puana ulaşan Beşiktaş şampiyonluk yolunda altın değirinde 3 puanı kazanırken sahaya koyduğu futbol eleştiri aldı.
Spor yazarları siyah-beyazlıların bu futbolunun iç açıcı olmadığını yazdı. Yorumlar şöyle:
Mehmet Demirkol: Bu takımı kapatacağım: (Milliyet)
Kemal Kılıçdaroğlu eğer anketlerde çıkan farkı kapatmak istiyorsa çözüm basit. Yapması gereken net... ‘Seçimi kazanırsam bu takımı kapayacağım’ vaadi yeter. Anketlerde çıkan fark kapanır, en az 5 puan öne geçmesi de kesindir. Ya da AKP, Beşiktaş ya da Kadıköy’ü kazanmak istiyorsa bu vaadi kullanabilir.
Çünkü dün Beşiktaş’ın kazandığı 3 puana rağmen son derece can sıkıcı bir rakip vardı. Kabul edelim ki, 3 büyüklerin taraftarı için bu takım, bu belediyenin en can sıkıcı hizmeti.
Oysa dün Beşiktaş, Bobo’lu, Nobre’li, Delgado’lu, Tello’lu, Ernst’liydi. Ayrıca özellikle Cisse’sizdi de...
2 santrforlu, bol hücuma dönük oyunculuydu Beşiktaş.
Öyle ki, takım sanki Mustafa Denizli tarafından değil de spor yazarlarının oylarıyla belirlenmiş gibiydi. Ancak bu uzlaşma takımının verimliği yerlerde süründü. Bu yılın belki de en verimsiz iç saha performansıydı.
Üstüne üstlük Belediye’nin ilk yarıda oynadığı oyun, geçen hafta Antep’in ulaştığının da üzerinde bir pozisyon zenginliği yarattı. Kapalının en çok protesto ettiği oyuncu, yani kaleci Hakan Arıkan’ın kritik kurtarışlarının oyunun rengini değiştirdiğini söylemeli. Yine onların en çok eleştirdiği Abdullah Avcı’nın da hakkını vermek lazım bu oyun için.
Geçen hafta Bekir dalıp içeri girendi, bu hafta bunu yapan Marcin oldu. Geçen hafta Beto kaçırandı. Bu hafta İskender lige çıktığından bu yana belki de en kötü şut verimliliğiyle oynadı. Oysa Denizli’nin, pardon spor yazarlarının bu ofansif, ama etkisiz takımını cezalandırabilirdi.
Öte yandan Bobo yine tıpkı geçen haftada olduğu gibi sürekli ofsayta takılarak Nobre’nin ayarını bozdu. ‘Çok forvet çok hücum değildir’i manifesto haline getiren bir maçtı anlayacağınız.
Böyle terse kaykılan dengeye rağmen kazanılan 3 puan Denizli’nin 26. Hafta iddialarını iyice kuvvetlendirdi. Mustafa Hoca’nın bildikleri herkesin bildiklerinin çok üzerinde... Başka bir boyutta sanki. Neredeyse parapsikolojiye giriyor. Ne yalan söyleyeyim, hocadan dün bir kez daha korktum.
Ama küçük bir uyarı yapmadan da geçmemeliyim. Ernst’i çatlatmayın, isyan ettirmeyin. Biraz yardım edin. Herkes Marco Aurelio değil...
Vedat Okyar'ın yorumu bir sonraki sayfada..[page_end]
Vedat Okyar (Vatan): Kazanma Hırsı
Beşiktaş'ın bundan sonra içeride oynayacağı maçlarda puan kaybına tahammülü yok. Dün akşam için de oyun aynen öyleydi.
Denizli, bana göre sahaya sürdüğü 11'le ve düşüncesiyle çok makûl bir kadro yapmış. Ama oynayanlar oyunu tutamadı.
Belediye takımıyla oynamak zor. Adamlar kendi yerlerinde en yakın akrabalarıyla bile seyirci bulamıyor. Kalabalık gördüler mi, sinsi top oynuyorlar. Rakibin de sinirini bozarak, aceleleri de olmadığı için ayağa top yapıyorlar, oynadıklarından keyif almaya çalışıyorlar.
Hakeme bir şey söyleyecek halim yok. Maçın üstüyle, başıyla da oynamadı. Ne gördüyse onu üfledi. Yardımcı hakemin Tello'nun golündeki marifeti büyük. Top olduğu gibi kalenin içinde. Ondan önce Nobre'nin attığı kafa golü var. Benim baktığım yerden Nobre değil de, sanki Holosko ofsayt.
Mustafa'nın planı, projesi 2 hafta sonraki Sivas maçına kadar bir seri yakalamak. Bu ligde oynanacak kolay maç yok. Ama kolaya getirecek bir Beşiktaş var. Bu tip oyunlarda erken gol ilâçtır, anahtardır. Anahtar da Denizli'nin elinde. İyi kullanırsa vaat ettikleri olur.
Atıf Keçeci'nin yorumu bir sonraki sayfada..[page_end]
Atıf Keçeci (Zaman): Önce Durdu Sonra Vurdu
Süper Lig'in tepesine göz diken Beşiktaş için bu maçtan üç puanla çıkmak haftayı kârlı kapatmak anlamındaydı. Taraftar da şampiyonluk havasına girmiş, tribünleri doldurmuştu. Misafir ekip için ayrılan bölümde hiçbir seyircinin olmaması, Belediye destekli takımların seyir bakımından futbola hiçbir katkılarının olmadığının göstergesiydi.
Ernst orta sahadan forvete yardım amacıyla görevlendirilmişlerdi. Alman futbolcu, ilk yarım saat gösterdiği gayreti, sonrasında devam ettiremeyince forveti besleme anlamında verimlilik gösteremedi. Büyükşehir'in atak futbolunun, Sivok'un defans blokunun içine girmesiyle 5'li bir hal alması dikkat çekiciydi.
Sahada daha çok görünen Belediye idi. Orta sahada dün ne yaptığını anlayamadığımız Delgado'yu, Mustafa Denizli ancak 60'ta fark etti ve Holosko ile değiştirdi.
Beşiktaş'ın defanstan çıkışlarda haftalardır devam eden organize paslarla rakip yarı alana top taşıma becerisi, haftalar geçmesine rağmen hâlâ başarılı olamıyor. Kanatları kullanmakta biraz İbrahim Üzülmez çabalasa da ters tarafta Ekrem Dağ'ın katkısını özellikle ilk yarı göremedik.
Beşiktaş kazanmak zorunluluğunu ancak 70'ten sonra idrak edebilmişti. Bu dakikadan sonra tempo karşılıklı olarak yükselince top da her iki taraf arasında gitti geldi. 82'de bir faul atışında Barbosa topu kale içinde tamamlayarak skoru beraberliğe taşıdı. Gökhan Zan'ın kale içerisinde göğüs stopu yaparcasına topa müdahalesi arzulanan galibiyet golü olarak rakip filelerde buluşunca maç öncesi temenniler de yerini bulmuş oldu.
Sanlı Sarıalioğlu'nun yorumu bir sonraki sayfada..[page_end]
Sanlı Sarıalioğlu (Yeni Şafak) : Kartal Zor Da Olsa
Beşiktaş, bir hafta önceki Gaziantep maçında olduğu gibi, ilk yarıyı yine çöp kutusuna attı. Rakibine üç pozisyon verdi, kendisi tek pozisyonda kaldı. Oyuna ağırlığını hiçbir şekilde koyamadı. Orta alan organizasyonu sıfırdı. Oyunu rakip yarı alana yıkamadı. Atak girişiminde hemen hemen hiç bulunmadı.
Büyükşehir Belediye açık oyunu tercih etmişti. Topu kazandığında gözü Beşiktaş kalesindeydi. Güçlü rakiplerine oldukça zorlu anlar yaşattılar. Özellikle İskender'in pozisyonunda Hakan mükemmel bir kurtarışla Büyükşehir'e gol fırsatı vermedi.
İkinci yarıda Mustafa Denizli Delgado'ya daha fazla tahammül edemedi ve hemen 61'de dışarı aldı. Yerine giren Holosko sağ kanada geçti, Ekrem de Delgado'nun görevini yapmaya başladı. Bu değişiklik Beşiktaş'a hem orta alanda, hem de ileride daha bir canlılık getirdi.
Büyükşehir Belediye ilk yarıdaki görüntüsünün dışına çıkmıştı. Bu kez hedefi daha çok tek puandı. Beşiktaş kalesiyle pek fazla ilgileri yoktu. Beşiktaş özellikle uzun toplarla tehlikeli olmaya başladı. Karamboller peş peşeydi. Gol geldim geleceğim diyordu. Büyükşehir tehlikenin farkında değildi. Sonunda da karambollardan biri golle sonuçlandı. Beşiktaş amacına ulaşmıştı.
Ancak hemen hatırlatayım bu oyunla her maç kazanılmaz. Beşiktaş'ta çok kötü oynayan oyuncu sayısının bu denli fazla olması ürkütücü.
Basri Baykoç'un yorumu bir sonraki sayfada..[page_end]
Basri Baykoç (Fanatik): Şili Anahtarı
Yine dün gece Denizli'nin, hücuma dönük kağıt üstü düşünceleri ne yazık ki hayata geçemedi. Kaç maçtır aynı durum söz konusu. Her maç için farklı tercihlendirilen orta alan, Beşiktaş'ı hücumda amaçladığı düzende tutamıyor. Dün gece de, kısır maçı Tello çözdü.
Delgado, Tello ile yan yana geldiği zaman, iki işi bir oyuncu yaptığında, Beşiktaş'ın yaratıcılığı düşünüldüğünün aksine fakirleşiyor. Üstelik dün dikkat çekici diğer olay, Ernst'in kötü oluşuydu. Cisse-Ernst ikilisinin bozulması, hem Alman oyuncunun performansını düşürdü, hem de Erman ve Efe gibi motorik özelliği güçlü olan oyunculardan kurulu Belediye orta sahasını üstün gösterdi.
Ne zaman ki, bitime yakın bölümde İbrahim Toraman sağdan, İbrahim Üzülmez soldan gelmeye başladı; bunların sonucunda kurulan baskı, Beşiktaş'ın sayısal üstünlüğe ulaşmasında pay sahibi oldu.
Beşiktaş kalesi fazla tehlike yaşamasa da, Siyah-Beyazlı defans oyuncularının tümünün sahanın en iyileri olmaları da dikkat çekiciydi. Özellikle Toraman ve Gökhan'ı da bir adım öne alabiliriz. Beşiktaş zor da olsa bir galibiyet aldı, yine üretmeden kazandı. Tello'nun üstlendiği çilingirlik, bu maça da damgasını vurdu.
Hakem, Beşiktaş'ın nizami bir golünü iptal etti, ofsayt olanını ise geçerli saydı. Bir anlamda hatalarıyla ödeştirmiş oldu.
İlker Ateş'in yorumu bir sonraki sayfada..[page_end]
İlker Ateş (Fotomaç): İşkence Bitti
Sonda yazacağımızı yazının başında söyleyelim. Beşiktaş'ın ikinci golü Gökhan Zan mı Bobo mu attı bu tartışılır ama tartışılmayacak bir şey var. Gol ofsayt. Ancak, bir başka gerçek daha var. Beşiktaş'ın Nobre ile attığı golün sayılmaması ise bir facia. Çünkü bu pozisyonda ofsayt yok.
İstanbul BŞB'nin beraberlik golünden hemen 1 dakika sonra Beşiktaş'ın ikinci golü kazanması ise mucize gibi bir şeydi. İstanbul BŞB, UEFA Kupası'nın çılgın takımı Metalist'e benziyor. Birinci sınıf futbol oynuyorlar. Her takımı yenebilecek oyun planları var. Hatayı asla affetmiyorlar. Beşiktaş bu inanılmaz galibiyeti yaşamasa geçen haftanın 12 puanlık ikramlarının hiçbir değeri kalmayacaktı.
Nobre'ye laf yok. Canını dişine takarak oynuyor. Bobo'ya gelince... Resmen döküldü. Gökhan Zan'ın kaleye giden gollük vuruşunu çizgi üstünde tamamlamaktan başka "Aferin" dedirtecek hiçbir etkinliği olmadı. Orta sahanın dinamosu Ernst'in bile döküldüğü bir maç olduğunu söylersek gerisini siz anlayın. Ekrem ve Delgado'nun sahadaki varlıkları hiç hissedilmedi. Kurtaracı olarak sonradan oyuna giren Holosko'nun da "sıfır" çektiğini söyleyebiliriz. İşin özeti, Beşiktaş dün gece uçak kazasından sağ kurtulan bir yabancı gibiydi. Nihayet İstanbul BŞB işkencesi bitti.
Fatih Dodğan'ın yorumu bir sonraki sayfada..[page_end]
Fatih Doğan (Fotomaç): Kritik Galibiyet
Şampiyonluk yolunda kazanılan her puan değerlidir. Oyunun iyi mi kötü mü olduğuna bakılmaz. Bu açıdan bakarsak Beşiktaş altın değerinde üç puan kazandı. Rakipleri karşısında avantajlı duruma geçti. Yenilgi ya da beraberlik halinde alınacak yarayı düşündüğünüzde kritik ve önemli bir galibiyet olduğunun gerisinin teferruat olduğu da söyleyebilir.
Maça baktığımızda ilk 60 dakika oyun orta sahada gelişti. Her iki takım da kanatları yerinde kullanamadı. İstanbul BŞB'nin özellikle ilk 45 dakikada daha üstün olduğunu ve pozisyon bulduğunun altını çizelim. Orta sahayı 5 futbolcuyla kalabalık tutup, topu daha iyi kullandılar ve pozisyon buldular. Bunda Mustafa Denizli hocanın yeniden 4-1-4-1 sistemine dönmesinin payı vardı.
İkinci yarı özellikle Delgado'nun oyundan çıkıp Holosko'nun oyuna alınması Beşiktaş'ı hareketlendirdi. Ancak beraberliği sağlayan İstanbul BŞB oyunu soğutmaya başladı. Bu noktada hem taraftarın, hem de Beşiktaşlı oyuncuların alkışlanacak hırsı ortaya çıktı.
İlk 60 dakikadaki kötü futbolu unutmadan. Maçın yıldızının Hakan Arıkan olduğu bir ortamda maçı seyircinin baskısının kazandırdığını düşünüyorum.
Sinan Vardar'ın yorumu bir sonraki sayfada..[page_end]
Sinan Vardar (Takvim): Sadece Kazandılar
Beşiktaş için Belediye maçının önemi büyüktü kuşkusuz. Karşılaşma, Siyah-Beyazlılar için lig maratonunda hem bir dönüm maçıydı hem de konuk ekip karşısında iki sezondan bu yana yaşanan talihsizliği yenme anlamı taşıyordu. Ne var ki, maçın genelinde son derece kısır bir görüntü sergileyen Beşiktaş için vasatı aşamadılar dersek çok da abartmış olmayız.
Beşiktaş'ta dikkat çeken önemli unsurlardan biri de teknik direktör Mustafa Denizli'nin gerek sistem gerekse de oyuncu tercihlerindeki uygulamaları. Geldiği günden beri tek forvette ısrar eden deneyimli teknik adam, hele şükür bu alışkanlığı son 2 maçta bıraktı. Ancak, şimdi de forvet oyuncusundan defans yaratmaya çalışması oyuna damgasını vurdu.
Dakikalar tükendikçe Siyah-Beyazlılar gol için rakip kaleye yüklendi, ancak forvetler kale çizgisini geçmekte bir türlü başarılı olamadı. Nobre, Siyah-Beyazlı tribünleri ayağa kaldıran vuruşu yapsa da, kalkan ofsayt bayrağı taraftarların sevincini kursağında bıraktı.
Siyah-Beyazlı taraftarlar da derin bir "Ohhh" çekti. Sonuçta Beşiktaş, iyi oynamadı ama, bu son derece kritik karşılaşmada 3 puanı hanesine yazdırarak yoluna devam etmesini bildi.