Lig ertelenmesine bilimsel bakış!
Gençlerbirliği Yardımcı Antrenörü Bülent Kayıtken'in, lig ertelenmesine bilimsel olarak bakış açısı.
Türkiye'nin tek doktora sahibi antrenörü olan Gençlerbirliği Yardımcı Antrenörü Bülent Kayıtken'in, lig ertelenmesine bilimsel olarak bakış açısı.
11 ile 15. haftalar arasında sürpriz puan kayıpları yaşanır!
Sizce liglerin başlangıcının 9 Eylül'e ertelenmesi takımların performanslarını nasıl etkiler?
"Ligin ilk haftalarından itibaren çıkış yakalayan takımlar eğer 7 ile 9. haftalar arasında beklenenin çok altında bir performans ortaya koyup sürpriz bir beraberlik ya da mağlubiyet alırlar ise çok yüksek ihtimalle ligin 11 ile 15. hafta maçları arasındaki 5 haftalık dönemde sürpriz puanlar kaybedilebilirler. Çünkü 7 ile 9. haftalar arasındaki ilk hafif düşüş aynı büyük bir deprem öncesindeki gibi bir habercidir. Buna ek olarak yine ligin ilk 3-4 haftasında çok diri takım izlenimini verip daha sonra düşüşe geçerek hayal kırıklığı yaratan bazı takımlar yaklaşık 1,5–2 aylık aradan sonra 10 ile 12. haftalar arasında toparlanma sürecine girip ilk yarının son 7 müsabakası içinde beklenenin üzerinde performanslar ortaya koyarak ilginç sonuçların alınmasına sebep olabilirler. Ancak bu takımlar ikinci yarı kesinlikle istikrarsız performans ortaya koyacaklardır. Bir ihtimal soruna gerekli bilimsel yaklaşımı yerinde uygulayanlar Mart– Nisan döneminde seri yakalama ihtimalleri olabilir ama yine de istikrarlı bir grafik çizmeleri çok zor. Bu sene çok sürpriz takımlar küme düşecek.
Burada takımlar kesinlikle puan kaybedecek olarak algılanmamalı. Örneğin Fenerbahçe, Galatasaray, Trabzon ya da Beşiktaş takımları fiziksel olarak çok kötü oldukları müsabakalarda dahi sahip oldukları oyuncu kalitesine bağlı olarak oyunu lehlerine sonuçlandırabilirler. Daha açık konuşmak gerekirse yürümeye mecalleri yokmuş gibi gözüktükleri bir müsabakada bir Anadolu kulübüne karşı sadece oyuncu kalitesine bağlı olarak müsabakanın sonlarına doğru bir duran toptan gol elde edip daha sonraki dakikalarda da açılan rakibine karşı ikinci bir golü elde edebilirler. Tabelaya baktığınızda 2-0 net bir skordur. Ama kalkıp da düşüş evresine giren bir büyük takım fikstür gereği kendi evinde ya da deplasmanda Bursa, G.Antep, Kayseri gibi oyuncu kalitesi iyi sayılabilecek rakiplere ya da iyi savunma yapıp yukarıda bahsettiğim yükseliş evresinde olan diri bir Anadolu kulübüne denk gelirse mağlubiyetleri kaçınılmaz olur. Bu nedenle sonuçlar da sürpriz olarak yorumlanmamalıdır. Bu ligin herhangi bir bölümünde olabilir elbette ama yukarıda bahsettiğim dönemlerde çok daha belirgin olacaktır."
Peki bu dönemleri nasıl bu kadar net söyleyebiliyorsunuz?
[page_end]
"Bu hormonal bir süreç ve genel olarak Türk takımlarının benzer hazırlık evreleri geçiriyor olmalarına bağlı. Takımlar 5 Ağustos'u referans olarak antrenmanlarını planladılar ve çoğunlukla takımlar bu durumda ligin ilk 3 haftası içerisinde üç aşağı beş yukarı zirve yapacaklardı. Erken zirve yapanlar biraz daha önce, geç zirve yapanlar biraz daha geç olmak koşuluyla ortalama 3 ay yüksek performanslarını sürdüreceklerdi. Bu da takriben ligin ilk yarısının sonuna gelecekti. Ama şimdi ligin ortasına denk geliyor. Takımların bazıları uygun bir dinlenme yüklenme modeli oluşturup zirve performansı geciktirecekler. Ama zirve performansı bu durumda geciktirmek beraberinde zirve performans dönemini kısaltacak. Bazı takımlar da bunu bir avantaj! olarak tanımlayıp antrenman temposunu ara dinlenmeler yapıp devam edecekler. Esas sıkıntı bu takımlarda. Bu takımlar ne tam anlamıyla bir zirve yapacaklar ne de onu sürdürebilecekler. 2 hafta iyi 3 hafta kötü, 1 hafta iyi 2 hafta kötü olacaklar.
Bunun en büyük sebebi futbolcuların şu an yüksek tempolu dönem yüzünden sinir sistemlerinin yorgun olması. Sinir sistemi yorgun olursa hormonal tepkileri bir süre sonra baskılamaya başlar. Futbolcuları kolay kolay sürantrene etmek mümkün değildir. Hatta bilinen örneği de yoktur. Ancak kolaylıkla aşırı antrenman durumuna girip (excessive training) antrenman yüklerine cevap vermeyecek bir kısa süreli tükenme evresine girebilirler. Sırf bu bile bir sporcuyu 4 hafta etkiler. Takımda 3 oynayan futbolcunun aynı anda bunu yaşaması takımın geri kalan 8 oyuncusunun onların yükünü alması demek. Yapacakları hatalar da cabası. Onlar oynamazsa takım şablonu etkilenecek, yine problem! Kadrosu geniş olan takımlar bu süreçte daha az zararla çıkacaktır. Bunu engelleme şansı yok mu? Gerekli dinlenmeler yapılsa sorun çözülmez mi? Bunu engelleme şansı elbette ki var, hatta AVANTAJ HALİNE BİLE DÖNÜŞTÜRÜLEBİLİR.
Ancak bu öyle salt dinlenmeyle olmaz çünkü sinir sistemi maruz kaldığı yükün frekansı ne ise ona adapte olur. Yani tam adapte olmaya başlamış bir sinir sistemini yeniden durağan bir evreye sokarsanız takımın oyun temposu pas alış verişi, oyuncuların ikinci ve üçüncü hamleleri olumsuz yönde etkilenebilir. Bu nedenle dinlenmeler ne kısa ne de uzun olmalı, antrenmanlarda kısa ama sinir sistemini adapte olmaya devam ettirip onu tüketmeyecek düzeyde olmalıdır. Uygun beslenmeyle birlikte anabolizma aktifleneceği için sorun çözülebilir."
Peki buna bağlı olarak sizin yorumunuz nedir?[page_end]
"Aslında benim fikrimi sorarsanız bunların hepsi futbolcu kalitesine bağlı. Daha topun yanlış ayakla kontrol edilip takım arkadaşına olabilecek en riskli pasların verildiği, milli takımının stabil bir oyun felsefesi olmayan, liglerinde halen oturmuş sistematik bir takım savunması ve takım ofansının net ve istikrarlı bir şekilde yapılamadığı, kademe ve kaymalarda halen çok bariz hataların yapıldığı ülkemiz futbolunda yine de son sözü kaliteli kadroları olan takımlar söyleyecek. Siz istediğiniz kadar antrenman yapın, istediğiniz kadar koşun, debelenin, Alex gelir 70. dakikada atar. Sonra takımınız panik olur ve sistemden kopup mantıksızca riskler almaya başlar. Siz kenardan bağırırsınız ama artık maçın etkisiyle futbolcunuz kopmuştur, sizi algılamaz bile, aylarca çalıştığınız şablondan ayrılıp, şuursuzca açılır ve dakika 90 da Alex bir tane daha atar.
Avrupa'da üst düzey bir futbol oyuncusu 16 yaşına gelinceye kadar temel top kontrol ve pas varyasyonlarının her birini en az 5000–7000 defa tekrar ediyor. Otomatikleştikten sonra da çalışmayı bırakmıyor ve yapılan hesaplamalara göre futbol yaşantısının sonuna kadar temel top kontrolleri, paslar ve ilişkili vuruşların her birini en az 40.000'er defa tekrar etmiş oluyor. Bu rakam bir temel hareketin davranış haline gelip otomatikleşmesi için gerekli olan 2000 tekrarın tam 20 katı. Ayrıca bu tekrarlar da öyle hikayeden tekrar değil. Her seferinde en yüksek konsantrasyon ve en yüksek kalite hedefi ile yapıyor adamlar. 30 yaşında da bunu mu yapacağız diyip burun kıvırmadan yapıyorlar. Zaten bir çoğu o yüzden büyük futbolcu. Adamların daha pas kalitesine ulaşmamız, şimdi altyapılarda başlasak 7 ila 9 yıl alır. Aynı oyuncular 20 yaşına gelinceye kadar yaklaşık 4 farklı taktiksel dizilimin varyasyonlarını binlerce kere ofansif ve defansif olarak tekrar ediyor. Futbolu bırakıncaya kadar geçecek sürede yaptığı tekrarın hesabı yok. Onu ezberliyor, otomatikleşiyor. Müsabakada öndeyken de, gerideyken de disiplininden bu nedenle kopmuyor. Adamın gerideyken aldığı risk bile matematiksel olarak hesaplanmış saha metre kare alanlarına bağlı oluşturulmuş şablonlara dayalı. Adam riski bile şuursuzca almıyor. Zaten disiplinden kopmaları da ekstra durumlar haricinde çok zor çünkü antrenmanlardaki dar alan çalışmalar dahil hiç sistemsiz oynamamış, nasıl sistemsiz oynanır bilmiyor ki adam ? Bir de bu oyuncuların içine yetenekli, kazanma arzusu olan, sistem oyuncularını kattığınızda o takım kaliteli ve zor maç kaybeden bir takım haline geliyor. Bu nedenle bana şu an liglerin geç başlamasının bizi nasıl etkileyeceğini konuşmak çok mantıklı gelmiyor. Bunlardan önce tartışıp, hatta tartışmayı bırakıp futbol adına odaklanmamız gereken çok şey var. Çünkü Dünya futbolunda tartışılan gerçekler ile bizim ülkemizde tartışılan futbolun gerçekleri arasında çok farklar var"
Röportaj: Sevsin TELEKE/Ajansspor