MHK ve kul hakkı
MHK ve kul hakkı
Spor Toto Süper Lig'in 16.haftasında Galatasaray ile Fenerbahçe arasında oynanan derbi maça Raul Meireles'in hakeme yaptığı çirkin hareket damgasını vurmuştu. Kırmızı kartla oyun dışı kalan Portekizli oyuncu hakem Halis Özkahya'ya tükürdüğü ve her toplumda ayıp sayılabilecek bir şekilde el hareketi yaptığı gerekçesiyle 11 maç ceza almıştı. Ancak maçın oynandığı statta ve Tv'de maçı izleyenlerin gözü önünde cereyan eden hakeme karşı açık şekilde yapılan harekete ve tükürme olayına rağmen konuyu tahkime taşıyan Fenerbahçe'nin savunması sonucunda Meireles'in cezası 4 maça inmişti.
Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu (PFDK)'ndan 11 maç ceza alan ve çift sarı karttan dolayı 1 maç daha ceza alıp, toplam 12 maçtan men edilen Fenerbahçeli Raul Meireles'in ceza indirimini haksız bulan ben de dahil pek çok spor çevreleri de adaletsizlik yapıldığı inancıyla bu olumsuz duruma tepki gösterdiler. Meireles'in hakeme karşı ısrarla ve bilinçli bir şekilde ahlaksız el hareketinde bulunduğu net olarak ortada. Ahlaksızlığın, terbiyesizliğin, kural tanımazlığın ve ukalalığın hesabı olmaz. Bu çirkin hareket ne yapmak istediğinin bariz göstergesidir. Zaten ceza da bu harekete verilmiştir. Sporda en büyük ceza ahlaksızlığa, terbiyesizliğe verilir diye biliyoruz yoksa yanılıyor muyuz? Portekizli oyuncunun yaptığı hareket ortadayken buna kılıf aramanın, "aslında öyle değil de böyle yaptı" demenin manası yoktur.
Ayıp olan her yerde ayıptır. Kabahatin de milliyeti,cinsiyeti, anlısı, şanlısı,şöhretlisi ve şöhretsizi olmaz. Dolayısıyla tahkim her takıma ve her oyuncuya eşit mesafede olmalı. Zira bu hareket ileride kötü emsal teşkil edebilir. Bunun benzerini sahalarda görmek istemiyorsak tahkim kararını tekrar gözden geçirmeli. Ayrıca Meireles tarafından hakeme karşı yapılan çirkin hareketin çok daha hafifini yerli bir oyuncu yapsaydı onun belki de futbol hayati bitirilirdi. Demek ki; Avrupalı ve de şöhretli olunca muamele başka olabiliyor.
Kulüplerin ve yöneticilerin yayınladığı deklarasyonlarla ilgili bir gazeteye demeç veren Merkez Hakem Komitesi Başkanı Zekeriya Alp MHK' ya yönelik eleştirileri cevapladı. Haklı olarak maçın hakemini savundu. Bu savunma üzerine Fenerbahçe kulübünden yapılan açıklama ile MHK ve başkanı yalancılıkla ve hadsizlikle itham edildiği basına yansıdı.
Keza MHK Başkanı Zekeriya Alp müsabakalardaki olaylara, bizzat taraf olarak görüş bildirmemiş olduğu inancındayım. Ayrıca MHK Başkanı Alp hakeminin kararını savunmuş olabilir. Buna da, 'hakemini koruyan amir' görüntüsü yaratmak uğruna 'yalana sahip çıkmak' demek bana göre çok yanlıştır. Bu tür söylemler hakem camiasını töhmet ve etki altına almak demektir.
Süper Lig maçında Galatasaray ile Fenerbahçe arasında oynanan derbi maçta Fenerbahçe'ninPortekizli oyuncusu Meireles'e gösterilen kartların doğru olduğu kanaatindeyim. Hakemlerin verdiği kararlar nihaidir diye biliniyor.
Maçtan sonra hakemin şu kararı doğru bu kararı yanlış diye tartışmanın anlamı yok. Hakem Halis Özkahya'nın sarı lacivertli takımın futbolcusu Raul Meireles gösterdiği kart bana göre de doğrudur.
Örneğin bu konuda Avrupa liglerinde oynanan maçlara bakılabilir. Bundan daha hafif sayılabilecek durumlarda bile kırmızı kart gösterilebiliyor. Olayın tarafı olan kulüp ve yöneticilerinin verdiği demeçler MHK'yı etkileyebilir. Zira bu konuda yapılan baskın açıklamalar ilerideki maçları etkilemek için yapıldığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bu durum şimdiden kafalarda şüpheler doğurabilir.
Söz hakemlerden ve kararlardan açılmışken bu konu üzerine yapılan tavsiye ve nasihat edilen söze değinmeden geçmek haksızlık olur.
Kul hakkı söylemde olmamalı!
Tahkim'in Fenerbahçeli futbolcu Raul Meireles'e verilen cezada damping yaparak bir nevi sezon sonu indirimine gitmesi ve MHK başkanının görüşleri tartışılırken Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkan Vekili Ufuk Özerten, Merkez Hakem Kurulu (MHK) Üst Klasman Hakem Ara Semineri'nde hakemlere tavsiyelerde bulunarak ''Kul hakkı yemeden düdük çalın.'' demesi bana 2010-2011 yılının şampiyonluğunu hatırlattı.
TFF 1. Başkan Vekili Ufuk Özerten'in hakemlere yönelik olarak "Kurban olduğum Mevlamın affetmediği tek günah kul hakkıdır. Sakın ola ki kul hakkı yemeyin" dedi. Çok güzel ve bir o kadar da dikkat edilmesi gereken bir konu.
Ancak öğüt veren, tavsiyede bulunan kişinin lafının geçerli olabilmesi için hak ve hukuka ne ölçüde riayet ettiğine bakılır. Şayet o kişi hakkaniyet ölçülerine göre hareket ediyorsa sözü dinlenir, tavsiyesi kulak ardı edilmez. Fakat aksi olması halinde lafının bir önemi yoktur, yani hava-cıvadan ibaret olur.
Şimdi bu düşünceden hareketle TFF başkan vekiline sormak lazım. Bu kadar hak hukuku gözetmiyorsunuz da 2010-2011 sezonun şike davasından dolayı hukuki süreci devam eden lig şampiyonluğunun kupası TFF'de olması gerekirken neden Fenerbahçe'nin müzesindedir? Şike davasında Yargıtay Trabzonspor lehine karar verdiğinde durum ne olacak? Trabzonspor'a o kupa mı yoksa kupanın eşimi verilecek?
Aslında şaibeli dönemin kupası mahkeme sonuçlanıncaya kadar hiç bir kulüpte olmamalı. Nasıl ki; Hukuken dava konusu olan bir eşya adli emanete alınır,TFF'de kupayı kendi bünyesinde muhafaza etmeliydi. Şike davası sonuçlandığında adalet kimden yana karar verirse kupa ona teslim edilmeli.
TFF'de yanlış yapan varsa siz de onu aranızda barındırmayın. Yanlışa karşı "yanlış" demelisiniz. Tavsiyede bulunduğunuz söz TFF içinde geçerli olmalı. Her hangi bir konuda karar alırken benliğiniz için dünyadan ilişkinizi keserek kul hakkı yemeden el kaldırın, oy verin.
Son kelam olarak, TFF'nin resmi internet sitesinde 'Spor Toto Süper Lig Şampiyonlukları' bölümünde 2010-2011 dönemi şampiyonunun mahkeme kararlarına rağmen hala daha Fenerbahçe yazılı olması hem çok büyük bir yanlış hem de abesle iştigaldir. Anılan dönemde şampiyonun Fenerbahçe olduğu net olmamasına rağmen kupa neden orada durmaktadır. Ayrıca net olmayan şampiyonluğunda devletin resmi kurumu olan TFF'nin sayfasında ilan edilmesi de haksız bir durumdur. Şike davasının Yargıtay aşaması sonuçlanıncaya kadar o bölüm kesinlikle boş bırakılmalıdır. Şayet bırakılmadığı takdirde TTF'nin yanlı tutum ve davranış içinde olduğu anlaşılacaktır. Özerk bir kurum olan TFF adil olmalı ve adaletin verdiği kararlara uyup bu yanlıştan bir an önce dönmeli.
Özellikle kul hakkından sakınmaktan bahsedilirken kulübün, futbolcuların, kadın, erkek, çoluk, çocuk milyonlarca taraftarların hakkından bahsetmemek olmaz, bizde bir hatırlatmada bulunalım dedik.