Şansal Büyüka Terim-Aysal krizi için ne dedi?
Usta kalem Şansal Büyüka, dört büyüklerin gündemini değerlendirdi.
Şansal Büyüka'nın değerlendirmeleri şöyle:
Bizim kulvarda gündem yoğundur... Öyle olaylar vardır ki, yıladamgasını vurur, tartışmalar sürer, gider... Kuşkusuz bu sezonunen büyük olayı Aysal - Terim krizi sonrası İmparator'un G.Saray'azorunlu vedasıdır. Terim, ayrılıktan sonra sus-pus, konuyla ilgilikafalarda bir çok soru işareti var. Efendim, Aysal cephesi 'Terim'i aradım, mesaj attım dönmedi' diyor, İmparator'un çevresi ise tam tersini, aranma ve iletinin olmadığını savunuyor. Bu sorular nezaman yanıt bulur, ya da bulmaz bilemiyoruz.
Bildiğimiz tek gerçek Terim'in Milli Takım'daki mesaisine başladığı ve Estonya ile Hollanda maçlarına yoğunlaştığıdır. İmparator krizi biter mi, bitmez mi, yoksa kaos yıl boyu sürer mi, bunu hep birlikte bekleyip, göreceğiz.
Bir başkan seyrek konuşmalı
"Aysal ile daha başkan olmadan genel kurul öncesinde canlı yayınyaptım. Şu ifadeyi kullanmıştı, 'Beni klasik başkanlardan ayırın, öyle olmayacağım. Her gün gazetelerde, televizyonlarda konuşanbir başkan olarak göremeyeceksiniz' demişti. Dedi demesine amabu sözlerinin arkasında durmadı. Tam tersi bir rota izledi. Gazeteleri ve televizyonları çok sevdi başkan, radyolar da dahil heryere konuşuyor. Ben bu durumu kesin olarak çok yanlış buluyorum. Başkanın ağırlığını da zedeliyor. Bir başkan yeri geldiğinde ve seyrek olarak konuşmalı. Ama Galatasaray için de çok önemli bir başkan olduğunu düşünüyorum. Galatasaray'ın iç işlerini bilemem. Borcu harcı çoğalıyor mu, borsada bir manipülasyon mu yapılıyor, bugün genel kurul üyelerinin de çok ciddi tepkileri var. Ama şu davar. Ünal Aysal geldiği günden beri Galatasaray için 'Yok onun taksidini ödeyemedi, bu oyuncuyla icraya düştü, o öyle oldu, bu böyle oldu' diye hiçbir şeyokumadım."
Böyle ayrılık olmaz
* Aysal, Terim krizini iyi yönetebildi mi?
"Ünal Aysal, Terim krizini iyi yönetemedi. Açık konuşmak gerekirse bana göre 'Alo bahane ayrılık şahane'... Bu işin tek çirkin yanı böyle bir ayrılık olmaz. Türk sporunda son zamanlardagördüğümüz en hoyrat, en sevimsiz ayrılık bu. Galatasaray'ın değerlerine yakışmadı. Fatih hoca buna layık bir isim değildi. Olaya Fatih hoca cephesinden bakalım. Galatasaray Yönetimihocanın önüne 'Ya Galatasaray ya Milli Takım' diye bir tercih koysaydı, büyük ihtimalle hocamilli takımı tercih edecekti. Çünkü, yardımcılarının bile primi kesilmişken, hoca her istediğiniyapamazken milli takım onun için iyi bir tercih olacaktı."
* Nasıl yani abi?
"Hoca kendi iradesiyle milli takıma gitseydi bugün Galatasaraylı'nın gözünden de gönlünden dedüşecekti. En azından bir yara alacaktı. Ama şimdi hoca yönetimin hoyrat bir uygulamasıylamadur durumda kaldı. Hoca zaten tribünlerin sevgilisiydi, fakat bu kez çığ gibi büyüyen bir bağımlılık oldu. Hoca için ayrılışın dışında çok sevimsiz bir şey yok. Yönetim açısındanbakarsak, geldiği günden beri hoca ile uyuşamıyor. Başkan kurumsal bir yapı diyor ve herkesin bu çerçevede kalmasını istiyor. Ama Fatih hocayı biliyor ki kendi sınırları içinde kalmayı pek sevmez. İktidarı sever. Bu başkana ters geldi. Bu yüzden ayrılık başkanın elini de birazrahatlattı.
* İbreyi Mancini'ye çevirdik. Mancini aşısı tutar mı,
Galatasaray, İmparator'u arar mı, şampiyonluk ipini göğüsler mi?
"Mancini'ye baktığımızda oynattığı futbolu çok beğenen birisi değilim. M.City şampiyon olduğunda futbolunu çok beğenmemiştim. Kaldı ki dünyanın en pahalı takımlarından biriydi. Ancak o takım Mancini'den önce ve sonra aynı kadro ile şampiyon olamadı. Inter'de de kupalar kaldırdı. Yani bakıldığında istatistik olarak süper. Ama sosyal medyada görüyorum. Galatasaray taraftarı çok mutlu değil. Seyircinin Mancini üstünden bir Fatih Terim rövanşına girmemesi lazım. Hocaya destek verilmeli. Fatih Terim Fiorentina'dan gittikten sonra Mancini gelmiş ve adını tam olarak orada duyurmuş. Şimdi de Galatasaray'dan Terim gitti, yerine Mancini geldi. Bu rastlantıdan başka bir şey değil. Rövanş dediğim şey seyirci, Terim'in gidiş acısını Mancini'den çıkarmamalı. Bu kimseye bir yarar sağlamaz."
* Rize maçını anımsatıyoruz, Terim'in gidişi Cim- Bom'un ayarını bozdu mu?
"Galatasaray, Rize karşısında bu sezonun en iyi maçını oynadı. Tam on net pozisyonu var. Terim'in gidişinin Galatasaray'ın futbolunu etkilediğini düşünmüyorum. Çünkü Galatasaray son derece iyi mücadele etti ve pozisyonlara girdi, sadece birini atabildi. Ha şunu kabul edebilirim, Terim saha kenarında olsaydı maçın gidişi sırasında o kendini öne çıkaran dahice yapılmış taktikleri, varyasyonları ya da oyuncu hamleleri, oyunu başka yöne çevirebilir miydi? Burada Galatasaray adına şanssızlık yaratan şey çok yakın mesafeden kaçırılmasının atılmasından daha zor olduğu pozisyonlarda futbolcuların ayağının ayarının kaçık olmasıydı. Şanssızlık değil, beceriksizliktir."
'Duyguları silindirle bile ezemezsiniz'
* Rize maçında, tribünler sürekli 'İmparator' diye tempo tuttular. Her maçta bu söylem devam eder mi, etmesi doğru mu?
"Bu olursa doğru olmaz. İmparator elbette imparator. Ama Galatasaray'ın önünde çok önemli maçlar var. Sonuçta aslolan Galatasaray. Fatih hoca da Yüksek Divan Kurulu Üyesi. Bu bir kan davasına dönüşürse ilk önce Fatih hoca rahatsız olacaktır. Çünkü Galatasaray'a en büyük başarılarını kazandıran, kulübün tarihinde çok önemli bir yeri olan hocanın Galatasaray'da bu kaosun sürmesine müsaade edeceğini düşünmüyorum. Bu bakımdan bu işi yerinde zamanında ve tatında bırakmak lazım. Hocayı tek taraflı gönderenler bile onun istediği zaman kapıdan içeri girebileceğini biliyor. Fatih Terim'le Galatasaray'ı koparamazsınız, duvar öremezsiniz. O duvarda çimento, beton, demir yok. O duvar duygularla örülmüş. Duyguları örselersiniz, ama yıkamazsınız. Taşı, betonu dozerle darmadağın edersin, ama duyguların üzerinden silindir gibi geçsen de yine o duygular yaşanır."
'Bu işin galibi olmaz'
*Terim, bu gelişmeler karşısında çok sessiz kalmıyor mu?
"Şimdi şu var. Bu durumu tespit ederken, analitik konuşmalar yaparken, Terim'i incitmemek lazım. İki taraf da yanlış yapmış olabilir. Terim'in herhangi bir açıklama yapmasını şu aşamada doğru bulmuyorum. Niye katılmıyorum. İki tarafın da bu işe artık nokta koyması gerekiyor. Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi'nde maçı var. Milli Takım belki tarihindeki en önemli sınavını birkaç gün sonra Estonya karşısında verecek. Fatih Terim'in milli takıma çok ciddi motive olması gerekiyor. Bu gelişmeleri çok kafasına takarsa bence eksi bir motivasyon olur. Kendini yüzde yüz milli takıma verirse zaten motivasyona ihtiyacı yok. Bu işin kan davasına dönüşmeden bitmesi lazım. Hesaplaşma devam ederse milli takım, Fatih hoca, Ünal Aysal, Galatasaray sonunda da Türk Futbolu herkes bu işten yaralı çıkar. Bu işin galibi olmaz."
'Emenike kişisel oynuyor'
* Rotayı bu kez Fenerbahçe'ye, yani lidere çeviriyoruz:
"Bana göre bu çıkış sürpriz değil. Yanal'a inanan biriyim. Fenerbahçe'de herkes koşuyor, birbirini idare edecek oyuncu yok. Kaleci hariç maçta 10 kişi 10 bin barajını geçti. Fenerbahçe kupayı, şampiyonluğu kaybedebilir. Ancak Fenerbahçe'de herkes çalışıyor, herkes mücadele ediyor. Ne kadar gider, ne kadar gitmez bu bilinmez. Gençlerbirliği maçında çok iyi değildi. Ancak takım olma yolunda çok iyi gidiyorlar. Ersun Yanal'ın İstanbul'da kalanlara teşekkür etmesinden doğal bir şey yok. Bütün takım hafta içi beraber idman yapıyor. Fenerbahçe zig-zaglar çizebilir."
* Emenike'deki hayal kırıklığı devam ediyor:
"Emenike'nin fizik gücü yerinde. Fenerbahçe'de ciddi bir rekabet var. Webo ile Sow golleri atıyor. Emenike henüz atamadı. Emenike'deki sorun şudur. Çok kişisel oynuyor."
'Fikret Orman küçük Seba'
* Taraftardan söz açılmışken, konuyu bedava bilet olayına getirdik:
"Açık konuşursak 50 senedir bu bedava bilet işi var. Zorla bilet alma işi var. Ekonomik çıkar sağlama işleri var. Yönetimlere baskı var. Ve bunlar sadece İstanbul'da değil, Anadolu'da da oluyor. Artık öyle taraftar grupları var ki, kulüpleri yönetme hakkını kendilerinde görüyorlar. Bir kulübün 5-10 tane taraftar grubu olur mu? Yani burada saf gruplar olduğu gibi aidiyet duygusunun dışında kurulan gruplarda var. Devlet bu olaylara müdahale etmekte geç kaldı. Ama devlet niye her şeye müdahale ediyor. Niye kulüpler bedava bilete karşı bir şeyler yapamıyor. Kendinde bu gücü göremiyorsan nasıl yönetici olursun? Fikret Orman seçimden önce yayına geldi. Bilet konusunda taviz vermedi. Çıkıp 'Kimse benden birtane bilet istemesin, vermiyorum' dedi. Ardından uzun süre tribünler boş kaldı."
* Büyüka, Fikret Orman'ı örnek başkan olarak tanımladı:
"Bedava bileti kesti, tepki gördü, ama hâlâ direniyor, doğrusu da bu. Fikret Orman, şu anda Türk Futbolu'nun örnek alınması gereken başkanıdır. Bir numaradır. Popülizm yapmayışı, gerçekçiliği, umut tacirliğine soyunmaması çok önemli. Beşiktaş'ı Ahmet Çebi ile oksijen çadırından çıkardılar. Küçük Süleyman Seba olma yolunda ilerliyor. Bir hata yapar mı diye korkuyorum. Ama Fikret Orman'a hayranlığım ve saygım var. Hata ararsan çok bulursun. Fikret Orman'ın sevapları o kadar fazla ki hatalarını silip süpürür."
BEŞİKTAŞ SOSYALİST TAKIMSA...
* Biliç ve Beşiktaş'a verilen cezaya nasıl bakıyorsunuz?
"Bilic'in cezasını çok buldum. Bilic doğru söylemiş, 'Bilsem savunmaya gitmezdim' diye. Ben iki maçı makul karşılardım. Ancak Beşiktaş'ın da 4 maç seyircisiz cezasına itirazını da çok haklı bulmadım. Şartlar böyle gelişmeseydi Beşiktaş 6-7 maç da alabilirdi. Vicdanen bakıldığında ben Beşiktaş'a ceza vermem. 75 bin seyirci yerinden kımıldamamış. Onlara saygı göstermek gerekiyor. Ama bir talimatname var."
* Haftanın diğer bir olayı ise Beşiktaş'ın Antalya'da teslim olması:
"Beşiktaş'ın son iki maçını gördükten sonra 'Bursaspor maçındaki o göz kamaştıran futbol acaba bizi kandırdı mı?' diye düşünmeye başladım... Hadi Galatasaray maçı, rakip çok güçlü, çekindin, korktun. Gerçek futbolunu ortaya koyamadın. Ama Antalya maçı; daha galibiyeti olmayan, puan almakta, gol atmakta zorlanan bir rakibe karşı adeta teslim oldun... İşin kötüsü şu: Beşiktaş dörtte dört yaparken savaşıyordu, isyanını ortaya koyuyordu... Son iki maçta gördük ki, o duygulardan eser yok...
Acaba diyorum, Fernandes durunca takım da mı duruyor... Çünkü Fernandes ne zaman iyi oynarsa, Olcay, Gökhan Töre, Veli gibi isimler coşuyor... Fernandes durursa, teki bile ortada görünmüyor... Bilic, 'biz sosyalist takımız, Fernandes ile Veli arasında fark yok' demişti... Ancak son iki maçta öyle görünmedi... Bursa maçında takımın 10 futbolcusu 10 bin metrenin üstünde koşup görevi tam anlamıyla paylaşırken, son Antalya maçında 10 bin barajını sadece iki futbolcu geçebildi... O zaman nerede kaldı görevi paylaşan, yardımlaşan sosyalist takım anlayışı..."
'Taraftar nerede?'
* Ustayla, puan cetvelini, altıncı hafta sonunda takımları kantara koyduk. Trabzonspor iyi bir çıkış yakaladı:
"Trabzonspor istikrarı sağladı. Ama oyununun üstüne koyması lazım Trabzon'un. Biraz durgun, biraz temposuz. Trabzonspor iyi gidiyor. Ama beklenen Trabzonspor'un gerisinde olduklarını düşünüyorum. Fakat seyirciye bir şeyler söylemek gerekiyor. Son Konya maçında tribünlerin büyük bir bölümü boş. Gündüz maçı denilebilir. Ancak gündüz maçı için bundan daha iyi gün mü var. Git Avni Aker'e temiz havanı al, hem takımını yalnız bırakma, hem de destek ol."
'Carlos'tan emin değilim'
*Haftanın en iyi maçı kuşkusuz Elazığspor - Sivas maçıydı... Kartlarıyla, penaltılarıyla, skoruyla haftaya damgasını vurdu:
"Sivasspor'un çok dengesiz oynayıp kaybettiği maçlar da var.
Ancak ben Sivasspor'un iyi futbol oynadığını düşünüyorum. Benim için bir takımın galibiyeti kadar ortaya koyduğu futbol da önemli. Sivas ligin iyi takımlarından. Sivas kazanarak kaybederek böyle gidecek. Carlos sezon sonunu bulur mu, o konuda çok emin değilim. Ama Elazığspor maçını soruyorsan. Çok beğendim çok keyif aldım. Hakem Deniz Çoban'ı çok beğendim. Elazığ-Sivas maçı bence haftanın maçı olmuştur. Kendimizi 4 büyüklere odaklayarak, bu maçları gözden kaçırmamamız gerekir."