Spor kulüplerine taraftar lazım suç örgütü değil

Atatürk Olimpiyat Stadında geçen hafta sonu oynanan ve seyircilerin sahaya girmesi nedeniyle tamamlanamayan Beşiktaş-Galatasaray maçı sonrasında bazı kendini bilmez sorumsuz taraftarlarca çıkarılan olaylar bardağı taşıran son damla oldu. Ve bu hususla alakalı İçişleri Bakanı Muammer Güler, taraftar gruplarına yönelik başlatılan operasyonun 6222 sayılı Sporda Şiddet Yasası'yla ilgili olmadığını, gözaltıların organize bir suç örgütünün varlığıyla ilgili olduğunu ifade etti.

Bakan Güler'in "Operasyon, taraftar grupları içerisinde organize faaliyetlerde yer alanlara yönelik bir operasyondur. 6222 sayılı kanun kapsamında olmayan operasyondur. İşin içinde organize bir boyut olmasına yönelik bir operasyondur. Özel yetkili savcıların soruşturması kapsamında 96 hedefe yönelik operasyonda 72 kişi gözaltına alındı, 96 kişi hakkında yakalama kararı var. 16 ayrı eylemle ilgili bir operasyondur" diye belirttiği biliniyor.

Beşiktaş - G.Saray maçındaki olaylar sonrası Emniyet, daha önce görülmemiş çapta ama beklenen ve yapılması gereken bir operasyon başlatarak " Yönetimlere baskı yapmak, yağmacılık veya zorla bilet almak gibi çeşitli suçları ve iddiaları kapsayan soruşturma" yürüttüğü biliniyor. Taraftar gruplarının önde gelen isimleri ilk kez, "organize suç örgütü faaliyeti" kapsamında gözaltına alındı.1.5 yıl süren teknik ve fiziki takip sonrası gözaltına alınan kişiler, cinayetten, baskına 16 eylemden sorgulanıyorlar. Polis raporunda ise taraftar gruplarının suç örgütü gibi çalıştığı öne sürüldü...

Trabzonspor'a ve taraftarlarına şaşı bakılmamalı

Subjektif bakış açısıyla bakan daha doğrusu ön yargılı davranan bazı isimler medeni centilmen ve sportif ruhlu Trabzonspor taraftarlarını fanatiklikle, fanatizmlikle suçlayan kalemşorlerin Galatasaray- Beşiktaş maçı sonrasında yaşananlar için aynı tepkiyi göstermeleri gerekir. Zira Trabzonspor maçlarında olumsuz sayılabilecek olaylar olunca ortalığı velveleye verenlerin, 3 büyük takım taraftarlarının oynanan bazı müsabakalar sonrasında stadı dağıtmaları, polise saldırmaları karşısında sus-pus olmaları manidardır.

Örneğin 12 mayıs 2013 tarihinde oynanan Fenerbahçe- Galatasaray maçı ve geçen hafta sonu oynanan Beşiktaş - Galatasaray maçları ortada kamu malının zarar görmesi var, esnafın zararı, halkın korkusu ve endişesi var. Bu nedenlerden ötürü tribün terörü ve stad dışı sokak hareketleri göz ardı edilmemeli.

Futbol fanatizmi gibi her nevi fanatizmin ve her abartılmış oyun gösterisinin medeniyet anlayışı zayıf insanlar tarafından sürüklendiğini ve keza bu gibi insanlar tarafından abartıldığını kışkırtıldığını düşünüyorum. Medenî dünyanın her yerinde barışa, dostluğa ve muhabbete vesile olan sportif rekabetlerin bizde yer yer derin düşmanlıklar biçiminde tecelli etmesi ise düşündürücüdür.

Sportif rekabetlerden dostça münasebetler üretilerek karşılıklı gayret, fedakarlık, anlayış, hoşgörü gerektiren bir medenî haslet olması lazım. Kendini bilmez taraftarların maç esnasında ve sonrasında ortalığı dağıtmaları seviye kaybıdır ve biz bu günlerde böyle bir durumu maalesef yaşamaktayız.

Spor kulüpleri kiralık cazgırlara ödün vermemeli

Tribün terörü ve saha içi kabadayılığı diye adlandırılan bu tatsızlıkların bir günlük kararlı bir mesai neticesinde çok kat'i bir şekilde sona erdirilmesi pekâlâ mümkündür; ne yazık ki bu terörü, sadece tribün cazgırları değil derece farkıyla yayılmak suretiyle kulüp yönetimleri, masum gibi taraftarlar ve özellikle spor basını da desteklediğini biliyoruz.

Ancak ilişkilerin nasıl işlediğini bütün ayrıntılarıyla bilmeme imkân yok lakin her kulübün "profesyonel seyirci " diyebileceğimiz ve sayısı yüzlerle ifade edilebilecek bir serseri topluluğunu finanse ettiğini, onlara kendi stadyumlarına rahatça giriş çıkış imtiyazı tanıdığını, her maçta binli rakamlarla ifade edilen miktarda bedava bilet verdiklerini ve en kötüsü taraftarlarla polis ve adliye arasında çıkan ihtilaflarda koruyucu tavır takındıklarını bilmeyen kalmadı.

Tribün terörü ve saha içi kabadayılığı sona erdirilmeli

Kulüp taraftarlığı vicdanın ve akli melekelerin önüne geçmemeli. Nitekim bazı taraftar grupları örgütlendiler; spor basını üzerinde etkileme gücü kazandılar ve her birinin internet siteleri var. Bu topluluklar, A veya B kulübünün çıplak güce başvurmak ihtiyacını duyduğu anlarda vatani hizmet tertibinden hizmet vermekten de çekinmiyorlar. Bu grupların desteksiz ve himayesiz bırakılması çok net bir şekilde kulüp yöneticilerinin arzusuna bağlıdır; bu tür topluluklar maddi gelirden mahrum bırakıldıkları gün sayıca ve etki itibariyle dikkate alınmayacak kadar ufalacakları da gayet açıktır.

Şamata olsun diye bedava bilet dağıtılmamalı

Sporda şiddetin ve ayrımcılığın önüne acilen geçilmeli. Spor, insanlara her zaman güzellikler sunar, birleştiricidir. Son yıllarda spor giderek şiddet sarmalı içinde kalmaktadır. Yaşanan olumsuzlukların artması ve sistematik hale gelmesi düşündürücüdür.

Şiddetin spor sahalarını giderek daha fazla etkisi altına aldığı açık. Bu vahim durum gerçek sporseverlerin bir süre sonra giderek spor sahalarından çekilmesine neden olmaktadır. Spor otoriteleri, spor yöneticileri ve önderleri bu tablo karşısında hiçbir şey yapmadan durmamalı.

Hakeza sporda şiddet ve ayrımcılığı görmezden gelinmemeli veya basit bir şeymiş gibi görülmemeli. Bu tablonun önlenmemesinin gelecekte daha vahim sonuçlar doğurabilir.

Trabzonspor taraftarları centilmenlikte fark atar

Bu tür karmaşık ve provokatif hareketlere tevasul etmeyen medeni,centilmen ve sportif Trabzonspor taraftarlarını bir kez daha kutlamak gerek. Çünkü bu tür olumsuz olayların hiç bir zaman içinde ve yanında olmayan sağduyulu Bordo-mavili takımın taraftarları her zaman takdir görmüştür böyle giderse görmeye de devam edecektir.

Son söz olarak ; Trabzonspor taraftarlarına ön yargılı bakanlarda asıl medeni ve misafirperver sporseverlerin bordo-mavili taraftarlar olduğunu anlayacaklar ama bakalım ne zaman? Aksini düşünenler aşağıdaki linklere iyi bakmalı.

Nurettin Özgenç