Spor yazarları Daum'u topa tuttu
Twente karşısında kendi evinde mağlup olan Fenerbahçe'de eleştiri okları Daum'a çevrildi. Yazarlar Daum'u topa tuttu.
Rıdvan Dilmen (Milliyet): Mücadele de Gitmiş
Son iki lig maçında Manisa ve Bursa'ya karşı Fenerbahçe takımı iyi oynamadı. Hatta kötü oynadı diyelim. Sadece bir şeyi iyi yaptılar, çok mücadele ettiler. Bir tanesinde öne geçmek için büyük savaş verdiler, 1-1'e yakalanmalarına rağmen yine maçı çevirdiler. İkincisinde Bursa'da öne geçtikleri maçta skoru korumak için boğuştular. Oyuna "hayır", mücadeleye "evet" demiştik. Ama dün gece kötü oyuna, mücadele eksikliği de eklenince mağlubiyet geldi.
O iki maçta müthiş mücadele, takımı sıfıra gelecek kadar yormuş. Bütün oyuncular yorgundu. Vasat oynayan isim arıyorum, bulamıyorum. Oyunun bazı bölümlerinde Emre. O da biraz tempo yapınca yoruluyordu. Cristian orta yuvarlağa girdi, sanki sakın çıkma demişler. Bütün maçı orada geçirdi.
Twente düz bir takım. Bireysel yetenekli tek oyuncu sol açıkları Stoch. Çabuk bir oyuncu. Diğerleri düz ama pozisyon almasını biliyorlar. Ayrıca sakindiler. Ama Fenerbahçe fazla sakindi. O kadar sakindi ki, rakip pas yapıyor, imkan veriyorlar, arkaya atılan uzun toplara koşamıyorlar. Sadece duran top beklentisi vardı.
Nitekim Mehmet Topuz'un müthiş, kendine has vuruş stili ile golü buldular. Ancak kendi sahanızda oynuyorsunuz ve seyirciyi heyecanlandıracak tek pozisyon bulamıyorsunuz. Bence gelecek adına en düşündürücü olay, fiziksel anlamda müthiş düşüş.
Bükreş'ten gelen haber teselli oldu. Ama bu oyun ve fizik güç telafi edilmesi gereken ciddi bir durum.
Gürcan Bilgiç (Sabah): Tek atımlık Hoca
[page_end]Değişime direnen ve sorunların çözümünü kendinde değil, oyuncuların yeteneklerinde arayan bir teknik adam olarak Daum; dün mükemmeldi (!)
Bugüne kadar oynadığı maçlar, yaşadığı sorunları, oyuncularının performans değerleri hiçbir şey ifade etmemiş olacak ki, Twente maçında da sonuca müdahale etmek, takımını daha farklı kılmak adına kılını kıpırdatmadı.
Başkan ile birlikte "ilk hedef" olarak çizdikleri Süper Lig'de, 100 milyon Euro'luk takım yaratarak rahat kazanabileceklerinin farkındalar ve herkesi de buna şartlandırdılar. Avrupa Ligi, daha üst kulvardı ve herkesin "daha iyi" olması gereken maçlar oynayacaklardı. Maç öncesindeki analizleriyle yetinerek, maçı sırasındaki sıkıntıları gidermek için hamle yapmaya sıra geldiğinde, karşımıza atımlık" Daum çıkıyordu.
Daum, iyiyi değil, ünlüyü tercih eden, risk alacak cesareti yüreğinde taşımaktan ziyade, futbolcusuna bu sorumluluğu vererek, "kapasitemiz bu" açıklamasını yapmayı tercih eden bir teknik adamdı. Hala da öyle.
F.Bahçe'nin hem Türkiye'de, hem de Avrupa Ligi'nde kalan maçlarında, aynı sıkıntıları yaşamaması sahada mücadele edecek, hava değil, ter atacak oyuncularıyla devam etmesi şart. Bunların kim olduğunu maçları saniye saniye analiz eden bilgisayar programları zaten söylüyor.
Selçuk Yula (Takvim): Hakeden Kazandı
[page_end]Fenerbahçe maça çok sıkıntılı başladı. Oyunu açacak gole gidecek hamleleri yapmaktan çok uzaktı. Twente'nin hocası Steve McClaren mutlaka F.Bahçe'yi iyi izlemiş iyi etüt etmiş.
Sahada uyguladığı taktik de ilginçti. Alan markajı yapmadı. Orta sahadaki Alex, Emre ve Santos'a yüzde yüz markaj vererek adam adama oynattı. Şu da belli ki futbolcularına, tuttukları adamlar kendilerine üstünlük sağladıkları anlarda faul yapmalarını emretmiş. En fazla etkilenen de Emre Belözoğlu oldu.
Mükemmel savunma yapan rakibimiz karşısında mucize bir gole ihtiyacımız vardı. Bunu da Mehmet Topuz'un muhteşem frikiğiyle bulduk.
Üstünlüğümüz fazla muhafaza edemedik. Gönül'ün sakatlanıp sahada 10 kişi kaldığı anda o bölgeden gelen atak skoru 1-1'e getirdi. Gökhan dışarda 1-0 galipken o bölgeyi kapatmak kimsenin aklına gelmiyor. Olacak iş değil.
2 golde de bu sefer savunmanın hatasıyla skoru 2-1'e geldi. Çok kötü oynadık. Daum sahada dökülenleri sadece seyretti. Güiza yokları oynarken Semih'in kulübede oturması gerçekten artık ayıp oluyor. Dünkü maç için söylenecek birşey yok. Rakip çok daha istekli ve akıllı oynadı. Hakettiğini de aldı.
Ziya Şengül (Star): Ne Umduk, Ne Bulduk
[page_end]Takım oyunundan uzak bir Fenerbahçe... Orta saha kurgusu kayıp ilanı veren bir Fenerbahçe... Gol pozisyonu üretmekte kör-topal, kısırdöngüleri gözümüze sıkıntılar ile sunan bir Fenerbahçe...
Hangi futbolcumuzu cımbızla çekip, size ikram edip, "İşte bu Fenerli futbolcu" diyebiliriz ki! Gözlerim şaşı olmuşcasına, şaşkınlık içinde izleme şanssızlığı yaşamış birisi olarak, "Bu mu beklediğimiz Fenerbahçe?" diyesim geliyor.
İkinci yarı umutları tazeleme açsında iyi niyetli beklentiler içerisindeydik. Alex'in kafa ile kaçırdığı net bir gol pozisyonu var. Ardından duran bir topta oyuna yeni giren Mehmet Topuz öylesine güze bir gol attı ki, "Ah!" dedik; "Fener şimdi toparlanır." Ama nerede! Gol attık, sevincimiz kursağımızda kaldı, Volkan'ın abuk subuk gol yemesinden sonra. Bununla da yetinmedi Twente. Saracoğlu'nda öyle bir Fener buldu ki, lati lokum. İkinci golü atıp ham yaptı!
Ligde 5'te 5 yapabilir. Ama biliyoruz ki Manisa ve Bursa galibiyetleri tesadüf ve şanstan öteye gitmemiştir. İşte Twente karşısında?Fener?gerçek yüzünü göstermiştir. Şimdi Daum üzüntüden saçını-başını yolmuş, bana ne! Saracoğlu'nu dolduranlar tırnaklarını yiye yiye hem elinden, hem dişinden olmuş... Beni düşündüren bu!
Kemal Belgin (Türkiye): Bu Yuhlar Daum'a!.
[page_end]F.Bahçe taraftarı dün akşam takımını ıslıklarla ve yuhlarla protesto ederken Semih Şentürk'e de topluca davetiye çıkardı. Bu mesajların tamamı eksiksiz, firesiz Teknik Direktör Daum'adır.
Baldırında sakatlığını açıkça belgeleyen maddeler bulunan Roberto Carlos‘u Santos ile birlikte yorumlanması bile mümkün olmayan bir görev içine atan Daum, yerlerde sürünen ayakta durmakta zorlanan Güiza‘yı da oyunda tutarak eskimiş bir hoca olduğunun sanki senedini imzalıyordu.
Mehmet Topuz'u sahaya sürüp de Ronaldo patentli müthiş frikik gol olunca, Daum‘un haksız sevinci futboldan anlayan herkesin kanına dokunacak cinstendi.
Twente futbolcuları sınırlı teknik kapasiteye sahip ama iyi yardımlaşıp iyi top alışverişi yapan tipik bir takım oyunu topluluğu.
İşte şişirile şişirile bir dokunuşla patlayabilecek balon haline gelebilen Daum acaba maç sonrası neler yumurtlayacaktı tabii ben bu yazıyı yazarken, bir bilinmezdi.
İster misiniz hakemin kartlarını anlayamadığını, Emre'nin tahrik edildiğini falan söylemiş olmasın!
Pardon unuttum, büyük maç kurtarıcısı Alex nerdeydi dün akşam?
Selim Soydan (Vatan): Ah Daum Ah!
[page_end]F.Bahçe bundan önce oynadığı 2 eleme maçında karşılaştığı zayıf Honved ve Sion'dan sonra dün akşam karşısında çok farklı bir takım buldu. Sahada direnebilen, çok koşan ve F.Bahçe'den daha çok mücadele eden bir Twente vardı. Ve 90 dakika boyunca kazanmak isteyen gerçek taraf da onlardı... Hele bir de maçtan 5 dakika evvel biten, G.Saray'ın Atina'daki 3-1'lik skorundan sonra F.Bahçe sahaya ister istemez baskı altında çıktı.
F.Bahçe'nin tek kanadının çalışmaması, sadece G.Gönül'ün oyuna katılması ve bütün hücumların oradan olması, sanki bir an önce F.Bahçe'den gitmek isteyen Carlos'un da dün çok top kaptırması ve oyuna katkı yapamaması Twente'nin hesaplarının tutmasına yardım etti...
Nitekim F.Bahçe'nin sol kanadı dün akşam hiç çalışmadı. Bir de Alex ve Emre'yi orta sahada çok iyi kontrol ederek oyuna başladı Twente. Bu yüzden Emre bu markajdan kurtulmak için devamlı kendi sahasında top almak için etkili yerlerden uzaklaşmak zorunda kaldı. Dün de yeni uygulamanın (6 hakem) futbol adına hataları en aza indireceğine inanıyorum.
Maalesef F.Bahçe UEFA Avrupa Ligi'ne çok kötü bir başlangıç yaptı. Son sözüm de Christoph Daum'a; F.Bahçe'nin fizik kondisyonu çok iyi diyordu. Dün Twente'yi seyrettikten sonra acaba yine F.Bahçe'nin kondisyonu iyi deyip demeyeceğini merak ediyorum. Anlaşılan o ki, F.Bahçe özellikle Avrupalı rakipleri karşısında çok yetersiz kalacak...
Ömer Üründül- Daum'un eseri -Sabah
[page_end]F.Bahçe dün gece Daum'un büyük teknik adam yanlışlarından dolayı Avrupa Ligi'ne, sahasında sıradan bir takım karşısında yenilgiyle başladı.
Daum tahmin ettiğim takım tertibini sahaya çıkardı. Nasıl tahmin ettiğimi sorabilirsiniz. Çünkü kadroda ağırlığı olan isimlere öncelik tanıdığını bildiğim için. Bir de bunların üstüne genelde kontrol futboluna alışmış ve ona uygun kadro yapısı olan Fenerbahçe, maça alışılmış dışı bir yüksek eforlu pres yapma gayretiyle başladı. Bu uygulama hem bir kazanç getirmiyor, hem de takımı fizik olarak yıpratıyordu. Organize bir atak yapılmadan, pozisyon bulunamadan ilk yarı bitti.
İkinci devre de aynı görüntüde başladı. Şöyle bir takımın genel durumuna baktığımızda, Kazım yine bireysel futboluyla anlamsız bir oyun sergiliyor. Güiza'nın sahada yürüyecek hali yok. Alex her zamanki gibi temposuz ve az görülüyor. Roberto Carlos güçsüz. Santos da hiçbir şey yapmıyor. Ama Daum oyunu kenardan seyrediyor. Üstelik de çok kötü oynayan Güiza'nın uzak farkla auta attığı bir kafa vuruşuna kenardan alkış tutuyor. Sonra ilk hamlesini yaptı, Mehmet Topuz oyuna girdi. 70. dakikaya kadar boş durumda Alex'in kafasıyla tek pozisyon bulan F.Bahçe, Mehmet Topuz'un müthiş frikiğiyle skor avantajı yakaladı. Ama bozuk düzenin bu sefer şansı tutmadı ve üst üste yenen iki golle çok önemli 3 puan kaybedildi.
YANLIŞINDA ISRAR ETTİ
Dünkü maçtaki yenilginin tek sorumlusu Daum'dur. Bir teknik adam hatalı da olsa yanlış bir takım tertibi sahaya sürebilir. Ama kötü oynadıklarını göre göre aynı 11'de bu derece nasıl ısrar edebilir anlamak mümkün değil. Benim geçen seneden beri üstünde durduğum bir konu var. 4'lü orta sahanın sağında Kazım oynarsa, ilerdeki tek forvet Güiza arkasında da Alex olursa, bu kurgu kesinlikle istikrarlı bir grafik çizemez
Twente kapasitesi sınırlı bir takım ama oyun disiplini, yardımlaşma ve fizik-kondisyonuyla birçok önemli eksiklerini en aza indiren bir ekip. Bu artılarıyla çok önemli bir deplasman galibiyeti elde ettiler.
Yalçın Türk- Bayram ikramı -Fanatik
[page_end]Twente kenar yönetimi, Fenerbahçe dersini iyi çalışmış. Twente kenar yönetimi, Fenerbahçe dersini iyi çalışmış. Sarı-Lacivertli takımın her yöne oynayabilen iki silahından Emre’yi Tiote ve Janssen, Alex’i de Brama markajıyla etkisiz hale getirdi. Emre ve Alex gözaltında kalınca Fenerbahçe’nin bölgeler arası iletişimi kesildi. Kazım, Dos Santos kişisel çabalarıyla bir şeyler yapmaya çalıştılarsa da sonuç çıkmadı. Savunmadan çıkan zorunlu uzun toplar Güiza’dan çok Wisgerhof ve Douglas kulelerine takıldı. Telsim tribünü ile onlara komşu Maraton üstteki coşkunun çeyreği sahada yoktu ilk yarıda.
Güiza, Kazım, Alex, üç forvet gibi başladı Fenerbahçe. Cristian, Gökhan’a destek amacıyla mecburen sağa yanaştı. Emre göbekte tek kalınca Twente üstünlüğü yakaladı. Top daha çok Hollanda ekibinde kaldı. Mehmet Topuz’un müthiş füzesi misafiri bozmaya yetmedi. Volkan Demirel ve Cristian’ın ikram bonkörlüğü Fenerbahçe’nin hayallerini aldı götürdü.
Sarı-Lacivertli ekip karşılaşmanın büyük bölümünde futbolun güzel yanlarından hep uzakta kaldı. Top kayıpları tribünleri çıldırtırken, kanat organizasyonları ile rakibe baskı kurma girişimleri de maalesef yoktu. UEFA Avrupa Ligi’ne iyi başlangıç yapmayı hedefleyen Fenerbahçeli futbolcuların beyinleri ile ayakları arasındaki kopukluk, Avrupa Ligi’ne puansız başlamanın en önemli etkeniydi.
Hakan Yaşar- Hoca maç seçiyor ya oyuncular -Vatan
[page_end]DAUM efendiyi tutmuyorum... Bunun tek nedeni de bir an önce Avrupa’dan F.Bahçe’nin elenmesi için elinden geleni yapması... Gerçekten bu hoca, bu takımın bu sezon iki kulvarda yarışmasını istemiyor.. İstese dünkü Twente mağlubiyeti olur muydu?
BİR ordunun komutanı bir hedef çizemezse sonuç ne olur? Dünkü gibi olur.. Daum diyor ki; “Ben maç maç düşünürüm, uzun vadede başarı vadetmem”... İyi o zaman niye lig şampiyonluğu için bas bas bağırıyorsun?
MAÇ öncesinde FB TV’de analizini izledim... Özetle “Twente’yi çok iyi çalıştım” diyordu.. Ne oldu? F.Bahçe 90 dakika sıradan bir Hollanda takımı karşısında sıradan bir oyun sergiledi ve yenildi.. Evet, gruba yenilgiyle başlandı ama F.Bahçe bu gruptan çıkmalı.. Bu kadro Daum’a rağmen bunu başarmalı. Yoksa yazık olur.
MAÇIN içine derin bir şekilde girelim.. İlk 15 dakika iştahlı oyun vardı. İstiyordu F.Bahçe maçı.. Twente’nin sert ve ‘kaba takım savunması’nı açamadılar. Ligdeki gibi yumuşak hakem olmayınca hırslarını kimseden de alamadılar...
DAKİKALAR ilerledikçe F.Bahçe gerildi. Emre’yi iyi kullanmak gerekiyordu. Onun çabası da yetmedi. Çünkü iyi kademe yaptılar Emre’ye.. Geriye kenarları kullanmak kalıyordu. Gökhan Gönül çok çalıştı. Karşısında öyle bir sol bek vardı ki (Stoch), o da Gökhan’dan daha fazla çalıştı..
İKİNCİ yarıda Carlos kendini göstermek istedi. Fizik gücü yetmedi... Duran toplar umuttu. Onda da Alex silindi. Alex’in 2. yarıda atamadığı bir kafa pozisyonu var. 5 yıldır bu tür toplara mükemmel kafalar vurmuş bir adamın en kötü dokunuşunu izledik.
OYUNU kazanmak için Daum’un M.Topuz hamlesi var.. Fakat o ana dek Alex’e, Carlos’a, Güiza’ya nasıl tahammül etti, o da ayrı bir skandal ya, neyse. Oyuna giren Topuz’un kullandığı burun frikiği gerçekten mükemmeldi. Bu günler için alındığını gösterdi. Ancak o gol F.Bahçe’yi sarhoş etti, ya da fiziken tükendiler. Bursa’ya karşı skoru koruyan takım, bu kez N’Kufo’nun ataklarında çaresiz kaldı...
KALDI, çünkü arkasında bir duvar yoktu. Lugano-Bilica defansının arızasından arkaya iyi kaçtı rakip forvetler. Volkan da şanına yakışır şekilde bir gol yedi. Adeta yumurtladı topu.. O ‘Top kustu’ diyecektir hatası için. Ama bu kaçıncı be Volkan, Daum’un “tüylerinin ürpermesi” için mi yedin?
ÖZETLE, Volkan’ın yediği gol kırılma anı oldu.. F.Bahçe, Avrupa kültürü zayıf olduğu için bir golde çözüldü.. Ava giderken avlandılar... Özellikle Alex’i doğum günü sarhoşluğunda gördüm.
İNSANIN aklına 2 tane kritik soru geliyor. 1. F.Bahçe ligi forse edebiliyor ama Avrupa’da dökülüyor. Dün gerçekten Avrupalı bir takım (Twente) izledik.. Bu ligler arasındaki kalite farkı kadar düşünce farkından da kaynaklanıyor. Çünkü Daum maç seçiyor. Oyuncular da! 2. McLaren’i kahraman yapan Daum kümesi iyi tanıyor diye bekçi yapıldı.. Bakalım bekçi ne kadar bekçilik yapabilecek?
Ercan Saatçi- Biraz ayıp oldu -Hürriyet
[page_end]İLK yarı tam da Twente’nin istediği gibi oldu. Fenerbahçe’yi beraberliğe mahkum etmeye çalıştılar. Başardılar da...
Bir iki cılız atak dışında, Fenerbahçe de ilk devrenin tamamına yakın bir sürede rakibinin futbol anlayışına teslim oldu... Dün gece ambians çok güzeldi ama heyecansız ve zevksiz bir ilk yarı hepimizi bir hayli endişelendirdi doğrusu.
Sonrası malum... Mehmet Topuz’un güzel frikik golü ve şok etkisi yaratan arka arkaya yediğimiz iki talihsiz gol... Attığımız golden sonra ne oldu bilmiyorum ama tabir yerindeyse bizim takıma ‘kal geldi.’ Sanki biri Fenerbahçe’yi hipnotize etti... Bir ruhsuzluk, bir mutsuzluk hakimdi dün gece... Yazık oldu ve biraz da ayıp oldu...
SEMİH’LİK MAÇLAR
GÜİZA dün gece Fenerbahçe formasıyla bir başka kötü günündeydi. Yine çok etkisiz ve alınmasın ama, beceriksizdi. Daum’un tersine, bu tip maçlarda Semih’in daha etkili ve ateşleyici olduğunu düşünüyorum. Tam Semih’lik maçlar olması bir yana, Güiza’ya ve yanında Kazım’a dün akşam neden bu kadar tahammül edildiğini de anlayamadım. Daum ancak iki golü yedikten sonra Semih’i oyuna aldı ama iş işten geçmişti.
NEDEN OLMASIN...
DÜN akşam Şükrü Saracoğlu Stadı’na gitmeden önce G.Saray’ın maçını izledim. G.Saray çok iyi oynadı. Defansındaki bazı aksaklıklar dışında G.Saray çok iyi bir takım. Dün, “her iki takımımız da Avrupa Ligi’nde iyi bir başlangıç yaptı” diyerek bir yazı yazmak isterdim ama olmadı... F.Bahçe işi bozdu. Fakat ümidimizi yitirmeyelim. Keşke her iki takımımız da gruplarından çıksa. Çeyrek finali, yarı finali kayıpsız geçse. Ve finalin adı Fenerbahçe&Galatasaray olsa. Neden olmasın...
TANIŞTIRAYIM!
AVRUPA Ligi’nde denenmeye başlanan “assistant referee” (asistan hakem) uygulaması grup maçları boyunca denenecek. Yani hakem hataları daha da azalacak. Bir başka bakış açısıyla ise, futbol yeni bir şekil alacak. Her neyse... Benim gözümün önüne biraz karikatürize bir sahne geldi... Ülkemizin bilinen ilk gay hakeminin asistan yapıldığını düşünsenize... “İşte sana fırsat, bak burada başarılı olursan seni yönetici asistanı yaparız” dese MHK. Mesela otoriter hakemlerimizden Bünyamin Gezer; “Tanıştırayım, asistanım” dese... Nedense böyle bir uygulamanın bizim ligimizde çok matrak, su götürür olacağını düşünüyorum.
Semih Yuvakuran- Güzel başlayan geceye gölge düştü -Zaman
[page_end]Önceki akşam Beşiktaş'la üzüldük. Galatasaray'ın, Panathinaikos'u mağlup etmesiyle mutlu olduk. Sevincimiz Fenerbahçe karşısında da sürsün istiyorduk. Nitekim Sarı-Lacivertli temsilcimiz, seyircisini de arkasına alarak hemen rakibinin üzerinde baskı kurmayı başardı.
Fenerbahçe, ilk yarı boyunca baskılı gözükse de pozisyon olarak baktığımızda bir tane bile gollük atak göremedik. Sağdan Gökhan ve Kazım rakibi zorlarken solda aynı direnci pek göremedik. Dos Santos'a da bir şeyler oldu. O övdüğümüz, alkışladığımız ve futbolundan keyif aldığımız oyuncu geçen maçlarını aratıyor. Rakip, Fenerbahçe'yi iyi çözmüştü. Kanarya'nın üzerine paldır küldür gitmediler. Savunmayı sağlam tutarak maç boyunca Fenerbahçe'ye çok az pozisyon verdiler.
Son haftalarda Sarı-Lacivertli oyuncularda şahsi oyunlar baş göstermeye başladı. Özellikle de hücumda. Bursaspor deplasmanında Kazım, iki pozisyonu harcamış, rahat geçecek maçı zora sokmuştu. Dün gece de Gökhan Gönül, ilk yarıda yakaladığı pozisyonda kaleye vurmayıp topu Güiza'ya çıkarsa belki Fenerbahçe golü daha erken bulacaktı. Bu hastalığın bir an önce giderilmesi lazım. Gol atmak kadar, attırmanın da güzelliğine inananlardanım. Rakip belki Fenerbahçe'yle boy ölçüşecek takım değildi, ama onlar da Hollanda Ligi'ne yenilgisiz devam ediyorlar. İyi mücadele eden ve disiplinli bir ekip görüntüsü çizdiler. Fenerbahçe, çok iyi kapanan rakibine karşı ilk gol pozisyonunu 57. dakikada Alex'le yakaladı. Brezilyalı göğsüyle kontrol etse, gol yapabilirdi. Sonra da Twente, 60. dakikada net bir gol pozisyonu harcadı. Perez'in vuruşu yan ağlarda kaldı. Arkada iki oyuncunun birden boş bırakılması gelecek gollerin habercisiydi. Roberto Carlos yorgundu, Daum da oyundan aldı.
İkinci yarıya istekli başlayan taraf F.Bahçe idi. Yeni oyuna giren Mehmet Topuz, çok güzel bir golle 'düğümü çözdü' derken dakikalar geçmeden Twente, bir anlık zaaftan yararlanarak durumu 1-1'e getirdi. Ardından en golcü ve en tehlikeli oyuncuları N'Kufo F.Bahçe ağlarını ikinci kez havalandırdı. Fenerbahçe dağınık vaziyette baskı kurmak istedi; ancak sonuç değişmedi. Güzel ve istekli başlayan geceye gölge düştü. Kanarya, en kötü beraberlikle bitecek maçı kaybetti. Yazık oldu.
Bireysel değerlendirmeye geçecek olursak; Emre'nin performansını beğendim. Keşke herkes onun gibi mücadele etseydi. 'Aferin' diyorum. Lugano, yine topu oyuna sokmalarda tam bir fiyasko yaşattı. Kesiciliğine kimse bir şey demiyor. Ama niye çalışmaz insan anlayabilmiş değilim. Bu da onun en büyük eksikliği. Bir arpa boyu kadar ilerlemiyor. Arka arkaya dört kere atılan pasta topu oyuna dahil edeceğine geri pas verdi. Seyirciyi de çıldırttı. Fenerbahçe taraftarı geriye oynayanı sevmez Sayın Lugano!
Alaattin Metin -O kadar çok yanlış var ki -Akşam
[page_end]Bazı oyuncular kötü de oynasa, Daum onlardan vazgeçemiyor..
İnanıyor, güveniyor.
Mesala Carlos 'oynarım dediği vakit' oynuyor.. Vederson Bursa maçında sahanın en çok koşanı, pres yapan oyuncusu olsa da, kulübe de oturtabiliyor..
Kazım kötü de olsa oynatıyor.. Mehmet Topuz'u kulübe de oturtuyor.. Özer'i on sekiz kişilik kadroya bile almıyor..
Twente'nin İngiliz hocası sarı kartı olan, kırmızı kart görme riski fazla olan Cheick'i, ilk yarının bitmesine beş dakika kala oyundan alıyor.. Daum, 60 dakikadan önce oyuncu değiştirmiyor. Basın tribününe kadrolar geldiği vakit, herkesin hemfikir olduğu bir nokta vardı.. O da, 'Neden Kazım oynuyor da.. Topuz yedeklerde..'
İlk yirmi dakika Fenerbahçe'de, Kazım'da iyiydi.. En azından topu ayağında tutmadı..Tek top oynamaya çalıştı. Adam kovaladı. Gökhan ileri çıktığı vakit, bölgesini kontrol altına aldı..
Ama sonra yine eski Kazım oldu.
Santos, Sivas maçında santradan, önüne çıkanı çalımlayarak otuz beş adımda gol attı.. O günden sonra ara bul.. Hiçbir maçta oynamıyor..
Fenerbahçe'nin golcüsü yok..
Güiza gol kaçıra kaçıra.. Çöküntüye girdi. Havasına kaybetti. Oysa topu ayağında tutan, verkaçlar yapan, yüzü kaleye dönük oynayan Semih maçı olabilirdi. İlk on bir yerine, iş işten geçtikten sonra sahaya sürdü..
Topuz oyuna geç girmesine rağmen, küsmedi, golünü de attı..
Ama kaleci Volkan ne yaptı.
Beş lig maçında övdüğümüz, bu sene güven veriyor dediğimiz Volkan kariyerine yakışmayacak bir gol yedi..
Hem de Fenerbahçe 1-0 önde iken..
Yalnız Volkan mı hatalı!
Gökhan Gönül sakatlandı. Saha kenarına tedaviye gitti.. Kazım adamını kovalamadı, onlarda elini kolunu sallaya sallaya pozisyonu hazırladılar.. Acı olanda bir haftadır her idmanda çalıştıkları duran toplardan yedikleri ikinci gol..
Böyle maçlarda basit goller yersen maç kazanamasın..
Twente koşan genç bir ekip. Oyun disiplinleri mükemmel.. Gol de yeseler, oyun felsefelerinde bir santim sapma yok.. Steve McClaren Fenerbahçe'yi çok iyi çözmüş.. Alex ile Emre'yi kilitledi, Fenerbahçe'yi bitirdi..
Yıldızlar topluluğu Fenerbahçe'de de senkronize bozulunca, kaçınılmaz son ortaya çıktı..
Kendi sahanda çift forvet oynamazsan, golcün de olmazsa kazanamazsın. Zaten Fenerbahçe de sahaya kazanmak isteyen bir takım gibi çıkmadı, oynamadı...
Daum bundan sonra alternatif oyuncuları sahaya süremezse, Fenerbahçe'nin bu futbol anlayışı ile gurupta ikinci bile olması hayal olur.
Necati Bilgiç- Erler galip geldi -Fotomaç
[page_end]Fenerbahçe Avrupa Ligi'ndeki ilk maçında kendi sahasında Hollanda'nın 'isimsiz kahramanlarına' sahasında yenilerek hüsrana uğradı. Eğer Twente gibi bir takımı İstanbul'da yenemezsen, bu kupada tur şansının da hayal olur.
Özetle söylersek "Erler, generalleri yendi." Yıldızlar topluluğu sarı-lacivertli takım, 90 dakika pres yapan, ayağa tek top oynayıp güzel paslar çıkaran rakibi karşısında Mehmet Topuz'un şahane frikik golüyle 1-0 öne geçmesine rağmen, galibiyeti koruyamadı. Kanarya, önce kalecisi Volkan Demirel'in sonra da Dos Santos'un hatalarıyla iki gol yiyerek sahadan puansız ayrıldı. Sarı-lacivertli takımın büyük gol umutları Güiza ile Alex'in 90 dakika boyunca çalışmaması, özellikle de sambacı yıldızın çok müsait pozisyonda topu kafayla kale yerine dışarı atması, karşılaşmanın kaderini değiştiren hareket oldu.
Gökhan Gönül, Emre Belözoğlu ve Bilica'nın tüm gayretleri beraberliğe bile yetmedi. Gerçi bir maçta belli olmaz ama Fenerbahçe bu futboluyla Avrupa'da değil şampiyonluk tur ümitlerini bile yakalayamaz. İyisi mi yol yakınken Süper Lig'e dönüp orada şampiyonluğa oynasınlar...
Hakkı Yalçın- Hüznün darağacı -Takvim
[page_end]Futbol garip bir oyun. Kazandım derken kaybetmek gibi... Kaybettim derken üç puanla uğurlanmak gibi...
Maçın başında bizde bir coşku vardı, onlarda sakin bir savunma anlayışı.
Fenerbahçe'den her an pozisyonlara girip, gol atacağını bekliyorsunuz. Fakat rakip alanda Fenerbahçe'de bütünlük yok.
Güiza yine yalnız ve bitik.
Çivi tutmayan çürük tahtalar gibi.
Sadece Gökhan Gönül'ün bindirmelerinde heyecanlı sahneler izledik, onlar da "brüt pozisyonlardı!"
Baskılı oynar gibi görünüp de, hiçbir şey yapmamak, ilk yarının en gerçekçi özetiydi.
Buna karşılık Twente'nin hücuma kalktığı anlardaki tehlike işaretlerine baktım.
Bazen öyle renkli üçgenler kurdular ki, "Bunu Fenerbahçe yapmalı" diye söylendim.
Sol kanattaki Stoch zıpkın gibiydi, Gökhan Gönül'ü yedi bitirdi.. Ondaki hız ve rakip alana sızma isteği, Fenerbahçeli forvet oyuncularında yoktu.
Kazım arkası dönük oynuyor.
Hem topa, hem rakibe. Kendisini toplayana kadar, rakibinin müdahale hakkı doğuyor ki, pozisyon da ölüyor.
Bu adam formasının içine, ciddiyet kavramını bir türlü yerleştiremedi.
İkinci yarıda, baskının şiddetini artıran bir Fenerbahçe vardı. Biraz Carlos, biraz Gökhan Gönül, biraz da Emre derken, iyi pozisyonlar da yakaladı.
58. dakikada Alex'in kaçırdığı bir pozisyon var.
Ustaların hata payı affolur ama böylesine bir pozisyon Alex'in ustalığına toz kondurur.
Maç boyunca Fenerbahçe orta alanında derin boşluklar vardı. Twente'nin kolayca Fenerbahçe rakip alanına sızması, dün geceki orta alanın ve defansın suç deliliydi.
Sarı lacivertliler beklenen golü de zamanında buldu ama Volkan'ın yediği basit bir gol, ve ardından gelen ikinci gol gecenin kalbine saplandı.
Fenerbahçeli futbolcular, Şükrü Saraçoğlu'nda hüznün darağacını kurarken, düşlerinin altında kaldılar.
Maçta önce kesin galibiyet gözüyle bakılan maçtan, boynu bükük ayrıldılar.
Hayaller tek başına yürür.
Gerçekler takımla birlikte.
Dünden geldiler, yarına gidecekler.
Bu yürüyüşün çetin ve engebeli bir yürüyüş olması kuvvetle muhtemeldir.
Kaybettiklerini ödeştirmeleri ihtimaliyle.