Trabzon eski başkanından olay açıklama
Trabzonspor kulübü Eski Başkanı Nuri Albayrak'tan gündem yaratacak açıklamalar!..
Trabzonspor kulübü eSKİ Başkanı, medya patronu Nuri Albayrak, konuştu.
Trabzonspor'un çıkmazları neler, Başkanlığı sırasında nelerle mücadele etti, Akyazı projesi hangi engellere takıldı, Albayrak Operasyonunun arkasında neler vardı, Trabzonspor'un kamuoyundan gizlenen borcu ne, yerel basın Trabzonspor için nasıl bir tehlike, hakemlerin şampiyonluktaki rolü ne? İşte tartışma yaratacak açıklamalarıyla Nuri Albayrak...
“İSTANBUL’DA ŞİRKETLER KURMAK BABAM GİBİ BABALARIN YAPACAĞI BİR İŞTİR”
Şirketlerinize ve hayatınıza onursal başkanlık eden Hacı Ahmet Albayrak ile 1959’da start alan hayatınızın çocukluk dönemi için neler söyleyebilirsiniz?
Esas benim ana doğumum, 1955. Ama o günkü şartlarda babamız, benden sonra olan kız kardeşimle beraber ikimizi ikiz yazdırdı. İkimizi 59 doğumlu yazdırdı ama ben yine 55 doğumluymuşum gibi ilkokula 1963’te başladım. Biz aile olarak 7 kardeşiz, anne ve babamla 9 kişilik bir aile. Dedem, 1960 yılında bizi sürgün tabiriyle Of’un Çamlı Köyünde 20 dönüm bir arazi vardı, araziye gönderdi, bunun 3-4 dönümünü çay bahçesi yapmıştık, gece kondu gibi bir baraka yapmıştık ahşaptan. Çarşıbaşı’nda atölyemiz vardı, babam, marangozluk yapıyordu. O sene yazı orada geçirdik, kışın tekrar köye göç ettik, ertesi sene Nisan- Mayıs aylarında Çamlı köyüne tekrar geldik ve babam oraya beton bina yaptı, ondan sonraki hayatımız orada devam etti. Bizim ailede baba-anne her şeyin üzerinde. 7 kardeşiz, her birimizin çok ayrı özellikleri var, anne babamızın da bizden fazla ayrı özellikleri var çünkü 7 kardeşi, İstanbul gibi bir yere getirip, büyütmek, hayata atmak ve ondan sonra da büyük bir şirket kurmak ve bütünlüğünü sağlamak babam gibi babaların yapacağı işlerden olduğundan dolayı, babamızı hep minnetle anıyoruz. Onun anısına inşallah çok değerli eserler, camiler, okullar yapmaya devam edeceğiz.
“TRABZONSPOR’A OLAN AŞKIM, FENER KUPA MAÇINDAN SONRA ARTTI”
Babanızın en büyük nasihati size, ‘Çok çalışın’ olmuştu. Bu çalışma faaliyetlerine bir de Trabzonspor’u eklediniz. Büyük takımların ekonomilerini geçemeyeceğiniz için, skorlarını geçme gayreti içinde olduğunuz ve manevi güçle bunun başarılmasına öncülük ettiğiniz Trabzon aşkını en derinden ilk ne zaman hissettiniz?
Ben İstanbul’a geldiğimiz 67-68’de ortaokula başladım. 70-72’li yıllarda Anadolu takımları, liglerde vardı ama heyecan duymuyorduk fakat 73-74 sezonunda Trabzonspor’un ikinci lig’te çok az farkla şampiyonluğu kazandığı bir sezondu, bir sene sonra Trabzonspor şampiyonluğu oynadığı sezondu. Trabzon’da, Fenerbahçe ile kupa maçında eşleşti, Trabzon ve Fenerbahçe. 1975 yılında, o maçta Trabzonspor’la ‘0-0’ berabere kaldılar. İstanbul’da, hafta ortası, Çarşamba günüydü, okuldan kaçarak, o maça gidiyoruz ve maç başlıyor, ‘1-0’ öne geçiyoruz, ‘1-1’, oluyor, ‘2-1’ Trabzon öne geçiyor, ‘2-2’ oluyor ama o gün yağmurlu bir hava ve Trabzonspor inanılmaz bir futbol oynuyor, ikinci lig’te de şampiyonluğa oynuyor….Tabi memleket aşkımız, Trabzon sevgimiz bizim her şeyin üzerinde. Maç sonlarına doğru, Cemil Turan bir gol atıyor, 2-2 bitse Trabzon tur atlıyor ama 3-2 bitiyor ve Trabzonspor tur atlatamıyor, eleniyor, maçtan sonra o zaman Fenerbahçe’nin teknik direktörü açıklama yapıyor, diyor ki:”Bu maçı izleyenler Trabzonspor’un birinci ligte şampiyonluğu oynayan, Fenerbahçe’nin ise ikinci ligte bir takım olduğunu iddia ediyor” diye Trabzonspor’a inanılmaz övgüler yapıyor ve Trabzonspor o sene şampiyon oluyor. Bizim Trabzonspor fanatikliğimiz doğuştan başlıyor ama Trabzonspor’a olan aşkımız, Fener kupa maçından sonra daha da artıyor ve devam ediyor.
“İSTANBUL BELEDİYESİ SPOR KULÜBÜ, AMATÖR BRANŞLARIN BABASI”
İkinci bir sevdanız da İstanbul Büyükşehir takımı. Tayyip Erdoğan döneminden itibaren Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü'nün başkanlığını yaptınız, amatör spor kulüplerinde hizmet verdiniz. Trabzon’a Başkan olduğunuzda bile bırakmadığınız bu takımın özelliği ne idi?
Tabi Sayın Başbakanımızla biz 1985’ten 1994’e kadar il yönetimde beraber çalıştık. Başbakanımız il başkanı idi. O süreçte de Başbakanımızın futbol oynadığı Erokspor diye bir takım var, o takıma başkan olanlar: Başbakanımız, Mehmet Ali Şahin, şu anda güreş federasyon başkanı Osman Aşkın Bak Başkanlık yaptı, ben Başbakanlık yaptım. Oraya Başkan olanların hepsinin akıbeti iyi oldu, hepsi belli mevkilere geldiler. Ben o kulüpte de 2 yıl (90-91 yılları)Başkanlık yaptım. Tabi 94’te Başbakanımız Büyükşehir Belediye Başkanı olunca, ben de iki dönem meclise seçildim. Bir de Büyükşehir belediyesi spor kulübüne Başkan olmamız söylendi, olduk ama bizim dönemden sonra İstanbul Belediyesi spor kulübü, amatör branşların babası oldu. Türkiye’de bugün en fazla amatör futbolcuyu barındıran ve en fazla amatörlerde başarıyı yakalayan, İstanbul Büyükşehirdir. 3000’e yakın lisanslı sporcular vardı benim dönemimde, şu anda herhalde 5000’i bulmuştur. 94’ten 2005’e kadar Trabzonspor Kulübüne başkanlık yapana kadar orada başkanlık yaptım, sağolsunlar arkadaşlarımızla hala görüşüyoruz, bizim orada kurmuş olduğumuz kadrolar, teknik heyetler, yöneticilerin bir çoğu daha halen orada, düşünün ki İstanbul Büyükşehir spor kulübü, şu anda Türkiye’nin en büyük amatör spor kulübü, futbolda da çok başarılılar, düşünün en son Beşiktaş’ı yendiler, İstanbul Büyükşehir’in bütçesi Beşiktaş’ın bütçesinin %10’udur. Ama hafta sonu maçta yıldızlar topluluğunu, inanç, azim yendi, bu kulüple de gurur duyuyorum.
“TRABZON’DAKİ EN BÜYÜK ÇIKMAZ, TRABZON’UN YEREL MEDYASI VE ÇOK SESLİLİKTİR.”
[page_end]
Sizin Trabzonspor kulübünü yönettiğiniz dönem, rakibinizi 535 oy farkla geride bırakarak, Trabzonspor’un 14’üncü başkanı olduğunuz, 54. Genel Kurulu. Teşekkür konuşmanızda, birlik, bütünlük mesajı vermiştiniz. Bu şampiyon olmaktan daha önemli bir hedef miydi sizin için?
Bizim Trabzon şehri çok karışık bir şehir. Şöyle karışık: Şehirde herkes kendini lider zannediyor, herkes liderliğe oynuyor ve her yerden bir ses çıkıyor. Trabzon şehrinde son 1 yıldır bir birlik beraberlik var. Bunun sonucu da şu anda futbola yansıyor, çok seslilik yok. Düşünün bir şehirde 10 tane gazete, 10 tane televizyon ve gazetelerde Trabzon’u yazan 500 kişi, her gün Trabzon şehrinde Trabzon’u konuşuyor. Bu 500 kişinin ortasından bir konsensus çıkar mı? çıkmaz. Çünkü kulübün içindeki yöneticiler, yöneticiliğin sıkıntılarını çekerken bazı tedbirler almak istiyor ama bunu basın-medya kabul etmiyor. Trabzon’daki bana göre en büyük çıkmaz, Trabzon’un yerel medyası ve çok sesliliktir. Tamam çok seslilik olsun ama bir orta yolu bulalım. Bulunamadığından bu sıkıntıları yaşıyoruz ama inşallah bu yıl Trabzonspor bu yıl çok ümitliyiz, şampiyonluğa ulaşacak.
"EN BÜYÜK ERGENEKON, TÜRK FUTBOLUNDA VAR"
Bu konu açılmışken sormak isterim tabi.. Ersun Yanal, kendisinden sonra gelen hocaların daha rahat çalışacağı bir ortam oluşacağını ifade etmişti. Ziya Doğan ise, futbol takımının emanet edildiği yöneticilerin yanlarında olmadığı şeklinde eleştiri getirmişti. “Elmanın kurdu kendinde” denir. Trabzon’da biraz elmaya benzemiyor mu?
Tamamı elmanın kurdu değil ama Türkiye yönetenler bile çok büyük sıkıntıdalar. Son beş yılda Ergenekon hadisesi çıktı. Ben size açık söylüyorum: En büyük Ergenekon Türk futbolunda var ve halen de futbolun içinde bunlar temizlenmiş değiller. Benim dönemimde hakemlik yapan, Trabzonspor’a özellikle haksızlık yapan hakemlerin bir çoğu şuanda hakemliği bıraktılar. Şu anda da halen Türk futbolunun içinde var. Bu sıkıntıların olduğu yerde de kulüplerin başarılı olması mümkün değil. Hem maddi yönden hem manevi yönden bu işin içindeler. Bir de bazı kurum ve kuruluşlar bazı kişilerin başarılı olmasını istemiyorlar. Bizim Trabzon şehrinde de kapalı bir Ergenekon var. Ben Başkanlığı bıraktığım sene ligin ilk maçı, Sivaspor’a 1-0 galibiz, maçın uzatma dakikalarında bir seyirci sahaya iniyor ve maçı hakem, bilerek ve kasıtlı maçı tatil ediyor, o hakem de şu anda hakemliği bıraktı. O da Ergenekoncular meyanda bir insandı. Ve şu anda kendisi nerede araştırırsanız, bulursunuz. Bugün Gs-Beşiktaş maçlarında bizim Trabzon’da yaşananların 10 misli olaylar yaşandı ve aynı hakemle, aynı olay yaşandı, seyirci sahaya indi, maçı tatil etmedi, bizde bir seyirci sahaya indi, futbolcular seyirciyi dövdüler, arkasından tatil edildi ve Trabzon’un galip geleceği maçı hakem tatil etti.
“HAKEMLER İÇİN ‘ÇETE’ DEMİŞTİM, HAKİKATEN ÇETE”
Yöneticilerin bile kendilerini yönetmesini isteyen bir guruptan söz ediyoruz. “kendisine şamar oğlanı arayan başka bir zihniyet var” şeklinde bir ifadeniz olmuştu. Bu ortam bozucuların yakalarına nasıl yapışılacak, nasıl tespit edilecek?
Yakalarına yapışılacak olanların bir çoğu görevi bıraktı, bir çoğu cezaevlerine, bir kısmı bırakıp gitti. Benim dönemimde 2 ay ceza vermişlerdi. Hakemler için ‘çete’ demiştim. Hakikaten çeteler. Futbol federasyonu beni statlardan 2 ay mahrum etmişti, +2 ay değil “5 sene Türk futboluna hizmet etmeyeceksin” deseler de bu çete Türk futbolunun içinde var. Çünkü adamın babası hakem, dedesi hakem, kendisi hakem. Bunlar nasıl oluyor ya? Hakem olmanın bir ölçüsü var. Torpille, hatırla hakem oluyorlar, sonrada o insanlar göreve geldiklerinde onlara her şeyi yaptırıyorlar.
“EN BÜYÜK HEDEFİM, TRABZONSPOR’U ÜÇ BÜYÜK TAKIMLA YARIŞTIRMAKTI”
[page_end]
Peki şampiyonlukları kaçırtan şeyde mi o, yani tam başarıya ulaşacakken, bir sistem oturtulmaya çalışırken, birden bire kendi içinde kaos yaşıyor. Trabzon’un başarısını, herkes kendine mal etmeye çalışırken mi kaçıyor şampiyonluklar?
Futbol çok kırılgan bir olay. Benim dönemimde o Sivas olayı yaşandı, Hrant Dink cinayeti oldu, rahip öldürdüler, Fatih ve Gökdeniz kurşunlandı. Yine Gökdeniz şike olaylarına karıştı. Böyle bir sürü olay üst üste gelince… Sonuçta takım, genç. 18 yaşından başlayıp, 30 yaşına kadar oluşan genç bir kadro. Bu olaylar 55-60 yaşındaki yöneticiyi ‘bir’ etkiliyorsa, o futbolcuyu ‘beş’ etkiliyor. Yani sporcu sahadan etkileniyor, yuhalandıkları zaman 20 yaşındaki o çocuğa bu olayı nasıl anlatırsınız? mümkün değil. Etkenler çok fazla. Bunların hepsi bir araya gelince başarıyı yakalayamıyorsunuz. Ben iki sezon bitirdim, Trabzon’da. Takımı aldığım zaman, 23 puanla 11’nci sıradaydı. Dağınık ve ekonomik olarak sıkıntıdaydı, o sezonu 4’ncü bitirdik. Benim en büyük hedefim, arzum 15 milyonluk İstanbul kenti ve üç büyük takım burada. Onlarla Trabzon’u nasıl yarıştırırım? Hem sportif anlamda hem de ekonomik anlamda. Bunu önce aile meclisinde oturduk konuştuk. Dedik ki: Trabzon şehrinde yer yok, arazi yok, Trabzonspor’a inanılmaz bir proje yaptık, Akyazı projesi. Deniz dolgu yaparak 640 dönüm arazi üzerinde Trabzonspor’a stat, tesis, alışveriş merkezi, gemilerin yanaşması için liman projesini geliştirmek için, o arazi Hazineden kiraladık. Projeyi yaptık, bitirdik arkadan Başkanlığı bırakmak zorunda kaldık, aday olmayacağımı açıkladım.
“AK YAZI PROJESİNE SIRF İŞİN İÇİNDE BAŞBAKAN VE NURİ ALBAYRAK VAR DİYE KARŞI ÇIKIYORLAR”
Onları soracağım ama üç sözünüzden söz etmek istiyorum. Yıldız futbolcu, benzin istasyonu ve stat. Bunlardan ikisini gerçekleştirdiniz. Fakat Trabzonspor’un kurtuluş projesi olan Akyazı, Türk Telekom Arena gibi bir yola girdi. Tabelası konuldu, denizde dolgu işlemleri başladı. Sizinle hayat bulan bu projenin faaliyete geçmesi için son engel, mimarlar odasından geldi. Kıyı yasasına aykırı olduğu için dava açtılar.
Dava açtılar ama bana göre o dava önemli bir dava değil. Trabzon’da bir derin devlet var, Trabzon’da da bir Ergenekon var. Bunlar Trabzon şehrinin kalkınmasını istemeyen insanlar ve olaylara da siyasi bakıyorlar. Ya bu projeyi kim yapıyor? Ak Parti. Kim geliştirmiş? Nuri Albayrak. Sırf bundan dolayı karşı çıkıyorlar. Ama bu proje, benim tasarladığım projenin dışına çıktı. Benim tasarladığım projede Trabzonspor orayı kiralıyor ve projenin sonunda da Trabzonspor’un kasasına 50 milyon dolar para giriyor, şuanda tam tersi oldu. Trabzonspor kulübü projeyi bıraktı, iade etti, sağolsun sayın Başbakanımız bu projeye sahip çıktı. Biz de Başkanlığı bıraktıktan sonra TBMM’den projeyi takip ettik. Bizim bir sözümüzdü bu. Ama sağolsun Başbakanımız bu projeyi ilk gördüğünde çok heyecanlandı. 2007 seçimlerinde bu sözü almıştık ondan. Trabzon meydanında projenin maketini yapıp astık, halk sözünü istedi, Başbakanımız da sözünü verdi. Rizespor da böyle dolgu alanı üzerine projeyi yaptı ama bizim projemizde olduğu gibi 600-700 dönümlük arazi içinde değil. Normalde buralarda yapılaşma izni yok. 2014’te yapılacak olimpiyatlar için böyle bir hak tanınmasını istedik. Projeye ihale yapıldı. Buranın kaç paraya dolacağını öğrendik, 36 milyon 500 TL teklif verdik biz, Sistem İnşaat olarak. Ve ihale bizde kaldı, şu anda işe başladık, inşallah en kısa zamanda dolguyu yapıp, arkasından da stat ihalesi yapılacak.
“ASLANTEPE DEVLETE 1 MİLYAR DOLARA MAL OLMUŞTUR”
Peki bu projenin bir de Avni Aker’in yerinden edilmesi gibi tartışmalı boyutu var. Burada Türk Telekom’daki gibi mutlu ama tartışmalı bir son mu bizi bekliyor?
Yok. Trabzon’da böyle bir şey olmaz. Ben olayları çok yakından izliyorum. Galatasaray’la beraber başlamıştık projelere biz. Galatasaray 2005’te başlamıştı, ben bu projeye 2006’da başladım. Süreç aynı. Kulüplerin bu işlerde hiçbir söz hakkı yok. Sadece size şunu diyor Gençlik ve Spor müdürlüğü: “Bakın burada bir stat var, bu stadı biz size tahsis ediyoruz, bu stadın yeriyle bir proje geliştirin. “Galatasaray bu projeyi geliştiremedi. Bu sefer TOKİ geliştirdi projeyi. TOKİ, Gençlik ve spor müdürlüğünden o yeri aldı, o yeri Galatasaray’a tahsis etti ve ihalesini yaptı, şuanda Galatasaray stadının yeri 400 trilyona satıldı. Fakat Aslantepe, devlete yolları, arazisi dahil olmak üzere (Başbakanımız 650 trilyon dedi ama değil) 1 milyar dolar paraya mal oldu. Çünkü 120 dönüm oradaki arazinin değeri en az 500 milyon dolardır. Şimdi kalkıp da 1 Milyar dolar bir yatırım yapılıyor, siz Başbakan’ı açılışta protesto edeceksiniz.
“TÜRK TELEKOM’DA YAPILAN HAREKET SİYASİ BİR HAREKETTİ, SPOR ÂLEMİNİN BİR HAREKETİ DEĞİLDİ”
[page_end]
Bizim Trabzon’daki Avni Aker’in yerinin yapacağı fiyat, 50 milyon dolardır. Ama burasının yapılması için yapılacak masraf en az 200 milyon dolar. Yani 50 milyon dolarlık yeri TOKİ alıyor, size 200 milyon dolarlık yeri tahsis ediyor, stat yapıyor. Ondan sonra Başbakanı yuhalayacaksınız. Bu ne spora, ne insanlığa, ne siyasete sığar. Kesinlikle bu yapılan hareket siyasi bir hareketti, spor aleminin bir hareketi değildi. Galatasaray kulübünün bu işte bir rolü yoktur. Şu anda Türkiye’de siyasetin yapılış şekli belli. Aynı siyaseti orada da yaptılar. Yatırımları çekemediklerinden dolayı… Türkiye Cumhuriyeti bu 8 yılda aldığı yatırımı 40 yılda almamıştır, spor kulüpleri almamıştır. Spor niye bu kadar çok önde? 500 trilyon digitürk yayınından,18 tane takıma para aktarılıyor, daha önce kaç paraydı? 130 trilyondu. Nereden 500’e çıktı? Kulüpler gelişiyor. Kayserispor, Özhaseki Belediye Başkanı bunu başardı, Kayseri’ye stat yaptı, TOKİ başardı bunu, kulüpler bunu yapmıyor ki. Bizim Trabzon’da ekstra aldığımız şu oldu, biz projeyi geliştirdik, Başbakanımız da projeye sahip çıktı. Üç sözümüzü başardık. Trabzon’a 15 yıldır yapılamayan benzin istasyonunu Kartal’da, Başkanlık dönemimde bitirdim ve Trabzonspor’a 50 milyon dolar gelir sağladım. Bu stat projesi de benim istediğim doğrultuda olsaydı, Trabzonspor’a her yıl 50 milyon dolar gelecekti ve İstanbul takımlarıyla ekonomik olarak yarışacaktık ama maalesef kulüp yönetici arkadaşlar bunu idrak edemediler, projeyi bıraktılar, TOKİ aldı. Tabi burada Trabzon Belediye Başkanımız, 2009 seçim çalışmalarında stat projesini, 61 proje dedi, bir numaraya aldı ve o da yakından takip ediyor. İnşallah o başkanımızın döneminde biter, hep beraber açılışı yaparız.
“TAYYİP ERDOĞAN’A MECLİSTEKİLERDEN DAHA FAZLA KATKIDA BULUNUYORUZ”
Peki Tayyip Erdoğan’dan söz etmişken imam hatipten arkadaşınız. Siyasette neden yol arkadaşlığı yapmadığınızı sormak istiyorum… Ki Erdoğan’ın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu zamanlar, Fenerbahçe'den kendisine yöneticilik teklif edilmiş ve siz engellemişsiniz. Peki sizi engelleyenler oldu mu?
Yok. Siyaset 1985’te il yönetimine seçildiğimiz zaman kimse bu işe talip olmuyordu. Benim gibi çevresi olan ve ticari insanlar, o partide görev almaya korkuyorlardı. Biz korkmadık. 94’e kadar beraber çalıştık. 94’ten de 2004’e kadar ben yine Belediye meclisinde devam ettim. Başbakanımız siyasi yasaklı olduğu dönemde, gerek gazetemiz Yeni Şafak ile birlikte, siyaseten hep beraber hareket ettik. Şuanda da beraber hareket ediyoruz. Yani siyaset yapmak, illa meclis üyesi, milletvekili veya partinin içinde olmak değil, biz onlardan daha katkılı bir siyaset yaptığımıza inanıyoruz.
“HALUK ULUSOY’UN GİTMESİ İÇİN DE İLK TETİĞE BASAN KULÜP BAŞKANI DA BENİM”
Ama yine de siyaseti spora karıştırmamak gibi bir ilkeniz vardı. Futbol Federasyonu kongresinde siyasi açıdan yakın durduğunuz, Hasan Doğan’ı değil, Haluk Ulusoy’u desteklediniz. Bu da Trabzon’da olumlu karşılandı. Çünkü bu durum, kulübün içine siyaseti sokmadığını gösterdi.
O günkü şartları iyi bilmek lazım. Arkadaşlar o zamanlar yanlış yönlendirmeler yaptılar. O zamanki verdiğim karara pişman değilim ama ondan sonra Haluk Ulusoy çok yanlışlar yaptı ve Trabzon’da Sivas maçının tatil edilmesinin başında o geliyor. Biz doğruyu yaptık, Haluk Ulusoy yanlışları yaptı. Yanlışları yaptığı için de Haluk Ulusoy’un gitmesi için de ilk tetiğe basan kulüp başkanı da benim. O zaman Michael Platini Türkiye’ye geliyor, Futbol Federasyonu bunu ağırlıyor, ben de o gün Başkan olarak, Haluk Ulusoy’un Federasyon başkanlığını derhal bırakması lazım çağrısında bulunuyorum bir basın toplantısında. Şunu söyledim: "Haluk Ulusoy Başkan olacağı zaman Trabzonspor olmasa ben Başkan olamam" dedi. Ben de Haluk Ulusoy’a şunu söyledim, "Trabzonspor senin arkanda durmadığı taktirde sen bu koltukta bir daha da oturamazsın.” Ve oturamadı da… Çıksaydı aday olsaydı da… Çünkü hainlik yaptı, şehrine hainlik yapıyorsan, tamam Haluk Ulusoy Trabzonsporlu değil ama Trabzonluların böyle bir hemşericilik hastalığı var. Galatasaraylıdır kendisi. Ama çıkıyor, bu yanlışları yapıyor.
“BÜYÜK TAKIMLAR, KENDİLERİNDEN SONRA TRABZONSPOR’UN ŞAMPİYON OLMASINI İSTERLER”
TOKİ Başkanı da Trabzonlu ama Galatasaraylı.
Olabilir normal, Başbakan Rizeli ama Fenerlidir. Bugün İstanbul takımlarına, (Fener-Galatasaray-Beşiktaş) sorun kim şampiyon olsun, siz olmayınca diye?”Trabzonspor”derler. Veya Trabzon geçen sene yarıştan kopmuştu sonlara doğru, kim şampiyon olsun? “Bursa” derler. Böyle tatlı bir rekabet var.
Biraz garibanlığı, ezilmişliği, Anadoluluğu temsil eden bir düşünceyle…
Evet.
“BU ZENGİNLİK İÇİN İYİ NİYETLİ OLACAKSINIZ, ÇALIŞACAKSINIZ, BİR DE ALLAH’IN VERGİSİ OLACAK”
[page_end]
Ezilmişlerin önüne geçebilmek için Albayraklar grubu olarak Türkiye ekonomisine önemli bir katkınız bulunuyor. 25 bin kişiye tekstil, traktör, medya, inşaat, liman gibi alanlarda istihdam sağlıyorsunuz. Bu fayda, hangi taktik ya da inançla başarıya dönüşüyor?
Biz şirket değildik ama babamla beraber ailemiz 40 yıldır birlik bütünlük halinde. 1967’de İstanbul’a geldik, orayı da sayarsak 44 yıldır beraber çalışıyoruz. Babam çok müteşebbis bir insandı. Bütün millet, 60’lı yıllarda Avrupa’ya giderken, babam bunu kesinlikle kabul etmedi.” İşçi olarak gitmeyeceğim, yanımda insanları istihdam edip çalıştıracağım”diye kafasına koyan bir insandı. Ve bizde aynı felsefe, mantıkla esas şirketimizi 1980 yılında kurduk ve 6 erkek 7 kardeşiz, 6’ımız da “buradan kendimize nasıl iş çıkarız?”ın peşinde koştuk. Taşıma şirketi ile başladık, inşaat, tekstil gibi şirketleri kurarak yolumuza devam ettik. Bu zenginlik için iyi niyetli olacaksınız, çalışacaksınız, bir de Allah’ın vergisi olacak. Verdi, çalışıyoruz. Çok da mutlu bir aileyiz. Her şeyden önce çalışan insanlarımıza da saygılıyız. Onlar da bizi çok seviyorlar. Bu çok önemli. Eğer çalışan insanlar sizi seviyorsa, onlar mutluysa o aile, o şirket mutlu demektir. Biz başarıyı kollektif çalışmada buluyoruz.
“TRAKTÖR SATIŞLARI İÇİN MUZAFFER KARDEŞİMİZİN YAKASINA YAPIŞTIK”
Aile bireyleri içinde en büyüğünüz Ahmet beyin daha çok söz hakkı olsa da her kardeşe bir iş düşüyor ve bu görev dağılımında sizin bölümünüz, liman. Hayatın zorlukları karşısında sığındığınız bir liman var mı? Yoksa ben her işin, her zorluğun üstesinden gelirim mi diyorsunuz?
Kağıt üzerinde öyle görünüyor ama öyle değil aslında. Gazete, televizyon, inşaat, liman, taşıma, traktör, tekstil…herkesin birebir ilgi alanı olduğu gibi herkeste bizim haftalık icraat toplantılarımız olur, bütün yapılan işlerden 15 günde bir bütün şirketlerden brifing alırız. Bir kişi bir yeri yönetiyor, diğer karışmıyor diye bir şey yok, karışıyor ama seviyeli karışıyor, herkesin işini daha iyi yapması için ona da uyarı yapıyoruz. Mesela bu sene 2010 yılında traktör inanılmaz bir yükselişe geçti. Muzaffer kardeşimiz ilgileniyor, yakasını bırakmadık, devamlı, “Niye çalışmıyorsun, niye koşmuyorsun?” diye. Düşünün ki eskiden 500 traktör stokta, 500 traktör bayide idi, şu anda 500 traktör sipariş var, stokta hiç traktör yok, 80 bayinin elinde 200 traktör var, bu çok düşük bir rakam. Niye üretemiyorsun? diyoruz, o da kendi sıkıntılarını anlatmaya çalışıyor ama hep beraber el ele verip, üretimi arttırıp daha fazla nasıl faydalı olabiliriz ona bakıyoruz.
“ELDE ETTİĞİMİZ BAŞARILARDA SOYADIMIZIN ÇOK ÖNEMLİ BİR YERİ VAR”
Serdar Turgut, “Benim dünyamda 'Six degrees of separation Albayrak' diye bir olgu var. Çünkü nereye baksam karşıma bir Albayrak çıkıyor.” diye yazmıştı. Her yerde olmanız, ailenizin büyüklüğünü mü gösteriyor yoksa babanızın tavsiyesi üzerine çok çalışmanın karşılığı mı yoksa bir Türk olarak ‘Albayrak’ isminden aldığınızda güçten mi böyle?
Soyadı çok önemli biliyor musunuz, Allah rahmet eylesin, bizim soyadımızı dedem, yani babamın babası Kazım Albayrak(Of’un sayılı marangozlarındandı, büyük sanatkardı) Of’a iniyor, herkes soyadını almaya giderken, Kaymakama uğruyor, Kaymakam ‘Size Albayrak soyadını vereceğim’ diyor. Soyadı önemli bir şey. Oradan başlıyor, bir de saygı, sevgi, birlik, beraberlik ve çok çalışmak. Taşeronlarla birlikte 30-40 bin insan kurumumuzdan ekmek yiyor ama bunun temelinde birlik, beraberlik ve çalışma yatıyor.
“BİZ ABORJİNLERİZ, HER TÜRLÜ FİZİKİ MEKANA AYAK UYDURURUZ”
Bu güzel misyonun adı bir gün, ‘Albayrak Operasyonu’ olarak anıldı. Mesut Yılmaz döneminde, İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in sorumluluğunda yapılan bu operasyon evlerinize kadar uzandı. Eşiniz Havva Hanımı, 5 yaşındaki oğlunu Faruk’u ve 11 yaşındaki oğlunuz Muhammet’i fiziki cebirle, gece yarısı göz altına aldılar. Bu vahşeti size yaşatan şey neydi ve ailenize bunu unutturmayı başardınız mı?
Aborjin diye bir aile var, Avustralya’da yaşayan. Bunlar türlü fiziki mekanlara, her zaman ayak uydurur, bizim aile böyle bir ailedir. Aborjinleriz biz. Aile arasında da bunu konuşuruz, bizim kredi yurtlar genel müdürümüz var, Hasan Albayrak. Sık sık onunla telefonla konuşurken, sıkıntı olduğu zaman;”Biz aborjiniz Hasancığım, bu işlerin üstesinden geliriz” deriz. Biz olayları her zaman sükunet, metanet ve cesaretle karşılıyoruz.
“ALBAYRAK OPERASYONU SİYASİ BİR OLAYDI”
[page_end]
2001’de yaşadığımız olay tamamen siyasi bir olaydı, siyasi bir operasyondu. Ve o zaman tek hedef, Türkiye’de 22 tane banka battığı o dönem 60 milyar dolar gidiyor ve Türkiye’deki kurum ve kuruluşlarda inanılmaz yolsuzluklar var, o zaman Yenişafak Gazetesi sığınılacak bir limandı. Mehmet Barlas bey gibi gazetelerinden kovulanlar vardı…Cengiz Çandar, Nazlı Ilıcak, Ali Bayramoğlu gibi medyanın çok önde gelen isimleri gazetelerinden kovuldular ve hepsini Yenişafak’ta topladık. İnanılmaz bir güçtü o zaman Yenişafak’ın gücü. Ve her gün bir veya iki tane yolsuzluk dosyası yayınlıyorduk. %55 oyla gelmiş bir iktidar var, MHP- DSP-ANAP. Bir seçim oluyor, bu üç partinin üçü de barajın altında kalıyor, %11’e iniyor. Vatandaş gerekli cevabı veriyor.
“ALBAYRAK OPERASYONUN TEMELİNDE; 1- TAYYİP ERDOĞANI BİTİRME, 2- YENİ ŞAFAK’I SUSTURMA VARDI”
Ak Parti 14 Ağustos 2001’de kuruluyor, 11 Eylül’de Amerika’daki ikiz kuleler vuruluyor, 12 Eylül’de de Albayrak Operasyonu başlıyor. Operasyonun temelinde, 1-Tayyip Erdoğan’ı bitirme operasyonu, 2- Yenişafak’ı susturma operasyonu vardı. Onlar kendilerine göre hesaplar yaptılar ama daha büyük bir hesap vardı, o da Allah’ın hesabı. O şöyle tecelli etti, Ak Parti 2002’de Ak Parti iktidara geldi. Operasyon başladı, yaklaşık 500 kişilik ekiple nerede iş yerimiz varsa(Ankara, Trabzon, Konya, İstanbul, Altunizade Hilal Konakları da dahil olmak üzere) operasyon düzenliyorlar. Çok şükür o gece sadece bizim aileden 6 numara Mustafa Albarak’ı yakalıyorlar. Diğer biraderlere bir şey yapamıyorlar ama çocukları alıyorlar tabi, gece saat 02:30’ta hanım beni arıyor, organize suçlar şube müdürlüğünden, aldım telefonu, o senede Davutpaşa vergi dairesinde Albayrak Turizm olarak vergi rekortmeni olmuşuz, aynen şunu söyledim:”Adil Serdar Sezen bey, ben vergi rekortmeniyim, vergiyi bizim verme sebebimiz bizim namusumuza sahip çıkmasıdır, gecenin bu saatinde çoluğumuzu, çocuğumuzu, hanımımızı oraya getirmeniz için değil, gerekçen ne?” O gece Yenişafak’ta, “Çocuklarımız kaçırıldı” diye manşetten verdik, gece 2:00’ye kadar haber alamadık. Gece yarısı Yenişafak baskısı organize suçlara ulaştı, ondan sonra çocukları hastane, muayene derken sabah 5:00’te bırakmışlar. Yani o günkü maceramız, sadece Tayyip Erdoğan’ı bitirmek ve Yeni Şafak’ı susturma operasyonu idi. Sonunda Allah’ın adaleti yerini buldu.
“ALİ MÜFİT GÜRTUNA HAİN BİR ADAMDIR”,” TAYYİP ERDOĞAN GELDİKTEN SONRA İHALE ŞARTLARI HAFİFLEDİ”
Tayyip Erdoğan'ın siyasi oluşumu için ödendiği iddia edilen komisyonlarla ilgili sorgulandınız. “Temiz Şehir operasyonu”nda ifade veren sanıklar,” Albayraklar’ın en büyük hayalinin, Tayyip Erdoğan’ı Başbakan yapmak”olduğunu söylediler. Siz böylelikle en büyük hayalinizi gerçekleştirmiş mi oldunuz?
O zaman devlet güvenlik mahkemeleri vardı. Devlet Güvenlik Mahkemeleri o zamanın en büyük hainlerinden birisi, ben bunu her zaman söylerim, İstanbul Büyükşehir belediye başkanı olan Ali Müfit Gürtuna’dır, haindir bu adam. Olmamış olayları olmuş gösteriyordu, oradaki bir genel sekreter yardımcısı vardı, Mahmut Kuş. 1983 yılında biz belediye ile çalışmaya başladık. Dalan, Sözen, Tayip Erdoğan ve Ali Müfit Gürtuna… Çalışıyoruz, sonuçta ticaret yapıyoruz. İşimizi yapıyoruz, herkesin yarıştığı şartlarda onlarla yarışıyoruz, ihalemizi alıyoruz, yapıyoruz. Sanki Tayyip Erdoğan döneminde bir kayırma oluyormuş gibi Mahmut Kuş, gelen müfettişlerin önlerine evraklar sunuyorlar. Tam tersi Dalan ve Sözen dönemindeki ihale şartları, Tayyip Erdoğan geldikten sonra daha da hafifledi, daha fazla firmaların girmesi sağlandı. Ama Ali Müfit Gürtuna ve ekibi onlar bunu gelen müfettişlere tam tersi lanse ettiler. İki müfettiş geliyor belediyeye. İlk gelen müfettişleri Saadettin Tantan(İçişleri Bakanı) yolluyor. Müfettişler raporlarını tutuyor ve diyor ki, “Bu belediyelerde Albayraklara verilen işlerin hiçbirinde kayırmacılık yok, kanunlara, nizamlara uygun yapılmıştır”Bu sefer bir bakıyoruz ki, Saadettin Tantan görevden alınıyor. Rüştü Kazım Yücelen yeni içişleri bakanı yapılıyor, o yeni bir müfettiş gönderiyor. O yapılmış olan teftiş raporlarının hepsini bir kenara atıyorlar, yeniden rapor tutuyorlar. Mahmut Kuş ve Ali Müfit Gürtuna bunu organize ediyor, 69 kişi yargılanıyor, birader Mustafa Albayrak ve bizim şirkette çalışan 4 kişi 6 ay cezaevinde kalıyor. 6 ay sonra devlet güvenlik mahkemeleri kalkıyor, dosyamız 4. Ağır Ceza’ya geliyor, geldikten 21 gün sonraya mahkeme başkanı gün veriyor ve orada yargılananların çoğunu serbest bırakıyor, gıyabi tutuklulukların kalkmasını istiyor ve dosya sonuçlanıyor.
“TEMİZ BEYAZ ŞEHİR OPERASYONU’, ASLINDA KENDİ PİSLİKLERİNİ KAPTMA OPERASYONU İDİ”
Ve o zamanki basın medya neler neler yazdı; Hürriyet, Doğan gurubu, Dinç Bilgin’in Sabah gurubu, Akşam gurubu….Şimdi gazeteleri zaman zaman açıp bakıyoruz da, -Ulan bu insanlar, bu medya ne kadar utanmaz bir medyaydı, diyorum. Bir okusanız şaşacak bir durum. Sonuç itibariyle oradaki insanlar devlet bu kadar uğraştı, 3 ay hapis cezası verelim, 50 Lira da ağır para cezası gibi göstermelik bir şeyler veriliyor ve dava bitiyor. Yani yüzyılın davası, ‘Temiz Beyaz şehir operasyonu’, oysa kendi pisliklerini kapatmak için bizi susturmaya çalıştılar ama susmadık, susmayacağız da…
“NURİ ALBAYRAK’I, TRABZONSPOR’UN BAŞINDA ÇEKEMEDİLER”
Bu mücadelenizin siyasi boyutuydu, sporda da kongrede ibra edilmediği için sizin ve ekibinizin yaptığı harcamalar inceleme altında alınmıştı. Bu takıma başkan olurken tüm varlığınızı ortaya koymamışsınız gibi bir algı ortaya çıkmıştı.
İbra konusu yüzeysel bir olay. Orada insanlar neye el kaldırdıklarını bilmiyorlar. O da o günün şartlarında siyasi bir olaydı. Nasıl ki Nuri Albayrak’ı, Trabzonspor’un başında çekemediler aynı zihniyetle hareket ettiler. Benim siyasi zihniyetim belli. Benim karşımdaki insanların organize ettikleri bir olaydı ama sonra hepsi pişman oldular, benden özür dilediler, şuanda o siyasi leke onların üzerinde kalmıştır. Dernekler masası ve maliye geldi bütün hesaplarımızı inceledi, herhangi bir usulsüzlük olmadığını söyledi, onlara da o leke yeter.
“TRABZONSPOR’UN KASASINA EN FAZLA PARANIN GİRDİĞİ DÖNEM, NURİ ALBAYRAK DÖNEMİDİR”
Size gelen eleştiriler… Seçimden önce kongre üyelerinin sizi seçmeyeceği anlaşılınca seçimi ertelemek, sonra kulübün kıymetlerini nakde çevirip alacaklarını tahsil etmek, yeni gelecek yönetime de takıma takviye imkanı bırakmamak şeklinde…
Bakın Trabzonspor’un kasasına en fazla paranın girdiği dönem, Nuri Albayrak dönemidir. Bunu bütün Trabzon şehri biliyor, gerek sattığım futbolcular, gerek benzin istasyonu, gerekse diğer firmalarla yapmış olduğum sponsorluk anlaşmaları. Hatta dönemimde bitmesine rağmen Trabzonspor’un göğüs reklamları anlaşmasını yapmadım. Çünkü yönetim gidiyor, bizim şartlarımızı kabul edecek diye daha düşük şartları kabul eder ve gider diye düşünürlerdi. Trabzonspor’un istasyon projesinin ihalesini ben yapmamış olsaydım, o istasyona Opet’ten 12 milyon dolar para aldım. 4 milyon dolar işletici firmadan para aldım ve onlarla yapmış olduğum anlaşma sayesinde Trabzonspor’a yaklaşık 50 milyon dolar para girecekti, benden sonra yapmış olsaydılar o paranın yarısı Trabzonspor’un kasasına girerdi.
“TRABZONSPOR’UN GERÇEK BORCU, 200 TRİLYON’UN ÜZERİNDE”
[page_end]
Görevi 23 trilyon borçla devir aldım, bıraktığım zaman 39 trilyonla bıraktım. Sadece Gökdeniz’in satışıyla benden sonra gelen yönetici “Trabzonspor’un borcunu sıfırladık” diye beyanatlar verdiler. Oysa Trabzonspor’un şu anki borcu kamuoyundan saklanıyor, gerçek borcu: 200 trilyonun üzerinde. Trabzonspor’un bu borç yükünün altından çıkabilmesi için tek şartı, şampiyon olması. Olmadığı zaman biten kulüpler arasına katılır Malatyaspor gibi. Biz Trabzonspor’u yönetirken ben kendi şirketim gibi baktım. Millet şimdi öyle bakmıyor. Biz 30 trilyon borçla bıraktığımız zaman kıyamet kopuyordu, bizim derin Trabzonlular…Şimdi yönetimdeler onlar, geldiler ricada bulundular, Başkanlığı bırakacağım zaman, transfer yapma, borçlandırma diye. Ben zaten borçlandırmayı düşünmüyordum, sezonu ilk 4’te bitiriyor.
“TRABZONSPOR’U KURTARACAK TEK ŞEY, ŞAMPİYONLUK”
Trabzon’un şuanda lig’teki durumu çok iyi, bizi kurtaracak tek bir şey var, şampiyonluk, onun için hiç sesimizi çıkartmıyoruz, şampiyon olsun da ekonomik sıkıntıları ne kadar hafifletiriz ona bakıyoruz.
Size gelen övgülere gelince… Bu kulüpten 4.5 milyonluk alacağınızı silip kulübe bağışladığınız, Marcelinho'nun parasını kendinizin ödediğiniz, aday olmayacağını açıklamasına rağmen kulübe trilyonlar vermeye devam ettiğiniz. Bir tek canınız mı kalmıştı acaba vermediğiniz?
Trabzonspor için her şeye layıktır. Camiada yanlış düşünenler var ama onlar bizi bağlamıyor, bizi gerçek Trabzonsporlular bağlıyor. Biz aşığız, sevdalıyız, aleyhte çalışanlar problem değil.
“TRABZON’DA PARA İLE SAHAYA ÇIKIP DA TARAFTARLARI ALEYHTE PROPAGANDA YAPTIRAN BİR EKİP VAR”
Transfer komitesinin beklenen adımları atmaması üzerine transferleri bizzat kendiniz yönettiniz, kulübün düzlüğe çıkması, insanların sizin değil kulübün etrafında birleşmesi adına, muhalefetle işbirliği yaptınız, kendi sahanızda yaptığınız maçların hasılatını şehit ailelerine bağışladınız…Yapmanız gerekenlerin sonuna geldiğiniz için mi Başkanlığı bıraktınız?
Yok ben özellikle şehirdeki fitne, fesat ve Trabzonspor’un başarıya ulaşmasını isteyen bir ekip var idi, o insanların seviyesini çok düşük olarak gördüm, ailemin bir kısmı devam etmemi istedi, bir kısmı istemedi, özellikle anam istemedi. Projelerimizi ortaya koyunca heyecanlandık başladık, sonuçta aile kararı ile başkanlığa devam edip etmeme konusunda onaylarına başvurdum, para ile sahaya çıkıp da taraftarları aleyhte propaganda yaptıran bir ekip var orada, baktım ki o insanların seviyesine seviyemizi çekip bu mücadeleye devam edecektiniz veya seviyeli insanlarla ama seviyeli insanlar da bu işe sahip çıkmıyor, Sporun içinde siyaset yok diyorlar ama en büyük siyaset, sporun içinde yapılıyor. Verdiğimiz sözleri yerine getirdik, misyonumuzu tamamladık.
“TRABZON GİBİ BİR TAKIMI İDARE ETMEK KOLAY DEĞİL. “
Sizin yanınızdaki isimlere gelince… Trabzonspor Başkan Yardımcısı Aydın Pişiren sizin yeniden Başkan olmanız için “yürüyüş düzenlenmeli” demişti. Onursal Başkan Mehmet Ali Yılmaz ise projelerinizi tamamlamanız adına yola devam etmeniz gerektiğini düşünenlerdendi. Basın sözcüsü Zeyyat Kafkas ise aday olmamak gibi bir lüksünüzün bulunmadığını ifade etmişti. Yine Başkan yardımcısı İbrahim Baturoğlu ise bir dönem daha bu görevi yürütmenizi, sizin ikna etmenizi değil, ikna edilmenizi savunmuştu. Sonunda ikna olmadınız…
Ben o seviyeyi gördükten sonra biz mutaassıp bir aileyiz. Düşünün o statta bulunan insan kadar insan çalıştırıyoruz. Futbol’da başarılı olursunuz, olamazsınız, top yuvarlak, bir sürü şeyleri yerine getiriyorsunuz, 32 parçadan oluşmuş o meşin, bir parçayı yerine koyamadığınız zaman top olmaktan çıkıyor ve havasını vermediğiniz zaman top olmaktan çıkıyor. Bunları bu şehirde meydana getirmek, bu basın, bu medya, bu yazar çizer size komplo düşünüyorlar, stattan seyirciyi sahaya atlatıyorlar, federasyon dahil olmak üzere sizin başarısız olmanız için her şeyi yapıyor. Haluk Ulusoy’un, Sivasspor Başkanı ve Teknik direktörünün yaptığı çirkeflikler hala gözümün önünden gitmiyor. Bir ‘3’ puan almak için adamlar her türlü yola başvurdular. Onlar için her yol mübah. O insanları da görünce “Bu iş buraya kadar" dedim. 2 sene, 26 ay az bir süre değil, Trabzon gibi bir takımı idare etmek kolay değil.
“BEN TRABZONSPOR’UN, ERSUN YANAL İLE DEVAM ETMESİNİ İSTERDİM”, “TRABZON ŞEHRİ İÇİN ŞENOL GÜNEŞ BİR ŞANS”
Başkan iken gönlünüz, İspanya’nın Sevilla takımının teknik direktörü Juan de Ramos’tan yanaydı. Şu an Şenol Güneş, Trabzon için bir şans mıdır, şu anki yönetim bu şansı iyi kullanıyor mu?
Şu anda ben isterdim ki bu takım Ersun Yanal ile 4-5 yıl devam etsin. Ben dönemimde Ersun Yanal ile anlaşmıştım, gençleşen ve yeniliği takip eden fakat geçen sene yapılan teknik direktör değişikliği çok yerinde bir değişiklik olmadı, yönetim bocaladı. Trabzonspor’un tek çıkış yolu vardı, o da Şenol Güneş’ti. Tabi Trabzon şehri için Şenol Güneş bir şans. Kendini son yıllarda çok iyi yetiştirdi. Tam yönetimin gideceği anda Şenol Güneş’in gelmesiyle yönetimi de, şehri de, takımı da hepsini kurtardı. Ben onun için Şenol Güneş’ i destekliyorum. Başarısız olacağı dönemler olacaktır. Ama Şenol Güneş’e ve takıma sahip çıkmak lazım. Şu an tam zamanı yani.
"ÖZAL, TÜRK FUTBOLUNA ÇAĞ ATLATMIŞTIR"
6+2+2 yabancı transfer formülü doğru bir formül mü, biliyoruz ki siz yabancı sınırlamasından yanasınız. Diğerleri niçin sizin gibi düşünmüyor?
Türk futbolunun kalkınması için yabancı da şart, yabancısız olmuyor ama bugün inanılmaz paralar gidiyor yurtdışına. Bizim genç takımlar, ümit takımlar, ligten de paf takımları için A, B, C gibi üç dört takım var, oralara harcanan meblağaların inanın % 10’unu biz fiziki mekanlara ayıralım, Türkiye’nin çok genç bir nüfusu var, 8-9 yaşında bu çocukları adapte edelim ama onlara fiziki mekanları hazırlayalım. Türk futbolunun bugün burada olmasının en büyük etkenlerinden birisi kimdir diye sorsam kimse bilmez, Özal’dır. Türk futboluna çağ atlatan, Özal’dır. Özal iktidarı döneminde Türkiye’de çim sahaları yapılmaya başladı. Toprak sahadan adam çıkması mümkün değil, çünkü bu iş kondisyona dayalı bir iş, ne zaman ki çim sahalar yapılmaya başlandı, Türk futbolu başarılı olmaya başladı. Sağolsun Başbakanımız futbolculuktan gelme, Belediye başkancılığından gelme, her şeyi çok iyi biliyor ve yaşamış….
“UZUN VADELİ HESABIM, TRABZONSPOR’UN PAF TAKIMLARINA ÖNCELİK TANIMAKTI.”
[page_end]
1 milyar dolarlık Galatasaray kulübüne bir tesis yapıyor, oranın bugünkü değeri o değil, bunu yapabilen bir Başbakan nerede var? Hiçbir yerde yok. Bunları yaptıktan sonra Avrupa’daki oyunculara bu kadar büyük paraları vermeye gerek yok bence. Avrupa’ya gittiğiniz zaman zaten başarılı olamıyorsunuz. Bugün Fenerbahçe A Takımına 100 milyar dolar harcıyorsunuz. Peki paf takımına ne harcıyorsunuz? 1 milyon dolar. Böyle bir çelişki olmaz. 100 milyon dolar harcadığınız bu takımın, alt yapısına da bir 5 milyon dolar harcayın, bakın siz 5 sene sonra paf takımı ile A Takımı kurarsınız. Fakat çok tezcanlıyız, aceleceyiz, bir an önce olsun istiyoruz, uzun vadeli yatırım olursa Trabzonspor tarihinde öyle başarılı oldu. Şampiyonlukları yabancılarla değil yerlilerle yakaladı. Trabzon şehrinde 7 tane profesyonel takım var. Sadece Trabzonspor bu takımlara 5’er 100 bin dolar para verse 3,5 milyon dolar eder, her sene oradan futbolcu gelir ama fiziki mekanlarını ayarlayacaksın, beslenmesini de yaparsan olur…Trabzon’un yerel profesyonel takımlarına yardım en fazla benim dönemimde yapıldı. Akçaabatspor, Of spor, sürmene olsun….Şu anda bir kuruş yardım etmiyorlar. Yapın, oradan çıkacak futbolculardan siz istifade edin. Uzun vadeli hesaplarım da oydu. Trabzonspor takımının paf takımlarına öncelik tanımaktı.
“BİR TEK TRABZONSPOR’UN BAŞARISI, TRABZON’A YETMEZ”
Trabzonspor’u sporculardan dolayı kazanç noktasına taşımaya uğraştınız ama Trabzon’a gelecek yada ondan çıkacak futbolcular için biraz geri çekilim söz konusu. “enerji ve beyinlerdeki sinerjiyle başarılarına yepyeni halkalar ekleyecektir” diyorsunuz ama o ürkeklik transfer açısından mutlaka söz konusudur. Bu sinerji nasıl evreselleşir sizce?
Bir şehirde her noktada bütünlük olması gerekir. Basında, medyada, taraftarda, camiada…hepsi bir araya gelmesi gerekir. Planlı ve programlı olması lazım tabi. Siz şimdi tek Trabzonspor ile bunu başarırız diyorsanız, yanılırsınız. Ama oradaki amatör takımlara bile sahip çıkmanız lazım. Bu takımlara ve profesyonel takımlara sahip çıkarsanız bu işi yakalarsınız. Hem de çok ucuza yakalarsınız. Bugün Trabzonspor’un yıllık harcadığı bütçe 100 milyon dolarsa, buralara sahip çıkarak, bu işi 50 milyon dolara çıkarır.
“YEREL BASIN VE MEDYA FUTBOLCULARI ÇOK ŞİŞİRİYOR.”
Trabzonspor bir mantalite geliştirmiş, deplasmandaki başarısıyla "Bize her yer Trabzon" diyor ama dış sahada ilk lig yenilgisini aldı. Trabzonspor da da Fenerbahçe’de de bu var, sona doğru geldiklerinde şampiyonluğu elden kaçırma psikolojisi. Bunun bir araştırma konusu olması gerekmiyor mu?
Trabzonspor genç bir takım. En yaşlı futbolcusu, Serkan Balcı herhalde. Genç çocuklara bunun psikolojik olarak eğitimini vermek lazım. Çok kolay yerden ayaklanıp, havalanıyorlar. Bu havalanma sonuç itibariyle ikinci yarıya iyi başlayamamamıza neden oldu. Bir de bizim yerel basın ve medya çok fazla balonu şişiriyor. Şirince bu da etken. O çocuklar kendilerini her şeyin üzerinde zannediyorlar. Oysa sahada 11-11 oynanıyor, hepsinin de kondisyonu birbirine yakın, moral motivasyon, o haftayı iyi geçiren takımlar sahaya çıkıyor ve ipi göğüslüyor. Fener maçını izledim, geçen hafta birinciliğe oynayan Trabzonspor değil gibi geldi bana. Sonuçta çok kırılma noktalarında hakem de inanılmaz hatalar yaptı, ikinci gole baktım, gol öncesi faul var, faulü vermiyor, dönen top Trabzonspor’a gol oluyor, bu da oyunun kırılma noktası, orada kopuyor. Bu maçın kaderini hakem tayin etti yani.
“ŞAMPİYONU HAKEMLER BELİRLİYOR”
Adnan Polat da verdiği ifadede, “birinci ve ikinciyi hakemler belirleyecek” demiş zaten.
Belirliyorlar zaten. Ama geçen sene de belirlemeye çalıştılar, Allah’ın adaleti sonunda Bursaspor şampiyon oldu. İnşallah Allah’ın adaleti bu sefer tecelli eder de Trabzon şampiyon olur.
Hülya Okur / Haberx
Trabzonspor'un çıkmazları neler, Başkanlığı sırasında nelerle mücadele etti, Akyazı projesi hangi engellere takıldı, Albayrak Operasyonunun arkasında neler vardı, Trabzonspor'un kamuoyundan gizlenen borcu ne, yerel basın Trabzonspor için nasıl bir tehlike, hakemlerin şampiyonluktaki rolü ne? İşte tartışma yaratacak açıklamalarıyla Nuri Albayrak...
“İSTANBUL’DA ŞİRKETLER KURMAK BABAM GİBİ BABALARIN YAPACAĞI BİR İŞTİR”
Şirketlerinize ve hayatınıza onursal başkanlık eden Hacı Ahmet Albayrak ile 1959’da start alan hayatınızın çocukluk dönemi için neler söyleyebilirsiniz?
Esas benim ana doğumum, 1955. Ama o günkü şartlarda babamız, benden sonra olan kız kardeşimle beraber ikimizi ikiz yazdırdı. İkimizi 59 doğumlu yazdırdı ama ben yine 55 doğumluymuşum gibi ilkokula 1963’te başladım. Biz aile olarak 7 kardeşiz, anne ve babamla 9 kişilik bir aile. Dedem, 1960 yılında bizi sürgün tabiriyle Of’un Çamlı Köyünde 20 dönüm bir arazi vardı, araziye gönderdi, bunun 3-4 dönümünü çay bahçesi yapmıştık, gece kondu gibi bir baraka yapmıştık ahşaptan. Çarşıbaşı’nda atölyemiz vardı, babam, marangozluk yapıyordu. O sene yazı orada geçirdik, kışın tekrar köye göç ettik, ertesi sene Nisan- Mayıs aylarında Çamlı köyüne tekrar geldik ve babam oraya beton bina yaptı, ondan sonraki hayatımız orada devam etti. Bizim ailede baba-anne her şeyin üzerinde. 7 kardeşiz, her birimizin çok ayrı özellikleri var, anne babamızın da bizden fazla ayrı özellikleri var çünkü 7 kardeşi, İstanbul gibi bir yere getirip, büyütmek, hayata atmak ve ondan sonra da büyük bir şirket kurmak ve bütünlüğünü sağlamak babam gibi babaların yapacağı işlerden olduğundan dolayı, babamızı hep minnetle anıyoruz. Onun anısına inşallah çok değerli eserler, camiler, okullar yapmaya devam edeceğiz.
“TRABZONSPOR’A OLAN AŞKIM, FENER KUPA MAÇINDAN SONRA ARTTI”
Babanızın en büyük nasihati size, ‘Çok çalışın’ olmuştu. Bu çalışma faaliyetlerine bir de Trabzonspor’u eklediniz. Büyük takımların ekonomilerini geçemeyeceğiniz için, skorlarını geçme gayreti içinde olduğunuz ve manevi güçle bunun başarılmasına öncülük ettiğiniz Trabzon aşkını en derinden ilk ne zaman hissettiniz?
Ben İstanbul’a geldiğimiz 67-68’de ortaokula başladım. 70-72’li yıllarda Anadolu takımları, liglerde vardı ama heyecan duymuyorduk fakat 73-74 sezonunda Trabzonspor’un ikinci lig’te çok az farkla şampiyonluğu kazandığı bir sezondu, bir sene sonra Trabzonspor şampiyonluğu oynadığı sezondu. Trabzon’da, Fenerbahçe ile kupa maçında eşleşti, Trabzon ve Fenerbahçe. 1975 yılında, o maçta Trabzonspor’la ‘0-0’ berabere kaldılar. İstanbul’da, hafta ortası, Çarşamba günüydü, okuldan kaçarak, o maça gidiyoruz ve maç başlıyor, ‘1-0’ öne geçiyoruz, ‘1-1’, oluyor, ‘2-1’ Trabzon öne geçiyor, ‘2-2’ oluyor ama o gün yağmurlu bir hava ve Trabzonspor inanılmaz bir futbol oynuyor, ikinci lig’te de şampiyonluğa oynuyor….Tabi memleket aşkımız, Trabzon sevgimiz bizim her şeyin üzerinde. Maç sonlarına doğru, Cemil Turan bir gol atıyor, 2-2 bitse Trabzon tur atlıyor ama 3-2 bitiyor ve Trabzonspor tur atlatamıyor, eleniyor, maçtan sonra o zaman Fenerbahçe’nin teknik direktörü açıklama yapıyor, diyor ki:”Bu maçı izleyenler Trabzonspor’un birinci ligte şampiyonluğu oynayan, Fenerbahçe’nin ise ikinci ligte bir takım olduğunu iddia ediyor” diye Trabzonspor’a inanılmaz övgüler yapıyor ve Trabzonspor o sene şampiyon oluyor. Bizim Trabzonspor fanatikliğimiz doğuştan başlıyor ama Trabzonspor’a olan aşkımız, Fener kupa maçından sonra daha da artıyor ve devam ediyor.
“İSTANBUL BELEDİYESİ SPOR KULÜBÜ, AMATÖR BRANŞLARIN BABASI”
İkinci bir sevdanız da İstanbul Büyükşehir takımı. Tayyip Erdoğan döneminden itibaren Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü'nün başkanlığını yaptınız, amatör spor kulüplerinde hizmet verdiniz. Trabzon’a Başkan olduğunuzda bile bırakmadığınız bu takımın özelliği ne idi?
Tabi Sayın Başbakanımızla biz 1985’ten 1994’e kadar il yönetimde beraber çalıştık. Başbakanımız il başkanı idi. O süreçte de Başbakanımızın futbol oynadığı Erokspor diye bir takım var, o takıma başkan olanlar: Başbakanımız, Mehmet Ali Şahin, şu anda güreş federasyon başkanı Osman Aşkın Bak Başkanlık yaptı, ben Başbakanlık yaptım. Oraya Başkan olanların hepsinin akıbeti iyi oldu, hepsi belli mevkilere geldiler. Ben o kulüpte de 2 yıl (90-91 yılları)Başkanlık yaptım. Tabi 94’te Başbakanımız Büyükşehir Belediye Başkanı olunca, ben de iki dönem meclise seçildim. Bir de Büyükşehir belediyesi spor kulübüne Başkan olmamız söylendi, olduk ama bizim dönemden sonra İstanbul Belediyesi spor kulübü, amatör branşların babası oldu. Türkiye’de bugün en fazla amatör futbolcuyu barındıran ve en fazla amatörlerde başarıyı yakalayan, İstanbul Büyükşehirdir. 3000’e yakın lisanslı sporcular vardı benim dönemimde, şu anda herhalde 5000’i bulmuştur. 94’ten 2005’e kadar Trabzonspor Kulübüne başkanlık yapana kadar orada başkanlık yaptım, sağolsunlar arkadaşlarımızla hala görüşüyoruz, bizim orada kurmuş olduğumuz kadrolar, teknik heyetler, yöneticilerin bir çoğu daha halen orada, düşünün ki İstanbul Büyükşehir spor kulübü, şu anda Türkiye’nin en büyük amatör spor kulübü, futbolda da çok başarılılar, düşünün en son Beşiktaş’ı yendiler, İstanbul Büyükşehir’in bütçesi Beşiktaş’ın bütçesinin %10’udur. Ama hafta sonu maçta yıldızlar topluluğunu, inanç, azim yendi, bu kulüple de gurur duyuyorum.
“TRABZON’DAKİ EN BÜYÜK ÇIKMAZ, TRABZON’UN YEREL MEDYASI VE ÇOK SESLİLİKTİR.”
[page_end]
Sizin Trabzonspor kulübünü yönettiğiniz dönem, rakibinizi 535 oy farkla geride bırakarak, Trabzonspor’un 14’üncü başkanı olduğunuz, 54. Genel Kurulu. Teşekkür konuşmanızda, birlik, bütünlük mesajı vermiştiniz. Bu şampiyon olmaktan daha önemli bir hedef miydi sizin için?
Bizim Trabzon şehri çok karışık bir şehir. Şöyle karışık: Şehirde herkes kendini lider zannediyor, herkes liderliğe oynuyor ve her yerden bir ses çıkıyor. Trabzon şehrinde son 1 yıldır bir birlik beraberlik var. Bunun sonucu da şu anda futbola yansıyor, çok seslilik yok. Düşünün bir şehirde 10 tane gazete, 10 tane televizyon ve gazetelerde Trabzon’u yazan 500 kişi, her gün Trabzon şehrinde Trabzon’u konuşuyor. Bu 500 kişinin ortasından bir konsensus çıkar mı? çıkmaz. Çünkü kulübün içindeki yöneticiler, yöneticiliğin sıkıntılarını çekerken bazı tedbirler almak istiyor ama bunu basın-medya kabul etmiyor. Trabzon’daki bana göre en büyük çıkmaz, Trabzon’un yerel medyası ve çok sesliliktir. Tamam çok seslilik olsun ama bir orta yolu bulalım. Bulunamadığından bu sıkıntıları yaşıyoruz ama inşallah bu yıl Trabzonspor bu yıl çok ümitliyiz, şampiyonluğa ulaşacak.
"EN BÜYÜK ERGENEKON, TÜRK FUTBOLUNDA VAR"
Bu konu açılmışken sormak isterim tabi.. Ersun Yanal, kendisinden sonra gelen hocaların daha rahat çalışacağı bir ortam oluşacağını ifade etmişti. Ziya Doğan ise, futbol takımının emanet edildiği yöneticilerin yanlarında olmadığı şeklinde eleştiri getirmişti. “Elmanın kurdu kendinde” denir. Trabzon’da biraz elmaya benzemiyor mu?
Tamamı elmanın kurdu değil ama Türkiye yönetenler bile çok büyük sıkıntıdalar. Son beş yılda Ergenekon hadisesi çıktı. Ben size açık söylüyorum: En büyük Ergenekon Türk futbolunda var ve halen de futbolun içinde bunlar temizlenmiş değiller. Benim dönemimde hakemlik yapan, Trabzonspor’a özellikle haksızlık yapan hakemlerin bir çoğu şuanda hakemliği bıraktılar. Şu anda da halen Türk futbolunun içinde var. Bu sıkıntıların olduğu yerde de kulüplerin başarılı olması mümkün değil. Hem maddi yönden hem manevi yönden bu işin içindeler. Bir de bazı kurum ve kuruluşlar bazı kişilerin başarılı olmasını istemiyorlar. Bizim Trabzon şehrinde de kapalı bir Ergenekon var. Ben Başkanlığı bıraktığım sene ligin ilk maçı, Sivaspor’a 1-0 galibiz, maçın uzatma dakikalarında bir seyirci sahaya iniyor ve maçı hakem, bilerek ve kasıtlı maçı tatil ediyor, o hakem de şu anda hakemliği bıraktı. O da Ergenekoncular meyanda bir insandı. Ve şu anda kendisi nerede araştırırsanız, bulursunuz. Bugün Gs-Beşiktaş maçlarında bizim Trabzon’da yaşananların 10 misli olaylar yaşandı ve aynı hakemle, aynı olay yaşandı, seyirci sahaya indi, maçı tatil etmedi, bizde bir seyirci sahaya indi, futbolcular seyirciyi dövdüler, arkasından tatil edildi ve Trabzon’un galip geleceği maçı hakem tatil etti.
“HAKEMLER İÇİN ‘ÇETE’ DEMİŞTİM, HAKİKATEN ÇETE”
Yöneticilerin bile kendilerini yönetmesini isteyen bir guruptan söz ediyoruz. “kendisine şamar oğlanı arayan başka bir zihniyet var” şeklinde bir ifadeniz olmuştu. Bu ortam bozucuların yakalarına nasıl yapışılacak, nasıl tespit edilecek?
Yakalarına yapışılacak olanların bir çoğu görevi bıraktı, bir çoğu cezaevlerine, bir kısmı bırakıp gitti. Benim dönemimde 2 ay ceza vermişlerdi. Hakemler için ‘çete’ demiştim. Hakikaten çeteler. Futbol federasyonu beni statlardan 2 ay mahrum etmişti, +2 ay değil “5 sene Türk futboluna hizmet etmeyeceksin” deseler de bu çete Türk futbolunun içinde var. Çünkü adamın babası hakem, dedesi hakem, kendisi hakem. Bunlar nasıl oluyor ya? Hakem olmanın bir ölçüsü var. Torpille, hatırla hakem oluyorlar, sonrada o insanlar göreve geldiklerinde onlara her şeyi yaptırıyorlar.
“EN BÜYÜK HEDEFİM, TRABZONSPOR’U ÜÇ BÜYÜK TAKIMLA YARIŞTIRMAKTI”
[page_end]
Peki şampiyonlukları kaçırtan şeyde mi o, yani tam başarıya ulaşacakken, bir sistem oturtulmaya çalışırken, birden bire kendi içinde kaos yaşıyor. Trabzon’un başarısını, herkes kendine mal etmeye çalışırken mi kaçıyor şampiyonluklar?
Futbol çok kırılgan bir olay. Benim dönemimde o Sivas olayı yaşandı, Hrant Dink cinayeti oldu, rahip öldürdüler, Fatih ve Gökdeniz kurşunlandı. Yine Gökdeniz şike olaylarına karıştı. Böyle bir sürü olay üst üste gelince… Sonuçta takım, genç. 18 yaşından başlayıp, 30 yaşına kadar oluşan genç bir kadro. Bu olaylar 55-60 yaşındaki yöneticiyi ‘bir’ etkiliyorsa, o futbolcuyu ‘beş’ etkiliyor. Yani sporcu sahadan etkileniyor, yuhalandıkları zaman 20 yaşındaki o çocuğa bu olayı nasıl anlatırsınız? mümkün değil. Etkenler çok fazla. Bunların hepsi bir araya gelince başarıyı yakalayamıyorsunuz. Ben iki sezon bitirdim, Trabzon’da. Takımı aldığım zaman, 23 puanla 11’nci sıradaydı. Dağınık ve ekonomik olarak sıkıntıdaydı, o sezonu 4’ncü bitirdik. Benim en büyük hedefim, arzum 15 milyonluk İstanbul kenti ve üç büyük takım burada. Onlarla Trabzon’u nasıl yarıştırırım? Hem sportif anlamda hem de ekonomik anlamda. Bunu önce aile meclisinde oturduk konuştuk. Dedik ki: Trabzon şehrinde yer yok, arazi yok, Trabzonspor’a inanılmaz bir proje yaptık, Akyazı projesi. Deniz dolgu yaparak 640 dönüm arazi üzerinde Trabzonspor’a stat, tesis, alışveriş merkezi, gemilerin yanaşması için liman projesini geliştirmek için, o arazi Hazineden kiraladık. Projeyi yaptık, bitirdik arkadan Başkanlığı bırakmak zorunda kaldık, aday olmayacağımı açıkladım.
“AK YAZI PROJESİNE SIRF İŞİN İÇİNDE BAŞBAKAN VE NURİ ALBAYRAK VAR DİYE KARŞI ÇIKIYORLAR”
Onları soracağım ama üç sözünüzden söz etmek istiyorum. Yıldız futbolcu, benzin istasyonu ve stat. Bunlardan ikisini gerçekleştirdiniz. Fakat Trabzonspor’un kurtuluş projesi olan Akyazı, Türk Telekom Arena gibi bir yola girdi. Tabelası konuldu, denizde dolgu işlemleri başladı. Sizinle hayat bulan bu projenin faaliyete geçmesi için son engel, mimarlar odasından geldi. Kıyı yasasına aykırı olduğu için dava açtılar.
Dava açtılar ama bana göre o dava önemli bir dava değil. Trabzon’da bir derin devlet var, Trabzon’da da bir Ergenekon var. Bunlar Trabzon şehrinin kalkınmasını istemeyen insanlar ve olaylara da siyasi bakıyorlar. Ya bu projeyi kim yapıyor? Ak Parti. Kim geliştirmiş? Nuri Albayrak. Sırf bundan dolayı karşı çıkıyorlar. Ama bu proje, benim tasarladığım projenin dışına çıktı. Benim tasarladığım projede Trabzonspor orayı kiralıyor ve projenin sonunda da Trabzonspor’un kasasına 50 milyon dolar para giriyor, şuanda tam tersi oldu. Trabzonspor kulübü projeyi bıraktı, iade etti, sağolsun sayın Başbakanımız bu projeye sahip çıktı. Biz de Başkanlığı bıraktıktan sonra TBMM’den projeyi takip ettik. Bizim bir sözümüzdü bu. Ama sağolsun Başbakanımız bu projeyi ilk gördüğünde çok heyecanlandı. 2007 seçimlerinde bu sözü almıştık ondan. Trabzon meydanında projenin maketini yapıp astık, halk sözünü istedi, Başbakanımız da sözünü verdi. Rizespor da böyle dolgu alanı üzerine projeyi yaptı ama bizim projemizde olduğu gibi 600-700 dönümlük arazi içinde değil. Normalde buralarda yapılaşma izni yok. 2014’te yapılacak olimpiyatlar için böyle bir hak tanınmasını istedik. Projeye ihale yapıldı. Buranın kaç paraya dolacağını öğrendik, 36 milyon 500 TL teklif verdik biz, Sistem İnşaat olarak. Ve ihale bizde kaldı, şu anda işe başladık, inşallah en kısa zamanda dolguyu yapıp, arkasından da stat ihalesi yapılacak.
“ASLANTEPE DEVLETE 1 MİLYAR DOLARA MAL OLMUŞTUR”
Peki bu projenin bir de Avni Aker’in yerinden edilmesi gibi tartışmalı boyutu var. Burada Türk Telekom’daki gibi mutlu ama tartışmalı bir son mu bizi bekliyor?
Yok. Trabzon’da böyle bir şey olmaz. Ben olayları çok yakından izliyorum. Galatasaray’la beraber başlamıştık projelere biz. Galatasaray 2005’te başlamıştı, ben bu projeye 2006’da başladım. Süreç aynı. Kulüplerin bu işlerde hiçbir söz hakkı yok. Sadece size şunu diyor Gençlik ve Spor müdürlüğü: “Bakın burada bir stat var, bu stadı biz size tahsis ediyoruz, bu stadın yeriyle bir proje geliştirin. “Galatasaray bu projeyi geliştiremedi. Bu sefer TOKİ geliştirdi projeyi. TOKİ, Gençlik ve spor müdürlüğünden o yeri aldı, o yeri Galatasaray’a tahsis etti ve ihalesini yaptı, şuanda Galatasaray stadının yeri 400 trilyona satıldı. Fakat Aslantepe, devlete yolları, arazisi dahil olmak üzere (Başbakanımız 650 trilyon dedi ama değil) 1 milyar dolar paraya mal oldu. Çünkü 120 dönüm oradaki arazinin değeri en az 500 milyon dolardır. Şimdi kalkıp da 1 Milyar dolar bir yatırım yapılıyor, siz Başbakan’ı açılışta protesto edeceksiniz.
“TÜRK TELEKOM’DA YAPILAN HAREKET SİYASİ BİR HAREKETTİ, SPOR ÂLEMİNİN BİR HAREKETİ DEĞİLDİ”
[page_end]
Bizim Trabzon’daki Avni Aker’in yerinin yapacağı fiyat, 50 milyon dolardır. Ama burasının yapılması için yapılacak masraf en az 200 milyon dolar. Yani 50 milyon dolarlık yeri TOKİ alıyor, size 200 milyon dolarlık yeri tahsis ediyor, stat yapıyor. Ondan sonra Başbakanı yuhalayacaksınız. Bu ne spora, ne insanlığa, ne siyasete sığar. Kesinlikle bu yapılan hareket siyasi bir hareketti, spor aleminin bir hareketi değildi. Galatasaray kulübünün bu işte bir rolü yoktur. Şu anda Türkiye’de siyasetin yapılış şekli belli. Aynı siyaseti orada da yaptılar. Yatırımları çekemediklerinden dolayı… Türkiye Cumhuriyeti bu 8 yılda aldığı yatırımı 40 yılda almamıştır, spor kulüpleri almamıştır. Spor niye bu kadar çok önde? 500 trilyon digitürk yayınından,18 tane takıma para aktarılıyor, daha önce kaç paraydı? 130 trilyondu. Nereden 500’e çıktı? Kulüpler gelişiyor. Kayserispor, Özhaseki Belediye Başkanı bunu başardı, Kayseri’ye stat yaptı, TOKİ başardı bunu, kulüpler bunu yapmıyor ki. Bizim Trabzon’da ekstra aldığımız şu oldu, biz projeyi geliştirdik, Başbakanımız da projeye sahip çıktı. Üç sözümüzü başardık. Trabzon’a 15 yıldır yapılamayan benzin istasyonunu Kartal’da, Başkanlık dönemimde bitirdim ve Trabzonspor’a 50 milyon dolar gelir sağladım. Bu stat projesi de benim istediğim doğrultuda olsaydı, Trabzonspor’a her yıl 50 milyon dolar gelecekti ve İstanbul takımlarıyla ekonomik olarak yarışacaktık ama maalesef kulüp yönetici arkadaşlar bunu idrak edemediler, projeyi bıraktılar, TOKİ aldı. Tabi burada Trabzon Belediye Başkanımız, 2009 seçim çalışmalarında stat projesini, 61 proje dedi, bir numaraya aldı ve o da yakından takip ediyor. İnşallah o başkanımızın döneminde biter, hep beraber açılışı yaparız.
“TAYYİP ERDOĞAN’A MECLİSTEKİLERDEN DAHA FAZLA KATKIDA BULUNUYORUZ”
Peki Tayyip Erdoğan’dan söz etmişken imam hatipten arkadaşınız. Siyasette neden yol arkadaşlığı yapmadığınızı sormak istiyorum… Ki Erdoğan’ın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu zamanlar, Fenerbahçe'den kendisine yöneticilik teklif edilmiş ve siz engellemişsiniz. Peki sizi engelleyenler oldu mu?
Yok. Siyaset 1985’te il yönetimine seçildiğimiz zaman kimse bu işe talip olmuyordu. Benim gibi çevresi olan ve ticari insanlar, o partide görev almaya korkuyorlardı. Biz korkmadık. 94’e kadar beraber çalıştık. 94’ten de 2004’e kadar ben yine Belediye meclisinde devam ettim. Başbakanımız siyasi yasaklı olduğu dönemde, gerek gazetemiz Yeni Şafak ile birlikte, siyaseten hep beraber hareket ettik. Şuanda da beraber hareket ediyoruz. Yani siyaset yapmak, illa meclis üyesi, milletvekili veya partinin içinde olmak değil, biz onlardan daha katkılı bir siyaset yaptığımıza inanıyoruz.
“HALUK ULUSOY’UN GİTMESİ İÇİN DE İLK TETİĞE BASAN KULÜP BAŞKANI DA BENİM”
Ama yine de siyaseti spora karıştırmamak gibi bir ilkeniz vardı. Futbol Federasyonu kongresinde siyasi açıdan yakın durduğunuz, Hasan Doğan’ı değil, Haluk Ulusoy’u desteklediniz. Bu da Trabzon’da olumlu karşılandı. Çünkü bu durum, kulübün içine siyaseti sokmadığını gösterdi.
O günkü şartları iyi bilmek lazım. Arkadaşlar o zamanlar yanlış yönlendirmeler yaptılar. O zamanki verdiğim karara pişman değilim ama ondan sonra Haluk Ulusoy çok yanlışlar yaptı ve Trabzon’da Sivas maçının tatil edilmesinin başında o geliyor. Biz doğruyu yaptık, Haluk Ulusoy yanlışları yaptı. Yanlışları yaptığı için de Haluk Ulusoy’un gitmesi için de ilk tetiğe basan kulüp başkanı da benim. O zaman Michael Platini Türkiye’ye geliyor, Futbol Federasyonu bunu ağırlıyor, ben de o gün Başkan olarak, Haluk Ulusoy’un Federasyon başkanlığını derhal bırakması lazım çağrısında bulunuyorum bir basın toplantısında. Şunu söyledim: "Haluk Ulusoy Başkan olacağı zaman Trabzonspor olmasa ben Başkan olamam" dedi. Ben de Haluk Ulusoy’a şunu söyledim, "Trabzonspor senin arkanda durmadığı taktirde sen bu koltukta bir daha da oturamazsın.” Ve oturamadı da… Çıksaydı aday olsaydı da… Çünkü hainlik yaptı, şehrine hainlik yapıyorsan, tamam Haluk Ulusoy Trabzonsporlu değil ama Trabzonluların böyle bir hemşericilik hastalığı var. Galatasaraylıdır kendisi. Ama çıkıyor, bu yanlışları yapıyor.
“BÜYÜK TAKIMLAR, KENDİLERİNDEN SONRA TRABZONSPOR’UN ŞAMPİYON OLMASINI İSTERLER”
TOKİ Başkanı da Trabzonlu ama Galatasaraylı.
Olabilir normal, Başbakan Rizeli ama Fenerlidir. Bugün İstanbul takımlarına, (Fener-Galatasaray-Beşiktaş) sorun kim şampiyon olsun, siz olmayınca diye?”Trabzonspor”derler. Veya Trabzon geçen sene yarıştan kopmuştu sonlara doğru, kim şampiyon olsun? “Bursa” derler. Böyle tatlı bir rekabet var.
Biraz garibanlığı, ezilmişliği, Anadoluluğu temsil eden bir düşünceyle…
Evet.
“BU ZENGİNLİK İÇİN İYİ NİYETLİ OLACAKSINIZ, ÇALIŞACAKSINIZ, BİR DE ALLAH’IN VERGİSİ OLACAK”
[page_end]
Ezilmişlerin önüne geçebilmek için Albayraklar grubu olarak Türkiye ekonomisine önemli bir katkınız bulunuyor. 25 bin kişiye tekstil, traktör, medya, inşaat, liman gibi alanlarda istihdam sağlıyorsunuz. Bu fayda, hangi taktik ya da inançla başarıya dönüşüyor?
Biz şirket değildik ama babamla beraber ailemiz 40 yıldır birlik bütünlük halinde. 1967’de İstanbul’a geldik, orayı da sayarsak 44 yıldır beraber çalışıyoruz. Babam çok müteşebbis bir insandı. Bütün millet, 60’lı yıllarda Avrupa’ya giderken, babam bunu kesinlikle kabul etmedi.” İşçi olarak gitmeyeceğim, yanımda insanları istihdam edip çalıştıracağım”diye kafasına koyan bir insandı. Ve bizde aynı felsefe, mantıkla esas şirketimizi 1980 yılında kurduk ve 6 erkek 7 kardeşiz, 6’ımız da “buradan kendimize nasıl iş çıkarız?”ın peşinde koştuk. Taşıma şirketi ile başladık, inşaat, tekstil gibi şirketleri kurarak yolumuza devam ettik. Bu zenginlik için iyi niyetli olacaksınız, çalışacaksınız, bir de Allah’ın vergisi olacak. Verdi, çalışıyoruz. Çok da mutlu bir aileyiz. Her şeyden önce çalışan insanlarımıza da saygılıyız. Onlar da bizi çok seviyorlar. Bu çok önemli. Eğer çalışan insanlar sizi seviyorsa, onlar mutluysa o aile, o şirket mutlu demektir. Biz başarıyı kollektif çalışmada buluyoruz.
“TRAKTÖR SATIŞLARI İÇİN MUZAFFER KARDEŞİMİZİN YAKASINA YAPIŞTIK”
Aile bireyleri içinde en büyüğünüz Ahmet beyin daha çok söz hakkı olsa da her kardeşe bir iş düşüyor ve bu görev dağılımında sizin bölümünüz, liman. Hayatın zorlukları karşısında sığındığınız bir liman var mı? Yoksa ben her işin, her zorluğun üstesinden gelirim mi diyorsunuz?
Kağıt üzerinde öyle görünüyor ama öyle değil aslında. Gazete, televizyon, inşaat, liman, taşıma, traktör, tekstil…herkesin birebir ilgi alanı olduğu gibi herkeste bizim haftalık icraat toplantılarımız olur, bütün yapılan işlerden 15 günde bir bütün şirketlerden brifing alırız. Bir kişi bir yeri yönetiyor, diğer karışmıyor diye bir şey yok, karışıyor ama seviyeli karışıyor, herkesin işini daha iyi yapması için ona da uyarı yapıyoruz. Mesela bu sene 2010 yılında traktör inanılmaz bir yükselişe geçti. Muzaffer kardeşimiz ilgileniyor, yakasını bırakmadık, devamlı, “Niye çalışmıyorsun, niye koşmuyorsun?” diye. Düşünün ki eskiden 500 traktör stokta, 500 traktör bayide idi, şu anda 500 traktör sipariş var, stokta hiç traktör yok, 80 bayinin elinde 200 traktör var, bu çok düşük bir rakam. Niye üretemiyorsun? diyoruz, o da kendi sıkıntılarını anlatmaya çalışıyor ama hep beraber el ele verip, üretimi arttırıp daha fazla nasıl faydalı olabiliriz ona bakıyoruz.
“ELDE ETTİĞİMİZ BAŞARILARDA SOYADIMIZIN ÇOK ÖNEMLİ BİR YERİ VAR”
Serdar Turgut, “Benim dünyamda 'Six degrees of separation Albayrak' diye bir olgu var. Çünkü nereye baksam karşıma bir Albayrak çıkıyor.” diye yazmıştı. Her yerde olmanız, ailenizin büyüklüğünü mü gösteriyor yoksa babanızın tavsiyesi üzerine çok çalışmanın karşılığı mı yoksa bir Türk olarak ‘Albayrak’ isminden aldığınızda güçten mi böyle?
Soyadı çok önemli biliyor musunuz, Allah rahmet eylesin, bizim soyadımızı dedem, yani babamın babası Kazım Albayrak(Of’un sayılı marangozlarındandı, büyük sanatkardı) Of’a iniyor, herkes soyadını almaya giderken, Kaymakama uğruyor, Kaymakam ‘Size Albayrak soyadını vereceğim’ diyor. Soyadı önemli bir şey. Oradan başlıyor, bir de saygı, sevgi, birlik, beraberlik ve çok çalışmak. Taşeronlarla birlikte 30-40 bin insan kurumumuzdan ekmek yiyor ama bunun temelinde birlik, beraberlik ve çalışma yatıyor.
“BİZ ABORJİNLERİZ, HER TÜRLÜ FİZİKİ MEKANA AYAK UYDURURUZ”
Bu güzel misyonun adı bir gün, ‘Albayrak Operasyonu’ olarak anıldı. Mesut Yılmaz döneminde, İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in sorumluluğunda yapılan bu operasyon evlerinize kadar uzandı. Eşiniz Havva Hanımı, 5 yaşındaki oğlunu Faruk’u ve 11 yaşındaki oğlunuz Muhammet’i fiziki cebirle, gece yarısı göz altına aldılar. Bu vahşeti size yaşatan şey neydi ve ailenize bunu unutturmayı başardınız mı?
Aborjin diye bir aile var, Avustralya’da yaşayan. Bunlar türlü fiziki mekanlara, her zaman ayak uydurur, bizim aile böyle bir ailedir. Aborjinleriz biz. Aile arasında da bunu konuşuruz, bizim kredi yurtlar genel müdürümüz var, Hasan Albayrak. Sık sık onunla telefonla konuşurken, sıkıntı olduğu zaman;”Biz aborjiniz Hasancığım, bu işlerin üstesinden geliriz” deriz. Biz olayları her zaman sükunet, metanet ve cesaretle karşılıyoruz.
“ALBAYRAK OPERASYONU SİYASİ BİR OLAYDI”
[page_end]
2001’de yaşadığımız olay tamamen siyasi bir olaydı, siyasi bir operasyondu. Ve o zaman tek hedef, Türkiye’de 22 tane banka battığı o dönem 60 milyar dolar gidiyor ve Türkiye’deki kurum ve kuruluşlarda inanılmaz yolsuzluklar var, o zaman Yenişafak Gazetesi sığınılacak bir limandı. Mehmet Barlas bey gibi gazetelerinden kovulanlar vardı…Cengiz Çandar, Nazlı Ilıcak, Ali Bayramoğlu gibi medyanın çok önde gelen isimleri gazetelerinden kovuldular ve hepsini Yenişafak’ta topladık. İnanılmaz bir güçtü o zaman Yenişafak’ın gücü. Ve her gün bir veya iki tane yolsuzluk dosyası yayınlıyorduk. %55 oyla gelmiş bir iktidar var, MHP- DSP-ANAP. Bir seçim oluyor, bu üç partinin üçü de barajın altında kalıyor, %11’e iniyor. Vatandaş gerekli cevabı veriyor.
“ALBAYRAK OPERASYONUN TEMELİNDE; 1- TAYYİP ERDOĞANI BİTİRME, 2- YENİ ŞAFAK’I SUSTURMA VARDI”
Ak Parti 14 Ağustos 2001’de kuruluyor, 11 Eylül’de Amerika’daki ikiz kuleler vuruluyor, 12 Eylül’de de Albayrak Operasyonu başlıyor. Operasyonun temelinde, 1-Tayyip Erdoğan’ı bitirme operasyonu, 2- Yenişafak’ı susturma operasyonu vardı. Onlar kendilerine göre hesaplar yaptılar ama daha büyük bir hesap vardı, o da Allah’ın hesabı. O şöyle tecelli etti, Ak Parti 2002’de Ak Parti iktidara geldi. Operasyon başladı, yaklaşık 500 kişilik ekiple nerede iş yerimiz varsa(Ankara, Trabzon, Konya, İstanbul, Altunizade Hilal Konakları da dahil olmak üzere) operasyon düzenliyorlar. Çok şükür o gece sadece bizim aileden 6 numara Mustafa Albarak’ı yakalıyorlar. Diğer biraderlere bir şey yapamıyorlar ama çocukları alıyorlar tabi, gece saat 02:30’ta hanım beni arıyor, organize suçlar şube müdürlüğünden, aldım telefonu, o senede Davutpaşa vergi dairesinde Albayrak Turizm olarak vergi rekortmeni olmuşuz, aynen şunu söyledim:”Adil Serdar Sezen bey, ben vergi rekortmeniyim, vergiyi bizim verme sebebimiz bizim namusumuza sahip çıkmasıdır, gecenin bu saatinde çoluğumuzu, çocuğumuzu, hanımımızı oraya getirmeniz için değil, gerekçen ne?” O gece Yenişafak’ta, “Çocuklarımız kaçırıldı” diye manşetten verdik, gece 2:00’ye kadar haber alamadık. Gece yarısı Yenişafak baskısı organize suçlara ulaştı, ondan sonra çocukları hastane, muayene derken sabah 5:00’te bırakmışlar. Yani o günkü maceramız, sadece Tayyip Erdoğan’ı bitirmek ve Yeni Şafak’ı susturma operasyonu idi. Sonunda Allah’ın adaleti yerini buldu.
“ALİ MÜFİT GÜRTUNA HAİN BİR ADAMDIR”,” TAYYİP ERDOĞAN GELDİKTEN SONRA İHALE ŞARTLARI HAFİFLEDİ”
Tayyip Erdoğan'ın siyasi oluşumu için ödendiği iddia edilen komisyonlarla ilgili sorgulandınız. “Temiz Şehir operasyonu”nda ifade veren sanıklar,” Albayraklar’ın en büyük hayalinin, Tayyip Erdoğan’ı Başbakan yapmak”olduğunu söylediler. Siz böylelikle en büyük hayalinizi gerçekleştirmiş mi oldunuz?
O zaman devlet güvenlik mahkemeleri vardı. Devlet Güvenlik Mahkemeleri o zamanın en büyük hainlerinden birisi, ben bunu her zaman söylerim, İstanbul Büyükşehir belediye başkanı olan Ali Müfit Gürtuna’dır, haindir bu adam. Olmamış olayları olmuş gösteriyordu, oradaki bir genel sekreter yardımcısı vardı, Mahmut Kuş. 1983 yılında biz belediye ile çalışmaya başladık. Dalan, Sözen, Tayip Erdoğan ve Ali Müfit Gürtuna… Çalışıyoruz, sonuçta ticaret yapıyoruz. İşimizi yapıyoruz, herkesin yarıştığı şartlarda onlarla yarışıyoruz, ihalemizi alıyoruz, yapıyoruz. Sanki Tayyip Erdoğan döneminde bir kayırma oluyormuş gibi Mahmut Kuş, gelen müfettişlerin önlerine evraklar sunuyorlar. Tam tersi Dalan ve Sözen dönemindeki ihale şartları, Tayyip Erdoğan geldikten sonra daha da hafifledi, daha fazla firmaların girmesi sağlandı. Ama Ali Müfit Gürtuna ve ekibi onlar bunu gelen müfettişlere tam tersi lanse ettiler. İki müfettiş geliyor belediyeye. İlk gelen müfettişleri Saadettin Tantan(İçişleri Bakanı) yolluyor. Müfettişler raporlarını tutuyor ve diyor ki, “Bu belediyelerde Albayraklara verilen işlerin hiçbirinde kayırmacılık yok, kanunlara, nizamlara uygun yapılmıştır”Bu sefer bir bakıyoruz ki, Saadettin Tantan görevden alınıyor. Rüştü Kazım Yücelen yeni içişleri bakanı yapılıyor, o yeni bir müfettiş gönderiyor. O yapılmış olan teftiş raporlarının hepsini bir kenara atıyorlar, yeniden rapor tutuyorlar. Mahmut Kuş ve Ali Müfit Gürtuna bunu organize ediyor, 69 kişi yargılanıyor, birader Mustafa Albayrak ve bizim şirkette çalışan 4 kişi 6 ay cezaevinde kalıyor. 6 ay sonra devlet güvenlik mahkemeleri kalkıyor, dosyamız 4. Ağır Ceza’ya geliyor, geldikten 21 gün sonraya mahkeme başkanı gün veriyor ve orada yargılananların çoğunu serbest bırakıyor, gıyabi tutuklulukların kalkmasını istiyor ve dosya sonuçlanıyor.
“TEMİZ BEYAZ ŞEHİR OPERASYONU’, ASLINDA KENDİ PİSLİKLERİNİ KAPTMA OPERASYONU İDİ”
Ve o zamanki basın medya neler neler yazdı; Hürriyet, Doğan gurubu, Dinç Bilgin’in Sabah gurubu, Akşam gurubu….Şimdi gazeteleri zaman zaman açıp bakıyoruz da, -Ulan bu insanlar, bu medya ne kadar utanmaz bir medyaydı, diyorum. Bir okusanız şaşacak bir durum. Sonuç itibariyle oradaki insanlar devlet bu kadar uğraştı, 3 ay hapis cezası verelim, 50 Lira da ağır para cezası gibi göstermelik bir şeyler veriliyor ve dava bitiyor. Yani yüzyılın davası, ‘Temiz Beyaz şehir operasyonu’, oysa kendi pisliklerini kapatmak için bizi susturmaya çalıştılar ama susmadık, susmayacağız da…
“NURİ ALBAYRAK’I, TRABZONSPOR’UN BAŞINDA ÇEKEMEDİLER”
Bu mücadelenizin siyasi boyutuydu, sporda da kongrede ibra edilmediği için sizin ve ekibinizin yaptığı harcamalar inceleme altında alınmıştı. Bu takıma başkan olurken tüm varlığınızı ortaya koymamışsınız gibi bir algı ortaya çıkmıştı.
İbra konusu yüzeysel bir olay. Orada insanlar neye el kaldırdıklarını bilmiyorlar. O da o günün şartlarında siyasi bir olaydı. Nasıl ki Nuri Albayrak’ı, Trabzonspor’un başında çekemediler aynı zihniyetle hareket ettiler. Benim siyasi zihniyetim belli. Benim karşımdaki insanların organize ettikleri bir olaydı ama sonra hepsi pişman oldular, benden özür dilediler, şuanda o siyasi leke onların üzerinde kalmıştır. Dernekler masası ve maliye geldi bütün hesaplarımızı inceledi, herhangi bir usulsüzlük olmadığını söyledi, onlara da o leke yeter.
“TRABZONSPOR’UN KASASINA EN FAZLA PARANIN GİRDİĞİ DÖNEM, NURİ ALBAYRAK DÖNEMİDİR”
Size gelen eleştiriler… Seçimden önce kongre üyelerinin sizi seçmeyeceği anlaşılınca seçimi ertelemek, sonra kulübün kıymetlerini nakde çevirip alacaklarını tahsil etmek, yeni gelecek yönetime de takıma takviye imkanı bırakmamak şeklinde…
Bakın Trabzonspor’un kasasına en fazla paranın girdiği dönem, Nuri Albayrak dönemidir. Bunu bütün Trabzon şehri biliyor, gerek sattığım futbolcular, gerek benzin istasyonu, gerekse diğer firmalarla yapmış olduğum sponsorluk anlaşmaları. Hatta dönemimde bitmesine rağmen Trabzonspor’un göğüs reklamları anlaşmasını yapmadım. Çünkü yönetim gidiyor, bizim şartlarımızı kabul edecek diye daha düşük şartları kabul eder ve gider diye düşünürlerdi. Trabzonspor’un istasyon projesinin ihalesini ben yapmamış olsaydım, o istasyona Opet’ten 12 milyon dolar para aldım. 4 milyon dolar işletici firmadan para aldım ve onlarla yapmış olduğum anlaşma sayesinde Trabzonspor’a yaklaşık 50 milyon dolar para girecekti, benden sonra yapmış olsaydılar o paranın yarısı Trabzonspor’un kasasına girerdi.
“TRABZONSPOR’UN GERÇEK BORCU, 200 TRİLYON’UN ÜZERİNDE”
[page_end]
Görevi 23 trilyon borçla devir aldım, bıraktığım zaman 39 trilyonla bıraktım. Sadece Gökdeniz’in satışıyla benden sonra gelen yönetici “Trabzonspor’un borcunu sıfırladık” diye beyanatlar verdiler. Oysa Trabzonspor’un şu anki borcu kamuoyundan saklanıyor, gerçek borcu: 200 trilyonun üzerinde. Trabzonspor’un bu borç yükünün altından çıkabilmesi için tek şartı, şampiyon olması. Olmadığı zaman biten kulüpler arasına katılır Malatyaspor gibi. Biz Trabzonspor’u yönetirken ben kendi şirketim gibi baktım. Millet şimdi öyle bakmıyor. Biz 30 trilyon borçla bıraktığımız zaman kıyamet kopuyordu, bizim derin Trabzonlular…Şimdi yönetimdeler onlar, geldiler ricada bulundular, Başkanlığı bırakacağım zaman, transfer yapma, borçlandırma diye. Ben zaten borçlandırmayı düşünmüyordum, sezonu ilk 4’te bitiriyor.
“TRABZONSPOR’U KURTARACAK TEK ŞEY, ŞAMPİYONLUK”
Trabzon’un şuanda lig’teki durumu çok iyi, bizi kurtaracak tek bir şey var, şampiyonluk, onun için hiç sesimizi çıkartmıyoruz, şampiyon olsun da ekonomik sıkıntıları ne kadar hafifletiriz ona bakıyoruz.
Size gelen övgülere gelince… Bu kulüpten 4.5 milyonluk alacağınızı silip kulübe bağışladığınız, Marcelinho'nun parasını kendinizin ödediğiniz, aday olmayacağını açıklamasına rağmen kulübe trilyonlar vermeye devam ettiğiniz. Bir tek canınız mı kalmıştı acaba vermediğiniz?
Trabzonspor için her şeye layıktır. Camiada yanlış düşünenler var ama onlar bizi bağlamıyor, bizi gerçek Trabzonsporlular bağlıyor. Biz aşığız, sevdalıyız, aleyhte çalışanlar problem değil.
“TRABZON’DA PARA İLE SAHAYA ÇIKIP DA TARAFTARLARI ALEYHTE PROPAGANDA YAPTIRAN BİR EKİP VAR”
Transfer komitesinin beklenen adımları atmaması üzerine transferleri bizzat kendiniz yönettiniz, kulübün düzlüğe çıkması, insanların sizin değil kulübün etrafında birleşmesi adına, muhalefetle işbirliği yaptınız, kendi sahanızda yaptığınız maçların hasılatını şehit ailelerine bağışladınız…Yapmanız gerekenlerin sonuna geldiğiniz için mi Başkanlığı bıraktınız?
Yok ben özellikle şehirdeki fitne, fesat ve Trabzonspor’un başarıya ulaşmasını isteyen bir ekip var idi, o insanların seviyesini çok düşük olarak gördüm, ailemin bir kısmı devam etmemi istedi, bir kısmı istemedi, özellikle anam istemedi. Projelerimizi ortaya koyunca heyecanlandık başladık, sonuçta aile kararı ile başkanlığa devam edip etmeme konusunda onaylarına başvurdum, para ile sahaya çıkıp da taraftarları aleyhte propaganda yaptıran bir ekip var orada, baktım ki o insanların seviyesine seviyemizi çekip bu mücadeleye devam edecektiniz veya seviyeli insanlarla ama seviyeli insanlar da bu işe sahip çıkmıyor, Sporun içinde siyaset yok diyorlar ama en büyük siyaset, sporun içinde yapılıyor. Verdiğimiz sözleri yerine getirdik, misyonumuzu tamamladık.
“TRABZON GİBİ BİR TAKIMI İDARE ETMEK KOLAY DEĞİL. “
Sizin yanınızdaki isimlere gelince… Trabzonspor Başkan Yardımcısı Aydın Pişiren sizin yeniden Başkan olmanız için “yürüyüş düzenlenmeli” demişti. Onursal Başkan Mehmet Ali Yılmaz ise projelerinizi tamamlamanız adına yola devam etmeniz gerektiğini düşünenlerdendi. Basın sözcüsü Zeyyat Kafkas ise aday olmamak gibi bir lüksünüzün bulunmadığını ifade etmişti. Yine Başkan yardımcısı İbrahim Baturoğlu ise bir dönem daha bu görevi yürütmenizi, sizin ikna etmenizi değil, ikna edilmenizi savunmuştu. Sonunda ikna olmadınız…
Ben o seviyeyi gördükten sonra biz mutaassıp bir aileyiz. Düşünün o statta bulunan insan kadar insan çalıştırıyoruz. Futbol’da başarılı olursunuz, olamazsınız, top yuvarlak, bir sürü şeyleri yerine getiriyorsunuz, 32 parçadan oluşmuş o meşin, bir parçayı yerine koyamadığınız zaman top olmaktan çıkıyor ve havasını vermediğiniz zaman top olmaktan çıkıyor. Bunları bu şehirde meydana getirmek, bu basın, bu medya, bu yazar çizer size komplo düşünüyorlar, stattan seyirciyi sahaya atlatıyorlar, federasyon dahil olmak üzere sizin başarısız olmanız için her şeyi yapıyor. Haluk Ulusoy’un, Sivasspor Başkanı ve Teknik direktörünün yaptığı çirkeflikler hala gözümün önünden gitmiyor. Bir ‘3’ puan almak için adamlar her türlü yola başvurdular. Onlar için her yol mübah. O insanları da görünce “Bu iş buraya kadar" dedim. 2 sene, 26 ay az bir süre değil, Trabzon gibi bir takımı idare etmek kolay değil.
“BEN TRABZONSPOR’UN, ERSUN YANAL İLE DEVAM ETMESİNİ İSTERDİM”, “TRABZON ŞEHRİ İÇİN ŞENOL GÜNEŞ BİR ŞANS”
Başkan iken gönlünüz, İspanya’nın Sevilla takımının teknik direktörü Juan de Ramos’tan yanaydı. Şu an Şenol Güneş, Trabzon için bir şans mıdır, şu anki yönetim bu şansı iyi kullanıyor mu?
Şu anda ben isterdim ki bu takım Ersun Yanal ile 4-5 yıl devam etsin. Ben dönemimde Ersun Yanal ile anlaşmıştım, gençleşen ve yeniliği takip eden fakat geçen sene yapılan teknik direktör değişikliği çok yerinde bir değişiklik olmadı, yönetim bocaladı. Trabzonspor’un tek çıkış yolu vardı, o da Şenol Güneş’ti. Tabi Trabzon şehri için Şenol Güneş bir şans. Kendini son yıllarda çok iyi yetiştirdi. Tam yönetimin gideceği anda Şenol Güneş’in gelmesiyle yönetimi de, şehri de, takımı da hepsini kurtardı. Ben onun için Şenol Güneş’ i destekliyorum. Başarısız olacağı dönemler olacaktır. Ama Şenol Güneş’e ve takıma sahip çıkmak lazım. Şu an tam zamanı yani.
"ÖZAL, TÜRK FUTBOLUNA ÇAĞ ATLATMIŞTIR"
6+2+2 yabancı transfer formülü doğru bir formül mü, biliyoruz ki siz yabancı sınırlamasından yanasınız. Diğerleri niçin sizin gibi düşünmüyor?
Türk futbolunun kalkınması için yabancı da şart, yabancısız olmuyor ama bugün inanılmaz paralar gidiyor yurtdışına. Bizim genç takımlar, ümit takımlar, ligten de paf takımları için A, B, C gibi üç dört takım var, oralara harcanan meblağaların inanın % 10’unu biz fiziki mekanlara ayıralım, Türkiye’nin çok genç bir nüfusu var, 8-9 yaşında bu çocukları adapte edelim ama onlara fiziki mekanları hazırlayalım. Türk futbolunun bugün burada olmasının en büyük etkenlerinden birisi kimdir diye sorsam kimse bilmez, Özal’dır. Türk futboluna çağ atlatan, Özal’dır. Özal iktidarı döneminde Türkiye’de çim sahaları yapılmaya başladı. Toprak sahadan adam çıkması mümkün değil, çünkü bu iş kondisyona dayalı bir iş, ne zaman ki çim sahalar yapılmaya başlandı, Türk futbolu başarılı olmaya başladı. Sağolsun Başbakanımız futbolculuktan gelme, Belediye başkancılığından gelme, her şeyi çok iyi biliyor ve yaşamış….
“UZUN VADELİ HESABIM, TRABZONSPOR’UN PAF TAKIMLARINA ÖNCELİK TANIMAKTI.”
[page_end]
1 milyar dolarlık Galatasaray kulübüne bir tesis yapıyor, oranın bugünkü değeri o değil, bunu yapabilen bir Başbakan nerede var? Hiçbir yerde yok. Bunları yaptıktan sonra Avrupa’daki oyunculara bu kadar büyük paraları vermeye gerek yok bence. Avrupa’ya gittiğiniz zaman zaten başarılı olamıyorsunuz. Bugün Fenerbahçe A Takımına 100 milyar dolar harcıyorsunuz. Peki paf takımına ne harcıyorsunuz? 1 milyon dolar. Böyle bir çelişki olmaz. 100 milyon dolar harcadığınız bu takımın, alt yapısına da bir 5 milyon dolar harcayın, bakın siz 5 sene sonra paf takımı ile A Takımı kurarsınız. Fakat çok tezcanlıyız, aceleceyiz, bir an önce olsun istiyoruz, uzun vadeli yatırım olursa Trabzonspor tarihinde öyle başarılı oldu. Şampiyonlukları yabancılarla değil yerlilerle yakaladı. Trabzon şehrinde 7 tane profesyonel takım var. Sadece Trabzonspor bu takımlara 5’er 100 bin dolar para verse 3,5 milyon dolar eder, her sene oradan futbolcu gelir ama fiziki mekanlarını ayarlayacaksın, beslenmesini de yaparsan olur…Trabzon’un yerel profesyonel takımlarına yardım en fazla benim dönemimde yapıldı. Akçaabatspor, Of spor, sürmene olsun….Şu anda bir kuruş yardım etmiyorlar. Yapın, oradan çıkacak futbolculardan siz istifade edin. Uzun vadeli hesaplarım da oydu. Trabzonspor takımının paf takımlarına öncelik tanımaktı.
“BİR TEK TRABZONSPOR’UN BAŞARISI, TRABZON’A YETMEZ”
Trabzonspor’u sporculardan dolayı kazanç noktasına taşımaya uğraştınız ama Trabzon’a gelecek yada ondan çıkacak futbolcular için biraz geri çekilim söz konusu. “enerji ve beyinlerdeki sinerjiyle başarılarına yepyeni halkalar ekleyecektir” diyorsunuz ama o ürkeklik transfer açısından mutlaka söz konusudur. Bu sinerji nasıl evreselleşir sizce?
Bir şehirde her noktada bütünlük olması gerekir. Basında, medyada, taraftarda, camiada…hepsi bir araya gelmesi gerekir. Planlı ve programlı olması lazım tabi. Siz şimdi tek Trabzonspor ile bunu başarırız diyorsanız, yanılırsınız. Ama oradaki amatör takımlara bile sahip çıkmanız lazım. Bu takımlara ve profesyonel takımlara sahip çıkarsanız bu işi yakalarsınız. Hem de çok ucuza yakalarsınız. Bugün Trabzonspor’un yıllık harcadığı bütçe 100 milyon dolarsa, buralara sahip çıkarak, bu işi 50 milyon dolara çıkarır.
“YEREL BASIN VE MEDYA FUTBOLCULARI ÇOK ŞİŞİRİYOR.”
Trabzonspor bir mantalite geliştirmiş, deplasmandaki başarısıyla "Bize her yer Trabzon" diyor ama dış sahada ilk lig yenilgisini aldı. Trabzonspor da da Fenerbahçe’de de bu var, sona doğru geldiklerinde şampiyonluğu elden kaçırma psikolojisi. Bunun bir araştırma konusu olması gerekmiyor mu?
Trabzonspor genç bir takım. En yaşlı futbolcusu, Serkan Balcı herhalde. Genç çocuklara bunun psikolojik olarak eğitimini vermek lazım. Çok kolay yerden ayaklanıp, havalanıyorlar. Bu havalanma sonuç itibariyle ikinci yarıya iyi başlayamamamıza neden oldu. Bir de bizim yerel basın ve medya çok fazla balonu şişiriyor. Şirince bu da etken. O çocuklar kendilerini her şeyin üzerinde zannediyorlar. Oysa sahada 11-11 oynanıyor, hepsinin de kondisyonu birbirine yakın, moral motivasyon, o haftayı iyi geçiren takımlar sahaya çıkıyor ve ipi göğüslüyor. Fener maçını izledim, geçen hafta birinciliğe oynayan Trabzonspor değil gibi geldi bana. Sonuçta çok kırılma noktalarında hakem de inanılmaz hatalar yaptı, ikinci gole baktım, gol öncesi faul var, faulü vermiyor, dönen top Trabzonspor’a gol oluyor, bu da oyunun kırılma noktası, orada kopuyor. Bu maçın kaderini hakem tayin etti yani.
“ŞAMPİYONU HAKEMLER BELİRLİYOR”
Adnan Polat da verdiği ifadede, “birinci ve ikinciyi hakemler belirleyecek” demiş zaten.
Belirliyorlar zaten. Ama geçen sene de belirlemeye çalıştılar, Allah’ın adaleti sonunda Bursaspor şampiyon oldu. İnşallah Allah’ın adaleti bu sefer tecelli eder de Trabzon şampiyon olur.
Hülya Okur / Haberx