Yazarlar Beşiktaş için ne dedi
Beşiktaş İnönü'de Kayserispor'a mağlup olarak kötü gidişini sürdürdü... Spor yazarları köşelerinde siyah-beyazlı ekip için şunları yazdı..
Mehmet Demirkol- Denizli söylemişti -Milliyet
Mustafa Denizli her maçı ayrı ayrı düşünen, kafasında oynayan bir teknik direktör olarak bilinir.
Bu yüzden neredeyse her maça ayrı bir 11’le, yetmedi başka dizilişlerle çıkması beklenen bir durumdur.
Ancak bu yıl sanki bunun dışında bir durum var gibi. Hoca bu yıl sanki her maç kendisini düzeltiyor, kendisini yalanlıyor. Sanki her maçtan sonra ‘bu da olmadı başka bir şey deneyeyim’ diyor gibi.
“Çok iyi oynadık ama kaybettik” dediği iki maçtan sonra iki kez takımı kökten değiştirmesinin başka bir anlamı yok. Hayır takımı kökten değiştirmeniz için 5 yeni oyuncu değiştirmeniz gerekmez. Bazen dünkü gibi 2 oyuncu farklıdır ama misal yine dünkü gibi orta sahayı tamamen boşaltmışsınızdır ve her şey kökten değişmiştir. Ernst’in ileri çıkışı ve kaptırılan top sonrası gelen golde orta sahadaki 40 metrelik boşluğa baksanıza!
Durum bu olunca, çoktandır takımın panik halinde oynadığını düşünen ben dün durumun daha vahim olduğuna kanaat getirdim. Panik geçen yılın en soğukkanlı adamı Mustafa Denizli’yi de sarmış, hatta belki biraz da ondan kaynaklanıyor gibi.
Geçen 1 haftada yaşadıklarımız bunu söylüyor çünkü.
Beşiktaş gördüğümüz en kötü Galatasaray’a kaybetti. Yorum: “Çok iyi oynadık ama takımı değiştireyim.”
Beşiktaş aklı hafta sonu derbisinde olan hiç risk almayan Manchester United’a kaybetti. “Yine çok iyi oynadık ama takımı değiştireyim.”
Ve Beşiktaş dün Türkiye liginin belki de en kısır takımına kaybetti.
Hem de Cangele’nin ilk yarıdaki müthiş kendine oynama gösterisiyle ezdiği ataklara rağmen...
Tabii ki kazanan hocayı tebrik etmeliyiz. Ama 1-0’dan sonra Tolunay Kafkas’ın Makukula’yı oyunda tutma yanlışına rağmen kaybetti Beşiktaş. Ligin açık alanda tutulması en kolay oyuncusu Makukula yerine Troisi daha erken alınmış olsa Beşiktaş topuyla tüfeğiyle bu kadar ileri çıkamaz, çıksa da cezalandırılırdı.
Sonuç: Denizli geçen yıl bu takımın başkanı, teknik direktörü, kaptanı hatta sahibi gibi davranarak kazandı.
Ama bu yıl antrenör bile olmak istemiyor gibi... Hakkını verelim, bunu da başından söylemişti...
Erman Toroğlu- 1-0'a dua etsin -Hürriyet
[page_end]BÜNYAMİN ne oluyor g... başın oynuyor... Eyyamcı Bünyamin. Cangele, Cangele k... annene... Yere yatsana yere yatsana Bünyamin Gezer yere yatsana... Süleyman Hurma, Bünyamin’i pazarla... Seni hakem yapanın a.. k... Beşiktaş seyircisi 90 dakika boyunca önce bunları söyledi, 90. dakikadan sonra döndü yönetimi istifaya davet etti.
Peki, niye önce bu küfürleri yaptı da sonra yönetimi istifaya davet etti?
Dün İnönü Stadı’nda Bünyamin Gezer’den başka bir hakem tipi olsaydı, belki de çok anormal işler olurdu. Belki de bu maç aylarca konuşulurdu. Ama Bünyamin hiç ödün vermedi. Seyirci küfür ettikçe, koşarak maçın üstüne gitti. Pozisyonları daha yakından takip ederek öncelikle futbolcunun itirazını önledi. Çünkü futbolcu yere yattığında başında bekleyen hakemi görünce itiraz etme fırsatı bulamadı. Peki, bütün bunlar olurken, Beşiktaş ne yaptı? Hiçbir şey yapmadı. Yani Mustafa Denizli ve ekibi G.Saray, Manchester United ve Kayseri maçlarında sınıfta kaldı. Ne fizik olarak, ne de taktik ve teknik olarak bu üç maça hazırlanmadıkları ortada.
Burada yönetim mi, Mustafa Denizli mi, yoksa futbolcular mı suçlu? Bu onları ilgilendiriyor. Yalnız bizi ilgilendiren şu. Dün akşamki maç sahada çatır çatır oynandı. Ve daha da enterasanı, Kayserispor öyle ahım şahım bir futbol oynamadan tamamen Beşiktaş’ın zaaflarından faydalanarak Beşiktaş’ı sahanın ortasında kalabalığa sokarak sanki Beyoğlu’nda yürür gibi çatır çatır yendi.
Böylesini beklemiyordu
İnanamazsınız, maç koca futbol sahasının 6’da 1’inde oynandı. Bu 6’da 1’i de Kayseri ceza alanı ortası ile santra yuvarlağı arasıydı. Beşiktaşlılar karşı cepheden topu şişirdiler, Kayserisporlular da bu şişirilen topları patlattılar. Bir defa Kayseri kalecisi Souleymanou cepheden gelen topta zamanlama hatası yaptı, o top da direkten döndü.
Beşiktaş bundan sonra da iyi olmaz. İyi olmayacağı kesin. Zannediyorum Kayserispor kolay bir Beşiktaş bekliyordu ama bu kadar kolayını da beklemiyordu herhalde.
Cangele ile Makukula hiçbir pozisyonda hücum defans bile yapmadılar. Ve en az üç veya dört, hatta beş Beşiktaşlı futbolcuyla oynadılar. Şampiyonluğa gitmek isteyen Beşiktaş, beş futbolcuyla rakibin iki hücumcusunu durdurmaya kalkıyorsa, bence 1-0’a dua etsin.
Adam gibi durdu
Kayserispor iki-üç kere rakip kaleye gitti, bir gol buldu. Beşiktaş, doldur-boşalt yaptı, tesadüfen bir-iki pozisyon buldu. Böyle bir maç seyrettik. Bünyamin Gezer çok iyi bir maç yönetti. Eğilmedi, bükülmedi. Adam gibi durdu, adam gibi bitirdi. Sağı solu oynamadı, kendisini ittirip kakırtırmadı. İtilmiş kakılmışı oynamadı. Tribünden küfuür ettiler. Etsinler. Hakem kişiliğini ayaklar altına almadı.
Not: “Beşiktaş seyircisi takımını çok iyi destekliyor” diyorlar. Katılmıyorum. Beşiktaş seyircisi çok gürültü çıkarıyor kendini tatmin ediyor. Kesinlikle maça tesir edici tezahürat yapmıyor.
Ahmet Çakar- Cangele'yi de alın! -Sabah
[page_end]Beşiktaş, maalesef tarih yazıyor. Çok başarılı bir sezondan sonra hiçbir sezon böylesine kötü başlamamıştı. Daha önceki maçlara bakıyoruz. Beşiktaş'ın iyi oynayıp kazanamadıkları var. Yine iyi oynayıp amatörce yapılmış defans hatalarından yenilen goller vardı. Ama dün gece her şey çok farklı geçti. Son 10 dakikadaki şuursuzca baskıya kadar sahada Beşiktaş diye bir takım yok. Adeta vasıfsız, ülkesinin üçüncü veya dördüncü liginde oynayan bir İskandinav takımı gibiydi Beşiktaş. Koşuyor, basit paslar atıyor, kanatları kullanamıyor, beceriden yoksun.
6.5 milyon Euro'ya alınan İsmail kadroda yok. 8 milyon Euro'ya alınan Tabata sahada yok! Üstelik seyircinin de ona saygısı yok. Zira oyundan çıkarken ıslıklandı ve protesto edildi.
Ve kenarda bir teknik adam. Adı Mustafa Denizli. Beşiktaş'ın papatya falına bakıyor. Hafta içinde Bobo fırçayı çekiyor; takıma giriyor. Nobre'yi oynatmıyor, baktı pabuç pahalı; onu da oynatıyor. Yumuşak karın Holosko. Çocuk sessiz sedasız oturunca ilk kesilen o oluyor.
Ha; unutmadan söyleyeyim. Kayseri'de Cangele diye bir futbolcu var. Aslında bu oyuncu yıllardır ülkemizde. Sakaryaspor'da da oynadı. Sevgili Beşiktaş yöneticilerine sesleniyorum: 10-15 milyon Euro verin de, onu da alın. Ya da önce onu Gaziantepspor transfer etsin. Siz sonra onu Gaziantep'ten alın.
TATLI HAYATIN SONU
Şaka bir tarafa, Beşiktaş'ta bir şampiyonluk sonrası yaşanılan "dolce vita" (tatlı hayat) nedeniyle gelinen noktaya bakın. Hoca Çeşme'de tatil yapıyor, yöneticiler geziyor. Üstün körü bir takım yapılıp Beşiktaş rezil oluyor. Sanırım maç sonrası tezahüratlardan alması gerekenler gerekli mesajları almışlardır.
Ne dersiniz Sayın Denizli?
Ne dersiniz Sayın Demirören?
Sözüm ona Türkiye'nin en iyi forvet hattı Beşiktaş'ta. Ama atılan gol sayısına bakın. Daha da üzücüsü girilen gol pozisyonlarını hesaplayın. Durum gerçekten çok vahim.
Bu takım giderek kazanmayı unutuyor. Bu sezon sekizinci resmi maçı; galibiyet sayısı sadece bir tane. En vahimi de bu!
Atilla Gökçe- Hasta ve keyifsiz -Milliyet
[page_end]Dimyata pirince giderken, evdeki bulgurdan olmak! Beşiktaş’ın İnönü’deki sıkıntısı böyle özetlenebilir. Haftalardan beri değiştire değiştire beş golcü (ya da hücumcu) ile oynayan Denizli’nin takımı, artık yoğun bir hırs ve istekle aradığı golü, kendi kalesinde görüyor.
Böylesine çok kanat hücumu yapan, korner kullanan takımın, nasıl olup da bir ön direk arka direk paylaşımı yapamayıp topu hep rakip savunmalara, kalecilere teslim ettiğini anlamak çok güç.
Beşiktaş, Ankaraspor’un küme düşürülmesi kesinleşirse, bundan böyle fikstür gereği hep dinlenen takımlarla oynayacak. Dünkü maçta Manchester United yorgunluğunun üstüne bir de dinlenmiş enerjik rakiple oynamak zorunda kaldılar. Elbette bu bir mazeret olmamalı. Ama sakatı cezalısı, gözden düşeni, akla geleniyle o kadar çözümsüz bir kadroyla oynuyor ki Beşiktaş, sorunları ve sıkıntıları giderek artıyor.
Dün Mehmet Eren’in başlattığı kontratakta topla buluşan Makakula, golü o kadar rahat atabilir miydi? İspanya’da La Liga eğitiminden geçmiş İbrahim Kaş, rakibinin karşısında ayakta dursa bile pozisyonu bozabilirdi. Hayır, peşinen yattı... Makakula da istediği gibi vurdu!
Hoca iyi bir doktor ama...
Beşiktaş’ta Nobre topu kazanmak, arkadaşlarına vermek için canını dişine takmış, mücadele ediyor. Zaten o mücadelede bir de gol atmasını bekleyemezsiniz. Ama Bobo, adeta tükenmiş gibi. Ne top sürmesi, ne şutu, ne asist düşüncesi... Öylesine dolanıyor işte. Bir de Tabata var... Boşverin, bonservis ücretini hatırlayıp boşuna sinirlenmeyin... Beşiktaş’ın hangi yarasına melhem olur, hangi sorununu çözer? Bu sorunun yanıtı henüz yok! Beşiktaşlı forvetler, topu hep durarak ayaklarına bekliyorlar.
Hava toplarında hiç de etkin değiller. Yer toplarında da rakip savunmaların basit yerleşme doğruları, Beşiktaş’ın yanlışlarına karşı işe yarıyor. Ne Tabata, ne Tello, ne de hücuma katıldığında Ernst, rakip savunmaya fazladan bir adam olarak yüklenebiliyorlar. Cezaalanına topla girip bir şut attıklarını, asist yaptıklarını göremiyoruz. Bu işi becermeye yatkın oyuncular, bize göre Holosko ile Yusuf... Ne var ki onlar da çözüm ve çare üretecek durumda değiller. Sonradan oyuna giren Yusuf’un gayretleri de vardı, top kayıpları da.
Mustafa Denizli’nin şampiyonluk unvanına sahip olamayan, o unvanı koruma istek ve enerjisinden yoksun takıma acil bir “rehabilitasyon” programı uygulaması gerek... Biliyoruz, hoca iyi bir “doktor”dur!
Ama ya doktor da “hasta ve keyifsiz”se ?
Ali Gültiken -Kaybedilen sezon -Sabah
[page_end]Beşiktaş'ın şampiyonluğu kazandığı günün akabinde başlayan süreç, siyahbeyazlıların dengesini bozdu. Burada hem başkanın transfer saçmalıkları, hem de hocanın ayrılma kararı ile belirlenen gündem, sıkıntıların başlangıcı oldu.
Çünkü Beşiktaş şampiyonluğundan, oyuncularından, başarısından bahsedilmek yerine bunun dışında bambaşka gündemler ve tartışmalarla sezona başladı. Buna bir de transferde yapılan yanlışlar, hatalar ve tartışmalar eklenince, Beşiktaş Futbol Takımı sahadaki icraatlarıyla değil, diğer gündemlerle konuşulur hale geldi. Ayrıca bunlara oyuncuların sakatlığı, formsuzluğu ilave oldu. Mustafa Hoca'nın oyuncu tercihlerindeki kararları da tüm bunların üzerine tuz-biber oldu.
11 TERCİHLERİ YANLIŞ
Bu maça baktığımızda başlangıç 11'inde İbrahim Kaş sağ bek, Ekrem sol bek. Ekrem'in sol bek oynadığı yerde, yıllardır burada oynayan Üzülmez kulübede. 6.5 milyon Euro verilen, başkanın ."En büyük transfer"dediği oyuncu 18 dışında. "Nedeni ne?" diye soruyoruz, "Cangele" cevabı karşımıza çıkıyor. Peki Üzülmez bunun çok daha iyisi olan oyunculara karşı bu takımda görev yapmadı mı? Dün de yerinde görev yapsaydı, Beşiktaş çok daha kötü mü olacaktı?
Bu tercihler Beşiktaş'ın bu bölgeden yapmak istediği atak organizasyonlarının ciddi derecede önünü kesti. Çünkü Ekrem sağ ayaklı bir oyuncu ve aldığı her topta içeri dönmeye çalışıyor. Keza İbrahim Kaş defansif yönü olan, stoper özellikli bir futbolcu. İçeride oynadığınız maçlarda bu kadar kapanan rakiplere karşı oradan çok olumlu ataklar geliştirebilecek bir oyuncu değil.
Diğer bir problem de Tabata. Bu oyuncu fiziki olarak hazır değil. Daha da önemlisi geliş şekliyle oluşan tartışmalardan dolayı psikolojik olarak da hazır değil. Nitekim sahada formayı giymiş bir oyuncu olmasının ötesinde hiçbir varlığı olmadı. Yapılan oyuncu değişikliklerinde, Yusuf daha önce Fink'in yerine tercih edilebilirdi. Nihat daha önce kullanılabilirdi. Ama bunlar maalesef Beşiktaş adına olmadı.
Girilen pozisyonlarda şans Beşiktaş'ın yanında değildi. Ancak sonunda işin acı gerçeği, Beşiktaş bu maçı kaybederek ligdeki şampiyonluk hayallerini, belki de ikincilikle gelebilecek Şampiyonlar Ligi şansını da yitirdi. En önemlisi de camiasının güvenini ve desteğini kaybetti.
Sergen Yalçın- Kepenk kapattılar -Vatan
[page_end]BEŞİKTAŞ için ne yazık ki bu sezon bitti. Siyah-beyazlı ekip dünkü yenilgiyle lige havlu attı. Ve bu saatten sonra Mustafa Denizli’nin durumu da çok ama çok zor görünüyor. Ekstra iş yapacak bir tek oyuncusu olmayan Kartal’ın G.Saray ve F.Bahçe’yi yakalaması artık mümkün değil. Bence Beşiktaş artık gelecek sezon için hazırlık yapmalı...
TEK bir tane maçı çevirecek, takımı ateşleyecek, ne yaptığını bilen yıldız ya da özel oyuncusu yok. Yani Beşiktaş sıradan oyunculardan kurulu bir ekip. Ben bu görüşümü geçen sezon iki kupa alındığında da söylemiştim. Sıradan takımlar ancak ‘takım’ gibi oynarlarsa başarılı olurlar. Şampiyonluk böyle gelmişti. Ama sonrasındaki transfer politikası tam bir hayâl kırıklığı. Bu takımın, oyunu değiştirecek, ekstra iş yapacak kaliteli oyuncuya ihtiyacı varken, alınanlar ortada. Tabata’ya verilen paraya yazık. Giydiği o forma ona 3 numara büyük geliyor.
BU işler öyle dışarıdan göründüğü gibi kolay değil. Öyle G.Antep’den gelip bir günde Beşiktaş’ın şeklini değiştirmek kolay değildir. G.Antep’e büyük saygı duyuyorum ama oradaki yıldızlıkla Beşiktaş’taki farklıdır. Ne üzücüdür ki biz bu tür oyuncuları hep gözümüzde büyütüyoruz. İki-üç iş yaptı diye alıp takımı kurtarma görevini veriyoruz. Kendi ülkelerinde hiç bir şey yapamayan, milli takımlarda bile yer alamayan ikinci-üçüncü sınıf Brezilyalılardan gelip kocaman bir camiayı, Beşiktaş’ı kurtarmasını bekliyoruz. Sonuç tabi ki hüsran.
HEP BAŞKA KADRO
KAYSERİSPOR ile Beşiktaş bence kalite anlamında hemen hemen aynı. Tolunay Kafkas’ın takımı kolay bir galibiyet aldı. Rahat oynadı, hiç rahatsız edilmedi. Dün alan daraltması gereken , tempolu oynaması gereken, rakibe pres uygulaması gereken taraf siyah-beyazlılar olmalıydı. Bunların hiç birini yapmadılar. Ya da yapar gibi göründüler.
OYSA sadece alan daraltsaydılar bile maçı kazanabilirlerdi. Beşiktaş’ta sezon başladığından bu yana her hafta farklı bir kadro gördük. Ve bence tüm sıkıntıların temeli işte burası. Her hafta 4-5 farklı oyuncu görüyoruz sahada. Mustafa Denizli ilginç bir biçimde bir hafta önce iyi oynayanları bile kenara alıyor. İskeleti olmayan bir takımın başarılı olması mümkün değildir.
OYNAYANLARI kenara alıyorsun, oynamayanları oynatıyorsun. Olacak iş değil. Mustafa hoca bunu hep yapıyor ama papaz her zaman pilav yemez. Geçtiğimiz sezon çoğu maç tesadüfen kazanıldı. Ben o zamanda bunları söylemiştim. Ama dikkate alınmadık. Şimdi bir kez daha söylüyorum. Bir takımın 7-8 kişilik bir omurgası olmalı. O zaman takım olma şansı yakalanır.
DÜN Beşiktaş’ın tempoya ihtiyacı vardı ama yapamadı, agresif oyuna ihtiyacı vardı ama oynayamadı. Beşiktaş’ın takım gibi oynamaya ihtiyacı vardı ama takım değillerdi. Beşiktaş sezon başından bu yana olduğu gibi dün de Beşiktaş gibi değildi...
Atıf Keçeci- Beşiktaş üzmeye devam ediyor -Zaman
[page_end]M.United maçında futbol adına yeşeren umutlar seyirciyi tribünlere çekmeye yetmemişti. Oysa ligde sıkıntıları gidermek adına Kayserispor maçı bir şans olabilirdi.
Mustafa Denizli, son iki maçta ön libero oynattığı Ekrem Dağ'ı bu defa defansın soluna çekmiş, İbrahim Üzülmez'i kulübeye almıştı. Değişiklikten nasibini alan bir diğer isim de Şampiyonlar Ligi maçının 18 kişilik kadrosunda bile olmayan Bobo'ya yerini veren Holosko idi. Bunun adı rotasyonsa önümüzdeki haftanın 'bay' geçilecek olması bu anlayışı çürütürdü.
"Üç tane sol bek çok olur" diye düşünmüş olacak ki Denizli, 6,5 milyon Euro'luk İsmail Köybaşı'nı yanına bile almamıştı. Bu tercihi, belki de transferin yanlışlığını göstermek adına yapmıştı. Bir de hep çift ön liberolu oynamayı tercih ederken bu defa Ernst tek olarak bu işlevi yerine getirmeye çalıştı. Maçın başlamasına yakın yağan şiddetli yağmurun zemini kayganlaştırması, zemin üzerinde tutunma zorluğunu beraberinde getirdi. Bu da ilk yarıda her iki tarafın aşırı top kaybına neden oldu.
Siyah-Beyazlı takım organize olmada gene sıkıntılar yaşadı. Defanstan hazırlık paslarıyla ikinci bölgeye top gidiş trafiği hiç de yeterli olamadı. Seyrek kenar ortalarını da Souleymanou idman yapar havasında topladı. Beşiktaş ataklarda Nobre, Serdar ve Bobo'yu kullanıp verimlilik alamazken, Kayserispor Makukula ve Cangele ile daha çok pozisyona girdi. İbrahim Kaş ve Ekrem, ileri çıkışlardan geriye dönüşte gerekli çabukluğu göstermeyince Sivok ve özellikle Ferrari oldukça yoruldu.
Tabata'nın ne yaptığını anlatmak için 55'te oyundan alındığında tribünlerden gelen sert protestolar yeter de artar bile. Dün gece orta sahada Tello da verimsiz olunca haliyle gol yollarında had safhada sıkıntılar yaşandı. Misafir takım etkili ataklarının birinde golü buldu. Arka direkte topla buluşan Makukula, İbrahim Kaş'ı ekarte edip düzgün bir vuruşla takımını öne geçiren golü attı.
Yenik durumdan kurtulma reçetesi Fink ve Yusuf'un ayaklarına bağlanmış olacak ki Serdar ve Tello ile yer değiştirdiler. Son 10 dakika Kartal oyuna asılmaya başladı ama rakip kontrollü futbolunu devam ettirince gol pozisyonuna girmekte zorlandı. Nobre'nin direkten dönen topuyla da son şansını kullanamayan Beşiktaş, sahasında üç puan bırakıp sıkıntılarını artırdı.
Korkut Göze- İnönü'ye gömdü -Hürriyet
[page_end]BEŞİKTAŞ 11’ini baştan aşağı bir nefeste okudum. Sonra bir daha... Neresinden okursan ve bakarsan bak tek mesaj veriyordu.
Hücum ve kayıtsız şartsız galibiyet!
Sağıma soluma kulak kabarttım, ilk 11’de herkes hemfikirdi. Bobo ile Nobre’yi forvette görenler... Tello’yu ilk 11’de okuyanlar Denizli’nin 11’ine bastılar okeyi.
Sadece bir ismin tartışıldığını duydum. Savunmanın sağındaki İbrahim Kaş polemiğe açıktı.
Tribünlerin okeyini alan bu kadro sahada neler yaptı bir bakalım...
Oynadığı oyun inandırıcı değildi. Ceza sahasına kadar taşıdıkları topları pozisyon ile tamamlama becerisini gösteremediler.
İlk 45 dakikada Kayserispor kalecisi Souleymanou’nun bir kez yere yattığını gördüm. Diğer şutların hepsi karavana...
Bobo ile Nobre’nin isimlerini okurken, onları çift santrfor gibi düşündüm. Oyun başladıktan sonra Bobo’nun, Nobre’den uzaklaşmasına ve sol çizgiye kaçmasına bir anlam veremedim.
Bu bir sistem gereği miydi... Zannetmiyorum, solda Tello oynuyordu. Bobo’nunki belki de işgüzarlıktı!
Beşiktaş, genelde ayağa ve çok pasla oynamayı denedi. Ancak, gereğinden fazlası bir farklılık getirmedi Beşiktaş’a.
Bunu daha çabuk yapsalar ve rakip ceza alanına daha çabuk gelselerdi yararını görürlerdi.
TABATA’yı bir kez daha dikkatle izledim. Kesinlikle 10 numaranın özelliklerini taşımıyor.
Kaç numara diye sorarsanız, bir numara da söyleyemem. Çıkarken ıslıklandığını hatırlatayım, numarayı siz verin.
Beşiktaş’ın yediği gol, ağır çekim bir film gibiydi. Makukula golü attı, Beşiktaş savunması topluca seyretti. Sanki, Makukula bir aktör savunma ailesi de sinemadaki seyirciydi.
Golden sonra oyuna Nihat Kahveci ve Fink girdi. Bu değişikliğin neler getireceğini merakla bekledim. Gol sancıları ile kıvranan ve ceza sahasına girmekte zorlanan Beşiktaş’ın takınacağı tavır kaderini belirleyecekti. Belki de kepenk indirecek, zirve ile bağlarını koparacaktı.
Bu dakikalarda seyircinin takımına sarılışını... Şarkılarla ve coşkuyla Beşiktaş’ı nasıl ateşlediğini gördüm. Ve tribünlerden yükselen bu sesin bir süre sonra nasıl umutsuzluğa kapılıp kısıldığına tanık oldum.
BEŞİKTAŞ, sezonun en kötü oyunlarından birini oynadı. Yapmak istediğini hiç anlamadım. Uyuşuk temposunu, farklı ve etkili çizgiye taşıyamadı.
Hadi, Beşiktaş uyur-gezer gibiydi... Bünyamin Gezer, bu tempoya neden uydu. Bunu da çözemedim. O da Kayserispor’un zaman geçirmek için oynadığı oyunu uykulu gözlerle seyretti!
Lafı boşuna uzatıyorum Beşiktaş dün geceki yenilgisi ile zirveyle bağlarını koparttı. Daha da acısını söyleyeceğim... Şampiyonluk umutlarını ve hevesini dün gece İnönü’ye gömdü.
Deniz Gökçe- Denizli çözüm bulamıyor -Akşam
[page_end]Beşiktaş dün kendi sahasında Kayseri karşısında hazmedilmesi çok zor olan bir yenilgi aldı. Beşiktaş'ın sorununun ne olduğu belli. Geçen yıl Beşiktaş Tello ve sonradan takıma giren Yusuf'un tuttuğu üstün form ile oyun kurucu problemini çözmüş ve rakiplerinin düşük futbol düzeyinden faydalanarak şampiyonluğa ulaşmıştı. Geçen yılki şampiyonlukta gene son anda transfer edilen Ernst'in orta sahadan hücuma dönük oynayarak büyük başarı elde etmesi de büyür rol oynamıştı. Ancak geçen sezonun ikinci yarısında orta sahada Ernst'le beraber oynayan Cisse gitti ve onun yerine transfer edilen Fink de ne savunmada ne hücumda iyi bir ikili oluşturabildi.
Denizli bundan önceki hem Galatasaray hem de M.United maçında Ekrem'i orta sahaya çekip oldukça savunmaya dönük bir orta saha ile oynamış ve çok yaratıcılık üretemese de en azından ezilmemişti. Ancak dün Denizli takımı 4-1-3-2 gibi bir sisteme yakın oynatıyordu. Nobre ve Bobo'nun arkasında Serdar, Tabata ve Tello oynuyordu. Bu şartlar altında Ernst dörtlü savunmanın önünde tek adam olarak oynuyor, sağ bekte İbrahim, sol bekte ise Ekrem yer alıyordu. Beşiktaş bu dizilişle orta sahaya hakim olamadı. Nobre ve Bobo ise orta sahadan yaratıcılık gelmeyince kalabalık Kayseri savunmasının arasında boğuldular. Şöyle söyleyelim; maçın ilk 35 dakikasında iki ciddi gol pozisyonu bulan takım Kayseri'ydi. 14'te Cangele topu dışarı attı, 35'te de Cangele'nin frikiğini kaleci Hakan çeldi. Beşiktaş'ın ilk ciddi gol pozisyonun 47. dakikasında Nobre'nin şutuyla oluşmuştu.
İkinci yarıda Beşiktaş 53. dakikada Makukula'dan golü yiyince Denizli fizik gücü henüz mücadeleye yeterli olmayan Tabata'yı çıkardı ve Fink'i oyuna aldı. Bu Ernst'i ileri sürmesine olanak sağlıyordu. Denizli, Serdar'ın yerine de Nihat'ı oyuna alarak hücum gücünü artırmaya çalıştı. Beşiktaş 55'te Tello'nun volesiyle gole yaklaştı, 79'da Tello'nun yerine Yusuf oyuna girdi. 74'te Fink gol vuruşunu yapamadı. 85'te de Nihat'ın şutu direkten döndü. Beşiktaş çok kıymetli puanları İnönü'de bıraktı. İki konuda ciddi problem var. Denizli bir orta saha oluşturamadı ve oyun kurucusu yok. İkincisi Cangele'nin sağ kanatta Beşiktaş savunmasını perişan etmesini de önleyemedi. Beşiktaş'ın bir de tüm Türk futbolu hastalığından sorunlu olduğunu söyleyelim; kapalı savunmaya gol atamıyor.
Ersun Yanal- Beşiktaş'taki temel sorun karmaşa -Vatan
[page_end]BEŞİKTAŞ için söylenecek çok şey var. Özellikle takımın bir baskı ve stres altında olduğunu söylemek gerekiyor. Bu da takımda çok kötü bir psikoloji yaratıyor. Bunun izlerini de dünkü maçta açıkça gördük.
ÖNCELİKLE Beşiktaş’ta hücum armonisinde kargaşa var. Görev anlaşmazlıkları yaşanıyor ve bu da çok önemli bir problem. Forvetler gol atamamanın ve kazanamanın verdiği stresi fazlasıyla hissediyor. Bobo’nun, Nobre’nin, Serdar Özkan’ın, Tello’nun son paslardaki kalitesizlik de bundan kaynaklanıyor.
ÖRNEĞİN koca ilk yarıda Bobo’nun sadece bir kez ciddi bir pozisyonda topla buluşması var. Onda da gol yapamadı. Çünkü moralli değil ve bunun sonucunda da istediği golü bulamadı. Bunu tüm takımda da gördük.
STRES VE BASKI
BİR şeyin altını çiçmek lazım. Beşiktaş sadece dün sorun yaşamadı. Sezon başından beri böyle. Kadro istikrarsızlığı var ve ön bölgedeki oyuncular çok rotasyona uğruyor. Futbolcular ideal olmayan yerlerde de oynuyorlar.
DÜNKÜ maça bakıyorsunuz Kayserispor’un oyun stratejisinden dolayı girilen pozisyonlar var. Rakip yerleşikken birşeyler yapamadılar. Yusuf oyuna girdikten sonra iki forvet ve forvet arkasında bir oyuncu formatı vardı. Bu da kısa süreydi. Zaten son bölümü top şişirerek geçirdiler. Bu karmaşadan da gol üretemediler.
PEKİ neden Beşiktaş bu kadrosuyla gol pozisyonuna bile giremiyor? Oyuncuların farklı oynaması ve oyun formatının oluşmaması bunda etken. Kanatların üretken olmayışı da temel faktörlerden birisi. Kanat oyunlarında doğru ortayı göremiyoruz. Kaliteli bir orta yapan adam yok.
GÖBEKTE ikinci toplar ve karambol oyunlar dikkat çekici. Bu da üretken olmayan bir takım görüntüsü veriyor. Kuru baskı ve kaab güçle rakibi yenmeye çalyışıyor. Bu da olumlu sonuç vermiyor.
SEYİRCİ gergin çünkü yüksek beklenti var. Alınan oyunculardan verim alınamayışı bunda temel rol oynuyor. Tabata ofansif olarak oynamadı. Defansif oynar gibiydi. Ernst’e yardım eder gibi sahada durdu. Biz onu hep iki ya da tek forvetin arkasında serbest oyuncu olarak gördük. Tabata defansa yardım ederken Tello ofansif rol üstlendi.
ANCAK Tello etkili olamadı. Kanatlara geçtiğinde biraz pozisyon denemelerinde bulundu. Genel olarak hep içeride kaldığı için oyunu iyice sıkıştırdı.
KAYSERİSPOR’A da yardım etti Beşiktaş. Aydın ve Ali Turan cepheden başarılılar ve Beşiktaş da tam onlara göre oynadı. Kenar bekler de iyiydi. Oyunun 65. dakikasına kadar Kayserispor kendi yarı sahasında oyunu kabul etti. Ataklara da çok fazla adamla çıkıp Beşiktaş’ı koşturmadılar.
GERİ DÖNEBİLİR Mİ?
CANGELE maçta zaman zaman vardı. Biraz daha kendine oynadı. Eğer takım oyununa katkısı olsaydı durum daha farklı olurdu. Bir diğer yabancı Olembe de hücum özellikli bir oyuncu ama o da defansta kaldı. Eğer onlar da hücuma katkıda bulunsaydı durum Beşiktaş açısından daha fazla sorun olabilirdi.
ÖZETLE Beşiktaş’taki karmaşa asıl problemi oluşturuyor. Oyuncu değişimi ve ideal kadronun oturmaşı başarısızlığı temel nedeni. Bu bir an önce çözülüp istikrar sağlanırsa Beşiktaş’ın yeniden bu lige dönüşü mümkün olabilir.
Ömer Güvenç -Bayram zehir oldu -Akşam
[page_end]Süper Lig'in 6. haftasında Beşiktaş'ın kaybettiği puan 12. Beşiktaş camiasında bu şartlarda acaba 'şampiyonluğu düşünen bir kişi var mı' merak ediyorum!
Bence yoktur.
Nasıl olsun! 6 maçta 12 puan kaybetmişsin. Bırakalım onu bir kenara 6 maçta; bir tane iyi karşılaşma oynamamışsın.
Dün zemin şahane, hava çok güzel, kendi saha ve seyircin önünde oynuyorsun.
Tabii buna oynamak denirse. Ve de mağlup oluyorsun.
Tello, Tabata, Nobre, Bobo ve Nihat, 5 tane golcü oyuncun var. Doğru dürüst gol pozisyonun yok.
Tabata ile Tello aynı tip futbolcular. İkisini birden neden oynatırsın hocam. Zaten ikisi de hiçbir şey yapamadan çıktılar.
Nobre ve Bobo'ya çok fazla kızamıyorum. Santrforun gol atması için sağdan soldan yağmur gibi orta ve pas gelmesi lazım.
Beşiktaş'ın kanatlarından bırakın yağmur gibiyi; damla damlamıyor.
Bu adamlar hangi pasa, hangi ortaya vurup gol atacaklar.
Beşiktaş, gol atmakta gecikince her dakika panikliyor ve telaşlanıyor.
Sahanın içinde de 'Durun ne oluyorsunuz, kendinize gelin' diye sakinleştirecek, normale döndürecek bir tek kişi yok.
Kısacası, Beşiktaş iyi gitmiyor.
İyi gitmediği gibi ilerisi için de iyi sinyaller vermiyor.
Kayesirispor'a gelince; taktik baştan belliydi. 9 kişi defans yap. Kontrataktan golü bul. İstediklerini de yaptılar.
Galip gelmelerine rağmen, Kayseri eski Kayseri olmaktan kilometrelerce uzakta. Eskiden cesur, yürekli ve şahsiyetli futbol oynarlardı.
Maalesef bu özelliklerini kaybetmişler. Yattılar, kalktılar, istediklerini aldılar. Ama Kayserispor'un hakkını vermek gerekir. Defansa çok iyi kapandılar.
Hakem Bünyamin Gezer'e gelince; rakibin çok fazla vakit geçirme numaralarına fazlasıyla göz yumdu. Beşiktaşlılar bayramı ağız tadıyla geçiremeyecekler.
Can Çobanoğlu- Yataklı futbol -Fanatik
[page_end]Patlama bekliyordu Beşiktaşlılar. Daha önce kötü oynamadan kaybettikleri maçlardan sonra bu maç çıkış maçı olacaktı, kötü gidişe 'dur' denilecekti.
Patlama bekliyordu Beşiktaşlılar. Daha önce kötü oynamadan kaybettikleri maçlardan sonra bu maç çıkış maçı olacaktı, kötü gidişe ‘dur’ denilecekti. Silkelenip kendine gelecekti Kartal. Yukarılara tırmanacak, geçen seneyi arayanlara geri dönüş sinyali verecekti, ama öyle olmadı. Sonuç da Beşiktaş’a hiç yakışmadı. Bir tuhaflık var takımda. Önce birbirlerinden sonra da maçtan kopuyorlar. İnanmıyorlar, kaybederken hırçınlaşmıyorlar. Kazanmak için varlarını yoklarını sahaya koymuyor (!) veya koyamıyorlar. Tamam... Kayseri, deplasman takımının puan almak için yapacağı bütün profesyonelce engelleri yataklı futbol oynayarak biraz abarttı, oyunu soğuttu, Kartal’ı sinirlendirdi, pozisyon hatasına zorladı.
Bunları anladık... Anlamadığımız nokta; bütün bu olanları Beşiktaşlı futbolcular da bizim gibi seyretti. Oysa sahada herkesin görmek istedikleri dün gece vardı. Bobo-Nobre, ‘Nerede?’ diyenler, ikisini birden sahada gördüler. Bol paralı transfer Tabata, İtalyan sigortası Ferrari, çalışkan Şilili Tello tekmili sahadaydı. Peki ne yaptılar?.. Kocaman bir hiç. Beşiktaş fantazi diziliş yerine, aklın gerektirdiğini yapmalı. Arayış içinde olacağına, eldekileri doğru kullanmalı. Dörtlü defans önünde Ernst iyiydi. Ama Tabata ne yaptı anlayan var mı? Tello, üçlü forvetin arkasında serbest oynacaktı ama o kadar serbest kaldı ki, hep adresi şaşırdı. Bobo ise alışık olmadığı sol çizgide ağır hareketleriyle, Kayserililer’in ekmeğine yağ sürdü. Siyah-Beyazlılar, hücumu çeşitlendiremediler, kanatları kullanamadılar, topa ve oyuna hakim olamadılar.
Bu işin mazereti olmaz, Kayserililer yatarak da oynasa, Bünyamin Gezer futbolun çirkinleşmesine seyirci de kalsa, sen giydiğin formanın hakkını vereceksin. Rakibi yatırmayacaksın, hakemin arkasına saklanmayacaksın. Yanlış yerde bile oynasan ruhunu sahaya koyacaksın, sonuna kadar da mücadele edeceksin... Bunları yaptınız mı?.. Yapmadınız!!
Turgay Demir- Eyyamcı Bünyamin -Fotomaç
[page_end]Bünyamin Gezer gibi bir hakem, futbol oynamak isteyenle, zaman çalmak için her türlü dalavereyi yapan takımı ayırt edemiyorsa bu ülkede futbol bitmiş demektir. Bir taç atılacak, hakem üç Kayserili oyuncuya tek tek ricada bulunuyor, hepsi bir başkasını gösteriyor. Komedi filmi gibi. Çakarsın sarı kartını bak üçü birden topun üzerine atlıyor mu, atlamıyor mu?
Tribünleri ve rakibi tahrik etmek için her yolu denedi. Maç golsüz devam ederken zaman hırsızlığına soyunanlar öne geçtikten sonra iyice abarttılar. Yere yatan kalkmadı. Bünyamin Gezer bu numaraları yemeye dünden razıydı. Göz yumdu. Hak yedi. Helal olsun...
Güven Taner- İşte bu kötü -Star
[page_end]Çifte Kupalı bir şampiyon bir de transfer katkısı yaptıktan sonra 5 maçta bir kez kazanır, 3 atar 4 yerse... Şampiyonlar Ligi’ne yenilerek başlarsa... Altıncı lig maçında yükü ağır demektir. Karşısında hem Kayserispor hem de işte bu ağırlık vardı Beşiktaş’ın.
Altında ezilebilirdi. Bu zorluktan bir itiş gücü kazanabilirdi. Profesyonelliğine bağlıydı bu.
Mustafa Denizli yeni onbir denemesi ile Beşiktaş’ı sahaya çıkardı. 8 yeni transferin üçü sahada, üçü kulübede, ikisi tribündeydi!
Beşiktaş maçı çok istiyordu, ama ya Kayseri? O da istiyordu ve bu isteğini yerine getirecek kırık bir güveni vardı. Kırık diyorum, çünkü daha maçın başında zaman geçirmeye, sinir bozma uzmanı sevimsiz Cangele ile Beşiktaş’ı çileden çıkarmaya girişti. Ne yazık ki maçın polis hakemi ne hakemliği ne polisliği ile bunları yorumlayabildi!
Beşiktaş’ın tek ön liberolu, çift forvetli oyunu, Tello ve Tabata ile oyun kurmaya çalışması, istediğini almanın gereklerini yerine getirmesine yetmedi. Hücum organizasyonları kıttı, bunu kenarlardan başarabildiği zamanlarda da topu ceza alanına değil, kaleci Süleymanou’nun ellerine attılar. Tempoları yoktu, yaratıcılıkları yoktu, bireysel zorlamalar yoktu. İkinci yarı başladığında bu yokların üzerine bir de orta alan tükenişi eklenince Kayseri göstere göstere gole gidip öne geçti. 54.dakikada Denizli, Tabata ile Serdar’ı oyundan alıp Fink ve Nihat’ı çözüm için sahaya sürdü.
M.United karşısında futbolunda bir olgunlaşma gösteren Beşiktaş dün üstüne koymamış, gerilemişti. İşte bu kötüydü. Bu noktada artık futbolunun çapının düşüklüğü kadar, büyük paralara mal olan futbolcuların verimsizliklerinin tartışılması gerekiyor. Oynatılmadıklarında burulan ve üstü örtülü hesap sorma tavrı gösteren oyuncular, oynatıldıklarında tel tel dökülmelerinin hesabını vermelidirler.
Mete Düren- Bir acayiplik var! -Fotomaç
[page_end]Takımda eksik yok, geçen seneden fazlası var, futbolcuların kondisyonları yerinde, hırs var, mücadele var, iyi niyet var ama şans da yok gol de yok.
Ceza sahası etrafında hızlı, araya paslarla atılan toplar bir de bu sürat ve telaştan kaybedilince cılız da olsa gelen Kayseri atakları tehlikeli bile oldu ve bunlardan biri de gol oldu.
Bu aşamada Ümraniye'de yalnız onlar var, ne yönetim ne seyirci ne de başka bir unsur. Bu günlerden silkinmek ve güçlenerek çıkmaktan başka bir çare kalmadı, bunu futbolcuların artık görmeleri gerekiyor.
Ali Sami Alkış- Beterin beteri var günleri de gelecek -Star
[page_end]Yüksek tempolu ve kurduğu baskıdan rakibini bunaltan Beşiktaş, artık tarihe karıştı gibi... Çünkü kaç zamandır, bu nitelikli bir Beşiktaş’ı göremiyoruz.
Kayseri karşısındaki Siyah-Beyazlılar; bırakın rakibi bunaltmayı, maçın hakim unsuru olmakta bile zorlandılar. Ataklarına karşı ataklar yediler. İlk yarıda karşılıklı etkili pozisyon sayıları belki eşitti ama; Kayseri’nin kaçırdığı fırsatlar, gol olmaya çok daha yakındı.
Onca para ödenen Tabata’nın, Beşiktaş’a ne kazandırdığını anlamış değilim. Üstelik gelişi, Tello’nun verimini de bozdu. Beşiktaş daha güçleneceği yerde, daha sorunlu hale geldi. Tello, takımın lideri değilse de, kendi bölgesinin grup şefiydi. Şimdi o da kayboldu.
Mustafa Denizli, kadroyu kurarken gereken tercihleri yapmaktan çok, kamuoyundaki bazı tartışma biçimlerine göre davranıyor. Manchester maçında oynatmadığı Bobo’yu, aralarında geçen bazı olayların etkisini kapatmak adına ilk 11’e aldı. “Aramızda bir şey yok” demeye getiriyor.
Bobo’yu oynatması elbette doğru ama, kendi beynindeki sahaya sürüş gerekçesi yanlış!
Beşiktaş, maçın normal seyrinde değil, başı derde girdiği zaman aklı başına geliyor. İkinci yarının hemen başında Kayseri’den yediği gol sonrası, can havliyle ama savruk saldırmaya başladı. Bu telaşa biraz da panik duygusu karışınca, savunma riskleri çoğaldı. İkinci golü de yemelerine ramak kaldı.
Mustafa Denizli’nin İbrahim Kaş’tan adam yaratma inadına şaşkınlıkla bakıyorum. Yanlışı gördüğünde değil, medya ısrarla vurguladığında düzeltiyor. Nihat için de öyle olmuştu... Ama çoğu kez de iş işten geçiyor.
Bunlar iyi günler... Bir de “Beterin de beteri var” günleri gelecek