Yazarlar Beşiktaş için ne yazdı?
Son yarım saatte oynadığı güzel futbolla 3 puana yakalayan Beşiktaş Gençlerbirliği'ni 3 golle geçti. Yazarların yorumu şöyle...
Vedat Okyar (Vatan): Kazanma Zamanı
Ankara'daki Hacettepe maçında Mustafa'ya telefon geldi. Demek ki telefona çıkmış, dinlemiş. Ankara'daki hataları İnönü'ye taşımadı. Hacettepe kalecisiz oynayan takımlara bile 2 gol atmamıştı. Attıklarının yanında direkten dönen toplar da var, girdikleri pozisyonlar da. O zaaflar kendiliğinden olmadı.
İlk yarı G.Birliği takımı da her metrekareyi daralttı. Beşiktaş'a kenardan top getirme frenini de yaptı. Top hep Beşiktaş'ın ayağında ama gol pozisyonu olmayan bir ilk yarı geldi geçti. G.Birliği'nin 2. yarı ayranı kabardı. Biraz ileri çıkayım, bir gol de bulayım dedi, yanıldı.
Beşiktaş'ın üst seviyede bir oynama iştahı var. Her oyuncu ufak ufak parçaları hallediyor. Büyük parçayı halledecek adam sahne almıyor. Delgado belki kafa olarak soyunuyor da, iş görmüyor. Yusuf sonradan girdi, hoşuma da gitti. Holosko bu takımın en önemli oyuncusu. Mustafa'ya sitemlerim var. Ah be Mustafa; Holosko'yu şimdiye kadar devreye soksan 10 puan öndeydin.
Bobo demişken de atlamayayım; kendi girdiği bir pozisyon var iyi, Ekrem'e attırdığı gol fevkalade, onun dışında yok. Bobo bu takımın en önemli gol silahı. Su tabancası oldu. Bu söylediklerim yalnız dün için geçerli değil. 3-5 maçtır böyle.
BİR dipnotum da sevgili Fatih Terim'e var. Milli takımın arka tarafı boşaldı Fatihciğim. Toraman ile ceyranları kesmiştin ama bu milli dava. Şu aralar daha iyisi yok...
Lig öyle bir hale geldi ki, kazanma zamanı. Kazandılar da. Vıdı vıdı yapmanın da alemi yok.
Güven Taner (Star): Büyük Yarışta Büyük Sonuç
[page_end]İkinci yarının en üretken iki takımı kapıştılar. Bu nedenle birbirlerine bir üstünlük göstermelerini beklemedik. Ancak birbirlerine diş geçirme gayreti içinde olmalarını bekledik. Onu da göremedik. G.Birliği sanki maçı başladığı gibi bitirme niyetindeydi.
Beşiktaş'ın 4-2-3-1 dizilişiyle üretkenlik sağlayamıyor. Bunu iyi uygulamadığı için, kenarlarını boşaltıp, rakibinin kullanımına sunuyor! Sağda Ekrem'in solda Üzülmez'in önü çoğunlukla boş. Top rakibe kaptırıldığında Tello'nun sağdan, Bobo'nun soldan kenarları kontrole yardım etmeleri şart. İkisi de bu görevleri yapamıyor. Bobo dün çok işe soyundu, ne var ki hemen tümünde yetersiz kaldı.
Denizli takımı canlandıracak, üretken hale getirecek ilk müdahaleyi 60.dakikada Nobre ve Delgado'nun yerine Holosko ile Yusuf'u alarak yaptı. Holosko sağ kenarı kullanmaya başladı ve bunun ürünü gol oldu. Geri düşmek G.Birliğini daha açık ve tempolu oyuna itti. Mücadele bundan sonra daha tatlandı.
Beşiktaş kolay bir maç oynamadı, ancak zaman zaman kendi kendini zora soktu. Yarışı iddialı sürdürebilmesi için hücum çabukluğunu kazanması gerek. Bunun için daha çok planının olması lazım. Yerleşik oynayan savunmaları açmanın hilelerini bulmanın yollarını öğrenmeliler. Bu beceriyi gösterecek adamları var, oyun planı yok.
Atıf Keçeci (Zaman): Beşiktaş'ın Oyunu Heyecan Veriyor
[page_end]Mustafa Denizli, takım tertibini iç saha oyunu düşüncesiyle yapmıştı. Defans blokunun önünde Cisse ve Ernst, onların da ilerisinde Delgado oyun kurucu olarak görevlendirilmişti. Forvet hattı, Tello'nun da sıklıkla yardıma gelmesi ile çoğalmasına rağmen ilk yarı sadece 43'te Nobre'nin müsait pozisyonu kullanamaması dışında önemli bir fırsat yakalayamadı.
Dün gecenin kesicisi Sivok, kazandığı topları arkadaşlarına serviste oldukça iyi işler yaptı. Sıkıntı gene yan toplardaydı. Her iki kanattan kenar ortası anlamında top çıkmaması, forvet elemanlarının orta sahaya kadar gelmelerine sebep oldu.
Alman oyuncu Ernst, geldiği günden beri hiç yabancılık çekmeden futbolunu sergiliyor. Topla çabuk hareket özelliği, karşı atak düzenine geçişteki tecrübesinin getirdiği tek top oynama düşüncesi arkadaşlarını da özendirmeli. Attığı goldeki pozisyon alışı da örnek alınmalıdır.
Baskılı oyun, Tello ve Holosko'nun attığı gollerle üç fark getirdi. Beşiktaş, göze hoş gelen bir futbol sergilemese de mücadeleci oyunu heyecan taşıyor. Alınan puanların şampiyonluk yolundaki önemi, tüm olumsuzlukların göz ardı edilmesini de beraberinde getiriyor, bu da çok yanlış olmuyor.
Sanlı Sarıalioğlu (Yeni Şafak): Kartal'ın Ayak Sesleri
[page_end]Cisse ile oyuna başladığın zaman ofansif yönde bir kişi eksiksin demektir. Adamın ileriye dönük tek girişimi yok. Defansif yönde yaptığı da tartışılır. Rakipten iki top çalıyor, iki yan pas veriyor hepsi o kadar. İstanbul'da kendi sahanda oynuyorsun, mutlak suretle galip gelmen gerekir. Peki neden Cisse ile oyuna başlıyorsun?
İlk yarının tamamında Beşiktaş, Gençlerbirliği yarı alanındaydı. Gel gelelim sadece tek gol pozisyonuna girebildi. O da Nobre'nin bireysel çabası sonucu. İlk yarıda oyunu açamamalarının nedeni kanatları iyi kullanamamalarıydı.
İkinci yarıda yaratıcı adama gereksinim vardı. Denizli, Holosko ve Yusuf'u 60. dakikada oyuna aldı. Doğru hamlelerdi. Zaten bu iki oyuncu girdikten sonra oyunun şekli değişti. Ernst'in golü de bu iki oyuncunun organizasyonu sonucu gerçekleşti. Bu Ernst çok iyi adam. Beşiktaş'a ilaç gibi geldi.
Sahanın bir başka yıldızı da bana göre Sivok'tu. Taş gibi... Geçit vermiyor. Ayrıca her topu çok iyi kullanıyor. Türkiye'ye gelen en iyi yabancılardan biri. Defansta da oynuyor, orta alanda da. Her yerde var, her açığı her gediği kapatıyor.
Gençlerbirliği, golü yediği dakikaya kadar sadece defans yaptı, hiç karşı kaleye gitmedi. Golden sonra uyandı. Ama maçın büyük bir bölümünü atak yapmadan tamamladı. Hakem topu hep oyunda tutmak istedi. Ufak faullere aldırış etmedi. Futbolcuların yakarışına da prim tanımadı.
Beşiktaş, ilk kez 4 maçlık bir galibiyet serisi yakaladı ve artık ayak sesleri iyice duyulmaya başladı.
Basri Baykoç (Fanatik): Her Yerde Ernst Vardı
[page_end]Bobo'nun çabukluk eksikliği, Delgado'nun savunma arkasına atmayı esirgediği koşular ilk yarıda Gençlerbirliği savunmasını açık düşürmeyen, Koray'ı da milli yapan unsurlardı.
Samet Aybaba'nın Beşiktaş'ı durdurma planı doğruydu. En caydırıcı yönü, tempolarını önledi Siyah-Beyazlılar'ın... Zamanlama açısından olmasa da, tercihlendirmede son derece doğru değişikliklere imza attı Denizli.
Delgado'nun ilk yarıda hiç soyunmadığı ceza alanı girişimlerini Yusuf oyuna girdikten sonra, ayağına ilk değen topla başlattı. Ve iki yeni giren oyuncusunun işbirliği ile Beşiktaş golünü buldu. O dakikaya kadar sahada basmadık yer bırakmayan, bütün kademelerde hazır ve nazır bulunan Ernst, takımını öne geçirirken forvetinden de önce olması gereken en doğru yerdeydi yine.
Samet Aybaba, Troisi'ye uzun süre tahammül etti. Burhan ikinci yarının başında oyuna girseydi Beşiktaş savunması, farkı bulana kadar çok daha ciddi sıkıntılar yaşayabilirdi. Hakem Deniz Çoban geçen haftaki olaylardan sonra biraz soğukkanlılığını yitirmişti sanki. Yalnız bu hakemimiz iyi yolda, umarım tedirginliğini bir an önce atlatır.
İlker Ateş (Fotomaç): Fırtına Dakikaları
[page_end]Başlığa bakıp da Beşiktaş'ın baştan sona fırtına gibi estiğini sanmayın. Fırtına son yarım saate girilirken başladı ve G.Birliği'ni yerle bir etti. Peki daha önceki bir saatte fırtınanın yerinde ne vardı? Hafif bir rüzgâr vardı. Beşiktaş yine esiyor ama gürleyemiyordu. Hatta patinaj futbolu oynuyordu desek yanlış olmaz.
Yusuf ve Holosko'nun sahadaki varlıkları birden bire muhteşem bir Beşiktaş'ı doğurdu. Öylesine muhteşem goller vardı ki hepsine şapka çıkartılır. Peki bu müthiş sonucun mimarları kimlerdi? Önceliği Ernst'e vereceğiz. Bu adam çok farklı. Beşiktaş orta sahası o geldiği günden beri dinamo gibi çalışıyor. Ernst iki kişilik oynuyor. Örneğin hiçbir şey oynamayan Cisse'nin oynamadığını bile fark ettirmiyor.
Diğerleri ile devam edelim. Sivok savunmada geldiğinden beri en büyük maçını oynadı. Çelikten bir duvar gibiydi. İbrahim Toraman yükselen formunu tavana vurdurmaya başladı. Bence Milli Takım'ı garanti. Bobo ikinci yarıdaki oyuncu değişiklikleriyle birlikte kendini bulmaya ve rakip kaleyi sıkça yoklamaya başladı. Kaçırdığı gollerde beceriksizlik değil şanssızlık vardı.
Beşiktaş'ın şampiyon adayları arasında olacağı kesinleşti. Hatta söz konusu haftada Beşiktaş zirveden herkesi selamlarsa buna da kimse şaşırmaz. Elbette son yarım saatteki futbolu sürekli oynaması koşuluyla.
Fatih Doğan (Fotomaç): Gurur Gecesi
[page_end]2009 yılının en iyi performans sergileyen takımı Beşiktaş, ikinci takımı ise Gençlerbirliği. Dün İnönü'de oynanan futbol bu iki takımın performansının tesadüf olmadığını gösterdi. Futbol kalitesinin alt seviyelerde dolaştığı ligimizde dünkü maçın temposu izleyenlere zevk verecek kadar iyiydi. İlk 60 dakika iki kurt teknik adam Mustafa Denizli ve Samet Aybaba, fazla risk almadan golü düşünen bir yapıdaydı.
Ancak Denizli baktığında Yusuf ve Holosko başta olmak üzere birçok sonucu değiştirebilecek ek silaha sahipti. Ve beklenen hamleyi 61'de yaptı. Nobre ve Delgado'yu aynı anda oyundan çıkarıp yerlerine Yusuf ve Holosko'yu soktu. Bu hamle oyunun seyrini değiştirdi ve Beşiktaş'a galibiyeti getirdi.
Dün gece İnönü iyi bir Beşiktaşlı olan Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül'ü ağırladı. İnönü'de Cumhurbaşkanımız Gül'ü görünce 'Beşiktaşlılık 106 yıllık güçlü mazisiyle üst bir kimlik" fikri aklıma geldi. Sayın Gül gibi kendisinden önceki Cumhurbaşkanlarımız Sayın Ahmet Nejdet Sezer ve Sayın Süleymen Demirel'in de Beşiktaşlı oluşu, siyah-beyazlı camia açısından bir gurur vesilesi olmakla birlikte, son üç Reisi Cumhurumuzun da "Siyah-beyazlı renklere gönül vermesi" Türkiye için önemli bir fotoğraf arz ediyor.