Yazarlar Beşiktaş için ne yazdı
Beşiktaş Süper Lig'in 9 haftasında İnönü'de ağırladığı Kasımpaşa'yı zorda olsa mağlup etti... Karşılaşma için yorumcular köşelerinde şunları yazdı...
Mehmet Demirkol -Zor günler bekliyor- Milliyet
Mustafa Denizli geçen sezonun sonunda görevini bırakmış olsa, bugün Federasyon, Milli Takım için hoca aramıyor olacaktı muhtemelen.
Ancak her şey bitmiş değil. Yapılacak temasların ardından yine sıra Denizli’ye gelebilir. Çünkü bahsedilen kriterlere uygun bir hoca bulmak hiç, ama hiç kolay değil.
Dolayısıyla olası bir Kasımpaşa-Wolfsburg-Eskişehir üçlemesi hocayı yeniden gündeme getirebilir. Kim ne derse desin bu mümkün!
Yani bu 3 maç hocanın kariyeri açısından çok önemli. Öte yandan Yıldırım Demirören’in başkanlığının devamı için de öyle. Buradan 9 puan çıkmazsa başkanın yeniden seçilmesi hayal olur. Kim ne derse desin, seçim sonuçlarını futbol takımının performansı belirler, bilirsiniz.
Ancak Kasımpaşa maçındaki performans ve asıl önemlisi kartlar bu üçleme hedefi için iyi sinyaller vermedi. Ernst’siz bir Beşiktaş’ın haftaya Eskişehirspor karşısında takım bütünlüğünü sağlama konusunda ne gibi sıkıntılar çekebileceğini tahmin etmek zor olmaz. Zaten siyah beyazlıların savunma ve hücum ekibi birbirinden kopuk oynuyor. Burayı doldurmakta Alman oyuncunun gösterdiği insanüstü performans geçen yıl gelen çifte şampiyonluğun temel etmeniydi.
Bu yıl onun çabasına rağmen boşluk iyice büyüdü ve Kasımpaşa için bile rahat oynanabilir bir alana dönüştü. Şimdi onsuz ligin en zor deplasmanlarından birine gidecekler (Ferrari’nin atılması sonrası savunmacı seçenekleri de iyice azalarak). Hem de öncesinde Avrupa’nın en golcü takımlarından biri olan Wolfsburg’a uğradıktan sonra. Yani bugüne kadar çıkmadıkları kadar zor iki oyun Beşiktaş’ı bekliyor.
Dün Beşiktaş sadece Rüştü, Nihat, Bobo’nun iyi şahsi performanslarıyla üzerilerindeki ölü toprağını atmalarına sevindi. Takım oyununda ise hiçbir iyileşme yok. Yine çok kopuklar, yine rakibe rahat top yaptırıyorlar.
Beşiktaş maçlarında belirleyici olan asla Beşiktaş’ın kendisi olmuyor. Rakibin kalitesi sonucu yüzde 100 belirliyor. Dün rakibin zayıflığına rağmen çok zorlandılar. Yarın işler daha zor.
Sergen Yalçın -Ernst ile Ferrari’ye bak- Vatan
[page_end]Ernst ile Ferrari’ye bak
BEŞİKTAŞ iyi oynamadan, ilerisi için umut veren bir futbol ortaya koymadan kazandı. Böyle zor günlerde kazanmak önemlidir. Özellikle oyuncular ve teknik ekip adına önemlidir. Bu 3 puan şimdi biraz olsun moralleri yükseltir. Ne var ki tüm Beşiktaşlılar, takımlarının hiç de olumlu futbol sergilemediğinin farkındalar. Ligin en zayıf ekiplerinden Kasımpaşa’ya karşı alınan bu galibiyet kimseyi mutlu etmiyor. Tıpkı bundan önce elde ettikleri galibiyet sonrasında olduğu gibi. Beşiktaşlı’nın yüzü gülmüyor, galibiyetlere rağmen hem de. Çünkü futbol oynamıyorlar.
DÜN Mustafa Denizli yine enteresan bir kadroyla maça başladı. Yusuf ile Tabata’nın aynı anda sahada olması belki iyiydi ama kanatları kullanma becerisini getirmedi bu ikilinin birlikteliği. Açıkçası 90 dakika boyunca Beşiktaş’ın ne oynadığını, ne yapmaya çalıştığını anlayamadım. Eğer anlayabilen biri varsa bana da anlatsın. Dünkü takımda kimin ne oynadığı yine belli değildi. Bu kadar zayıf rakip karşısında Beşiktaş’ın yüksek tempo yapması, rakibe aman vermemesi lazımdı. İnönü’de taraftarın önünde oynuyorsun ama neredeyse hiç mücadele etmiyorsun. Taraftarını birkaç dakika bile heyecanlandıramıyorsun. Geçen sezon şampiyon olurken Beşiktaş bunu sıkça yapardı, bu sezon hiç yapmadı.
NİHAT’IN çoook uzun bir aradan sonra gol bulması elbette önemli. Nihat’ın moral bulmasını, kendine gelmesini, toparlanmasını sağlayabilir. Üzerindeki ölü toprağı biraz olsun kalkar. Nihat çok iyi bir futbolcu. Bunu herkes biliyor. Taraftar, kamuoyu ondan çok şey bekliyor. Bunun baskısı altında kalmıştı. Bu gole çok ihtiyacı vardı. Ama şunu da söylemek lazım, Kasımpaşa karşısında daha baskılı, daha savunmayı bunaltan bir Nihat olmalıydı. Dün sadece İsmail ile Ekrem iyi oynadı.
ERNST ve Ferrari’nin gördüğü kırmızı kartları anlamak mümkün değil. Belki Ernst’in gördüğü ilk sarı kart için ‘Ağır bir karardı’ diyebiliriz. Ya da Ferrari’nin rakibiyle girdiği ikili mücadelede çalınan penaltı için de yine ‘Tartışılır’ yorumunu yapabiliriz, ancak bu seviyeye gelmiş oyuncuların, hele sarı kartları varsa daha dikkatli olmaları gerekir. Ernst sarı kartı olduğunu bile bile gidip rakibini neden arkadan çeker, hayret vallahi. Bu nasıl profesyonelliktir, şaşırıp kalıyorum. Bu iki kırmızı kart Beşiktaş’ın başına büyük iş açabilirdi. Kasımpaşa’nın yeterli gücünün olmaması, işte burada Beşiktaş’ın işine çok yaradı.
BU mücadele yapısıyla, bu tempoyla siyah-beyazlıların Eskişehir’de ve Almanya’da kazanması zor. Ortada oyun zenginliği yok. Taraftar her an korku içinde. Skor olarak öndeyken bile... Wolfsburg ve Eskişehir maçları Beşiktaş’ın kaderini belirleyecek. Şampiyonlar Ligi ve Süper Lig’de ‘Ya tamam ya devam’ diyecekler. Hele bir de başkanlık seçimi var ki, umarım takımı olumsuz etkilemez.
Ömer Üründül- İlginç bir maç!- Sabah
[page_end]İlginç bir maç!
Dün gece İnönü Stadı'nda futbolun olmadığı ama 90 dakika içinde hatalar zincirinde birbirinden ilginç görüntülerin sergilendiği bir maç izledik.
Mustafa Denizli sahaya sürdüğü takım tertibinde yine alışılmış yanlış sürprizlerden bir tanesini yaptı.
Uzun zamandır sakat olan İbrahim Toraman ilk 11'de ve de hiç başarılı olamayacağı ön liberoda.
Beşiktaş maça hızlı başladı. Bobo'nun bir topu direkten döndü. Sonra Nihat'ın şans golüyle erken skor avantajı yakalandı. Bu golün rahatlığına ve moraline rağmen, devre sonuna kadar oyuna hükmeden, tehlikeli ataklar geliştiren, ligde 1 puanı bulunan ve yeni oyuncularla zamana ihtiyacı olan Kasımpaşa'ydı.
Çünkü Beşiktaş'ın oyunu kontrol altına alacak bir düzeni yoktu. Zaten sezon başından beri sürekli değişen kadrolarla bir sistem kargaşası vardı.
Dün de ileride sırtı karşı kaleye dönük oynamasını bilecek bir forvet tipi yoktu. İbrahim Toraman'ın oyunu yönlendirme özelliği yoktu. Ayrıca top rakipteyken Nihat, Bobo, Yusuf ve Tabata hiç savunma yapmıyorlardı.
ACEMİ KASIMPAŞA
Kasımpaşa golü bulamadığı gibi bir de ikinci golü yedi. Bu golden sonra yine iki ilginç olay yaşandı. Takımı destekleyen seyirci yönetimi protestoya başladı.
Yılmaz Vural da neye kızdı bilinmez devre bitmeden iki oyuncu değişikliğine gitti. Üstelik dışarı aldığı Murat Erdoğan da gayet iyi oynuyordu. İkinci devre de aynı görüntüde başladı.
Beşiktaş bir türlü topa sahip olamıyor, iki farklı skor avantajıyla işi idare ediyordu. Sonra yine ilginç olaylar gündeme geldi.
Ernst gibi deneyimli bir futbolcu, sarı kartı varken ikinci sarı kartlık hareketi yaparak ihraç oldu. Ondan sonra penaltıda bariz gol şansı olduğu için Ferrari kırmızı kart gördü; Beşiktaş 9 kişi kaldı.
Kasımpaşa'nın uzatmalarla beraber 8 dakikalık bölümde sergilediği futbol ise çok acemiceydi. Ve sonuçta bu ilginç olaylarla dolu maç Beşiktaş'ın üç puanıyla bitti.
Sezon başından beri takımın en istikrarlı üç oyuncusu da Eskişehirspor deplasmanında cezalı duruma düştü.
Hakem Hüseyin Göçek, maçtaki kartlarında, penaltı kararında ve Ferrari'yi ihracında doğru kararlar verdi. Ama Kasımpaşa lehine iki önemli avantajı kesmesi, kalitesine hiç yakışmadı.
Atilla Gökçe -Omurga Kırığı- Milliyet
[page_end] Omurga Kırığı
Maçın 70. dakikası... Kasımpaşa’nın ısrar ve inatla gol kovaladığı, Beşiktaş savunması üzerinde baskı oluşturduğu sırada, Rüştü topu tutup akıllı ve uzun bir vuruşla Nihat’a atıyor... Tek başına rakip yarı alanda top süren Nihat, arkadan yetişen rakibine nefis bir vücut çalımı yapıyor. Tekrar buluştuğu topu, kale ağzında bekleyen Serdar Özkan’a atıyor... Yüzde bin gol pozisyonu, yüzde bin gol... Ama ah!... Serdar’ın vurduğu top nasıl dışarı gider, anlamak o kadar zor ki!
Bu pozisyona özellikle takılıyorum...
Hatırlıyor musunuz, bilmem... Altı yıl önce Oscar Cordoba, topu öylesine akıllıca atmıştı ki Sergen’e, süper solak için Chelsea kalecisini de önündeki stoperleri de ekarte edip golü atmak çok kolay olmuştu.
Futbolda kalecilerin gol pozisyonu/gol şansı yarattıkları maçların sayısı o kadar fazla değildir. Dün emektar Rüştü bunu çok akıllıca yaptı. Serdar Özkan’ın Nihat’ın taşıdığı o topu gole çevirememesi, temel vuruş yanlışlarının, eksikliklerinin bir örneği olarak dikkatimizi çekti. Beşiktaş, haftalardır bu genç oyuncuya bir türlü gol attıramıyor. Ama onu değil, Nihat’ı tartışıyor insanlar...
Nihat, aradığı golü dün buldu, geçici bir dönemden kurtulabileceğinin sinyalini verdi.
Peki Serdar Özkan’ın bu durumu geçici mi? Umalım ki öyledir. Örneğin, bu tip nadir gol fırsatlarından biri, Wolfsburg maçında ayağına gelirse, Serdar ne yapacaktır? Dünkü maçtan gerekli dersi çıkarmış mıdır?
Bu notları yazarken, Beşiktaş üst üste iki kırmızı kartla omurgasındaki iki önemli adamı kaybetti. Önce Ernst, ikinci sarı karttan oyun dışı kaldı. Ardından Ferrari’nin yaptığı penaltı ve kırmızı kart. Hakemin kararlarına hiç itiraz etmiyorum. İki oyuncu da tecrübelerine yakışmayan işler yaptılar. Ne var ki şunu da söylemeli: Ferrari’nin yaptığını bir kenara koyun, forvet oyuncusunun kaleci tarafından yaka paça tutulduğu maçlarda bile verilmeyen penaltılar var. Şu penaltı işinde ortak bir dil kullansak, nasıl olur acaba.
Sivok da kart cezalısı... Eskişehirspor haftayı dinlenerek geçirdi ve Beşiktaş omurgasız bir takıma dönüştü... Haftaya ne yapar, bilinmez.
Oysa dünkü Beşiktaş, özellikle ilk yarıda çok olgun oynadı... Ernst’le ortaklık kurararak takımına dönen İbrahim Toraman, sanki bir gömlek üstünlük katmıştı takımına. İki golde de takımın hücum oyuncuları arasında hem empati, hem telepati, hem de ortak akıl vardı... Beşiktaş, taraftarı yönetim aleyhine şarkılar söylerken, belki de en az top kaybettiği bir maçı sergiliyordu.
Beşiktaş üst üste ikinci maçı kazandı ilk kez.
Bakalım üçüncüsü olur mu? Bu kırık omurgayla çok zor olur!
Ali Gültiken -Kolay rakip zor maç- Sabah
[page_end]Kolay rakip zor maç
Kasımpaşa, Süper Lig'in en zayıf ekibi. Puan sıralaması zaten bunu açıkça gösteriyor. Oyun olarak bir şeyler yapıyor görüntüsü içinde olsalar da takımın bu lig için eksikleri şimdilik çok fazla. En önemlisi de ön tarafta etkinlikleri hemen hemen hiç yok.
Hedefi olan takımlar özellikle Kasımpaşa gibi rakiplere karşı oynarken sıkıntı yaşarlar. Genel endişe oyuncuların bu tür rakipleri yeteri kadar ciddiye almadan oynama düşüncesidir.
Fakat Beşiktaş açısından başlangıç dün böyle olmadı. Gol çok erken geldi. Golün gelmesi direncin kırılıp bu tür rakiplerin oyunu riske etmesi, öne doğru çıkmaları ve çabuk çıkıldığında arkalarında kullanılabilecek alan bırakmaları demek. Nitekim de öyle oldu.
Ancak ilk golden ikinci gole kadar geçen süre içerisinde Beşiktaş orta alan üstünlüğünü rakibine kaptırdı ve istediği şekilde etkili pozisyonlar üretemedi.
Toraman'ın Moritz ile adam adama oynayıp bu görevinin dışında orta alanda etkinliğinin olmaması, Ernst'in biraz daha öne çıkıp bu bölgeyi rakibin daha rahat kullanmasına imkan vermeleri buna sebep oldu. Fakat gelen ikinci gol, Beşiktaş'ın tam yapmak istediklerinin güzel bir örneğiydi. Çabuk çıktı, çabuk oynadı ve çok da güzel bir gol attı.
RİSK ALMAYA ÇEKİNDİLER
İki farklı skoru yakaladıktan sonra Kasımpaşa gibi bir takıma karşı goller bularak farkı açmak mümkün.
Bu imkan dün yakalandı. Ama takımın genel sıkıntısı; Beşiktaşlı oyuncuların rahat olmamaları, hata yapmaktan, risk almaktan çekinmeleri...
Özellikle ikinci yarı oynanan oyun çok etkisiz, silik ve genel görüntü itibarı ile daha fazla gol atma düşüncesinden çok; bu maçı bir an önce bitirme yönündeydi. Böyle olunca da rakibin direnci giderek arttı. Nitekim gelen kartlar ve bir anda rakibe verilen penaltı avantajı maçı bambaşka bir yere götürdü.
Çok farklı kazanabileceğiniz bir maç son 5 dakika içerisinde ızdırap yaşanan bir süreç haline geldi.
Bu maç öyle veya böyle bir şekilde bitti. Kazanmak, Nihat ve Bobo'nun gol atması, 3 puan almak, bugün için güzel. Ama bu dağınıklık, takımın genel görüntüsü, hele hele güvensizlik gelecek için hiç de iyi değil.
Ersun Yanal -Beşiktaş ‘gerilim’ yaşamayı seviyor- Vatan
[page_end]Beşiktaş ‘gerilim’ yaşamayı seviyor
BEŞİKTAŞ’IN bu sezonki en önemli özelliği, karşısındaki rakibin bile önemi olmadan çıktığı her maçı bir gerilim filmine dönüştürebilmesi.. Dünkü Kasımpaşa maçına bakarsanız, özellikle Bobo’nun 38. dakikadaki golünden sonra Beşiktaş’ın zorlanabileceğine hiç ihtimal vermezsiniz.. Ama bir bakıyorsunuz, 83’te Ernst, 87’de Ferrari oyundan atılıyor, Kasımpaşa Ferrari’nin kırmızısının oluşumunda gelişen penaltıyla skoru 2-1’e getiriyor.. Ve 9 kişi kalan Beşiktaş, 5 dakikalık uzatma bölümünde soğuk terler döküyor.. O kadar ki, 90 dakika yönetim aleyhine bağırmaktan başka bir katkı yapmayan seyircisi bile ıslıklarla Kasımpaşa’yı bozmaya çalışıyor.. Açık söyleyeyim, Kasımpaşa beraberliği sağlasa Beşiktaş yarışa havlu attığını resmen ilan etmiş olacaktı..
SADECE bu değil.. Beşiktaş lig sonuncusu takımı 2-1’le geçti ama 3 puanı alırken en önemli 3 oyuncusunu da feda etti.. Sezon başından bu yana Mustafa Denizli’nin gözünün önünden ayırmadığı 3 savunmacı Ferrari-Ernst-Sivok, F.Bahçe-G.Saray derbisinin oynandığı haftaki Eskişehir deplasmanında forma giyemeyecekler.. Kadrodaki rotasyon yüzünden zaten iskeletini oturtamayan Denizli, iskeletinin halihazırda varolan 3 önemli kemiğini kaybetti.. Eskişehir’e karşı defansta muhtemelen Toraman-Kaş ikilisi oynayacak, ön liberoda ise işin içinden nasıl çıkılacağı muamma.. Allah kolaylık versin..
BEŞİKTAŞ’IN gelecek hafta sezonun en sıkıntılı maçlarından birine çıkacağının altını çizdikten sonra dünkü 3 puana bakalım.. Nihat’ın attığı erken gole kadar, Beşiktaş ağırlığını koymuş ve kazanacağını hissettirmişti.. Kanatlardan Ekrem ve İsmail’in çıkışları etkiliydi, Tabata canlı, hareketli ve istekliydi.. Böyle olunca Beşiktaş öne oynamakta zorluk çekmedi.. Bu oyun tarzı 20. dakikaya kadar devam etti.. Ama arada 20 ile ikinci golün geldiği 38. dakikaya kadarki bir bölüm var ki, Kasımpaşa kontrolü eline almayı başardı..
BURADA dikkatimi çeken nokta, Beşiktaş’ın geriye yaslanıp oynamak zorunda kalmasına rağmen Kasımpaşa’ya ete kemiğe bürünmüş bir pozisyon imkanını tanımamasıydı.. Siyah-beyazlı onbir rakibini genelde 2. bölgede karşıladı, hatta 3. bölgesine sokmadı bile.. Bobo’nun golüne gelmişken, golün hazırlayıcısı Tabata ekstra bir cümleyi daha hakediyor.. Defanstan top çıkarma ve hazırlayıcı özelliği açısından Beşiktaş’ın en iyisi olan Brezilyalı, verdiği topuk pasıyla takımının da rahatlamasını sağladı.. Tabata gittikçe takıma oturuyor..
BEŞİKTAŞ açısından ikinci yarının kolay geçmesini bekledim açıkçası.. Çünkü bu sezon hiç fırsat bulamadığı şekilde geriye yaslanıp, rakibin gol atmak için bıraktığı boş alanları hızlı oyuncularıyla geçerek kontralarla farkı arttırabilirlerdi.. Son 10 dakikayı saymazsak maç bu düzende geçti.. Beşiktaş farkı yaratacak pozisyonları buldu, Uğur ve Serdar bariz şanslar yakaladı, bunları kullanamadı.. Ama Beşiktaş rakibe fırsat da vermedi.. Oyun 2-0’a kilitlendi..
KASIMPAŞA’YI da öyle yabana atmayalım.. Bir kere Milli Takım arasını olumlu değerlendirip tam takım lige hazırlanmışlar.. İyi de mücadele ettiler, Beşiktaş geri çekildiği için istedikleri gibi paslaştılar, kale önüne kadar geldiler, orada nokta vuruş eksikliği sırıttı.. Kasımpaşa gittikçe düzelir ve bana göre mücadelenin dışında kalmaz..
Korkut Göze- Kartlar işi bozdu- Hürriyet
[page_end] Kartlar işi bozdu
BEŞİKTAŞ, dün geceye bazı kuşkularla geldi. Denizli maçındaki tribün tepkisinin yarattığı endişeler, hala akılları kurcalıyordu. Demirören’in patlattığı demeç ise, yangına ateşle gitmek gibi bir şeydi... Tribünleri temizleyeceğiz!
Galiba, birileri uyardı... Ve başkan beklenmedik çıkıştan 24 saat sonra bir pişmanlık bülteni yayınladı...
Yanlış anlaşılmasın, oyuna gelip bölünmeyin dedim!
Dün gece merakla İnönü’ye koşanlar iki soruya yanıt aradılar. Demirören’in sözleri, zaten burnundan soluyan tribün kalabalığını nasıl etkileyecekti?
Ve binbir parçaya bölünen grupların Denizli maçındaki öfkesi Kasımpaşa maçına da taşacak mıydı?
Kuşkular boşunaymış... Tribünler uslu uslu oturdu. Bölünüp, parçalanmadan ve o çirkin geceyi bir kez daha yaşatmadan tek yürek Beşiktaş’ı alkışladılar.
Beşiktaş, tribünlerden aldığı moralle oynadı. Moral, Beşiktaş’ın iyi oynaması için yeterli miydi, bir bakalım...
1-Erken gol ve hızlı tempo beni yanılttı. Golden sonraki dakikalarda Beşiktaş topu ve rakibi kontrolde zorlandı. Ancak, ikinci gol dengeleri değiştirdi, rakibin direncini kırdı.
2-Beşiktaş, savunmadan çıkışlarda çabuk oynamayı denedi. Zaman zaman pas trafiğindeki kargaşa ise hızlı tempoya karşın atakların etkinliğini azalttı.
3-İkinci golde her şey farklıydı. Dörtlü kombinezonda topu Bobo’ya ulaştıran her bir futbolcu bu güzel gole ortak oldu. İbrahim Toraman, Ernst, Tabata ve Bobo topluca alkış aldı.
4-Ekrem Dağ’ın oyun hırsına hayran kaldım. İsmail Köybaşı için güzel günler yakında... Bobo havasını buluyor. Nihat’a birkaç gol daha gerekli. Attıkça aradığı morale kavuşacak. Ernst mi? Atılana kadar müthişti.
Konuşacağım her Beşiktaşlı’nın soracağı soruyu biliyorum.
Bu Beşiktaş iş yapar mı?
Böyle bir sorunun yanıtını Eskişehir maçından sonraya bıraksak daha sağlıklı konuşabilirim. Bir hafta sonra Beşiktaş’ın manzarasını ve geleceğini de kesin cümlelerle anlatabilirim.
Dün geceyi skora yönelik oynadı. Kazanması elbette önemliydi.
Ters bir sonuç, yıkım olurdu. Oysa moral, Beşiktaş’ı huzura ve skora koşturacak tek güç...
Şimdi eğri oturup doğru konuşalım... Eskişehir deplasmanı öncesi Ernst ve Ferrari’nin gördüğü kırmızı kart, Beşiktaş’ın kadro düzenini ve moralini ne ölçüde etkileyecek bilemiyorum. Ama bu yarışta var olmak istiyorsa daha çok koşarak ve savaşarak bu açığı kapatmalı.
Uğur Meleke -Vural, Rijkaard'ı kıskandırdı- Milliyet
[page_end]Vural, Rijkaard'ı kıskandırdı
10 resmi maça 10 ayrı 11’le çıkan ve futbolcular dahil kimsenin ne oynandığını anlayamadığı Beşiktaş’ın durulduğu gündü dün. Denizli maçının 2.yarısındaki 11’den sadece 3 değişiklik (İsmail-Toraman-Yusuf) olması iyi işaretti zaten. Bir de 9 haftada Beşiktaş’ı sadece bir kez İstanbul dışına çıkaran fikstüre de teşekkür etmesi lazım M.Denizli’nin.
“Ernst’i oyuna sokma” konusunda “yarım Toraman” bile Fink’ten daha mahirdi, Bobo da sol açıkta oynamış mutsuz ikizini tanımıyor gibiydi . Sadece ilk devrede Ekrem’in, Sancak karşısındaki çaresizliği göze battı, ama orada da mâlum 4-3-3’ün savunması zayıf sağ açığı Nihat faktörünü göz önüne almak lazım.
G.Saray önünde iyi sinyaller veren, İnönü’deyse bir kademe daha ilerlemiş gözüken Paşa’nın hakkını da vermek gerek. Geriden uzun vurmamaları, 90+3’te bile topla çıkma niyetleri Daum’u/Rijkaard’ı kıskandırdı dün gece. Ama bu pas oyunu için Moritz’in etrafını daha fazla yetenekli oyuncuyla doldurmaları lazım.
Turgay Şeren -Beşiktaş kazanırken zorlandı- Akşam
[page_end]Beşiktaş kazanırken zorlandı
Beşiktaş güç de olsa galibiyete devam etti. Siyah-Beyazlılar, dün Kasımpaşa karşısında özellikle forvette oynayan Nihat'ın ve Bobo'nun oldukça toparlanmasından istifade ederek iki gol attı ama en az üç tane de ikinci 45 dakikada Serdar ve Uğur ile kaçırdı.
Hele Uğur kaleci Tolga ile karşı karşıya kaldığı pozisyonda o kadar kötü vurdu ki, o vuruşla gol olması mümkün değildi.
Ve Beşiktaş kaçırdığı bu gollerden sonra Ferrari'nin yaptığı penaltıyla maç 2-1 olunca tabi sıkıştı.
Maçın sonunu tribündeki Beşiktaşlılar ve sahadaki futbolcular nasıl getirdi onu anlamak çok zor.
Zira her an iki oyuncusu kırmızı kart gören Beşiktaş'ın Kasımpaşa'ya bir gol şansı vermesi içten bile değildi.
Beşiktaş'ın orta sahasında görev yapan Ernst'in rakibine tekme vurması kabul edilemez.
Nitekim kırmızı kartı gördü ve sahadan çıktı.
Yusuf orta sahada oynadı. Ayağına top gelince Nihat'a, Bobo'ya ve oynadığı sürece Tabata'ya güzel paslar verdi. Hele Tabata'nın, görmeden topuğuyla Bobo'ya pas verip gol asisti yapması görülmeye değerdi.
Nihat, Türkiye'ye döndüğünden beri hemen hemen en iyi futbolunu oynadı. Çok koştu.
Kendine güveni gelmiş.
Attığı golde topa çok iyi vurdu.
Top rakibe çarparak oyunun başında Siyah-Beyazlı takıma güven ve moral, Kasımpaşa'yı da üzüntü verdi.
Tabata'yı dikkatle izledim.
Şu anda gördüğüm öyle Beşiktaş'ı sırtlayacak futbolcu değil.
Kasımpaşa'nın maça baktığınız zaman topu çok daha iyi çevirdiği, direkt paslarla gole gittiğini gördük. Ama iki golü atan Beşiktaş oldu.
Kasımpaşa'nın iyi yabancıları var. Morits ve Keller gibi.
Fakat Kasımpaşa toplama bir takım görüntüsü verdi. Bu takımın da maç kazanması kolay gözükmüyor.
Hüseyin Göçek çok iyi maç yönetti. Gösterdiği sarı ve kırmızı kartlarda haklıydı. Keşke her hakemimiz dün geceki Göçek gibi olsa.
Can Çobanoğlu - 8 dakikalık maç -Fanatik
[page_end] 8 dakikalık maç
Sadece 8 dakikasını yazsak; 8 numaralı Nihat'ın, ligde oynadıkları 8. maçta attığı gole kadar olan kısmı için Beşiktaş adına 'güzel günler' geliyor diyebilirdik. Gelin görün ki, durum hiç de öyle olmadı.
Sadece 8 dakikasını yazsak; 8 numaralı Nihat’ın, ligde oynadıkları 8. maçta attığı gole kadar olan kısmı için Beşiktaş adına ‘güzel günler’ geliyor diyebilirdik. Gelin görün ki, durum hiç de öyle olmadı. Siyah-Beyazlılar ilk golden sonra duraladılar, duraksadılar. O ana kadar arkalarında seyirciyi bulmuşlardı, bir anda taraftar da ‘Demirören istifa’ tezahüratına başlayınca, ya kafaları karıştı ya da bizim bilmediğimiz başka bir sebeple, sanki İnönü’nün dışına çıktılar.
Sahayı parselleyen, kazanma hırsını maçın her anında gösteren Kara Kartallar, çokça top kaybıyla, durarak, rakibe baskı yapmadan maç oynamaya başladılar. Allah’tan topa eveleyip gevelerken, Kasımpaşa’yı Tabata ve Bobo ustalığıyla ikinci kez sobelediler ve tehlikeli virajı dün gecelik geçebildiler.
Kartal hızlı hücum yapmıyor, maçı kopartmak için yeteri kadar çabalamıyor. Sebebi baskı mı derseniz; bizce hayır. İlkonbirde başlayan da, sonradan giren de oyunda kafaca kalmıyor. Böyle olmasalar Serdar Özkan ile Uğur’un pozisyonları kaçar mı sizce...
Kasımpaşa’nın 45, 46, 47 ve 48. dakikalardaki bombardımanını, Rüştü kalitesi olmasa, kazasız atlatamazdı Kartal. Önümüzdeki hafta daha diri bir Eskişehirspor ve olmayan Ernst, Ferrari ve Sivok ile Beşiktaş’ın işi zor olur, bizden hatırlatması. Bobo’nun ağırlığı, Ferrari’nin bu maçtaki zamanlama hataları, İsmail’in çıkışında oradan gelen Kasımpaşalılar’ın yarattığı tehlikeler ve kademe hatası, Tabata’nın eksik organizatörlüğü dün gecenin vasat skorunun, asıl sebepleriydi.
Merak eden için söyleyelim kolay maçı Hüseyin Göçek, kendine yakışmayacak şekilde zora soktu. Kasımpaşa’nın santradan attığı golü iptal etmemeli, Beşiktaş aleyhine de penaltı vermemeliydi. Avantaj uygulamaları için ise söyleyecek bir şey bulamıyorum... Hayret
Atıf Keçeci -Beşiktaş Beşiktaşlılarındır- Zaman
[page_end]Beşiktaş Beşiktaşlılarındır
Beşiktaş Kulübü tarihine kara bir leke gibi düşen 3 Ekim 2009 tarihinden sonra İnönü'yü dolduran taraftarların tepkisinin ne olacağı konusu çok tartışılmıştı. Ancak Siyah-Beyaz aşkıyla takımlarını desteklemek ve demokratik hakları olan düşüncelerini haykırmak haklarını da doğru biçimde seslendirdiler.
O günü yaşatanlara sebep olanlar her kim ise binlerce öfkeyi kendilerine gönderiyorum.
Kötü şeyler olacak diye aklına getirip Kasımpaşa maçına gelmeyenlere de tribünlerin verdiği ders "Beşiktaşlıdan, Beşiktaşlıya el kalkmaz"dı. Hepsi 'aferin'lerin binlercesini hak etti. Tribünlerdeki temizlik hareketi yapılmıştı, terör timi bu defa görevlendirilmeyince iş halledilmiş oldu. Demek ki başkanın bir bildiği vardı. Neyse inşallah gereken dersler alınmıştır.
Olayları bırakıp işine dönmesi gereken futbol takımı, Denizli galibiyetinden sonra şanslı fikstür gereği ligin alt sıralarından kurtulma mücadelesi veren Kasımpaşa'yı geçip istikrarı yakalamak zorundaydı. Nitekim oyunun hemen başlarında gelen Nihat imzalı gol stressiz dakikaların da başlangıcı oldu. İbrahim Toraman takıma girmiş ve de Ertuğrul Sağlam döneminde oynadığı ön liberoda görev yapıyordu. Kasımpaşa, yılların tecrübesi Murat Erdoğan önderliğinde ilk yarıda topla daha fazla buluşan taraftı. Fırsatlar da yakaladılar. Bir topları direkten döndü. Yılmaz Vural takımını gücü oranında oynatmak gayretindeydi. Futbol olarak takımına önemli katkılar yapmış.
Siyah-Beyazlı takım kanat organizasyonlarını iyi yapmasına rağmen final toplarında golcüleri askılayınca sayı yapmada zorlandı. Bobo'nun golü Tabata'nın rakibe baskısının meyvesiydi. Bastı kazandı ve golü attırdı. İki farklı yenilginin rakibi bozmayıp Kasımpaşa'nın oyuna asılmaya devam etmesi, futbol rengi olarak iyi diye tarif bulmasa da zaman zaman heyecanlı pozisyonlara yol açtı. Dolayısıyla seyredilir bir maçı sağladılar. Hakem Hüseyin Göçek, Ernst ve Ferrari'yi ihraç edişlerinde ikinci sarı kart ve son adam kuralını uygularken doğru karar verdi. Ancak genel olarak başarısız bir yönetim sergiledi. Beşiktaş tribünleri bir yandan takımlarını destekleyerek galibiyetin sevincini yaşarken, başkan ve yönetime protestolarını da devam ettirerek 'istemiyoruz' mesajı vermeye devam etti. Bir anlamda 'Beşiktaş, Beşiktaşlılarındır' dediler
Ömer Güvenç -Oynamadan kazandılar...- Akşam
[page_end]Oynamadan kazandılar...
Beşiktaş puan hanesine üç puan ekledi. Peki Beşiktaş, bu üç puanı hak edecek, göze hoş gelen futbol oynadı mı? Oyun alanının her yerinde, futbolun artılarını gerektiği kadar yerine getirdi mi? Kocaman bir hayır...
Zemin şahane, hava tam futbol havası. Rakibin öyle futbol oynatmamak gibi vur-kır çabası yok. Öyle bir çirkinlik içinde değiller. Bütün bu şartlara rağmen Beşiktaş, kendi saha ve seyircisi önünde doyurucu bir futbol oynamaktan çok uzaklardaydı..
İbrahim Toraman, aylar sonra oynadı. Bildiğimiz Toraman, performansının çok uzağındaydı. Son derece normal. İyi bir Toraman, bu takımın vazgeçilmezidir. Ama dünkü Toraman gibi değil..
Rüştü, Ferrari takımın en iyileriydi. Yusuf ve Tabata gol atmalarına rağmen Bobo ve Nihat gibi skor değiştirecek oyuncular vasatı aşamadılar. Kısacası tüm iyi şartlara rağmen kalitesiz ve zevksiz bir maç izledik.
Nihat, nihayet golünü attı. Dileriz bu gol üzerindeki ölü toprağını atmaya yeter. Can sıkıcı maçın en güzel hareketi Tabata'nın çok güzel topuk pasına Bobo'nun gol vuruşuydu. Zaten Tabata'yı da bu güzel topuk pasının dışında görmedik dersek yeridir.
Peki Beşiktaş neden bu kadar kötü oynuyor?
Çünkü Beşiktaş defans yapamıyor, üst üste üç pas yapamıyor, can alıcı yerlerde ne iyi bir pas var, ne iyi bir şut. Beğenmediğimiz bu Beşiktaş attığı iki golün dışında üç tane de net gol kaçırdı. Kasımpaşa iyi mücadele etti. Zaman zaman Beşiktaş'tan daha iyi pas yaptı. Eğer Beşiktaş kalesinde daha çok adamla golü düşünselerdi bunu gerçekleştirebilirlerdi. Beşiktaş 1-0 yaptıktan sonra bu tür oyun tarzına döndüler. Ama orada da beceri eksikliği vardı.
Benim merak ettiğim; Beşiktaş'ın, rakibe nasıl bu kadar pozisyon verdiği. Dün Beşiktaş'ın karşısında Kasımpaşa değil de başka bir takım olsaydı, Beşiktaş'ın işi daha zorlaşırdı.
Özetle; Beşiktaş hem üç puan hem de moral kazandı. Ama Denizli, bu kötü futbola mutlaka bir çare ve önlem almalı.
Bir hakem için dünkü maç kolay bir maçtı, çünkü futbolcular iyi niyetliydi. Kartlara gelince; Ernst'e gösterilen ilk sarı kart ağırdı. Ferrari'nin yaptığı hareket penaltı kararına daha yakındı. Son adam olduğu için de bariz gol şansından kırmızı normaldi. Ama hocama sormak istiyorum; Kasımpaşa'nın gol olabilecek iki akınını neden kestin? Avantaja bırakırsın, pozisyon bittikten sonra da gerekeni yaparsın.
Güven Taner -Nerede bu ruh?- Star
[page_end]Nerede bu ruh?
Nihat’ın ‘bir gole’, Beşiktaş’ın ‘erken bir gole’ ihtiyacı vardı. Beşiktaş o golü Nihat’ın ayağından 8. dakikada kazandı!
Kaybedeceği şeyi olmadığını düşünmekten cesaret alan takımların inancını kırmanın en etkin yolu, erken gol bulmaktır. Golü yediklerinde gene yitirecekleri bir şey kalmadığını düşünerek bu kez oyunun hücum yönüne ağırlık vermeye başlarlar ve bu maçın favorisi takıma avantaj olur.
Ancak!.. Beşiktaş erken golü bulduktan sonra ligin dibinden kurtulmak isteyen rakibini baskı altına alamadı! Çünkü Yılmaz Vural Kasımpaşa’yı epey toparlamıştı. Kasımpaşa yediği gole baş kaldırdı, ama öyle acemice rakibine alan bırakarak, savunmayı unutarak değil. Savaşarak ve organize olarak. Ayrıca Beşiktaş da erken öne geçmenin avantajını kullanmayı becerebilen bir kimlikte de görünmedi. Hücuma çıkışlarını çabuk yapamadı, topu yavaş taşırken Kasımpaşa’nın yerleşmesine izin verdi. Hücumda çok top kayıpları yaptı. Kasımpaşa rakibinin hücum cılızlığını iyi değerlendirip, iyi savaşarak orta alanda baskın oynadı ve ilk yarının hücum üstünlüğünü elinde tuttu. Beşiktaş zaman zaman savunma yapmakta zorlandı. Top yitirmeden başardığı çabuk atağının ürünü olarak ikinci golüne kavuştu. Bu organizasyonda Tabata’nın gol pası ve Bobo’nun vuruşu Beşiktaşlıların hasretle bekledikleri güzelliklerdi.
Beşiktaş’ın futbolu sakin oynaması, Kasımpaşa’nın tam tersine hırçın yapısı Kasımpaşa’yı ikinci yarının da baskın tarafı yaptı. Oysa bir oyun böyle akarken baskı altındaki taraf uzun paslarla az adamla çıkar, durumu kendine avantaj yapar. Beşiktaş bu basit işlerde bile zorlandı ve bir de hakem tokadı yedi. Orta hakem Hüseyin Göçek 88’inci dakikada utanması gereken bir penaltı çaldı ve Matteo Ferrari’ye kırmızı kartıyla Beşiktaş gelecek maçlar için bile doğramış oldu.
Sanli Sarıalioğlu -Almanya'da işimiz zor- Yenişafak
[page_end]Almanya'da işimiz zor
Denizlispor maçındaki tribün içi savaş sona ermişti. Artık kardeş kardeşi kovalamıyordu. O çirkinlikler hepimizi çok üzmüştü. Protestolarda fazla bir değişiklik yoktu. Hedef başkan ile yönetimdi. İstifa sloganları maç boyunca devam etti ancak taraftar daha çok sahanın içiyle ilgilendi.
Sahanın içinde kalite vasatın altındaydı. Zevksiz, keyifsiz ve temposuz bir 90 dakikaydı. Beşiktaş, ilk yarıda attığı iki gole şaşırmış gibiydi. Zaten bu bölümde Kasımpaşa kalesine 3 kere gittiler. İkisi gol oldu, biri direkten döndü. Kasımpaşa da bir tek etkili atak yaptı ve onlar da direğe takıldı.
İkinci yarıda ilginç bir görüntü vardı. Beşiktaş, kendi sahasında takım halinde savunma yapıyordu ve tek amacı gol yememekti. Kontratağı bile zaman zaman düşünüyordu. Biz Beşiktaş'ı böyle izlemeye hiç alışık değiliz. Ayrıca bu oyun şekli skoru korumanın teminatı da değil. Rüştü başarılı kurtarışlar yapmasaydı Beşiktaş'ın canı çok yanardı. Hayret! Beşiktaş iki farklı önde oynarken kabuslar gördü. Titreyerek maçı noktaladı. Bu korkuyu anlamak çok güç. Geçtiğimiz sezon rakibinin üzerine gümbür gümbür giden o takım gitmiş, yerine silik bir takım gelmiş.
Nihat'ın uzun süre sonra nihayet gol atması kendisi ve takımı adına sevindiriciydi. Bu gol Nihat'ı biraz olsun kendine getirdi. Ancak diğer forvetlerin durumu içler acısıydı. Yusuf kayıptı. Top ayağına geldiğinde iki çalım atmaya çalışıyor, bunu da beceremiyordu. Bobo, kayıplar listesinin bir başka ismiydi. Attığı golün dışında hemen hemen hiçbir şey yapmadı. Anormal top kaybıyla oynadı. Kurtarıcı olarak alınan Tabata bu rolü hiç üstlenemedi. Gol bölgelerinde etkili işler yapamadı. O zaman o kadar para bu oyuncuya neden verildi?
Kartal'da ecel terleri
Şimdi düşünün; ilk 11'de yer alan 4 golcüden 3'ü son derece yetersiz. Böyle bir takım iki gol atıyorsa buna da şükredilmeli. Ayrıca Kasımpaşa gibi zayıf bir takıma ikinci yarıda verilen pozisyonlar da son derece düşündürücü. Ön libero olarak Toraman ve Ernst'i kullanıyorsun, dört de defans oyuncun var ve buna rağmen kalende ecel terleri döküyorsun. Diğer Gaziantepli İsmail Köybaşı, bu kez ofansif yönüyle oldukça başarılıydı. Bu çocuğun sıkıntısı rakip ataklarda yetersiz kalması. Kasımpaşa bu bölgede Beşiktaş'ı oldukça hırpaladı. Maçın sonlarına doğru Mustafa Denizli'nin İbrahim Üzülmez'i defansın soluna alması ve İsmail'i onun önünde oynatması geç kalınmış bir karardı. İbrahim Toraman'ı mutlak galip gelmen gereken bir maçta ön libero oynatmak saçmalığın daniskasıydı.
Beşiktaş, fark yapması gereken bir maçı zor bela bitirebildi. Maçın sonlarında tamamen kayıptı. Bu da gösteriyor ki Kara Kartal henüz özgüvenine kavuşamamış. Bu futbolla çarşamba günü Almanya'da ne yapılır doğrusu bilemiyorum. Umarım kısa sürede toparlanırlar.
Sinan Vardar -Zirveye ortak- Takvim
[page_end]Zirveye ortak
Beşiktaş Almanya'da Wolfsburg ile oynayacağı maç öncesi karşısında çok zayıf bir takım buldu. Kasımpaşa, bu ligin en zayıf takımlarından. Moritz ve Azar Karadaş dışında etkili oyuncuları da yok. Yılmaz Vural'ın işi bu sezon gerçekten çok zor. Bu takımı ligde tutması için ekstra işler yapması lazım. Beşiktaş'ta Mustafa Denizli fantaziye kaçmayınca futbolcular oyuna ağırlığını koyuyor. Herkes yerli yerinde oynayınca galibiyet kaçınılmaz oluyor.
Yazımın başında da dediğim gibi Beşiktaş için kolay bir maç oldu. Beşiktaş'ın Wolfsburg maçı öncesi daha dişli bir takımla oynamasını isterdim. Sezon başından beri eleştirilen forvetler de derin bir oh çekmiş oldu. Bilhassa Nihat Kahveci'nin attığı gol ilaç gibiydi. Hem kendine olan güveni geri geldi hem de taraftarıyla barıştı. Beşiktaş ilk yarıda mükemmele yakın bir futbol sergiledi. Taraftarının da desteğiyle sağdan soldan ataklarla bindirdi. Yine geldiği günden beri eleştirilen Brezilyalı orta saha oyuncusu Tabata, kendi gibi oynamaya başladı. Bu takımı için çok önemli... Çünkü Beşiktaş'ın gerçek anlamda bir maestroya ihtiyacı var. Açıkçası ben onu dün akşam çok beğendim. Umarım gelecek haftalarda da formu bu düzeyde devam eder.
Beğendiğim diğer isimler ise İsmail Köybaşı, Sivok ve Tabata idi. İkinci yarının sonlarına doğru gelen kırmızı kartlar ise şok etkisi yarattı. Önce Ernst atıldı daha sonra da Ferrari... Hakem Hüseyin Göçek, Beşiktaş'ı 9 kişi bırakarak gelecek haftayı da riske attı. Çünkü, Eskişehir gibi zor bir deplasmanda Ernst, Ferrari ve Sivok oynayamayacak.
Kimi taraftarlara göre lig bitmişti.
Beşiktaş havlu atmıştı. Ama üst üste alınan galibiyetler, Siyah-Beyazlılar'ı tekrar havaya soktu. Beşiktaş, bu ligi sonuna kadar kovalayacaktır. Takım kalitesi ve taraftar şampiyonluğu hakediyor. Önemli olan dün gece 3 puanı almaktı, futbolcular da bunu başardı.
Ali Sami Alkış -Bıçak sırtında bir galibiyet!- Star
[page_end]Bıçak sırtında bir galibiyet!
Tabela 2-0 olduğunda, maçın 38. dakikasıydı ve bu süre içinde daha iyi oynayan takım, Kasımpaşa’ydı... Öyle ki; Bobo’dan ikinci golü yedikleri dakikanın yakın sürelerinde, Beşiktaş kalesini abluka altına almışlardı. Bir şutları da direkten dönmüştü.
Daha da önemlisi; ilk yedikleri golün santrasında attıkları gol de iptal edilmişti. Gol sevinci için kalesini terk eden Rüştü’yü gördüklerinde, santrayı çabuk kullanıp topu ağlarla buluşturdular. Ancak hakem düdüğünü gösterip, “Başlayın demedim” işaretini yaptı. Golün iptali nizami gibi görünüyor ama, asla insani görünmüyor!
Bir hakem, kalecinin yerinde olmadığını gören takımın avantajını engelleyemez. Ayrıca; Kasımpaşalı ve Beşiktaşlı futbolcular yerlerini almış, top da sabit bir noktada duruyordu. Yani hareket halindeki bir top oyuna sokulmadı. Hakem, santrayı gösterse kim ne diyebilirdi? Hüseyin Göçek nizami ama haksız iptal kararıyla Rüştü’nün futbol yaşamındaki en aptalca gol yeme ayıbını böylece kapattı.
Kasımpaşa, 2-0 geride olmasına rağmen; ikinci yarıda da etkili anları az değildi. Pozisyonlar buldu... Açıkça Beşiktaş’tan daha iyiydiler. Bütün bunlar olurken, seyincinin, “Yönetim istifa” diye bağırması boşuna değildi. Taraftarlar, 2-1’i pek haketmediklerinin farkındaydı.
Sahada olan da tabelada olanın çelişkisi, futbolcuları da rahatsız etmiş; genelde sakin bilinen Ernst’in sinirlerini bozmuştu.
Tribünler sahaya sırtını döndü. Anlayacağınız, Beşiktaş bıçak sırtında bir galibiyet aldı. Duyması gereken mutluluğu pek tadamadı.