Yazarlar derbi için neler yazdı
Süper Lig'de sezonun ilk derbisinde G.Saray, sahasında konuk ettiği Beşiktaş'ı farklı mağlup etti... Spor yorumcuları karşılaşma için köşelerinde şu yorumları yaptı...
Rıdvan Dilmen- Futbol çok enteresan -Milliyet
Skora bakıyorsunuz, zaten Galatasaray favoriydi, normal diyorsunuz. Pozisyonlara bakıyorsunuz, çıkarın golleri Beşiktaş herhalde kazanmıştır zannediyorsunuz
Futbol gerçekten enteresan bir oyun. Skora bakıyorsunuz, zaten Galatasaray favoriydi, normal diyorsunuz. Pozisyonlara bakıyorsunuz, çıkarın golleri Beşiktaş herhalde kazanmıştır zannediyorsunuz.
Galatasaray beklenen kadrosuyla çıktış sahaya. Dörtlü savunmanın önünde Mehmet Topal, Mustafa Sarp ikilisi, önlerinde serbest dört adam Arda, Keita, Kewell ve Baros. Arda dün gece yorgundu, ama Kewell ve Keita diriydi.
Beşiktaş derbide sürprize hazırlanıyordu. Hakikaten de Mustafa Denizli sürpriz yaptı. Dörtlü savunmanında önünde Ekrem Dağ, önlerinde Tabata ve Ernst, önlerinde Yusuf, Serdar Özkan, Nihat. Yani 4-1-2-3. Beşiktaş kısalmıştı, duran toplar tehlike olur diyorduk. Nitekim Galatasaray ilk golü duran toptan buldu.
Galatasaray baskılı başlamıştı maça. Beşiktaş 4. dakikada dengeyi kurdu. Galatasaray kontratağı iyi oynayan bir ekip, dün gece bunu az yapmasına rağmen maçı farka taşımasını bildiler. İkinci yarıdaki değişikliklerden sonra Beşiktaş dönen tüm topları aldı. 3-4 pozisyon da yakaladı. Birinde savunma arkasına atılan topta kaleci Leo Franco dışarıda elle müdahale yaptı. Bu maçın kader anlarından biriydi. Beşiktaş beraberliği yakalamak üzereyken yenen ikinci golden sonra direncini ve umutlarını yitirdi.
2-0’dan sonra tamamen oyun disiplininden koptular. Savunma 3’e 2, 4’e 2 yakalanmaya başladı. Ve maça ortak oldular derken, 3-0 geriye düştüler. Teknik Direktör Frank Rijkaard’ın oyuncu değişiklikleri dengeli, akıllı ve tam zamanındaydı. Maçta bende kalan en önemli izlenim iki takım adına da orta saha diye bir şeyin olmayışıydı. Hem Beşiktaş, hem de Galatasaray elini kolunu sallaya sallaya rakip yarı sahaya geçti.
Sabri müthiş bir maç çıkardı. Son zamanlardaki en iyi oyunlarından birini sergiledi. Favori, favori gibi oynamadı ama favori gibi farklı kazandı.
Beşiktaş geniş bir kadroya sahip. Dokuz puan geriye düşmelerine rağmen ben tekrar toparlanacaklarını düşünüyorum. Ama moral takviyesinin dışında oyuncuların mutlaka çarşamba gününden itibaren oynayıp oynamayacaklarını, sistemlerini bilmeleri gerekir. Sürprizler onların da dengesini alt üst ediyor.
Erman Toroğlu- Mantık kazandı -Hürriyet
[page_end] DÜN geceki sezonun ilk derbisi öncelikle iki teknik direktör arasında geçti. Galatasaray’ın hocası kendi silahlarını azami kullandı. Maça çıkarken kadrosu mantıklıydı. Maçın içinde de oyuncu değişikliklerini son derece dikkatli yaptı. Adeta satranç oynar gibi yönetti takımını.
Mustafa Denizli ne sahaya çıkardığı, ne de sonraki oyuncu değişikliklerinde ortalıklarda yoktu. Çünkü, böyle bir kadroyu sahaya sürünce ve hatalı oyuncu değişiklikleri yapınca, Beşiktaş’ın silahları kenarda kaldı.
Nihat Kahveci’den santrfor olmaz. Üstelik Nihat Kahveci maalesef çok kötü. Sen de onu banko oynatıyorsun. Üç tane etkili olabilecek adamı yani Nobre, Holosko ve Bobo’yu da yanında oturtuyorsun. Galatasaray’ı vuracağın yer olan ceza alanında rakip savunmayı kim rahatsız edecek? Bu üç adam. Onlar nerede? Kulübede.
Tabata oynar. Hazır. Üstelik fena da oynamıyor. Ama son derece yanlış bir değişiklikle bu sefer onu oyundan alıyorsun. Nihat Kahveci’yi de çıkarınca etkili silahların yine kenarda kalıyor. Çünkü, dört değişiklik yapma şansın yok.
Biri yedi, biri tuttu
Arda Turan yorgun. Kafası da rahat değil. Oynayamayınca iyice sinir yapıyor. Zaten büyük olan kafasını da sağa, sola sallıyor sıkıntıdan. Hocası bekliyor, olmuyor. Kaptanı oyundan alıyor. Giren kim? Elano.
Rijkaard bakıyor Baros da yorgun, o da sinirli. Nonda’yı hazırlıyor. Ama o sırada Baros golü atınca fark ikiye çıkıyor. Bu sefer Baros’u değiştirme gereği duymuyor. Neden? Çünkü Nonda’yı alırsa topu ileride tutması lazım. Gol tehlikesi olan bir oyuncu. Ondan vazgeçiyor. Ne yapıyor? Keita’yı çıkarıp, Barış hamlesini yapıyor orta sahaya. Ve oyunu da iyice kilitliyor.
Burada sadece teknik direktörleri konuşurken, takım kadrosunu hazırlayan yöneticileri de unutmamak lazım. Birisi Tabata ve Yusuf’u transfer ederken, diğeri Brezilya Milli Takımı’nın starı Elano’yu alıyor. Bütün bunlar olurken kalecileri de ihmal etmemek lazım. Birisi geleni yiyor, birisi de tutuyor.
Derbinin mantığı şuydu. Beşiktaş, yöneticisiyle, teknik direktörüyle ve futbolcusuyla dün gece sınıfta kaldı. Sakın çok iyi bir Galatasaray’a yenildiklerini söylemesinler. Biraz akıllı olsalardı, rakiplerini Ali Sami Yen’de yenerlerdi. Sakın Galatasaray’ın aman aman top oynadığını sanmayın. Sadece daha akıllıydılar. Galatasaray’ın bu vaziyette olmasında kadroyu hazırlayan yönetimin, teknik adamının ve futbolcularının büyük rolü var.
Hakem Bülent Yıldırım bir kaç avantaj haricinde fena maç yönetmedi. Bir de Mustafa Sarp’a sarı kartı zamanında verecekti. Oyuna dahil olduktan sonra Mustafa Sarp kırmızılılık bir hareket yapsaydı, sarısı güme giderdi.
Ahmet Çakar- Denizli'nin eseri -Sabah
[page_end]Geçen senenin iki kupalı şampiyonu Beşiktaş dün gece katledilmiştir.
Kim ne derse desin Mustafa Denizli'yi anlamak mümkün değil.
İlk soru... Allah aşkına, herhangi bir takımda Nihat şimdiye kadar tek santrfor oynamış mıdır? Sanki Bobo, Nobre, Holosko sakat ya da cezalıymışlar gibi mahrumiyetten Nihat tek santrfor oynar gibiydi.
İkinci soru... G.Saray'ın sağ kanadı canavarlardan kurulu. Peki kim bu canavarlar?
Sabri ve Keita. Hem çabuklar, hem de çok diriler. Peki Denizli solda kimi oynatıyor? Yusuf'u. Yani Yusuf ve İsmail hem bu canavarları tutacak hem de hücum yapacaklar. Kimseyi güldürmeyin sayın Denizli.
Üçüncü soru... Bu Tabata ne büyük futbolcuymuş ki, maçlar başladıktan sonra 8 milyon euroya transfer edilip, Beşiktaş'ın en kritik maçında sahaya kurtarıcı olarak sürülüyor. Ona yer açmak için takımın tüm dengeleri Mustafa Denizli tarafından çatırdatılıyor.
KELEBEK AVCISI RÜŞTÜ!
Gelelim maça... Rüştü adeta kelebek avcısı. Eğer Beşiktaş oyunun hemen başında o golü yiyorsa ya da diğer bir deyimle Mustafa Sarp bir kornerde hayatının en kolay golünü atıyorsa o takımın çok büyük problemleri var demektir.
İkinci gole bakın. Yılların kalecisi Rüştü tuttuğu topu rakibine "Al kardeşim gol yap" diye bırakıveriyor. Aslında tüm bu eksikliklere rağmen Beşiktaş G.Saray'ı bir daha bu kadar yorgun yakalayamazdı. İkinci yarıda o kadar yoruldular ki, imdatlarına kaleci Rüştü ve Beşiktaş defansı yetişiverdi.
G.Saray'a gelince... Kaliteli ayakları var.
Keita traktör gibi. Gidiyor, geliyor darmadağın ediyor. Milan Baros kim ne derse desin Türkiye'ye gelmiş en önemli atak oyuncularından biri. Maç boyunca orta saha hakimiyeti Beşiktaş'da imiş gibi gözükse de G.Saray bitirici vuruşları çok iyi yaptı.
5 hafta geride kaldığında liderle son şampiyon arasındaki fark 9 puan ise Mustafa Denizli oturup düşünmelidir. Belki o yine 'kargalar' falan diyecek ama unutma kargaların da bir görüşü olabilir değil mi Sayın Denizli?
Hakem Bülent Yıldırım maç boyu oldukça başarılıydı. Tek tartışılabilir kararı ikinci yarıda Franco'nun ceza alını dışında topu elle oynayıp oynamadığıydı.
Eğer temas var ve dışarıda ise karar kırmızı kart olmalıydı.
Atilla Gökçe- Hoca, kaybetti! -Milliyet
[page_end]Beşiktaş üç farklı mağlubiyeti hak etti mi? Asla... Galatasaray ürettiğini atıyor.
Ya Beşiktaş?
Bulduklarını kaçırmakta üstüne yok!
İyi oynayana değil, atana üç puan veriyorlar! İkinci yarıda topu oynayan, ofansta çoğalan Beşiktaş idi. Ne var ki, üretilenleri gole çevirecek bir krampon yoktu sahada!
Serdar Özkan, siz iki, biz üç diyelim. Hele iki ‘net’ pozisyon, atsa Galatasaray moralmen çökecek, her şey terse dönecek.
Nerdee?
Denizli’yi anlamakta zorlanıyoruz bazen... Sezona sıkıntılı başlamışsınız. Derbi maçı toparlanma adına bir fırsat...
Ama gelin görün ki, Denizli, gol silahlarını ilk yarıda yedeğe çekmiş, Nihat’ı bu yarıda savunmanın arasına sıkıştırmış! Nihat’a da yazık oluyor, Beşiktaş’a da! Nihat elbette golcü, ama nokta bir santrfor asla değil. Geniş alan oyuncusu olduğunu herkes biliyor. Bobo ve Nobre gibi forvetleriniz varsa, onları yedeğe çekmenin mantığını kim savunabilir?
Beşiktaş’ın iyi bir golcüye ihtiyacı olduğunu anlatmaktan dilimiz de tüy bitti! Ama anlayan nerdee?
Tabata, elbette kötü oyuncu değil... Ama gerekli miydi? Asla...
İki takımı kantara koyarsak, Galatasaray her haliyle ağır basar.Yıldızları var, takımı sırtlayacak oyuncuları var, golcüleri var, var oğlu var.
Sende? Yarısı bile yok!
Galatasaray beşte beş yaptı. Aradaki puan farkı dokuza çıktı. Elbette kapanır, kapanana kadar da atı alan Üsküdar’ı çoktan geçer!
Eğri oturup, doğru konuşalım. İki kupa kimseyi de aldatmasın. Fenerbahçe ve Galatasaray’ın kötü oluşları, iki kupanın kazanılmasında en büyük faktördür. Bu da madalyonun diğer yüzünde yatan bir gerçektir. İç hatlarda sıkıntı yaşayan Beşiktaş, Devler Ligi’nde bu oyuncu gurubuyla, istikrarsız futboluyla bırakın zirveye kanat çırpmayı, yere pike yapar!
İlhan Söyler- Atı Alan -Hürriyet
[page_end]Bölüm 1:
Görüntü şöyle... Galatasaray sahanın ikinci bölümünde çok etkin. Yani can damarı olan makine dairesinin pistonları Mustafa Sarp ve Mehmet Topal mükemmel işliyorlar.
Hal böyle olunca da, Beşiktaş’ın motorlarının çalışmasına izin vermiyorlar. Maç içinde yapılması gerekeni uygulayan Galatasaray oldu. Topa yön veren, hücumda fazlalaşmayı ön plana alan, şut atma düşüncesinden hiçbir zaman kaçmayan bir Galatasaray vardı. Tüm bunlara duran topa şekil verip Mustafa’nın kafasına isabet ettiren arda da eklenince, Galatasaray daha oyunun başında istediğini aldı. Ama son günlerde fazla maç oynamanın yükünü dün daha fazla kaldıramayacağını kendisi de gördü ve Rijkaard da onu oyundan aldı.
Bölüm 2:
Mustafa Denizli, bu gidiş hiç de iyi değil diyerek arızalı futbolcuları Tabata ve Nihat’ı kenara aldı. Bu rol değişikliği bir Beşiktaş’a hareket getirdi ve siyah beyazlı takım Galatasaray kalesini abluka altına aldı. Ama Serdar Özkan, yapacaklarını yapmayınca, Galatasaray “Hop ne oluyoruz” diyerek birden uyandı. Mehmet Topal gerilerden bir “bazuka” gibi topa vurdu, o top bir sağa gitti, bir sola Rüştü de kucağına gelen topu Baros’a ikramda bulundu. “Buyrun size lokum gibi bir pozisyon” dedi. Baros bu. Böyle gelen güzel kaymağı yemeden durur mu? Bundan sonra sahaiçi yönetmeni Rijkaard hemen harekete geçti. “Ben hücum oynayıp alacağımı aldım” dedi. Daha sonra ise, “Ben buraya kadar getirdim, şimdi ise onu korumak benim hakkım” düşüncesine dönerek, Keita’yı kenara aldı ve Barış Özbek’e görev verdi. Burada da sahayı daha fazla zenginleştirip, Beşiktaş’ı resmen oyundan silip attı.
Galatasaray’da Kewell, dün sahanın en iyilerinin başında gelirken, topu kazandığı zaman, “Aman ben vurmayayım, auta gider” düşüncesinden sıyrılıp, Beşiktaş kalesini “Ramazan topu” gibi vurmaya başladı. Baros sonradan dirilen bir yapıya sahip, bu futbolcu bir dirildi ama tam dirildi. Rijkaard Beşiktaş’ı çözmüştü, ama Mustafa Denizli, Galatasaray’ı hiç anlayamamıştı. Denizli ilk yarıda öne sürdüğü ekiple Galatasaray ile baş edemeyeceğini anladı ama atı alan Üsküdar’ı geçmişti bile. Galatasaray’ın oyun içindeki disiplini Beşiktaş’ı alt-üst etmeye yetti de artı bile,,,
Mehmet Demirkol- Acil yardım -Milliyet
[page_end]Dün Galatasaray’da olmayan pozisyonlardan skor çıkarabilen yetenekler vardı. Beşiktaşlılarsa 5 penaltı versen atamayacak gibilerdi.
Orta sahasız organizasyonu, takım bütünlüğü eksik iki takım arasındaki farkı bu belirledi. Sadece bu.
İki yakın arkadaşa bakın:
Arda’nın geçen sezon, İnönü’de tam ters çaprazdaki köşeden yakın direğe attığı ve Rüştü’nün can havliyle çıkardığı korneri hatırlarsınız. Genç yetenek, Milli Takım kaptanından azar işitmişti. Dün korneri bu kez de arka direğe attı ve muhtemelen Mustafa Sarp dokunmasa da gol olacaktı. Maça böyle başlayabilmek Rijkaard için ne lütuf! Korneri taammüden böyle atabilen bir rakibi olması bu işin asıl üstadı Mustafa Denizli için ne büyük keder...
Karşıya baktığımızda ise bu açıdan durum acıklı. Denizli’nin gizli silahı - bir dönem Ali Güneş’i bu rolde kullanırdı - Arda’nın yakın arkadaşı Serdar Özkan, ilk yarıda ofsaytta kalmaktan geri kalan zamanda girdiği tek net pozisyonda yanlış bir şut tercihi yaptı. Sonra ikinci yarı karşı karşıya da topa vuracağına düşmeyi tercih etti. Ardından son girdiği pozisyonda ayağının üzeriyle garip bir vuruş yaptı. Toplam 4 net pozisyona girdi. Bir tek gol şutu çıkaramadı. Durum böyle olunca denge kurmak Beşiktaş için imkansızlaştı. İnsan ister istemez düşünüyor tabii: Denizli bu rolü neden Holosko’ya vermedi. Serbest ve savunmayı zorlayacak ekstra adam neden Slovak değil.
Denizli’nin sakatlıktan çıkan Yusuf’u antrenman eksikliğine rağmen sahaya sürüşü anlaşılabilir. Yusuf’un rolü farklı. Ama üstüne sakatlıktan çıkan ruhsal sıkıntıdan çıkamayan Nihat’ı, aynı durumdaki Rüştü’yü, yeni gelen Tabata’yı, Ekrem’i hepsini birden sahaya sürüşü... Sanki biraz Denizli’nin ne yapacağı belli olmaz klişesini bir şov malzemesi haline getirmek gibi.
Ancak ne yalan söyleyeyim Serdar Özkan’ın biraz alt yapısı olsa durum farklı olabilirdi.
Maç önü yazımda ‘Bu Denizli’nin maçı’ demiştim. Onun bu tip maçların psikolojisi nasıl yönettiğini bilerek. Geçen yıl olup bitenden sonra bunu beklemek lazımdı. Planı tutmadı diyemem. Ne yapmaya çalıştığını ben seyrederken anladım. Ama ya oyuncuların bir kısmı anlamamış, ya da güçleri yeterli değil.
Öte yandan. Çok yorgun, Milli Takım nedeniyle oldukça üzgün Galatasaraylılar vasatlarının çok altında bir oyunla Rijkaardı hiç üzmeden ikinci plana gerek bırakmadan, 2. viteste maçı 3-0 aldılar. Oyuncu kalitesi açısından arada gerçekten büyük fark varmış. Bu anlaşıldı.
Ve bu tabloda dün, Beşiktaş’ın sırtındaki o Türk Kızılayı logosu bir sosyal sorumluluk projesinden çok, bir yardım çağrısı gibi duruyordu.
Levent Tüzemen- Duran topun önemi -Sabah
[page_end]Bazı maçları takım olarak kazanırsınız bazen de yetenekli oyuncularınızın beceresi sayesinde galip gelirsiniz. Galatasaray, Beşiktaş derbisini takım olarak değil, kaliteli ayaklarının becerisi sayesinde kazandı.
Beşiktaş öncelikle Galatasaray'ı durdurmaya sonra da defansın arkasına Nihat'ı kaçırarak gol aramayı denedi. İsmail'in önünde oynayan Yusuf soldan bindirmelerde etkiliydi ama defansa yardım etmediği için Keita, Beşiktaş'ın sol kanadını ilk yarı otoban gibi kullandı. Futbolda duran top organizasyonunun ne kadar önemli olduğu ve Galatasaray'ın buna bu sezon ne kadar iyi çalıştığı Beşiktaş maçında bir kez daha kanıtlandı.
Arda'nın elini kaldırarak arka direğe kestiği korneri Mustafa Sarp'ın gol yapması idmanlarda defalarca çalışılan duran top organizasyonunun ürünüydü.
Milli maç yorgunluğu nedeniyle Galatasaray çok etkili değildi. Zaman zaman rakip kalede Keita'nın kanattan getirdiği toplarla pozisyon üretmeye çalıştı.
Ancak Baros ve Kewell final vuruşlarında etkisizdi.
Sabri 90 dakika körük gibi çalıştı ilk yarı kritik pozisyonlara müdahale etti.
15 DAKİKALIK KABUS!
Mustafa Denizli ikinci yarıda Bobo ve Fink'i oyuna sokup göbeği Fink, Ernst ve Ekrem'den oluşturup önde 'basın' talimatını verince, Galatasaray 15 dakikada kabus gibi bir ortamın içine girdi. Serdar Özkan 3 kez Franco ile karşı karşıya kaldı, ikisini Franco ve Hakan Balta engelledi. Birinde de topu dışarı vurdu. Ama Franco'nun Yusuf'un köşeye giden şutunu kurtarması maçın Galatasaray lehine dönmesini sağladı. Bir ara topuna fırlayan Kewell'in yarattığı pozisyona kaleci Rüştü de yardımcı olunca Baros'la ikinci golü bulup rahatladı. Bu gol Beşiktaş'ta Mustafa Denizli'nin hamlelerini çürüttü.
Galatasaray pozisyon zenginliğini ve topun hakimeyetini eline geçirdi. Baros'un üçüncü golü Galatasaray'a üst üste beşinci maçını kazandırdı. Galatasaray'da Sabri sahanın en çalışkanı ve yıldızıydı.
Milli takıma giden yerli ve yabancı oyuncuların yorgunluklarını üzerinden atamadıkları çok net belliydi. Özellikle Arda ilk yarım saatten sonra tempo olarak oyundan düştü Rijkaard'ın Elano ile değiştirmesi tam zamanındaydı.
Uğur Meleke -El karmaşıkko -Milliyet
[page_end]G.Saray geçen sezonu beşinci bitirmiş, iki hocalı travmatik bir dönemden çıkmış. Teknik direktörü Rijkaard, Türkiye’deki sadece beşinci lig maçına çıkıyor, yeni oyuncular var, sistem yeni.
Beşiktaş’ta, Denizli’nin 33’üncü lig maçı, yani hemen hemen 1 sezonu tamamladı. Kendi kurduğu, 2 kupalı bir ekiple sezona başladı. İlk on birindeki 7 oyuncu (İsmail, İbrahim, Nihat, Tabata, Ferrari, Ernst ve Yusuf) onun isteğiyle onun döneminde transfer edilmiş, onun adamları. Ama enteresandır, elimize daha esame listesi gelmeden herkes G.Saray’ın kimlerle hangi düzende ne oynayacağını biliyor; Beşiktaş’taysa maç başlayıp sahaya dizilmeden bitmeyen bir belirsizlik, sonu gelmeyen bir yeniden yapılanma var!
Sokaktaki çocuk, dün gece M.United’ın, Tottenham veya Juventus’un, Lazio önünde ne oynayacağını bile biliyor, Beşiktaş’ınkini bilmiyor! Durum böyle olunca Beşiktaş gerek sezon içinde, gerek maç içinde kopukluklar yaşıyor; umutlar yine galiba Denizli’nin 26’ncı hafta oturtacağı düzene bağlanıyor!
Beşinci haftanın senaryosu ise aşağı yukarı şöyle: Beşiktaş bu sezon ilk kez sihirli dörtlüsünü (Sivok-Ferrari-Ernst-Fink) bozmuş, o bölgeye Ekrem-Tabata takviyeleri ile daha fazla beceri katmaya çalışmış. Bobo-Nobre-Holosko gibi uzunlar/çabuklar kulübede, çünkü Denizli golü Yusuf-Tabata-Serdar-Nihat gibi yetenekli adamların yerden seri oynayacakları set hücumlarıyla bulmayı hedeflemiş. Aslında 15’le 65 arası pozisyonlar da ürettiler, ama sonucu belki planların tam olarak oturduğu, oyuncuların birbirine tam olarak uyum sağlayıp birbirini anladığı 15’inci-20’nci haftalarda alabilecekler.
G.Saray’daysa ön tarafın akıl birliği asgari 2-3 gol üretiyor zaten... Rakip takım Servet-Emre-Hakan topu anlamsız bir şekilde dolaştırırken kuvvetli pres yapmaz/gol bulmazsa da, her dakika sarı-kırmızıların ürün kalitesi artıyor. G.Saray’ın bu ligde yaşayabileceği ilk sorun galiba pres yapıp, Rijkaard’ın savunmasını hataya zorlayan; ya da erken gol bulup önde oynayabilen ilk takımın eliyle olacak.
Ömer Üründül- Yanlışların bedeli -Sabah
[page_end]Galatasaray maça çok erken bir golle adeta galip başladı. Ama bu büyük avantaja rağmen devre sonuna kadar oyuna hükmedemedi. İlerdeki üç oyuncunun geriye yardım etmeyişleri ve yorgun Arda'nın sahada hiç görünmeyişi takım savunmasında büyük arızalara neden oldu. Hiç baskı görmeden hücuma çıkan Beşiktaş karşısında iki ön libero ve defans bloğu büyük sıkıntılar yaşadılar. Ofansif etkinlik de yetersizdi. Üstelik de Beşiktaş'ın yanlış takım tertibi ve mecburen aldığı riskler dolayısı ile meydana gelen elverişli ortama rağmen.
İkinci yarıda Beşiktaş'ın daha tehlikeli atakları izlendi. Ancak çok net kale önü tehlikeleri yaşanmasına rağmen gol yenmeyişi ve de ilk ciddi atakta farkın ikiye yükselmesi Galatasaray'ı rahatlatırken, işi o dakikada bitirdi. Galatasaray'da en beğendiğim isimler kaleci Leo Franco, Sabri ve görünmeyen kahraman Mustafa Sarp'tı. Ben dün gece Rijkaard'ın teknik direktörlüğünü ise beğenmedim. Takım fizik açıdan iyi değilken ve sıkıntılı anlar yaşanırken, skor avantajını da göz önüne alıp Barış'ı daha erken oyuna sokmasını beklerdim. Eğer Beşiktaş gol pozisyonlarında beceriksiz olmasa Galatasaray maçı kaybedebilirdi de...
NİHAT'TAN SON ADAM OLMAZ
Mustafa Denizli yine formsuz ve her zaman vurgaladığım gibi hücumda son adam oynamaya yapısı müsait olmayan Nihat'ı ısrarla dün gece de bu mevkide oynattı. Beşiktaş ilk yarıyı bu yüzden 10 kişi oynadı. Bence Tabata'yı da devrede çıkarması yanlıştı. Yapılması gereken değişiklik Nobre-Nihat olmalıydı.
Ayrıca Ekrem Dağ'ın ön liberoda ne işi vardı doğrusu anlayamadım...
Aslında maçın hakkı kesinlikle bu değildi.
Ama Rüştü'nün yediği hatalı iki gol de Mustafa Denizli'nin yanlışlarından kaynaklandı.
Çünkü Rüştü cezası ve sakatlığı yüzünden uzun zamandır takımdan ayrıydı. Hakan Arıkan da oynadığı maçlarda başarılıydı. Takımın ofansif olarak en etkili ismi Serdar'dı. Ama o da adeta gol kaçırma yarışına Beşiktaş adına yapacak bir şey kalmadı. Hakem Bülent Yıldırım genel yönetimi ve kart standartları ile mükemmeldi. Tek tartışılacak pozisyon, Beşiktaş atağında kaleci Leo Franco'nun topa ceza alanı içinde mi dışında mı elle müdahale ettiğiydi. O da süzülmesi çok zor bir pozisyondu.
Korkut Göze- Fiyasko -Hürriyet
[page_end]MUSTAFA Denizli derbiye beklenmedik bir onbirle çıktı. Holosko, Bobo ve Nobre kulübede... Yol yorgunu Tello kadroda bile yok.
Klasik ikiliden Fink de kızakta. Ernst’in yanında Ekrem Dağ oynuyor ve sürekli Arda Turan’ı kovalıyordu.
Birara düşündüm. Denizli’nin sahaya sürdüğü onbir bir sistemin gereği miydi... Yoksa, hocanın güvendiği ve inandığı isimlerden oluşan bir topluluk mu?
Her şeyi zamana bıraktım. Böyle bir sorunun yanıtını oyunun ilerleyen dakikalarında bulabilirdim. Oyun başladıktan sonra Yusuf Şimşek’in sol kanatta nasıl sırıttığını... Sağ kanatta Serdar Özkan’ın çırpınışlarını... Ve santrforda Nihat Kahveci’nin kayboluşunu kolayca gördüm.
Beşiktaş, hücuma çıkarken zorlanıyordu. Oyunu yönlendirecek, Beşiktaş’ı rakip kaleye koşturacak bir ağır abinin yokluğunu hissediyordu.
Tabata mı? Yok, ilk 45 dakikada 10 numara gibi görünmedi. Çalıştı-çabaladı. Ama görebildiğim kadar 10 numara biraz bol geldi.
Galatasaraylı Keita’nın iki hareketini ve Kewell’a yarattığı iki pozisyonu gördükten sonra, aklıma yine Holosko geldi.
Oynasaydı, Keita’nın Galatasaray tribünlerine taşıdığı heyecanın benzerini, o da bir avuç Beşiktaş taraftarına tattırırdı.
DENİZLİ, ikinci yarıda Tabata ve Nihat Kahveci’yi kenara çekti. Bobo ile Fink’i aldı. Bu değişiklik Ekrem Dağ’ı boşta ve özgür bıraktı. Fink, Arda’nın üzerinde oynamaya başladı. Ekrem Dağ da Ernst ile hücuma koştu.
Serdar Özkan’ın yakaladığı üç pozisyon oyundaki skor ve dengeleri değiştirmek için bulunmaz birer fırsattı.
İlk iki pozisyondaki ağır ve hantal davranışları gençliğine hiç yakışmadı Serdar Özkan’ın. Diğer pozisyonda ise her hareketi akıllıca ve çabuktu.
Biraz da şansı yaver gitseydi!
Beşiktaş, ikinci yarıda oyunu Galatasaray yarı alanına yıktı. Ancak, yediği beklenmedik gol umutları bir anda kırdı.
Holosko’nun oyuna girdiği anda dakikalar 69’u gösteriyordu… Biraz geç değil mi Hocam?
Düşündüğümü söyleyeceğim. Mustafa Hoca bu derbide oynattığı iki adamı gerektiği gibi kullanamadı.
Daha doğrusu, derbiye sürdüğü onbirde iki adama eziyet çektirdi. Biri sol kulvara hapsettiği Yusuf Şimşek.
Diğeri de orta sahada Arda Turan’ın peşinden koşturduğu Ekrem Dağ.
Derbiyi izledikten sonra yazımın başında aradığım sorunun yanıtını kolayca yakaladım.
Bu kadro bir sistemi uygulayacak özellikte değildi. Ve derbinin yükünü ve ağırlığını kaldıramazdı.
Yine de şunu söyleyebilirim. Yediği üç golde de hatalıydı. Böylesine kolay goller yiyen bir Beşiktaş’ın da derbi kazanması beklenemezdi.
Ali Gültiken- Top sende olsa da... -Sabah
[page_end]Maçın 65 dakikalık bir bölümü var ki, burada skor Beşiktaş aleyhine 2-0. Fakat oyunun genel şekline baktığınız zaman sanki topa daha çok hakim olan, daha istekli, daha agresif gibi görünün taraf ise Beşiktaş.
Burada bu sonucu belirleyen Beşiktaş adına iki önemli etken var. Biri Rüştü'nün maalesef gollerdeki hatası ve böyle bir derbi maçında bu kadar çok gol pozisyonuna girip bunları gole çeviremeyen Serdar Özkan. Çünkü bu tür maçlar denge maçları. Maç 1-0 iken Serdar'ın yakaladığı pozisyonlardan biri gol olsa oyun Beşiktaş adına başka bir yere gidecek.
Ama bunun tersi oldu.
Galatasaray usta oyuncularıyla Beşiktaş kadar pozisyon üretse de skoru avantajına çevirdi. Beşiktaş'ın maça başlangıç stratejisine baktığımızda orta alanda iyi top kullanabilen, Tabata, Yusuf, Ekrem ve Serdar gibi oyuncularla oynama isteği var. Çünkü Galatasaray'ın orta alanında çok etkili oyuncular olduğu düşüncesiyle topu daha çok Beşiktaş'ta tutup bunların etkinliğini kırma düşüncesi var. Bu aslında oyunun içerisinde bazı bölümlerde sonuç verdi gibi görünse de, futbolun esas amacı olan gol bölgesinde maalesef sonuç getirmedi. İkinci golden sonra da zaten Beşiktaş direncini ve güvenini kaybederek maç içerisindeki hakimiyetini yitirdi. Aslında maça başlayan kadroya baktığımızda sakatlıktan çıkan 5 tane oyuncu var (Rüştü, Nihat, Tabata, Yusuf ve Ekrem).
Bunlarla maça başlamak ciddi bir risk. Ve nitekim de ilk yarı bitiminde yapılan Nihat ve Tabata değişikliği bu oyuncularla başlama kararının ne kadar tartışmaya açık olduğunu bir göstergesi. Beşiktaş açısından skor elbette çok kötü, bu kadar önemli bir derbi şansını kötü kullanmak çıkış bekleyen Beşiktaş'ı daha sıkıntılı günlerin içine itti.
KİM NEREDE BELLİ DEĞİL
Beşiktaş'ın takım içerisinde çözemediği sıkıntılar var. Hala hangi bölgede hangi oyuncuyla nasıl oynanacağını ligin bu haftasında kararının verilmemiş olması bu tür sonuçları doğuruyor. Buna bir de defansın kırılganlığı ve çok hata yapması eklenince maalesef bu tür bir sonuç karşımıza çıkıyor. Bu tür bir skorla haftayı kapatıp üç gün sonra Manchester United gibi bir takımla karşılaşmak ve ona hazır olabilmek çok kolay değil.
Ahmet Çakır- Cim Bom Roma'ya, Kartal komaya! -Zaman
[page_end]Ali Sami Yen'e İspanya karşısındaki tarihi galibiyetin tatlı yorgunluğuyla geldik. Ne yorgunluğu mu? Kolay mı sandınız o maçı kazanmayı? Oyuncularla birlikte biz de ribaunt aldık, top kapmaya çalıştık, üçlük attık, çok basit sayıları kaçırdık, olmadık topları kaybedip kahrolduk...
Attila Gökçe Ağabey gibi biraz daha ileri yaşta sayılanlarımız takımın koçu olup taktik vermekten bitap düştüler. Sürekli olarak hakemlere bağırıp çağırmayı da eklerseniz o maçın bizi nasıl yorduğunu anlarsınız...
Sezonun ilk dev maçına geldiğimizde, günlerdir en büyük korku olan yağıştan eser bile yoktu. Hatta doğa koşulları açısından mümkün olabilecek en iyi koşullarda oynanacaktı maç. Buna sevindik. Türk futbolunun Taçsız Kralı Metin Oktay'ın ölüm yıldönümüne denk gelmiş olması maça ayrı bir önem kazandırmış gibiydi. Sarı Kırmızılı takımın haddinden ziyade favori oluşu maç öncesinin en belirgin yanıydı. Bu da bazıları için 'Gördünüz mü, yine favori kaybetti!' türünden maç sonrası intikam fırsatı oluşturuyordu.
Ancak Galatasaray maça öyle bir başladı ki rakibi adeta abandone etti. Birkaç dakikalık bu müthiş oyun hemen ürününü de verdi. Arda'nın sanki bıraksa da girecekmiş gibi görünen köşe atışında topa çizgide kafa vuran Mustafa Sarp'ın böylesine boş bırakılmış olması inanılır gibi değildi... Oysa bu erken gol hesabını Denizli yapmıştı. Tabata'nın yanısıra Serdar Özkan ve Yusuf Şimşek'in sahada oluşu bunu gösteriyordu. Ancak bu hesabın akla ve maça uymayan yanı Nihat'ın sahada Bobo, Holosko ve Nobre'nin kenarda oluşuydu. Baros'un kişisel çabasıyla attığı nefis şutun ardından Beşiktaş kendine gelir gibi oldu. Gole de çok yaklaştı ama Serdar Özkan bu beceriyi gösteremedi. İlk yarının kalan dakikalarının tek ilginç yanı, sahadaki en iyi adamın Sabri oluşuydu. Hem de karşısında Yusuf varken... İkinci yarı başlarken Denizli, Bobo ve Fink'le bir hamle daha yaptı. Sadece bu hamle yüzünden değil Cim Bom'un ağır yorgunluk hali Beşiktaş'ın gole çok daha yakın durmasına yol açtı. Oyunun yönetimini ele alan Yusuf'un Serdar'a gollük pasları Galatasaray'ı bunalttı. Hatta Siyah Beyazlıların biraz hakem şansı olsaydı oyun çok değişebilirdi.
Hollandalı hocanın en yorgun adam Arda'yı oyundan alışı bile çözüm olacak gibi değildi. Dakikalarca topa değemeyen Kewell ve Baros takımı 9 kiyi bırakmıştı. Böyle bir ortamda Barış'tan yararlanılmayışını anlamak zordu. Ancak ikinci yarının neredeyse tek atağında Kewell'in zekasıyla başlayan pozisyonda Baros'un attığı gol Beşiktaş'ı da maçı da bitirdi! Bu da Rijkaard'ın futbolu bizden çok daha iyi bildiğinin sayısız kanıtlarından biri oldu. Ardından da Barış'ı oyuna alıp takımını tamamen ayağa kaldırdı.
Elano'dan başlayan atakta yine Kewell'in ustalığıyla Baros'un golü artık Siyah Beyazlı takımı tamamen çökertti. Zaten şampiyon ilan edilmiş olan Sarı Kırmızılı takım bu parlak galibiyetle rakiplerine bir kez daha gözdağı verir gibiydi.
Beşiktaş içinse durum her geçen hafta biraz daha tatsızlaşıyor. Salı akşamı M.United maçı öncesinde bu yıkım, onlar için hiç beklenmedik bir durumdu. Belki de sezonun en zor maçına moral olarak çökmüş biçimde çıkmak zorunda kalacaklar. Allah yardımcıları olsun.
Can Çobanoğlu- Aslan kalitesi -Fanatik
[page_end]Kaliteli ayağın fazla ise kötü oynarken bile maçı döndürüyorsun... Kaliteli ayağın fazla ise kötü oynarken bile maçı döndürüyorsun. Rakibin oynarmış zannederken, işi bitiriyorsun. Dün akşamki derbide daha çok koşan Beşiktaş’tı, net skoru yakalayan ise Cim Bom oldu. Favorilerin genelde kaybettiği derbilerin aksine, Sarı-Kırmızılılar favori çıktıkları akşamda sürprize yer vermediler. Beşiktaş’ı erken golle önce salladılar, sonra yıktılar. İlk 45 dakikanın temposu ve az top kaybı, derbilerde çok görülmeyen seviyedeydi. Her iki takım da kazanmak için kulübenin söylediklerini sonuna kadar yaptı.
Sarı-Kırmızılılar beklenen düzende, Beşiktaş ise beklenmeyen üç benzemez ile sahaya çıkmıştı. Yeni transfer Tabata, sakatlıktan yeni çıkan Ekrem, Yusuf, yarım sakat Nihat ile risk taşıyan kadro ile başladı. Galatasaray’da milli takım yorgunu Arda, Topal ve Kewell yok gibiydiler. Sabri ise 90 dakika hem coşkusunu kaybetmedi hem önündeki Keita’yı destekledi. Rüştü hem ilk golde hem ikinci golde kendinden beklenmeyecek hatalarla gecenin kahramanı oldu.
Oyunu birbirine yakın oynamayı beceremeyen Beşiktaş, Galatasaray’ın ekmeğine yağ sürdü. Serdar Özkan ise bir derbide bulunmayacak pozisyonları bulup, hovardaca harcadı. Ve Kara Kartal anlaşılmaz biçimde bıkmadan usanmadan ofsayta düştü. Belli ki, konsantrasyonu bozuktu. Önümüzdeki günler Galatasaray için çifte bayram, Beşiktaş için ise formasının siyah tarafı gibi gözüküyor. Bülent hoca, Leo Franco pozisyonunda bizce hatalıydı. Sözün özü; büyük takım kalite ile ölçülüyor, başını dertten kaliteli ayaklar kurtarıyor. Boşa savrulan paralar değil.
Sergen Yalçın- Bu Beşiktaş'ta oynarım -Vatan
[page_end]G.SARAY-Beşiktaş derbisindeki tempoya bakın. Doğru dürüst koşan bir-iki kişi ya var ya yok...Günümüz total futbolunda mücadele etmek zorundasın. Futbol koşmadan oynanmıyor. Böyle durarak elim belimde ben de oynarım. Hatta daha alâsını oynarım. Biz niye bıraktık ki futbolu. Koşmadan oynanacağını bilseydim eğer, emin olun 4 sene daha devam ederdim.
MUSTAFA Denizli’nin kadro seçimli büyük yanlışlıklarla doluydu. Bu sene hiç kaleye geçmeyen Rüştü, sakatlıktan yeni çıkmış Yusuf ile Ekrem, ilk maçını oynayan Tabata ve “Ben formsuzum” diye bas bas bağıran Nihat ile çıkarsan sahaya böyle olur işte. Yılların tecrübeli kalecisi öyle iki gol yedi ki, inanmak mümkün değil. Onun kariyerine hiç yakışmadı. Maçın kaybedilmesinin temel unsuru Rüştü’ydü ne yazık ki. Unutmayalım ki maçın hakkı kesinlikle bu skor değildi. Ama işte o 2 büyük hata bu sonucu doğurdu. Beşiktaş ilk yediği gol ile ikinci yediği gol arasında üstün taraftı. İşte bu süre içinde 1-1’i bulsaydı kazanan taraf olurdu. Burada bir çift sözüm Serdar Özkan’a. Derbiler diğer maçlara benzemez. Yakaladın mı atacaksın. Aksi durumda hakketmediğin bir sonuçla karşı karşıya kalırsın.
TABATA NİYE ÇIKTI?
ARAYA atılan toplara çabuk hareketlenen Nihat’ı ağır Servet ile Emre Aşık’ın arasına koymak belki mantıklı bir düşünceydi ama Nihat o eski Nihat değil ki. Ayrıca ona ara topları kim atacak?
TABATA bu görevi üstlenebilirdi ama tuhaf biçimde kenara alındı. Hatalı bir değişiklikti. Çünkü Tabata iyi oynuyordu. İlk maçı, hem de derbi, buna karşın iyiydi, sahada kalsa daha mantıklı olurdu. Beşiktaş yönetimi kendine şu soruyu sormalı: ‘Yaptığımız transferler doğru mu?’ 2 takımın yabancıları arasındaki büyük fark ortada. G.Saray’ınkiler maçı kazandırıyor, Beşiktaş’ınkiler hiç birşey yapmıyor. Mustafa Hoca artık bazı oyunculardan vazgeçmeli.
BU iş zevk işi değil. En vasatı yılda en az 1 milyon dolar kazanıyor. Aldıkları paranın karşılığını vermeli herkes. Bu iş profesyoneldir ve farkına varmalılar. Onu bırakın 45. dakikada yaptığı değişikliklerle, çıkan oyuncuları kafa olarak bitirdi Denizli. Tecrübeyle sabit: Onları bir daha zor düzeltir.
BEŞİKTAŞ ne yazık ki, maç kazanmayı unuttu. Hem teknik ekip unuttu hem takım. Lig ve Şampiyonlar Ligi bundan sonra çok ama çok sıkıntılı. G.Saray’ı zor yakalarlar. Bir de F.Bahçe var, düşünün.
BEŞİKTAŞ’IN İŞİ ZOR!
G.SARAY fiziksel açıdan çok düşmüş. Karşılarında Anadolu takımı olmayınca sıkıntı çektiler. Hakan, Sabri, Emre Aşık ve Servet takımın en iyileriydi, anlayın. Yani arka taraf sağlamdı. Ama mesela Bosna-zede Arda hiç yoktu. Yorulan Kewell da Arda’dan önce değişmeliydi. Bence haftada 3 maçı oynayacak güçleri yok. Peki G.Saray takımı niye kazandı? Çünkü yetenekli, skoru değiştirecek oyuncu sayısı çok fazla. İşte hiç beklenmedik anda Mustafa Sarp golü attı. Oysa Beşiktaş’ta bu tip adamlar yok. Kenardakiler de ortada. Bobo girdi ayağına top değmedi. Üzülerek söylüyorum ama Beşiktaş’ı sonunu karanlık görüyorum..
Atıf Keçeci- Beşiktaş'ı Nihat'la Tabata da uçuramadı -Zaman
[page_end]Beşiktaş'ın kazanmaktan başka düşüncesi yoktu. Siyah-Beyazlıların bu gerçekle Ali Sami Yen'e gelmesi, maçın zorluk derecesini de üst seviyelere çıkartmıştı.
Puan kaybı olmayan Galatasaray'ın rahatlık içerisinde olacağı bir başka doğruydu. Her iki takımın maç öncesi sakatlar listesi Siyah-Beyazlı tarafta bertaraf edilmiş haldeydi. Sadece Tello'ya 'yol yorgunu' olduğu gerekçesiyle 18 kişilik kadroda yer verilmemişti. Mustafa Denizli, Nihat'ı tek santrfor olarak düşünmüş, oyunu öncelikle rakip alana geçmek üzere koşullandırmıştı. Serdar Özkan, Tabata ve Yusuf ile orta alanı kontrol altına almak istiyordu. Ön liberoda Ekrem ve Ernst defansif ve ofansif anlamda görev almışlardı. Ancak Ekrem'in oyun başladığında birinci işi Arda idi. Bu rakibin önemli silahını kontrol altına almakla birlikte kendi takımının bir eksikle oynamasını da beraberinde getiriyordu. Sağdan Keita ve Sabri'nin, soldan Kewell ve Hakan Balta'nın değişimli bindirmeleri Siyah-Beyazlıların bu bölgelerde zafiyet yaşamasına neden oldu.
Oyuna hızlı başlayan taraf ev sahibiydi. 5'te kazanılan korner atışında arka direkte olması gereken Yusuf, top hareketlendiği anda öne hamle yaptı. İsmail de koruduğu alan içerisinde değildi. Mustafa Sarp, bu pozisyonda kolay bir kafa vuruşuyla takımını 1-0 öne geçirdi. Golde Rüştü'nün de zamanlama hatası vardı. Sarı-Kırmızılı takım kendisini favori gösteren oyun anlayışından çok uzak bir futbol sergilemesine rağmen Beşiktaş bundan istifade etmesini bilemedi. İkinci yarıda Nihat ve Tabata'nın yerlerinde Bobo ve Fink vardı. Beşiktaş, iki pahalı transferinden böylesine önemli bir dönemeçte faydalanamıyor ve bu oyuncuların transferlerine onay vermeyenleri haklı çıkartıyordu. G.Saray adına da 55'ten sonra milli oyuncuların yorgunluğu göze çarptı. Böyle olunca top ortada dolanmaya başladı. 3-0'lık sonuç milli maç havasında geçen Şampiyonlar Ligi ilk karşılaşması öncesi Beşiktaş için hiç de iyi olmadı.
Ersun Yanal- Beşiktaş paslaştı! G.Saray gol attı -Vatan
[page_end]DERBİDEKİ futbola bakarsanız, topa daha fazla sahip olan, 2-0’a kadar rakip sahaya daha çok ayak basan taraf Beşiktaş’tı.. Ama 3 gol atıp net bir galibiyet alan G.Saray oldu.. Bunun en büyük sebebi, sarı-kırmızılıların kısa sürede iskeletini kurması ve hem savunma hem hücum organizasyonunu sağlaması.. G.Saray’ın öndeki 4 adamı Arda, Kader Keita, Milan Baros ve Kewell’ı sürekli övüyoruz.. Gerçekten çok kaliteli ve ne yaptığını bilen futbolcular.. Onların sayesinde G.Saray farkını ortaya koyuyor..
AMA savunma yapan 6 adamı da pas geçmeyelim.. Topal, Mustafa, Emre, Servet, Sabri ve Hakan da kulübedeki rekabet nedeniyle çok disiplinli oynuyorlar.. G.Saray 4 hücumcu-6 savunmacı olarak ortadan 2’ye bölünmesine rağmen (ki bu durum başka takımlarda büyük sorun yaratır), 2 bölge de görevlerini çok iyi yaptığı için problem doğmuyor.. G.Saray rakibine göre daha az adamla ve daha az sayıda atak geliştirmesine rağmen daha net pozisyonlar buldu, 3 tane de gol attı.. Çünkü ön taraftaki kaliteli isimler hiç eveleyip gevelemeden işlerini yaptılar.. Kimi zaman 3 pasta ağları buldular, kornerden kaleyi tehdit ettiler.. Kısa sürede bu koordinasyonu sağlayan Rijkaard’ı tebrik etmek gerekir..
SEZONU 2 kupayla bitiren, rakibine göre daha oturmuş bir kadrosu ve sistemi olması gereken Beşiktaş’ta ise durum tam tersi.. Hücumcularda net bir kafa karışıklığı var.. Gol gelmedikçe (5 haftada 3 gol attılar) sıkıntı, travmaya dönüşüyor.. Nedenlerini şöyle sıralayabilirim:
1. 5 HAFTADIR ön tarafta üst üste aynı oyuncular yer almadı.. Her maça değişik kadro çıktı.. Mesela Nihat, Tabata, Serdar ve Yusuf dün ilk defa bir arada oynadılar.. Ön liberodaki Ekrem de ilk kez o pozisyonda görev üstlendi.. Sakatlık ve yetersizliklerin etkisiyle oluşan bu rotasyon, hücumcuların verimi düşürüyor tabii ki.. Sahada birbirlerini bulamıyorlar, hatta aynı futbol dilini konuşmuyorlar.. Mesela milli maçta gol atıp moralli dönen Holosko, sakatlıktan çıkan Bobo ve Nobre kulübedeydi.. Bu üç futbolcu Beşiktaş’a geçen sezon 2 kupa birden aldırmıştı.. Ama Nobre hiç kullanılmadı, Holosko iş işten geçtikten sonra girdi, Bobo kopuk hücum hattının arasında kaybolup gitti..
2. NİHAT’TA bu kadar ısrar etmek tehlikeli.. Çünkü santrforda topu tutan, saklayan ve çevresine servis yapan, takımını oyuna ortak eden biri gerekiyor Beşiktaş’a.. Bobo olur, Nobre olur ama Nihat kesinlikle bu adam değil.. Nihat’ı kazanayım derken hem sezonu tehlikeye atıyor, hem de Nihat’ın tribün gözündeki kredisini düşürüyor Denizli..
3. DENİZLİ’NİN aldığı bir risk de sakatlıktan çıkan bazı oyuncuları hemen sahaya sürmesi.. Rüştü ilk kez sahaya çıktı ve ilk 2 golde hata yaptı.. 2. golde kaleci Rüştü’den seken topa 2 Beşiktaşlı defans oyuncusundan önce G.Saraylı Milan Baros dokunurken oluşan hamlesizlik çok dikkat çekiciydi.. Son 3 gün idman yapamayan Yusuf, yeni düzelen Ekrem ve yeni gelen Kaş da etkisizdi..
4. BEŞİKTAŞ’IN en önemli sorunu ise kale önüne topu taşımasına rağmen final paslarını ve bitirici şutları doğru yapamamasıydı.. İlk yarıda 7 kez ofsayta düştüler.. Ki hepsinde de son paslardaki kararsızlık veya pasın 1 saniye geç atılması rol oynadı.. 2. yarıda Fink ve Bobo’nun girmesinden sonra Beşiktaş bir süre üstünlük sağladı.. Serdar’la 3 net pozisyon yakaladılar.. İlkinde Hakan son anda kademeye girdi.. 2.’sinde Serdar geç kaldı, 3.’sünde ise herşeyi doğru yaptı ama şutu üst direği yaladı.. Bunları bulup atamazsan derbilerde başına dert alırsın.. Nitekim aldılar da!
Feyyaz Uçar- Böyle oynarlarsa salı hüsran olur -Fanatik
[page_end]Beşiktaş'ta kısa paslaşmalar, ileriye çıkışlar tamam ama sorumluluk alacak oyuncu yok.
Kartal’ın efsane golcüsü Feyyaz, Devler Ligi’ne dikkat çekti:
Beşiktaş’ta kısa paslaşmalar, ileriye çıkışlar tamam ama sorumluluk alacak oyuncu yok. Derbi karneleri ortada. Bu yenilgiden gereken ders alınmazsa, Manchester United sınavının sonucu ürkütüyor
-Mustafa Denizli’nin sahaya sürdüğü kadroyu nasıl değerlendiriyorsunuz? Özellikle de gol ayakları durumundaki 3 isim, Nobre, Holosko ve Bobo’nun yedek oturmasını...“Tabii ki bu, Mustafa Denizli’nin kararıdır, saygı duymak lazım. Yani maçı kazanmaya en hazır oyuncular olması lazım ilk 11’dekilerin. Ancak ben geneli değerlendirecek olursam açıkçası bu inancı futbolcularda görmedim. Beşiktaş bol bol pas yaptı, genelde topa hakim olmayı başardı. Ancak bunlar yetmiyor tabii ki. Pozisyona girme cesareti lazım. Bakın Beşiktaş’ın son yıllardaki derbi istatistiklerine. Takımın ciddi bir lider eksiği var. Kimse sorumluluk almak istemiyor. Sürekli bir 10 ya da 10 buçuk numara arayışları var ama çerçeveyi bulamıyorsanız o zaman 9 numaranız da eksiktir!”
-Tabata’yı nasıl buldunuz? Beşiktaş’ın malum sıkıntılarını giderebilecek mi sizce?
“Tabata iyi bir oyuncu, dün de birşeyler yaptı, yapmaya uğraştı. Ama şimdi Beşiktaş’ın ilacı Tabata mı, derseniz ona yanıt vermek pek kolay değil. Bunu sadece dünkü performansı için değil, geneli için de söylüyorum. Siz sezon başından beri gol sıkıntısı çekiyorsunuz, Şampiyonlar Ligi oynayacaksınız. Ve transfer şansınız da varken gidip bu hakkınızı Tabata’dan yana kullanırsanız burada bizim anlayamadığımız bir parlak fikir var demektir.”
-Bu sonuç M.United maçı öncesinde Beşiktaş’ı nasıl etkiler? Alınması gereken dersler nelerdir?“İlk yapılması gereken, herkesin tüm olumsuzluğa rağmen bu Galatasaray maçını hemen unutması lazım. Şampiyonlar Ligi sınavı var Beşiktaş’ın önünde. Ve bu sadece Beşiktaş’ın değil, ülkenin de maçı. Kartal, derbiyi kazansaydı tabii ki onun vereceği pozitif katkı Beşiktaş için artı değer olacaktı. Ancak bu maçtan gereken dersler alınırsa o da en az bu karşılaşmanın vereceği moral kadar önemlidir. Bir kere Beşiktaş, Manchester United karşısında bu kadar rahat olmaz. Onların karşısında eğer 3 pozisyon buluyorsanız, bunun 1 tanesini atacaksınız. E tabi bir de onların girecekleri var! Yani Beşiktaş’ın hem hücum hem de savunma anlamında kendine bir çeki düzen vermesi lazım. Yoksa büyük hüsran olur.
Zeki Çol- Beşiktaş tepetaklak -Zaman
[page_end]Lige şampiyon olarak başlıyorsun... Daha 5. hafta sonunda liderin 9 puan gerisinde kalıyorsun. Kısırsın, gol atmayı beceremiyorsun. Rakibin maç başı 3 küsur ortalamayla oynuyor, sen 5 maçta 3 golü zor buluyorsun.
Ve ilk derbinde fark yiyorsun. Bir takımın, düşebileceği en vahim durum budur. Sakatın, eksiğin, mazeretin artık kimseyi ilgilendirmiyor. Çünkü futbol oynamıyorsun. En dirençli olduğun maç bu... Onda da hezimeti yaşıyorsun. Çünkü atamıyorsun. Yarıştıklarınla arandaki temel fark da burada... Onlar atıyor. Sen bakıyorsun. Dolayısıyla hayal kırıklığı yaşatmaya devam ediyorsun. O zaman bu yarışın aktörü olamazsın.
Evet, daha sezonun başındayız... Ama Beşiktaş, şimdiden zirvenin çok gerisine düştü. Bu ligde, bugüne dek hiçbir şampiyonun yaşamadığı bir dramı yaşayarak... 5 haftada tepetaklak olarak.
Oyun, erken gelen bir hata golüyle başladı. Bu sezon, kornerleri gol pası gibi kullanan Arda, yine benzerini yaptı. Mustafa ikinci direkte bomboş durumda vurdu ve fileler havalandı.
Burada bir noktanın altını çizeyim. Korner atışlarında direk dibine savunmacı yerleştirmek tamamen kaleci tercihidir. Kaleci, bu tür atışlarda bazen birinci, bazen ikinci, bazen de iki direğe birer arkadaşını yerleştirir ve buna göre duracağı yeri belirler. Bazen ise, "kale bana ait" der ve arkadaşlarından daha aktif savunma yapmalarını ister.
Rüştü, kornerlerde genelde direkleri aldırmayan bir kaleci. Bu, kuşkusuz kendine olan güvenle de ilgili. Ama o güven, dün akşam hem Rüştü hem de takımına pahalıya mal oldu. Savunma da adam paylaşma hatası yapınca G.Saray, umduğundan erken ve umduğundan kolay bir gol buldu.
Beşiktaş, golün şokunu kısa sürede atlattı. Hatta, 12. dakikada beraberlik şansını da yakaladı. Serdar, Yusuf'un soldan ortaladığı topa biraz dikkatli vurabilse golü atacaktı.
Oyunun bu bölümünde dirençli oynar gibi gözükmesine karşın, Denizli'nin oyunu soldan ve Yusuf üzerinden kurma isteğinin oluşturduğu risk, Beşiktaş'ın ilk yarı boyunca yaşadığı handikaptı. Denizli, soldaki İsmail, onun önüne de Yusuf'u koymuştu. Yusuf hücuma dönük oyunda iyiydi. Lakin savunmaya yeterince destek veremeyince, Keita o bölgede sürekli ve hiçbir baskı görmeden topla buluştu. Çoğu kere de birebir kaldığı İsmail'i geçip etkili ortalar yaptı. Kewell son vuruşlarda iyi olabilse Galatasaray, maçı ilk yarıda koparacaktı.
Önde Nihat, orta alanın ortasında Tabata'nın verimsiz kalmaları Denizli'yi ikinci yarıda Fink ile Bobo değişikliği yaparak başlamaya itti. Bu değişikliklerin ardından Beşiktaş, oyunda kontrolü ele aldı. Fink, Ernst ve Ekrem gibi koşan, top kazanan ve iyi mücadele yapan futbolcuların oyuna katkıları artınca, bu defa Yusuf daha aktif olarak devreye girdi. 58. dakikada Serdar'ı pozisyona soktu, 61. dakikada kendisi vurdu, ama Beşiktaş bu ataklarda da beraberliği yakalayamadı. Dahası bir kontratakta golü kalesinde gördü. Baros'un skoru 2-0'a taşımasından sonra Galatasaray iyice rahatladı. Ve yine Baros'un golüyle derbiyi fark yaparak noktaladı. Maç öncesi çoğunluğun favorisi Galatasaray'dı. Beklenen oldu ve Galatasaray, farklı bir skorla kazandı.
Yalçın Dümer- O bir favori! -Fanatik
[page_end]Beklenen olmadı yağış yok. Sarıyer yerle bir, Mecidiyeköy pırıl pırıl. Beklenen olmadı yağış yok. Sarıyer yerle bir, Mecidiyeköy pırıl pırıl. Biri yorgun ama favori, diğeri milli arayı pansuman yapmış kötü gidişe dur demek için bu geceyi beklemiş. Sezonun ilk horoz döğüşü futbol adına ve karşısında ilk defa ciddi bir rakip ev sahibi adına. Ali Sami Yen’de kulakları sağır eden bir kalabalık. Tribünlerin bu sezon özgüveni tam, nasıl olmasın ki? Yetti böyle süslü kelimelerden sonra inelim derbiye ne dersiniz...
Golle başladı akşam, yine duran topun başında Arda, bu kez adres Mustafa Sarp. İlk yarının en elle tutulacak kramponu Sabri ile birlikte yine golü atan isim. Mustafa öyle bir savaştı ki rakibine attığı kafayı bile hakem Bülent Yıldırım minumumla cezalandırdı. Rijkaard derbi falan dinlememiş bugüne kadar nasıl oynamışsa öyle sürmüş takımı. Yine defans dörtlü, yine ön liberolar duble. Arda serbest, Kewell fazla nazik olmasa maçı kopartacak. Keita 10 dakika var 10 dakika beklemede. Baros niyet iyi, heran patlayabilir. Geçelim ikinci 45’e. Doğal olarak saldıran ve bu kez sahanın patronu misafir takım. Dakikalar ilerledikçe yorulan ve pusuya yatmaktan başka çaresi kalmayan Galatasaray. İşte o pusuda bekleyen Floryalılardan bir fısatçılık daha. Bu kez golün adı Baros, arkadan bir daha. Caner’e hoşgeldin.
Galatasaray bu trafikte Beşiktaş’ı yenip kayıpsız geçiyor hem de hiçbir sarı ışığa takılmadan. Tabi bu galibiyette kritik dakikalarda kalesinde devleşen Leo Franco’yu unutmayalım. Arjantinli eldiveni hiç bu kadar konsantre görmemiştik. Beşiktaş’ı da tebrik ediyoruz gerçekten çok iyi mücadele ettiler ama arada kadro olarak beden farkı aleni, yapılacak birşey yok. 5x5 büyük başarı ne diyelim helal olsun sizlere...
Tanju Çolak- Galatasaray'ın en iyisi Rüştü! -Fanatik
[page_end]Sarı-Kırmızılı ekip, sezon başından beri en kötü futbolunu oynadı derbide.
Kral Tanju Çolak, 3 soruda derbideki Galatasaray’ı değerlendirdi.
Sarı-Kırmızılı ekip, sezon başından beri en kötü futbolunu oynadı derbide. Arda, Keita, Kewell yoktu ancak bireysel yeteneklerin çokluğu ve Beşiktaş kalecisi Rüştü’nün büyük hatalarıyla farklı kazanmayı bildi
-Rijkaard bu kez rotasyona gitmedi. Doğru mu yaptı sizce?
Milli takımdan gelenlerin hali ortada. Hiçbir katkıları olmadı takıma. Bugüne kadar gördüğüm en kötü Galatasaray’dı. Arda yok, Keita yok. Kewell çok güçsüz. Mustafa Sarp ileri oynamak yerine, geriye pas yapıyor. Beşiktaş, oynamayan bir Galatasaray yakaladı ama bundan yararlanamadı. Bana göre Galatasaray’ın en iyi oyuncusu, Beşiktaş kalecisi Rüştü’ydü! Galatasaray son 5 maçın en kötü futbolunu oynadı. Çok pas hatası yaptı. Ayhan çok arandı. Ancak hoca işi çok iyi biliyor. İyi oyuncu değişiklikleri yaptı. Varlıklarıyla yoklukları belirsiz Arda ile Keita’yı çıkardı, Elano ve Barış’ı aldı.
-Kader Keita nasıldı derbide?
Keita kendisine oynadı. Takım için oynamadı. Zaman zaman yaptığı çok güzel hareketler vardı. İleri çıkan Sabri’nin kademesine girerek ona yardımcı olmak gibi. Bu, onda alışık olmadığımız bir şeydi ve olumlu not aldı. Bir kez de Hakan Balta’nın kademesine girdi. Ancak ilk geldiği günlerdeki Keita gol attırmak için uğraşıyordu. Bugün ise şova kaçtı. Keita ilk geldiği gibi oynasa, bu takım farklı galip gelirdi.
-Ama Galatasaray farklı kazandı ve 5’te 5 yaptı...
Kötü oynarken de kazanıyorsa eğer, bu büyük kazançtır. Geçen sene genelde sonradan oyuna Ümit Karan-Nonda giriyordu ama gol atamıyordu. Bu sene hocayla birlikte her değişimde bir gol olabiliyor. Girilen pozisyonlar gole çevriliyor. Galatasaray kötü oynadı ama buna rağmen tarihi bir fark kaçtı. İlk golden sonra Beşiktaş’ın gardı düştü, demoralize oldu. 45-65. dakikalar arası Galatasaray oyunda yoktu. Bu anlarda Beşiktaş, Serdar Özkan’la 3 net gol kaçırdı. Mustafa Denizli korkak bir anlayışla çıkmıştı sahaya. Gol ayaklarını yanında oturttu. Galatasaray, kötü oynarken 2. golü buldu. Tabii yine Rüştü’nün hediyesiyle. Rüştü’nün 3 golde de hatası vardı. Galatasaray, dün iyi oynamasa da farklı kazanmasını bildi. Bunda Rüştü kadar, maçın hakeminin de etkisi var. Leo Franco’nun topa elle müdahalesi ceza sahası dışındaydı. Bu da kırmızı kartı gerektiriyordu. Maçın sonucunu iki kaleci belirledi. Beşiktaş kalecisi hatalarıyla, Galatasaray kalecisi kurtarışlarıyla geceye damgalarını vurdu.
Turgay Şeren- G.Saray süper Rüştü'yü tanıyamadım... -Akşam
[page_end] Galatasaray çok güzel bir ekip kurdu. Bunu görmemek, anlamamak büyük hata olur. Kaleci Franco, yavaş yavaş ısınıyor. Onu hava toplarında eski maçlarına oranla biraz zayıf bulmuştum ama dün akşam bayağı iyi oynadı. Galatasaray'ın yıldızı Sabri'ydi. Bir defans oyuncusu bu kadar iyi oynar, bu kadar takımına faydalı olur. Hücumda bakıyorsunuz Sabri, kısa süre sonra Sabri uçmuş gelmiş yerinde rakip bekliyor. Aferin Sabri hep böyle olmalısın...
Emre Aşık, her an hazır. Dün akşam hiç hata yapmadı. Zaten Galatasaray defansı Hakan Balta'da dahil fevkalade iyi işler yaptılar. Forvette Keita, al da at dercesine Kewell'a iki net gollük pas verdi. Ama Kewell birini sol ayağıyla, diğerini kafayla auta attı. Arda, kötü gecelerinden birindeydi. Zaten milli maçta da bildiğimiz Arda değildi. Çok yorgundu, hareketleri çok ağırlaşmış aman dikkat Arda...
Galatasaray'ın orta sahasında Mehmet Topal ve Mustafa Sarp, çok iyiydiler. Zaten Beşiktaş diye bir takım karşılarında olmayınca, tüm Galatasaraylı futbolcular sahada yıldızlaştı. Baros da dahil Keita da dahil.. Hatta sonradan oyuna giren Elano'da.. Elano, nefis bir pas verdi Baros'a, o topu kendi de kullanabilirdi. Ama o Baros'u tercih etti, Baros da Galatasaray'ın üçüncü golünü attı.
Beşiktaş defansında şu iyiydi bu iyiydi diyemezsiniz.. Rüştü öylesine hatalı iki gol yedi ki, ona hiç yakışmadı. Zaten ben dün akşam Rüştü'yü tanıyamadım. Hatırlarsanız ben onu hep överim. Rüştü için 'Türkiye'de değil, Avrupa'da sayılı kalecidir' derim. Ama gel sen şimdi dün akşam Rüştü'nün yediği golleri örtbas etmeye çalış. Bunun imkanı yok.. Mustafa Denizli ne yapıyor onu da anlamak zor. Muazzam para verilip alınan Tabata ve Nihat, ikinci yarıda soyunma odasında kaldılar. Onlar oynayacak ki Beşiktaş başarı kazanacak Mustafa.. Maçtan oyuncu çıkartmak çok kolay, ama sen Tabata ve Nihat'ı forma sokarak Beşiktaş'ı güçlendirmeye baksana.. Serdar Özkan'a iki gol pozisyonu geldi. Atmak zor değildi doğrusu.. Kaptan bandı kolunda olan Serdar Özkan iki topu da dışarı attı. Galatasaray süperdi dedik. Ya Rüştü'ye ne demeli!