Yazarlar Fenerbahçe için ne yazdı
F.Bahçe eksiklerine rağmen Avrupa Liga mücadelesinde Steaua Bükreş deplasmanında kazandı... Kritik galibiyet için spor yorumcuları şunları yazdı...
Rıdvan Dilmen -Turu Garantiledi mi?- Milliyet
Açıkcası ben Fenerbahçe’nin Galatasaray derbisi öncesi Steaua Bükreş maçına bu kadar konsantre olacağını tahmin etmiyordum. Hakikaten de teknik kadro ve oyuncuları kutlamak lazım.
İyi oynarsın, kötü oynarsın ancak bu maçlarda en büyük problem her zaman için konsantrasyon eksikliği olur. Hem maçın deplasmanda oynanması, hafta sonu Galatasaray sınavı, kötü zemin şartları rakibin son şansı... Bunların hepsini üst üste koyduğunuzda kaybetme ihtimali yüksekti aslında Fenerbahçe’nin. Bana öyle geldi. Ama beni şaşırttılar. Olumlu yönde tabii... Keşke hep böyle şaşırsam...
Hakikaten de iki takım arasında ciddi bir kalite farkı vardı. Fenerbahçe daha 1. dakikadan itibaren yüksek tempo, yüksek konsantrasyon ve yüksek mücadele gücü ile oynadı. Kaleci Volkan’dan en uçtaki Kazım’a kadar herkes arzulu ve iştahlıydı. Arzulu olduğu kadar da hücum organizasyonlarında sakin ve hızlıydı. Hem sakin, hem hızlı nasıl oluyor diye soracaksınız mutlaka. Kötü zeminde ayağa ve öne oynayarak, tehlikeli bölgede ise çabuklaşarak derim. Golde olduğu gibi.
Bu sonuçtan sonra Fenerbahçe turu hemen hemen garantiye aldı sayılır. Elemelere sıfır puanla başlayıp üst üste iki deplasmandan üç puan çıkarmak doğrusu Fenerbahçe’ye yakıştı.
Emre Belözoğlu muhteşem bir sezon geçiriyor. Kaptan Alex de Souza’nın yokluğunda takımın liderliğini eline aldı. Fenerbahçe’nin attığı gol ise müthiş bir varyasyon sonucunda geldi. Ayağa çabuk oynayıp ikiye birlerle ceza alanına yaklaştılar. En son savunmanın bek oyuncusu hücumda topla buluştu. Forvetin sağında oynayan futbolcu ise golü yaptı. Hakikaten ders niteliğinde bir organizasyondu. Fenerbahçe bu maçı sonuna kadar hak etti. Ve sonuçta da istediğini alarak dönüyor.
Son bir paragraf da Özer Hurmacı için açalım. Fenerbahçe forması ile uzun bir sakatlık dönemi sonrası ilk kez ilk 11’de mücadele etti. Bu hiç de kolay değildir. Fortis Türkiye Kupası ve UEFA Avrupa Ligi maçlarında devamlı oynayarak temposunu artıracaktır. Kumaşı bayağı iyi bir oyuncu. Fizik olarak da güçlendiğinde Fenerbahçe’ye çok yarar sağlayacaktır.
Ömer Üründül -Önemli Bir Zafer- Sabah
[page_end] Ömer Üründül -Önemli bir zafer
Fenerbahçe dün gece Romanya deplasmanında aldığı 3 puanla kötü başladığı grubunda ikinci tura çıkmak için büyük avantaj yakaladı. Steaua Bükreş eski gücünden çok şey kaybetmiş, Romen ekolünün alışılmış saha içi organizasyonundan eser kalmamış, sadece iyi niyetle mücadele eden bir takım kimliğine bürünmüş.
Böyle bir rakip karşısında Fenerbahçe ilk yarıda oyuna hükmeden taraftı. Ancak ayağa paslarla başlayan hücum girişimleri bir türlü olgunlaşamıyordu. Tabii ki bunun birçok nedeni vardı. Kazım santrfor oynamasını bilmiyor, Özer iyi niyetle bir şeyler yapmaya çalışıyor ama doğal olarak hem maç eksikliğinden hem de arkadaşlarını yeterince tanımadığından uyum sorunu yaşıyordu.
Orta sahanın kenarları defansif-ofansif çalışmıyordu. Mehmet Topuz basit oynamıyor, geriye de gerekli yardımı yapmıyordu. Sadece fırsat bulup şut atma savaşındaydı. Santos ise fiziki güçsüzlükten adeta durarak oynuyordu. Böyle bir tabloda doğal olarak planlı-programlı ataklarla üretkenlik sağlamak mümkün değildi. Bu yüzden ilk yarıda bulunan 4 pozisyondan hiç biri hazırlanmış değildi.
BİR YAPTILAR, PİR YAPTILAR
İkinci yarıya ilk devrenin aksine Steaua hızlı başladı ve tehlikeli ataklar geliştirdi. Bu arada Gökhan Gönül ve kaleci Volkan iki çok net golü önlediler. Bunun ardından da Fenerbahçe 90 dakikanın içinde bir kere yaptığı, başlangıcında Özer'in imzası bulunan çok iyi bir organizasyonla golü buldu.
Bu golden sonra da Steaua Bükreş yine tempoyu yükselterek Fenerbahçe kalesinde baskı kurdu. Vederson oyuna girip rakibin etkili çalıştırdığı sağ kulvarda Roberto Carlos'a yardım edince, Steaua Bükreş'in bu kulvardan denediği arka arkaya tehlikeli bindirmeler de engellendi.
Son bölümde Fenerbahçe ayağa paslarla tempoyu istediği gibi ayarlayıp sahadan önemli bir galibiyetle ayrıldı. Fenerbahçe takım olarak iyi bir görüntü verdi. Gökhan Gönül ise sahanın en iyi ismiydi.
Gürcan Bilgiç -Bu mudur? Budur...- Sabah
[page_end] Bu mudur? Budur...
Bu sezonun en iyi Fenerbahçe'sini izledik Bükreş'te. Sekizlik seriler de dahil olmak üzere, kalemimizi yıpratan kelimelerimizin artık tükendiğini ve yeniden tekrarlanmamak üzere rafa kaldırıldığını umarak, bu 90 dakikanın keyfini çıkarmak gerekir. Gaziantep'te "alextrikleri" kesilmiş Fenerbahçe'nin "takımcık" haline geldiğini gördükten sonra, bu maçın "halüsinasyon" kıvamından çıkmaması için duacıydık. Güiza'dan sonra, Semih'in de "kervan" yolcusu olması, Kazım'ı "mecburi" santrfora itmişti.
Daum, Gaziantep'teki "mantık" yanlışlarından arındığını Özer Hurmacı'yı forvet arkasına, Mehmet Topuz'u da sağ kanada atarak gösterdi bizlere. Emre Belözoğlu klasik pas örgüsünde kendine "verdiği; aldığından yüksek" bir partner bulmuştu. Top Fenerbahçeli ayaklarda kendine yol ararken, Romenlere beklemekten başka bir şey kalmadı. Sahalarında kontratağa mecbur kalmışlar, Avrupa Ligi'nde daha gol görmemiş kalelerine ve kalecilerine sahip çıkmaya çalışıyorlardı.
Özer neredeyse tüm takımı oyunda tuttu. Yaklaştığı her arkadaşını topun sıcaklığı ile tanıştırıp, dakikalar geçtikçe Kazım ile bağlantısını da güçlendirdi. Böylesine uzun bir aradan sonra, tüm gözlerin üzerinde olduğunu bilerek, maç kondisyonu olmadan kusursuzluğu kovalamak kolay değil. 71'de tabela kendisi için kalktığında Daum'a kızamadık. 1-0'ı korumak istemesi de doğaldı, yorulmaya başlayan oyuncusunu korumak istemesi de. Ama bu çengeli Santos ve Mehmet Topuz için tozlandırması da anlaşılmazlar arasında... Gökhan Gönül'ün Steaua'nun derinlemesine kullandığı toplardaki müthiş becerisini ve Volkan Demirel'in yükselen formunu da belirtmemiz gerekir. Tüm takım sadece rakiple değil, Bilica'nın asistleriyle de uğraşmak zorundaydılar.
KIYMETİNİ İYİ BİLMELİ
Klasik santrforsuz oynamalarına, Alex'den mahrum olmalarına rağmen, böylesine bol ve net pozisyon buldukları başka maç yok arkalarında.
Rakibe önde basıp, hataya zorlayıp, baskın hücumlar yaptıkları maç da yok. Sanki bir mahalle maçında, topun sahibi olan tüccar çocuğu gibi davranmasına rağmen Kazım'a da zorla gol attırdılar. Bu tempo ve verim içinde, önümüzdeki iki gün içinde Alex'in garanti oynayacağını, Güiza ve Semih'in de hızla iyileştiğini belirten haberler okuyabilirsiniz. Eğer Daum takım içinde rekabeti yaşatacaksa, bu maçın kıymetini iyi bilmeli.
Erman Toroğlu -Ben Gole Bakarım- Hürriyet
[page_end] Erman Toroğlu -Ben gole bakarım
İKİ İstanbul, iki Bükreş’i yendi. Seneler geçtikçe şekiller de değişiyor. Bizim futbolculuk dönemimizde, kasık sakatlıklarında Bükreş’e gidilir orada tedavi olunurdu. Şimdilerde biz onları tedavi ediyoruz. Dün akşam görüldüğü gibi. Pansuman da yapıyoruz, ameliyat da.
Fenerbahçe takımı büyük transferler yapıyor veya öyle söylüyorlar. Güiza yok, santrforsuz kalıyorlar. Semih belli bir kapasitede santrfor. Eğer Avrupa’da kafaya oynayacaksan F.Bahçe’nin forvete en az iki adam daha alması gerekir. İki maçı arka arkaya seyrettim. Kazım Kazım yoklukta santrfor oynadı. Oynamaz mı, oynar. Hem de iyi işler yapar. İki senedir de bu işi yapabilecek bir adam olduğunu defalarca anlattım. Ama Kazım öncelikle santrfor mu? Değil.
Ali Sami Yen’e dönüyorsunuz, sağda Keita var, ortada Nonda, solda Kewell. Kenara bakıyorsunuz. Baros var. Hatta forvette kullanacağın Arda da oturuyor. Bu kadar isme karşılık F.Bahçe’de hücumda Güiza’yı sayıyorsunuz. Bir de Alex’i. Yüzde 50 de Semih.
G.Saray’ın golleri
İki maçı da seyrettik. Hangisinden keyif aldınız? G.Saray’ın oynadığı maçtan. Sezon başından beri ısrarla iddia ediyorum ki, bir spor seyircisi olsam takım tutmasam bilet alıp G.Saray maçına giderim. Neden? Çünkü G.Saray maçlarında hem görsel güzellik var, hem de gol. Hem rakip kaleye, hem de kendi kalesine. O beni ilgilendirmiyor. Ben madem seyirciyim, gole bakarım. G.Saray taraftarına sorarsanız korku filmi gibi seyrediyorlar. Sarı kırmızılılar atıyorlar ama mutlak da yiyorlar.
Alex yoksa F.Bahçe’de görsellik de kayboluyor. Aslında şöyle bir baktığımızda seyirci olarak bir maça gittiğinizde topun Alex’e, Keita’ya, oynarsa Yattara’ya gelmesini istiyorsunuz. Yattara saha yerine Bodrum gecelerinde oynamayı daha fazla seviyor.
Asıl iş şimdi başlıyor
F.Bahçe maçının hakemi kötüydü. G.Saray’ınki fena değil. Özer Hurmacı iyi transfer. Daum kullanabilirse çok yararlı olur. Daum onu zamanında oyundan aldı. Çünkü bacaklarına kramp girmeye başlamıştı. Daum’un Uğur’dan hala faydalanmaması enteresan. Bence yanlış yapıyor.
Mustafa Sarp, “Ben çok iyi oldum. Her şeyi yapabilirim” havasında artık ama benden ona tavsiye; “işçisin sen işçi kal.” Başka işlere karışma.
G.Saray’da Aydın’ın mutlak suretle daha fazla rol alması lazım. Çünkü değişik bir oyuncu. Civciv mi çıkarır, kuş mu çıkarır belli değil. Elano’nun da artık sahne alması gerekir.
Şu gözüküyor ki, F.Bahçe de G.Saray da bir üst tura çıkacaklar. Zaten esas mücadele de ondan sonra başlayacak. Çünkü aralarına Şampiyonlar Ligi’nden gelecekler de katılacak.
Ercan Saatçi -Dos Santos'un Kıyağı- Hürriyet
[page_end] Ercan Saatçi -Dos Santos’un kıyağı...
ÖYLE iki pozisyon vardı ki... Hani, ‘‘Atamayanı döverler’’ derler ya, tam da o cinsten...
Yazıya böyle başladım çünkü; Bükreş karşısına santraforsuz çıkan bir Fenerbahçe için kolay yakalanamayacak iki pozisyonda da Santos topu boş kaleye gönderemedi. Ve kaçırdığı o iki net gol pozisyonu belki de maçın kaderini belirleyecekti... Oysa biz Santos’u hep dört kişiyi çalımlayıp attığı o şık golün adamı olarak görüyor ve bekliyoruz...
Maçın genel anlamdaki temposuna gelince;
Özer Hurmacı’nın en büyük özelliği nedir?
İleri uçtaki forvet oyuncularına çok iyi toplar indirir.
Peki dün ileri uçta hangi oyuncular vardı?.
Sadece Kazım...
Ne yazık ki Özer’in ilk kez 11 şansı bulduğu takımında forvet oyuncuları yoktu.
Buna rağmen Fenerbahçe oynadığı beraberlik formüllü sistemini iyi uyguladı.
Volkan’ın kurtarışları, Baroni’nin performansı, Emre’nin liderliği, Özer’in Daum’a “ben de varım” mesajı ve Kazım’ın yumuşak dokunuşu, Fenerbahçe’ye galibiyeti getirdi...
Bükreş’ten yedi not
BİR: Yıldırım Demirören’in ısrarına rağmen dün Beşiktaş maçını izlemeden Wolfsburg’dan dönen Cihan Kamer, dün maçı yönetim kurulu üyeleri ve misafirlerle birlikte izledi. En önemli misafir, Fenerbahçe’yi desteklemeye gelen Yıldırım Demirören’di.
İKİ: Steaua Başkanı Gigi Becali, kendisine muhalefet eden iki bin kişilik taraftar grubunun stada girmemesi için bilet fiyatlarına zam yaptı. Ancak bu zam diğer taraftarların da maça gelmemesinde etkili oldu.
ÜÇ: Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım uzun zamandır ilk kez takımını yalnız bırakarak Bükreş’e gelmedi...
DÖRT: Maçı televizyondan anlatan spor spikeri Emre Tilev, Steaua’lu oyuncu Dayro Moreno’nun ismini maç boyunca, Bir zamanların İzmir’de yaşayan ünlü romantik şarkıcısı Dario Moreno’yla karıştırdı.
BEŞ: Bükreş sokaklarında adeta Kadıköy rüzgarı esdi... Maçı izlemek için Bükreş’e gelen Fenerbahçe taraftarları, Casino’larda şanslarını denemeyi de ihmal etmedi...
ALTI: Daum ve tercümanı soyunma odasında fazla oyalanınca, maça geç kaldılar. Bu nedenle Steaua kalesinin arkasından dolanarak kulübeye gitmek zorunda kaldılar...
YEDİ: Fenerbahçe’nin tek golünü atan Colin Kazım, 78. dakikada Fenerbahçe taraftarının oturduğu tribünlere giderek elleriyle alkış tuttu ve tezaruhata davet etti...
Tunju Çolak -Golcü Yoksa- Fanatik
[page_end] Tanju Çolak -Golcü yoksa!
Maça iyi başlayan ve oyunun her bölümünde kontrolü elinde tutan takım Fenerbahçe idi. Steaua Bükreş takımı beklentilerimden çok uzaktı. Ne mücadele güçleri var ne de üst düzey pas yapabiliyorlar. Bir tek kaleci Zapata, diğerleri Türkiye'de forma giyemez.
Maça iyi başlayan ve oyunun her bölümünde kontrolü elinde tutan takım Fenerbahçe idi. Steaua Bükreş takımı beklentilerimden çok uzaktı. Ne mücadele güçleri var ne de üst düzey pas yapabiliyorlar. Bir tek kaleci Zapata, diğerleri Türkiye’de forma giyemez.
Dos Santos kaçırdıklarını atsa ilk yarı skor 3-0 olurdu. Orta alanda Cristian hariç, Emre, Topuz, Hurmacı iyi oynadılar. Nitekim Emre-Hurmacı-Carlos pas üçgeninde, bu güzelliğe son noktayı koyan Kazım’ın golü kaçan gollerden sonra bize ‘oh be’ dedirtti.
Golden sonra kendi alanına çekilme hastalığı sürüyor. Bu da Fenerbahçe’nin Bükreş takımına 3 net gol pozisyonu vermesine sebep oldu. Daum hâlâ buna çare bulamadı.
Defansta Lugano ve Bilica inanılmaz hatalar yaptılar. Ne adama yakınlıkları, ne de kademe anlayışları iyiydi. Allah’tan Volkan gole izin vermedi. Hafta sonundaki derbide bu zaaflar her iki takımın da handikapı. Çok gollü bir derbinin bizi bekliyor olması kaçınılmaz.
Maçın hakemi McDonald hem tarafsız maç yönetimi, hem de pozisyonlara yakın olması sebebiyle beğeniyi hak etti.
Bu maçın bize verdiği en büyük ders ise; takımda golcü oyuncu kimliğinde kimse olmayınca golü bulmakta her geçen dakika zorlanıyorsunuz. Alex, Güiza ve Semih gibi golcü oyuncuların takımda eksiklikleri ciddi anlamda hissedildi.
O yüzden dünyada, futbolda istatistiğin tek geçmediği oyuncular golcülerdir. Maç boyunca aksiyon sayıları ve yaptıkları teknik hareketler çok az olsa da bir golle her şeyi unuttururlar.
Selim Soydan -Alex'i Aradım- Vatan
[page_end] Selim Soydan -Alex’i aradım..
F.BAHÇE dün gece Bükreş’te ismi büyük ama oynadığı futbol çok küçük olan bir takımla karşılaştı. Sarı-lacivertlilerin çok temposuz başladığı maçta aklımda kalanlardan ilk isim Bilica...O hâlâ Sivas’ta oynadığını sanıyor. Ayağında lüzumsuz top tutmasından dolayı çok top kaybetti ve bu toplar da F.Bahçe kalesinde için hem ilk yarının başında hem de sonunda çok büyük tehlike yarattı. Daum’un mutlaka Bilica’yı uyarması, kulağını çekmesi gerekiyor. Yoksa her forvet Steau’nunkiler gibi beceriksiz olmaz.
DİĞER isimler ise Emre ve Gökhan. Allah nazardan saklasın ikisini de. Topla buluştukları zaman ne yapacaklarını, nereye pas atacaklarını, topu nerede tutacaklarını biliyorlar. Dün çok faydalı oynadılar. Onların bu tempolu ve kontrollü oyunu sayesinde F.Bahçe ayakta kaldı.
AKLIMDA kalanlar bölümünde Santos’a ayrı bir paragraf açmak lazım. Dün iyi mi oynadı, kötü mü açıkçası karar veremedim. Ancak ilk yarıda arka arkaya öylesine iki gol kaçırdı ki inanılacak gibi değildi. Onda bir düşüş olduğu gerçek. Kaçırdıklarından birini atabilseydi, derbiye olağanüstü bir moralle çıkardı...
KAZIM FORVET OYNASIN
İLK yarı temposuzdu, ikinci yarı ise kalecilerin iyi oynadığı bölümdü. Hem Steau Bükreş’in kalecisi Zapata oyunu çok iyi takip etti ve F.Bahçe’nin gollük pozisyonlarını engelledi, hem de Volkan çok iyi oynayarak maçı F.Bahçe adına kurtaran adam oldu. Maçın tek golünü, Carlos’un çok ustaca sol ayağının içiyle kestiği topu iyi takip ederek atan Kazım, ortada oynarsa kanattaki Kazım’dan daha çok faydalı olacak. Fiziğiyle oynayan bir oyuncu olduğu için dün bu tip topları çok daha rahat götürdü. Oysa aynı Kazım kanatta oynadığı dönem sıkışıp kalıyor.
BEN F.Bahçe galip geldiği halde yine Alex’i aradım. Çünkü o öyle bir oyuncu ki, hem oyunu dengeliyor hem de çözüyor. Dün ilk defa F.Bahçe 11’inde sahaya çıkan Özer hakkındaki kanaatime gelince; topla çok rahat bir oyuncu. Çok koşuyor ve doğru yerlere yapıyor bu koşuları. Ayrıca topsuz oyunda da bulunan bir oyuncu. Ama G.Saray maçı için şunu söyleyebilirim; futbolda kimin ne zaman ve nasıl kazanacağı hiç belli olmaz. Bu nedenle dünkü maçtan derbi için bir yorum getirmek zor..
Semih Yuvakuran- Fenerbahçe Rahat Kazandı -Zaman
[page_end] Semih Yuvakuran- Fenerbahçe Rahat Kazandı
Kendi evinde çok zor kaybeden Steaua Bükreş deplasmanına eksiklerle gelen F.Bahçe'nin en büyük sıkıntısı Alex'in olmayışıydı.
Semih ve Güiza'nın da yokluğunda ileri uçta Kazım forma giydi. Büyük umutlarla alınan, gelecekte F.Bahçe ve Milli Takım'a çok şeyler kazandıracak Özer'i de izleme şansı buldu Sarı-Lacivertli futbolseverler.
Temsilcimiz, mücadeleye rahat başladı. Steaua, oyunu kendi sahasında kabul etti. F.Bahçe kalesini kontratakla zorlamaya çalıştılar. F.Bahçe, 29. dakikada Kazım ve Santos'la rakibine ilk tehlikeyi yaşattı. Dos Santos, biraz daha iyi vursa takımını öne geçirebilirdi. Ardından yapılan çok iyi preste topu kapan F.Bahçe, Mehmet Topuz'la yine gole yaklaştı. Kanarya, karşılaşmanın hemen başında oyuna ağırlığını koydu. Ancak ilk 30 dakikada 4 net gol pozisyonunu kaçırdı. Steaua'nın ise tek bir atağını göremedik.
Fenerbahçe, Gaziantepspor yenilgisinden büyük dersler almış. Aslında Steaua'yı da çok daha iyi bekliyordum. Bizim futbol oynadığımız dönemdeki gibi yetenekli oyunculara sahip değiller. Nerede o Hagi'ler, Lacatus'lar, Popescu'lar... Steaua Bükreş, F.Bahçe'nin rakibi olamazdı, sonuç da bunu tescilledi.
Emre'ye özel bir paragraf açmak gerekiyor. Onun mücadelesini ve futbolunu seyretmekten büyük keyif alıyorum. Her geçen gün F.Bahçe'nin vazgeçilmezi oluyor. Baroni, Bilica, Volkan ve Gökhan Gönül'ün çabasını görmezlikten gelmek mümkün değil. Roberto Carlos'u unutmayalım. Tecrübesini dün akşam da konuşturdu. Özer ise büyük kazanç. Takıma alıştığında ondan da çok söz edeceğiz. F.Bahçe, 50. dakikaya kadar rahat giden maçı az daha zora sokuyordu. Steaua'nın iki pozisyonunda sıkıntılı anlar yaşadılar. Bu bölümlerde kalesinde devleşen Volkan'ı kutlamak gerekiyor. Çünkü Steaua'nın ataklarının hemen ardından Emre, Özer ve Roberto Carlos'un paslaşmasıyla Kazım'ın golü geldi. Gol çalışılmıştı, adeta iyi bir dersti.
Başka bir hususa daha dikkat çekmek istiyorum. Korkan adamın barajda ne işi var? Fenerbahçeli oyuncular, Gaziantep maçındaki frikik golünü çabuk unuttu herhalde. Hoplayıp zıplarsanız ve barajı bozarsanız daha çok goller yersiniz, benden hatırlatması. Sonuçta maça aslarından yoksun çıkan Fenerbahçe, Steaua önünde gösterdiği mücadele ile rahat kazandı. Şimdi gözler Galatasaray derbisine çevrildi. Pazar günü bizleri güzel bir maç bekliyor..
Alaattin Metin -Sakatlık olmasa böyle olmazdı- Akşam
[page_end] Alaattin Metin -Sakatlık olmasa böyle olmazdı
Steaua Bükreş'in sahibi Becali 'Kulüp de benim, stat da' diyerek kendisine karşı olan 7 bin taraftarı maça sokmadı.
Dedektif gibi çalışarak tribün görüntüleriyle tespit ettiği isimlerini kulübün sitesine yazdı. Maç biletlerini de 'Ne olur ne olmaz, onlar alırlarsa' diyerek 'Kendi adamlarına verip' üzerine isimlerini yazdırdı. Kapıda da kaçan olmasın diye nüfus kağıtlarıyla kontrol ettirdi.
Sakatlığın hayırlısı olmaz ama Semih'in oynamaması Özer'e yaradı. Semih de Lugano gibi 'oynarım' dese Özer yine yedek kulübesine oturacaktı. O sakatlık Kazım'a da yaradı. Herkesin daha iyi oynar dediği yerde santrforda şans buldu. Yoksa yine Gökhan'ın önünde kanatta oynayıp saç baş yolduracaktı.
Özer konuşulduğu kadar varmış. Alex'in rolünü, top kazanma, pres yapma, hücuma destek verme görevini iyi yaptı. Mehmet Topuz da kanatta daha hareketliydi. Kazım gibi geriye oynamadığı için oyuna tempo getirdi. Alex gelince Fenerbahçe'nin kanatları Topuz ve Özer ile çok farklı olur. Çıkar Kazım'ı koy Güiza'yı, gerçek takımı seyret.
Brezilya milli takımında sol bek, Fenerbahçe'de hücumcu olan Santos'un kafası karıştı. Güçsüz ve isteksiz. Böyle giderse Fenerbahçe'de değil Brezilya'da da forma bulamaz. Kazım santrforda takım için en azından daha yararlı. Frikik ve penaltı yaptırma özelliği var. Toplara da iyi vuruyor. Pivotluk da yapıyor. Attığı gol diri kalmasının ürünüdür. Ancak Güiza ve Semih varken oynaması zor.
Maç öncesi bir puan hesapları yapan Fenerbahçe akıllı ve kaliteli futboluyla 3 puanı alarak grubunda lider oldu. Ben Emre ve Gökhan'a bayıldım. Emre takımı orta sahada muhteşem yönetti, Gökhan tam bir cengaverdi. Tabi Özer de. Daum'un bundan sonraki işi daha da zor. Zorla formayı alan Özer'i kulübede zor oturtur.
Selçuk Yula -Gidilen Yol İyi- Takvim
[page_end] Selçuk Yula -Gidilen yol iyi
F.Bahçe'nin ilk 45 dakikada mükemmel oynadığı futbolla sonuca gitmesi gerekirken, maçı böyle uzatması hepimizi heyecanlandırdı. Aslında hiç gerek yoktu. Bu kadar eksiğe rağmen Steaua Bükreş'i böylesine sollamak herhalde önemli bir iş olsa gerek. İlk devre Santos'un boş kaleye kaçırdıkları Topuz'un Emre'nin Kazım'ın vurdukları mucizevi bir şekilde gol olmazken bizim kaleci Volkan'ın eline doğru dürüst top değmedi bile...
Yani Bükreş'de resmen Kadıköy'de F.Bahçe'nin karşısında oynayan zayıf bir Anadolu takımı görüntüsünde olan Bükreş, 0-0 ile soyunma odasına girdi.
2. devreye hadlerini bilerek başladılar ve savunma yaparak kontra ataktan golü aradılar. Bunda da başarılı oldular. Direkten dönen topları bile vardı. Ama F.Bahçe'nin bu açıkları vermesi anlamsızdı. Neticede deplasmandasın ve rakibinin 1 puan üstündesin. Maç berabere bitse de avantajlı olan taraf sensin. Bu tuzağa düşmek gereksizdi. Ama yine de atılış olmasa da yapılış bakımından mükemmel bir gol ile F.Bahçe, Avrupa'daki bence ilk sınavını geçmiş oldu. Yani gruptan çıkacak takımın biri biziz. Golün atılışı olarak derken 5 tek pasla atılan golden bahsediyorum. Bu da Fenerbahçe'nin teknik ayaklarının özelliğini gösterir.
Daum, Güiza ve Semih'in yokluğunda forvetsiz kaldı ama Kazım bu boşluğu çok iyi doldurdu. Yaptığı işler dolu doludu attığı golle de 3 puanı getiren adam oldu. Bir de ilk defa oynayan Özer var. O da atılan golde asisti yapan Carlos'a verdiği mükemmel topuk pasıyla 'Ben de burdayım, beni kimse unutmassın' diye adeta bağırdı. Her kafadan bir ses çıkıyor ama herkes şunu bilsin ki kimse geçen seneki Fenerbahçe'yi beklemesin, Fenerbahçe bu sene çok ama çok farklı oldu.
Ziya Şengül -Santos kaçırdı Kazım yakaladı- Star
[page_end] Ziya Şengül -Santos kaçırdı Kazım yakaladı
Rumen futbolunun en büyük yıldızlarını yetiştiren Steaua Bükreş “ahı gitmiş vahı kalmış” bir hale dönüşmüş, evinde Fenerbahçe’yi ağırlamaya çalışıyordu. Maçın ilk yarısında pek keyif aldığımı söyleyemem. Fenerbahçe kendi yarı alanında hani mahalle ağzı ile “al gülüm ver gülüm” paslarıyla Mehter Takımı gibi, iki ileri bir geri oynarken iki tane net gol pozisyonu buldu. Brezilya Milli Takımı’nın futbolcusu olan Santos boş kaleye iki tane gol kaçıran adam olurken, hiç de şaşırmadım. Kızdım, öfkelendim, hızımı alamayıp yuh bile çektim! “Bu golleri atamazsa hangilerini atar?” diye kendi kendime düşünür oldum.
Özer tam takıma ısınacak ve iyi de futbol sergilerken, “Neden Özer?” diye Daum’a sormak isterim. Yok muydu onun yerine alınacak başkası? En azından kaçırdığı gollerle moralini yitirmiş Santos’u kenara alıp, Vederson’u oyuna sokabilirdi.
Gökhan Gönül’ü kutlar, yanında Emre ve Kazım’a alkış tutarım. Kazım, nokta santrfor oynarken, topu hep kontrolde tutan, arkadaşlarına top indiren ve rakip kaleye sert şutlar atan oldu. Bir de Fenerbahçe’yi grubunda zirveye taşıyan golü atmasıyla, beklenenin üzerinde görüntü verdi. Emre’nin Özer’e, onun Carlos Ağabey’e ve Sambacı’nın da gol pasını Kazım’a vermesi, sonuçta Fener’in golü bulması, genç futbolculara ders niteliğindeydi.
Bilica iyi oyuncu... Evet, takıma da yararlı. Ama o kadar gereksiz risklere giriyor ki, neredeyse takımını yakan top haline geliyor. Daum kulağını çeksin, babasının çiftliğindeki gibi oynayamayacağını ve Fenerbahçe’de forma giydiğini söylesin!
Steaua’nın bir şutunu Volkan mükemmel engellerken bir topları da direkten döndü. Başka da net pozisyonları yoktu. Santos iki net gol kaçırdı, Kazım bir gol attı ve Fener, 3 puanı alıp evine dönmüş oldu.
Hakkı Yalçın -Estetik ve matematik- Takvim
[page_end] Hakkı Yalçın -Estetik ve matematik
Fenerbahçe, gruptaki en zor maçını kalitesiyle kazanırken.
Bu galibiyetle, gruptan çıkmanın biletini de aldı.
Galatasaray maçı düşüncesinin, Fenerbahçeli futbolcuların bir adım geri çekilme sebebi olacağını düşünmüştüm. Berbat bir zemin ve sert faulleri olan bir rakip vardı çünkü.
İlk yarıda, pozisyona giren, oyunu rakip alana yığan, kendinden emin bir Fenerbahçe gördüm. Ayağa paslar, yardımlaşma ve Emre ile Cristian'ın kademeli yönetmenliği vardı.
Fenerbahçe'de santrfor yokluğunu hissettirmemeye çalışan bir hücum anlayışı izledik.
Mehmet Topuz ve Özer uzak şutlarla bu eksikliği örtbas ederken, Kazım yıpratıcı yanıyla öne çıktı.
Kazım, futbol oynamayı düşündüğü zaman rakip alanda etkili, sorumsuzluğun çekim alanına girdiği zaman, Fenerbahçe için tehlikeli.
Maçın 26. dakikasında Kazım'ın yarattığı bir pozisyon var.
Üç kere gol olmalıydı. Kazım ve Mehmet Topuz'un vuruşlarında kaleci şanslıydı ama Santos'un boş kaleye vuruşu beceriksizlikti. Santos, pozisyona girişleri için aldığı övgüleri, kaçırdıklarıyla iade etti.
İkinci yarı daha kıran kıranaydı.
Fenerbahçe harika bir hücum organizasyonda golü de buldu. Ama bir yanı maçı koparmış hissi verirken, öte yanı, rakibe çok pozisyon verdi.
Dün gecenin işaret edilecek yanı varsa, Fenerbahçe defansıydı zaten.
Bu hataların, dünkü maçta zaman zaman "Suni bir denge unsuru" yarattığını söyleyelim.
Ama gelecek maçlar için berbat sinyaller olduğunu işaret edelim.
Dünkü Fenerbahçe'nin en keskin yanı Kazım'dı, en olgun yanı Cristian.
Sahadaki en yaratıcı adam Emre, dün yine, en çok faul yapılan isimdi.
Emre'nin ayaklarına "pozisyonların ışık yolu" dersek, hem alkış tutmuş oluruz, hem de sadeliğine renk bulaştırmış sayılırız.
Gecenin emekçisi kimdi derseniz, birkaç maçlık durgunluğunu unutturan Gökhan Gönül derim.
Bu emek tarlasında, onca eksikle görkemli bir futbol beklemek, insafsızlık olur. Böyle gecelerde galibiyetlerin estetik yanını aramak yerine, matematik yanına bakmak daha mantıklı.
Puan cetveli de bunu gösteriyor zaten.
Ali Sami Alkış -6-0 olacakken, niye 1-0 oldu?- Star
[page_end] Ali Sami Alkış -6-0 olacakken, niye 1-0 oldu?
Fenerbahçe Kulübü, Fenerbahçe olalı; 100 küsur yıllık tarihi içinde, hiçbir Avrupa takımına karşı üst üste 10 kez pozisyona girip 7 mutlak fırsat yaratamamıştı... Üstelik, ilk yarıdaki bu seri ataklarının arasına, rakibin tek pozisyonu girmedi.
Steaua ilk 45 dakika içinde; biri maçın hemen başında, diğer ikisi devre sonunda olmak üzere, üç fırsat yakaladı. Ama üçü de, onların pozisyon becerilerinden değil; bizim savunma hatalarından oluştu. Bilica, iki kez yüreğimizi ağzımıza getirdi.
Fenerbahçe’nin atakları içinde; birbiri ardına patlayan ikili-üçlü şut kombinasyonları da vardı. Ama Dos Santos son topları dağlara-taşlara gönderdi.
Sarı-Lacivertliler, bu kadar etkili oynadılar da, şahane bir futbol mu sergilediler? Hayır, o kadar abartmayalım... Avrupa kupaları geçmişinde büyük başarıları bulunan Steaua Bükreş; nasıl olmuşsa olmuş, tam anlamıyla mahalle takımına dönüşmüş... Acınacak hale gelmişler.
Fenerbahçe bu takımı, daha ilk yarıda 4-0’la yere sermeliydi.
2. yarı; Steaua’nın mahalle takımından kent takımına dönüş hevesleriyle başladı. Ama günün başarılı isimlerinden Kazım, çok önceden olması gerekeni nihayet yaptı.
G.Antep maçında son dakikada oyuna alınarak hakaret edilmekten beter duruma düşürülen Özer; özellikle ilk yarıdaki seri atakların neredeyse hepsinde bir şekilde katkı sahibiydi. İyi bir sınav verdi.
Fenerbahçe’nin 1-0’dan sonra kendini bir ara geri çekmesi, skoru riske etmesi ve maç içinde atılan birkaç şutun auta bile değil, doğrudan taca yollanması, tuhafıma giden şeylerdi.
6-0 olacak maçı 1-1’e getirseydik, vallahi Boğaz Köprüsü’nden atlardım!