Yazarlar G.Saray için neler yazdı
G.Saray UEFA Avrupa Ligi'nde evin konuk ettiği Sturm Graz karşısında bir puana razı oldu... Yazarlar sarı-kırmızılı ekip için köşelerinden şunları yazdı..
Rıdvan Dilmen -Panik- Milliyet
Galatasaray kazanıp işi garantilemek istiyordu. Eskişehir beraberliği, Fenerbahçe’nin Twente yenilgisi gibi ders olur diye düşünmüştük. Aslında oyun anlamında çok kötü değillerdi. Ama beklentinin altında kaldılar. Sürekli öne oynamaya çalıştılar. Bu kadar öne oynamanın, bu kadar ofansif oyuncuyla saldırmanın karşılığında pozisyon azdı.
Sturm Graz takımı genç bir ekip. Kalitesi düşük ama temposu yüksek. Aslında maç da böyle oldu. Galatasaray tamamen oyunu rakip alana yıktı. Tipik kontralar yedi. İlk yarının son 10 dakikası maçı tek kaleye çevirdi. İşte bu bölümde 45’te rakibin golü geldi. İkinci yarının ilk 15-20 dakikasında da ilk yarıdaki tablo yaşandı. İstek ve öne oynama arzusuna rağmen pozisyon gelmeyince Teknik Direktör Rijkaard bu kez ikili defansif orta sahadan birini çıkarıp, Elano’yu oraya kaydırdı. Beş hücumcuyla oynadı. Sabri takviyesiyle sayı altı oldu. Ama yine söylüyorum bu kadar hücumcu oyuncuya rağmen yeterli pozisyon sağlanamadı.
Dün gece gördüğüm en büyük problem oyun içinde 3-1 kazanılan Panathinaikos maçının unutulması ve kontrolün kaybedilmesiydi. Çünkü son bölümlerde kontradan yenilecek bir gol Galatasaray’ın gruptaki işini zorlaştırırdı.
Galatasaray takımı kalitesinin altında bir sakinlikte. Çabuk oynamak, öne oynamak iyi ama bunu sakinlikle birleştirip daha organize olmak lazım. Elano etkisiz bir oyuncu. Gol pası vermesine rağmen... Bir kere fiziği iyi değil. Bana göre Galatasaray’ın ilk on birinde oynamaz. Keita’nın gücü ise 70 dakika. Baros iyi değildi ama klasik gol arzusunu sonuçlandırdı. Bir topu da direkten döndü. Mehmet Topal, Ayhan ve son bölümde giren Mustafa Sarp hücum yönünde takımını eksik bıraktı. Haksız da değillerdi. Önlerinde dönüşü olmayan oyuncular var. Dönen topları Sturm Graz’ın alması da bu oyuncuları yordu. Arda o kadar yetenekli ve o kadar iyi oyunlar oynadı ki... Dün de aslında etkili pozisyonlarda hep vardı ama daha önce oynadığı o muhteşem futbol hep akıllarda kaldığı için vasat gözüktü. Aslında Galatasaray’a baktığımızda yaratıcı tek oyuncu.
Hakem pozisyonlara hep yakındı. Bir tek uzak kaldığı pozisyon oldu. Onda da 5. hakem gözünün önünde Arda’ya yapılan penaltıyı vermedi.
Panathinaikos’un deplasmanda Dinamo Bükreş’i yenmesinden sonra Galatasaray, Panathinaikos ve Bükreş’in şansları eşitlendi. Demek ki işi ciddiye almak lazım. Özellikle artık iç sahada puan kaybına tahammül kalmadı.
Erman Toroğlu -Defansta arıza- Hürriyet
[page_end]GALATASARAY’ın iki topu direkten döndü. Rakip çok iyi hücuma çıktı. Galatasaray da maçı alabilirdi, Avusturya takımı da...
Ali Sami Yen’deki seyirciler ve televizyon başındakiler ölüp ölüp dirildiler Sturm Graz geldikçe. Peki bunun sebebi neydi? Çok basit; Galatasaray takımının orta alanında topu iyi kullanan oyuncular var. Aynı şekilde forvette de. Ama Galatasaray takımında Rijkaard’ın daha hala halledemediği defans var. Hangi defans? Takımın genel defansı mı, yoksa arkada, öncelikli işi defans olan oyuncular mı? Benim söylediğim; ikinci grup. Çünkü bu oyuncular Galatasaray takımını rakibin üstüne itmiyorlar. Ne yapıyorlar? Sarı kırmızılılar topu kaptırdıklarında adım adım geriye doğru gidiyorlar. Özellikle Servet ile Emre Aşık. Neden? Çünkü kendilerine güvenmiyorlar. Tek hareketli oyuncular. Eğer rakibe baskı yaparlarsa ilk topu aldılar aldılar, alamadılar mı kaptırıyorlar. Ve tekrar yakalama şansları da yok. Bu ikisi, önlerinde Mehmet Topal ile Mustafa Sarp beraber oynadığında, rahat ediyorlar. Neden? Çünkü bunların yapacağı işi Mustafa ile Mehmet yapıyor. Ama o zaman da Galatasaray orta alanında topu kullanacak, topu rakibin üstüne götürecek adam adedi azalıyor.
Yani, Mustafa Sarp, Mehmet Topal, Emre Aşık, Servet dörtlüsünü berabere bitireceğin maçta kullanırsan o maçı kesinlikle berabere bitirirsin. Ama kazanmak istediğin maçta kullanırsan, rakibini ancak tesadüfen yenersin. Yani, bütün hikaye bu dörtlüde bitiyor.
Düşünün, dakika 83, Servet sağ açıkta hücumda... Yan tarafında ve cepheden gördüğü Elano var; ona verse, Elano en iyi şekilde kullanacak, ama Servet topla rakibini geçmek istiyor ve o topu kaptırıyor, Galatasaray kontra yiyor. Şansına kurtarıyorlar. Yani bunlar Galatasaray’ın çok önemli sorunları.
Kabak çiçeği gibi
66. dakikada Emre Aşık bir sarı kart görüyor, son derece akılcı. Rakip yine Galatasaray orta sahasını kabak çiçeği gibi yakalamış; Emre Aşık indirmese rakip direkt gole gidiyor.
67. dakikada Arda, rakip ceza alanı içinde kendini o kadar kolay yere bırakıyor ki, ne aut çizgisindeki hakem ne de yardımcı hakem ona inanıyorlar.
70. dakikada Sturm Graz ceza alanında top Grazlı oyuncunun koluna çarpıyor. Penaltı değil.
77. dakikada helal olsun Baros’a, bu hakeme de olmayan faulü yediriyor.
Galatasaray kaleci açısından şanslı. Kalelerinde düzgün bir kaleci var.
Galatasaray’ın kadrosu geniş ama Rijkaard’ın işi de zor. Çünkü defanstaki balansı sağlayamazsa, burada oynayanların mantığını değiştiremezse, orta alandaki ve hücumdaki oyuncular boş yere koşmaya devam edecek ve enerjilerini gereksiz yerlerde harcayacaklar.
Sarı kırmızılılar maçın son anlarında, “Ne olursa olsun bir puan da puandır” dediler. Rijkaard da onları ikaz ederek, “Hiç olmazsa onu kaybetmeyelim” dedi. Bence doğru mantıktı. Çünkü futbolun gerçeklerini yerine getirirsen bu takımı Avusturya’da yenersin
Ahmet Çakar- Tehlike sinyalleri- Sabah
[page_end]Galatasaray dün gece sürpriz bir sonuçla iki puan kaybetti ama kazansaydı bile dün gece geleceğe yönelik tehlike mesajlarını görmezlikten gelemeyiz.
Galatasaray takım savunmasında eksik bir görüntü çiziyor. Takım savunması asla ve asla geri dörtlüde oynayan oyuncular olarak düşünülmemeli. Takım savunması en uçtaki Milan Baros'dan başlar kaleciye kadar gelir.
Diğer bir deyimle top rakipteyken G.Saray özellikle orta sahada ısıramıyor. Keita, Arda, Elano veya Kewell gibi oyuncular rakiplerini kovalıyorlar ama bu sadece göstermelik. Rakibi kovalamak, geriye koşmak takım savunmasına katkıda bulunmak değildir. Çok mütevazi bir Orta Avrupa takımı olan Sturm Graz biraz şanslı ya da becerikli olsa G.Saray'ı paramparça ederdi.
Yıldız oyuncuların gerçek anlamda savunma yapmayıp mücadele etmemeleri Türkiye Ligi'nde fazla sırıtmıyor. Ama rakip biraz diri, biraz top yapan oyunculardan kurulu olduğunda takke düşüyor ve G.Saray'ın keli görünüyor.
Dün gecede işte Ali Sami Yen'de Graz, G.Saray'a kel olduğunu gösterdi. Alışılmış G.Saray ligimizde çok pozisyon verip, zaman zaman gollerde yiyip ama maçları kazanıyordu. Hem de çok gol atarak. Ama dün gece Graz'a karşı bunu da yapamadılar.
NET PENALTI VERİLMEDİ
Bunun iki sebebi var. İlki rakip iyi mücadele etti, ikincisi G.Saray'ın atak oyuncuları formda değiller. Arda'daki düşüş sürüyor. Eğer Elano Brezilya Milli Takımı'nın Elano'su ise dün geceki gibi sıkışmış maçları tek başına çözmeli.
Keita çok koşuyor, rakip savunmayı karıştırıyor ama final paslarında başarılı değil. Rijkaard'ın bundan sonra çok iyi bir karar vermesi lazım. Rakip iyi ve diri bir takım olduğunda Arda, Kewell, Elano ve Baros gibi oyuncuların sadece göstermelik savunma yaptıklarında bunun bedelini G.Saray ağır şekilde öder. Dün gece sadece iki puan olarak ödedi ama bir başka gece çok farklı olabilir. Sahada çok yakışıklı ve gencecik bir hakem vardı ama maalesef hakemlikle uzaktan yakından alakası yoktu. Arda'nın ilk devrede attığı golü UEFA'nın yeni uygulamaya koyduğu 'kale çizgisi hakemi' iptal etti. Bence karar doğru, çünkü Arda kafaya çıkmadan önce rakibini itiyor ama hemen hemen aynı yerde ikinci yarı Arda'ya yapılan net bir penaltı var ama bu verilmiyor. Verdiği kartlar kart değil, göstermediği kartlar da cabası
Uğur Meleke -Rijkaard'ın rotasyonları- Milliyet
[page_end]Graz, ilk yarıda sağdan açık vermeye müsaitti; ama Rijkaard 45 dakika boyunca rotasyonu (kelimenin gerçek anlamını, yani şekli döndürmeyi) unuttu
Rakip 15 milyon euroluk mütevazı bir takım... Yani bütçe açısından Süper Lig’deki 18 takım içine ancak 19’unculuktan girebilecek durumda! Kendi evlerinde D.Bükreş’e kaybetmişler, İstanbul’a da büyük ümitler besleyerek gelmedikleri belli. Ama Rijkaard’ın Tam Saha’ya verdiği o efsane röportajda üstünde ısrarla durduğu, Türk takımlarında eksik olan çok temel bir özelliğe sahipler: Pozisyon bilinçleri var. Alman Ligi’nin arka bahçesi konumlarından olsa gerek, o ekolün koşulsuz disiplinini hissettiriyorlar. Zaten Galatasaray’a karşı üstün oldukları tek konu bu, ondan faydalanarak da sarı-kırmızılıların ailece hücuma gittiği, Hakan’ın Sabri’nin alanını kapamaya çalıştığı bir anda golü buldular.
Tabii ki oyun disiplini size bir gol kazandırabilir, ama 90 dakikayı sadece disiplinle bitirmek her zaman mümkün olmaz. Orijinal sağ açığı Hölzl sakat olduğu, sağ beki Sonnleitner de stopere geçtiği için Graz, ilk yarıda sağdan açık vermeye müsaitti; ama Rijkaard 45 dakika boyunca rotasyonu (kelimenin gerçek anlamını, yani şekli döndürmeyi) unuttu. Elano’yu nihayet 46’da sola aldı, Keita’nın da yerini ancak son 40 dakikada değiştirerek Fildişili’yi sol bek Kandelaki’nin gölgesinden kurtardı.
Gerek oyun içi yer değişiklikleri, gerekse 5 forvet görünümlü düzen Galatasaray’ın son yarım saatte oyunu tümüyle rakip sahaya yıkmasını ve 1 gol bulmasını sağladı. Ama Kewell’ın frikiğiyle M.Topal’ın havadan gelen topa vurduğu kötü vole dışında sarı-kırmızılıların şut denediğini göremedik. Kaleye vurmadan da daha fazla gol atamıyorsunuz işte...
Levent Tüzemen- 'Biz' diyen sevindi- Sabah
[page_end]İtalya Milli Takım'ının hocası Lippi şöyle diyor: "İyi sonuçlar almak için kaliteli oyuncular gerekir, takımınızda ne kadar çok yıldız varsa, bu grubun birlikte hareket etmesini sağlamak, takımı kompakt hale getirmek için o kadar çok çalışmanız gerekir. Ancak bir takımda bireyler assolist gibi davranmadığı sürece o takım iyi sonuçlar almaya yürür. Eğer her oyuncu kendi çıkarına göre hareket etmeye başlarsa, belki futbol açısından spektaküler görüntüler ortaya çıkar ama sonunda 'biz' diye düşünen takımlara karşı kaybedebilirsiniz".
Galatasaray'da kaliteli ve yıldız oyuncular var. Ve sezon başından beri birlikte hareket eden Galatasaray, Ankaraspor maçından beri bireysel becerilerle sonuç almaya çalışıyor.
Rijkaard'ın 'topu sevin, topa hükmedin' felsefesinden uzaklaşarak oynuyor. Her futbolcu kendi bireysel becerisine göre hareket ediyor. Galatasaray'da son haftalarda görünen bu dağınıklık 90 dakika boyunca 'biz' diye mücadele eden Sturm Graz karşısında su yüzüne çıktı. Rijkaard, oyuncularıyla oturup onlara 'Neden ayağa pas oynamayı sürdürmüyorsunuz?' diye sorgulamalı.
MEHMET 'TOPAL'LIYOR
Galatasaray, alan savunmasını mükemmel oynayan Graz önünde 3 puanı da alabilirdi, maçı da kaybedebilirdi. Elano, Baros, Sabri, son vuruşlarda 'biz' diye düşünebilselerdi ve vuruş becerisini gösterebilselerdi, Cimbom kazanabilirdi. Ama bu oyuncular fantezi vuruşları tercih edince golleri atamadı.
Sahada topla en fazla buluşan isim Mehmet Topal'dı. Topal, çok koşuyor, özveriyle oynuyor. Ancak top ayağındayken çabuk düşünemiyor, zaman kaybediyor. Duvar pası yaptığında pozisyon almasını bilmiyor. Bu yüzden takım göbekten hızlı hücum etmekte zorlandı.
Galatasaray Keita gibi patlama sürati yüksek oyuncuyu da iyi kullanamıyor. Fildişili, önüne atılacak topları bekliyor ama alamıyor. Ayrıca Galatasaray'ın fizik gücünde ciddi düşüş var. Çünkü ikili mücadeleleri kaybedip geriye dönüşlerde geç kalıyorlar.
Maçın Hollandalı hakemi, Rijkaard'ın vatandaşı olmasından dolayı "Galatasaray'ın lehine düdük çalarsam UEFA 'Torpil yaptı' der" endişesiyle sağlıklı kararlar veremedi. Arda'nın attığı golü saymadı. Arda'ya yapılan penaltıyı gördü; vermedi.
Hakan Şükür -Bundan fazla pozisyon olmaz- Fanatik
[page_end]Beşiktaş için söylediğimiz kural dün de geçerliydi: Kazanamıyorsan kaybetmeyeceksin...
Kadro üstünlüğü bilinen Galatasaray’ın oyuna başlangıç istatistikleri herkesi korkutuyor. Hatta rakiplerinin oyun planı, Galatasaray’ın kadrosuna göre şekilleniyor. Aslına bakarsanız bu, büyük bir avantaj... Ancak ilk yarının sonlarına doğru gelen Graz golü, Galatasaray’ı skor dezavantajına düşürdü ve oyunun seyrini tersine çevirdi. Oyuna tedirgin başlayan Graz, elde ettiği skor avantajının ardından oyunu kendi yarı alanında kabul etmeye devam etti. Maçın ilk yarım saatlik süresinde Galatasaray’ın çok iyi futbol sergilediğini ve rakibine üstünlük sağladığını söylememiz gerekir. Buna karşın Graz’ın da bu dilimde çok tehlikeli kontrataklar bulduğunu ifade etmeliyiz.
Graz hep kendi sahasında kaldı
Şu ana kadar yorumlamaya çalıştığımız periyotta Baros ve Elano’nun değerlendiremediği pozisyonlar, maçın gidişatı konusunda Galatasaray adına şanssız anlardı. Buna karşın, Galatasaray’ın sahada yer alan kadrosu, tüm bu anları lehe çevirmeye müsait isimlerden oluşuyordu. Graz’ın 2. yarıya da oyunu kendi yarı alanında kabul ederek başlaması, Galatasaray adına avantajdı. Çünkü Sarı-Kırmızılılar, önüne aldıkları hep topta pozisyon yarattı. Fakat, bu pozisyonlar golle sonuçlandırılamadı. Tabeladaki kısırlığa karşın, Galatasaraylılar’ın yarattığı pozisyonlar ve direkten dönen toplar, ‘güzel tablolar’ olarak akıllarda kaldı.
Keita ve Arda müthiş oynadı
Keita ve Arda’nın müthiş performansı, Sabri’nin de onlara olumlu yönde katılımı, maç boyunca futbolu güzelleştiren anlardı. Ancak Graz’ın da yarattığı pozisyonlar, aslında Galatasaray savunmasının verdiği net açıklar olarak karneye yazıldı. Emre Aşık ve Servet’in çok kritik anlarda yaptığı hamleler, istenmeyen bir skorun ortaya çıkmasını önledi. Emre’nin sarı kart gördüğü pozisyon, bir savunma oyuncusunun hangi anlarda kural ihlali yapması gerektiğine güzel bir örnekti.
Evet, oyun Galatasaray adına çok daha güzel anlardan oluşuyordu, çünkü bir takım, bir Avrupa Ligi maçında bu kadar pozisyona girebilirdi. Ayrıca Beşiktaş için söylediğimiz kural dün de geçerliydi: Kazanamıyorsan kaybetmeyeceksin... Bu kural ışığında maça farklı bir gözle baktığımızda, Panathinaikos maçında elde edilen galibiyetin önemi daha da ortaya çıkıyor. Galatasaray dün gece maçı hak edecek pozizyonları buldu, fakat kazanamadı. Buna karşın Galatasaray maçı kaybedebilecek pozisyonları da rakibe verdi. Galatasaray’ın deplasmanda Graz’ı yenebileceğini düşünürsek, dün geceki maça ‘bir kayıp’ olarak bakmamamız gerekir.
Benim asıl düşüncem, Ankaragücü maçında, dün sahada yer alan oyuncuların sergileyeceği performans. Bu maç, Galatasaray’ın bundan sonraki süreçte kadrosunu nasıl değerlendireceği konusunda bize ışık tutacak. Geçen sezonu 5. sırada tamamlayan Galatasaray, mecburen sezonu erken açtı. Erken form tutan ve daha çok yetenekleriyle oynayan bu kadronun zaman zaman performans düşüklüğü yaşayacağını da gözönüne alırsak, Rijkaard’ın hafta sonu sahaya süreceği kadro daha da değer kazanıyor. Kısacası; Rijkaard’ın bu kadroyu ekonomik kullanması şart.
İlhan Söyler- Görev modeli- Hürriyet
[page_end]HER teknik adam kendi deneyimine inanır... Kendine göre “Görev modeli” vardır...
Her yarışma öncesi ve sonrasında “Bundan sonra nasıl bir ekip kurarım” diye düşüncelere dalar gider... Düşünür, düşünür, düşünür... ”Doğru şahıs, doğru yerde, doğru zamanda” diye tartar... Galatasaray’da hafta başından beri, “Şu oynayacak, bu oynayacak, rotasyon olacak” sesleri yükseldi. Aslında Galatasaray iyi çalan bir çok estrümana sahip. Sahada hangisi çalsa iyi ses getirir... Ancak tabii herşey sahneye çıkacak olan elamanların doğru yerde ve doğru şekilde yan yana gelmesine bağlı.
Galatasaray’da birinci bölümünde, üstatların sahada hiçbir şey sergileyemediklerini gördüm... Kaleye şut atma düşüncesinde olan ne orta alan ne de hücum adamı vardı. Takımda derinliğe atılacak bir topla hedefe gitme düşüncesi de yoktu. Kenar adamları oyuna sokma çabası da sınırlıydı. Kenar denince aslında atılan iki kanat topu Sturm Graz takımını salladı, izleyenleri de uyandırdı, ama nafile.
İlk bölümde Elano ve Mehmet Topal’ın atmak istedikleri uzun topların bir çoğu yarı yolda kaldı. Kenara atılan bir topu Arda filelere gönderdi, ama gol geçerlilik kazanmadı. Aslında faul yapmamıştı, defans adamı “kambura” yatmıştı... Graz kalesi ablukaya alındı diye düşünürken, defans kalabalık olmasına rağmen geri dönerken teklemeye başladı... Herkes golü Galatasaray’ın atmasını beklerken bir de baktık gol Galatasaray’ın ağlarında... Olmaz böyle şey...
Pas tutmuşlardı
Baros iyi bir hücum adamı... Schildenfeld onu önüne almış, topa sahip olmasını önlemişti... Kendisini kaybettirme çabasında varlık gösteremiyordu... Bir fırsat yakaladı, topu tavana vurdu. Sonra bir fırsat daha yakaladı. Sabri günden güne futboluna yeni şeyler ekliyor. Hem defansta, hem rakip alanda, her yerde ve rakip kaleyi yokluyor... Bravo Sabri... Hakeme gelince... Baros’un pozisyonunu iyi süzemedi, Arda’ya yapılan penaltıyı, Kewell’ı resmen çeken defans oyuncusunu görmemezlikten geldi.
Elano bana hala bir şeyler ispat etmedi... Öyle bitirici işler yapmalı ki, ben o zaman “İşte Elano bu” demeliyim. Hele böylesine Avrupa kupası maçlarında şahlanması lazımdı. G.Saray’da zor oyunu kolaya dönüştürecek, işlemesi gereken orta alan ve hücum adamları pas tutmuştu. Kendilerini yağlama zahmetine bile girmediler.
Sergen Yalçın - Felaketi Servet önledi -Vatan
[page_end]BU maçı çok beğendiğimi söyleyemem... G.saray çok pozisyona girdi gibi göründü belki ama arkasında da o kadar çok pozisyon verdi ki inanılacak gibi değildi. Allahtan Servet vardı. G.Saray sezon başında Servet’i satsaydı kim bilir neler olurdu? Dün eğer Servet olmasaydı, G.Saray idida ediyorum en az 3 gol yerdi. Servet üstün fizik gücü sayesinde Graz’ın hücumlarına tek kişilik set çekti. Sahanın en iyisiydi Sonra Keita ve biraz Sabri...
GÜNÜMÜZ futbolunda rakibi eksik yakalayan takımlar hemen sonuca gidiyor. İleriye hızlı paslar tempolu koşularla rakibi savunmaya oturmadan yakalayıp golünü atıyor. Ama G.Saray bunu yapmıyor nedense. Hem de dün rakibini çok sık eksik yakalamasına karşın. Birileri sanki G.Saraylı oyunculara “Yana ve arkaya oynayın. Aldığınız topu önce Mehmet’e verin. O da yanındakine versin” demiş. Topal ayağındaki topu ilerideki boş adama göndermek yerine yanındaki Hakan’a veriyor, o da Sabri’ye, Sabri Servet’e, rakip de bu sırada yürüyerek geri gelip savunmasına yerleşiyor.
BAROS çok önemli bir golcü. Dün de puanı o getirdi. Ama inanılmaz egoist oynamaya başladı. İki pozisyon var ki, yaptığı bencillikler beni çileden çıkarttı. 2-1 giderken arkadaşına asist yapmak yerine kaleye vurmak olacak iş değil. Ben çileden çıktığıma göre kim bilir G.Saray seyircisi ne hale gelmiştir. Bu egoizm takımı çok zarar verir.
G.SARAY’DA bir düşüş olduğu kesin. Rijkaard bunun farkındadır umarım. Bu arada Hollandalı teknik adamın Elano’yu 90 dakika sahada tutmasına da bir anlam veremedim. Onun tüm maç oynaması beni çok şaşırttı. Elano oyunu çok arkada kabul etti. Hep yana oynadı. Sorumluluk almaktan kaçındı. Öne oynamadı, devamlı yana oynadı. Oysa onun yaptığı işi daha iyi yapacak M.Topal ile Ayhan zaten sahadaydılar.
SAHANIN en iyisi Servet, yanında oynayan Emre Aşık ve H.Balta sanırım futbol hayatlarının en yorucu maçını oynadılar. Onlara hiç yardım gelmedi. Ne önlerinde oynayanlardan ne de ilerdekilerden hiç destek almadılar. Hele durum 1-1’ken risk alınması onları sıkıntıya soktu. Bence risk almaya gerek yoktu?
SON dönemde bazı oyuncular çok ön plana çıktı. Bunların başında Arda var. Kaptan olduktan sonra daha değişik oynamaya başladı. Her topu istiyor. Arkalara gelip ön liberolardan bile top alıyor. Böyle bir futbol şekli yok. Arda 3. bölgede bu topları almalı. Topla çok oynayınca erken yoruluyor. Sonra da üzülüyor ve üzüyor...
Yalçın Dümer -Neler dönüyor!- Fanatik
[page_end]İsim vermek gereksiz, ama arkada Servet, önde Keita, biraz da Ayhan ve Elano, geri kalan için bir şey yazmak kaleme ihanet.
Maçtan önce şöyle bir tur Mecidiköy etrafında... Köfte kokuları buram buram, tahrik eden midemizi. Bir yandan Galatasaray sesleri gökyüzüyle öpüşen, taraftarın maneviyatını maksimuma getiren. İnsanca değiştirilmeyen tek olgu. Aile, hanım, parti, her şeyden vazgeçebilir insan, ya sevdiği, gönül verdiği takımdan? Asla, kesinlikle asla...
İşte öyle bir duygu, işte öyle bir şey, notalar bile açıklamaya kifayetsiz kalır Orhan Veli tarzı, maça girelim, misafire ayıp olmasın taa Avusturya’dan gelmiş... Alemin kralı geliyor derken taraftar, boş yok, perşembe akşamına rağmen dolu. Geçen yazımda da yazdım, ‘anlatılmaz, görün’ diye, inanmış insanların, inanmış yüreklerin kapalı gişesi bu. Taraftarı anlattık kramponlara geçelim...
Geçmesek daha iyi, tanınmayan suretler. İsim vermek gereksiz, ama arkada Servet, önde Keita, biraz da Ayhan ve Elano, geri kalan için bir şey yazmak kaleme ihanet. Avusturya takımı inanın köy altı ama yazdı, futbol terimiyle. İlk yarıda ne oynadığını ne yaptığını bilmeyen bir Galatasaray. Nihayet risk alan bir Rijkaard, Eskişehir önünde vazgeçemediği çift ön libero modelini terk ettiği an gol geldi, imza Baros, mürekkebi Elano. Sonrası tek kale. 86. dakikada Nonda antresi, geç kalınmış bir karar olsa gerek. Ya da geçti Bor’un pazarı. Beraberlik iyi midir, ileride anlayacağız, fakat bu gidiş pek hayırlı değil ona göre. Son sözüm Arda’ya; neler oluyor kardeşim...
Gökmen Özdemir -İki yüzlü Baros- Vatan
[page_end]MAÇI iki bölümde incelemek lazım... G.Saraylı futbolcuların Rijkaard’ın doğrularını yaptığı dakikalarla ve yapmadığı dakikalar olarak. Özellikle de Baros’un. G.Saray iyi incelendiğinde bu “hız oyununun” ilerideki futbolcunun hareketliliğine bağlı olduğunu, onun rakip stoperleri ne kadar sağa sola çekebildiğiyle orantılı olarak hücum edilebildiğini görüyoruz. İlk yarının tamamında, ikinci yarının da 20 dakikası hariç Baros rakip iki stoperin kucağında oynadı. Bu da G.Saray’ın bütün oyununu kilitledi. Ama bir yirmi dakika var ki o anlarda oyun kopabilir, G.Saray istediği sonucu çok rahat alabilirdi. İsterseniz Sami Yen’deki zevkli maçın notlarına geçelim...
1 Pazar günü Rıza Çalımbay’a övgü yağdıranların Sturm Graz’ı da seyrettiklerini umuyorum. Dün İstanbul’da kazanabilirlerdi. Oyunun hiçbir anında, G.Saray bastırırken bile, geri adım atmadılar. Sürekli G.Saray’ın arkasındaki boşlukları kovaladılar. Defansta dik, orta alanda sert durdular. Oyun kurdurmamaya çalışırken kaptıkları toplarla G.Saray kalesine indiler. Eskişehir bütçesinin ve oyuncu kalitesinin Sturm Graz’ın çok üstünde olduğunu düşünüyorum. Ama oyun anlayışları bakımından aralarında dağlar kadar fark var.
2 Baros G.Saray taraftarlarınca çok seviliyor. Nonda da... Ama acı bir gerçek var ki yadsınamaz. İkizi de G.Saray’ın oynamak istediği sistemin forveti değiller. Belki birlikte çok iyi olabilirler. Tek tek de zaman içerisinde üstün performanslar sergileyebilirler. Ama uzun maratonda Rijkaard’ın başka arayışlara gireceğini düşünüyorum. Mesela Baros çok mücadele etmesine, tekmeden kafasını esirgememesine rağmen topu ileride tutacak kadar yeterli değil, zaman zaman da oyundan kopuyor. Nonda da Baros kadar mücadele edemiyor, Baros kadar boş alan yaratamıyor. İkisini toplasanız bir tam forvet ediyor. Dün Baros ilk yarıda hiç yoktu. İkinci yarıda uyandı. Onunla birlikte oyunun rengi de değişti ama yetmedi.
3 Arda yoruldu galiba... Durgun görüntüde. Ama yine de pozisyon yaratabiliyor. Baros’a, Elano’ya kestiği toplar, Sabri’nin önünü bıraktığı pozisyon onun sürekli bir tehlike olduğunun göstergesi. Ama bir gerçek var ki takım ona bakıyor. Arda’nın asist yapmadığı, gol atmadığı iki maçta da G.Saray kazanamadı. Duran topları ona kullandırmamak, hele gösterdiği verim ortadayken, doğru bir tercih değil sanki...
4 Elano G.Saray’a geldiğinden beri en kavgacı futbolunu oynadı. Ama artık şapkadaki tavşanı görsek fena olmayacak... Asistini yaptı ama yaratıcılık yönünden zayıftı... Mücadele etmesi için alınmadı ki!
5 Mehmet Topal mümkünse uzun bir süre G.Saray’ın oyun kurduğu bölgenin çok uzağında oynasın. Her topu ezme gibi bir alışkanlık kazanmış. Tırnaklarıyla kazarak kazandığı formasını kaptırmaya çok yakın. Bir an önce toparlanmalı.
6 G.Saray takım karakterini şimdi ortaya koymalı. Kötü günlerde... İki beraberlik üst üste geldi. Sami Yen halkı homurdanıyor çünkü takımının potansiyelinin farkında. Dün bile kaçan üç net pozisyon, iki direkten dönen top var... Ama takım ruhu şimdi ortaya çıkmalı. Kazanırken, işler iyi giderken, pembe bulutların üzerinden Sami Yen çok eğlenceliydi. Ya şimdi? Bekleyip görelim...
Tanju Çolak- Hata nerede?- Fanatik
[page_end]Bu karşılaşmada da Hollandalı hoca Frank Rijkaard'ın her zaman yanında olan şansı, yanında yoktu.
Galatasaray maçın ilk çeyreğinde yakaladığı 2 net gol pozisyonunu, gole çevirmeliydi. Sonraki dakikalarda bal yapmaz arı tarzında paslaşmalarla, oyun temposu bir türlü yükselmedi.
Savunmada Sabri kademe hataları yaptı. Buna bir de hala orta yapma özrü eklenince hoş durmuyor. Orta alanda Topal ve Ayhan ikilisi adama yakın ama Ayhan’ın sakatlıktan yeni çıkmasından kaynaklanan orta hallice oyunu, beni sarmadı. Buna bir de yan paslarla yapılan çok pas hatası, Sturm Graz’a cesaret getirdi. Galatasaray’da orta alanda tek pas ve hızlı oyunu bu maçta görmedim.
Arda kardeşimiz iyi oyuncu ama gereğinden fazla top tutmaya başlamış. Elano ise sahada hayalet gibi, varlığı ile yokluğu arasında fark yok. Geldiği günden bu yana etkili oyununu görmedim.
Takımda defansif atılan derinlemesine ara pasları ve yerden kolay çalım yemeleri, her an rakip takıma gol pozisyonu vermelerine sebep oluyor. Nitekim golde bu ikilinin arasından yenildi. Buna karşılık Sturm Graz, Galatasaray’ın zayıf karnı olan Sabri’nin arkasına, Emre-Servet ikilisinin aralarına atılan toplarla gol pozisyonları bulacaklarını, iyi analiz etmiş.
Galatasaray’ın maç boyunca çok az yaptığı sorunlar devam ediyor. Atılan gol ise Baros’un çabasıyla bulundu. Galatasaray’da elle tutulur, gözle görülür en iyi oyuncu Keita’ydı. Rakibini her pozisyonda geçti, arkadaşlarına gollük pozisyonlar hazırladı. Sarı-Kırmızılılar’da oyuncular, maç seçmeye başlamış. Bu karşılaşmada da Hollandalı hoca Frank Rijkaard’ın her zaman yanında olan şansı, yanında yoktu.
Turgay Şeren -İyi oyna golleri ve 3 puanı kaçır- Akşam
[page_end]Galatasaray çok koşan, mücadele eden bir rakip buldu karşısında. Yani Strum Graz öyle kenara atılacak bir takımı değil. İyi bir kalecileri var. Defansları havadan rakiplerine hep galebe çaldılar. Dün Kandelaki ve Gordon defans bloğunun en iyisi.
Orta sahaları da kötü değil. Weber, Beicher, çıkana kadar Bukva bizim defansa kök söktürdüler. Gol de attılar. Hatta gol pozisyonlarına da girdiler ama kaçırdılar.
Gelelim Galatasaray'a; Defansı çok iyi oynadı diyemem. Cim Bom, Sabri'nin ve iyi mücadele etmesine rağmen Emre'nin hatasından golü yedi. Rakip kaleye gol atana kadar da anasından emdiği süt burnundan geldi. Baros, uzun bir pas aldı. Allah'tan rakibinden daha güçlü ve daha süratliydi. Aşağı yukarı 25-30 metre topu sürdü ve rakibini de geçti ve en azından beraberliği Galatasaray'a kazandırdı. Bir puan bir puandır. Hiçden iyidir. Elano orta sahada bazen güzel şeyler yaptı. Ama dikkat edin bazen diyorum... Brezilya Mili Takımı'nın oyuncusu daha başka oynamalıydı. Ve 13. dakikada kaçırdığı bir de gol var.. Ona ne demeli..
Arda, son Galatasaray maçından daha iyiydi. Bir şeyler yapmak için çok mücadele etti.
Çok top kovaladı. Hatta bir de gol attı hakem faul dedi. Bana göre golde faul yoktu. Arda kafaya çıktı, önündeki adam düştü, düşerken de 'beni arkamdan itti' diye eliyle koluyla hareketler yaptı. Hollandalı hakem tartışılacak bir karar verdi, golü geçersiz saydı.
Ayhan uzun zamandır oynamıyor. Dün çok kötüydü. Demek ki oynamamasın nedeni sadece sakatlığı değil, tam form tutmamasıydı. Servet ve Emre defansın göbeğinde oynadılar. Emre'ye kızamazsınız. Ne zaman ona ihtiyaç olursa ben varım diyor. Sakat olsun olmasın. Golde belki hatası vardı ama onun sahaya çıkması bile Galatasaray ve kendisi için fevkalade. Dün akşamın en iyisi Keita'ydı. Sürati ve çabukluğuyla takımı pozisyonlara soktu. İyi de paslar çıkardı.
Rijkaard, uzun zamandır Türkiye'de ama hala Galatasaray takımını dört dörtlük oluşturamıyor. Kewell yedek, onun sistemi tek santrfor. Ya Baros oynuyor, ya Nonda. Bir de ikisini denesene. Çift santrfor oynatsana, bakalım ne olacak. Sisteminden, kafasındaki oyun planını bozmaktan vazgeçmiyor.
Galatasaray, 3 puanla maçtan çıkmalıydı. Ama istenilen şey gol atmakla oluyor. Gol kaçırmakla değil. Galatasaray ikincisini yaptı, çok gol kaçırdı.
Ahmet Çakıır -Cim Bom ilk testte çaktı!- Zaman
[page_end]Rijkaard, Eskişehirspor karşısında kaybedilen 2 puanın ardından bu karşılaşmanın test maçı olduğunu söylemişti. Cim Bom bu ilk sınavda çaktı! Bundan sonrası endişe verici olmaya başladı, çünkü kazanamamak da bulaşıcıdır!
İki takım arasındaki 7 yıl önce eşleşmesinden bu yana Galatasaray'ın güç kazandığını, Sturm Graz'ın ise epeyce eksildiğini söylemek mümkündü... Rijkaard,Eskişehirspor maçında ortaya çıkan arızaları gözönüne alan bir kadro düzenlemesine gitmişti.
Hava koşulları harika, tribünler coşkulu saha zemini de iyiydi. Kısacası, Sarı Kırmızılı takımın Avrupa bilançosuna bir galibiyet daha yazdırıp gruptan çıkma konusunda önemli avantaj sağlaması için herşey hazır gibiydi.
Gelgelelim Sturm Graz da belli bir Avrupa futbol kültürüne sahip olduğunu gösterdi. Hatta topla oynama konusunda sadece oranlarının değil becerilerinin de Cim Bom'u epeyce geride bıraktığı dönemler bile oldu.
İlk yarım saatte doğru dürüst pozisyonunun olmayışı, Galatasaray için maçın pek de keyifli geçmeyeceğinin göstergesi gibiydi. Hele rakibin çok iyi kullandığı bir köşe atışında savunmanın düpedüz uyuması, yüreklerin ağza gelmesine yol açtı. Onun ardından gelen ataklar da daha az korkutucu değildi. Ortaalanda Elano'nun değil de Mehmet Topal'ın oyun kurmaya, uzun paslar atmaya heveslenmesi, rakibin iki kanatı da iyi kapatması ve sahanın her yerindeki etkili mücadelesi Cim Bom'u 'daraltan' etkenlerdi. Böyle bir ortamda Arda'nın attığı kafa golünün verilmeyişi Sarı Kırmızılı takımın hakem talihsizliği oldu çünkü görünür bir faul yoktu. (İkinci yarıda Arda'ya yapılan da açık penaltıydı.) Hemen peşinden Baros'un nefis kafa vuruşunun, kalecinin 'kurtarmak' denilemeyecek bir hareketiyle dışarı gidişi de öyle... Tabii ilk yarı biterken gelen gol bunlardan daha büyük bir yıkımdı...
İkinci yarının başındaki Cim Bom baskısının tam ürün vereceği sırada Baros'un sadece kaleye itmesi gereken topu birkaç metreden üst direğe çarptırması da ikinci felaket oldu... Sonrasında kaleciyi geçip boş kaleye de atamıyordu ki galiba biraz da Allah yardım etti...
Kalan bölüm soluk soluğa bir mücadeleydi. Cim Bom'un gol atması kadar yemesi de kolaydı. Emre Aşık ve Sabri'nin gördüğü sarı kartlar başa dert olacak gibiydi. Gol olacak noktadaki serbest atışı Kewell'ın kaleciye pas atar gibi zayıf kullanması çok önemli bir şansı öldürdü. Arda'nın nefis ortasına Elano'nun vuramayışı da bir başka kabul oldu.
Aziz Üstel -Tek devre yetmez Aziz Üstel- Star
[page_end]Galatasaray, son bir kaç maçtır nedense ilk devrede yatıyor, ikinci yarıda top oynuyor. Sturm Graz maçında da aynı şeyi yaptı.
İlk yarıda Galatasaray sahada yoktu. Elano’nun kaçırdığı bir gol ve Arda’nın faul gerekçesiyle iptal edilen gol hariç, Sarı-Kırmızılı takım durgundu. Arda’nın attığı golün verilmeyişini tartışmanın anlamı yok, çünkü skor tabelasına gol olarak yazılmıyor. Ayhan, henüz hazır gözükmedi. Elinden geleni yaptı ama sakatlık öncesi formuna dönmesi için maç eksiğini gidermesi gerekiyor. Aslında Ayhan’ı Eskişehir maçında bir devre oynatsaydı Rijkaard, bu maça daha hazır olabilirdi. Galatasaray, savunması fazla açık vermedi ancak Sturm Graz, beraberlik için gelmişti İstanbul’a... Devre arasında mutlaka geri dörtlüye bir takviye yapılması gerekiyor. Rijkaard-Neskeens ikilisininde Galatasaraylı futbolculara sadece tek devre oynayarak maç kazanamayacaklarını anlatması şart. Çekirge Eskişehir maçında sıçradı, bu maçta da sıçradı ama tek devre ile oynayarak bir daha sıçaramayabilir ve Galatasaray sahadan yenilgiyle ayrılır. Sol tarafa alınan Caner’in takımla birlikte oynamaması nedeniyle bütün yükün Hakan Balta’nın sırtına binmesi takımın tek kanatlı bir kuş gibi uçmasına neden oluyor. Sadece sağ kanattan Sabri ve Keita ile geliyor. Hakan Balta’nın da hücuma dönük bir oyunu olmamasından iş sadece Arda’nın usta ayaklarına kalıyor. Caner hem Manisa da hem Rusya’da hücum yönünün de ne kadar güçlü olduğunu göstermiş bir futbolcu.
Galatasaray, bu gruptan çıkar ama üstüne basa basa söylüyorum; 45 dakika çok iyi oynayarak ve 45 dakika sahada dolaşarak bu iş fazla yürümez.
Bahri Havadır- Kaza canım , kaza..!- Akşam
[page_end]Bu 'güzelim takıma' birşeyler oldu, Eskişehirspor beraberliğinden sonra...
'Bu bir kaza canım ne olacak...?' gibisinden fikir patlamaları yaşandı...
Peki dün geceki 'vahim durum' nasıl özetlenecek?
'Şoför uykuluydu, araba ondan yalpaladı... Merak etmeyin acaba düzelir mi?' diye denilecek Şimdilik hepsi bir kandırmaca, hepsi bir uyutma taktiği...
Görüldü ki Galatasaray, Sturm Graz'a iyi hazırlanamamış... Fizik olarak değil, psikolojik olarak da hazırlanamamıştı.
Bana birileri mantıklı bir açıklama yapsın...
Oynamadığı zaman 'çocuk gibi tavır yapmaya kalkan' Elano, dün ne oynadı? Bu çocuğa çok mu gaz verdik ne...
Servet'in zamanlama hatalarını,
Sabri'nin saçmalamalarını,
Kewell'ın ruh gibi olmasını kim açıklayacak...?
Arda'nın oyuna ağırlığını koyamamasını bana kim izah edecek ?
Rijkaard gibi bir tecrübe hızını almış giden bir arabanın 'hafızasıyla' bu kadar oynanmayacağını bilemez mi?
Pazılın bütün parçalarını birleştirdiğimiz zaman Galatasaray gibi bir rüya takımın 'Bir hafta içinde' neden bu kadar tepe aşağı gittiğini görmemiz mümkün...
Evet Galatasaray, Sturm Graz'dan 10 gömlek daha iyi takım... Futbolcuları daha üst düzeyde... Daha çok gol pozisyonu buldu... Ama sonuç ne yazık ki beraberlik...
Söylermisiniz Bu 'güzelim Galatasaray' nereye koşuyor? Hadi üç gün önce duvara tosladı, dün gece bir kez daha...
Kaza bu? Nazarlığımız olsun? Bu kayıp tam zamanında oldu kendimizi toparlarız gibisinden saçmalıklara bir son verin ne olur... Araç iki üç takla daha atarsa, zaiyat büyük olur...
Osman Tanburacı -Dön baba dönelim Golü şansa bulalım!- Yenişafak
[page_end]Bir kapalı defans sendromu daha!... Dakika 10, dakika 20, dakika 30 Galatasaray oynuyor gözüküp durmadan son paslarda arızaya geçiyor. Sanki otomatiğe bağlanmış. Sekiz tane de uzun kontra top var ki hepsi rakibe! Bunların çoğunu atan da Mehmet Topal! Bu süreçte sadece iki pozisyon var ikisi de Elano'dan biri kafayla püff! Öteki gol olacakken aşırtma bir vuruşla top üst ağlarda...
Sabri kahır mektubu,
Arda solda hava değişiminde,
Ayhan ancak üç pasta görüntüde.
Galatasaray tam bir uyurgezer! Biraz Keita var heyecan veren. Gerisi çayda çıra!...
Hakkını yemeyelim en çok koşan da Elano!
Rakip Strum Graz biraz garez bağlasa gol bile bulacak. Galatasaray kıvırtınca adamlar 30'dan sonra cesaretlendi atak bile yaptılar bir keresine kornerden gelen top, ötekinde çaprazdan vuruş, hemen akabinde kafa vuruşları gol olmadıysa demek ki Rijkaard gole şerbetli!
Galatasaray 'dönme dolap' taktiği ile oynuyor. Dön baba dönelim golü şansa bulalım!
O şans da geldi Keita'nın ortasında Arda mükemmel bir kafayla golü buldu ama 'yeni moda' kale arkası hakem Arda rakibini itti deyince gol de gitti, felaket geldi!
45+'da iki kişi geldiler 4'lü savunmamız durduramayınca Daniel'le golü de attılar!
Yuhh ama!
Pardon ama!...
Eskişehir'den de ders almamışlar...
Yapma Baroş kale boş!
Galatasaray külliyen kötü! Beşiktaş'ın zor sepetlediği Gordon Schildenfeld ise harika! Yazık ama!
60'da yüzde bir milyon gol kaçtı, Baroş boş kaleye atamadı. Bu da Strum Graz'a felek torpili!
Keweel girdi, Elano Baroş'a ortadan yuvarladı bu kez kaleciye de çalım veee goool!
Öldük öldük daha dirilemedik!
Sabri iki arkadaşı boşken direğe nişanladı, Baroş çıldırdı...
Kale arkası hakem Arda'ya yapılanı görmedi, elle kestikleri penaltıyı da vermeyince hepimiz delirdik. Baroş aldı götürdü Arda'ya da vermedi, yine atamadı.
Arda saçmaladı, gol yemekten Leo bizi kurtardı...
Keita sağda unutuldu, Elano kale dibinden voleyi kaçırdı, Servet geveledi, ikinci gol gelmedi, ikinciyi yemekten son anda kurtulduk, elimiz böğrümüzde kaldı, kederlendik!
Hakan Ünsal -Laubali hareketler- Star
[page_end]Galatasaray’ın çok isteyerek başladığı maçta daha fazla istekli olan biri vardı. Geldiği günden beri en farklı Elano’yu gördük. Fakat bu istek fazlalığı Elano’yu yanlış oyuna itti. Oyunun içinde hep olmak isteyen Elano o işi rahatlıkla yapabilecek Ayhan varken ta gerilere kadar gelip top aldı. Bu da asıl önde ihtiyaç olduğunda Elano’nun yeride olmamasına sebep oldu. Galatasaray oyuncu özelliğinden dolayı hep rakibi göbekten delmeye çalışan bir ekip. Keita kenarı daha fazla kullanıyor ama Arda tam kenar oyuncusu olmadığından kale karşısındaymış gibi hareket ediyor ve rakip kademeli şekilde etkisiz hale getiriyor.
Galatasaray’ın bu maçın haricinde genel problemi pres yapamaması. Yapmaları da zor. Çünki Keita, Elano, Baros ve Arda gibi 4 hücum yönü yüksek oyuncu hep kendi ayaklarına oynanmasını ve top kendilerinde iken oyunu biliyorlar. Aslında bu kadar alternatifli ve yetenekli bir kadronun sadece 4 oyuncunun günlük performanslarına bağlı olmamalı. Özellikle Sami Yen’de Graz gibi rakiplerin kolay kolay kendi sahasından çıkamaması lazım. Bunun için takım halinde pres yapma özelliğini kazanmış bir ekip olmalı. Ama pres yapan bir takım olmak için gerekli oyuncular, lig ve ortam var. Rijkaard uzun süre kalmak ve ekipten de üst düzey yararlanmak istiyorsa oyunu daha fazla rakip yarı alanda oynatmalı.
Galatasaray problem yaşadığı Kasımpaşa, Eskişehir ve Graz takımlarının ortak özelliği dirençli ve defans anlayışları iyi olan ekipler olmasıydı. Yani Galatasaray’ın öndeki oyuncularına iyi defans yapan fizik gücü iyi olan takımlar kim olursa olsun problem olur. Galatasaray, Yunanistan’da erken gol sayesinde aldığı kolay galibiyetten sonra böyle bir Graz beklemiyordu. Ne hikmetse Galatasaray’da oyuncular fantastik goller peşinde. Eskişehir maçında Keita şimdi de Elano aynı noktada aynı vuruşu deneyerek muhtemel 3 puanı engelledi.
Ümit Aktan -Devreler yanlış oynandı -Türkiye
[page_end]Oynaması gereken oyunu ikinci yarıda oynadı Galatasaray. İlk yarıda ise tepeden tırnağa yanlıştı oyun mantığı ve kurgusu. İkinci yarıyı başa koysak fark olurdu..
Gelin biz baştan başlayalım..
Oynanan en basit maçın bile bir püf noktası vardır. Maçın bitiminde herkesin yakalayabileceği bu basit noktayı maç öncesinde yakalayana teknik direktör deriz.
Çuvalla para almaları bu yetenekleri nedeniyledir.
Hele bir de oynanırken püf noktası yakalar ve çözerse, işte o zaman büyük hoca olurlar..
Dün gece belli ki içerde yoğunlaşan bir takıma karşı oynanacaktı ve Baros‘a atılan toplar değil, Baros‘a getirilen toplar kaleye girecekti.
Bunun olabilmesi için iki kanada atılmış olan Arda ve Keita‘ya iyi toplar atılması sağlanamadı. Onlar da içeri girince rakibin kalabalık defansında eridiler. Mehmet Topal’ın bir tek doğru pası da yoktu ortada.
O zaman püf noktası bunu oyuncuların oyun içi becerileri veya kulübenin dengeyi bozacak bir hamlesinde gizlenmiş demekti.
Bu ikisinden birini bekledik uzun bir süre... Bir kere yapabildik onu, Keita sıfıra giderken arkaya ve Arda‘ya kesti. Onun vuruşu ise kale arkasındaki yardımcıya kurban...
Bizim beklediğimiz iç dinamik veya kenardan hamleyi Graz beklemedi ve maçı alıp gitti ilk yarının sonlarında artan öz güveni ve buna bağlı baskısıyla ve onun getirdiği kontrasıyla..
Beni asıl üzen ise hemen iki metre önümüzde maçı izleyen Barış Özbek’in bol bol gülmesi ve mutlu mesut tavrı oldu. Neşeliydi çocuk..
İkinci yarı kedinin faresine bile değil, kedinin yün yumağına çevirdi Galatasaray Graz’ı..
Golü yerden araya oynanan bir top imal etti. Ondan sonra patladı Galatasaray. İnfilak etti nihayet bulduğu golün havasıyla..
Yanlış kadronun olağanüstü doğru oyunu, inanılmaz enerjisi ve muhteşem yüreği bir gol daha istedi çok. Graz kalesinin arkasında yeni moda beşinci ise Graz kalecisinden daha çok işe yaradı diyebilirim. O zata ortadaki de katılınca Graz’ın Galatasaray’ı ancak böyle durdurabileceği ortaya çıktı.
14 kişi oynadı Avusturyalılar son yarım saat..
Son 10 dakikaya girince gücünü ekonomik kullanamamanın sıkıntısı baş gösterdi ve maç kilitlenip öylece bitti.
Bülent Tulun -Ders alınmalı- Fotomaç
[page_end]Bu maçı kazanmak 6 puanla büyük ölçüde gruptan çıkmak demekti. Günlerdir "Elano nerede?" diye ortalık karışırken dün akşam sahadaydı. Gayet mütevazı oyun planı ve alan-pres ile orta sahasını kalabalık tutan Sturm Graz gereğinden fazla gol fırsatı yakaladı. 45+1'deki Balta ve Servet'in ortak kademe hatasından yenen gol aslında bağıra bağıra gelmişti. Arda'dan organizasyon görevi alındığı için verimi ciddi şekilde düşüyor. Nitekim Elano'yu Ayhan ve Arda ile oynattığınız zaman bir liderlik karmaşası yaşanıyor ve randımanlar düşüyor. Dar bir koridorda oynamayı sevmeyen Arda-Ayhan diyaloğu sağlıklı işlemeyince Keita'ya da doğru toplar gelmiyor.
Ya üç puan ya da hiç
Zaten 25 dakika ileri çıkmayan Sturm Graz savunması ve orta sahası bu dakikadan sonra kendine güveni gelince ataklarını süratlendirip Galatasaray savunmasını eksik yakalamaya çalıştı ve bunda da başarılı oldu. Baros'un yanına Nonda monte edilince "Defans ne zaman akla gelecek?" diye düşünmeden edemedim. "Ya 3 ya da hiç olmasın" diye bakmak lazım olaya. Galatasaray'daki en önemli artı inanılmaz kazanma azmiydi. İkinci yarının büyük bölümünde Galatasaraylı oyuncular oyun disiplininden kopsalar da hırs ve azimle oynadılar. Tipik 3'üncü dünya veya Latin ülkeleri şablonu çıktı ortaya. Sturm önünde gördük ki sonuç ne olursa olsun disiplinli ve haddini bilen ekipler karşısında Galatasaray zorluk yaşayacak. Bu gruptan öyle veya böyle çıkılacak ama ilerisi için ciddi derslerin alınması lazım...