Yazarlar Milli Takım için neler yazdı?
Millilerimiz oyun olarak göz doldurmadı, ama üç puan ve sakatlıktan dönen Arda'nın performansı spor yazarlarını memnun etti.
Euro 2012 elemelerinde Avusturya'yı konuk eden Millilerimiz oyun olarak göz doldurmadı, ama üç puan ve sakatlıktan dönen Arda'nın performansı spor yazarlarını memnun etti.
Euro 2012 Elemeleri A Grubu'nda Avusturya'yı konuk eden Milli Takımımız, rakip sahada baskı kurmayı başaramadığı maçı 2-0 kazanarak grup ikinciliği şansını sürdürdü. Spor yazarları kazanılan üç puanı ve Arda Turan'ın dönüşünü sevinçle karşılarken oynanan oyundan dolayı farklı yorumlar yaptılar.
Yeni bir sayfa açmak için güzel bir gün oldu. Bu takım uzun zamandır hasretini çektiğimiz milli takım taraftarı oluşturacak oyun kabiliyeti dışında sempatik bir milli takım ayrıca. Guus Hiddink'in elinin değdiği ilk maç olduğunu kabul ederek, içine Euro 2008 ruhu kaçmış bu takım, Belçika'yı da yener ve play-off oynar diyoruz.
Arda'nın yağmur altında attığı gol tam elden kaçarken geri çevirdiğimiz İsviçre maçını, Volkan'ın kurtarışı Rüştü'nün Hırvatistan maçındaki penaltı performansını ve Semih'in Gökhan'a attırdığı gol Euro 2008'in tamamını hatırlattı. Dün akşam Azerbaycan'da hüzün veren takımın yerini zafer vadeden milli takım almıştı.
Oyuncular çok hareketsiz ve birbirine benzeyen tarzdaydılar, dolayısıyla topu hızlı çeviremedik ve rakibi eksik yakalayamadık. İkinci olarak da yeterli derecede agresif değildik. Avusturya hep bizi bekledi, bize saygı duydular, hata yapmaktan çekindiler. Onlar bizi bekledi ama biz kontrolün dozunu kaçırdık. Arda’nın isyankârlığı ve özel zekası olmasa oyun olduğundan daha da fazla sıkışabilirdi. Çünkü Burak’a destek veremiyor, onun savunma içinde kaybolmasına neden oluyorduk. Hamit, Nuri, Mehmet hücum yönünde oyuna hiç giremiyorlardı, yani ‘atıl’dık. İkinci yarıda Avusturya biraz vitesi yükseltince Hiddink’in doğru iki hamlesi geldi. Topuz agresifliğimizi artırdı, Semih de ileride orta sahaları oyuna sokan pivot oldu, maçı da koparan oydu. Müthiş ara paslarla rakip savunmayı açtı, Gökhan’a gol attırdı ve işi bitirdi. Daha sonra sıkıntıya girmemizi ise Volkan’ın kurtarışı engelledi.
Dün becerilerini kullanabilen zekalar ve onların soğukkanlılıkları bizi yarışta tuttu.
Euro-2012 Avrupa Futbol Şampiyonası finallerine gidebilmek için çok önemli bir sınavdı dünkü Avusturya maçı... Dün gece kazanmadan daha ilerisini düşünmek çok zor görünüyordu. Ve üç puanı almayı başardık dün gece...
Sahaya çıkan ilk 11'e baktığımızda Burak'ın en uçta kullanılması endişe yaratmadı değil... Burak, o bölgede sık oynayan bir isim değil. Santrfor özelliği yok. üstelik, Burak'ı orada kullanınca hem onun kanattaki özelliklerinden mahrum kalıyoruz, hem de Semih gibi gerçek bir santrfordan. Belli ki, Hiddink önde santrfor oynattığı futbolcunun koşu özelliği olmasını istiyor. Bu anlamda tercihini Burak'tan yana kullanmış olabilir. Bu tercihle, yavaş olsa da topa sahip olarak oynamayı başardık ama defans arkasına ve arasına koşular yapacak oyuncu eksikliğimiz pozisyon üretmemizi engelledi; etkili olamadık. Golü oyunla değil; Arda'nın becerisi, Avusturya savunmasının büyük hatası ile bulduk.
Maç iki bireysel performansla kazanıldı, ama takım olma anlamında da ufak ufak gelişim gösterdiğimiz konular var: Öncelikle A milli takımımızda hemen herkes daha mutlu. Milli terapi, lig gerginliğiyle kampa gelen (Hamit, Servet gibi) futbolcularımızı rahatlatıyor. Bir tek Arda’nın rahatı yok; o, medya tribününe mesajlar vererek Emre abisinin yokluğunu aratmıyor! Her ikisinin de iyi insanlar olduğunu şahsen bildiğim bu adamların sahadaki bu hareketlerini Hiddink’le konuşmalarını öyle gönülden isterim ki... Çünkü bu kadar uzaktan bize bir şeyler öğretebilen o bilge adam, eminim yakınındaki gençlere çok değerli hayat tecrübeleri aktarabilir.
Başta Ekrem olmak üzere çift stoperin de katıldığı amatörce hatalar zincirinden taç atışı sonucu Arda'nın akılcılığıyla öne geçtik.
İkinci devrede de değişen fazla bir şey yoktu. Rahatlamak için mutlaka ikinci gole ihtiyacımız vardı. Hiddink'in mutlaka Semih'i oyuna alması gerekiyordu. Tam sıkıntılı bir döneme girmişken, Semih oyuna dahil oldu. Önce Nuri'ye mükemmel bir gol asisti yaptı, hatalı bayrak bu pozisyonu engelledi. Ardından da Gökhan'ı kaçırdı, o da gol oldu.
Volkan penaltıyı kurtarınca son sekiz dakikada stres yaşamaktan kurtulduk ve üç puanı iyi oynamasak da kazandık.
Rakibin kontratak oyuncularının sakatlıklardan dolayı sahada olmayışı ve dört gün önce maç oynamalarının yorgunluğu bizim takım savunmamızı rahatlattı.
Dün bir anlayamadığım konu tüm duran toplarımızı Mehmet Ekici'nin kullanmasıydı. Hiddink'in bu konuda Selçuk'un özelliğini bilmesi gerek. Bu atışları hiç olmazsa paylaştırmalıydı.
Hiddink kaybetmemek için garanti bir oyunu tercih etti. Millilerimiz topa yönelen, rakibe basan, az hata yapan disiplinli bir takım görüntüsü verdiler. Oyunun başında Burak'la topumuz direğe gitti. Arda'nın golü bireysel beceriydi. Hamit'in şutları ve yine Arda'nın alan değiştiren oyunu dışında futbol adına yetersizdik. Uzun ve kontra toplar da denedik, Semih'i de oyuna aldık, Volkan'la penaltı da kurtardık üç puanı cebe koyarak gereğini yaptık.
Tatmin olmadım. Futbolsuz bir galibiyet aldık.
AVUSTURYA düz oyunculardan kurulu kapasitesi ve kalitesi sınırlı bir takım. Ancak yine de penaltıyı gole çevirebilmeş olsalar son dakikalarda panik yaşayabilirdik. Rakibe pozisyon ve oyun şansı vermediğimiz evimizdeki maçta durumun bu olması da biraz düşündürücü. Biraz daha tempo rakip ceza sahası dışında daha etkin topsuz koşular ve santrfor bölgesinde özellikle Semih’in tercih edilmesi Milli Takımımız’ın ilk etapta ihtiyacı olan şeyler. Güzel bir galibiyetle dersler çıkarmamız gereken bir maçı geride bıraktık. Ancak 3 Haziran’da Belçika’yı geçebilmemiz için bu oyun yeterli olmayabilir. Hiddink’in yukarıda bahsettiğimiz küçük dokunuşları yaparak takımın ivmesini yukarıya taşımamaması için hiçbir neden yok.
BU maç bize şunu da gösterdi ki aylar süren maç eksiğine rağmen Arda bu ülke futbol için vazgeçilmez bir oyuncu. Onu ve futbolunu özlemişiz.
Ahmet Çakır (Zaman): Arda'nın önemi[page_end]
Ahmet Çakır (Zaman): Arda'nın önemi
Son 4 maçında gol atmayı bile becerememiş bir Milli Takım'ın Avusturya karşısında harika futbol oynayıp bol gollü galibiyet almasını beklemek akılcı değildi. Hatta ikinci yarıda iyice dağılıp artık gol yemeyi beklerken atmayı başardık. Gökhan Gönül, Ay Yıldızlı forma altında hem kendisini hem milyonları mutlu edecek harika bir iş yapıp hepimize soluk aldırdı.
Hiddink'in kadrosu da doğruydu, oyun anlayışı da geçerliydi. Ancak özellikle ortaalanımızda bu kadar iyi futbolcuların oynadıkları oyunun bir türlü futbol değeri kazanamayışında ilk kez birarada olmaları önemli bir etkendi.
Levent Tüzemen (Sabah): Kazanma duygusu...
Arda Turan gibi futbol yetenekleri üst düzeyde olan bir oyuncunun Galatasaray ve Milli Takım için ne kadar önemli olduğunu Kadıköy'de gördük. Arda'nın yokluğunda hem Milli Takım hem de Galatasaray çöktü. Milli Takım'ın Avusturya'ya karşı aldığı galibiyeti sadece Arda'ya bağlamak diğer oyuncuların emeğine haksızlık olur.
Görünen gerçek; oyun zekası mükemmel olan, topu nasıl kullanacağını, ne zaman pas vereceğini, nerede nasıl çalım atacağını bilen, topla buluştuğunda çevre kontrolünü yapabilen Arda gibi yaratıcı bir oyuncunun nimetlerinden Milliler dün gece fersah fersah faydalandı.
Arda sadece oynayan değil, oynatan, kendine olan güveniyle arkadaşlarına güven ile moral aşılayan ve en önemlisi maçın sonucuna doğrudan etki edebilen yıldız bir oyuncu. Avrupa'ya gitmek tabii Arda'nın hedefleri arasında olmalıdır. Ama bu hedef Galatasaray'a yapacağı hizmetler bittikten sonra gerçekleşmelidir. Arda'ya Türk futbolunun ihtiyacı var. Allah'ın bir daha ona sakatlık vermemesini diliyorum.
Ali Ece (Akşam): Arda'nın milli futbol değeri
Bu galibiyet sadece Euro 2012 yolunda yeniden iddialı hale gelmemiz açısından hayati değil. Hiddink'le başlayan yeniden yapılanma sürecinin daha sağlam temellere oturması adına da iki kere önemli bir galibiyet. Yeterince iyi mi oynadık? Hayır, ama bu tip maçlarda Hiddink'in selefi Fatih Terim'in kulakları çınlasın: 'Resultante importante!'
Peki, Hakan Balta'nın durumu ne olacak? Artık solak doğanları batıl inançlara kurban ederek onlara zorla 'sağlak'laştırma huyumuzu kökünden değiştirmemizin zamanı gelmiş de geçiyor olabilir mi? Aksi takdirde yıllarca Hakan Balta'larla idare etmek zorunda kalacağız!
Gökmen Özdemir (Vatan): Kötü ama etkili..
İYİ oynamadığınız zaman bile kazanabiliyorsanız ve sahada sıkıntı yaşamıyorsanız bu sizin etkili, güçlü ve potansiyeli olan bir takım olduğunuzu gösterir. Bizim dün akşam için tam durumumuz bu. İyi oynamadık ama rakibe maçı kazanmak adına en ufak bir umut vermedik. 3 pozisyona girdik, 2 attık. Penaltı dışında rakibe şans tanımadık. Ki onda da iyi bir takımın olmazsa olmazı kalecisi, yani Volkan penaltıyı kurtararak görevini yaptı.
MEHMET Ekici top ayağındayken etkili olan ve tribünlerin “Ya şimdi oyundan nasıl çıkar?” dediği bir futbolcu. Ama şunu söylemekte fayda var; Mehmet Ekici dün Hiddink’in istediklerini yapamadığı için oyundan çıktı. Hollandalı hoca oyunu daha hızlı, daha akıcı oynamak istiyor. Ama Mehmet Ekici dün bunu sağlayamadı. Büyük bir potansiyele sahip olmasına rağmen belki de kendisini İstanbul seyircisine göstermek için topla gereksiz yere fazla oynadı. Guus Hiddink de doğal olarak kementi attı.
Ziya Şengül (Star): Sıkıntılı futbol
Ben kazanan Milli Takım’ın futbolcusunu fazla eleştirmek istemiyorum. Belki biraz duygusalım; belki biraz eyyama kaçıyorum. Olsun varsın... Yeter ki kazanalım. Çünkü kazanan tarafın yurdum insanı olduğum için böylesine eyyam yapayım. İster kabul edin; ister etmeyin.
Bizim gol şutlarımız direkten dönüyor. Ona rağmen iki gol atıyoruz. Sonra da iyi oynadık, kötü oynadık diye neden böylesine bir dünya yaratmaya çalışıyoruz ki?.. Ben keyifli olduğum zaman, en kötü oyuncumuzu bile alnından öperim. Yeter ki kazanan takım olalım...
Bizim pozisyonlarımız var, direkten dönen toplarımız, gollerimiz var dedik. Rakip Avusturya’nın nesi var? Bu maçı Milli Piyango Genel Müdürü seyretmiş olsa; amortisi bile olmayan takımın karşısında kazanmış olan Milli Takımımız’ı herhalde ödüllendirirdi. İşte ben de onu yaptım. Yolumuza devam ediyoruz hayırlarla... Bu galibiyetin farklı bir özelliği de kaleci Volkan’ın penaltı kurtarışıydı. Onu da tebrik ediyorum.
Turgay Demir (Fotomaç): Ustalar![page_end]
Turgay Demir (Fotomaç): Ustalar!
Gol ümidimiz Burak önde yalnız kalmasına rağmen elinden geleni yaptı. Pozisyon da buldu ama direğe takıldı.
Allah'tan en krıtik dakikalarda Arda çıktı sahneye. Sakatlıktan önceki günlerini hatırladı ve hatırlattı! Yüreğine sağlık. Hiddink baktı iki gelmiyor, maçı kotaramıyoruz, Mehmet Topuz ve Semih'i sahaya sürüp strateji değiştirdi. Bu değişiklik kısa sürede meyvesini verdi.
Semih'in bir kez daha büyük maçların oyuncusunu göstererek hem önde iyi top tuttu, hem de asist yaptı.
Hiddink'e kendisini ilk on birde düşünmesini gerektiğini bir kez daha hatırlattı. Ayağına sağlık!
Dikkat!: Çek hakem Arda'ya yapılan kırmızı kartlık faulü es geçti, bir de uydurma penaltı verdi. Adaleti Avrupa'nın en iyi kalecilerinden biri olan Volkanımız sağladı. Ellerine sağlık. Sözün özü: Sorumluluktan kaçan bazı usta ayaklar nedeniyle zorlanırken gönülden sorumluluk alan Semih, Volkan, Arda gibi ustalarla hedefe ulaştık. Final: Her şey bir yana üç puan çok güzel.
Turgay Şeren (Akşam): Bu 3 puan çok güzeldi
Arda, güzel bir gol attı. Avusturya'nın stoperi Dragoviç ve sağ bek Ekrem Dağ, adeta uyudular. Top Arda'nın önüne düştü ve güzel bir gol attı. Zaten böyle bir gole moral olarak ihtiyacı vardı. Yalnız Arda, bayağı kilo almış. Eski Arda'dan çok uzak. Kısa sürede kendi toparlar mı? Bilemem ama Arda, Galatasaray'da özel idman yapıp kendini hazırlamalı. Defansa fazla bir iş düşmedi. Servet, zaman zaman forvet gibi oynadı. Gökhan sağ kulvarı çok iyi kullandı. Semih'in nefis pasında rakibini nefis geçerek golü attı. Bir alkış da Gökhan'a... Volkan, penaltıyı çok güzel kurtardı. Ancak Volkan bu yıl Fenerbahçe'de de çok iyi oynuyor. Hep beraber dua edelim sakatlanmasın.. Yoksa yerine kimi oynatacağız? Bu karşılaşmanın amacı üç puandı. Onu da kazanmayı başardık. Oynadığımız oyunu unutalım, uzun zamandan beri sakat olan Arda'nın gol atmasını ve aldığımız üç puanı alkışlayalım.
Güven Taner (Star): Kazandık ya...
Çok iyi havaya girmişti takım. Maçı istiyordu. Bilinçliydi. Yüklenirken telaşla top yitirmemenin özenini ve becerisi gösterdi. Ancak hücum çabukluğu içinde yeterli beceriyi, yaratıcılığı gösteremedi. Topu oyalamadan ileri attı, ama orada değerlendirmeyi sağlayacak çoğalmayı başaramadı. İlk yarıda en sivrildiğimiz an, golü birkaç saniyede buluşumuzdu. Hakan tacı iyi zamanlama ile doğru yere kullandı ve Arda doğru yere hareketlenmenin, rakibi yanıltmanın ve topu kaleye göndermenin üstün becerisini gösterdi. Uzun sakatlığın Galatasaray gündeminde solgunlaştırdığı Arda adı ulusal forma içinde dün yeniden renklendi...
İkinci yarıda mutlak gole ihtiyaç duyan Avusturya’nın savunmayı daha öne çıkararak ve hücumu daha çok isteyerek oynaması bizi çok zorlamadı, ama hücum sayımızı da azalttı. Tempomuzu yitirdik. Geride olmak Avusturya’yı ne denli cüretkâr kıldı ise; ‘beraberliğe düşersek’ endişesi bizi o denli tedirgin etmeye başladı. Hiddink’in, M.Topuz ve Semih’i oyuna sürme hamlesi takımı maçı kurtaracak çizgiye döndürdü. Sonuç ve umutlarımızın yeşermesi çok iyi. Bu durumu kullanmayı bilmeliyiz.
Tayfun Bayındır (Vatan): Yola devam[page_end]
Tayfun Bayındır (Vatan): Yola devam
ORTA sahada iyi bastık, rakibi iyi kontrol ettik ve onların dikine çıkışlarına da ciddi çözümler getirdik. Buraya kadar tamam. Ama golün birini Arda, bir diğerini de Gökhan’ın attığını düşünürsek ve 2 pozisyonun da yoktan varedilen pozisyonlar olduğunu hatırlarsak sıkıntımız çok net ortaya çıkıyor. Kişisel tercihtir saygı duyarım ama bu maça Semih’le başlamak futbol mantığına daha uygun geliyor. Semih girdikten sonra yaptığımız presin etkisi de hissedildi, araya kaçanların kullanılışındaki verimlilik de.
ELBETTE bizim için gerçekten müthiş bir moral. Kazanmak zorunda olduğumuz bir karşılaşmayı kazanmanın getirdiği bir moral bu. Bundan sonra daha iyi olacağımız da kesin. En azından Arda döndü. Ve ihtiyacımız olan agresifliği sağlayacak Emre de gelecek. O zaman çıkartılacak derslerle birlikte galibiyete alkış ve yola devam.
Cemal Ersen (Milliyet): Arda'dan mesaj var!
Bireysel olarak baktığımızda bize rakip olamayacağı düşünülen Avusturya takımı maçın ikinci yarısında daha cesaretli çıkmaya başlayınca oyun kendi yarı alanımıza yıkıldı. Tehlikeyi sezen Hiddink, Mehmet Topal ve ardından Semih hamleleri ile Avusturya baskısını kırmaya çalıştı. Toparlanmamız zaman aldı. Tıpkı ilk golde olduğu gibi Hakan-Arda kombinasyonunun benzeri Semih ve Gökhan’dan geldi. Kötü oynadığımız bu süreçte belki de ilk kez ileri çıkan Gökhan, Avusturya’yı yıkan gole imzasını attı. Kritik bir dakikada gelen gol milli takımı rahatlatsa da 85. dakikadaki penaltı düdüğü son anların yine sıkıntılı geçmesine yol açabilirdi. Ancak kaleci Volkan’ın müthiş kurtarışı rakibin tamamen çökmesini sağladı.
Kazanmamız gereken maçtı. Galibiyet stresi oyunumuzu bozdu. Ancak hanemize yazılan üç puan hepsinden önemliydi. Hiddink’in yerleştirmeye çalıştığı sistem için zamana ihtiyaç var. Bu da ancak daha çok maç oynayarak gerçekleştirilebilir. Ne yazık ki milli takımın grup maçların dışında böyle bir şansı yok. Belçika sınavını da kayıpsız atlatabilirsek, Azerbaycan maçı sonrası yıkılan umutlarımızın yeniden yeşermemesi için hiçbir neden yok.
Hasan Sarıçiçek (Türkiye): Belçika'da zorlanırız
Şanslıydık, çünkü Avusturya’yı en kötü gününde yakalamıştık. Belçika yenilgisinin moral bozukluğunu üzerinden atamadan Kadıköy’e çıkan Avusturya Milli Takımı’nın üç ası yoktu sahada dün gece. Böyle zayıf bir takımı yenmemek; EURO 2012’ye giden yolda altın tepsi içinde sunulan fırsatı tepmek olurdu. Bu hata yapılamazdı, yapılmamalıydı da. Doğrusu Hiddink ve yardımcıları sahaya çıkabilecek en doğru on biri sürmüşlerdi. Sahada oyun kurucu özelliğine sahip üç isim vardı; ön liberoda Nuri, ortada Mehmet Ekici, solda Arda, buna bir de Selçuk‘u ekleyelim. Maç başlar başlamaz üst üstte ataklarımız gelmeye başladı. Önce Arda, sonra Mehmet Ekici‘nin ve daha sonra da Selçuk‘un vuruşlarından sonuç alamadık. İşte o zaman, Hamit‘i sağda bomboş görünce ters toplar ne işe yarar diye düşünmeye başladım. O da ne tam o sırada “Niye ilk on birde?” diye birçoklarının söylendiği Arda her zamanki ustalığında Ekrem‘den bir top söktü, topu öyle bir köşeye vurdu ki; kaleci Macho‘nun o vuruşu seyredip, alkışlamaktan başka yapabilecek hiçbir şeyi yoktu. Hoş geldin Arda!
Oktay Derelioğlu (Takvim): Avusturya'nın katkılarıyla![page_end]
Oktay Derelioğlu (Takvim): Avusturya'nın katkılarıyla!
Milli Takımımız için hayati derecede önem taşıyan bir karşılaşmadan 3 puanı almasını bildik. Daha doğrusu şöyle söylemek lazım. Avusturya'nın desteğiyle 3 puanı aldık desek daha doğru olur. Çünkü eğer dünkü maçta karşımızda Belçika ya da Almanya olsaydı inanın hezimetle biterdi. Benim yorumum, oynamadan 3 puanı aldığımızdır. Milliler için çok fazla umutlu şöyler söyleyemiyorum. Çünkü gerçekler beni buna sürüklüyor. Neden derseniz. Hiddink, takımı gençleştirmek ve değiştirmek adına bazı hamleler yapıyor.. Ama Hiddink'in kontratı 2012'de bitiyor. Hiddink'in bütün ulus olarak bizi Avrupa Şampiyonası'na götürmesini istiyoruz. Eğer bir yapılanma ve değişim olacaksa bu Avrupa eleme maçları olmamalıdır.
Alper Tunga Albayrak (Yeni Şafak): Oyun kötü, sonuç iyi
Semih, milli takımın içinde her zaman olması gereken isim. Zaten günümüzde, Türkiye'nin en iyi forvet oyuncusu. Bazen etkinliği tartışılabilir ama bir forvet oyuncusundan temel olarak istenen herşeyi en iyi şekilde yapıyor. İkinci yarıda, Semih girene kadar mahkum oynadık. Duvar olma özelliği, kanat oyuncularına, yüzü kaleye dönük orta saha oyuncuları için, çok önemli avantaj sağlıyor. Gökhan Gönül'ün golündeki payı da ortada zaten. Avrupa Şampiyonası için, bu maç çok önemliydi ama bundan sonra her maç daha önemli olacak. Konsantrasyon eksikliğinde ve günümüzde olmadığımızda başımıza gelenler malum. Bu maçta üç puanı kurtardık, yarışın içinde kaldık ama oynadığımız futbol hiç ışık vermedi. Yine de bu kadar streslii bir maçı kazanmış olmak, kötü oyunun üstünü örtebilir.
Rıdvan Dilmen (Fotomaç): Önemli bir zafer
Karşılaşmadan önce Arda ile sohbet etmiştim. 'Maçın kader adamı kim olur?' sorumuza 'Ben olurum' demişti.
Zaten kader adamı da oldu.
Belçika maçında da kilidi açmıştı. Arda yaratıcı bir futbolcu. Bu yapıdaki oyuncular dünya üzerinde hiçbir şekilde silinmezler. İkinci yarının başlarında da üretemedik. İleride çoğalamadık. Bizim üretken yetenekli oyuncularımız var aslında.
Avusturya yoğun baskı kurdu, atak üzeride atak geliştirdi. Neden? Çünkü biz çok tedirgin oynadık, kendimize güvenimiz yok. Üretken değiliz.
Maç bizim için sevimsiz bir hâl aldı. Hiddink genç de olsa hamle yaparak Burak ile Semih'i değiştirdi. Semih'i gol atması için değil, topu ileride tutsun diye sahaya sürdü. Semih hemen farkını gösterdi. Bu takımın forveti Semih'tir. Semih Gökhan'a asist yaptı, Gökhan da harika bir gol attı.
Sanlı Sarıalioğlu (Yeni Şafak)
Rıdvan Dilmen maçtan önce Arda'ya sormuş: "Maçın adamı kim olur?" Arda, hiç düşünmeden yapıştırmış yanıtı: "Ben olurum." Lider oyuncu kimliği öyle kolay kolay kazanılmaz. "Ben" diyebilen kaç oyuncu bulabilirsiniz. Ben yapacağım... Ben işi bitireceğim... Ben noktayı koyacağım... Bu özgüven içinde olabilen kaç oyuncu bulabiliriz. Sadece özgüven mi, kararlılık, inanç, yüreklilik ve sorumluluk duygusu. Arda, Galatasaray'da daha yeni yarım yamalak oynamaya başlamış. Milli maçta ilk on bir oynatılır mıymış? Bu sorunun yanıtını iki gün önce Beyaz TV'de vermiştim. Elinde Arda varsa elbette oynatacaksın. Arda gibiler iki hareket yapar, tabelaya imzayı atar.
Semih de böyle bir oyuncu. 71'de girdi, 77'de faturayı kesti. Gökhan Gönül'e bir top verdi, hepimize rahat bir nefes aldırdı. Aslında Semih ve Cenk varken, Burak'ı ileride son adam olarak ilk on birde oynatmak büyük hata idi. Hiddink gibi deneyimli bir teknik direktör nasıl böyle bir gaflet içersinde olabilir. Haydi Hiddink, Burak'ı pek tanımıyor, yardımcıları ona hiç mi fikir vermez?
Euro 2012 Elemeleri A Grubu'nda Avusturya'yı konuk eden Milli Takımımız, rakip sahada baskı kurmayı başaramadığı maçı 2-0 kazanarak grup ikinciliği şansını sürdürdü. Spor yazarları kazanılan üç puanı ve Arda Turan'ın dönüşünü sevinçle karşılarken oynanan oyundan dolayı farklı yorumlar yaptılar.
Yeni bir sayfa açmak için güzel bir gün oldu. Bu takım uzun zamandır hasretini çektiğimiz milli takım taraftarı oluşturacak oyun kabiliyeti dışında sempatik bir milli takım ayrıca. Guus Hiddink'in elinin değdiği ilk maç olduğunu kabul ederek, içine Euro 2008 ruhu kaçmış bu takım, Belçika'yı da yener ve play-off oynar diyoruz.
Arda'nın yağmur altında attığı gol tam elden kaçarken geri çevirdiğimiz İsviçre maçını, Volkan'ın kurtarışı Rüştü'nün Hırvatistan maçındaki penaltı performansını ve Semih'in Gökhan'a attırdığı gol Euro 2008'in tamamını hatırlattı. Dün akşam Azerbaycan'da hüzün veren takımın yerini zafer vadeden milli takım almıştı.
Oyuncular çok hareketsiz ve birbirine benzeyen tarzdaydılar, dolayısıyla topu hızlı çeviremedik ve rakibi eksik yakalayamadık. İkinci olarak da yeterli derecede agresif değildik. Avusturya hep bizi bekledi, bize saygı duydular, hata yapmaktan çekindiler. Onlar bizi bekledi ama biz kontrolün dozunu kaçırdık. Arda’nın isyankârlığı ve özel zekası olmasa oyun olduğundan daha da fazla sıkışabilirdi. Çünkü Burak’a destek veremiyor, onun savunma içinde kaybolmasına neden oluyorduk. Hamit, Nuri, Mehmet hücum yönünde oyuna hiç giremiyorlardı, yani ‘atıl’dık. İkinci yarıda Avusturya biraz vitesi yükseltince Hiddink’in doğru iki hamlesi geldi. Topuz agresifliğimizi artırdı, Semih de ileride orta sahaları oyuna sokan pivot oldu, maçı da koparan oydu. Müthiş ara paslarla rakip savunmayı açtı, Gökhan’a gol attırdı ve işi bitirdi. Daha sonra sıkıntıya girmemizi ise Volkan’ın kurtarışı engelledi.
Dün becerilerini kullanabilen zekalar ve onların soğukkanlılıkları bizi yarışta tuttu.
Euro-2012 Avrupa Futbol Şampiyonası finallerine gidebilmek için çok önemli bir sınavdı dünkü Avusturya maçı... Dün gece kazanmadan daha ilerisini düşünmek çok zor görünüyordu. Ve üç puanı almayı başardık dün gece...
Sahaya çıkan ilk 11'e baktığımızda Burak'ın en uçta kullanılması endişe yaratmadı değil... Burak, o bölgede sık oynayan bir isim değil. Santrfor özelliği yok. üstelik, Burak'ı orada kullanınca hem onun kanattaki özelliklerinden mahrum kalıyoruz, hem de Semih gibi gerçek bir santrfordan. Belli ki, Hiddink önde santrfor oynattığı futbolcunun koşu özelliği olmasını istiyor. Bu anlamda tercihini Burak'tan yana kullanmış olabilir. Bu tercihle, yavaş olsa da topa sahip olarak oynamayı başardık ama defans arkasına ve arasına koşular yapacak oyuncu eksikliğimiz pozisyon üretmemizi engelledi; etkili olamadık. Golü oyunla değil; Arda'nın becerisi, Avusturya savunmasının büyük hatası ile bulduk.
Maç iki bireysel performansla kazanıldı, ama takım olma anlamında da ufak ufak gelişim gösterdiğimiz konular var: Öncelikle A milli takımımızda hemen herkes daha mutlu. Milli terapi, lig gerginliğiyle kampa gelen (Hamit, Servet gibi) futbolcularımızı rahatlatıyor. Bir tek Arda’nın rahatı yok; o, medya tribününe mesajlar vererek Emre abisinin yokluğunu aratmıyor! Her ikisinin de iyi insanlar olduğunu şahsen bildiğim bu adamların sahadaki bu hareketlerini Hiddink’le konuşmalarını öyle gönülden isterim ki... Çünkü bu kadar uzaktan bize bir şeyler öğretebilen o bilge adam, eminim yakınındaki gençlere çok değerli hayat tecrübeleri aktarabilir.
Başta Ekrem olmak üzere çift stoperin de katıldığı amatörce hatalar zincirinden taç atışı sonucu Arda'nın akılcılığıyla öne geçtik.
İkinci devrede de değişen fazla bir şey yoktu. Rahatlamak için mutlaka ikinci gole ihtiyacımız vardı. Hiddink'in mutlaka Semih'i oyuna alması gerekiyordu. Tam sıkıntılı bir döneme girmişken, Semih oyuna dahil oldu. Önce Nuri'ye mükemmel bir gol asisti yaptı, hatalı bayrak bu pozisyonu engelledi. Ardından da Gökhan'ı kaçırdı, o da gol oldu.
Volkan penaltıyı kurtarınca son sekiz dakikada stres yaşamaktan kurtulduk ve üç puanı iyi oynamasak da kazandık.
Rakibin kontratak oyuncularının sakatlıklardan dolayı sahada olmayışı ve dört gün önce maç oynamalarının yorgunluğu bizim takım savunmamızı rahatlattı.
Dün bir anlayamadığım konu tüm duran toplarımızı Mehmet Ekici'nin kullanmasıydı. Hiddink'in bu konuda Selçuk'un özelliğini bilmesi gerek. Bu atışları hiç olmazsa paylaştırmalıydı.
Hiddink kaybetmemek için garanti bir oyunu tercih etti. Millilerimiz topa yönelen, rakibe basan, az hata yapan disiplinli bir takım görüntüsü verdiler. Oyunun başında Burak'la topumuz direğe gitti. Arda'nın golü bireysel beceriydi. Hamit'in şutları ve yine Arda'nın alan değiştiren oyunu dışında futbol adına yetersizdik. Uzun ve kontra toplar da denedik, Semih'i de oyuna aldık, Volkan'la penaltı da kurtardık üç puanı cebe koyarak gereğini yaptık.
Tatmin olmadım. Futbolsuz bir galibiyet aldık.
AVUSTURYA düz oyunculardan kurulu kapasitesi ve kalitesi sınırlı bir takım. Ancak yine de penaltıyı gole çevirebilmeş olsalar son dakikalarda panik yaşayabilirdik. Rakibe pozisyon ve oyun şansı vermediğimiz evimizdeki maçta durumun bu olması da biraz düşündürücü. Biraz daha tempo rakip ceza sahası dışında daha etkin topsuz koşular ve santrfor bölgesinde özellikle Semih’in tercih edilmesi Milli Takımımız’ın ilk etapta ihtiyacı olan şeyler. Güzel bir galibiyetle dersler çıkarmamız gereken bir maçı geride bıraktık. Ancak 3 Haziran’da Belçika’yı geçebilmemiz için bu oyun yeterli olmayabilir. Hiddink’in yukarıda bahsettiğimiz küçük dokunuşları yaparak takımın ivmesini yukarıya taşımamaması için hiçbir neden yok.
BU maç bize şunu da gösterdi ki aylar süren maç eksiğine rağmen Arda bu ülke futbol için vazgeçilmez bir oyuncu. Onu ve futbolunu özlemişiz.
Ahmet Çakır (Zaman): Arda'nın önemi[page_end]
Ahmet Çakır (Zaman): Arda'nın önemi
Son 4 maçında gol atmayı bile becerememiş bir Milli Takım'ın Avusturya karşısında harika futbol oynayıp bol gollü galibiyet almasını beklemek akılcı değildi. Hatta ikinci yarıda iyice dağılıp artık gol yemeyi beklerken atmayı başardık. Gökhan Gönül, Ay Yıldızlı forma altında hem kendisini hem milyonları mutlu edecek harika bir iş yapıp hepimize soluk aldırdı.
Hiddink'in kadrosu da doğruydu, oyun anlayışı da geçerliydi. Ancak özellikle ortaalanımızda bu kadar iyi futbolcuların oynadıkları oyunun bir türlü futbol değeri kazanamayışında ilk kez birarada olmaları önemli bir etkendi.
Levent Tüzemen (Sabah): Kazanma duygusu...
Arda Turan gibi futbol yetenekleri üst düzeyde olan bir oyuncunun Galatasaray ve Milli Takım için ne kadar önemli olduğunu Kadıköy'de gördük. Arda'nın yokluğunda hem Milli Takım hem de Galatasaray çöktü. Milli Takım'ın Avusturya'ya karşı aldığı galibiyeti sadece Arda'ya bağlamak diğer oyuncuların emeğine haksızlık olur.
Görünen gerçek; oyun zekası mükemmel olan, topu nasıl kullanacağını, ne zaman pas vereceğini, nerede nasıl çalım atacağını bilen, topla buluştuğunda çevre kontrolünü yapabilen Arda gibi yaratıcı bir oyuncunun nimetlerinden Milliler dün gece fersah fersah faydalandı.
Arda sadece oynayan değil, oynatan, kendine olan güveniyle arkadaşlarına güven ile moral aşılayan ve en önemlisi maçın sonucuna doğrudan etki edebilen yıldız bir oyuncu. Avrupa'ya gitmek tabii Arda'nın hedefleri arasında olmalıdır. Ama bu hedef Galatasaray'a yapacağı hizmetler bittikten sonra gerçekleşmelidir. Arda'ya Türk futbolunun ihtiyacı var. Allah'ın bir daha ona sakatlık vermemesini diliyorum.
Ali Ece (Akşam): Arda'nın milli futbol değeri
Bu galibiyet sadece Euro 2012 yolunda yeniden iddialı hale gelmemiz açısından hayati değil. Hiddink'le başlayan yeniden yapılanma sürecinin daha sağlam temellere oturması adına da iki kere önemli bir galibiyet. Yeterince iyi mi oynadık? Hayır, ama bu tip maçlarda Hiddink'in selefi Fatih Terim'in kulakları çınlasın: 'Resultante importante!'
Peki, Hakan Balta'nın durumu ne olacak? Artık solak doğanları batıl inançlara kurban ederek onlara zorla 'sağlak'laştırma huyumuzu kökünden değiştirmemizin zamanı gelmiş de geçiyor olabilir mi? Aksi takdirde yıllarca Hakan Balta'larla idare etmek zorunda kalacağız!
Gökmen Özdemir (Vatan): Kötü ama etkili..
İYİ oynamadığınız zaman bile kazanabiliyorsanız ve sahada sıkıntı yaşamıyorsanız bu sizin etkili, güçlü ve potansiyeli olan bir takım olduğunuzu gösterir. Bizim dün akşam için tam durumumuz bu. İyi oynamadık ama rakibe maçı kazanmak adına en ufak bir umut vermedik. 3 pozisyona girdik, 2 attık. Penaltı dışında rakibe şans tanımadık. Ki onda da iyi bir takımın olmazsa olmazı kalecisi, yani Volkan penaltıyı kurtararak görevini yaptı.
MEHMET Ekici top ayağındayken etkili olan ve tribünlerin “Ya şimdi oyundan nasıl çıkar?” dediği bir futbolcu. Ama şunu söylemekte fayda var; Mehmet Ekici dün Hiddink’in istediklerini yapamadığı için oyundan çıktı. Hollandalı hoca oyunu daha hızlı, daha akıcı oynamak istiyor. Ama Mehmet Ekici dün bunu sağlayamadı. Büyük bir potansiyele sahip olmasına rağmen belki de kendisini İstanbul seyircisine göstermek için topla gereksiz yere fazla oynadı. Guus Hiddink de doğal olarak kementi attı.
Ziya Şengül (Star): Sıkıntılı futbol
Ben kazanan Milli Takım’ın futbolcusunu fazla eleştirmek istemiyorum. Belki biraz duygusalım; belki biraz eyyama kaçıyorum. Olsun varsın... Yeter ki kazanalım. Çünkü kazanan tarafın yurdum insanı olduğum için böylesine eyyam yapayım. İster kabul edin; ister etmeyin.
Bizim gol şutlarımız direkten dönüyor. Ona rağmen iki gol atıyoruz. Sonra da iyi oynadık, kötü oynadık diye neden böylesine bir dünya yaratmaya çalışıyoruz ki?.. Ben keyifli olduğum zaman, en kötü oyuncumuzu bile alnından öperim. Yeter ki kazanan takım olalım...
Bizim pozisyonlarımız var, direkten dönen toplarımız, gollerimiz var dedik. Rakip Avusturya’nın nesi var? Bu maçı Milli Piyango Genel Müdürü seyretmiş olsa; amortisi bile olmayan takımın karşısında kazanmış olan Milli Takımımız’ı herhalde ödüllendirirdi. İşte ben de onu yaptım. Yolumuza devam ediyoruz hayırlarla... Bu galibiyetin farklı bir özelliği de kaleci Volkan’ın penaltı kurtarışıydı. Onu da tebrik ediyorum.
Turgay Demir (Fotomaç): Ustalar![page_end]
Turgay Demir (Fotomaç): Ustalar!
Gol ümidimiz Burak önde yalnız kalmasına rağmen elinden geleni yaptı. Pozisyon da buldu ama direğe takıldı.
Allah'tan en krıtik dakikalarda Arda çıktı sahneye. Sakatlıktan önceki günlerini hatırladı ve hatırlattı! Yüreğine sağlık. Hiddink baktı iki gelmiyor, maçı kotaramıyoruz, Mehmet Topuz ve Semih'i sahaya sürüp strateji değiştirdi. Bu değişiklik kısa sürede meyvesini verdi.
Semih'in bir kez daha büyük maçların oyuncusunu göstererek hem önde iyi top tuttu, hem de asist yaptı.
Hiddink'e kendisini ilk on birde düşünmesini gerektiğini bir kez daha hatırlattı. Ayağına sağlık!
Dikkat!: Çek hakem Arda'ya yapılan kırmızı kartlık faulü es geçti, bir de uydurma penaltı verdi. Adaleti Avrupa'nın en iyi kalecilerinden biri olan Volkanımız sağladı. Ellerine sağlık. Sözün özü: Sorumluluktan kaçan bazı usta ayaklar nedeniyle zorlanırken gönülden sorumluluk alan Semih, Volkan, Arda gibi ustalarla hedefe ulaştık. Final: Her şey bir yana üç puan çok güzel.
Turgay Şeren (Akşam): Bu 3 puan çok güzeldi
Arda, güzel bir gol attı. Avusturya'nın stoperi Dragoviç ve sağ bek Ekrem Dağ, adeta uyudular. Top Arda'nın önüne düştü ve güzel bir gol attı. Zaten böyle bir gole moral olarak ihtiyacı vardı. Yalnız Arda, bayağı kilo almış. Eski Arda'dan çok uzak. Kısa sürede kendi toparlar mı? Bilemem ama Arda, Galatasaray'da özel idman yapıp kendini hazırlamalı. Defansa fazla bir iş düşmedi. Servet, zaman zaman forvet gibi oynadı. Gökhan sağ kulvarı çok iyi kullandı. Semih'in nefis pasında rakibini nefis geçerek golü attı. Bir alkış da Gökhan'a... Volkan, penaltıyı çok güzel kurtardı. Ancak Volkan bu yıl Fenerbahçe'de de çok iyi oynuyor. Hep beraber dua edelim sakatlanmasın.. Yoksa yerine kimi oynatacağız? Bu karşılaşmanın amacı üç puandı. Onu da kazanmayı başardık. Oynadığımız oyunu unutalım, uzun zamandan beri sakat olan Arda'nın gol atmasını ve aldığımız üç puanı alkışlayalım.
Güven Taner (Star): Kazandık ya...
Çok iyi havaya girmişti takım. Maçı istiyordu. Bilinçliydi. Yüklenirken telaşla top yitirmemenin özenini ve becerisi gösterdi. Ancak hücum çabukluğu içinde yeterli beceriyi, yaratıcılığı gösteremedi. Topu oyalamadan ileri attı, ama orada değerlendirmeyi sağlayacak çoğalmayı başaramadı. İlk yarıda en sivrildiğimiz an, golü birkaç saniyede buluşumuzdu. Hakan tacı iyi zamanlama ile doğru yere kullandı ve Arda doğru yere hareketlenmenin, rakibi yanıltmanın ve topu kaleye göndermenin üstün becerisini gösterdi. Uzun sakatlığın Galatasaray gündeminde solgunlaştırdığı Arda adı ulusal forma içinde dün yeniden renklendi...
İkinci yarıda mutlak gole ihtiyaç duyan Avusturya’nın savunmayı daha öne çıkararak ve hücumu daha çok isteyerek oynaması bizi çok zorlamadı, ama hücum sayımızı da azalttı. Tempomuzu yitirdik. Geride olmak Avusturya’yı ne denli cüretkâr kıldı ise; ‘beraberliğe düşersek’ endişesi bizi o denli tedirgin etmeye başladı. Hiddink’in, M.Topuz ve Semih’i oyuna sürme hamlesi takımı maçı kurtaracak çizgiye döndürdü. Sonuç ve umutlarımızın yeşermesi çok iyi. Bu durumu kullanmayı bilmeliyiz.
Tayfun Bayındır (Vatan): Yola devam[page_end]
Tayfun Bayındır (Vatan): Yola devam
ORTA sahada iyi bastık, rakibi iyi kontrol ettik ve onların dikine çıkışlarına da ciddi çözümler getirdik. Buraya kadar tamam. Ama golün birini Arda, bir diğerini de Gökhan’ın attığını düşünürsek ve 2 pozisyonun da yoktan varedilen pozisyonlar olduğunu hatırlarsak sıkıntımız çok net ortaya çıkıyor. Kişisel tercihtir saygı duyarım ama bu maça Semih’le başlamak futbol mantığına daha uygun geliyor. Semih girdikten sonra yaptığımız presin etkisi de hissedildi, araya kaçanların kullanılışındaki verimlilik de.
ELBETTE bizim için gerçekten müthiş bir moral. Kazanmak zorunda olduğumuz bir karşılaşmayı kazanmanın getirdiği bir moral bu. Bundan sonra daha iyi olacağımız da kesin. En azından Arda döndü. Ve ihtiyacımız olan agresifliği sağlayacak Emre de gelecek. O zaman çıkartılacak derslerle birlikte galibiyete alkış ve yola devam.
Cemal Ersen (Milliyet): Arda'dan mesaj var!
Bireysel olarak baktığımızda bize rakip olamayacağı düşünülen Avusturya takımı maçın ikinci yarısında daha cesaretli çıkmaya başlayınca oyun kendi yarı alanımıza yıkıldı. Tehlikeyi sezen Hiddink, Mehmet Topal ve ardından Semih hamleleri ile Avusturya baskısını kırmaya çalıştı. Toparlanmamız zaman aldı. Tıpkı ilk golde olduğu gibi Hakan-Arda kombinasyonunun benzeri Semih ve Gökhan’dan geldi. Kötü oynadığımız bu süreçte belki de ilk kez ileri çıkan Gökhan, Avusturya’yı yıkan gole imzasını attı. Kritik bir dakikada gelen gol milli takımı rahatlatsa da 85. dakikadaki penaltı düdüğü son anların yine sıkıntılı geçmesine yol açabilirdi. Ancak kaleci Volkan’ın müthiş kurtarışı rakibin tamamen çökmesini sağladı.
Kazanmamız gereken maçtı. Galibiyet stresi oyunumuzu bozdu. Ancak hanemize yazılan üç puan hepsinden önemliydi. Hiddink’in yerleştirmeye çalıştığı sistem için zamana ihtiyaç var. Bu da ancak daha çok maç oynayarak gerçekleştirilebilir. Ne yazık ki milli takımın grup maçların dışında böyle bir şansı yok. Belçika sınavını da kayıpsız atlatabilirsek, Azerbaycan maçı sonrası yıkılan umutlarımızın yeniden yeşermemesi için hiçbir neden yok.
Hasan Sarıçiçek (Türkiye): Belçika'da zorlanırız
Şanslıydık, çünkü Avusturya’yı en kötü gününde yakalamıştık. Belçika yenilgisinin moral bozukluğunu üzerinden atamadan Kadıköy’e çıkan Avusturya Milli Takımı’nın üç ası yoktu sahada dün gece. Böyle zayıf bir takımı yenmemek; EURO 2012’ye giden yolda altın tepsi içinde sunulan fırsatı tepmek olurdu. Bu hata yapılamazdı, yapılmamalıydı da. Doğrusu Hiddink ve yardımcıları sahaya çıkabilecek en doğru on biri sürmüşlerdi. Sahada oyun kurucu özelliğine sahip üç isim vardı; ön liberoda Nuri, ortada Mehmet Ekici, solda Arda, buna bir de Selçuk‘u ekleyelim. Maç başlar başlamaz üst üstte ataklarımız gelmeye başladı. Önce Arda, sonra Mehmet Ekici‘nin ve daha sonra da Selçuk‘un vuruşlarından sonuç alamadık. İşte o zaman, Hamit‘i sağda bomboş görünce ters toplar ne işe yarar diye düşünmeye başladım. O da ne tam o sırada “Niye ilk on birde?” diye birçoklarının söylendiği Arda her zamanki ustalığında Ekrem‘den bir top söktü, topu öyle bir köşeye vurdu ki; kaleci Macho‘nun o vuruşu seyredip, alkışlamaktan başka yapabilecek hiçbir şeyi yoktu. Hoş geldin Arda!
Oktay Derelioğlu (Takvim): Avusturya'nın katkılarıyla![page_end]
Oktay Derelioğlu (Takvim): Avusturya'nın katkılarıyla!
Milli Takımımız için hayati derecede önem taşıyan bir karşılaşmadan 3 puanı almasını bildik. Daha doğrusu şöyle söylemek lazım. Avusturya'nın desteğiyle 3 puanı aldık desek daha doğru olur. Çünkü eğer dünkü maçta karşımızda Belçika ya da Almanya olsaydı inanın hezimetle biterdi. Benim yorumum, oynamadan 3 puanı aldığımızdır. Milliler için çok fazla umutlu şöyler söyleyemiyorum. Çünkü gerçekler beni buna sürüklüyor. Neden derseniz. Hiddink, takımı gençleştirmek ve değiştirmek adına bazı hamleler yapıyor.. Ama Hiddink'in kontratı 2012'de bitiyor. Hiddink'in bütün ulus olarak bizi Avrupa Şampiyonası'na götürmesini istiyoruz. Eğer bir yapılanma ve değişim olacaksa bu Avrupa eleme maçları olmamalıdır.
Alper Tunga Albayrak (Yeni Şafak): Oyun kötü, sonuç iyi
Semih, milli takımın içinde her zaman olması gereken isim. Zaten günümüzde, Türkiye'nin en iyi forvet oyuncusu. Bazen etkinliği tartışılabilir ama bir forvet oyuncusundan temel olarak istenen herşeyi en iyi şekilde yapıyor. İkinci yarıda, Semih girene kadar mahkum oynadık. Duvar olma özelliği, kanat oyuncularına, yüzü kaleye dönük orta saha oyuncuları için, çok önemli avantaj sağlıyor. Gökhan Gönül'ün golündeki payı da ortada zaten. Avrupa Şampiyonası için, bu maç çok önemliydi ama bundan sonra her maç daha önemli olacak. Konsantrasyon eksikliğinde ve günümüzde olmadığımızda başımıza gelenler malum. Bu maçta üç puanı kurtardık, yarışın içinde kaldık ama oynadığımız futbol hiç ışık vermedi. Yine de bu kadar streslii bir maçı kazanmış olmak, kötü oyunun üstünü örtebilir.
Rıdvan Dilmen (Fotomaç): Önemli bir zafer
Karşılaşmadan önce Arda ile sohbet etmiştim. 'Maçın kader adamı kim olur?' sorumuza 'Ben olurum' demişti.
Zaten kader adamı da oldu.
Belçika maçında da kilidi açmıştı. Arda yaratıcı bir futbolcu. Bu yapıdaki oyuncular dünya üzerinde hiçbir şekilde silinmezler. İkinci yarının başlarında da üretemedik. İleride çoğalamadık. Bizim üretken yetenekli oyuncularımız var aslında.
Avusturya yoğun baskı kurdu, atak üzeride atak geliştirdi. Neden? Çünkü biz çok tedirgin oynadık, kendimize güvenimiz yok. Üretken değiliz.
Maç bizim için sevimsiz bir hâl aldı. Hiddink genç de olsa hamle yaparak Burak ile Semih'i değiştirdi. Semih'i gol atması için değil, topu ileride tutsun diye sahaya sürdü. Semih hemen farkını gösterdi. Bu takımın forveti Semih'tir. Semih Gökhan'a asist yaptı, Gökhan da harika bir gol attı.
Sanlı Sarıalioğlu (Yeni Şafak)
Rıdvan Dilmen maçtan önce Arda'ya sormuş: "Maçın adamı kim olur?" Arda, hiç düşünmeden yapıştırmış yanıtı: "Ben olurum." Lider oyuncu kimliği öyle kolay kolay kazanılmaz. "Ben" diyebilen kaç oyuncu bulabilirsiniz. Ben yapacağım... Ben işi bitireceğim... Ben noktayı koyacağım... Bu özgüven içinde olabilen kaç oyuncu bulabiliriz. Sadece özgüven mi, kararlılık, inanç, yüreklilik ve sorumluluk duygusu. Arda, Galatasaray'da daha yeni yarım yamalak oynamaya başlamış. Milli maçta ilk on bir oynatılır mıymış? Bu sorunun yanıtını iki gün önce Beyaz TV'de vermiştim. Elinde Arda varsa elbette oynatacaksın. Arda gibiler iki hareket yapar, tabelaya imzayı atar.
Semih de böyle bir oyuncu. 71'de girdi, 77'de faturayı kesti. Gökhan Gönül'e bir top verdi, hepimize rahat bir nefes aldırdı. Aslında Semih ve Cenk varken, Burak'ı ileride son adam olarak ilk on birde oynatmak büyük hata idi. Hiddink gibi deneyimli bir teknik direktör nasıl böyle bir gaflet içersinde olabilir. Haydi Hiddink, Burak'ı pek tanımıyor, yardımcıları ona hiç mi fikir vermez?