Yazarlar nefes kesen haftayı yazdı
Süper Lig'de zirve yarışında görülmemiş bir rekabet yaşanıyor. Spor yazarları nefes kesen maçları köşelerinde yorumladı... İşte çarpıcı yazılar...
Rıdvan Dilmen- -Milliyet
Tek kelimeyle şahane bir maç oldu. Ankaraspor hiçbir iddiası bulunmamasına rağmen her zamanki klasik çizgisinde top oynadı. Tamamen kazanma adına mücadele ettiler. Yine arzulu, hırslı ve sürekli öne doğru oynamaya çalışan bir Ankaraspor izledik.
Beşiktaş’ın ise kaybedeceği çok şey vardı. Geçtiğimiz hafta kaybedilen Fenerbahçe derbisini telafi ederek, Sivasspor’un puan kaybetmesini bekleyeceklerdi. Bu nedenle karşılıklı ataklarla geçen ve şahane gollerin atıldığı müthiş bir karşılaşma oynandı.
Açıkçası Beşiktaş için zor bir maçtı. Sivas’tan üst üste gelen Belediye gollerinin haberleri oyuncuları daha da strese soktu. Öne geçmelerine rağmen bu stres oyunun kontrolünü Ankaraspor’a verdi ve beraberlik geldi. Ankaraspor tam şahlanmışken, işler kötüye giderken tecrübe faktörü ortaya çıktı. Üst üste attığı üç kornerden sonuç gelmeyince, dördüncüsünde Tello bu kez akıllıca pas yaparak atışı kullandı ve sonunda sahanın en iyi isimlerinden İbrahim Toraman avantajın tekrar Beşiktaş’a geçmesini sağladı.
Böyle maçları oynamak hakikaten kolay değildir. Mutlaka iki farkı yakalamanız lazım. Çünkü rakibinin sürekli sonucu değiştirme şansı vardır. Bu yüzden Ankaraspor şuursuzca oynamaya başladığı son bölüme kadar oyun ortada geçti. Mustafa Denizli’nin 2-1’den sonra yaptığı Uğur değişikliği doğru bir tercihti. Son bölümde rakibinin bıraktığı geniş alanları iyi değerlendiren Beşiktaş önce Bobo ile rahatladı, ardından Tello’nun takipçiliği sayesinde dördüncü gol geldi.
Sonuçta çok keyifli bir maç izledik. Beşiktaş son üç haftaya girilirken büyük bir avantaj yakaladı.
Sergen Yalçın'ın Beşiktaş analizi diğer sayfada.... [page_end]
Sergen Yalçın- -Vatan
BU tip maçlar bir futbolcu için hiç de kolay değil.. Hele Beşiktaş gibi ‘winner’ özelliği olmayan takımlar için bu stres sahadakilere bildiğini unutturabiliyor.. Özellikle Ankaraspor 1-1’i yakaladıktan sonra maç dönmeyecekmiş gibi gözüküyordu.. Ama Beşiktaş, rakibinden büyük takım olduğu için zoru başarıp skoru lehine çevirdi ve şampiyonluk yolunda çok önemli bir virajı aldı.. Şu andan ‘Beşiktaş artık şampiyon’ diyemiyorum, çünkü böyle bir ligde son 3 haftada kimin ne yapacağı belli olmaz.. Yine de eski tabirle ‘şampi...’ diyebiliriz herhalde..
DENİZLİ karşılaşmaya büyük bir risk alarak başladı.. Yusuf ile Delgado’yu beraber oynatmak olacak iş değil bana kalırsa.. Beşiktaş, 2 tane yumuşak adamın ağırlığını kaldıramıyor işte.. Delgado’yu gördünüz mü? Holosko’ya verdiği asist dışında, hiçbir şey yapmadı yine.. Maçı alıp koparamıyor, kilitlenen oyunu çözemiyor, ne geriye koşuyor ne doğru dürüst ileriye.. Yusuf da fena değildi.. İlk yarım saatte Üzülmez’e yardım edeceğim diye çok geri gelip rakip kaleye uzak kaldığında etkisizdi. Sonuçta Yusuf gibi yetenekler kendi kalesine ne kadar yakın oynarsa o kadar verimsizleşir.. Sonradan açıldı, bir yarım asisti, bir de direkten dönen topu var ama maçı alıp koparamadı..
BU ikilinin varlığı ön liberodaki Ernst ile Cisse’yi de şaşkına çevirdi.. Adamlar nereye koşacaklarını bilemediler.. Çünkü Ankaraspor iyi pas yapan (en azından çalışan), orta sahayı da her zaman kalabalık tutan bir takım.. Maçla ilgili tespitlerim şöyle:
1. KIRILMA anı Bobo’nun durum 1-0 iken kaçırdığı goldü.. Bobo, Yusuf’un pasıyla kale sahasında Senecky’yle başbaşa kaldı.. E, bu topları gol atamayacaksan sen nasıl golcüsün arkadaş? Bobo orada kolayı başarsa, maç kopup gidecekti.. 2. yarıda Ankara daha çok saldırmaya, Beşiktaş da psikolojik olarak geri çekilmeye başladı.. Özellikle Özer Hurmacı girdikten sonra tedirgin anlar yaşıyorlardı ki, çocuk tekrar sakatlandı.. İnşallah önemli bir sakatlığı yoktur.. Ama Özer sahada kalsa, Beşiktaş için işler çok zorlaşırdı..
2. MAÇI tutan, bırakmayan adam İbrahim Toraman’dı.. Her yere yetişti, çok yürekten ve kahramanca oynadı.. Onun performansının bütün arkadaşlarına örnek olması lazım.. Oysa yanında oynayan Sivok da, Gökhan Zan da canlı bomba gibiler.. Allah’ı var, Ediz’in golünde kafasından seken topu saymazsak Üzülmez de çok mücadele etti, deli danalar gibi koştu.. Zaten İbolar’dan başka koşan yoktu.. Biraz da Holosko..
3. RÜŞTÜ’YÜ sezon başından beri eleştiriyorum.. Dün ilk kez Rüştü gibi oynadı. Çok can alıcı anlarda müthiş kurtarışlar yaptı, onun sayesinde Beşiktaş geriye düşmedi..
4. SİVOK’TA büyük düşüş var.. Gereksiz kart görüp cezalı duruma düştü.. O kadar tehlikeli işlerle uğraştı ki, Denizli çok yerinde bir kararla devre arasında kenara almak zorunda kaldı.. Geçen hafta Zan, bu hafta Sivok.. Zapo’yu zaten biliyoruz.. Özellikle 2 dengesiz yabancıya ödenen 9 milyon Euro bonservis aklıma geldikçe saçımı başımı yolmak istiyorum..
5. SKORA bakıp aldanmayın, Beşiktaş 4-1’lik futbol sergilemedi.. 2-1’den sonra son 5 dakikada Ankaraspor maçı bıraktığı için 4’ü buldular.. Şu aralar kimse iyi futbol aramasın zaten. Gereken 3 puandı, Beşiktaş da bunu başardı. Hepsini tebrik ediyorum..
6. EN başta belirttim, yine tekrarlıyorum.. Sivas’ın bu travmayı atlatması kolay değil.. Üst üste 2 haftadır yeniliyorlar, hem de olmayacak şekillerde.. Trabzon’un kalan 3 maçı kolay.. Beşiktaş fazla eveleyip geveler ve şu futbol kalitesini yukarıya çekmezse başı ağrır.. Son pişmanlık fayda etmez, herkesi ciddiyete davet ediyorum.. Böyle fırsat ele geçmez bir daha..
Vedat Okyar'ın Beşiktaş analizi diğer safyada.... [page_end]
Vedat Okyar- -Vatan
BEN 50 senedir bu işin içindeyim. Böyle bir lig yaşamadım. Bundan sonra da yaşanmaz zaten. Hangi maçın öncesi olursa olsun ‘Favori budur’ diyemiyorsun. Şampiyonluk için 3 tane aday var, hangisi olur belli değil. En azından ben şu günden sonra bir takımı işaret etmeyeceğim. Edersem Kuran çarpsın. Maçlar geliyor, gidiyor. Bu oyun içinde de oluyor, oyunun tamamında da. Sivas’la Beşiktaş bu ligin iki bonkörü. Biri istemiyor, öbürü elinin tersiyle itiyor.
DÜNKÜ oyuna gelelim: Beşiktaş golü bulduktan sonra rahatladı, oynamak istediğini rakibe kabul ettirdi. O ara da Bobo’nun laubaliliğinden kaçırdığı gol maçı zora soktu. 2. yarı yenilen bir gol var, beraberlik geldi. Yahu İbrahim kardeş; 50 senedir top oynuyorsun. Senin yerin sol taraf. Kalkıyorsun sağ tarafa geliyorsun, oradan da kafayla rakibe asist yapıyorsun. Pes be kardeş. Bunu amatör çerçevedeki oyuncular yapmaz.
YUSUF FARKI
DELGADO’NUN Holosko’ya attırdığı gole şapka çıkarılır. Muhteşem bir zamanlama. Topu düzeltme mecburiyeti yok. Yalnızca vuracaksın. Holosko da onu yaptı, iyi vurdu. Veremediği bir top var, 2. gol olurdu. Veremedi mi, vermedi mi çözemedim. Ama bu 2 hareketinin dışında maça eli ayağı değmedi.
YUSUF ise çok enteresan oyuncu. 3 tane hareketi var, üçü de gol olur. Böyle bir adamı kenarda tutmak pek akılcı değil. Kısa metraj da olsa Mustafa kullanıyor, iyi ediyor. Bir şutu direkten döndü. Slalomlarla getirdiği bir top var, ancak o topu Yusuf getirir. Bobo’nun laubaliliğinden kaçan bir gol var. Holosko ile birleştirdiği gol topu da var. Bir adamın ayağından 3 tane gollük top çıkıyorsa o ayağı öpüp başına koyacaksın.
ANKARASPOR iyi top dolaştıran bir takım. Ama dün akşam bunu pek sahanın içine süremedi. Hakem Özkahya, öyle bir pozisyon yakaladı ki, bütün hakemlere ders olsun. Holosko herkesten kurtuldu, ayakları birbirine çarptı, düştü. Takip eden Baki’nin en ufak bir teması yok. Ne Baki’ye kırmızı kart var, ne aldatmadan dolayı Holosko’ya. Bu çalmadığı düdük, göstermediği kartlar bence maçın bile önüne geçti. Tebrik ederim.
Atilla Gökçe'nin Beşiktaş analizi diğer sayfada... [page_end]
Atilla Gökçe- ! -Milliyet
Futbolda “eşzamanlı” maçlar başladı ya, herkeste yürek Selanik! Önündeki topa ve rakibe konsantre olamayan, alan mesafe, hız, vuruş ve zamanlama hesaplarını yapmakta zorlanan futbolcuların, bir de rakiplerinin maçındaki gelişmelere kulak kabartması, taşıyamayacakları ölçüde mental yükler yaratıyor anlaşılan.
Ankaraspor karşısında Beşiktaş, zaman zaman bu yükün ağırlığıyla baş edemedi. O nedenle Ankaraspor’a her zamanki gibi pozisyon verdiler, savunmada kademe hatalarına düştüler. Orta alanda istedikleri gibi pas trafiği oluşturamadılar. Bu genel aksamanın yanı sıra Beşiktaş’ta bu maça özel soru işaretleri de vardı. Tello’suz on birde Yusuf, ileri üçlünün soluna yerleşmişti... Delgado ve Yusuf’un bu maçta on birde oyuna başlamaları Denizli için göze alınabilir bir riskti. Ne var ki özellikle Delgado’nun top kayıpları dikkate alındığında Beşiktaş zaman zaman kaygılandı, zor durumlara düştü.
Sivas, kendi evinde peşpeşe iki gol yemiş ama, bu durum Beşiktaşlı futbolcularda beklenen dinamik etkinliği sağlayamamıştı. Aksine üst üste kaybedilen hücum topları ortamı daha da geriyordu.
Beşiktaş’ın golü en azından benim hiç beklemediğim biçimde Delgado’nun sakin ve akıllı asistiyle geldi... Attığı top, gole herkesten daha hazır ve sıcak adama geldi. Holosko çok kolay attı, herkesi rahatlattı.
Sonrasında bir pozisyon var ki evlere şenlik!
Yusuf’un ince çalımlarla ceza yayının üzerinde rakiplerini saf dışı bırakarak ofsayt pozisyonunda da olmayan Bobo’ya attığı bir pas var, ayakta alkışlanır... Bobo rakibin baskısı altında değil. İyi bir vuruş için yeterince zaman da var alan da. İstediği her türlü vuruşu deneyebilir.
Ama Bobo bu! Takımının kovaladığı hedeften bihaber... Takımın ortağı gibi hissediyor mu kendini ? Bilemiyoruz. Öyle özensiz ve tembel bir vuruş yapıyor ki, Ankaraspor kalecisi rahatlıkla uzanıp çeliyor. Bu kadar baştansavma, özensiz ve ihtirastan yoksun... Bunun adı saygısızlık. En azından Yusuf’un yaratıcı emeğine karşı.
Beşiktaş’ın top kayıpları ve bir türlü önleyemediği dağınıklık Ankaraspor’a beklediğinin ötesinde rahatlık ve pozisyon sağladı... Ediz’in attığı gol, buna en iyi örnek. O beraberlik golünün öncesinde de pozisyonlar, fırsatlar ve Rüştü var. Ama açık söyleyelim, takım yok!
Toraman’ın korner sonrası gelişen pozisyonda attığı gol, Beşiktaş için bir anlamda kalk borusuydu. Tello ve İnceman’ın katılmasıyla enerjisi bir ölçüde tazelenen Beşiktaş, sonunda Bobo’ya bile gol attırarak, Tello ile noktaladı ve zirveye kondu.
Ahmet Çakar'ın Beşiktaş analizi diğer sayfada... [page_end]
Ahmet Çakar- -Sabah
Beşiktaş için çok kritik bir maçtı. Geçen haftaki travmadan sonra oyuncuların ve teknik ekibin nasıl bir ruh halinde olacağı çok merak ediliyordu. Maçın hemen başında Sivas'ın mağlup olduğu haberi gelince yine tuhaf bir şekilde Beşiktaş'ı kısa bir süre paniklerken gördük. Tecrübe ve soğuk kanlılık çok önemli.
İlk yarıda Holosko'nun attığı gol fevkalade güzel. Derinlemesine pası iyi takip eden Holosko vuruş zamanlaması ve tekniği ile dört dörtlük bir iş yaptı. İlk yarıda özellikle Yusuf'a ayak uydursalar skor çok farklı olurdu. Bu yarıda da Beşiktaş defansif olarak hatasız oynadı. Hatasız oynadı derken de şunu belirtelim, Ankaraspor az adamla geliyor, fazla mücadele etmiyor adeta tatile çıkmış gibiydiler.
İkinci yarı Beşiktaş 'kontratağa döneyim, oyunu kendi sahamda kabul edeyim' dedi. Bu da o ana kadar fazla bir iş yapmak istemeyen ya da yapmayı düşünmeyen Ankaraspor'u oyuna ortak etti. Bir yan topta Ankaraspor'un beraberlik golü gelince herhalde herkes 'yine mi' diye düşünmüştür. Çünkü geriye sadece 30 dakika kalmıştı. Atamasalar son haftalarda yaşanan üzüntüyü tekrar yaşacaklardı. İşte bu çok kritik dakikalarda sahneye İbrahim Toraman çıktı. Belki de onun golü Beşiktaş'ın sezon sonu yaşayacağı şampiyonluğun ilk sinyaliydi. Son dakikalarda Bobo ve Tello'nun golleri de Beşiktaş'ı iyice rahatlattı.
Beşiktaş sonunda lider olmayı başardı. Tabii bunda da Sivas'ın son haftalardaki çöküşüne bir yenisinin eklenmiş olması başrol oynadı. Şu bir gerçek ki, ligimizde fikstür avantajı denen bir şey artık yok. Her hafta her şey sil baştan değişebiliyor. Şu anda lider Beşiktaş. Bu tablo sezon sonu için de büyük avantaj ama daha her şey bitmedi. Beşiktaş'ın ikinci golünde ofsayt itirazları vardı ama karar doğru. İbrahim Toraman geriden gelip vuruyor. Ayrıca Baki Mercimek Holosko olayında da hakem devam kararında haklıydı.
Mehmet Demirkol'un Galatasaray analizi diğer sayfada... [page_end]
Mehmet Demirkol- - Milliyet
Bülent Korkmaz takımını tek santrforla sahaya sürdü. Galatasaray da cezası nedeniyle sahasında değil Kayseri’deydi.
Bu iki mutlak ve negatif gerçeğin sonucu ne oldu peki? Sarı-kırmızılılar 20 bin taraftarının önünde sezon başından bu yana en iyi maç girişlerinden birini yaptı. Gözü, kulağı şampiyonluk yarışı oyunlarında ama beyni görev gereği bu maçta olan beni sarıp oyuna bağlayan parlak bir oyunla.
Lincoln ve Arda’nın pas uyumu, Barış’ın ve Baros’un onlara uyumu, Topal ve Ayhan’ın hatta savunma beklerinin de katılımıyla rakibi şaşırtan bir hücum zenginliği ortaya koydular. Burada daha şaşırtıcı olan büyük bir beceriyle kale önüne kadar getirdikleri toplardan bunca becerili ayağa rağmen iyi bir gol vuruşu çıkartamayışları oldu. Ancak bir penaltıyla istedikleri ve mecbur oldukları gole ulaşabildiler. Galatasaraylılar açısından sevindirici, düşmeme mücadelesi veren Ankaragücü açısından acıklı olan ise Emre’lerin önünde Topal ve Ayhan’la kurdukları barajın uzun süre geçilememesiydi.
Burada Hikmet Karaman’nın bir tercihini sanırım sorgulamak gerekiyor. Bu tip bir oyunda etkili olması rakip savunmayı meşgul etmesi muhtemel olan De Nigris’i bu kadar uzun süre yedekte tutmak çok akıllıca olmadı sanırım. Tabii hakkını yemeyelim belki de Karaman, Meksikalı’yı Jaba’yla birlikte, Galatasaray’ın fizik olarak düştüğü dakikalara saklamak istemiş ama Bouzid’in erken kırmızı kartı planları bozmuş olabilir. Eğer böyleyse söylenecek bir şey yok.
Galatasaray’ın gerçekten yorulup ilk yarıdan çok farklı oldukça kopuk oynamaya başladığı dakikalarda oyunda olan ikilinin çok fazla etkili olmayışı da sanırım bundan. Yani 40 dakika 10 kişi oynayan takımlarının da fazlasıyla yorulmuş olmasından.
Levent Tüzemen'in Galatasaray analizi diğer safyada... [page_end]
Levent Tüzemen- -Sabah
Atalarımız boşuna "İş bilenin kılıç kuşananın" dememişler. Öncelikle Kayseri'de bu modern stadı Türk futboluna kazandıran Büyükşehir Başkanı Mehmet Özhaseki'yi kutluyorum. Ve bu güzelliğin diğer şehirlere örnek olmasını diliyorum. Galatasaray'ın, Anadolu'da ne kadar güçlü bir taraftara sahip olduğu Kayseri'de kanıtlandı.
Düşünün Galatasaray Avrupa defterini kapatmış, ligde şampiyonluk yarışından kopmuş ve Digitürk'te 6 maç aynı anda yayınlanıyor. Ama Kayseri ve çevre illerdeki Galatasaraylılar evde oturmak yerine takımlarını desteklemeye koşmuşlar. Anadolu'nun en modern stadının 33 bin kişilik tribünleri dopdoluydu.. UEFA Kupası'na katılmak tehlikeye girince Galatasaraylı futbolcular hemen ciddiyete büründü. Çünkü kaybettiklerinde pabucun ne kadar pahalı olacağını biliyordu.
Arda'nın dönüşü Galatasaray'ın oyun düzenine katkı sağlarken, Lincoln'ü de hayata döndürdü. İstekliydi, topuk paslarıyla tribünlere keyif verdi. Hafta içinde bir açıklama yapan Arda, "Bütün suç bizf utbolcularda" demişti. Arda öncelikle kendisiyle hesaplaşacak. Çünkü Arda'nın Galatasaray için "Olmazsa olmaz" bir oyuncu olduğu Ankaragücü maçında yine ortaya çıktı. Eğer Arda 3 maç ceza almasaydı Galatasaray bugün şampiyonluk yarışının içinde olurdu.
Gökmen Özdemir'in Galatasaray analizi diğer safyada... [page_end]
Gökmen Özdemir- -Vatan
G.SARAY, A.Gücü’nü tek golle geçti ama siz skora bakmayın... Sezonun en iyi futbollarından birini oynadı sarı-kırmızılılar... İlk yarım saatte 3 hatta 4 olurdu maç. Veya şöyle de başlayabilirdi yazı... 90+3’te Jaba’nın frikiği ağlara giderken G.Saray üstün oynadığı bir maçı daha puan kaybıyla tamamladı. Aslında bu kadar basit G.Saray’ı anlatmak galiba... Ya varsın ya da yoksun.. G.Saray bu sezon yok ama inanın bu dış etkenlerden değil, iç problemlerden.
BU kadar çok gol kaçar mı? Kaçıyormuş... Lincoln, Arda ve Baros bu kadar iyi oynamalarına rağmen nasıl oluyor da skor daha farklı olmuyor. Bunu tahmin ediyorum Türkiye’nin en parlak, en pahalı forvet hattına sormak lazım. Kalkıp bu durumu da Bülent Korkmaz’a fatura edemezsiniz! Ederseniz haksızlık olur. Çünkü Ankaraspor maçında da, Hacettepe karşısında da aynı şey oldu. En az 5 tane yüzde 99 pozisyonu harcadı G.Saray forvetleri. Sonuçta G.Saray puanlar kaybetti. Tribünler Ankara’da ‘Korkmaz istifa’ diye inliyordu. Sonuç tâbi çok önemli. Hem de lig biterken. Ama biraz daha gerçekçi bakmak lazım tabloya... Şimdi Lincoln, Baros, Nonda, Serkan, Yaser kaçırdıklarını atsalardı G.Saray’ın 5 puanı daha vardı.
BU SEFER TUTMADI
A.GÜCÜ eksik kalmasına rağmen G.Saray kalesini çok yokladı dün... Eğer şansları aynı şehrin diğer takımları kadar olsaydı puanı kopartırlardı G.Saray’dan. Dün G.Saray şanslı, rakibi şanssızdı. Topun çizgiyi geçtiği her dakika kahramanlar yaratıyoruz. Geçmeyince suçlu arıyoruz. Peki dün suçlu kimdi? Eğer Korkmaz 75’te Baros’u oyundan alsaydı ve maç berabere bitseydi yine fatura Korkmaz’a mı çıkacaktı? Onca golü kaçırıp maçı penaltıyla kazanmak garip! Hem de çok garip...
SEZONUN en agresif performanslarından birini sergileyen G.Saray’da hafta içinde oyuncularla yapılan birebir görüşmelerin de payı vardı. Özellikle Ayhan, Arda, Topal ve Aşık oyuna sonuna kadar asıldılar. Lincoln ve Baros’a rahat oynama imkânı sağladılar. İlk kez takım performansına yakın bir görüntü çizdiler. Dönüp geriye baktıklarında pişmanlardır bugün. Ama son pişmanlık fayda etmiyor. Giden kimi zaman bir maç, kimi zaman bir puan, kimi zaman da şampiyonluk oluyor...
Turgay Şeren'in Galatasaray analizi diğer sayfada... [page_end]
Turgay Şeren- -Akşam
Ankaragücü için hayat memat meselesiydi dünkü maç. Bir puan bile onlar için çok önemliydi.
Ama Hikmet hoca Galatasaray'ı o kadar kestirmiş ki gözüne, 'Ben nasıl olsa bu maçı kazanırım' demiş. Ama dün çok farklı olarak bu maçı kaybedebilirdi. Eğer Baros biraz futbolcu gibi olsaydı, kaçırdığı yüzde yüz dört tane golün bir-iki tanesini atabilseydi, Ankaragücü için hezimet olurdu.
Hikmet hoca, Ceyhun ve Mehmet Yılmaz'ı çift santrfora koymuş, arkasına da Iglesias'ı tampon yapmış.
Sanki Galatasaray'ın defansında ve kalesinde hiçbir futbolcu yokmuş gibi.
Ve bunun da cezasını gördü.
Bir futbol maçını bir teknik adam çok dikkatli okumalı. Galatasaray bundan önceki maçlarında çok kötüydü, doğru. Bu maçta da kötü oynayacağını kim söyledi. Kaldı ki, Ankaragücü dün hiçbir şey yapmadı.
Hele o Ceyhun. Birden bire nereden çıktı anlayamadım. Eğer sahada hakikaten bir Suat Aslanboğa olsaydı, Ceyhun'u oyunun başında kırmızı kartla atmıştı zaten. Ama yüreksizmiş. Zor hakem olur.
Galatasaray'da Baros'un berbat oyununun yanı sıra orta sahada Ayhan, Mehmet Topal ve Barış takımı ayakta tutan futbolculardı.
Sanctis'e pek iş düşmedi.
Karşıda üç forvet vardı ama ismi forvetti, cismi değil.
Hakan Balta, sol kulvarı çok iyi kontrol etti. Serkan Kurtuluş yeni yeni Galatasaray'da oynuyor. Dün akşam da iyiydi. Daha çok genç.
Lincoln'ü dikkatle izledim. En ufak bir ikili mücadeleye girmedi. Ona yapılan penaltı da tartışılır.
Kendini şöyle uzatıverdi. Penaltı yapmış gibi gözüken Bouzid de zaten daha sonra kırmızı kartla Ankaragücü'nü 10 kişi bıraktı.
Arda, iyi futbolcu. Aksini söyleyen yok. Ama kendini toparlamalı. Ondan sadece Galatasaraylılar değil, futbolu seven herkes güzel şeyler bekliyor. Daha onun önünde uzun yıllar var. İstediği her şeyi yapabilir. Ama futbolu canı istediği zaman oynayamaz. Puan cetvelinde değişen bir şey olmadı. Bir tek Beşiktaş öne geçti o kadar. Büyükşehir Belediye'nin gösterdiği başarıyı da alkışlamak lazım. Sivas'a gideceksin ve Sivasspor'u yeneceksin.
Cemal Ersan'ın Sivasspor analizi diğer safyada... [page_end]
Cemal Ersan- -Milliyet
Mehmet Yıldız, Kamanan ve Tum... Eğer maça Büyükşehir Belediyespor gibi ani atağa yatkın bir takım karşısına üç hücumcu ile çıkıyorsanız, büyük risk alıyorsunuz demek.
Sivasspor Teknik Direktörü Bülent Uygun dün bir kez daha aynı hataya düştü. Orta alanda inanılmaz boşluklar oluştu. Murat Erdoğan ve İbrahim çaresiz kaldı. Rakip kaleden boş dönen her top hiçbir dirençle karşılaşmadan Serhat, Efe, Zeki gibi çabuk oyuncularla buluştu. İşbirlikçileri ise Gökhan Kaba oldu. Öyle pozisyonlar buldu ki, fırsatçı oyuncunun geri çevirmesi imkansızdı.
9. dakikada ne oluyoruz derken, 17. dakikada buz gibi bir hava esti, Sivas 4 Eylül Stadı’nda. İki şok gol!
Seyirci şaşkın, futbolcular şaşkın, Bülent Uygun hepten şaşkındı!
Açık söyleyeyim Belediyespor da!
Sivasspor’un ilk yarıda yakaladığı tek ciddi pozisyonun 41. dakikada Bilica’nın frikiğinden geldiğini söylersek, neler yaptığını değil, neler yapamadığını daha iyi anlatmış oluruz. Brezilyalının füzesinde top önce çataldan döndü, Tum vurdu, ikinci kez direk engeli çıktı Sivasspor’un karşısına.
İkinci yarıya kırmızı-beyazlı ekip tam bir intihar saldırısı ile başladı. Balili ve Sezer’i sahaya süren Uygun, elindeki iki yedili ile rest çekti adeta. Ne oyun düzeni kaldı, ne taktik.
Onur stopere geçti, İbrahim sağ beke. Bilica ilerleyen dakikalarda forveti dörtledi. Sedat da hücumcuların arasına katıldı. Neredeyse tüm takım rakip kaledeydi. Bu bölümde gelecek bir gol her şeyi değiştirebilirdi.
Ancak şans ve beceri faktörü yanında değildi Sivasspor’un. Tum ikinci kez direğe takıldı. Mehmet altı pastan topu kaleciye teslim etti.
Umutları yeşerten vuruş çok gecikti. Ev sahibi liderliği teslim etmemek için çabaladı, uğraştı, ancak ikincisi gelmedi.
Gaziantepspor yenilgisinden sonra bu üç puan kaybı kuşkusuz hiç hesapta yoktu.
Haftalardır zirvede kalmanın, orada tutunmanın yükünü kaldıramadı Sivasspor takımı. Şampiyonluğun olmazsa olmaz şartlarından birini yerine getiremedi. Yani hem beyin olarak, hem fizik olarak diri kalmayı başaramadı.
Üç maç dokuz puan. Bu noktadan sonra onların tümünü toplamak da yetmeyecek Sivasspor’a. Çünkü şampiyonluk artık Sivasspor’un elinde değil. Dün akşam çok şey yitirdi Uygun ve talebeleri!..
Ömer Üründül'ün Sivasspor analizi diğer safyada... [page_end]
Ömer Üründül- - Sabah
İkinci devresi nefes kesen maçta İstanbul Belediye'ye yenilen Sivasspor şampiyonluk yarışında büyük yara aldı. Bülent Uygun'un hatalı 11'i ve takımın alışılmış oyun anlayışı dışında maça başlaması her şeyi alt üst etti. Belediye, büyük takımlara karşı bugüne kadar hep iyi futbol oynadı.
Rakibin risk aldığı, orta sahada da etkili pres yapamayıp alan daraltmadığı anlarda ayağa paslarla ileriye çıkıp üretkenlik sağladıkları biliniyordu. Sivas 11'inde "Üç forvet+Musa" vardı. İki presçisinden Sylla sakattı ama orta sahada en çok ihtiyaç duyulan isim Sezer kulübedeydi. Ayrıca son haftalarda başarıyla görev yapan Diallo'nun yerine de Sedat tercih edilmişti.
Bir de bunların üstüne kontrollu oyun ve alan daraltan savunma kurgusuna alışmış Sivasspor, maça beklenmedik şekilde riskli bir hücum anlayışı ile başlayınca can derdindeki Belediye'nin tam istediği ortam oluştu. Üst üste yenen iki gol Sivasspor'u tam bir paniğe soktu. Oyun disiplini iyice koptu. İbrahim Dağaşan ön liberoyu bıraktı, başka yerlerde oynamaya başladı. Sedat yerini bıraktı. Devre sonuna kadar Bilica'nın direkten dönen frikik vuruşu ve devamında yine direğe takılan Tum'un vuruşu dışında pozisyon yoktu.
Bülent Uygun , ikinci devrede Balili'yi de sahaya sürdü. Artık tüm riskler alınacaktı. Gidişat tamamen Belediye lehine dönmüştü. Daha ilk anlarda üçüncü gol kaçtı. Fakat İbrahim Akın'ın sakatlanıp çıkması Sivasspor için bir umut oldu. Yüklendikçe yüklendiler ancak futbolcular üzerinde öyle bir baskı oluştu ki inanılmayacak üç tane gol pozisyonu harcandı. Sonuçta da bir golden fazlasını bulamayıp, çok çok önemli üç puanı kaybettiler. Can derdindeki Belediye zor şatlar altında büyük bir mücadele örneği ile kendilerine hayat veren üç puanı kazandı. Rakibin ilk yarıdaki taktik ve takım tertibi hatalarını iyi değerlendirerek iki gol buldular. Sonra da pozisyonlara girdiler. İkinci yarıda ise yoğun baskıda sadece kalelerini savunmak durumunda kaldılar. Şans faktörü de yanlarında olunca zoru başardılar. Bir hakem için zorluk derecesi en üst düzeyde bir maç oldu. Bülent Yıldırım çok az hata ve müthiş bir konsantrasyon ile bu zor maçın üstesinden gelmeyi bildi.
Levent Tüzemen'in Sivasspor analizi diğer sayfada... [page_end]
Levent Tüzemen- -Sabah
Son haftaların sürprize açık sonuçlar taşıdığını herkes hissediyordu. Antep'te üç puanı bırakırken, Sivassporlu oyuncular da bunun farkındaydılar.
Bir silkiniş peşine düşmüşler ve karşılarında 'can pazarına' çıkan İstanbul Büyükşehir Belediye takımına karşı işi fazla uzatmadan bitirmek istediler.
Ama istemek ile yapmak arasındaki farkı Belediye oyuncuları bir ders gibi, dakika dakika Sivas'taki meslektaşlarına öğretiyorlardı. Çizgi defansının, hemen her maçta verdiği gediklerden iki kez yararlanan Gökhan Kaba skoru 2-0'a getirdiğinde, bir 'rüyayı' kabusa çeviriyordu.
Oyun ve oyuncu düzenleri neredeyse birbirinin aynısı, fakat performansları değişik iki takımın, böyle bir skorun altından kalkacak çözümleri yoktu. Ne kulübede, ne akılda, ne de sahada.
Üstünlüğü bu kez Belediye yakalamıştı, iki şık golün ardından bir de tartışılacak kırmızı kart pozisyonu vardı. (Bilica, Gökhan'ı düşürdü) İlk yarıdaki, ilk tehlikeyi 41'de bir duran topta Bilica ile yakaladı Sivas. İkinci yarıda da golü buluncaya kadar ancak bir kez 'ah' dedirtebildi, tribünlerine.
Abdullah Avcı'nın takımı müthiş bir direnç ve istekle kapanarak, az faul yaparak, rakip forvetleri ofsayt ile avlayarak skoru elinde tutmayı beceriyordu. Geçen her saniye Sivassporlu oyuncuları baskı altına aldı, panikle oynamalarını sağladı, sağlıklı kararlardan uzaklaştırdı.
Uygun'un ikinci yarı başlarken, üçlü defansa dönerek, orta sahayı Sezer ile güçlendirmesi çok doğru bir teknik adam hamlesiydi. Maçı tek kaleye çevirmeyi başardı ama takımı istediği pozisyonları yakalamaktan çok uzak, beceriden yoksun oynuyordu.
Bahri Havadır'ın Sivasspor yorumu diğer sayfada... [page_end]
Bahri Havadır- -Akşam
Sivasspor resmen ateşle oynadı. Bunun adına şaşkınlık deyin, panik deyin, erken havaya girme deyin, ne derseniz deyin. Ama bence geçen sezon olduğu gibi şampiyonluk stresini kaldıracak tecrübeye sahip değil Sivasspor. Bu benim görüşüm.
Gökhan Kaba gibi bir futbolcu '0' diye tabir ettiğimiz yerden iki gol yaratabiliyorsa, Musa'yla Mehmet Yıldız yine 0'dan yüzde bir milyon iki gollük pozisyonu harcıyorsa bunun adı tecrübesizlikten başka bir şey değil. Sivas takımı öyle ki 2-0 gerideyken uzun boylu konuk ekibi hiçe sayıp sürekli havadan oynadı. Bülent Uygun sürekli kenardan 'Yerden oynayın' diye ikaz etti ama sesini duyuramadı. Maçtan önce Başkan Mecnun Otyakmaz'la konuşuyorum, sesi bir tuhaf, 'Gerginim bu maç kolay olmayacak' diyor. Sanki başkanın içine doğmuş. Maçtan önce futbolcularla konuşuyorum, hepsi pür neşe, keyifli. Ama gerginliklerini saklayıp bu psikolojiyle savaşıyorlar.
Yiğidolar böylesine gergin bir ortamda ayakta kalma mücadelesi veren rakibi önünde hiçbir varlık gösteremedi. Oyuna da ağırlığını koyamadı. Bülent Uygun tüm riskleri göze aldı ama Mehmet Yıldız, Tum ve Musa gibi oyuncularının bu kadar gol kaçıracağını hesaba katmadı. Ama işin özü şu; Sivasspor şampiyonluk istiyor ama üzerindeki gerginliği asla atamıyor. Geçen yıl da böyleydi. Bu yıl da böyle oldu. İyi futbol oynamadı. Buna rağmen Abdullah Avcı'nın öğrencileri aklıyla, mantığıyla hareket edip sonuca gitmesini bildi. Sivas'ın uzun ince bir yolda, omuz omuza destan yazacağı bir gün belki bir başka bahara kaldı. Futbol bu her şey olabilir ama şampiyonluk konusunda ben karamsarım.
Çünkü Bülent Uygun ve öğrencileri bu skorla resmen intihar etti!
Uğur Meleke'nin Trabzonspor analizi diğer sayfada... [page_end]
Uğur Meleke- -Milliyet
Bordo-mavililerde ciddi bir rahatlama olduğu ortada... 8 ay boyunca Ankaraspor ve İBB hariç hiçbir takıma birin üstünde fark atamayan Trabzon, son bir ayda 4 ayrı ekibi 2 ve daha fazla farkla yendi. Ama bu ilerlemenin nedenini sadece Özen’in göreve gelişine bağlamak da zor. Zira bu 4 maçlık periyodun arasında Sivas’la oynanmasa idi, Yanal hâlâ görevde olacak ve belki de üç aşağı beş yukarı yine aynı sonuçlar alınacaktı.
Son iki haftada Trabzon’un karşılaştığı rakiplere bakıyorum: Kayseri’ye atılan ilk golde atağı savuşturmaya çalışan Eren, topu penaltı itirazıyla meşgul olan Yattara’nın gövdesine çarptırmayı başarmış! Yine Ali Turan’ın 30’larda kornere atmaya çalıştığı bir topu Gökhan’ın ayaklarına teslim etmişliği var ki, pozisyon ofsayt olmasa müsabakanın gollerinin Youtube’da olacağı kesindi. Bu haftaki rakip Kocaeli’nin sporcuları Kayseri’ye oranla daha fazla oyunun içindeler, ama şehir, takımından önce düşmüş gibi. Gerek maça sadece 5 dakika kalana kadar çimlerin üstünde yüzlerce başıboş vatandaşın dolaşması; gerek 60’larda çatıya çıkan bir tanesi yüzünden oyunun dakikalarca durması ve yeşil-siyahlıların hızının kesilmesi, Süper Lig’de kalmayı hak eden görüntüler değildi. İlk yarı boyunca kendi oyuncuları Hasan Uğur aleyhine yaptıkları çirkin şike tezahüratının da takımlarına faydası olduğunu zannetmiyoruz!
Rakipleri tarafından işi kolaylaştırılan Ahmet Özen’in Trabzon’a kattığı şeyse “daha fazla mutluluk”... Stoperde daha mutlu olduğunu söyleyen Tayfun stoperde... Belçika’da orta sahanın ortasında oynayan Colman, Türkiye’de de göbekte. Üçlü hücumda koordineli çalışamayan Gökhan ve Umut, alışkın oldukları gibi klasik ikili santrfor oynuyor. Belki de bu sayede bu sene ilk kez ikisi bir arada iki maç üst üste skor buluyorlar.
Evet, Hüseyin maç öncesi yapılan ortada sıçan idmanı dahil bir tane ileriye olumlu pas atamıyor. Evet, Serkan sola, Ferhat ilk 11’e alışamadı. Evet Yattara hâlâ arşiv görüntüleri nedeniyle sahada kalıyor. Ama daha fazla mutlu adam, 2 maçta 6 puana yetti. Bakalım kalan 9 puana yetebilecek mi?
İskender Günen'in Trabzonspor analizi diğer safyada... [page_end]
İskender Günen- -Sabah
Enteresan bir lig yaşıyoruz. Şampiyonluğu herkes birbirine ikram ediyor.
Kalan üç haftada neyin nasıl olacağı belli değil. Ancak Trabzonspor için Sivasspor yenilgisi yok olan umutlar dünkü Kocaelispor galibiyetiyle yeniden yeşerdi.
Maçın ilk yarısı Trabzonspor açısından çok kolay geçti. Çünkü Kocaelispor savunma oyuncularının bireysel hataları o kadar üst düzeydeydi ki, Umut ve Gökhan Ünal ile atılan iki golün dışında önemli gol pozisyonları yakaladılar.
Gökhan Ünal dünkü maçta Trabzonspor'a geldiğinden bu yana en verimli oyununu ortaya koydu. Gökhan Ünal rakip savunmanın arkasına çok değişken koşular yapıyor, ama Trabzonspor orta sahasında bu oyuncuyu topla buluşturabilecek oyuncu eksikliği yüzünden bu sezon gerekli etkinliği gösteremediğini düşünüyorum.
İkinci yarıda Trabzonspor nedense savunmayı kendi kalesine yakın kurdu.
Hüseyin de, savunmanın arasına girince Kocaelispor ilk yarıya göre daha baskılı göründü. Kocaelispor'un attığı gol ise Trabzonspor savunmasının yerleşme hatasından kaynaklandı. Kocaelispor golünden sonra Trabzonspor akıl almaz bir biçimde gereksiz bir telaş içerisinde görüldü.
Orta sahada bir türlü üstünlük sağlayamadı. Bir de, Kocaelispor bütün riskleri eline aldığı ve savunmasında art arda yakalandığı anlarda bile Yattara, Gökhan Ünal ve Umut gibi oyuncular daha etkin olabilir ve maçın daha da farklı bitmesini sağlayabilirlerdi.
Erdoğan Şenay'ın Fenerbahçe analizi diğer sayfada... [page_end]
Erdoğan Şenay- -Milliyet
Fenerbahçe, Denizli önünde sıradan bir yarışma havası içinde oynamaktaydı. Zirvedeki kıyasıya hesaplaşmanın bu kadar puan açığına düşmüş bir sarı-lacivertli ekipten daha fazla ne beklenirdi ki?
Evet, Gökhan’ın göbekteki görev anlayışı Beşiktaş oyunundan sonra dün de başarı ile devam etmekteydi. Bu gelişme sarı-lacivertli kadronun gelecek yılları adına bir kazanç olarak düşünülebilirdi. Ayrıca Ali Bilgin’in de yeni yerindeki gösterdiği tempo defansif ve ofansif titizlik aynı Gökhan Gönül’ün görüntü fotoğraflarına çok da uymaktaydı. Orta alanda Emre-Selçuk-Deivid-Uğur gibi isimlerin bütün sezon devamınca izlediğimiz vasat çizgilerinden çıkıp da dün geceye acilen getirecekleri yenilikler neler olabilirdi ki? Bu oyuncuların bilinen özelliklerinden çıkıp kendilerini aşmaları için yaratıcı paslar üretebilmeleri adına çok çabuk düşünüp, aynı hızla top kullanmaları gerekir. Ama nerede?
Dün yine Semih ve Güiza’ya özellikle maçın ilk perdesinde iş bitirici ara pasları veya pozisyon üretmelerini boşuna beklemekteydi sarı-lacivertli tribünler...
Ehhh, ligde düşme hattı etrafında dolaşıp duran ve “görevimiz tehlike” korkularıyla koşuşan Denizlispor’a karşı mükemmellik yaratamayan sarı-lacivertli beyin ve ayaklara nasıl olur da methiyeli cümleler kurulabilir ki?
İkinci yarı başlarında Semih’i oyundan alıp, yerine Alex’i sahaya süren Aragones sanırız dünkü maçın sonucunu kurtarmaktan çok yaklaşan kupa finali adına Alex’in durum vaziyetini ölçüp biçmek istiyordu herhalde... Neyse gol üretmekten uzak olsa da dün bir hayli top çevirerek en azından iyi bir saha içi çalışması yapan sarı-lacivertli kadro Güiza’nın ayağından bir sayı yakaladı da sonuç olarak üç puanı kapabildi.
Bu sezon böyle işte... Son yılların en berbat puan kayıplarıyla her hafta yüzleşmek zorunda kalan sarı-lacivertli takımın tek umudu çeyrek asırdır hasret kaldığı kupayı sahiplenmek. Bakalım İzmir’deki finalde sevinen taraf hangisi olacak. Fenerbahçe mi Beşiktaş?
Selim Soydan'ın Fenerbahçe analizi diğer sayfada... [page_end]
Selim Soydan- -Vatan
BİR kere şunu kestirmeden söyleyeyim: Beşiktaş maçındaki F.Bahçe’yi mumla aradım! Hatta 90 dakika bekledim, aradım taradım ama yine de o takımı bulamadım... Daha maçın başında istekli bir F.Bahçe seyredeceğimi sanıyordum. Oyun ilerledikçe farklı, beklentilerimin çok uzağında bir maç izledim..
BU tabloyu görünce aklımdan olumsuz çok düşünce geçti. Ama ilk gelen şey, futbolcuların maç seçtikleriydi. Şu da gerçek ki, F.Bahçe gibi çok büyük bir takım hedefsiz kaldığı zaman toparlanamıyor. Bu da futbolunu direkt etkiliyor.
EN başta oyuncular başkalaşıyor. Tamam, her maçın ayrı havası vardır, Denizli’den 3 puan almak çok şeyi değiştirmez ama çarşamba günkü Beşiktaş finali F.Bahçe açısından çok önemli. İzmir’de, İnönü’deki futbolu bekliyorum. Yoksa kupayı almaları zor olur. Bunu F.Bahçeli oyuncular kulaklarına küpe yapsınlar!
SAHAYA derin bir bakış attığımda ise ilk gözüme çarpan Alex... Sonradan (dk. 57) oyuna girdi ama çok istekliydi, etkili bir dönüş yaptı. Belli ki, oynamak istiyor. Bakın, futbolda bir gerçek vardır. Oynamayan futbolcu rahatsız olur. Hele hele geçen haftaki derbiyi dışardan izlemek Alex tipi yıldızları rahatsız eder.
GÜİZA GÖZ BOYUYOR
MEDYANIN bir türlü ısınamadığı Emre’yi de çok verimli buldum. Performansı yükseliyor ama sezon bitiyor! Gökhan Gönül stoperde tek kelimeyle döktürdü. Göbekte oynamasına karşı çıkanlar olabilir ama takıma kattığı bir artı gözden kaçmasın. Top, Gökhan’a geldiğinde F.Bahçe’de kalıyor. Teknik direktörün bütün taktiği de topa sahip çıkıp pas yapmak üzerine olunca bu özellik daha da önem kazanıyor.. Ayrıca aldığı topu iyi kullanıyor, böylece F.Bahçe defanstan oyun kuruyor.
GÜİZA’NIN golü enteresandı, rakibe çarpıp girdi. Son haftalardaki golleri beni ilgilendirmiyor, çünkü iş işten geçti.. Bu sezon faydalı olamadı.. Umarım gelecek sezon bu yılın tam aksi bir görüntü çizer..
MAÇTA dikkatimi çeken bir durum daha vardı. Beşiktaş derbisinde sahanın ortasında kavga eden Deivid ile Emre 2. yarı öncesinde koyu bir sohbete dalmışlardı. Sanki kahve içer gibi, birlikte tatlı tatlı yapmaları gerekeni konuştular. Demek ki, başkandan Aziz-silin’i almışlar.
İŞTE özlenen tablo bu.. Futbolcular arkadaş olsun. Yerli-yabancı ayrımı yaşanmasın. Yoksa fırtınaya yakalanırlar. Son bir hatırlatma: Lig treni kaçtı. Kupa çok ama çok önemli. Bu sezonki başarısızlığı ancak böyle affettirirler.. Ama kupa da giderse, bir Beşiktaş galibiyetiyle bu ayıbı unutturamazlar, haberleri olsun..
Alaattin Metin'in Fenerbahçe analizi diğer safyada... [page_end]
Alaattin Metin- - Akşam
Bir hafta önce oynanan Beşiktaş maçına bak, bir de dünkü Denizlispor maçına..
İki maçın da kadrosu aynı..
Ama o futbolla bu futbol arasında dağlar kadar fark var.
Beşiktaş maçında sahada koşan, pres yapan, topu ayağa çabuk oynayan bir Fenerbahçe vardı. Denizlispor maçında ise koşmayan, uyumsuz, pas hataları ile dolu vurdumduymaz bir görünümdeydiler..
O maçta Uğur Boral, Semih, Emre takımı ateşleyen üç silahşorlardı. Denizlispor maçında ise birbirlerinden kopuktular.
Peki neden!
Kupayı mı düşünüyorlar, sakatlanmaktan mı korkuyorlar..
Maç seçiyorlar, maç..
Canları isterse oynuyorlar, istemezse kılını bile kıpardatmıyorlar..
Deivid Denizli maçında bu sezon onuncu kötü maçını oynadı. Alex oyuna girinceye kadar Roberto Carlos dahil herkes Güiza ile Deivid'e çalıştı. Topu ayağına alan, kısa, uzun her pası iki oyuncuya attı.. Gole kadar Güiza'ya verilen toplar koşu yoluna değil, yanlış bölgelereydi. Alex önüne bir topu attı, onu da gol yaptı..
Şunu demek istiyorum.
Güiza koşuyor, defansın dengesini bozuyor. Yan hakemler ofsayt pozisyonlarında birden çabuklaşan Güiza'nın hareketini iyi süzemiyorlar. Aynı şekilde faul kararlarının çoğunda da değerlendirmeleri yanlış. Tekme yiyor, itiliyor, hor görülüyor, kimse ağzını açmıyor..
Türkiye'de Güiza'yı ne hakemler, ne de takım arkadaşları iyi anlayabiliyor..
Deivid'e gösterilen hoşgörüyü kimse Güiza'ya göstermiyor..
Oysa bugün yarın düzelir diye beklenen Deivid'in futbolu her hafta biraz daha dibe vuruyor.
Uğur bir hafta oynuyor. Üç hafta yatıyor.. Semih bir var, bir yok..
İstikrarsız Fenerbahçe'de sahadaki futbolcuda da, tribündeki seyircide de hava kalmamış.. Herkes kupa maçını bekliyor.. Oynansın, bitsin de tatile gidelim havasındalar..
Denizlispor maçında oynanan kötü futbola, biraz Alex oyuna girince heyecan getirdi.. O da buzun üzerine yazı yazma gibi iki dakika da kaybolup gitti.. Akılda bir tek Güiza'nın attığı gol ve skor kaldı..