Yazarlardan A Milli Takım'a uyarı
A Milli Takım için hayati derecede önem teşkil eden Bosna maçı spor yazarlarının birinci gündem maddesi oldu. İşte uyarılar...
RIDVAN DİLMEN- Uzatmalar bile önemli -MİLLİYET
Bir kere psikolojik olarak her iki takım için de çok zor bir karşılaşma. Dünya kupasına tarihinde ilk kez katılmak isteyen Bosna Hersek’te, “bize beraberlik de yeter” psikolojisi var. Bosna Hersek, bana göre çok ama çok kontrollü bir futbol oynayıp “önce tutalım, sonra vuralım” düşüncesiyle sahaya çıkacaktır. Kafalarında önce beraberlik olacağı kesin...
Milliler tarafında durum çok farklı. Bosna maçından sonra grupta geriye iki karşılaşma kalacağı ve bir puan bize yetmeyeceği milliler hücum etmeye, kazanmaya mecburlar. Fakat kadromuzun zaten en az 7 oyuncusu hücumcu. Bağlasanız durmazlar yani...
Fatih Terim’in oyun felsefesi antrenörlüğe başladığı ilk günden beri öne doğru oynamak olmuştur. Bunu kulüp takımlarında sabırlı bir şekilde uygulama şansınız çok fazla. Ama milli takımda aynı şansa sahip değilsiniz. Ancak Terim son zamanlarda bu konuda ciddi mesafe aldı. Futbolcularımız da abartılı bir şekilde öne oynamayı seviyor.
Dünya ve Avrupa şampiyonası organizasyonları lig gibi 34 maç üzerinden oynansa biz sürekli ilk 4’e gireriz. Fakat periyot periyot, grup grup oynandığı için en zayıf rakiple oynarken bile pozisyon veriyoruz, kayıplar yaşayabiliyoruz. Ancak en güçlü ekiple karşılaşırken de pozisyon buluyoruz, etkili olabiliyoruz. Keşke oyunun her iki yönünü de çok iyi oynayan bir takım olabilsek. Ama bütün dünyada bunu yapabilen takım yok gibi. Sadece son üç yılda İspanya bu konuda başarılı olabildi.
Bosna Hersek-Türkiye maçı tartışmasız sert geçecek. Öyle dostane, al gülüm, ver gülüm bir maç olmayacak. Ben gerilim yüzünden saha içinde fair-play dışı davranışlar da bekliyorum.
Bu maçın en önemli adamları ne Terim, ne Blazevic, ne de iki takımın oyuncuları olacak. Maçta görev yapacak 4 hakem, bu karşılaşmanın en önemli adamlarıdır. Çünkü yalnızca bildiğimiz bir oyun olmayacak gibi geliyor. Yani uzatma dakikaları bile çok önemli. Hakemlerin son düdüğe kadar oyunu kontrol altında tutmaları şart.
Bugün sinirlerine hakim olan, disiplinden kopmayan takım sahada avantaj sağlayacaktır. Yazıyı da psikolojik savaş ve dört hakem diyerek bitirmek istiyorum.
MEHMET DEMİRKOL'UN ANALİZİ DİĞER SAYFADA [page_end]
MEHMET DEMİRKOL- Şartlar lehimize -MİLLİYET
İspanya maçlarının konsantrasyonu Bosna deplasmanı için yeterli olur. Norveç maçından bu yana her başımız sıkıştığında istediğimiz sonuçları alışımızdan yola çıkarak, bu maçta da gerekli organizasyonu kurmamız beklenmeli. Bosna bu grupta alabileceği tüm puanları aldığı için bizim üzerimizde değil. Biz rahat alabileceğimiz puanları alamadığımız için onların altındayız. Djeko’dan Salihoviç’e yetenekli oyuncuları olan bir takıma sahipler ama bizim gerimizdeler.
İyi bir teknik adamları var. 98’de Hırvatistan’la oynadığı yarı final için bugün şunları söylüyor: “Eğer bugünkü tecrübede olsaydım o gün finale çıkardık.” Ancak o takım da bugünkü Bosna’dan çok daha iyi ve potansiyelli bir takımdı.
Dün de yazmaya çalıştığım gibi bu maçın favorisi biziz.
Detaylara gelince...
Gökhan Zan’ın yokluğu Bosna’nın önemli silahı olan duran toplarda dezavantajımızı büyütüyor. Mustafa Sarp’ın forma giymesi sadece orta saha direncinde değil, bu anlamda da önemli katkı yapar. Hakan Balta’nın da bu duruma karşı aramada olması şart.
Muhtemelen tek forvet olarak Semih forma giyecek. Bu Hamit, Emre, Arda ve Tuncay’dan hücum yönünde yararlanma oranımızı artıracaktır. Savuma yönüne gelince... Sarp ve Semih’in dahli, Hamit’in sağa çekilmesiyle orta saha presiyle onları bozabiliriz. Bu savunma direnci Gökhan Gönül’den yaralanma şansımızı da artırır.
İyi ve moralli bir takımımız var. Deplasmanın sıkıntı yaratacağı fikrine de katılamıyorum. Seyirci ve stat atmosferi bizi değil Bosna’yı daha çok etkiler. Yeter ki oyundan kopmayalım.
ÖMER ÜRÜNDÜL'ÜN ANALİZİ DİĞER SAFYADA... [page_end]
ÖMER ÜRÜNDÜL- İnanalım ve bütünleşelim -SABAH
Yarın gece Bosna'yla deplasmanda mutlak kazanmamız gereken çok önemli bir maça çıkacağız. Kendi sahalarında oynayacak olmaları ve aramızdaki 4 puanlık farkın rahatlığıyla maç öncesi avantajlar onların lehine... İnanarak takım ruhuyla bütünleşerek zoru başarmamız tüm ülkenin ortak dileği. Estonya maçı çok ilginç geçti. Estonya dirençli vücutlarını da kullanarak yaptıkları sert ikili mücadelelerle rakiplerini bozan, önce önde basan atakların olgunlaşma döneminde topluca 18 yerinde kümelenen bir takım. Son 5 maçlarında 3 gol yemişlerdi. Rakiplerin biri de Brezilya'ydı. Bize baktığımızda belli bir sistemimiz ve kadro istikrarımız olmadığından takım oyununu her zaman sahaya yansıtamayan bu tip rakipler karşısında da çoğu zaman sıkıntılar yaşadığımız bilinen bir gerçek. Bir de bunlara üstlük hem erken skor dezavantajına düştük. Hem de fark bulduktan sonra tam rahatladık derken bir gol daha yiyerek işimize yine zora soktuk. Bütün bu gelişmelerin görüntüsünde 90 dakikasının genelinde pozisyon zenginliği yaşadık 4 de gol attık.
Bunda birçok faktör de vardı. Takım halinde mutlak kazanma arzumuz, mükemmel bir Arda, hırsına çabukluğuna teşebbüslerine her zaman saygı duyduğumuz Tuncay'ın, bazı temel eksiklerini de mümkün olduğunca gidererek sergilediği başarılı performansı, son zamanların en iyi Emre'si. Ve de arkadaşlarıyla uyum sorunu yaşasa da Sercan'ın bitmek tükenmek bilmeyen çapraz seri koşularla savunmanın yerleşme düzenini bozması...
SARP'A ŞANS VERMELİ
Bu maçta 2 olumsuz tablo vardı. Biri hücumda sağ kulvarın çalışmaması, ikincisi de bu tip bir takımdan sahamızda 2 gol yememiz 2 de tehlike atlatmamız. Yeri geldikçe sık sık vurguladığım gibi Kazım'ın arkasında görev alan oyuncunun kanat ataklarında etkinlik sağlaması mümkün değil. Kazım bireysel olarak da bir şey yapamayınca bu kanat ancak Kazım- Halil değişikliğinden sonra hareketlendi. Bosna kopuk kopuk futbol oynuyor. Takım savunmalarında da arızaları var. Ancak hücum girişimleri hem planlı programlı hem de golcü, zeki önemli bireysel yeteneklere sahip oyuncuları var. Duran topları da oldukça tehlikeli. Benim bu zor maçtaki en büyük endişem eldeki kadrodan sakatlıklar ve formsuzluklar yüzünden rakip ataklarda doğru yer seçen hamle zamanlamasını bilen, defans bloğuyla yakın bağlantı kurma özelliğine sahip bir ön liberonun olmayışı.
Hamit-Emre ikilisi ne kadar iyi oynasalar da ikisinin de gerçek ön libero özelliği yok. Bu zayıf Estonya karşısında dahi görüldü. Tahmin ediyorum. Bu maçta Fatih Terim, Hamit'i gerçek yeri sağa çekip Ceyhun'u ortada görevlendirecek. Aslında Ceyhun da tam bu özelliklere sahip değil, hem de maç eksiği var . Bana göre bu maç için Mustafa Sarp'tan yararlanılsa iyi olur diye düşünüyorum. Yarın geceki zor sınavda Fatih Terim ve talebelerine en içten dileklerimle başarılar diliyorum
GÜRCAN BİLGİÇ'İN ANAZİLİ DİĞER SAFYADA... [page_end]
GÜRCAN BİLGİÇ- Tecrübeyi akılla birleştirmeliyiz -SABAH
Orada faul yapsa belki gol olmayacak, belki de o serbest atıştan gelen topla yenilecektik. Ama tecrübeli ve oyun zekası yüksek bir defans oyuncusunun yapması gereken, Güiza'yı indirmekti. Sonuç ne olursa olsun...
Estonya karşısında iki kez yenik duruma düşmemize rağmen, bizi galibiyete taşıyan, üç oyuncumuzun bu formatı üzerlerinde devamlı tutmaları oldu. Rakibin oyun zekası ve taktiği belki bize göre iyiydi, ama Arda, Emre ve Tuncay tecrübelerini, akılla birleştirmeyi başararak; sonucu aldılar.
Bosna'da da aynı formata, bu kez daha geniş oyuncu grubuyla ihtiyacımız var.
Çok yetenekli ama her şeye rağmen tecrübesiz bir rakibe karşı oynayacağız.
Avrupa Ligleri'nde güven kazanmış oyuncuları olan bir takım bu.
Ama birinci bölgede bizden pek farkları yok. Savunmada çok hata yapıyorlar. Ve ellerinde "beraberlik iyi sonuç" diyebilecekleri bir avantaj var.
Bu briket duvarı yıkmak için, tecrübemizi, aklımızla birleştirmemiz gerekiyor.
Karşımızda her an tehlikeli olabilecek, skora gitme gücü olan bir takım var. Sahalarında beklemeyip, sadece kalelerini savunmakla işe başlayabilecek bir takım.
Onlardan daha yetenekliyiz ama onlardan daha zeki de olmak zorundayız.
Böyle bir oyunu daha önce Norveç'te oynamış ve başarıya ulaşmıştık.
Yine yapabiliriz, oyun içindeki dönüm noktalarında doğru kararlarla çıkarak.
SEMİH YUVAKURAN'IN ANALİZİ DİĞER SAFYADA [page_end]
SEMİH YUVAKURAN- Yeter ki isteyin, başarı gelecek... -ZAMAN
Yani 4 futbolcu bile Estonya'ya yetmişti. Şimdi grup ikinciliği için Bosna-Hersek ile zor bir 90 dakikaya çıkacağız. Beraberlik Bosna'ya yetecek gibi; ancak bazılarına göre hayallerimiz biraz daha devam edecek. Bana kalırsa bu durumda 2010 Dünya Kupası sadece hayal olarak kalacak. Çünkü Afrika'ya gitmemiz çok zora girecek.
HAKKI YALÇIN'IN ANALİZİ DİĞER SAYFADA [page_end]
HAKKI YALÇIN- Düşlerin efendisi Arda Turan -TAKVİM
Estonya maçı, içinden Dünya Kupası finalleri geçen bir maçtı. Bosna maçı bizim olduğu kadar, rakibin de tarihini renklendirecek, çok kritik bir maç.
Kıran kırana bir mücadele bizleri beklerken, ben yine Arda'dan çok şeyler bekliyorum.
Düşlerin efendisinden..
Arda Turan'ın ayaklarında, mermere bile şekil veren bir büyü var.
Ölümüne kavgaya soyunmak gibi bir tutku.
Cumartesi gecesi adım attığı yerden bereket fışkırdı. Hiç soluklanmadı, bir an bile kopmadı oyundan.
Takım oyunu bilinen futbolda bir soru vardır. "Bir adam, bir takımın karşısında nedir?"
Ben derim ki, Arda'yı izleyin.
Bir adamın, bir takımın karşısında ne çok şey olduğunu görmek için. Biliyoruz ki, kıran kırana bir mücadele bizi bekliyor.
Biliyoruz ki, emek yanlış yapmaz.
Güzelliklerimizi haykırırken, hatalarımızla da yüzleşelim.
Ofansif olarak zayıf bir Estonya'dan 2 gol yemenin dersini almak bile, 3 puanlık umutlarımız için haklı bir gerekçedir.
Estonya maçında gözden kaçan, ya da görülmek istenmeyen bir Fatih Terim fotoğrafı var.
Yediğimiz golden sonra kendini kaybeden ve yan hakemle "dalaşan" bir Fatih Terim.
Aynı Fatih Terim, Bosna-Ermenistan maçına da garip bir yorum getirdi.
Ben derim ki... Kendini kaybeden bir Fatih Terim, Bosna'daki en büyük rakibimizdir.
ALİ SAMİ ALKIŞ'IN ANALİZİ DİĞER SAYFADA [page_end]
ALİ SAMİ ALKIŞ- Da Vinci değil, Milli Takım şifresi: 3x2=6 -STAR
İki kere ikinin, her koşulda dört ettiği kesin de; cumartesi-çarşamba maçlarında iki kere 3 puanın 6 ettiğini pek göremedik.
Bu tür serilerdeki üst üste iki maçı kazanma konusunda kronik bir sıkıntımız var. Yarınki Bosna maçı, bu yönden de önemli bir risk taşıyor.
Önce bu engeli aşmalıyız.
Bosna, deplasmandaki Ermenistan maçını 2-0 gibi net bir skorla kazandı ama; 90 dakikanın tümü çok ağır bir tempoda oynandı. Bosna rakibine pozisyonlar verdi. Ciddi anlamda güç kayıpları var.
Maçın gol dakikalarını görüntüden çıkarın; sonucu bilmeyen birisi banttan seyrettiğinde, kimin galip gelmiş olabileceğini kesin bir tanıyla söyleyemez. Bu durum bize avantaj sağlayabilir.
Bu resmi maçlardan önceki son özel karşılaşmalarda da; biz iyi bir oyunla Ukrayna’yı hem de kendi evinde 3-0 yenerken, Bosna İran’a 3-2 yenilmişti... Ermenistan maçındaki temposuz, hantal ve tutuk görüntüsünü de üstüne eklediğimizde; Bosna’nın dönemsel bir teknik sıkıntıya girdiğini söyleyebiliriz. Bu da avantaj!
Biz ise aksine, yükselen bir grafik eğrisi gösteriyoruz. Umut yüklüyüz...
En önce Arda, sonra Emre de; çok ciddi anlamda gelişme gösteriyor. Özellikle Arda, futbol yaşantısının en parlak ve en verimli dönemini yaşıyor. Tuncay’ın da iri ve diri bir görüntüsü var. Kaç zamandır göze batan Sercan, “Cin gibi çocuk” görüntüsüyle, Milli Takım’da da golcülüğünü ve fırsatçılığını kanıtlama şansı buldu.
Bir takımın içinde 4-5 futbolcu çok formdaysa; onların bu formu, vasat çizgide seyredenleri de peşlerinden sürükler...
Kısacası... Milli Takımımız’a güveniyoruz. Çünkü gereken güven duygusunu verdiler. Bosna maçına kuşku ile değil, umutla bakıyoruz. Cumartesi-çarşamba maçlarını ikide iki yapmakta geçmişte zorlansakta; başardığımız da olmuştur. Bu Milli Takım, onları başaran milli takımlardan daha iyi durumda olduğu için; 3x2=6 matematik gerçeğini, bu kez tutturacak gibi.
Haydi hayırlısı!