Yazarların Galatasaray analizleri
Yazarlar, Fenerbahçe'nin yenilmesiyle liderlik şansı yakalayan G.Saray'ın kendi sahasında Manisa'dan çelme yemesini şöyle yorumladılar.
Turkcell Süper Lig'in 13. haftasının kapanış maçında Galatasaray, konuk ettiği Manisaspor karşısında uzun süre 1 - 0 önde götürdüğü maçta Simpson'un golüne engel olamayınca liderlik şansını kullanamadı. Peki yazarlar bu konuyla ilgili neler yazdılar...
LEVENT TÜZEMEN: Geciken hamleler (SABAH)
Elano'nun ilk onbirde oynaması için önce takım arkadaşlarının güvenini kazanması gerekir. Ribery, Galatasaray'a geldiğinde önce takım arkadaşlarına kendini kabul ettirmişti. Hakan Şükür Ribery için, "Balık gibi ele avuca sığmıyor, müthiş futbolcu" yorumunu yapmıştı.
Elano bu fizik gücüyle ve çakılı oyun anlayışıyla, sorumluluk taşının altına elini sokmayarak, kaçak oynayarak, ikili mücadeleye girmeyerek Galatasaray'da forma giyemez.
Rijkaard nihayet Manisa maçında Keita'yı kesip Elano'yu sağda oynattı ama yine verim alamadı. Çünkü Brezilyalı oyuncunun koşacak, mücadele edecek hatta ayakta duracak hali yoktu. Ayhan'ın oyundan çıkarken gösterdiği tepki doğruydu, çünkü ilk çıkması gereken oyuncu Elano'ydu. Futbolcu kendinin ya da başka oyuncunun saha içinde nasıl oynadığını görüyor.
ALİ GÜLTİKEN: İnanmadan bu kadar (SABAH)
[page_end]G.Saray lider olabileceği bir maçta kendi seyircisinin önüne çıkıyor ve tribünler bomboş.
Bu bile bir takım adına çok kötü bir mesaj. Bu kadar iyi kadrosunun olduğunu, lider olmasını istediği takımını destekleyecek, bu azmi ve motivasyonu oyuncularına verecek G.Saray taraftarı tribünde yok. Kulübeye bakıyoruz; bu tür maçlarda takımının kazanması için önce daha doğru bir başlangıç kadrosu, sonra da oyun içerisinde yapılması gereken hamleleri yapacak bir teknik adam görüntüsü bu karşılaşmada kenarda yok. Dönüyoruz sahaya... Lider olmak isteyen, bunu mücadelesi, hırsıyla, temposuyla ve agresifliğiyle sahaya yansıtacak futbolcu kadrosu da ortada yok.
Dün gece G.Saray mücadeleci bir orta sahayla oynamaya çalışırken, golü yalnızca çabukluğu ve yaratıcı özelliği üst seviyede olan Kewell ile düşündü. Tempoları düşük olan Nonda ve Elano da rakibin kucağında kaldıkları için oyunun hakimiyetini ele alıp oyunu rakip sahaya fazla yıkamadı.
Başlangıç böyle olabilirdi. Fakat Rijkaard, Keita ve Arda hakkındaki yanlış kararlarıyla da bu sonucun gelmesine neden oldu. Bu yüzden şimdi boşuna üzülmesin.
İSMET TONGO: Elbirliğiyle: 1-1 (FOTOMAÇ)
[page_end]G.Saray kötü oynuyor, Arda ve Barış yok orta saha tatilde. Elano, Brezilya'ya gitsin daha iyi. Yan toplar yok, pas hataları çok işte yazılacak şeyler bu kadar başka bir şey de yok. Taraftarlar beklemediğim kadar tribünleri doldurmuş. Hiç durmadan bağırıyorlar. "Haydi Cimbom haydi" diyorlar, ama yabancılar bunu anlamıyor ki. Bazı şutlar heyecanlı oluyor. Ama netice, haticeden öteye gitmiyor. Eğri duralım doğru konuşalım G.Saray'da bir asil adam var adı: Kewell. Son derece akıllı oynuyor üstelik futbolun da kralını biliyor. Müthiş güzel paslar atıyor. Ama ne çare ki, topsuz futbolu hatta futbolu öğrenememiş G.Saraylı oyuncular, tribündeki seyirciler gibi onu seyrediyorlar.
Rijkaard'a kısa bir cevap verelim: Ne ikisi hocam, bu takım 6 futbolcu alsan Edirne'den öte finali seyretmeye bile gidemez.
BÜLENT TULUN: Kritik bir kayıp (FOTOMAÇ)
[page_end]Frank Rijkaard, Fenerbahçe maçından sonra doğruyu bularak değiştirdiği şablonda ısrar ettiğini gösterdi. Sahaya çıkan kadroda 3'lü orta saha birçok sorunu çözebilecek ve takım savunmasını en iyi yapabilecek durumdaydı. Kulübede oturan hastalıktan yeni kalkmış Arda, Keita her an oyuna katkıda bulunabilecek silahlar olarak rezervdeydiler.
Bu tip maçlarda 1-0 galipken muhakkak farkı yükseltmek gerekir. İkinci yarıda bu fırsat birçok kez Kewell ve Nonda'nın önüne geldi. Değerlendiremediğiniz zaman böyle bedavadan iki puanı da verirsiniz. Bu iki puanın ilerde çok aranacak puanlar olduğunu düşünüyorum. Çok kritik dakikada attığı golle bir puanı Manisa'ya götüren konuk ekip oyun disiplininden kopmadan 90 dakika mücadele etti.
HAKAN DİLEK: Allah şaşırtmasın (FOTOMAÇ)
[page_end]Bir takımı nasıl yanlış konumlandırırsınız liderliğe oynayacağınız bir maçta diye sorsalar bu maçı anlatırdık herhalde.. Defansı kalabalık tutup geriye yaslanacaksınız ve orta sahanın yardımıyla çoğalarak tek santrforunuzun sayı bulmasını sağlayacaksınız. Yok büyük usta yok. Bu işi gerçekten bilmiyormuşsunuz siz. Baştan bunu söyleyenlere kızıyordum ama...
Ayhan'ın ayaklarına bakıyoruz orta sahada; aman sakatlanma sarışın! Mustafa Sarp bir iyi niyet göstergesi olabilir sarı-kırmızılı takımın orta sahası için ama yeterli isim o değil işte... Peki Arda? Grip teşhisiyle yattı-dinlendi. O düzeyde bir futbolcu, bu maçın yarısını oynayamaz mıydı gerçekten? İnsan böyle durumlarda üst düzey mevzulara giremiyor futbol adına. O kadar basit ama önemli problemler var ki... Neresinden tutacağımızı şaşırıyoruz. Belli ki Rijkaard bizden daha fazla yaşıyor bir şaşkınlığı... Ne diyeyim; Allah şaşırtmasın.
RIDVAN DİLMEN: Yukarı tükürsen bıyık (MİLLİYET)
[page_end]Galatasaray Teknik Direktörü Rijkaard, Fenerbahçe maçından sonra radikal bir karar alıp üçlü orta sahaya dönmüştü. Tipik 4-3-3 oynamaya başlamıştı. Bu sistemin artı ve eksileri üç aşağı, beş yukarı belliydi. Artıları daha savaşçı bir orta saha oluşmasıydı. Mustafa Sarp, Ayhan, Linderoth, Mehmet Topal, Barış’tan üçü ve önde üçlü forvet. Ancak bu saydığımız beş oyuncu rakip ceza alanı içine duran toplar dışında girebilecek orta sahalar değil. Driplingle de giremezler. Evet bir bakıma savunmayı rahatlatıyorlar ama hücumlarda sezon başındaki üretkenlikten uzak bir Galatasaray ortaya çıkıyor.
Diyarbakır ve Sivasspor maçları bunun göstergesiydi zaten. Manisa maçı da aynı şekilde oldu. Manisa çok canlıydı. Kalitesi yüksek değildi ama oyun boyunca Galatasaray ile kafa kafaya oynadı. Hiçbir bölümde rakibine mahkum değildi.
Galatasaray’ı biliyoruz. En azından maçın başında rakibine yükleniyordu. Müthiş bir tempo yapıyordu. Ama son üç karşılaşmada bunu göremiyoruz. Özellikle içeride oynadığınız bu tip maçlarda ofansif oyuncuları kullanmalısınız. Öndeki dörtlü bayağı yaratıcı olmalı. Yani Galatasaray’ın sezon başındaki 4-2-3-1’indeki gibi. Derbilerde ve zorlu Avrupa sınavlarında canlı üçlü orta saha ile oynamak avantaj. Ancak böyle oyunlarda bekleriniz de ileri çıkmadığı zaman sekiz oyuncu düz kalıyor. Ortada bir maç oluyor. Nitekim dün de öyle oldu.
Galatasaray takımı dün koşmadı mı? Koştu... Mücadele etmedi mi? Etti... Ama göze hoş gelen futbolundan, yaratıcı oyunundan çok ama çok uzaktı. Tamam Manisa takımı da fazla pozisyon vermedi ama bulamadı da...
Galatasaray’ın yukarıya tükürsen bıyık, aşağıya tükürsen sakal denilebilecek bir kadrosu var. Maçlar arasındaki zorluk derecesini Teknik Direktör Rijkaard belirleyecek. Şu an için bunu belirlediğini göremiyoruz. Belirleseydi dün gece ikili orta sahanın önünde Keita, Elano, Kewell ve Nonda dörtlüsü ile oynardı. Çünkü rakibine karşı oyun üstünlüğünü sağlayabilmesi için buna ihtiyacı vardı. Açıkcası kulağını tersten tuttu.
Fenerbahçe’nin üç puan kaybettiği ve liderlik fırsatının ayağa kadar geldiği bir haftada bu sonuç Galatasaray için iyi olmadı. Önemli bir avantaj kaçtı. Bu hafta siyah-beyazlıların haftası oldu diyebiliriz.
LEVENT TÜZEMEN: Geciken hamleler (SABAH)
Elano'nun ilk onbirde oynaması için önce takım arkadaşlarının güvenini kazanması gerekir. Ribery, Galatasaray'a geldiğinde önce takım arkadaşlarına kendini kabul ettirmişti. Hakan Şükür Ribery için, "Balık gibi ele avuca sığmıyor, müthiş futbolcu" yorumunu yapmıştı.
Elano bu fizik gücüyle ve çakılı oyun anlayışıyla, sorumluluk taşının altına elini sokmayarak, kaçak oynayarak, ikili mücadeleye girmeyerek Galatasaray'da forma giyemez.
Rijkaard nihayet Manisa maçında Keita'yı kesip Elano'yu sağda oynattı ama yine verim alamadı. Çünkü Brezilyalı oyuncunun koşacak, mücadele edecek hatta ayakta duracak hali yoktu. Ayhan'ın oyundan çıkarken gösterdiği tepki doğruydu, çünkü ilk çıkması gereken oyuncu Elano'ydu. Futbolcu kendinin ya da başka oyuncunun saha içinde nasıl oynadığını görüyor.
ALİ GÜLTİKEN: İnanmadan bu kadar (SABAH)
[page_end]G.Saray lider olabileceği bir maçta kendi seyircisinin önüne çıkıyor ve tribünler bomboş.
Bu bile bir takım adına çok kötü bir mesaj. Bu kadar iyi kadrosunun olduğunu, lider olmasını istediği takımını destekleyecek, bu azmi ve motivasyonu oyuncularına verecek G.Saray taraftarı tribünde yok. Kulübeye bakıyoruz; bu tür maçlarda takımının kazanması için önce daha doğru bir başlangıç kadrosu, sonra da oyun içerisinde yapılması gereken hamleleri yapacak bir teknik adam görüntüsü bu karşılaşmada kenarda yok. Dönüyoruz sahaya... Lider olmak isteyen, bunu mücadelesi, hırsıyla, temposuyla ve agresifliğiyle sahaya yansıtacak futbolcu kadrosu da ortada yok.
Dün gece G.Saray mücadeleci bir orta sahayla oynamaya çalışırken, golü yalnızca çabukluğu ve yaratıcı özelliği üst seviyede olan Kewell ile düşündü. Tempoları düşük olan Nonda ve Elano da rakibin kucağında kaldıkları için oyunun hakimiyetini ele alıp oyunu rakip sahaya fazla yıkamadı.
Başlangıç böyle olabilirdi. Fakat Rijkaard, Keita ve Arda hakkındaki yanlış kararlarıyla da bu sonucun gelmesine neden oldu. Bu yüzden şimdi boşuna üzülmesin.
İSMET TONGO: Elbirliğiyle: 1-1 (FOTOMAÇ)
[page_end]G.Saray kötü oynuyor, Arda ve Barış yok orta saha tatilde. Elano, Brezilya'ya gitsin daha iyi. Yan toplar yok, pas hataları çok işte yazılacak şeyler bu kadar başka bir şey de yok. Taraftarlar beklemediğim kadar tribünleri doldurmuş. Hiç durmadan bağırıyorlar. "Haydi Cimbom haydi" diyorlar, ama yabancılar bunu anlamıyor ki. Bazı şutlar heyecanlı oluyor. Ama netice, haticeden öteye gitmiyor. Eğri duralım doğru konuşalım G.Saray'da bir asil adam var adı: Kewell. Son derece akıllı oynuyor üstelik futbolun da kralını biliyor. Müthiş güzel paslar atıyor. Ama ne çare ki, topsuz futbolu hatta futbolu öğrenememiş G.Saraylı oyuncular, tribündeki seyirciler gibi onu seyrediyorlar.
Rijkaard'a kısa bir cevap verelim: Ne ikisi hocam, bu takım 6 futbolcu alsan Edirne'den öte finali seyretmeye bile gidemez.
BÜLENT TULUN: Kritik bir kayıp (FOTOMAÇ)
[page_end]Frank Rijkaard, Fenerbahçe maçından sonra doğruyu bularak değiştirdiği şablonda ısrar ettiğini gösterdi. Sahaya çıkan kadroda 3'lü orta saha birçok sorunu çözebilecek ve takım savunmasını en iyi yapabilecek durumdaydı. Kulübede oturan hastalıktan yeni kalkmış Arda, Keita her an oyuna katkıda bulunabilecek silahlar olarak rezervdeydiler.
Bu tip maçlarda 1-0 galipken muhakkak farkı yükseltmek gerekir. İkinci yarıda bu fırsat birçok kez Kewell ve Nonda'nın önüne geldi. Değerlendiremediğiniz zaman böyle bedavadan iki puanı da verirsiniz. Bu iki puanın ilerde çok aranacak puanlar olduğunu düşünüyorum. Çok kritik dakikada attığı golle bir puanı Manisa'ya götüren konuk ekip oyun disiplininden kopmadan 90 dakika mücadele etti.
HAKAN DİLEK: Allah şaşırtmasın (FOTOMAÇ)
[page_end]Bir takımı nasıl yanlış konumlandırırsınız liderliğe oynayacağınız bir maçta diye sorsalar bu maçı anlatırdık herhalde.. Defansı kalabalık tutup geriye yaslanacaksınız ve orta sahanın yardımıyla çoğalarak tek santrforunuzun sayı bulmasını sağlayacaksınız. Yok büyük usta yok. Bu işi gerçekten bilmiyormuşsunuz siz. Baştan bunu söyleyenlere kızıyordum ama...
Ayhan'ın ayaklarına bakıyoruz orta sahada; aman sakatlanma sarışın! Mustafa Sarp bir iyi niyet göstergesi olabilir sarı-kırmızılı takımın orta sahası için ama yeterli isim o değil işte... Peki Arda? Grip teşhisiyle yattı-dinlendi. O düzeyde bir futbolcu, bu maçın yarısını oynayamaz mıydı gerçekten? İnsan böyle durumlarda üst düzey mevzulara giremiyor futbol adına. O kadar basit ama önemli problemler var ki... Neresinden tutacağımızı şaşırıyoruz. Belli ki Rijkaard bizden daha fazla yaşıyor bir şaşkınlığı... Ne diyeyim; Allah şaşırtmasın.
RIDVAN DİLMEN: Yukarı tükürsen bıyık (MİLLİYET)
[page_end]Galatasaray Teknik Direktörü Rijkaard, Fenerbahçe maçından sonra radikal bir karar alıp üçlü orta sahaya dönmüştü. Tipik 4-3-3 oynamaya başlamıştı. Bu sistemin artı ve eksileri üç aşağı, beş yukarı belliydi. Artıları daha savaşçı bir orta saha oluşmasıydı. Mustafa Sarp, Ayhan, Linderoth, Mehmet Topal, Barış’tan üçü ve önde üçlü forvet. Ancak bu saydığımız beş oyuncu rakip ceza alanı içine duran toplar dışında girebilecek orta sahalar değil. Driplingle de giremezler. Evet bir bakıma savunmayı rahatlatıyorlar ama hücumlarda sezon başındaki üretkenlikten uzak bir Galatasaray ortaya çıkıyor.
Diyarbakır ve Sivasspor maçları bunun göstergesiydi zaten. Manisa maçı da aynı şekilde oldu. Manisa çok canlıydı. Kalitesi yüksek değildi ama oyun boyunca Galatasaray ile kafa kafaya oynadı. Hiçbir bölümde rakibine mahkum değildi.
Galatasaray’ı biliyoruz. En azından maçın başında rakibine yükleniyordu. Müthiş bir tempo yapıyordu. Ama son üç karşılaşmada bunu göremiyoruz. Özellikle içeride oynadığınız bu tip maçlarda ofansif oyuncuları kullanmalısınız. Öndeki dörtlü bayağı yaratıcı olmalı. Yani Galatasaray’ın sezon başındaki 4-2-3-1’indeki gibi. Derbilerde ve zorlu Avrupa sınavlarında canlı üçlü orta saha ile oynamak avantaj. Ancak böyle oyunlarda bekleriniz de ileri çıkmadığı zaman sekiz oyuncu düz kalıyor. Ortada bir maç oluyor. Nitekim dün de öyle oldu.
Galatasaray takımı dün koşmadı mı? Koştu... Mücadele etmedi mi? Etti... Ama göze hoş gelen futbolundan, yaratıcı oyunundan çok ama çok uzaktı. Tamam Manisa takımı da fazla pozisyon vermedi ama bulamadı da...
Galatasaray’ın yukarıya tükürsen bıyık, aşağıya tükürsen sakal denilebilecek bir kadrosu var. Maçlar arasındaki zorluk derecesini Teknik Direktör Rijkaard belirleyecek. Şu an için bunu belirlediğini göremiyoruz. Belirleseydi dün gece ikili orta sahanın önünde Keita, Elano, Kewell ve Nonda dörtlüsü ile oynardı. Çünkü rakibine karşı oyun üstünlüğünü sağlayabilmesi için buna ihtiyacı vardı. Açıkcası kulağını tersten tuttu.
Fenerbahçe’nin üç puan kaybettiği ve liderlik fırsatının ayağa kadar geldiği bir haftada bu sonuç Galatasaray için iyi olmadı. Önemli bir avantaj kaçtı. Bu hafta siyah-beyazlıların haftası oldu diyebiliriz.