Yorumcular derbinin analizini yaptı
Mehmet Demirkol, Ersun Yanal ve Sergen Yalçın, bu akşam yapılacak G.Saray-Beşiktaş derbisinin analizini yaptılar... İşte çarpıcı değerlendirmeler..
Mehmet Demirkol'un derbi analizi...
Denizli'nin maçı//Bahislerde, Beşiktaş’ın galibiyetine 1’e 4 veriyor. Mustafa hoca gibi bir motivasyon ustası için sadece bu oranı oyunculara söylemek bile yeterli olabilir. Ayrıca Bosna yıkımından direkt etkilenen tek siyah-beyazlı yok. Üstelik en çok eleştirilen teknik adam olmaktan Terim sayesinde kurtuldu
Mustafa Denizli için bundan daha ideal bir derbi ortamı herhalde olamazdı.
1-Ülkenin tek yasal bahis şirketi, Beşiktaş’ın galibiyetine 1’e 4 veriyor. Beşiktaş yenilmez ise 1.85. İddiacılar bilir. Böyle oranlar olduğunda handikap seçimi de açılıyor. Açılmamış olması, Beşiktaş’a duyulan saygıdan. Denizli gibi bir motivasyon ustası için sadece bu oranı oyunculara söylemek, bülteni duvara asmak bile yeterli olabilir.
2-Hafta içi Bosna yıkımından direkt etkilenen bir tek Beşiktaşlı oyuncu yok. Oysa Galatasaraylı yerlilerin tamamı bu moral yıkımın ve yorgunluğunun üzerine bu önemli maça çıkıyorlar.
3-Öte yandan ülkenin en çok eleştirilen teknik direktörü olmaktan Fatih Terim sayesinde kurtulmuş olmanın kafa rahatlığı da Denizli’yi olumlu etkileyebilir.
4- Ve belki de en önemlisi hücum oynama konusunda aylardır ciddi sıkıntı yaşayan siyah-beyazlılar nihayet kadroya uygun bir savunma oyunuyla, rakibi bozmaya yönelik bir stratejiyle sahaya çıkma şansı bulacak. Denizli’nin elinde Galatasaray’ın yıldız hücum ekibini yıpratabilecek bir savunma kadrosu da var.
B planı yok
Bu temel etkenlere bakıldığında maçın kesin favorisi Galatasaray olmakla birlikte Denizli faktörü ibreyi Beşiktaş’a çevirebilir.
Rijkaard’ın hücum planı bugüne kadar hiç B planına iş bırakmadı. Bu yüzden resmi maçlarda test edilmiş bir alternatifi henüz görmedik. Rijkaard’ın geçmiş kulüp ve milli takım tecrübelerinde de temel sorun buydu zaten. Plan işe yaramadığında yeni bir şeyi ortaya koymaktan ziyade, kendisi bir soruna dönüşüyordu. Denizli’nin tecrübesi onu sıkıntıya sokabilir.
Gelen haberler iki kanatın iki hızlı ve sert oyuncu İbrahim Üzülmez ve İbrahim Kaş’a emanet edileceğini söylüyor. Ernst, Fink ve Uğur da sahada olacak. Yardımlaşmayı doğru yapabilirlerse bu 7’li bloğun önündeki iki driplingci Tabata ve Holosko ve önünde Nobre’yi kontrol etmek zor olabilir. Beşiktaş, Galatasaray’a kanatları kullandırmamaya onları göbeğe yöneltmeye çalışacaktır. O kalabalıkta Galatasaray’ın usta ayaklarını sıkıştırmak ve hızla çıkıp sarı-kırmızılıları geri koşmaya zorlamak ana plan olacak. Bugüne kadar Galatasaray’ın savunma ve hücum hattını birbirinden koparabilen olmadı. Denizli bunu hedefliyor olmalı.
Burada onları zorlayacak olan bu savunmayı faulsüz yapma zorunluluğu. Hem Galatasaray bu yıl duran toplarda çok iyi, hem de kartla eksik kalma olasılığı yüksek. Ayrıca Denizli’nin eski hastalığı olan çoklu adam markajı da savunmasına girecek sürpriz adamlar için ideal ortam yaratabilir. Bu iki temel sorundan sıkıntı yaşamazlarsa istediklerini elde edebilirler.
Biliyorum fazla Beşiktaş’a yönelik bir yazı oldu. Çünkü ne yapacaklarını bilemediğimiz takım onlar. Onları merak ediyoruz. Galatasaray’ı ise kısa zamanda takdirle ezberledik.
Denizli de öyle. Bakalım büyük hocalığını konuşturabilecek mi?
Ersun Yanal'ın derbi analizi diğer safyada... [page_end]
Derbilerin sonuçlarını önceden tahmin etmek zordur. Bazı takımlar çok güçlü oldukları zamanlarda bile kaybetmişlerdir. Bu gözle baktığımızda bugünkü derbinin de favorisi yok. Ancak teknik değerlendirme yapmak her zaman mümkün. Benim gözümle iki takım şöyle:
G.Saray: Hücum yönü zengin bir takım. Oyuncuların hepsinin çok yönlü ve alternatifli olmalarının avantajı var. Arda çok formda. Keita, Baros, Nonda, Elano ve Kewell çok yönlü oyuncular. Oyunun her yerinde oynama becerisine sahipler. Bu oyuncular geniş alanda etkililer. Aslan’ın gol bulamama gibi bir sorunu yok.
Bir başka avantajı G.Saray’ın, duran toplarda etkili olması. Uzaktan atılan şutlarla da tehlike yaratıyorlar. Orta sahada Mustafa Sarp istikrarlı.
ASLAN’IN DEFANSI SIKINTILI
Savunmada ise Hakan Balta’nın ofansif performansını sorgulayabiliriz ama savunmada başarılı. Sabri defansta sorun yaratabilir ama hücuma katkısı büyük. Emre Aşık bu tür maçları çok oynadı. Ama Beşiktaş’ın süratli oyuncuları araya atılan toplarla pozisyon üretiyor. Holosko ve Nihat defans bloğunun arkasına sarkarak, Emre-Servet ikilisini zorlayabilir.
Beşiktaş: Geçen yılki ritimlerinde değiller. Kazanamadıkları maçlarda da oyunun konrolünü elinde tutuyor ama gol sıkıntısı yaşıyorlar. Ön taraftaki oyuncuların birlikte oynayamaması ve sakatlıklar sıkıntı yarattı.
Orta sahada Ernst ve Nihat dış şutlarda etkili olur. Sağ ve sol kanatların iyi oyunu Beşiktaş için önemli. Takım boyu ve birlikte mücadele edebilme meziyetleri çok yüksek. Rakibe alan bırakmama konusunda başarılılar. G.Saray, üzerlerine yüklenirse, ortaya çıkacak boş sahalarda etkili olurlar.
ÖLÜ TOP ŞANSLARI
Genel bir şeyler daha eklemek gerekiyor. Her iki takımın duran toplardan sonuç alma şansı neredeyse eşit. Sert bir maç olacağı kesin. İki takım da toplu hücum ve toplu savunma yapıyorlar. Mücadelenin kırılma noktası, yaratıcı oyuncuların katkısı olacak.
Nonda sonradan girmesi durumunda skoru değiştirebilir. Tıpkı Elano ve Kewell gibi. Ayhan’ın olmaması G.Saray için dezavantaj. Mehmet Topal hazır olmasa da uzaktan atacağı şutlarla etkili olacaktır. Beşiktaş’ta Rüştü’nün oynaması avantaj olur. Son olarak iki takıma baktığımızda G.Saray’ı bir adım önde görüyorum.
Sergen Yalçın'ın derbi analizi... diğer sayfada... [page_end]
Klasik bir söylem olacak belki ama derbiler daima üç ihtimallidir. Bu nedenle ne müthiş kadrosu ve seyirci desteğiyle G.Saray favori diyebilirim, ne de yorgun G.Saray’a karşı diri oyuncularla mücadele edecek Tabata takviyeli Beşiktaş... Belki son yıllarda kendi sahalarında oynayanlar derbilere bir adım önde başlıyor olabilir ama favoriler kesinlikle kazanacak diye de bir kural yok. Öncelikle iki takımın da kırmızı kart görmemesi lazım. Birinin eksik kalması dengeleri büyük ölçüde değiştirir. Beşiktaş’ın stratejisi “Önce durdur, sabırlı ol, sonra vur” olmalı. Denizli takımı G.Saray’ın zaafına göre kurmalı.
Peki G.Saray’ın zaafı ne? Öndeki oyuncuların savunmaya yardım için geriye koşmamaları.. Kim bunlar? Keita, Arda, Kewell ve Baros.. Ayrıca Kewell en fazla 60 dakika oynayabiliyor.. Sonlara doğru düşüyor.. Muhtemelen Rijkaard onu çıkarıp Elano’yu yerine sokar, Arda’yı da sola kaydırır..
GÖSTER KENDİNİ TABATA
Beşiktaş'ın 6 kişilik savunma şablonu ise sağlam. Gerideki dörtlü ve 2 ön libero alanları daraltıp rakibe fazla hücum şansı tanımıyor. Zaten şu ana dek 1 gol yemeleri bunun kanıtı.. Beşiktaş’ın sorunu öndeki adamlarının gol atamamaları.. Yani Beşiktaş, G.Saray’ın hareketli hücumcularına alan bırakmaz, hücum ederken de bazen sağ, bazen de sol taraftan ileriye çıkarsa avantaj sağlar.
Tabata'nın bu maçta kalibresini göstermesi lazım.. Burası Antep değil! Bakalım 8 milyon Euro’luk bonservisini hakedecek derecede sorumluluk alabilecek mi? Tabata’nın önderliğinde Holosko, Tello, Serdar önemli silahlar.. Bobo ile Nobre’nin 90 dakikayı çıkarmaları zor.. Nihat da formsuzdu.. Eğer Beşiktaş, öndeki adamlarıyla G.Saray savunmasının üzerine organize biçimde giderse çok fırsat bulabilir. Emre ile Servet her an hata yapma potansiyeli taşıyor...
2. YARI İKİSİ DE YORULUR
Aralarına atılacak her top tehlike yaratır. Sabri de ileri çıkmayı sevdiğinden, Beşiktaş G.Saray’ın arka alanında boşluk yakalayabilir. Önce durdur, sonra vur dememin sebebi de bu. G.Saray gol için saldırır, Beşiktaş sağlam savunmayla buna karşılık verirse, milli maçların da yorgunluğuyla sarı-kırmızılılar oyunun 2. bölümünde boşluklar vermeye başlar. İşte o alanların hızlı geçilmesi ve Holosko ve Tello’nun yapacakları çok önemli.. Sonucu bilmem ama şu kadarını biliyorum, çok zevkli ve gollü bir maç olmasını bekliyorum. İkisi de iyi futbol oynamak isteyen, hücum özellikleri taşıyan takımlar.. İlginç bir derbi olacak
Atıf Keçeci'nin yorumu diğer safyada [page_end]
Kartal kazanmak zorunda// Yazımın başlığı benim değil, futbolu takip eden insanlarımızın ortak görüşü. Ligin zirvesindeki takımları 4 maçta 6 kayıp puanla izlemek psikolojik olarak sıkıntıya yol açar. Oysa geçmişte ligin son haftalarına liderin 7-8 puan gerisinde girenlerin şampiyonluk ipini göğüslediklerini de yaşamışlığımız vardır.
Beşiktaş camiası, sahada bu mücadeleyi verecek futbolcu ve teknik kadro olarak tüm şartların eşit olduğu düşüncesi ile hareket etmeli. Milli maçlar dolayısıyla oluşan arada her iki takım da özellikle sakatlıkları olan futbolcularını iyileştirme ve eksiklerini giderme anlamında çalıştı. Bu yönde mutlaka kazançları olmuştur. Milli takımlarında forma şansı bulan futbolcu sayısı Galatasaray cephesinde daha fazlaydı. Gökhan Zan'ın sakatlığının defansın göbeğinde uzun süredir birlikte oynadığı Servet'i de etkileyebileceğini düşünüyorum. Bosna maçında Servet-Önder eşleşmesinin yarar getirmediğini görmemiz bu düşüncenin çıkış noktası.
Yorgunluklarına karşı Baros ve Keita'nın kazandırdıkları gollerle takımlarını başarıya taşımaları kendilerine moral motivasyon olarak geri dönüyor. Siyah-Beyazlı tarafta ise Tello'nun uzun bir yolculuk sonrası aynen Elano gibi yorgunluk yaşaması kaçınılmaz. Sivok ve Holosko da maç yorgunudur; ama seyahat sürelerinin önemsizliği kendileri için bir avantaj. Rakip oyuncuların milli maçlardaki oyunda kalma süreleri 3 kat fazla.
Bu şartlarda Kartal kazanarak yarışta var olduğunu göstermek zorunda. Ali Sami Yen'de alınacak 3 puan, 3 gün sonraki Manchester United maçına güven taşıyacaktır. Her iki takımın savunmanın göbeğindeki sıkıntıları oyunun gidişatını ve sonucunu etkilemede ana unsur olabilir. Arda'nın ortada görev yapması halinde Baros ve Keita'nın koşu yollarına atacağı milimetrik paslar, adam ve alan paylaşımında başarısız görüntüler yaşayan Beşiktaş savunmasına sıkıntı yaşatabilir.
"Rakip kalede benzer olaylar gelişebilir mi?" sorusunun cevabı ise Beşiktaş'ın orta sahasındaki oyun kuruculuk görevini üstlenecek futbolcunun performansına bağlı. Gol yollarında Nobre ve Bobo eksikliği önemli bir dezavantaj. Holosko'nun gezegenliği, yeni transfer Tabata ile sağlayacağı uyum özellikle kontrataklarda pozisyon bulunmasını sağlayabilir. Tabata ise hakkındaki yorumlardan ne kadar etkilen diğini performansı ile ortaya koyacak. Benzer durum Nihat için de geçerlidir. Milli maçlarda görev almaması sakatlığı açısından yarar sağladıysa bu takımı adına artı bir kazanç olacaktır.
Şahsi düşüncem; Tabata ve Nihat'ın kendilerine duyulan güvenin sağlamasını yapmaları adına bugün bir fırsattır. Muhtemel kayıplar ise takımlarını bir açmaza sürüklemenin startı olur. Onun için tekraren ifade ediyorum; Kartal kazanmak zorunluluğundadır.
Ahmet Çakır'ın yorumu diğer safyada [page_end]
Bu yazınını başlığı yok//İşi tersinden alıp "Yüzde 25 konuk takım kazanır" şeklindeki başlığı daha az kullanmıştım ama sonuçta o da eskimişti...Bu başlık azabını yaşamamın asıl nedeni de şu: Dev maçlar öncesinde yazılan şu kazanır bu kazanır, şöyle olur böyle olur tarzındaki yazılarla konuşmalar genellikle beni güldürüyor.
Elbette ki bu işi çok iyi yapan, gerekli, değerli, önemli şeyler söyleyen ve yazan arkadaşlarımız yok değil. Ancak sonuçta bunların hepsi birer varsayım. Ayrıca iş kolaylıkla sanki iki takım teknik direktörünün neyi nasıl yapacağını bilmediği noktasına da kayabiliyor! Ancak yorumcuların söylemesi halinde takımlarını sahaya doğru kadro ve taktik anlayışla çıkarmaları mümkün olabiliyormuş gibi bir durum yaşanıyor. Daha da neler!
Bu da okurları, izleyicileri ve taraftarları çok kötü etkiliyor. Hemen hepsi değeri bilinmemiş bir teknik direktör gibi hissediyorlar kendilerini. Radyolara bağlananları dinlediğinizde bunu kolaylıkla anlayabiliyorsunuz.
Bu karşılaşmalarla ilgili en tartışılmaz nitelikteki gerçek, evsahibinin ciddi biçimde ağır basıyor oluşu. Bu da benim buluşum filan değil. Bugüne kadar yapılmış olan maçları incelediğinizde böyle bir sonuç ortaya çıkıyor.
Tabii ki buna konuk takım taraftarları bozuluyor. Oysa onlar için var olan yüzde 25'lik kazanma oranı hiç de yabana atılacak birşey değil. Üstelik ligin ikinci yarısında da onlar evsahibi olacak... Olsun, biz dünyaya hep birşeylere öfkelenmek ve anlamsız tepkilerle sorun çıkarmak için gelmiş bir ulusun evlatlarıyız! Bu genel yaklaşımdan sıyrılıp işe daha yakından baktığınızda Galatasaray'ın her yönden ağır bastığı da gün gibi ortada. 4 maçın hepsini kazanıp 13 gol atmış Sarı Kırmızılı takımın, ne gol atabilen ne de maç kazanabilen rakibi karşısında taraftar desteğiyle de çok ağır basacağı çok açık.
Ancak derbi dediğiniz maçlar, bu tür değerlendirmelerin çok ötesindedir. Zaten çuvallar dolusu konuşmanın ardından söylenen de odur! (Bu maçlar üç ihtimallidir. Ha ha ha! Ne büyük buluş...) O dönemde çok daha kötü durumda görünen takımlar da bu maçları kazanabilmiştir; hem de defalarca falan filan... Birkaç gazete fazla satabilmek için bu karşılaşmaları ölüm-kalım maçı havasına sokmaya çalışanlar da ne yazık ki çok ciddiye alınır. Gerçekten böyle bir durum varmış gibi gerginlik doğar. Bundan da bir yığın tatsızlık çıkar, maçın havası zehirlenir... Oysa daha ligin çok kısa bir bölümü geride kalmıştır, asıl maraton önümüzdedir.
Bütün bu nedenlerle, şu kazanır bu kazanır varsayımları yerine bu maçtan keyif almayı bilecek bir durumda ve konumda olabilmemiz çok daha önemlidir. Fakat ne yazık ki o da bu memlekette mümkün değildir. Çünkü biz dünyaya acı çekmek ve çektirmek için gelmişizdir, her durumda da bunun gereğini tam olarak yaparız.